Arama

Önemli İcatlar - Telefon

Güncelleme: 20 Şubat 2017 Gösterim: 305.180 Cevap: 5
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
4 Aralık 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi

telefon

Ad:  telefon.jpg
Gösterim: 2057
Boyut:  37.4 KB

sesin elektrik sinyallerine dönüştürülerek bir tel aracılığıyla ya da telin yanı sıra radyo dalgalarından da yararlanılarak uzaklara iletilmesinde kullanılan aygıt. Telefon sözcüğü, Yunanca tele (uzak) ve fone (ses) sözcüklerinden türetilmiştir. Bu terim 17. yüzyıl sonlannda (günümüzde çocuklarınn uyguladıklan) ipli telefon için, daha sonra megafon ve konuşma borusu için kullanıldı; günümüzde ise yalnızca sözlü iletişimi elektriksel olarak sağlayan aygıtlar için kullanılır.
Sponsorlu Bağlantılar

Elektrik sinyalleri aracılığıyla sözlü iletişimin sağlanmasına ilişkin temel bilgiler Faraday’ın 1830’larda gerçekleştirdiği deneylerden beri biliniyordu. Bu bilgilerin ışığında, çalışan ve pratik olarak kullanılabilir bir telefon aygıtını geliştirerek patentini alan, ABD’li mucit Alexander Graham Bell oldu (1876). Benzer bir aygıt için hemen hemen aynı günlerde patent başvurusunda bulunan ABD’li mucit Elisha Gray ile Bell arasında, sonunda Bell’in kazandığı büyük bir hukuksal savaşım ortaya çıktı. Bell’in başka mucitlerle ve firmalarla giriştiği patent savaşımı pek çok davaya konu oldu ve 1893’te ABD Yüksek Mahkemesi’nin üçe karşı dört oyla aldığı Bell lehine bir kararla noktalandı.

Telefon aygıtının çalışma ilkesi telefonun bulunuşundan günümüze değin değişmemiştir. Ağızhk olarak da bilinen vericide, ses titreşimleri bir metal diyaframı titreştirir. Bu titreşim diyaframın arka tarafına yerleştirilmiş karbon parçacıklarının sıkışıp gevşemesine, böylece elektriksel direncinin değişmesine neden olur. Uygulanan bir sabit gerilim aracılığıyla bu direnç değişimleri akım değişimlerine dönüştürülür. Bu akım bir çift iletken tel üzerinden (ya da modülasyon yoluyla bir elektromagnetik dalgaya bindirilerek) ahcıya ulaştırılır. Alıcıya ulaşınca kulaklıktaki demir çekirdekli bir bobinden geçen bu akım, çekirdeğin ses şiddeti ile orantılı bir biçimde mıknatıslanmasını sağlar; çekirdeğin çok yakınına yerleştirilmiş bir çelik diyafram titreşerek çevresindeki havayı titreştirir, böylece ses dalgalan elde edilmiş olur.

Telefon kullananlann sayısı arttıkça birbiriyle konuşmak isteyen aboneler arasında bağlantı sağlanması sorununun çözülmesi gereği doğdu. Bu amaçla telefon santralı olarak adlandırılan düzenekler geliştirildi. 1880’lerin ortalannda hizmete giren ve sonraki yıllarda sürekli geliştirilen santrallar elle çahştmlıyordu (manuel santral). Bu tür santrallarda abone, konuşmak istediği numarayı sözlü olarak santral operatörüne iletir, operatör de fişler ve anahtarlar aracılığıyla istenen bağlantıyı kurar.

İlk zamanlarda, konuşma için gerekli elektrik akımını sağlamak üzere her telefon aygıtının yanında bir batarya yer alıyor, arama sinyali ise aygıttaki bir manyeto yardımıyla sağlanıyordu. Bu güç kaynaklarının santralda yer aldığı merkezî bataryah sistemler 1893’te hizmete girdi. Arayan tarafın uygun bir düzenek (başlangıçta düğmeler, sonradan döner kadran) aracılığıyla gönderdiği elektrik akımı darbelerini sayarak gerekli bağlantıyı kuran otomatik telefon santrallan, 1910’larda ve 1920’lerde geliştirildi. Bu santrallarda sayma ve bağlantı kurma işlemleri röleler ve elektromıknatıslı döner seçici-bağlayıcılarla sağlanıyordu. Günümüzde bu elektromekanik aygıtların yerini tümüyle elektronik devreler almıştır. Elektronik santrallar, bilgisayar denetiminde çalışarak, abonelere çok değişik ek hizmetler de sunabilmektedirler. Aranan numaraya ilişkin bilginin akım darbeleri biçiminde değil de her rakam için farklı frekanslı sinyaller biçiminde olmasının sağlanmasıyla kadranlı telefonların yerini tuşlu telefonlar almıştır.

Verici ile alıcı arasındaki bağlantı ilk zamanlarda çelik teller aracılığıyla sağlanırken, sonradan bakır tel kullanılmaya başladı. Direkten direğe çekilen havai hatların yanı sıra, özellikle kentlerde, yeraltı kabloları yaygınlık kazandı. Kablolar ırmak, göl ve denizleri aşmak amacıyla da kullanılıyordu.

Verici ile alıcı arasındaki uzaklık büyüdükçe iletkenlerde ortaya çıkan diştorsiyon önemli bir sorun oluşturur. İngiliz fizikçi Oliver Heaviside, telefon hatlannda- ki distorsiyonun azaltılması için hattın indüktansmın artırılması gerektiğini kuramsal olarak 1887’de ortaya koydu. Bunu izleyen 10-15 yıl içinde, hatlara uygun aralıklarla yükleme bobinleri ekleyerek distorsiyo- nu azaltma tekniği geliştirildi, böylece telefon üetişimi 2.000 km’den daha uzun mesafeler için de olanakh duruma geldi. Hatların uzunluğu arttıkça ortaya çıkan bir başka sorun olan elektrik sinyalinin hat boyunca zayıflaması ise 1907’de elektron lambasının bulunmasıyla çözüldü. Hatta belli aralıklarla yerleştirilen elektron lambalı yükselteçler (bunlar “yineleyici” olarak adlandırılır) çok uzun erimli telefon iletişimini olanakh kıldı. Bakım gerektirmeden uzun süre anzasız çalışabilecek yineleyicilerin yapımı ancak 1950’lerde olanakh oldu; okyanusaşın ilk telefon kablosu bu nedenle ancak 1956’da (İskoçya ile Newfoundland arasında) döşenebildi. Oysa kısa dalga bandındaki radyo dalgalan aracılığıyla okyanusaşın telefon iletişimi 1926’da başlatılmıştı.

