Arama

Silah Teknolojisi

Güncelleme: 14 Ağustos 2013 Gösterim: 107.216 Cevap: 17
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
8 Eylül 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Buradaki bilgiler tamamen bilimsel amaçlı verilmiştir.

Sponsorlu Bağlantılar
Kısa bir özgeçmiş
Silah insanların ve toplumların bir başka insana veya toplumlara karşı savunma ve saldırı amaçlı kullandığı bir araçtır.
İnsanlar savaşmak ve avlanmak için kendi organlarını yeterli görmeyip, ilk zamanlardan beri yardımcı aletler kullandı. Kesici, vurucu, neticede çeşitli şekillerde tahrip edici özellikleri olan ve dünyanın değişik yerlerinde değişik isim ve tipleri bulunan silahlar, basit şekillerden başlayarak günümüze kadar büyük gelişmeler kaydetmiştir. Barutun bulunuşuyla ateşli silahlar, teknolojik gelişmelere paralel olarak kimyevi, biyolojik, meteorolojik, aküstik, kozmik, nükleer ve soğuk harp silahları gibi çeşitli boyutlar kazandı.

Ateşsiz silahlar
En basit ateşsiz silah, taş ve sopadır. Zamanla silahın tahrip gücünü arttırmak için, keskin ve sivri uçlu aletler yapılarak gürz, bıçak, kılıç, mızrak, kargı, ok, cirit, bumerang, kalkan, zırh, mancınık, koçbaşı, hançer, balta, kama ve bunlara benzer pekçok çeşitte silah geliştirildi. Bunların savaşta en yaygın olanı kılıçtı. Meç, şimşir, gaddare, yatağan gibi çeşitleri vardı. Ateşli silahların bulunuşuna kadar yaygın olarak kullanılan diğer bir silah oktu. Mancınık, gülleleri ve büyük okları fırlatmaya yarayan bir aletten çok bir mekanizmaydı. Günümüzde hala kullanılmakta olan kasatura, tüfeğin ucuna takılan dürtücü ve kesici ateşsiz bir silahtır. Koçbaşı, ucunda demir bir koçbaşı bulunan asılı bir kirişten ibarettir. Kale kapılarını yıkmak için kullanılır.

Ateşli silahlar
Doğu ülkelerinde bulunan barutun, Ortadoğu ve Avrupa'ya geçmesiyle ateşli silahlarda da önemli gelişmeler oldu. Suriye'den Bizans'a geçen bir ateşli silah şaşkınlıkla karşılandı. Çok eskiden beri Asya'da Türkler ve Çinliler tarafından kullanılan barut sonradan roket, top ve tüfek gibi silahlarda kullanılmaya başlandı. Selçuklu ve Osmanlılar döneminde bu tür silahlarda büyük gelişmeler kaydedildi. Kosova Meydan Muharebesinde ve özellikle Fatih Sultan Mehmed Han tarafından, İstanbul'un fethinde toptan büyük ölçüde faydalanıldı. Yavuz Sultan Selim Han zamanında, tüfek orduda yaygın bir şekilde kullanılmaktaydı. Top namlularına ilk yivi veren de Yavuz Sultan Selim Handır. O zamanlar top tekniği Avrupalılardan çok üstündü.
Zamanla büyük değişikliğe uğrayan ateşli silahlar, tabanca, tüfek, bombaatar, top, obüs, havan gibi çeşitli adlar altında, değişik vasıflara sahip birçok çeşitlere ayrıldı. Bunların herbirinin kullanılma gayesine göre özellikleri vardır. Ayrıca bunların makineli, yarı otomatik tipleri gelişti.
Güdümlü mermiler, deniz hedeflerine karşı kullanılan torpidolar, çeşitli tipteki bombalar, roketler ve mayınlar da ateşli silahlar grubuna dahil edilebilir. Kara, deniz ve hava birliklerince kullanılan bu silahların bazısı saldırı, bazısı savunma, bazısı da hem saldırı hem de savunma gayesi güder. Mesela uçaklarda saldırı için kullanılan makineli tüfek, top, roket, güdümlü mermi ve çeşitli bombalar bulunabildiği gibi uçaklara karşı savunmada kullanılan güdümlü uçaksavar silahları da vardır. Yine zırhlı bir savaş aracı olan tankta kullanılan makineli tüfek, top, roket, alev makineleri, sis ve gaz makineleri yanında tanklara karşı kullanılan tanksavar topları, roketleri, bombaları, füzeleri bu silahların değişik gayelerde kullanılmasına misaldir.

Kimyasal silahlar
Kimyevi maddelerin yakıcı, öldürücü, tahrip edici ve sis halinde gizleme özelliğinden faydalanılan silahlardır. Uçaklardan püskürtülerek, bombalarla, gaz havanlarıyla vb. değişik yollarla havaya karıştırılan savaş gazları, hedefteki canlılarda öldürme ve benzeri tahribatlar yapar. Gizlemede kullanılan sis silahları, zehirleyici bir özelliği olmamasına rağmen yangın maddeleri, yandığı yerde zararlara yol açar. Bu maddelerin hedefe saçılmasında değişik usuller kullanılır.

Diğer silahlar
Her ne kadar bir silah olmamakla birlikte, üzerlerinde çeşitli silahlar taşıyan ve birer savaş aracı olan Savaş Uçağı, Savaş Gemisi , denizaltıları, Uçak gemisi , tankları da komplike ve dolaylı bir silah olarak kabul etmek mümkündür. Barış zamanlarında politik ve istihbarat faaliyetleriyle kültürel ve sosyal yapı üzerinde tahribat yapmak için kullanılan usuller ve yapılan işler de bir silahtır. Savunmada bir vasıta olarak kullanılan radar, sonar , lidar gibi sistemler, lazer ve yapay uydu da birer silah grubu teşkil ederler.

Tank
leopard1
Alman Leopard 2 ana muharebe tankı.
tank
II. Dünya Savaşı'nda tanklar
Nazi Almanya'sının Königstiger tankı.

ATC BritishWWI 1
I. Dünya Savaşı'nda tanklar
Birleşik Krallık'a ait Mark V
Tank, ana görevi doğrudan ateş gücü kullanımıyla düşman kuvvetlerine saldırmak olan, paletli ve zırhlı bir savaş aracıdır. Tankı diğer savaş araçlarından ayıran özellikleri ağır bir zırha, yüksek ateş gücüne ve her türlü arazide hızlı gidecek şekilde tasarlanmış sürüş takımlarına sahip olmasıdır. Her ne kadar masraflı ve lojistik açıdan çaba gerektiren araçlar olsa da, yer hedeflerine saldırma yeteneği ve piyadelerin moralini çökertmesi nedeniyle modern orduların vazgeçilmez unsurlarındandır.
Tanklar güçlü savaş makineleri olsalar da, nadiren tek başlarına hareket ederler. Zırhlarına ve hareket yeteneklerine rağmen omuz üstünden ateşlenen anti-tank füzelerine, mayınlara, topçu ateşine, ve hava saldırısına karşı zayıftırlar. Bu nedenle genellikle diğer birliklerle bir arada hareket ederler. Aynı zamanda ormanlık arazide ve kentsel bölgelerde uzun mesafeli atış imkânının ortadan kalkması, görüş açısının darlığından tank mürettebatının tehditleri fark etmekte zorlanması ve hatta taretin hareket yeteneğinin kısıtlanması nedeniyle dezavantajlı duruma düşerler.
Tanklar ilk defa I. Dünya Savaşı'nda, siper harbi çıkmazını yok etmek için kullanılmış ve zamanla savaş alanında klasik süvari görevlerini üstlenmişlerdir. Tank ismi ilk kez İngiltere'de tank fabrikalarında kullanılmaya başlanmıştır. Bir savaş aracı yapıldığını saklayabilmek için işçilere İngiliz Ordusu için paletli su depoları üretildiği izlenimi verilmiştir.
II.Dünya Savaşı'na kadar tanklar piyadelerin yüksek ateş yüzünden aşamadığı yerlerde kullanılıyordu. Bunun için her piyade bölüğünün belli sayıda tankı vardı. Tankı ana silah olarak kullanan ilk ülke Nazi Almanya'sıdır.
Yaklaşık olarak yüzyıldır tanklar ve zırh taktikleri birçok gelişimden geçmiştir. Silah sistemleri ve zırhlar geliştirilmeye devam etmekle birlikte, birçok ulus konvansiyonel olmayan savaş döneminde bu kadar ağır silahların gerekliliğini tekrar gözden geçirmektedir.

Tanksavarlar
rpg 7
RPG-7
Tanksavar, tank ve zırhlı personel taşıyıcı gibi zırhlı veya hafif zırhlı araçlara karşı kullanılan silah grubunun genel adı. Geri tepmesiz top, kaideye monteli veya elden fırlatılan füzeler, tanksavar mayınlar bu silahların en çok bilinen biçimleridir. Tanksavarlar menzillerine göre; kısa , orta ve uzun menzilli olarak sınıflandırılırlar.
Tow, Milan, ERYX, RPG, Hot, Trigat, Spike, Kornet E gibi sistemler tanksavar füzelerine örnek olarak verilebilir.

Tarihçe
Modern hafif tanksavar silahlarının (LAW Ordusu tarafından kullanılan ve : Light Anti-Tank Weapon) ilk atası ABDBazuka (Bazooka) adı verilen füzeatardır (roketatar). Piyade eri tarafından omuzdan ateşlenebilen Bazuka, 60 mm çapında yüksek infilaklı tanksavar (HEAT: High explosive anti-tank) füzesi kullanan ilk tanksavar silahtır.
100 m mesafeden yaklaşık 100 mm kalınlıktaki zırhlara nüfuz edebilen Bazuka, Kore Savaşı sırasında da kullanılmış ve M20 adı verilen 89 mm çapındaki yeni modelin zırh delme yeteneği 200 m’ye, etkili menzili ise 150 m’ye çıkarılmıştır. Bazuka özellikle Kore Savaşı sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde de yer almıştır.
II. Dünya Savaşı yıllarında Almanlar Afrika’daki muharebeler sırasında ele geçirdikleri Bazuka’yı kopyalamış ve daha gelişmiş bir biçimi olan 88 mm çapındaki yeniden kullanılabilir omuzdan ateşlemeli füze fırlatıcı olan Panzerschreck’i (Tank Terörü) üretmişlerdir. Panzerschreck, 200 mm kalınlıktaki zırhlara yaklaşık 180 m mesafeden nüfuz edebilmekteydi. Almanlar tarafından gerçekleştirilen bir diğer ölümcül tanksavar silah ise; Rusların RPG-7 füzeatarlarının atası olarak kabul edilen, düşük maliyetli ve geri tepmesiz Panzerfaust çok sayıda (Tank Yumruğu) tanksavar füzesidir. Ekim 1943’te seri üretimine başlanan silahın 30 (30 m menzil, 140 mm zırh delme), 60 (60 m menzil, 200 mm zırh delme), 100 (100 m menzil, 200 mm zırh delme), 150 (üretimine Mart 1945 tarihinde başlanan silah iki aşamalı iletim sistemi sayesinde 85 m/sn hıza erişebilmekteydi) türevleri bulunmaktaydı. Panzerfaust Berlin SavaşındaRus tank ve zırhlı aracını saf dışı etmiştir.

Tanksavar Nesilleri

1. Nesil Tanksavarlar
istockphoto 669961 at 3 sagger
Tanksavar füze sistemlerinde kullanılmış birinci nesil bir güdüm sistemi olan MCLOS’da nişancı bir yandan hedefini optik bir nişangâhtan takip ederken diğer yandan da bir lövye vasıtasıyla füzeyi kişisel olarak hedefe doğru yönlendirmeye çalışmak zorundaydı. Oldukça zor bir kullanımı olan sistem, çok iyi eğitim gerektirmekteydi. İsabet oranı ise muharebe sahasında %25 dolayında gerçekleşmekteydi. Türkiye’de de imalatı gerçekleştirilen tel güdümlü Cobra ile Rus yapımı AT-3 Sagger tanksavar füzeleri MCLOS güdüm sistemine sahipti. Özellikle hareketli hedeflere karşı MCLOS yetersiz kalmaktaydı.