Günümüzde kıtalararası telefon iletişimi Yer’le aynı hızda dönen (bir başka deyişle, Yer’in belli bir noktasının üstünde Yer’e göre sabit duran) iletişim uydulanna gönderilen ve Telegonos 330 uyduda yükseltildikten sonra Yer’e yöneltilen mikrodalgalar (dalgaboyu İm ile lmm arasında olan elektromagnetik dalgalar) aracılığıyla sağlanmaktadır.

Mikrodalgalar yer iletişiminde de kullanılmaktadır. Eşeksenel (koaksiyal) kablolarla iletilen mikrodalgalar üzerine modülasyon yoluyla birçok telefon konuşmasını bindirmek, böylece çok sayıda konuşmayı tek bir kablo üzerinden aynı anda iletmek olanaklıdır. Taşıyıcılı telefon (kuranportör) olarak adlandırılan ve ilk kez 1937’de ABD’de uygulanan bu teknik yaygın olarak kullanılmıştır. Daha sonra mikrodalgaların karşılıklı birbirlerini gören ve bir zincir oluşturan çanak anten çiftleri arasında iletilmesi yöntemi (radyolink) geliştirilmiştir (1946). Bu alandaki son gelişme, telefon sinyallerinin laser ışınlarına bindirilerek çok ince (çaplan 5-100 mikron) optik lifler içinde taşınması yöntemidir (elyaf optiği).

Günümüzde telefon sinyallerinin iletimi sayısal (dijital) olarak gerçekleştirilmektedir. Bu amaçla ses sinyali saniyede 8 bin kez örneklenir, bir başka deyişle sinyalin genliği çok kısa zaman aralıklannda ölçülür. Her bir genlik değeri bir kodlayıcı aracılığıyla 0 ve l’lerden oluşan bir elektriksel darbeler dizisine dönüştürülür ve karşı tarafa gönderilir. Bu sayısal bilgi alıcı tarafta yeniden ömeksel (analog) ses sinyaline dönüştürülür. Bu yöntemin iki temel üstünlüğü vardır: Birinci olarak, iletişim sırasında ortaya çıkabilecek distorsiyon ve gürültünün etkileri büyük ölçüde azaltılmış olur. îkinci olarak yöntem bir konuşmadan alman örneklerin arasında kalan zaman boşluklarına başka konuşmalara ilişkin örneklerin yerleştirilmesiyle aynı hat üzerinde birçok konuşmanın birlikte iletilmesine olanak sağlar; buna zaman çoklaması yöntemi denir (bak. mültipleks yayın). Günümüzde telefon sistemleri televizyon, telefoto, telgraf, bilgisayar iletişimi ve çok çeşitli türden başka veri iletişim sistemlerini de içeren büyük telekomünikasyon sistemlerinin bir parçası olmuş durumdadır.


Son düzenleyen Safi; 20 Şubat 2017 01:47
23mert96 - avatarı
23mert96
Ziyaretçi
29 Mart 2010       Mesaj #2
23mert96 - avatarı
Ziyaretçi

TELEFON


a. (fr. tâlâphone).
Sponsorlu Bağlantılar
1. Temel olarak, sözlü bilgi alışverişine yarayan telekomünikasyon biçimi. (Bk. ansikl. böl.)
2. Bunu sağlayan aygıt.
3. Telefon numarası: Bana telefonunu verir misin?
4. Telefon etmek, iletişim kurmak, bilgi iletmek için telefondan yararlanmak: Burada postane olmadığından telefon etmek çok güç.
5. Bir kimseye telefon etmek, açmak, onunla telefon aracılığıyla ilişki kurmak, konuşmak.
6. Genel telefon, kamuya açık genel alanlara (sokaklar, caddeler, meydanlar, otel lobileri, sinema, tiyatro, konser salonları, garlar, iskeleler, benzin istasyonları vb.) yerleştirilen, açıkta ya da özel bir kabin ya da kulübe içinde yer alan ve jeton ya da özel manyetik kartlarla çalışan telefon cihazı. II Telefon numarası, abone numarası. II Telefon rehber, telefon abonelerini abecesel bir düzen içinde gösteren kitap. II Telefon yan teknikleri, ek hizmetler elde etmek amacıyla, bir telefon cihazı ve buna bağlanan çeşitli aygıtların (telesekreter, fazla konuşma sayacı, otomatik numara çevirici vb) kullanıldığı tekniklerin tümü.

—Postc. Tercihli telefon, gazeteci, doktor ve avukat gibi kimi mesleklerde çalışanlara öncelikle tahsis edilen telefon.

—Telekom. Telefon santralı, aynı merkezde bulunan ve trafiğin akışı için, giren talep hatlarını, belli sayıda bağımsız bağlantıyla, istenen çıkış hatlarına bağlamaya olanak veren bağlantı ve komütasyon organlarından oluşmuş bütün. (Bk. ansikl. böl.).
Ad:  telefon.jpg
Gösterim: 1031
Boyut:  39.7 KB

—Bir şirket, bir kuruluş ya da bir otelde, telefon iletişimini sağlamak, iç ve dış hatlara yanıt vererek bunları yönlendirmekle yükümlü servis II Elektromekanik telefon santralı, elektriksel olarak kumanda edilen mekanik organlardan oluşmuş otomatik telefon santralı. II Elektronik telefon santralı, sadece elektronik organlardan oluşmuş otomatik telefon santralı. II Otomatik telefon santralı, arayan bir aboneyle aranan bir abone arasında otomatik olarak bir bağlantı kurmaya yarayan ve aranan abonenin telefon numarasının çevrilmesinden kaynaklanan bir işaretle çalışan donanım. (Bk. ansikl. böl.) II Şehirlerarası telefon santralı, çeşitli şehirlerarası hatların bağlı olduğu telefon santralı. II Transit telefon santralı, yalnızca öbür telefon santrallarının bağlı olduğu telefon santralı. II Yarı-elektronik telefon santralı, temel olarak, elektrik rölelerine kumanda eden elektronik organlardan oluşmuş otomatik telefon santralı. II Yarı-otomatik telefon santralı, bağlantıların kurulması için bir operatörün müdahalesini gerektiren telefon santralı. II Yerel telefon santralı, doğrudan abonelerin bağlı olduğu telefon santralı.