2. Nesil Tanksavarlar
İkinci Nesil SACLOS komut sisteminde ise, füzenin hedefine doğru uçuşunda nişancının ayarlanmış optik görüş sisteminin nişangâhını hedef hattı üzerinde tutması yeterli olmaktaydı. Fırlatıcı ya da füze üzerindeki elektronik cihazlar ve mikro işlemci, gerekli hesaplamaları yaparak füzenin uçuş yolunu otomatik olarak düzeltmekte ve MCLOS’a kıyasla çok daha yüksek bir hedefe isabet yüzdesi sağlamaktadır. MCLOS’un aksine SACLOS prensibinde nişancı sadece hedefin hareketlerini izlemekte, füzenin hedefe güdümlenmesi işlemini sistem otomatik olarak gerçekleştirmektedir. SACLOS komut sistemi ilk olarak tel güdümlü tanksavar füzelerinde (BGM-71 TOW, Milan, Hot, Eryx ) kullanılmıştır. SACLOS komut sisteminde, ayrıca; telsiz bağlantısı güdümü (Hellfire 1) ve milimetrik dalga (Red Arrow 9A) güdüm teknolojileri kullanılmaktadır.

3. Nesil Tanksavarlar
Üçüncü nesil güdüm sisteminin ana prensibi “at ve unut”dur. Milimetrik dalga radar güdümü ve IIR Arayıcı(kızılötesi) + Otomatik izleme sistemli at ve unut güdüm sistemleri kullanılmaktadır. Hellfire füzesinin gerçek manada tek at ve unut tipi AH-64D LongBow helikopterlerinde kullanılan AGM-114L modelidir.
Edilgen algılamalı kızılötesi ve otomatik izleme sistemli at ve unut tipi füzelere örnek olarak, her türlü hava şartında gece ve gündüz kapalı mevzilerden ve bina içinden ateşlenebilen Javelin’i verebiliriz. Füzenin hedefini izlemesine ve onu çok yüksek bir isabet yüzdesi ile vurmasına olanak sağlayan ve gelişmiş bir görüntü arayıcısı ile sofistike bir izleyiciden oluşan oldukça çağdaş bir bağımsız güdüm sistemine sahiptir. Buna göre, nişancı hedef tespiti yaptıktan sonra atım kısmını komuta fırlatma birimine irtibatlandırır. Nişancının hedefin mesafesini tahmin etmesi veya hedefe hareketli ise öne tutuş vermesi gerekmez. Nişancı sadece göz camından bakarak seçilen hedef üzerine işaretleyici çerçeveyi yerleştirip füzeyi ona kilitler ve ateş eder. Füze hedefini otomatik olarak algılayarak ona doğru otomatik bir biçimde hassas bir uçuş gerçekleştirir. İkinci nesil sistemlerin aksine at ve unut tipi füzelerde nişancının hedefi veya füzeyi gözetlemesi ya da nişangâh-hedef hattı üzerinde füzeyi yönlendirmesi gerekmemektedir. Bu sayede nişancı atışı mütakip derhal yeni bir mühimmat yükleyebilir ya da gerektiği takdirde atış konumunu değiştirebilir veya konumundan uzaklaşabilir.
Soğuk Savaş döneminden kalma Rusların toplu tank taarruzu beklentisinin aksine, Kosova ve son olarak Irak örneğinde olduğu gibi, bugün artık yeni tehdit; gerçek ön cephesi olmayan, değişken durumdaki çok daha az sayıdaki ve çoğunlukla kasıtlı olarak sivil yerleşim bölgeleri arasına serpiştirilmiş zırhlı hedeflerden kaynaklanmaktadır.

4. Nesil Tanksavarlar
JavelinATMissile1
İsrail Yapımı Javelin. Anlamı "cirit atışı"dır
Dördüncü nesil bir tanksavar füze sistemi olan Spike Ailesi “at ve unut artı” güdüm sistemi kullanmaktadır. Füzenin nokta vuruş hassasiyeti ikinci derece hasarı büyük oranda azaltmakta, ayrıca vuruş öncesinde iki yönlü fiber optik kablo vasıtasıyla nişancıya hedefin ayrıntılı bir görüntüsünü sağlaması ve gerektiğinde uçuş esnasında görevin iptaline olanak tanıması sayesinde sistem dost ateşi tehlikesini de azaltmaktadır. Spike-SR [800m] hariç ailenin MR [2,500m], LR [4,000m] ve ER [8,000m] modelleri at ve unut moduna ilave olarak “at, izle ve düzelt” modunda kullanılabilmektedirler.

Tabanca
Geri tepme tesiriyle boş kovanı dışarı atarak kendi kendine dolan ve tek elde tutularak ateşlenen, kısa namlulu ve özellikle yarı otomatik bir silah.

Tüfek
mosin91 30a
Tüfek (Mosin 1891/30)
Tüfek, hafif ateşli bir silah. Omuza dayanarak kullanılır. Kullanıldığı yerlere göre piyade tüfeği, su altı tüfeği, av tüfeği gibi adlar alır. Mekanizma, kundak, dipçik ve namlu olmak üzere dört ana parçadan meydana gelir. Mekanizma ateşlemeyi ve kovanı dışarı atmayı sağlar. Kundağın muhafaza ettiği namlu mermiye yön vermeye, dipçik ise tüfeğin tepkisini hafifletmeye yarar.
14. yüzyılın sonlarında kullanılmaya başlanan tüfek ilk zamanlar ağızdan doldurulan, yivsiz ve ağır bir yapıya sahipti. Ateşleme dışardan yapılıyordu. Bu sebeple ancak savunmada kullanılabilmekteydi. Zamanla hem savunmada, hem de taarruzda kullanılmaya başlandı. Dışardan ateşlemenin mahzurlarını gidermek için birbirine çarpan iki demirin çıkardığı kıvılcımla ateşlenen çakmaklı tüfekler yapıldı. Daha sonraları aynı çalışma sisteminde çakmak taşı kullanılarak daha iyi bir ateşleme mekanizması elde edildi. Buna rağmen ateş hız ve gücü hala yetersizdi. Bu gayeyle tüfeklerde pekçok değişiklikler kaydedildi. Doldurmanın ağız yerine kuyruktan yapılması, namluya helezonik yiv yapılması, madeni kovanlı fişeklerin kullanılması, iğne ve kapsül sistemine geçilmesi bellibaşlı gelişmelerdir. Fişek hazneleri ve mekanizma sistemlerinin tüfeklerde kullanılmasıyla mermilerin ard arda ateşlenmesi mümkün oldu. Buna göre 1900'lere doğru yapılan Alman Mauser ve Fransız Lebel tüfekleriyle 2000 m menzile erişildi. Birinci Dünya Savaşında piyade tüfeklerinin yerini makineli tüfekler aldı. İkinci Dünya Savaşında ise tüfek artık otomatik silahlarla bir bütün haline geldi. Otomatik ve yarı otomatik tüfeklerde, atışın otomatik olarak yapılmasını sağlamak için ilk atışta meydana gelen barut gazından faydalanılır.
Türklerde tüfeğin kullanılması Osmanlıların kuruluş devirlerine kadar dayanır. Birinci Kosova Muharebesi (1389) ve İstanbul'un fethi sırasında tüfek kullanıldı. Hatta Osmanlı ordusunda tüfekçi denen ve savaşta önemli rol oynayan ordu birlikleri bulunurdu. Silahların bakım ve tamiratına çok önem verildiğinden, başlarında tüfekçibaşı bulunan, bu işlerle ilgili birlikler de vardı. Kanuni Sultan Süleyman Han zamanında tüfek imalatına ağırlık verildi. 19. yüzyılın sonlarına doğru eldeki tüfekler Avrupa'ya göre geri kaldığından Sultan İkinci Abdülhamid Hanın gayretleriyle daha modern Alman Mauser tüfekleri alındı. Birinci Dünya Savaşında, Osmanlılar pekçok çeşitte tüfek kullandı. Daha öncekilerine ilave 1938'lerde Türk Silah Fabrikalarında Alman Mauser tüfeği kalitesinde tüfekler imal edildi. Bugün ordumuzda Amerikan M1, M14 ve Alman G1, G3 piyade tüfekleri kullanılmaktadır.
Tüfekler, hala savaşlarda belirli görevler için muharip sınıfların yanlarında devamlı bulundurdukları silahlardır. Ayrıca tüfeğe dürbün takılarak hedefi daha yakına getirip isabet ihtimalinin artması, tüfeğe bomba takılarak (Tüfek bombası) bombaatar haline getirilmesi ve özel dürbünlerle gece bile hedefi görüp ateş edebilmek bu konudaki önemli gelişmelerdir. Piyade tüfeği dışındaki diğer av ve su altı tüfekleri de zamanla pekçok değişikliğe uğradı. Av tüfeklerinin tek ve çifte denen çift namlulu olanları vardır. Kullanıldığı yere göre kısa menzilli, uzun menzilli gibi değişik özelliklere sahiptir. Su altı tüfekleriyse su altında avlanırken tüfeğe naylon iple bağlı zıpkını atmaya yarar. Bunlar deniz içinde bilhassa balıkların avlanmasında kullanılır.


M1 Garand
garand
M1 Garand Piyade Tüfeği
M1 Garand, bir II. Dünya Savaşı Amerikan piyade tüfeğidir. Dünyanın ilk yarı otomatik tüfeğidir. 30 Kalibrelik mermi kullanır. M1'lerin geliştirilmiş versiyonu M14'ler hala Amerikan ordusu tarafından kullanılmaktadır.

Tasarım özellikleri
M1 dünyadaki ilk yarı otomatik tüfektir. Üst tarafından takılan 8 mermilik bir şarjorü vardır. Şarjör bittiği zaman otomatik olarak kendini atar. Şarjörün çıkarken çıkarttığı "tink" sesi sayesinde Alman askerleri düşmanın mermisinin bittiğini anlıyordu. Bu birçok Amerikan askerinin ölümüne sebep olmuştur. M1'ler İkinci Dünya Savaşı'nda Amerikalılara savaşı kazandıran en önemli silah olarak görülmüştür. Almanların elindeki Mavzer tüfeklerinin her atışından sonra boş kovanın çıkartılması gerekiyordu ama Amerikan askerleri ardı ardına sekiz tane mermi gönderebiliyordu. Günümüzde TSK'da da eğitim amaçlı tüfek olarak kullanılmaktadır. 7.62 mm çapında mermi kullanmaktadır. Sökülüp takılması ve bakımı çok kolaydır. 2 parçadan oluşur; ahşap aksam ve tetik mekanizması. Suya girip çıksa dahi çalışabilir. Tüfeğin ağırlık merkezi iyi ayarlanmıştır. Bu nedenle hedef almada güçlük çekilmez. Atışlarda geriye tepme makul düzeydedir. Özellikle gelişmiş bir arpacık mekanizması vardır. Bbu mekanizma x-y düzleminde ayarlanmaktadır (hem dikey hem yatay bir yatak bulunur). Bu mekanizma keskin nişancılığa izin verebilmektedir. Tüfeğin dipçiğinin arkasında metal bir kapakla kapatılmış bir bölmesi vardır. Bu bölmede tüfeğin bakımı için gerekli olan yağı ve fırçası bulunmaktadır. Bu tüfek tam anlamıyle bir efsane olmuştur ve bunu kesinlikle haketmistir.

Kullanım alanları
M1'ler Vietnam Savaşı'na kadar Amerikan ordusu tarafından kullanılmıştır. Günümüzde ise genelde siviller ve keskin nişancılar tarafından kullanılmaktadır. 7,62mm çapında Amerikan yapımı olup barut gazının geri tepmesi icra yarının ileri itmesi ile yarı otomatik olarak çalışan şarjör ile dolan hava ile soğuyan piyadenin atışta ve dürtüşte kullandığı yakın muharebe silahıdır

HK G3
Alman Heckler&Koch firması tarafından 1959'da yapımına başlanan piyade tüfeği.
7.62x51 mm'lik NATO mermisi kullanmaktadır. Mavzer(Mauser) tüfeğini yapan mühendisler tarafından geliştirilmiştir. Bir çok değişik versiyonu dünyadaki nerdeyse bütün NATO ordular tarafından kullanılmaktadır.

Özellikler
1997 yılına kadar Alman ordusunun standart piyade tüfeği olarak kullanılan G3, günümüzde bazı silahlı kuvvetler tarafından halen kullanılmaktadır. Şarjörsüz ağırlığı 4.250 gr olan G3 piyade tüfeği günümüz tüfeklerinin ortalama özelliklerine sahiptir; yarı ve tam otomatik ateşleme yapar, süngü desteği vardır ve değiştirilebilen şarjör sistemine sahiptir.
G3'ler askerler arasında genellikle ağır, hantal olarak bilinse de rakibi AK-47 ile aynı ağırlığa sahiptir. Güvenilir, isabet oranı yüksek ve bakımı kolay olan bu tüfeklerin temel sorunu ergonomi ve mermi besleme sistemindeki karmaşıklıktır. Görünümünün aksine hassas bir tüfek olan G3 tüfeğini dezavantajlı kılan diğer özellik de kullandığı mermi tipidir. Tam otomatik kullanılabilen tüfekte, atılan merminin boyutundan kaynaklı olarak oluşan geri tepme çok fazla olduğu için silahı tam otomatik kullanmak isabet oranını çok düşürmektedir. Buna bağlı olarak, G3 tüfeğini 300 metre menzilin üzerinde kullanmak da neredeyse faydasızdır.

HK G3'ün Türk Askeri Açısından Önemi
G3'ün tersine düşmanın elindeki Ak-47 (Kalaşnikof) hafif ve bakımı kolay bir silahtır. Bu yüzden AK-47'ler bir dönem astsubaylar ve subaylar tarafından da kullanıldıysa da bu durum çatışmalara karmaşıklığı yol açmıştır. Çünkü ateşin PKK'lılar tarafından mı yoksa askerler tarafından mı açıldığı anlaşılamıyordu. Sonraları doğuda görev yapan TSK personelinden alınan bu silahlar, daha çok terörün olmadığı bölgelerdeki jandarmalara verildi.
HK G3'ler Türk Ordusu'nun birincil piyade tüfeğidir.Tüfeğin yivi çok fazla olduğu için hedefe verdiği hasar korkunç düzeylerde olmasına karşın bu, silahta bir soğutma problemine yol açmaktadır.Maalesef zor doğa şartlarında kullanımı uygun değildir.Genel görünüşün aksine çok hassas bir ateşleme mekanizması vardır.Günümüzde değişen çatışma şartlarına hantallığı ve hassasiyeti nedeniyle uygun değildir.Zamanla yerini Amerikan yapımı Colt M-16 ya da yeni nesil AK-74 lere bırakacak gibi görünmektedir.

Tüfek Altı BombaAtar
Piyede tüfeğine takılarak kullanılan 40 mm çapında 300-400 metre menzilli yivli elle kurularak kullanılan silah.
wrdCqfwI
Bomba Atar.
Tamburlu Bomba Atar
6 adet bomba kapasitesine sahip , toplu tabanca mantıgına sahip 40 mm çapında mühimmat atan 300 - 400 metre menzilli yivli silah.
tabancalar ags30 1
40 mm Tamburlu
Otomatik Bomba Atar
Otomatik Tüfek mantıgı ile çalışan 40 mm çapında yivli 2500 metre menzilli 240-325 atım/dakika hızına sahip silah.

Havan topu
Havan topu yivsiz ve kısa namlulu bir top çeşididir. Günümüzde 60 mm , 81 mm 120 mm havanlar kullanılır.

Füze
300px Nike Missle Being Raised On Launcher 28196188329
Yerden havaya fırlatılan bir füze
Füze, roketlerden farklı olarak çeşitli sistemlerle (ısı-metal-ses-titreşim gibi) hedefe odaklanan silahlardır.
Genellikle uzun menziller için kullanılır, nedeni ise öncelikle sistemin pahalılığı ve aynı zamanda güdüm sisteminin devreye girebilmesi için biraz zaman almasıdır. Kısa mesafede kullanıldığında namlulu bir silahla yapılan görerek atıştan bir farkı yoktur bu ise onca maliyeti anlamsız kılar.

Mayın
Kara mayın harbinde, yer araçları, gemiler, veya hava araçlarını tahrip etmek yada hasar vermek veya personeli yaralamak, öldürmek veya diğer şekillerde tesirsiz kılmak için tasarlanan, normal olarak koruyucu bir kaplama malzeme içinde bulunan, bir patlayıcı veya diğer tür bir malzeme. Kurbanının faaliyeti, zaman geçmesi, veya kontrol araçları ile patlatılabilir.
Deniz mayın harbinde, gemilere hasar verme yada batırma niyeti ile veya bir giriş bölgesine gemilerin yaklaşmasını önlemek amacıyla denize dökülen bir patlayıcı aygıt. Terim gemilerin veya liman tesislerinin altlarına, dalgıçlar tarafından iliştirilen aygıtları ve yerleştirilmesinden belirli bir süre sonra patlayacağı tahmin edilen aygıtları içermez.

Kara Mayını
Toprak üstüne yerleştirilen veya biraz gömülen, içi infilak maddesi veya kimyasal maddelerle dolu mayın. Kara mayını, genel olarak, üzerinden geçen araçların veya kıtaların ağırlığı ile infilak eder

Tuzaklı Mayın
Yerinden kımıldatıldığı veya başka şekilde bir müdahalede bulunulduğu zaman patlamasına yol açacak yardımcı bir fünyesi bulunan mayın. Bu tertibat; mayının kendisine, diğer bir mayına veya yanında ya da altında bulunan bir yardımcı imla hakkına bağlanabilir.

Kara Mayın Harbi
Kara, Deniz ve Hava araçlarını imha etmek veya hasara uğratmak; personeli yaralamak, öldürmek veya başka bir şekilde iş göremez hale getirmek maksadıyla hazırlanmış ve normal olarak, bir kap içine yerleştirilmiş infilak maddesi veya diğer malzeme. Mayın; cisim veya şahsın üzerinde yaptığı etkiyle, zamanla veya kontrollü vasıtalarla, kendiliğinden patlar

Savaş uçağı
f 16 4

F-16
Savaş uçağı, savaşlarda kara ve su üstündeki hedefleri bombalamak, diğer uçakları tahrip etmek için kullanılan uçaklardır.

Görevlerine göre Havadan Yere Füze (AGM), Havadan Havaya Füze ve top taşıyan ayrıca hedeflerin tespiti, gözlenmesi için çeşitli radar, pod lar taşırlar. Avcı uçağı ve Bombardıman uçağı şeklinde tipleri vardır.


Uçak gemisi
muratsaylan ucak gemisi 100Yil
USS Stennis ve HMS Illustrious uçak gemileri bir seferdeyken.
Tarihi
1900'lü yıllarda Wright Kardeşler insanlı uçuşu keşfetmelerinden kısa bir süre sonra uçaklar gittikçe önem kazanmışlardır. Her yeni savaş aleti gibi başlangıçta hor görülen bu aletler, kullanışlılıkları kanıtlandıktan sonra sürekli daha fazla önem kazanmışlardır.
Ancak uçakların inişi ve kalkışı için gereken pistlerin sadece karada olması kullanımlarını kısıtlıyor, komutanlar için sorun çıkartıyordu. Ayrıca uçaklar, gemiler için de bir sorundu. Hem uçakları taşıyabilmek hem de düşman gemilerine karşı kullanabilmek için uçak gemileri icad edildi.

1. Dünya Savaşı
İlk uçak gemisi çalışmaları, 1. Dünya Savaşı'ndan da eskiye dayanır. Çeşitli değişikliklere uğratılıp uçak gemisine dönüştürülen USS Pennsylvania'ya inen Eugene Ely böylelikle bir yeniliği gerçekleştirip tarihe geçiyordu. (Kasım 1910)
Ancak ilk uçak gemisi unvanı HMS Ark Royal'a bahşedilmişti. Aslen bir ticaret gemisi olan bu gemi, USS Pennsylvania'da olduğu gibi çeşitli değişikliklere uğratılarak üzerine uçakların iniş ve kalkışlarını yapabileceği bir pist eklenmiştir. 1914'de denize inen bu gemi, 1. Dünya Savaşında Çanakkale Cephesinde de bulunmuştur

2. Dünya Savaşı
Uçak gemileri, 1. Dünya Savaşı'ndakinin aksine 2. Dünya Savaşı'nda çok önemli bir rol oynamıştır. Genel kanıya göre uçak gemileri 2. Dünya Savaşı'nın akışını tamamiyle değiştirmiştir. Şöyleki, 1941 yılındaki sürpriz Japon baskını (Pearl Harbor baskını olarak da bilinir) 380 kadar uçağın saldırısı ile gerçekleşip Amerika Birleşik Devletleri'nin 2. Dünya Savaşı'na müttefikler tarafında katılması ile güç dengesinin bir anda müttefikler tarafına doğru yönelmesine neden olmuştur. Pasifik Cephesi'nde Amerikan ordusu ile Japon ordusu savaşın sonuna kadar amansızca dövüşmüş, uçak gemileri ise şüphesiz en büyük rolu oynamıştır.

Nükleer Uçak Gemileri
2. Dünya Savaşı'nın bitimi ile dünya yeni daha önce olmamış bir şeylee, Soğuk Savaşla karşılaşmıştı. Nükleer enerjinin keşfi ile dünya denizlerinde yol alan gemilerin menzilleri 20-30 yıl boyunca hiç yakıt yenilemeden ilerleyebilecek kademeye getirilmişti. İlk nükleer uçak gemisi olan USS Enterprise, dünya denizlerinde Amerikan Donanması'nın göz bebeği olmuş, Sovyetler Birliği'ne karşı girişilen soğuk savaşta önemli bir psikolojik ve askeri üstünlük olarak yer almıştı

Günümüzde
Günümüzde uçak gemileri yeni bir kademeyle, Süper Uçak Gemileri kademesiyle denizlerde hakimiyetini sürdürmektedir. Başı çeken Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte 9 ülke bugün çeşitli boyutlarda uçak gemilerine sahiptir. Britanya Krallığı (İngiltere), Fransa, Hindistan, Rusya, İspanya, Brezilya, İtalya ve Tayland bugün uçak gemisine sahip olan ülkelerdir. Ancak Japonya ve Çin orduları da uçak gemisi yapımıyla ilgilenmektedir. Bu yolda en somut adım, Çin'in Rusya'dan satın aldığı Varyag yüzen-kütlesidir. Ayrıca Çin, Japonya, Pakistan, Şili ve Avusturalya helikopter gemilerine sahiptirler.
Amerika Birleşik Devletleri, dünya jandarmalığı görevi içinde birçok uçak gemisi filosunu dünyanın çeşitli denizlerinde konuşlandırmıştır (Bunlardan en bilineni Akdeniz'de 6. Filo olarak adlandırılan filodur)

Denizaltıların Tarihsel Gelişimi
Denizlerin altına inmek, deniz içi ve deniz dibi nimetlerinden yararlanmak düşüncesinin insan muhayyelesini uğraştıran binlerce yıllık bir geçmişi vardır.Fakat denizlerin gizleyici ve örtücü niteliğinden yararlanılarak denizaltı gemilerini Deniz Kuvvetlerine bir vurucu güç unsuru olarak katılması fikrinin Büyük İskender ile başladığı rivayet edilir. Aristo, İskender’in Tyre şehrinin alınmasında kendisine 7 ay mukavemet eden bu denizci ve muharip insanları yenebilmek için fıçı şeklindeki su altı silahlarından istifade ettiğini yazmaktadır.1465'te Kyeser'in Almanya'da,1531'de De Lorena'nın İtalya'da Nemi Gölü'nde birer saat ve Osmanlı'da da saray eğlenceleri kapsamında timsah biçimli bir tekne ile bir süre su altında su altında kaldıkları olmustur.

Denizaltı Nasıl Dalar?

Statik Dalış
Denizaltının dalışını oluşturan esaslardan biridir.Denizaltı hareketsiz durumundayken;dizayna gore değişen, altı denize açık veya bir valfla kapatılabilen Dalma Sarnıçlarına , tepesindeki valf açılıp içindeki hava kaçırılarak su alınması ve yüzme kuvvetinin azaltılması sağlanır.Ancak sarnıçların dolması,botun bünyesini etkilemesi çok uzun bir aşamadır.Sadece aşağı-yukarı hareket vardır.