♦ sıf. Sıh. tea Telefon duş EL DUŞ'U'nun eşanlamlısı.
—ANSİKL Ses bir akustik enerji türüdür.
ama titreşimlerin havada hızla zayıflaması nedeniyle; uzağa iletilmeye uygun değildir. Dolayısıyla, uzak noktalara iletebilmek için, akustik enerjiyi bir mikrofon yardımıyla elektrik enerjisine dönüştürmek gerekir. Alım sırasında, bir kulaklık (ya da alıcı) tersi bir işlem gerçekleştirir: yumuşak demirden bir palet üzerine yerleştirilmiş bir bobin, içinden mikrofondan kaynaklanan bir akım (konuşma akımı) geçtiğinde, sürekli bir mıknatısın manyetik alan yeğinliğini değiştirir. Bu ritimde titreşen palet, hareketini yükselterek akustik bir diyaframa iletir, iyi bir nitelikle ve uygun bir uzaklığa (ilk denemeler sırasında 60 m) söz iletimi sağlayan bir aygıtı, ilk kez 1876'da, Alexander Graham Bell gerçekleştirmiştir Bu aygıtta mikrofon, titreşen bir zann taşıdığı ve bir pile seri bağlı asitli su içine daldırılmış çok hafif bir metal uçtan oluşuyordu. Kulaklık, bir elektromıknatısın harekete geçirdiği bir titreşen zardı. Bu arada sıvılı mikrofon fazla kullanışlı değildi ve duyarlı ve iyi nitelikli katı karbon kontaktı mikrofonlardan yararlanabilmek için, 1878 ve 1879'da İngiliz David E. Hughes ve amerikalı Francis Blake'ın buluşlarını beklemek gerekti. Bu mikrofonlar da, 1886'da yerini, daha da duyarlı olan karbon zerrecikti mikrofonlara bıraktı. Günümüz telefon cihazlarında, karbon zerrecikli mikrofonlar ve Bell in geliştirdiğiyle benzer kulaklıklar bulunur. Bell'den bu yana bir telefon cihazı oluşturmak için kullanılan gereçlerde, üretim ayrıntılarında ve mikrofon ile kulaklığa eşlik eden çeşitli bileşenlerde, son derece önemli gelişmeler kaydedilmiştir.

Bir telefon ağının iki abonesi arasında iletişim, telefon sandallarının komütasyon olanaktan ve çeşitli tekniklerin (kablolar. Hertz demetleri, optik lifler, uydular) kullanıldığı iletim hatları sayesinde kurulur. Günümüzde, telefon cihazlannda, hoparlörlü denen bir telefonla daha rahat dinlemeye ve hatta, ahizeyi elle tutmadan mikrofonun uzağından konuşmaya olanak veren yarı-iletkenli akım yükselteçleri kullanılmaktadır. Öte yandan, otomatik santralların, ses frekanslı numara çevirme işaretlerini kabul edebilecek düzeye gelmesiyle, darbe vericisi kadranların yerini, kullanımı çok daha kolay ve hızlı olan tuşlu klavyeler almıştır. Son olarak, abone cihazlarına, kullanıcıya kamu telefon ağının sunduğu, telematik hizmetleri gibi ek hizmetlerden yararlanma olanağı veren telefon yan tekniği düzenekleri de bağlanabilir.

ilk kentsel telefon ağı, 1877'de New York'ta kurulmuştur. 1879'da Paris, bir telefon ağına sahip ilk Avrupa kenti olmuştur. • Türkiye'de ilk telefon konuşmaları 1908 Meşrutiyeti'nden sonra İstanbul'da başla mıştır. Balkan savaşı'ndan önce bir «Iğılız firmasıyla anlaşan hükümet, Beyoğlu, İstanbul ve Kadıköy'de de ara santrallar kurulmasını sağladı. Daha sonra isveçli Eriçson firmasıyla yapılan anlaşma sonucu İzmir'de de santrallar kuruldu. Bunlar elle çalışan, fişli ve merkezi bataryalı ilkel sistemlerdi. Birinci Dünya ve Kurtuluş savaşları nedeniyle Cumhuriyetin ilanına değin şebekelerde önemli bir gelişme olmadı. 1926’ya değin kentlerarası acele iletişim telgraf aracılığıyla sağlanmaktaydı. 1926'da yürürlüğe giren 876 sayılı yasayla önce Ankara'da, ardından öbür il merkezlerinde telefon sandallarının kurulmasına başlandı.

Bir süre sonra da santrallar aracılığıyla kentlerarası bağlantı gerçekleştirildi. ikinci Dünya savaşı'na değin Türkiye'nin bütün il merkezleriyle belli başlı ilçe merkezlerine yaygınlaştıran telefon tesisleri, 1980'li yıllarda en son teknolojiye göre yeniden düzenlendi. 1980’lerin ortalarında Türkiye'deki pek çok yerleşim birimi gerek ülke çapında, gerekse uluslararası otomatik sisteme bağlandı, ayrıca büyük kentlerin bazılannda "yangın ihbarı”, "fonotel", “polis imdat", “hızır servis" gibi ücretsiz aramaların dışında "çağrı servisi”, "masal ve müzik dinleme", “haber servisi" gibi ücretli ek hizmetler de devreye sokuldu.

—Huk. Telefonla haberleşmenin sağlanması ve telefon tesislerinin kurulması, bir kamu hizmetidir. Türkiye'de telefon hizmetleri, bir devlet kuruluşu olan PTT Genel müdürlüğü tarafından yerine getirilir. Telefon görüşmelerinin gizli olması, özel hayatın gizliliği ve haberleşme özgürlüğünün bir gereğidir (Anayasa md. 20, 22). Telefon araç ve gereçlerine zarar vermek suçtur (Türk cez. k. md. 391).

—Telekom.

Telefon santralı.


80‘li yıllarda, dünyadaki telefon sandallarının büyük çoğunluğu yarı-elektronik tiptendi; bu sandalların bağlantı noktalarında 60'lı yılların gazlı komütasyon diyotları yerine 1966'dan başlayarak yaygınlaşan çubuklu röleler kullanılmaya başlanmıştır. 8u rölelerin kontrakları, vakum ya da yansız atmosfer altındaki sızdırmaz bir boşlukta yer alır ve dışarıdan, manyetik olarak uyarılır.

Otomatik telefon santralı.


En eski otomatik telefon sandalları elektromekanik ve başlıca üç sisteme aittir: komütatörlerin, onlarca konum alabilecek şekilde dönebildiği döner sistem (ya da Rotary), seçicilerin döner olduğu ve ayrıca eksenleri boyunca bir ötelenme hareketi yapabildiği çift hareketli sistem (ya da Strowger), bir düşey devreler kümesiyle bir yatay devreler kümesinin çakışma noktalarına, bir matrisin elemanları gibi yerleştirilmiş ve düşey devrelerden herhangi birini yataylardan herhangi birine bağlayabilen elektrik rölelerinden oluşmuş çapraz çubuklu sistem (ya da Crossbaf).

Günümüzdeki otomatik telefon sandalları ya yarı-elektronik (lojik-elektronik düzeneklerle kumanda edilen elektromekanik röleler) ya da elektroniktir (elektromekanik röleler yerine yarı-iletkenli bileşenler ya da vakum tüpleri).

Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 25 Temmuz 2016 18:35
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
10 Mayıs 2010       Mesaj #3
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

TELEFON


Elektrik aracılığıyla ses iletimine ve iletilen sesin yeniden oluşturulmasına yarayan aygıt.

Boru, megafon ve telgraf, telefondan önceki ilk adımlar oldu. Çalışma ilkesi 40 yıl öncesinden bilinmekle birlikte, telefon, Alexander Graham Bell tarafından ancak 1876'da bulundu. Bell'in telefonu, titreşen bir diyaframa bağlı bir demir parçasının bir bobinde oluşturduğu indüksiyon akımıyla çalışıyor, sesi alan merkezde de aynı aygıt ters yönde çalışarak ses oluşturuyordu. Günümüzde de telefon alıcıları benzer biçimde çalışır.

Ses kaynağında daha duyarlı bir sistemin kullanılması gerektiği anlaşılınca 1878'de Thomas Edison tarafından bulunan karbonlu mikrofon kullanılmaya başlandı. Mikrofonla alıcı arasında aküyle beslenen bir doğru akım devresi bulunur. İlk telefon şebekesi 1878'de ABD'nin New Haven kentinde döşendi ve kısa sürede hem ABD'de hem de öteki ülkelerde telefon yaygınlaştı. Yerüstü ve yeraltı kablolarıyla uzak mesafeler arasında konuşma olanağı sağlandı.

Devrenin topraktan kapanması hâlinde meydana gelen "araya girme" olayının önlenmesi için kablolu devreler kullanılmaya başlandı. Günümüzde uzak mesafeler arasında telefon bağlantısı mikrodalga ve radyolinklerin yanı sıra haberleşme uyduları aracılığıyla da kurulmaktadır. Televizyon sistemiyle eklemlenen telefonlarla konuşmacılar birbirlerini görme olanağına da kavuşmuştur. Bakır tel yerine optik tellerle şebekenin konuşma kapisitesi 500 kat artırılabildiğinden kimi ülkelerde optik telli şebekeye geçilmektedir.

Türkiye'de ilk telefon İstanbul'da (1908), otomatik santrallı ilk telefon sistemi de Ankara'da (1926) kullanılmaya başlandı. 1978'de kademeli olarak başlatılan yurt içi şehirlerarası otomatik bağlantının yanı sıra, milletlerarası otomatik telefon bağlantısı da giderek genişletilmiştir. Son yıllarda ise uydu bağlantılı cep telefonu uygulaması tüm ülkede yaygınlık kazanmıştır.

MsXLabs.Org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen Safi; 25 Temmuz 2016 17:38
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
meleimmxx - avatarı
meleimmxx
Ziyaretçi
23 Ocak 2011       Mesaj #4
meleimmxx - avatarı
Ziyaretçi

Telefon 150 yaşında

İnsanlığın teknolojik ve kültürel macerasında derin izler bırakan telefon, ilk kez 26 Ekim 1861 günü Frankfurt'ta tanıtıldı.Bundan 150 yıl önce bilim insanlarından oluşan meraklı bir dinleyici kitlesi Frankfurt Fizik Cemiyeti'nde bir araya geldi. Toplananlar, Alman mucit Johann Philipp Reis’ın son icadını görmek için sabırsızlanıyordu. Henüz 27 yaşında olan genç öğretmenin verdiği konferansın adı hâlbuki oldukça sevimsizdi: Galvanik akım yoluyla seslerin istenilen mesafelerde yayılması hakkında

İNSANIN TELEFONLA TANIŞMASI


Fizikçi Reis sunumunda “İşitme aletlerinin işlevlerini yerine getiren ve tüm seslerin galvanik akım yoluyla istenilen uzaklıklarda yeniden üretilmesini sağlayan bir cihaz geliştirdiğini” açıkladı. Ve geliştirdiği cihaza “telefon” adını verdiğini belirtti.
İnsanın telefonla tanışması işte böyle başladı. Reis’ın geliştirdiği düzenekte taraflardan biri konuşuyor ve diğeri sadece dinliyordu. Dinleyen kişi sesini karşı tarafa duyuramıyordu. Düzeneğin test edilmesi için Reis arkadaşıyla bir bağlantı gerçekleştirdi. İzleyicilerin iki arkadaşın aralarında önceden anlaşmış olduğunu düşünmemesi için tuhaf bir cümle söyledi: “At hıyar salatası yemez.”