Dinamik Dalış
Denizaltının dalışını etkileyen bir diğer unsurdur; denizaltının baş-kıç ve sancak-iskele bordalarındaki Kanat benzeri dümenlere ve denizaltının kendisine açı-meyil verdirilerek , bunlarla denizaltının ileri hareketiyle oluşan su akışının etkilerinin kullanılması ile yapılan dalıştır. Denizaltı gemilerinde dalış ve su içindeki duruş açısını oluşturmak için kullanılan dümenlere; baştakilere "Baş ufki dümenler", kıçtakilere "Kıç ufki dümenler" denir

İtici Güç
Klasik (Dizelli) denizaltının itici gücü,1890larda geliştirilmiş Ward-Leonard sistemine dayanır.AC Motor-Jeneratör-DC Motor,bu sistemin orijinal halidir.Sistem; motor verimindeki en az kayıp üzerine kurulmuştur. Denizaltıda uygulanışı; Dizel-jeneratör-batarya-dc elektrik motoru şeklindedir.Batarya aradan çıkartılıp Dizel-jeneratör-dc elk. motoru şeklinde su üstü seyirlerinde uygulanmaktadır.
Bataryalar;tasarıma göre değişen çok sayıdaki pilden oluşur.Öyleki bazı dizaynların;dalmış tonajının üçte birini bataryalar oluşturmaktadır.

Denizaltının Silahları

Torpido
1860’ın ilk yarısında silah gelişiminde; silahın su kesimi altında patlamasının gemiye önemli hasar verdiği anlaşılmıştı bu yönde gelişmeler hızlandı.Uzun bir gönder ucundaki mayının Spar Torpido hedefe saplayıp açıldıktan sonra ya da mayını çekerek hedefe çarptırılıp patlatılması şeklinde pratiğe dökülmüş ve David gibi yarı dalar tekneler ile Hunley tarafından savaşta kullanılmıştı. 1865’te Kaptan James Harvey; bir suüstü teknesi tarafından çekilmesi esnasında asimetrik yapısından ötürü dalan ve kamçı hareketiyle suüstüne çıkana kadar sualtından giden torpido ile Oberon yelkenlisine hucum ederek deneme yapmıştı.

RadarRadar, uzaktaki hedefleri mikrodalga yansıtma metodu ile tespit eden cihazdır.
Radar cihazı ile karanlık bulut veya sis içinde olup görünmeyen cisimlerin durumu ve yeri mikrodalgalarla tayin edilir. İlk adı radiolocation dur. Radar, İkinci Dünya Savaşı sırasında geliştirilmiş ve ismi Radio Detection and Ranging kelimelerinin büyük baş harflerinin biraraya getirilmesinden türemiştir. Bu İngilizce kelimeler, radar cihazının mikrodalgalarla hedefin mesafesi, istikameti ve açısını bulduğu anlamına gelir. Uzaktaki cisimleri tıpkı bir projektör gibi, fakat radyo frekanslarında aydınlatarak tespit eden bir teleskopa benzetilebilir. Halbuki ilk defa Galilei tarafından 1610'da kullanılan teleskop, uzaktaki cisimleri tespit için cisimlerin yayınladığı ışınlara muhtaç ve ayrıca bunun frekansına bağımlıdır. Cihazın bir vericisi, bir de hedeften yansıyarak dönüp gelen mikrodalgayı alan alıcısı vardır. Görüntü televizyon ekranının benzeri katot ışınlı tüp üzerinde ışıklı noktalar halinde teşekkül eder.
Radarın keşfinde, gözü görmediği halde karanlıkta büyük ustalıklarla uçup, avını yakalayan yarasanın çok rolü olmuştur. Yarasa insan kulağının duyamayacağı ultrasonik ses frekansı yayınlayarak, yansıyan sesten hedefini görmektedir.
Radarın keşfi İkinci Dünya Savaşı ile aynı zamana rastlar. Artan Hitler tehlikesine karşı olağanüstü ölüm ışınlarını bulma hülyasının gerçekçi bir sonucu olarak ortaya çıkan radar, düşmanı uzaktan tespit edip ve görünmese bile bunu tahripte başarıyla kullanılmıştır. Yukarıda sözü geçen ölüm ışınları düşüncesi ise daha sonraları lazerin keşfiyle tekrar canlanmıştır.
Harbin getirdiği bir silah olarak ortaya çıkan radar, barış zamanında da birçok uygulama alanları bulmaktadır. Bunlara misal olarak gemilerin kesif sis içinde yönlendirilmesi, uçaklarda hedef bulma, kör uçuş ve kör inişin gerçekleştirilmesi ve fırtınayı takip sayılabilir.
Radarla ilgili ilk deney 1935 Şubat ayında 49 m dalga boyunda çalışan bir CW (continuous waves = sürekli taşıyıcı dalga) radyo vericisiyle yapıldı. Yaklaşan bir uçağın 13 km'den tespit edilmesiyle ilk başarı sağlandı.
1935 Haziran ayında da ilk darbeli verici yapıldı ve denendi. 24 km mesafedeki bir uçaktan yansıyan bir takım işaretler sezildi. Darbeli verici işareti halinde mesafe, gönderilen ve alınan darbe arasındaki zaman kayması ve dalgaların yayılma hızından hesaplanabilir. 50 m dalga boyunda çalışıldığında, diğer radyo istasyonlarının karıştırması sebebiyle daha sonraki denemelerde, radar dalga boyu 25 m'ye değiştirildi. Daha kısa dalga boyu kullanmanın başka bir faydası da, aynı fiziki büyüklükteki bir antenin yöneltilme özelliklerini geliştirmesiydi. 1935 Eylül ayında mesafede 70 km'ye, 1936 Mart ayında ise 150 km'ye ulaşıldı.
Radar üzerindeki çalışmalara hem Avrupa hem de Amerika'da aynı yıllarda devam edilmiş, geliştirilen örnekler ordu hizmetlerinde kullanılmıştır. İlk önce geliştirilen CW-radar daha hassas olmasına rağmen mesafe hakkında bir bilgi vermemekte, sadece hedefin varlığını göstermektedir. Darbeli radarda ise, gönderilen darbe bir anlamda işaretlenir ve hedeften yansıyıp tekrar alınana kadar geçen süreden mesafe kolayca hesaplanır.
Halen kullanılan birçok radar aynı temel esaslara göre, fakat gelişmiş bir doğrulukla çalışmaktadır. Mesela radardaki savaş sonrası ilerlemelerin en büyüğü elektronik bilgisayarların ortaya çıkmasından sonra, muazzam hafıza kapasiteleri ve hesaplama hızları sebebiyle işaret analizi alanında olanıdır. Böylece yansıyan işaretler ayrıntılı olarak incelenebilmekte, hedefe ait birçok bilgi, çeşitli yollarla göz önüne serilebilmektedir.
Radarın en anlamlı uygulamalarından biri olan haritalama radarında ise, mikrodalgalar kullanılmakta ve sağlanan bilgilerden fotoğraf ve benzeri şekiller elde edilmektedir.
Bir radar sistemi, kullanıldığı yere bağlı olarak çeşitli şekillerde tasarlanabilir. Temelde bu, ya sürekli dalga radarı veya darbeli radar olacaktır. Gözlenecek büyüklük bir polis radarındakine benzer olarak, cismin hızı olabildiği gibi, cismin uzaklığı ve yüksekliği, uzaklığı ve hızı, uzaklığı ve yönü olabilir. Dolayısıyla bu durumlardan herhangi biri için kullanılacak radar tipinin tek olduğunu söylemek güçtür. Ayrıca, bir radar sistemi sadece bir alıcı ve bir vericiden ibaret değildir. Radar sistemini; kullanılacak frekans, atmosferin etkileri, hedeflerin ve bulundukları ortamın özellikleri gibi faktörler belirler.
Yayınladığı radyo frekans işareti sürekli olan CW-radarının getirdiği tahditler şöylece sıralanabilir:
  • CW-radarı mesafe bilgisi vermez. Sadece yarım dalga boyundan -genelde bir metreden az- mesafe değişiklikleri ölçülebilir.
  • CW-radarı sabit hedefler söz konusu olduğunda bunları ayırt edemez. Çünkü her bir hedefin yansıttığı işaretlerin toplamı yine başka tek bir hedefin yansıtacağı sinüzoidal bir işaret anlamına gelir.
  • CW-radarı farklı hızları tespit edebilir. Çünkü yansıtılan işaretler farklı frekanslarda olacaktır (Doppler frekansları). Fakat bu durumda da hızlar fark edilmiş, hedeflerin kendileri uzayda fark edilememiştir.
Yayınlanan işareti, darbeler halinde gönderen darbeli radarda ise CW-radarının yukarıda sözü edilen mahzurları bulunmaz. Kesinlikle ölçülebilen mesafe, darbe peryoduyla doğru orantılı, radyal hız ise ters orantılıdır. Bu yüzden darbe frekansı her iki büyüklüğü tatmin edici bir şekilde ölçebilmek için optimize edilir. Mesela çokça kullanılan 1 kHz'lik tekrarlama frekansı halinde mesafe hesaplanırsa 150 km bulunur. Bu değer ise, mesela hava alanı radarları için tatminkardır.
şekillendirilir ve kuvvetlendirilerek Yönlendirilebilir radar anteninden belirli bir anda yayınlanan yüksek frekanslı işaret darbesi bir cisme çarptığında, radyofrekans enerjisinin bir kısmı geri yansır. Yansıyan bu darbe, radarın alıcı düzeni vasıtasıyla alınır. Temel olarak antenin o andaki yönü cismin yönünü, darbenin gidip gelme zamanı da mesafesini verir. Pratikte kullanılan radar sistemleri sadece bir alıcı ve bir vericiden ibaret olmayıp, çok daha karışık bir yapıdadır. Fakat ana birimleri gösterecek şekilde bir radar sistemi blok şemada belirtilen yapıdadır. Zamanlama birimi veya darbe jeneratörü vericiye bir anahtarlama darbesi ve aynı anda alıcıya referans darbe gönderir. Darbe modülatördeantene uygulanır. Gözlenen alan, anten tarafından adeta bir ışık hüzmesiyle olduğu gibi taranır. Çok çeşitli tipte anten mevcutsa da, çoğu istendiğinde belirli bir yöne yöneltilebilen yapıdadır. Alma ve gönderme için ayrı ayrı antenler kullanılabildiği gibi, çoğu sistem her iki fonksiyon için aynı anteni kullanmaktadır. Alma-gönderme anahtarı, bir darbe yayınlanırken alma biriminin yolunu kesen, diğer zamanda yansıyan işaretleri almaya hazır hale getiren elektronik bir anahtardır. Radarın menzili gönderilen iki darbe arasındaki zamanla sınırlıdır. Çünkü gönderilen bir radyofrekans darbesi bir sonraki darbeye kadar gidip gelmek mecburiyetindedir.
Alınan işaret, alıcıda daha önce darbe jeneratörünün ürettiği referans işaretle mukayese edilir. Aradaki zaman miktarından mesafe tayin edilir. Bunu yapmak için birçok metod vardır. Katod ışınlı osiloskoplar, mukayese göstergeleri olarak çokça kullanılırlar.
Basit bir misal olarak, darbe jeneratöründen alınan referans işaretin, ekran üzerinde yatay taramayı başlattığını düşünelim. Taramanın osiloskop ekranını baştan başa katetmesinin ifade ettiği mesafe tarama devresinin parametreleriyle ayarlanabilir. Bu arada yansıyan işaret osiloskobun diğer saptırma devrelerine uygulanırsa iz, üzerinde bir çıkıntı şeklinde ortaya çıkar.
Şüphesiz bu hesapta devredeki bir takım zaman gecikmeleri ihmal edilmiştir. Son asrın harikulade bir sistemi olarak görünen radarı geliştiren ilim adamları, bu fikri herkesin bildiği bir canlıdan almışlardır. Bu canlı geceleri büyük bir hızla ve keskin dönüşler yaparak uçan yarasalardır. İnsanoğlunun radarından çok daha gelişmiş bir mekanizmaya sahip olan yarasalar, ağızlarıyla insanların duyamadığı yüksek frekanslı işaretler göndermekte, cisimlerden yansıyan işaretleri analiz ederek bunun bir engel mi veya bir yiyecek mi olduğunu tespit etmektedirler. Yarasaları taklit ederek, onların sahip olduğu sistem yanında, çok iptidai kalan radarı yapan insanoğlu incelemelerine devam etmekte, kulaklarıyla gören yarasaların keşfedilmemiş sırlarını bulmaya çalışmaktadır.

Çalışma prensipleri
Radarın çalışma prensibi; sesin yankı yapması, yani ses dalgasının bir engele çarparak yansıyıp, tekrar çıktığı noktaya ulaşması olayının benzeridir. Sesin havadaki yayılma hızı saniyede 340 metre olduğu için, yansıyan sesin duyulması ile ilk ses arasında bir zaman geçer. 340 metre mesafedeki bir dik dağa doğru bağırılınca, ses dalgaları bir saniye içerisinde dağa ulaşır, oradan yansıyan ses dalgaları da bir saniye içerisinde tekrar ilk çıktığı noktaya ulaşır. Toplam olarak sesin çıkışı ile duyuluşu arasında iki saniye geçmiştir. Bu prensipten gidilerek, bilinmeyen bir mesafedeki dağa ses gönderilirse, yankının duyulduğu zaman tespit edilip, mesafe hesaplanabilir. Sesin uzaklara gidebilmesi için yükseltici ve yönlendirici hoparlör kullanmak gerekir. Hoparlörün yatay ve dikey konumu, sesin ulaşıp döndüğü noktanın istikametini ve yüksekliğini açı olarak verir.
Radarın çalışma prensibi, sesin yankı yapmasından farklı bir özellik taşımaz. Yalnız radar cihazı, çok yüksek frekanslı ses dalgaları denilebilecek mikrodalga yayını yapar. Mikrodalgalar saniyede 300.000 kilometre yol aldığı için sinyal gidiş dönüş süresi çok kısadır. Radar sinyalleri kısa süreli darbeler halindedir. Bu sinyaller antenlerle yönlendirilerek dar bir ışık hüzmesi gibi gönderilir. Böylece çok kısa sürede, çok uzaklardaki hedefin mesafesi, istikameti ve yüksekliği hassas bir şekilde tayin edilebilir.
Radar mikrodalgaları yayımı üç şekilde yapılır: 1) Devamlı dalga, 2) Frekans modülasyonu, 3) Darbe modülasyonu. En çok kullanılan metod darbe (pulse) modülasyon metodudur. Bu metodla yapılan yayında radyo frekans enerji muntazam aralıklı kısa darbeler halindedir. Radar cinsine bağlı olarak darbe süreleri 0.1 ile 5 mikrosaniye arasında değişir. Mikrodalga frekansı yine radar cinsine göre 100 ile 60.000 megasaykıl (1 megasaykıl= 1.000.000 saykıl) arasında değişir. Yayınlanan mikrodalga hüzmesi, bir veya iki derecelik çok dar koni biçimindedir.
Radarla mesafe tayin edilirken, mikrodalga darbesi gönderilir gönderilmez ekranda darbe gözükür. Darbe boyu radar gücü ile, darbe genişliği de mesafe hassasiyetiyle ilgili olarak değişebilir. 20 km mesafede bulunan hedef gemiye mikrodalga çarpıp yansıdığı an, mikrodalga henüz yolun yarısına gelmiştir. Bu yüzden ekranda gözüken mesafe 10 km'dir. Yansıyan dalga tekrar geriye döndüğünde, radar alıcısından ekranda gözükür. Bu görüntü hedef görüntüsüdür. Radar istasyonu ve hedef sabitse görüntü hep aynı mesafede kalır. Hareketli hedeflerde görüntü de ekranda kayar.
Radarla hedefin istikameti, radar anteni yatay düzlemde 360 derece döndürülmek suretiyle tayin edilir. Görüntünün hassasiyeti mikrodalganın dar bir hüzme halinde yayını ile mümkündür. Kuzey tam sıfır kabul edildiğinden, görüntünün ekrandaki konumu kuzeye göre tarif edilmiş olur. Hedef yüksekliği de istikamet tayini gibi yapılır. Radar anteni her mesafeye göre dakikada değişik sayıda dönüş yapar. Mesela dakikada beş dönüş yapan radar anteni, 360 dereceyi 12 saniyede tamamlar.

Radar elemanları
Modülatör, verici ve ekran göstergesini harekete geçiren darbeleri üretir. Modülatör bu bakımdan bir çeşit frekans osilatörüdür. Eğer modülatör saniyede 250 darbe üretiyorsa, bu dalganın peryodu 1/250= 0,004 saniye veya 4000 mikrosaniyedir. Mikrodalga 12,2 mikrosaniyede bir mil yol aldığından, bu radarın menzili 400/12,2= 328 mildir (1 mil= 1852 m).
Modülatörün ürettiği darbe süresi mesafe ile sınırlıdır. Eğer vericiden çıkan darbe hedeften yansıyıp alıcıya gelmeden ikinci darbe gönderilirse, hedef vericinin yayını ile maskelenir. Süresi kısa darbeler gönderilirse bu durum ortadan kalkar.
Radar vericisi özel mikrodalga osilatör tüpü olan magnetronla çalışır. Modülatörden alınan darbe, yükseltildikten sonra magnetron katoduna gelir. Bu magnetronun darbe süresince birkaç bin megasaykıl frekansında dalga üretmesine sebep olur. Magnetron çıkışı duplekserden geçerek antene gider. Duplekserin görevi verici yayın yaparken alıcının yayından müteessir olmasını önlemektir. Magnetronun görevini yapan yüksek güçlü klistronlar da vardır.
Radar alıcısı mikser, lokal osilatör, ara frekans yükseltici video yükselticilerinden meydana gelmiştir. Alıcı çıkışındaki video frekans sinyali, ekranda görüntü olarak gözükür. Ekran tipleri muhteliftir. A-Skop ekranında verici darbesi mikrodalganın aldığı yol ve yansıma darbesi çıkıntı halinde gözükür. Hedeflerin yatay düzlemde gözüktüğü ekrana ise PPI ekran denir. PPI, plan, pozisyon, indikatör manasına gelir. Hedeflerin yüksekliğini gösteren ekranlara da RHI, (mesafe yükseklik ekranı) denir. RHI ekranlarında mikrodalga 360 derece dönmez; 20-30 derecelik dönüşler yapar. Maksada göre R,J,K skop ekranları da vardır.
Radar anteninin görevi, mikrodalgayı yaymadan bir yöne doğru göndermektir. Anten reflektörünün de bu işlemde büyük rolü vardır. Radar anteni, mikrodalganın dalgaboyunun yarısına eşit uzunlukta dipol ve reflektörden ibarettir. 3000 megasaykıldan büyük yayınlarda parabolik anten kullanılır. Parabolik antenlerde mikrodalga hüzmesi çok dar ve kuvvetlidir. Atış-kontrol, uzay radarlarında parabolik anten kullanılır. Bazı radarlarda anten 360 derece dönerken, bazılarında sabit durur. Sabit antenler frekans ve faz taramalı düzene sahip antenlerdir. Elektronik devreler anten dönüyormuş gibi yayını 360 derece temin eder.

Radar türleri
Radarlar kullanma maksadına göre sınıflara ayrılır.
  • Arama radarı yatay düzlemde, hedefe ait istikamet ve mesafe malumatı verir.
  • İrtifa radarı yalnız irtifa malumatı verir.
  • Hava arama radarı, arama radarı ile irtifa radarının karışımı olup, menzili çok fazladır. Süratli uçakların uzaktan takibini hava radarı yapar.
  • Atış kontrol radarları, dar hüzmeli hedefi yakaladıktan sonra hedefe kilitlenip devamlı takip eden topçu radarıdır.
  • Füze takip radarları ise, hava radarı ile atışkontrol radarının zincirleme çalışmasından ibarettir.
Radarlar askeri ve sivil maksatlara göre de sınıflandırılmıştır. Askeri maksatlarla kullanılan IFF ve ECM cihazları, sivil maksatlarla kullanılan meteoroloji, astronomi cihazları radarların cinslerindendir. IFF dost-düşman tanıma radarıdır. ECM ise aktif olarak düşman radar alıcılarını yanıltmak için değişik frekanslarda yayın yaparlar; pasif olarak da muhtelif yayınları analiz ederek hedef gemilerin özelliklerini teşhise yardımcı olur.

Radar tarihi
Radarın bulunuşuna ilk adımı Alman fizikçisi Heinrich Hertz'in, elektromanyetik dalgaların ışık gibi yayılmasını ve yansımasını sağlaması ile başlamıştır. 1904 senesinde ise Alman mühendis Christian Hülsmeyer gemilerin çarpışmasını önlemek için, basit bir radyo yankı cihazı geliştirdi. 1925 senesinde Merle A.Tuve, Amerika'da darbeler halinde elektromanyetik dalga neşrine muvaffak olunca, bugünkü anlamda radara geçiş sağlanmış oldu. İkinci Dünya Savaşı esnasında Alman, Fransız, İngiliz ve Amerikan fizikçilerinin çalışmaları iyice arttı. 1940 senesine doğru 180 km mesafedeki hedefi hassas bir şekilde tespit edebilecek radarlar yapıldı. 1940 senesinde İngiliz fizikçileri çok oyuklu magnetronu keşfedince, radar gücü birkaç bin misli arttırıldı. Almanların savaşı kaybetmelerinde büyük rolü olan bu buluş ile modern radarların yapımına geçilmiş oldu.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen kompetankedi; 5 Haziran 2008 23:38
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
25 Eylül 2006       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
bomba
KİMYASAL SİLAHLAR VE KORUNMA

Kimyasal Silahlar
, fizyolojik etkileri nedeniyle canlıları kitlesel olarak çok kısa bir sürede öldürme veya yaralama kapasitesine sahip toksisitesi / zehir etkisi yüksek,çevresel etkenlere dayanıklı,taşınması ve saklanması kolay kimyasal zehirlerdir. Hedef ülkede / toplumda asker ve sivilleri saf dışı bırakmak, hareket kabiliyetlerini azaltmak,bitkisel ve hayvansal besinleri zehirleyerek kullanılmaz hale getirmek amaçlarına yönelik kullanılmak üzere tehdit unsuru olarak bulundurulur.Esasında yapımı,saklanması ve kullanılması milletlerarası antlaşmalarla yasaklanmıştır. Normal şartlar altında katı, sıvı ve gaz halinde bulunurlar. Vücuda ağız,burun ve boğaz, göz, cilt, akciğerler ve sindirim sistemi yoluyla girerler. İklim koşullarına bağlı olarak kısa ve uzun süreli etki yapabilme özellikleri vardır.
Sponsorlu Bağlantılar
Kimyasal silahların biyolojik etki amaçlarına göre sınıflandırılması şu şekildedir :
  1. Sinir sistemi zehirleri ( Tabun,Sarin,Soman,Vx )
  2. Yakıcı kimyasallar (Mustard,Azotlu Mustard, Lewisit )
  3. Akciğer tahriş edici kimyasallar (Fosgen,Difosgen,Klorpikrin )
  4. Sistemik zehirler ( Hidrojen Siyanür,Hidrojen Sülfür )
  5. Kapasite bozucu kimyasallar ( BZ,LSD )
  6. Kargaşa kontrol kimyasalları ( Göz yaşartıcıları:CN,CS,CR, Kusturucular : DM )
  7. Bitki öldürücü kimyasallar ( 2,4-D, 2,4,5-T, Kakodilik asit, Pikloram )
Korunma tedbirleri:
1-Binalardaki sığınak yerleri önceden bilinmeli, gerekirse bodrum katları kurallara uygun olarak sığınak haline getirilmelidir.
2-Evlerde kapı ve penceresi az olan bir oda sığınak olarak hazırlanabilir.
3-Kapı ve pencere çerçeveleri dışarıdan sıkıca bantlanmalı ve geniş bir naylon örtü ile örtülmelidir.İç kenarlarına 100 kez sulandırılmış çamaşır suyu ile ıslatılmış bezler yerleştirilmelidir.
4- Kişisel “dekontaminasyon / kimyasal temizlik” in çok önemli olduğu unutulmamalı, bu amaçla yeterli temiz su ve sıvı sabun evde / sığınakta hazır bulundurulmalıdır.Kimyasal temizlik atığının bulaşıcı-zehirli özellik taşıyacağı akılda tutulmalı, kirli giysiler ve diğer eşyalar kireç kaymağı ile imha edilmek üzere naylon torbalarda ağzı sıkıca kapatılarak saklanmalı ve ilk fırsatta sığınak dışarısına çıkarılmalıdır.
5-Kimyasal silahın kullanıldığı bilinen açık alanların çamaşır suyu ve kireçli çözeltilerle kimyasal temizliği yapılmalıdır.
6-Kimyasal zehire temas ettiğinden şüphelenilen açıktaki bütün katı ve sıvı gıdalar bulaşmış kabul edilerek imha edilmelidir.
7-İmkan varsa, sığınakta veya evde kimyasal zehirin acil biyolojik tedavisinde kullanılması amacıyla “atropin otoenjektörleri, pridostigmin tablet, amil nitrit ” gibi preparatlar bulundurulmalıdır.
8-İmkan varsa, herkes için korunma ve kaçış maskeleri temin edilmelidir.
9- Toplumda kimyasal silahlar ve korunma yolları ile bilgi paylaşıım ağı kurulmalıdır.