DOMUZ BAĞIRSAĞI


Reis’ın tasarımında tahtadan yontulmuş bir kulak vardı. Kulağın arka kısmına titreşimleri iletmesi için domuz bağırsağından bir zar gerilmişti. Adeta bir davul derisine benzeyen bu zara platin şeritler temas ediyordu.
Platin şeritler, devreye bağlı olan bir batarya yardımıyla elektrik akımı sağlıyordu. Bu verici, uzatılmış bir tel ile uzun bir şişe, o şiş de boş bir keman gövdesine bağlanmıştı. Vericiye konuşulduğunda ses dalgaları yapay zarı titretiyor ve bunlar elektrik sinyallerine çevrilerek şişe iletiliyor, orada tekrar ses dalgalarına dönüşüyordu.
Alman mucit icadının mürüvvetini göremeden 40 yaşında veremden öldü. İki yıl sonra telefonun patentini almak Amerikalı mucit Alexander Graham Bell'e nasip oldu. 1870’li yıllarda telefonun pazara sürülmesiyle telefon kısa sürede yaygınlaştı.
İlk telefonlarda tek bir bölmeye konuşuluyor ve karşı tarafın sözlerini duymak için bu bölme bu sefer kulağa götürülüyordu.

SANTRALDEKİ KIZ


1881 yılında Berlin’de 48 kişiden oluşan dünyadaki ilk kamusal telefon ağlarından biri kuruldu. Konuşmak isteyen kişi bir manivela çevirerek santralle bağlantı kuruluyor ve santral görevlisi onu konuşmak istediği kişiye bağlıyordu.

Kadınların sesleri erkeklerden daha yüksek olduğu ve daha iyi duyulabildiği için bu görevi genellikle kadınlar üstlendi. “Santraldeki kız” kavramı böylece toplumsal hayata girdi. 1899 yılında Berlin’de bozuk parayla çalışan ilk telefon kulübeleri dikildi.

1910 yılında Almanya’da bir milyon kullanıcı kaydolmuştu bile. Bugün Almanya’da 39 milyon sabit hat ve bunun üç katı kadar cep telefonu kullanılıyor.

Telefon kullanımı yaygınlaştıkça sinema, tiyatro ve müzik gibi sanat dalları üzerinden giderek daha fazla gündelik kültürün bir parçası haline geldi. Deutsche Telekom’a göre telefon kullanmayı seven Alman şarkıcı Marlene Dietrich’in faturaları 15 bin markı geçiyordu.
Rock müziğin efsanelerinden Bob Dylan “Long Distance Operator” adlı şarkısını telefondan ilham alarak bestelemişti. Sinema dünyasının unutulmaz yönetmenlerinden Alfred Hitchcock’un “Cinayet telefonu” adlı eseri telefonun sanatta yer aldığı bir başka eser.
90’lı yıllara kadar telefon pahalı bir hizmetti. Bu yüzden Deutsche Telekom kulübelere “Konuşmanı kısa tut” etiketleri bile yapıştırmıştı. Dijitalleşmeyle birlikte telefon çok daha geniş bir alana yayıldı ve 1998 yılında görüşme ücretlerinde belirgin bir düşüş yaşandı. Cep telefonları gittikçe yaygınlık kazandı.

1,5 TRİLYON EUROLUK PAZAR


Alman Bilişim Teknolojileri Birliği BITKOM'un verdiği rakamlara göre cihaz üreticilerinden ağ sağlayıcılarına bugün dünya çapında 1,5 trilyon euroluk bir telekomünikasyon pazarı bulunuyor. Teknoloji endüstrileri alanında araştırma şirketi Gartner’a göre sırf geçen yıl 1,6 milyar cep telefonu satıldı. Her cep telefonundan biri internet bağlantılı akıllı telefon.
Tüm bu gelişmeleri başlatan bilim insanı Johann Philipp Reis’ın ismi hâlâ hatırlanıyor. Frankfurt kentinde yıllardır onun anısına bir heykel yükseliyor. İki yılda bir, teknolojik buluşlarda kullanılmak üzere 10 bin euroluk bir Johann Philipp Reis Ödülü veriliyor.
Son düzenleyen Safi; 25 Temmuz 2016 18:00
MeRHmet - avatarı
MeRHmet
Ziyaretçi
20 Şubat 2011       Mesaj #5
MeRHmet - avatarı
Ziyaretçi

Telefonu kim icat etti?


Antonio Meucci.
Sağı solu belli olmayan ama bazende parlak başarılara imza atan Floransalı mucit Meucci ABD'ye 1850'de gitti.1860'ta,telefrofono adını verdiği bir elektrikli aygıtını çalışma modelini gözler önüne serdi.Meucci,Alexander Graham Bell'in telefon patentinden beş yıl önce,1871'de bir tür geçici patent (caveat) başvurusunda bulundu.

Meucci aynı yıl, Staten Island Feribotunun kazanının patlaması sonucu ciddi biçimde yaralanarak hastalandı.Çok iyi ingilizce bilmeyen ve işsiz olan Meucci 1874'te başvurusunu yenilemek için gerekli olan 10 doları gönderemedi.

Bell'in patenti 1876'da tescillendiğinde Meucci dava açtı.Meucci orjinal krokilerini ve çalışma modellerini Western Union'ın Laboratuvarına yollamıştı.Olağanüstü bir tesadüf eseri BELL tam da bu laboratuvarda çalıştı ve modeller esrarengiz bir biçimde kayboldu.Meucci Bell'e açtığı dava dewam ederken 1889'da öldü.Bunun sonucunda icadın sahibi Meucci değil Bell oldu. 2002'de ABD temsilciler meclisi'nin aldığı ''Antonio Meucci nin hayatının ve başarılarının tanınması ve Meucci nin telefonu icat ettiğinin kabul edilmesi kararıyla denge kısmen sağlandı.

Bell'in tamamen bir sahtekar olduğunu söylemek istemiyorum.Bell gençliğinde büyükannesi başka bir odadayken onunla iletim sağlamak amacıyla köpeğine'masılsın büyükanne''? demeyi öğretmişti.Daha sonra telefonu partik bir alet haline getirdi.
Arkadaşı Thomass Edison gibi Bell de yenilik arayışında son derece acımasızdı.Yine Edison gibi, her zaman başarılı da değildi.Bell'in metal dedektörü yaralı Başkan James Garfield'in bedenindeki kurşunun yerini saptayamamıştı.Muhtemelen Başkan'ın yatağının metal yayları Bell'İn dedektörünü yanıltmıştı.

Bell'in hayvan genetiğine el atması, koyunlardaki ikiz ve üçüz doğumları arttırma isteğinden kaynaklandı.Bell,ikiden fazla meme ucuna sahip koyunların daha çok ikiz doğurduklarının farkına vardı.Tüm yapabildiği,daha çok meme ucuna sahip koyun ortaya çıkarmak oldu.