Tıbbi personelin kişisel korunması:

1-Koruyucu maske ve elbise giyilmelidir.
2-Yaralı ve hastaların tedaviden önce kimyasal temizliği yapılmalıdır. Suni solunum için ağız ve dudaklarının temizliği yapılmalı , hastanın salya ,idrar,dışkı ve diğer salgılarına korunmasız temas edilmemelidir.

3-Olası bir bulaşa karşı “kimyasal temizlik takımı” hazırlanmalıdır.
Kimyasal silahlar eğitilmemiş insan toplulukları üzerinde daha çok etkilidirler. Bu nedenle ilk yardım merkezleri ve diğer sağlık birimleri kimyasal yaralı ve bulaşa yaklaşımda uygun planlama ve grup eğitimi içinde olmalıdır.Özellikle yaralıların tanımlanması ve sevk zincirinin etkin bir şekilde kurulması gerekmektedir. Sevk ve ayırım yaralıların dört gruba ayrılması ile yapılır.
1.Grup: Tedavi ile yaşam şansı yüksektir ve ileri düzeyde eğitimli sağlık personeline ve birimine ihtiyaç göstermezler.
2.Grup: Beklemesi ve tedavisinin daha sonra yapılmasının sakıncası olmaz.
3.Grup: Hafif derecede kimyasala maruz kalan ve düşük yoğunluklu bir tedaviye ihtiyaç gösterirler.
4.Grup: Yaşama şansı zayıf olup ve tedavi için ileri düzeyde sağlık desteğine ihtiyaç gösterirler.
Kitlesel yaralanmalarda yaralıya öncelik sırasına göre müdahale etmek ve sevki iyi bir şekilde düzenlemek ölüm ve yaralanmaları en aza indiren en pratik ve etkin savunma yöntemidir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
27 Ocak 2007       Mesaj #3
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
İŞTE AMERİKA'NIN YENİ SİLAHI!..
Defense20Department20unveiled
PENTAGON, düşmanı püskürtmek ya da saldırgan bir kalabalığı dağıtmak amacıyla geliştirilen yeni, ısı dalgaları yayıyor.




Sıcak dalgası yayıyor, ani yanma duygusu yaratarak kalabalıkları ve düşmanı dağıtıyor, ancak insana zarar vermiyor. Devrim niteliğindeki ısı silahı kalabalıkların kontrolünde ve Irak ile Afganistan gibi çatışma bölgelerinde kullanılabilecek.

PENTAGON, düşmanı püskürtmek ya da saldırgan bir kalabalığı dağıtmak amacıyla geliştirilen yeni, ısı dalgaları yayan silahı kamuoyuna tanıttı.

Kendi alanında devrim yaratacağı söylenen silah, aniden yanma duygusu yaratan ve görünmeyen sıcak dalgalar yayıyor, ancak zarar vermiyor.

Georgia’daki hava üssünde düzenlenen tanıtım toplantısı sırasında, silahın üzerlerinde denenmesini kabul eden gazeteciler, çok sıcak bir fırını açınca karşılaşılan türde bir tepki yaşadıklarını, ısının tahammül edilemeyecek kadar büyük rahatsızlık yarattığını ve derhal kendilerini olay yerinden uzaklaştırmak zorunda hissettiklerini anlattılar.

Silahtan yayılan ışınlar, giysilerin içine geçebiliyor ancak duvarı aşamıyor. Işın, yayıldığı alan üzerindeki herkese 55 derecelik bir ısı veriyor.

Silahın kullanımına üç yıl içinde geçilebilecek.

Askeri uzmanlar, silahın Irak ve Afganistan gibi savaş bölgelerinden başka, kentlerde şiddete dönüşen protesto eylemlerinde de yararlı olacağını belirtiyorlar.

HUMVEE’DEN ATILIYOR

Isı dalgaları yayan silah, Humvee jipin üzerine monte edilen büyük kare şeklindeki bir antenden yararlanıyor. Silah, beş yüz metre uzaklığa kadar ışınlarını yayabiliyor. Halen kullanılmakta olan kauçuk mermi atan ve öldürücü olmayan silahların menzili ise bu kadar uzun değil.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Master Blue - avatarı
Master Blue
Ziyaretçi
13 Eylül 2008       Mesaj #4
Master Blue - avatarı
Ziyaretçi
Tanksavar mayını

350px TM 46 AP mine
Rus yapımı TM-46 patlayıcılı tanksavar mayını.

Tanksavar mayını, (kısaltması "AT mayını"), bir tür kara mayını olup tank ve zırhlı savaş araçlarına hasar vermek veya imha etmek amacıyla geliştirilmiştir.
Anti personel mayınlarına nazaran tanksavar mayınları çok daha fazla patlayıcıya sahiptir.Ateşlenmesi için ise bir aracın ona değmesi gerekmektedir.

Tarihi

Birinci Dünya Savaşı

I. Dünya Savaşı sırasında İngiltere tarafından ilk tankın bulunmasının ardından bu yeni savaş aracına karşı ilk tanksavar mayınları geliştirilmeye başladı. Bu mayınlar genellikle yüksek patlayıcıya sahip top ile havan mermilerine takılmış bir fünyeden oluşuyordu. Daha sonraları mayın geliştirme çalışmalarına uzaktan kumandayla çalışan fünye veya baskı ile tetiklenen örneğin ahşap bir mayın kutusuna sahip Flachmine 17 üretilmiştir. Saint-Mihiel Muharebesi, III. Aisne Muharebesi, Selle Muharebesi ve Meuse-Argonne Savunması sonunda Almanların ürettiği bir dizi mayından ötürü Amerikan Ordusu sahip olduğu tankların %15ini kaybetmiştir.

Dünya savaşları arası dönem
SSCB tanksavar mayın üretimine 1920li yılların ilk yarısında başladı. İlk olarak 1924 yılında EZ mayını üretildi. Yegorov ve Zelinskiy tarafından geliştirilen mayında bulunan 1 kgluk patlayıcı tankın paletini parçalamaya yetecek enerji üretiyordu. Aynı zamanda Almanya 1929 yılında ilk tanksavar mayını olan Tellermine 29 modelini kullanmaya başladı. 30 santimlik yuvarlak bir yapıya sahip mayının içerisinde 5 kg yüksek patlayıcı bulunmaktaydı. İkinci olarak üretilen mayın Tellermine 35 1935 yılında ordu servisine girdi. Tanksavar mayınları İspanya İç Savaşı sırasında iki düşman tarafında da kullanıldı. Özellikle Milliyetçiler tarafından daha önceden yerleştirilmiş birçok mayın Cumhuriyetçiler tarafından toplanmış ve Milliyetçilere karşı tekrar kullanılmıştır. Bu yüzden daha sonra tanksavar mayınlarının yerlerinden sökülmesini önleyen tuzaklama sistemleri kullanılmaya başlandı.
Kış Savaşı sırasında hem Fin hem de SSCB kuvvetleri karşılıklı olarak bol miktarda tanksavar mayını kullanmıştır.

İkinci Dünya Savaşı

230px Soviet TM 35 mine at the Museum on Sapun Mountain in Sevastopol
SSCB yapımı TM-35 mayını Büyük Vatanseverlik Savaşı Müzesi
Sivastapol

Almanlar iki dünya savaşı arasındaki dönemde tanksavar mayını olarak Tellermine modelini geliştirdi ve 1929 yılında üretimine başladı. Bazı modelleri dikdörtgen yapıya sahip olsa da içerisindeki patlayıcı ve fünye sistemleri aynı olduğundan herhangi bir farklı etki yapmamıştır.
Although other measures such as çanta bombası,
yapışkan bomba veya manyetik olarak tanklara yapışması için tasarlanmış bombalar geliştirilmiş , fakat bunlar uzaktan veya baskı ile patlatılmadıkları için kara mayını kategorisine girmezler. İngili yapımı Hawkins tanksavar mayını yol üzerine yerleştiriliyordu. Kırılan fünye veya zamanlı fünye yardımıyla ya yola yerleştirilerek veya tank yüzeyine fırlatılarak patlatılıyordu.
Boşluklu imla hakkı prensibi ile çalışan Nazi Almansına ait Hohl-Sprung mayını 4672 modeli savaşın sonlarına doğru geliştirilmiş ancak geniş olarak kullanılmamıştır. Almanların kullandığı en etkin mayın içerisinde en az metal kullanılan Topfmine modelidir.

230px German   Riegelmine 43
Alman Riegel mayını 43

"Yemek tabağı" şeklinde üretilen Alman Teller mine modelinin haircinde Almanlar Riegel mine 43 ve İtalyanlar
B-2 mayınlarında "Çubuk" şeklinden yararlanmıştır. Uzun yapılarından ötürü üzerleriden geçen aracın mayını tetiklemesi çok daha kolay olmaktaydı. B2 yapısında boşluklu imla hakkına sahip çok küçük bağımsız patlayıcılardan oluşmakta ve üzerinden geçen tankın paletlerini parçalayarak hareket ölümüne sebep olmak üzere tasarlanmıştı. Bu mayının yapımında İngiliz L9 çubuk mayın esin kaynağı olmuştur.

Günümüz
Günümüz tanksavar mayınlarını yapılan bazı değişiklikler ile aşağıdaki avantajlara kavuşmuştur:
  • daha fazla etkili patlayıcı (farklı patlayıcı karışımları ve boşluklu imla hakkı)
  • metal olmayan maddelerden üretilerek bulunması zorlaştırıldı.
  • farklı yöntemlerle döşenme (uçak veya topçu bombardımanı ile)
  • daha karmaşık füzeler (sismik hareket veya birkaç yöntemle tetikleme )
  • karmaşık "tuzaklama" düzenekleri ile oynanması veya çıkarlması imkansız hale getirilmiştir.
Tasarımı
Birçok günümüz tanksavar mayını sahip oldukları basit mayın kutularının içerileri tamamiyle patlayıcı ile doldurulmuş olup uzaktan kumanda veya aracın basıncı ile patlatılmakdır. En büyük avantajları aşağıdaki alanlarda olmuştur:
  • Patlayıcının gücü (patlayıcılar örneğin RDX).
  • Boşluklu imla hakkı ile zırh delme özelliği arttı.
  • Gelişmiş döşenme sistemleri.
  • Daha da geliştirilmiş ve özgül tetikleme .
Birçok mayın kutusu veya gövdesi plastik malzemeden yapılmış olup bu da kolaylıkla bulunmalarını önlemektedir. Ayrıca sahip oldukları karmaşık tetikleme mekanizmaları ancak bir araç üzerinden geçtiği sırada çalışmaya başlayacak şekilde geliştirilmiştir.