Hanesine yazılacak artılar arasında ise ayaklı teknenin (hydrofoil) icat edilmesine katkıda bullunması yer almaktadır.bu tekne 1919'da saatte 114 kmlik hızla sudaki hız rekorunu kırmış ve bu rekoru 10 sene boyunca elinde bulundurmuştur.Bell bu sırada 82 yaşındaydı ve bu teknede yolculuk yapmayı reddetmişti.Bell her zaman için kendisinden önceliikle sağırların öğretmeni olarak bahsettiçAnnesi ve karısı sağırdı ve genç Helen Keller'a ders verdi.Keller daha sonra otobiyografisini Bell'e adadı.
Son düzenleyen Safi; 25 Temmuz 2016 18:15
RoyaleShellass - avatarı
RoyaleShellass
Ziyaretçi
18 Mart 2011       Mesaj #6
RoyaleShellass - avatarı
Ziyaretçi
XIX. yüzyılın son çeyreğinde Morse telgrafı standart araçları, kuralları ve uzmanlarıyla tam örgütlenmiş bir kamu hizmeti durumuna gelmişti. Ve sayısız araştırmacılar daha da geliştirmek için harıl harıl çalışmaktaydılar. Çabaları özellikle iki yön izlemekteydi: En kısa zamanda masrafları karşılayacak azami hızı ulaşımda sağlamak; bir de Morse alfabesini bir yana bırakıp mesajları normal yazıyla alabilmek…

Birincisini duplex (çift taraflı haberleşme) tekniğiyle yani her iki yönden birden mesaj göndermek yoluyla sağladılar. Bu güzel icat iki kişinin eseri oldu: Wheatstone (1852) ve Amerikalı Stearns (1868). Ünlü Thomas Edison da bunu 1871′de guadruplex sistem haline soktu.

İkinci sorun için ilk çözüm bulan İngiliz Davit Hughes (1831-1900) oldu.1855′te alfabenin harflerine karşılık olan bir klavye teklif etti. Ama yine de en köklü çözüm yolunu basit bir telgraf teknisyeni olan Fransız Emile Baudot (1845-1903) gösterdi. 1874′te karma bir yol Hughes ile şirketinin kullandığı Morse makinelerinin birleştirilmesini teklif etti. Ve bunu gerçekleştirmeyi başardı. Böylece yazılı bir telgraf meydana getirmekle kalmadı, birkaç mesajı (5-6 taneyi) birden gönderme imkânını da sağlamış oldu.
Ad:  1.JPG
Gösterim: 446
Boyut:  21.6 KB

Açıkgöz bir adam olan Baudot, icadının beratını almaya ve makinesini P.T.T.’ye kabul ettirmeyi başardı. Bunun kendisine paraca bir tatmin sağladığı söylenemezse de adının Morse’unki gibi gelecek kuşaklara bir cins isim olarak kaldığını görmek kıvancına erişti.

Telefon Baudot’nun ilk denenmesi sırasında icat edildi.
Bu icadın da uzun bir geçmişi olmuştur. İlkini, sicimi: telefonu (Hooke) bir yana bırakalım; 1782′de sesleri 800 m. uzağa götürmeyi deneyen Papaz Dom Gauthey’i de anıp geçtikten sonra, bu alanda ciddi ilk çalışmayı yapmış olan Amerikalı Charles Page’a (1812-1873) gelelim. Page yumuşak demir parçacıklarını hızla mıknatıslamak ve mıknatıslığını gidermek yoluyla sesleri almayı başarmıştı. Meslektaşı Cenevreli fizikçi Auguste de la Rive (1801-1873) bunu geliştirdi ve işi, telefonun gerçek ön-icatçısı olarak sayacağımız Alman fizikçi Philipp Reiss (1801-1873) ele aldı .
Reiss makinesi sesin titrediği bir zardı ve bu titremeler elektrik devresini kapatmaktaydı.
Ad:  2.jpg
Gösterim: 393
Boyut:  15.6 KB

Reiss, uluslararası üne sahip bir bilgin değildi. Öyle ki, çalışmaları kendini aynı çalışmalara vermiş olan Amerikalı profesörün kulağına rastlantıyla çalındı. Bu bir diksiyon profesörünün oğlu olup 3 Mart 1847′de Edinburg’da doğan Graham Bell idi. Kendisi de babası gibi fonetikle konuşma mekanizması ve sağır dilsizlerle ilgilenmişti. Bu alandaki incelemeleri sırasında Holmholtz’un “İşitme Duyusu Açısından Müziğin Fizyolojik Teorisi” (1863) adlı eserinden, elektromıknatısın etkilediği bir diyapazon aracılığıyla nasıl sesler elde edilebileceği hakkında fikir edinmiş ve elektrik konusunda incelemeler yapmaya başlamıştı.

1872′de A.B.D.’ye göç eden ve Boston Üniversitesine ses fizyolojisi profesörü olarak atanan Bell, sağırlarla ilgili projelerini bir yana atmış değildi; hatta bir sağır kadınla evlenmişti. O kadar ki, 1875′te bir telgraf maniplesi aracılığıyla bir diyapazonu onlar için titreştirmişti. Günün birinde diyapazonun yerine mıknatıslı maden parçaları kullandı ve bunlardan birinin kuru bir ses çıkararak elektromıknatısa gidip yapıştığını gözlemledi. Ani bir esinlemeyle irkildi. Maden parçacıklarının yerine bir zar yerleştirdi ve zarı titreşimlerine göre direnci değişen bir elektrik devresine bağladı. Sonra telin öbür ucunda çalışmakta olan asistanına seslendi: “Bay Watson, gelin! size ihtiyacım var.” Watson şaşkın ve ürkek bir tavırla koşup geldi: Patronunun sesini telefondan duymuştu.
Ad:  3.jpg
Gösterim: 529
Boyut:  14.2 KB

Bu olay 10 Mart 1876′da olmuştu. O zamanlar ilim adamları bu icadı Amerika’nın en olağanüstü buluşu olarak nitelemekteydiler, ama o haliyle çok olduğu da bir gerçekti. Bir elektrik jeneratörüyle çalışmıyordu. Elektrik akımını yaratan, vericideki manyetik alanın değişimleriydi ve bu telden geçerek alıcıdaki elektromıknatısı harekete getiriyordu. Bu durumda 10-12 metreyi aşamazdı. Aygıtı ilk geliştiren Edison oldu (1876). Vericiye bir pil bağlayarak gücünü artırdı. 1878′ de Hugnes mikrofon’u icat etti ve böylece zarların titreşimleri sonucu elde edilen sesleri büyük oranda yükseltmek mümkün oldu.
Böylesine olağanüstü bir buluş, sözgelişi, New York’ta iken Boston’daki arkadaşının sesini duymak görülmemiş bir heyecan yarattı; olaylara, kıskançlıklara, kinlere ve davalara konu oldu. ilk davayı açan Amerikalı değerli teknisyen Elisha Gray (1835-1901) idi. içine kapanık bir araştırmacı olan Gray telefonu Graham Bell’le aynı zamanda bulmuş, ama ne yazık ki beratını ondan iki saat sonra istemişti. Bu 120 dakikalık gecikme mahkemelerin, haklarını reddetmesi için yetti. Graham Bell’in, icadını telgraf şirketi Western Union’a teklif edip (1877) reddedilmesinden sonra kurulan Bell Telephone Şirketi aleyhine; sözde başka mucitler, geliştiriciler ve rakipler tarafından bir yığın davalar açılmaya başlanmış, bir yandan da berat meseleleri çevresinde tatsız didişmeler ve açgözlü çekişmeler almış yürümüştü.

Bütün davalar art arda gerçek mucidin lehine sona ermekteydi. Telefon da bir yandan durmadan yayılmakta, teller şehirlerden şehirlere uzanmaktaydı. 1880 yılında Amerika’nın 35 eyaleti telefon santralına kavuşmuş ve 70.000 abone kaydetmişti. Bell 4 Ağustos 1922′de Halifax’da öldüğünde A.B.D. ve Kanada’daki 17 milyon abonelik şebekede ulaşım bir dakika durduruldu.
Ad:  4.jpg
Gösterim: 525
Boyut:  7.7 KB

1876′da telefonun icadı bunca hayranlık dolu bir şaşkınlık yarattıktan sonra fonografın etkisi ne oldu, bir gözünüzün önüne getirin. Oysa bu konu da ani olarak patlak vermemiş, çalışmalar az çok kulaktan kulağa duyulmuştu. Bilim adamları uzunca bir süreden beri uğraşmaktaydılar; hatta 1857′de yarı yola varmışlardı bile. O yıl mütevazı bir basın musahhihi olan Fransız Edouard-Leon Scott (1817-1879), gerçek bir kaydedici fonograf imal etti. Bu, altında bir silindirin döndüğü madeni bir sivri uç ve buna bağlı bir zardan oluşmuştu. Bu zarın önünde konuşulunca ya da şarkı söylenince sesler sivri madeni uç aracılığıyla silindirin üzerinde titreşimli izlet bırakıyordu.

Bu kaydetmenin tersinin olabileceği yani sivri ucu bu izlerden bir daha geçirmek yoluyla söz ya da müziği yeniden meydana getirmek bambaşka bir alandı elbet. Ve kolay kolay kimsenin aklına gelecek şey de değildi. Bunu ilk düşünen Charles Cros (1842-1888) adında bir Fransız oldu. Cros şair, mizahçı, hem de bilim adamıydı. Bir yandan şiirler yazıyor, bir yandan da teorik olarak renkli fotoğraf, gezegenlerarası ulaşım ve fonograf tasarlıyordu. Tasarıları gerçekleşti ve 1877′de Bilimler Akademisine, “paleophone” adını verdiği gerçekte bir fonograf olan bir aletin planını sundu.

Edison’un bu çalışmadan haberi oldu mu? Yoksa yalnızca bir rastlantı sonucu olarak mı bilmiyoruz; tıpatıp aynı ilkelere dayanan makinesi için berat istedi. Edison’u bu makinenin önünde çocukça bir şarkı olan “Mary had a little lamb -Mary’nin minik bir kuzusu var” şarkısını söylerken görenler, makinenin az sonra hımhım bir sesle bunu tekrarladığını duydular.
1878′in fonografı bir oyuncaktı, ama inanılmaz bir gelişme gösterdi ve günümüzün elektrofon ve mikrosiyon plaklarına bir yığın yeni buluş ve icatlara yol açtı…

Ad:  5.jpg
Gösterim: 453
Boyut:  11.7 KB

Telefon nasıl çalışır?


Bir elektrik devresi üzerinden bir telefon konuşmasının yapılması sırasında meydana gelen olaylar şöylece sıralanabilir:
1. Ses enerjisi mekanik enerjiye dönüşür.
2. Mekanik enerji elektrik enerjisine dönüşür.
3. Elektrik enerjisi nakledilir.
4. Karşı tarafta elektrik enerjisi manyetik enerjiye dönüşür.
5. Manyetik enerji mekanik enerjiye dönüşür.
6. Mekanik enerji ses enerjisine dönüşür.
Elektrik titreşimlerinin iletkenlerdeki yayılma hızı esas titreşimlerinin havadaki yayılma hızından birkaç yüz bin kere daha fazla olduğundan (200-300 bin km/sn mertebesinde) telefon ile konuşanlar, aradaki uzaklığa rağmen, karşı karşıya bulunuyorlarmış hissine sahiptirler. Telefon sistemi üç ana görev yapar. İki abone arasında konuşma irtibatını sağlar ve aboneler arasında çağırma, meşgul çevirme, ses sinyalleri üretir. Otomatik olmayan manyetolu telefonlarda bu işlemler elle yapılır.
Bir telefon aletinde bulunan belli başlı parçalar şunlardır:
1. Ses alıcı (mikrofon),
2. Mikrofon akım kaynağı,
3. Ses verici (kulaklık),
4. Çağırma ve çağrılma düzenleri,
5. Devre açıp kapayıcılar, anahtarlar,
6. Çağırma kadranı.
Ad:  6.jpg
Gösterim: 463
Boyut:  4.5 KB