Döşenme sistemleri
Tek tek insan eliyle döşenebildikleri gibi mayın döşeme sistemleri sayesinde çok geniş alanlara kısa sürelerde yerleştirilebilir. Bu sistemler genellikle misket bombalardan veya topçu bombardımanından yararlanılır. Her bomba bünyesinde birkaç tanksavar mayını barındırabilir.Bazı bombalarda ise 200 ila 300 arasında anti personel mayını kullanılmaktadır. Uçaktan bırakılan salkım bombası belli bir mesafeye indiği zaman dış kabuğu açılmakta ve barındırdığı mayınları araziye yaymaktadır. Bazı tanksavar mayınları topçu atışı ile belli bir araziye düşürülmekte ve ardından tetik mekanizmasını etkin hale getirmektedir.

Off-route mayını
Bu terim aracın tam altında iken patlamayan aracın geçişinden belli bir süre önce patlayan mayınlara verilen genel addır. Bu mayınlar bazı durumlarda örneğin mayını döşeyecek zemin bulunamadığı durumlarda çok işe yaramaktaydı. Genellikle boşluklu imla hakkı mantığıyla çalışan mayın zırh delme özelliğin sahiptir. Ancak bazı Fransız ve Sovyet off route mayınlarında kendinden biçimlenen mermi prensibi kullanılmaktadır.Aynı prensip Irakta sivil ve askeri hedeflere yapılan saldırılarda kullanılan doğaçlama patlayıcı düzeneklerde de (IED) kullanılmaktadır.
Buna mayına bir örnek vermemiz gerekirse Amerikan yapımı M24 mayınıdır.Mayın içerisinde HEAT savaş başlığı taşıyan bir roket fırlatıcı tüp bulunmaktadır. Yolun karşınına döşenen mayına ait çok hassas bir manyetik bant bu fırlatıcıyı tetiklemektedir.
"Off-route mayını" tanımı tanksavar amaçlı tasarlanan ve üretilen mayınları kapsar. Fakat birçok "ev yapımı" IEDde aynı amaç için kullanımaktadır.

Karşı önlemler
Mayınlara karşı en etkili yöntem mayın temizlemedir ki bunlar içerisinde patlayıcılar veya mekanik yollarla patlatmayı sayabiliriz. Patlayıcılar ile temizlemede örneğin İngiliz Giant Viper sisteminde, rokete bağlı veya uçaktan bırakılaran patlayıcılar 250 metre uzunluğunda ve 6 metre genişliğindeki mayınlı alana serilir. Ardından bu hasır biçiminde ve birbirine bağlı 6 metre enindeki su sorusu şeklindeki patlayıcılar patlatılarak alan %90 oranında tanksavar veya anti personel mayınından temizlenir. Mekanik yöntemde alan aynen bir tarlanın sürülmesi gibi sürülür ve mayınlar baskı uygulanarak patlatılır. Sürme işi için bir tankın ön veya arkasına takılan özel yapım bir pulluk kullanılmaktadır. Sürme işlemi ile toprak üstüne çıkartılan mayın yine tank bağlı silindir veya küresel metal merdanelerin uyguladığı ağırlıkla patlatılır.

300px Casspir vehicle Ai101503g1
Caspir Personel Taşıyıcı

Bunun yanında araçlarda meydana gelebilecek mayın patlamaları sonrasında içerisindeki mürettebatı korumaya yönelik bazı yöntemlerde ulunmaktadır. Bu durumlarda mayının patlaması ile ortaya çıkan basıncı tahliye etmek için aracın şasesini V şeklinde veya yerden daha yüksek yaparak etkiyi en aza indirmek mümkündür.
En basit ve etkili yöntemse tekerlekli araçlarda tekerleklerin içerisine su doldurmaktır..[1] Bu yöntem mayının ortaya çıkardığı enerjiyi emmekte ve tahliye etmektedir. Tekerlekler ile gövde arasına yerleştirilecek çelik levhalar ise ortaya çıkan enerjiyi emmekte ve belli bir açı ile yerleştirildiklerinden ötürü enerjiyi kabinden dışarıya doğru atabilirler.Örneğin Güney Afrika yapımı
Casspir personel taşıyıcı araçta da olduğu gibi tekerlekler ve kabin arasındaki mesafenin arttırılması etkili bir teknik olabilir ancak bundan dolayı ortaya hareketlilik ve manevra sorunları çıkmaktadır.
Çelik levha ve zırhlı camlar sayesinde patlama etkisiyle aracın kendisinden meyadana gelebilecek şarapnel etkisi en aza indirgenmiştir. Koltukların zemin yerine tavan veya yanlara takılması ile alttan gelen şokların oturanlara etkisi azaltılmıştır. Ayrıca dört noktadan tutan emniyet kemerleri sayesinde yolcuların koltuklardan fırlayıp zert zeminlere çarpmasının önüne geçilmiştir. Bunlara ihtiyaç duyulmasını nedeni mayına çarpan bir aracın patlama noktasından 5 ila 10 metre ileriye düşmesidir.

Kullanıldığı yerler
Tanksavar mayınları üretildiği ilk günden bu güne her çatıma veya savaşta çok önemli faydalar sağlamıştır.

Kore Savaşı
Kore Savaşının ardından Kuzey ve Güney Kore arasında yapılan anlaşma ile çizilen askersiz bölge hala tanksavar mayınları ile korunmaktadır.

Çin Hindi
Vietnam Savaşı sırasında hem Kuzey hem de Vietkong birlikleri karşılıklı olrak tanksavar mayınlarından faydalanmıştır. Bu mayınlar SSCB, Çin ve yerel üreticilere aitti. 1979 yılında Kamboçyaya saldıran Kızıl Kmerler birliklerine karşı tüm Kamboçya ve Tayland sınırlarına Pol Pota bağlı Maocu gerilllar ve Vietnam ordusu birlikleri tarafından tanksavar mayınları döşenmiştir. Milyonlarca mayın günümüzde hala arazide bulunmakta her yıl yüzlerce insanın ölümüne neden olmaktadır.

Güney Afrika
1960 lı yıllarda güney Afrika ülkelerinde süren ordular arasındaki gerilla savaşları sırasında SSCBden temin edilen mayınlar kullanılmıştır. Bu çatışmalar esnasında gerilla taktikleri ile tanksavar mayınlarının beraber kullanılması bu silahın klasik savaş sırasında kullanılan mayın tarlası yöntemi haricinde de başarıyla kullanılabileceğini göstermiştir. Ayrıca mayına karşı dayanıklı araçların geliştirilmesine de önayak olmuştur.
Güney Angola ve kuzey Namibya arasındaki
Angola Sivil Savaşı ve Güney Afrika Sınır Savaşı esnasında çok geniş ve nüfusu sık olmayan bölgelerden sızan çok küçük gruplar yakalanmadan yollara çok sayıda mayın döşemiştir. Bu tanksavar mayınları genellikle sivillerin ve aynı zamanda askeri araçların kullandığı yollara döşenmiş ve düşman üzerinde çok büyük bir psikolojik baskı kurmuştur.
Mayınlar sıklıkla karmaşık düzenlemeler ile döşenir. Bunlardan en etkilisi üst üste birkaç mayının gömülmesidir ki bu sayede bir tanesinin patlaması ile diğerlerinin infilak etmesi ve çok daha fazla hasara yok açması sağlanmaktadır. Diğer bir taktikte mayınların birbirlerine çok yakın olarak döşenmesi ve birinin patlaması ile diğerlerininde tetiklenmesidir.

300px RG 31
ABD Ordusuna ait bir RG-31 Mayın Korumalı Zırhlı Personel Taşıyıcı (MP APC) Irak 2006

Güney Afrika bölgesinde mayınların bu kadar çok kullanılmasından ötürü ilk gelişmiş mayın korumalı araçlar Güney Afrika polisi ve askeri birlikleri tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Bunlardan en bilinenleri
Buffel ve Casspir zırhlı personel taşıyıcıları ve Ratel zırhlı savaş aracıdır. Sahip oldukları V şeklindeki şase patlama anında ortaya çıkan gücü yanlardan yukarıya atmakta ve yolcuları korumakdır. Bu şekildeki birçok olayda yolcular patlamadan ufak tefek sıyrıklarla kurtulmuştur. Sahip oldukları parçalı yapıdan ötürü patlama sonrasında parçalanan tekerlek veya yürüyen aksam değiştirilerek araç tekrar görevine devamö edebilir.
Ortadoğu daki
Barış Gücü görevinde bulunan ülkelerde bu iş için bazı araçlar geliştirmiş ve kullanmaktadır. Örneğin RG-31 Kanada, BAE, ABD ve RG-32 ise İsveç tarafından kullanılmaktadır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
27 Ağustos 2011       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Geri Tepmesiz Top ve Tüfek

Geri tepmesiz top veya geri tepmesiz tüfek terimleri ağır mermileri fırlatmak için kullanılan hafif yapıdaki silahlara verilen addır. Teknik olarak namlusu yivli olan silahlara tüfek, yivsiz model namluya sahip geri tepmesiz silahlara ise top denir. Geri tepmesiz tüfeklerde bu fark göz önünde bulundurulmaz.

Tanksavar amaçlı kullanılan en etkili ilk silahlar aslında II. Dünya Savaşı sırasında geliştirilmiştir. Geri tepmesiz tüfekler toptan fırlatılan mermilerle kıyaslanabilecek menzil ve namlulu çıkış hızına sahiptirler. Son üretilen modellerine kadar geri tepme gücünden ötürü omuzdan fırlatma imkânı olmayan silah, bir piyade tarafından taşınabilecek kadar hafif üç ayaklı sehpa yardımı ile ateşlenebilmektedir.

Geri tepmesiz top

Namlu gerisi açık olduğundan barut gazlarının silâha geri tepme yaptırmadan kolayca dışarı çıkabildiği hafif top. I. Dünya Savaşı sırasında incelenmiş, II. Dünya Savaşı sırasında kullanılmıştır.

Tasarımı

Tipik geri tepmesiz tüfek veya top klasik toplara benzemektedir. Aynen klasik toplarda olduğu gibi fişek arka tarafta bulunan kamadan yüklenir. Ateşleme olduğu zaman ortaya çıkan geri tepme kuvveti silahın arka kısmında bulunan boşluktan dışarıya atılır. Bu toplarda geri tepmeyi önlemek için, haznedeki sıcak gazın bir bölümünün geriye doğru kaçarak namluyu ileri itmesi sağlanır. Geri tepme gücünün büyük bir kısmını silahın arkasından atılmasının ardından geriye kalan geri tepme kuvveti silahın kundağı veya geri tepme mekanizması tarafından emilir.
Omuzdan kullanılan ve sabit kanatlı yivsiz namluya sahip roket fırlatıcılardan farklı olan geri tepmesiz silahlar klasik topçu mermileri kullanır.

Fırlatıcının ateşlenmesi sonucu ortaya çıkan sıcak gaz silahın arkasında bulunan piyade için tehlike arz eder. Bu sebepten ötürü Armbrust ve MATADOR silahlarında olduğu gibi aynı anda yivsiz namlu, piston ve misilleme sistemlerinden yarar. Savaş başlığının ve gaz çıkışının bulunduğu yerde iki adet iki küçük silindir bulunur. Bu silindirler arkadan çıkan gaz etkisi azaltman içindir. Armbrust "kartuşu" içerisindeki mermi ateşlendiğinde içerisinde bulunan savaş başlığı önündeki silindiri ittirmeye başladığından bu etki arka kısımda bulunan silindir tarafından içerisinde rendelenmiş plastik bulunan tıpayı da arkaya geriletir. İçerisinde rendelenmiş plastik bulunan tıpa büyük miktarda gaz ve ateşi emerek silahın arkasında tehlikeli bölgeyi en aza indirir. Bu sayede kapalı mekanlarda veya gece çok fazla belli olmadan bu silah kullanılabilir.

MOBAT 120mmlik geri tepmesiz bir tüfek olan MOBAT büyük yapısından ötürü sadece bir aracın arkasından çekilerek taşınabilir. Tüfeğin üzerinde hedef belirlemek için çok ufak bir nişangah tüfeği bulunur. Buradan fırlatılan izli mermi hedefi vurduktan sonra namludan hedefi imha edecek asıl mermi fırlatılır.