Manuel ve otomatik santrallara bağlı telefon aletleri birbirinden farklıdır. Herbirinde yukardaki parçaların bazıları bulunur. Telefonun ahizesi sesi elektrik enerjisine ve elektrik enerjisini de sese çevirir. Otomatik telefon cihazında ahize kaldırıldığında devreyi açan bir anahtar ve ön tarafta numaratörü mevcuttur. Telefon ahizesi kaldırılınca telefonla santral arasında elektrik devresi kurulur. Ahizeden ton sesi duyulur. Numaratörden, mesela 6 rakamı çevrilince elektrik devresi altı defa açılıp kapanmış olur. Elektrik devresindeki açılıp kapanmalar sinyal olarak santralda devreler vasıtasıyle sayılır.
Muhaberenin konuşma şeklinde olması şart değildir. Lokal santrallara konulan bilgisayarlar gönderilen sinyal cinsine göre seçim yaparak dağıtımı analog telefon, sayısal telefon, faksimile, teleks, televizyon bilgi işlem şekillerinde terminallere ulaştırır. Böylece telefon konuşmaları yanında televizyon, faksimil resim ve yazı, teleks, bilgisayar işlemleri de çok süratli ve kaliteli olarak yürütülür.

Muhabere hatları: Muhabere (haberleşme) imkanları çok çeşitlidir. Bunlar:
1. İki telli analog radyo sinyal hattı (1 konuşma).
2. Anolog radyo röle link hattı (30 konuşma).
3. Sayısal radyo röle link hattı (1920 konuşma).
4. Çok kollu koaksiyel kablo hattı (7680 konuşma).
5. Fiberoptik kablo hattı (10.000 konuşma ve üstü).
6. Muhabere uydular hattı (20.000 konuşma).
İki telli konuşma devreleri uzak mesafelerde kayıplar çok arttığı ve kanal sayısı sınırlı olduğu için şehir içi dağıtım sistemi dışında kullanılmaz. Muhabere sistemleri radyo yayınlarından istifadeyle kapasite ve kalite yönünden çok gelişmiştir. Telefon konuşmaları hem doğrudan analog sinyal olarak hem de bu analog sinyalin sayısal sinyal haline çevrilmesinden sonra yayınlanarak yapılabilmektedir. Analog sinyal de yankı problemi ve sinyal gürültü seviyesi yüksek olduğu için terk edilmiş sayısal sinyal sistemine geçilmiştir.
Ad:  7.jpg
Gösterim: 496
Boyut:  11.4 KB

Sayısal sinyal sistemlerinde, analog sinyal dilimlere bölünerek düzgün palslara ayrılır. Bu palslar daha sonra kodlanarak verici anteninden ‘0′, ‘1′ sayısal yayın olarak gönderilir. Kodlanma işlemi her konuşma için ayrı ayrı yapılabildiği için bir antenden aynı anda binlerce sayıda konuşma palslar halinde yayınlanabilir. Alıcı telefon, istasyondan alınan bu binlerce yayın tekrar kod çözücüde çözümlenerek, odyo sinyal haline çevrilerek santral mantık devresinden geçerek abonelere ulaşır. Kodlanmış palslar antenden yayınlanabildiği gibi koaksiyel kablolardan da gönderilebilir. Koaksiyel kablolarda kayıplar çok azalır. Koaksiyel kablo yerine bundan daha süratli yüksek kapasiteli ve kayıp oranı çok düşük optik fiber kablolar da kullanılabilir. Optik fiber sisteminde kodlanmış sayısal sinyaller optik sinyallere çevrilerek gönderilir. Karşı santralde optik sinyaller önce elektronik sinyallere daha sonra da odyo analog sinyale çevrilerek lokal santral mantık devresinden abonelere ulaştırılır.
İki telli muhabere sisteminde aynı anda bir konuşma yapılır. Halbuki pals kod modüleli sayısal radyo link muhabere sisteminde 30 kanal mevcuttur. Koaks kablolu sayısal radyo link muhabere sistemiyse en az saniyede 30 megabit bilgi gönderme kapasitesine sahip olup, 1920 kanallıdır. 1985 senesinde F. Almanya’da hizmete girmiş olan böyle bir sistem saniyede 565 mbit kapasiteye; bir başka ifadeyle aynı anda 7680 konuşma veya bilgi aktarmaya müsaittir. Fiberoptik sistemler 140 mbit/saniye ve daha yukarı kapasitede görev yapmaktadır. Fiberoptik muhabere sistemi kapasite yüksekliği, montaj kolaylığı, bakım istememesi, yüksek kaliteli bilgi göndermesiyle mevcut sistemlerin en mükemmelidir.
Ad:  8.jpg
Gösterim: 461
Boyut:  7.5 KB

Özet olarak telefon santrallarının isimleri şunlardır: Elektromekanik telefon santralı, elektronik telefon santralı, otomatik telefon santralı, şehirlerarası telefon santralı, transit telefon santralı, yarıelektronik telefon santralı, yarıotomatik telefon santralı, mahalli (yerel) telefon santralı… olmak üzere çeşitleri vardır (1994).

Telefonun tatbikatta sağladığı en büyük fayda muhaberenin süratli bir şekilde yapılmasıdır. Fiberoptik, koaksiyel kablo ve elektromanyetik yollarla uydulardan yansıtılarak yapılan telefon görüşmeleri dünyanın her köşesini birbirine bağlamıştır. Telefon sistemlerinin kanal kapasiteleri her geçen gün artmaktadır. Kanal sayısında artışlar telefonu daha da pratik bir hale sokmaktadır. Telekomünikasyon arasındaki önemli gelişmelerden biri de, telsiz telefonun ortaya çıkmasıdır. Kısa dalga radyo alıcı-vericilerin normal telefon sistemine bağlamasıyla hareket halinde telefonla konuşma imkanı ortaya çıkmıştır. Bu sistemle bölgeler arası kesintisiz bağlantı olduğu gibi, çok uzun menzilli yolculuklar yapan bile istediği yeri anında arayabilir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 20 Şubat 2017 01:45

Benzer Konular

5 Mart 2017 / Misafir Mühendislik Bilimleri
14 Kasım 2008 / asla_asla_deme Mühendislik Bilimleri
13 Haziran 2008 / KisukE UraharA Mühendislik Bilimleri
9 Şubat 2016 / Mira Mühendislik Bilimleri
2 Temmuz 2013 / Efulim Taslak Konular