Tarihi

İlk geri tepmesiz top ABD Deniz Kuvvetlerinde binbaşı Cleland Davis tarafından I. Dünya Savaşı başlarında bulundu. Binbaşının tasarımında yüzleri geriye dönük iki adet tüfekten oluşuyordu. Bu silahlar aynı ağırlıkta kurşun ve ateşleyici ile yükleniyordu. Onun bu düşüncesi İngilizler tarafından zeplin ve denizaltılara karşı kullanılan ve Handley Page O/100 bombardıman uçağına yerleştirilen silahın üretilmesine ilham kaynağı oldu. II. Dünya Savaşı sırasında bir İsveç firması olan Carl Gustav 20 mmlik20 mm m/42 adında küçük bir tanksavar silahını üretti. İngilizler tarafından ordu servisine tanksavar tüfeği olarak alınma aşamasında silahın çoktan etkisiz olduğu anlaşıldı.

SSCB tarafından 1923 yılında yapılan çalışmalarda "Dinamo-Reaktivnaya Pushka" (DRP), kabaca "dinamik geri tepmesiz top" adındaki silah üretildi. 1930lu yıllarda 37 mmden 305 mmye kadar onlarca çeşit silah tasarlandı ve denemeler yapıldı. Çok az sayıdaki küçük çaplı silah üretilerek uçaklara monte edildi. Ancak Stalin dönemindeki Büyük Tasfiye döneminde bu projeler tamamıyla terk edildi. Bu dönemde üretilen en bilinen silah L.V. Kurchevski tarafından tasarlanan Model 1935 76 mm DRP modeliydi. Az sayıda üretilen silah Kış Savaşı sırasında ordu birliklerine dağıtıldı. İki adet silah Finlandiya ordusu tarafından ele geçirildi. Daha sonra bunlardan biri 1940 yılında Nazi Almanyası Ordusuna verildi. Almanlarda bu silah üzerinde çalışmalar yaptı.

Nazi Almanyası Ordusunda hizmete giren ilk silah 7,5 cm Leicht Geschütz 40 (Türkçe "hafif top"'40)dı. Aslında75 mmlik yivsiz namluya sahip basit bir geri tepmesiz top olan top Alman hava kuvvetleri Luftwaffeye bağlı paraşüt birlikleri tarafından top ve tanksavar silahı olarak kullanıldı. Hafif olmasından ötürü cepheye paraşüt yardımı ile kolayca indirilebiliyordu. 75 mmlik silahın Giritin işgali sırasında gösterdiği başarıdan yola çıkan tasarımcılar bu silahın özelliklerinden hareketle 105 mmlik versiyonunu ürettiler. Üretilen bu silahlar daha sonra ABD Ordusu tarafından kopya edilecek ve ortaya Bazuka silahı çıkacaktır. Aslında ortada Amerikalıların bu silahı tam olarak üretilen mi yoksa kopya mı ettiklerine dair kanıt yoktur. Japonyada ana karanın savunulması amacıyla taşınabilir geri tepmesiz tanksavar toplar üzerine çalışmalarda bulunmuştur.

1947 yılında Amerikan Ordusu elindeki 75mmlik silahları Fransız Ordusuna yardım olarak bıraktı. Bu silahlar Vespa scooter model motosikletlere monte edildi. Ayrıca bu silahlar Fransız Ordusuna bağlı paraşütçü birliklerinde tanksavar ve düşman binalarını yıkmak amaçlarıyla, ardından Fas ve Endonezya orduları tarafından kullanıldı.

Kore Savaşı boyunca geri tepmesiz silahlar Amerikan birlikleri tarafından kullanıldı. İlk üretilen 57 mm ve 75 mmlik silahları 105 mmlik silahlar izledi. Ardından bunları 90 mm ve 106 mmlik silahlar izledi. Aynı şekilde 1950 li yıllarda SSCBde büyük bir hevesle 73 mm, 82 mm, ve 107 mmlik geri tepmesiz tüfekleri ordularında kullandı.

İngiliz vatandaşı Denis Burney, Wallbuster (Duvar delen) HESH mermilerinin kaşifi, birkaç tane geri tepmesiz top tasarımı üzerinde çalışmıştır. Geliştirdiği "Burney Gun" silahı Atlantik Duvarının yıkılması için Wallbuster mermileri atmak için tasarlanmıştı. Ancak 1944 yılında Normandiya Çıkarmasının yapıldığı D-Day gününe istenilen silah yetiştirilemedi. Tasarımları arasında bulunan omuzdan atılan 3.45" (88 mmlik) geri tepmesiz tüfek 1945 yılında Ordnance, RCL, 3.45 inç adıyla ordu tarafından denendi. Savaş sonrası çalışmalarına devam eden Burney BAT serisini geliştirdi ve bu seriden 120 mmlik L6 Wombat silahı doğdu.

Hafif sınıf 73 mmlik SPG-9 ve 82 mmlik B10 ağır geri tepmesiz tüfekler günümüzde Rus Ordusuna Hava Kuvvetlerine bağlı piyade birliklerinde kullanılmaktadır. Eski SSCB bağlı devletlerde ise en çok kullanılan tanksavar silahlarıdır.

1960lı yılların sonları ve 1970li yılların başlarında kablo güdümlü füzelerin daha ön plana çıkması ile geri tepmesiz silahlar yerlerini bu füzelere bırakmaya başladı. Bu silahtan üretilen Ontos tankı 1950 li yıllarda Birleşik Devletler hava kuvvetleri birliklerine teslim edildi. Bu tank 6 adet Amerikan yapımı 106 mmlik silah ile hafif sınıf (9 tonluk) paletli şaseye monte edilmesinden oluşmaktadır. Ancak ordu 176 adedi teslim edilen bu silahın işe yaramaz olduğunu ilan etti. Vietnam Savaşı sırasında mürettebatı tarafından çok sevilen ve birliklere müthiş bir ateş desteği sağlayan bu yine de komuta kademesine kendisini sevdiremedi. 1970 yılında Ontos lar ordu servisinden tamamıyla çekildi ve parçalandı. Şaselerinden sökülmüş silahlar ise daha sonra Hindistan ve Pakistan arasında sürmekte olan çatışmalarda özellikle olumsuz arazi şartlarında sığınak ve mevzilere karşı kullanıldı.

Günümüzde hala Batı ülkeleri orduları omuzdan atılan tanksavar silahı olarak meşhur 88 mmlik Carl Gustav geri tepmesiz tüfeklerinden kullanılmaktadır. İlk olarak 1946 yılında geliştirilen ve tüm dünyaya yayılan silahın yenilenmiş modelleri günümüz ABD Deniz Piyadesi birlikleri tarafından sığınak imhasında kullanılmaktadır. Amerikan yapımı 106 mmlik M40 az gelişmiş ülke ordularında jep veya benzeri araçların üzerine monte edilerek tank imha edici türden araçlara çevrilmektedir.
1960 lı yıllarda Amerikalılar M-388 Davy Crockett adında geri tepmesiz tüfekten ateşlenebilen nükleer savaş başlığını geliştirildi.

Eski model 75 mmlik silahlar günümüzde ABD Milli Park Servisi tarafından çığ düşürmek amacıyla kullanılmaktadır.

M67 geri tepmesiz top
Ad:  M67_recoilless_rifle_01.jpg
Gösterim: 2354
Boyut:  66.2 KB

Geri tepmesiz top kesiti ve çalışma düzeneği
Ad:  605px-Recoilless_Rifle.png
Gösterim: 2020
Boyut:  87.5 KB

Polonya ordusuna ait SPG-9M yüklenirken
Ad:  Grenade_launcher_SPG-9M.jpg
Gösterim: 2558
Boyut:  109.8 KB

Güney Vietnam ordusuna ait bir M-113 57 mmlik silahla vurulmuş zırhı
Ad:  478px-M113_damage.jpg
Gösterim: 1634
Boyut:  60.8 KB

Vikipedi
MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
27 Ağustos 2011       Mesaj #6
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye
Kundağı Motorlu Topçu Sistemi
Vikipedi, özgür ansiklopedi

300px M109A6 Paladin UTARNG 2004 firing

Amerikan M109 Paladin kundağı motorlu obüs

Kundağı Motorlu Topçu Sistemi tekerlekli veya paletli bir şase üzerinde başka bir aracın çekme gücüne gereksinim duymadan manevra kabiliyeti olan topa denir. Bu terim hem kundağı motorlu obüsler hem de roket sınıflarını kapsar. Bu araçları yüksek hareket kabiliyetine sahip genellikle paletli , üzerlerinde obüs , havan , roket veya güdümlü füze taşıyan araçlardır. Bu silahlar çatışma bölgesine uzun menzilli dolaylı ateş gücü sağlarlar.
Geçmişte kundağı motorlu obüsler kategorisi içerisine taarruz topları ve tank imha ediciler de girmekteydi. Bu ağır zırhla kaplanmış bu araçlar aslında piyade birliklerine yakın destek vermek amacıyla üretilmiş daha sonra tanksavar silahına dönüşmüştür.
Günümüzde Kundağı Motorlu Topçu Sistemleri görünüşte tanka benzese de ince bir zırha sahip olduklarından yakın çatışmalara destek veremezler. Sahip oldukları zırh ancak mürettebatı hafif ateşli silahlardan veya şarapnel parçalarından koruyabilir. Birçoğunda piyade ateşine karşılık vermek amacıyla makineli tüfek bulunmaktadır.
Bu silahların en büyük avantajı onları çeken başka bir araca gereksinim duymadan çok hızlı bir şekilde görev yerine gidebilmesidir. Ancak topun ateşlenmesi için aracın durması ve ateşe hazır hale getirilmesi gerekmektedir. Yeni bir pozisyon almak için araç tekrar toparlanmalıdır. Buna rağmen kendinden hareket özelliği bu araçlara çatışmalarda düşmana karşı yoğun bir baskı yaratmasını sağlamaktadır.
Buna karşın, normal çekili obüs imalatı ve korunması daha kolaydır. Hafif olması dolayısıyla kundağı motorlu obüs sınıfının gidemeyeceği yerlere çekilerek götürülebilir. Kundağı motorlu obüslerin avantajlarına rağmen normal çekili obüs hala ordu envanterinde bulınmaktadır.

250px British Gun Carrier Mark I   60 pdr

British Gun Carrier Mark I (60 pdr).

Birinci Dünya Savaşı

İlk örneği 1917 yılında I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz ler tarafından kullanılan Gun Carrier Mark I dir. Bu obüs ilk tank olan İngilizMark I tankına yerleştirilen bir sahra topundan ibaretti. Top istenirse aracın içerisinden veya araç dışına çıkartılarak normal bir top gibi ateşlenebilirdi. Bu sayede top istenirse atlar tarafından veya paletli top traktörü ile çekilerek kullanılabilirdi.

Dünya savaşları arasındaki dönem

I. Dünya Savaşı sırasında bu araçların faydalarının görülmesi üzerine İngilizler tarafından 1925 yılında Birch üretildi. Bu araç Vinkers sınıfı tank şasesi üzerine yerleştirilen 83.8 mm veya 75 mm sahra topundan oluşuyordu. Bu obüs hem top hem de uçaksavar olarak kullanılabildi. Ancak politik baskılara yenilerek 1928 yılında üretimi durduruldu.

250px Destroyed german self propelled gun carriage

Alman Wespe 105 mm kundağı motorlu araç.

250px ISU 152 latrun 2

Sovyet ISU-152.

II. Dünya Savaşı

II. Dünya Savaşı patlak verdiğinde bütün topçu birlikleri at arabası gücünden faydalanıyordu. Ancak AlmanBlitzkrieg doktrinine göre zırhlı birliklere acil destek gerektiğinde, örneğin Polonya Seferi ve Fransa Seferi sırasında, bu gdestek Luftwaffeye bağlı Stuka savaş uçakları tarafından sağlanıyordu.
Daha sonraları bütün ülkeler kendilerine ait kundağı motorlu obüslerin yapımına başladı. İlk başlarda üretilen modellere genellikle obüs ya da tanksavar silahı araçlara tam monte edilmiyordu. Bu araçlar hareketli idi ancak obüs mürettebatını korumuyordu. Sonraki adımda hem obüs araca monte edildi hem de mürettebatı korumak için şasenin üst kısmına zırh eklendi. İlk yıllarda yapılan birçok araç ileriki yıllarda öğrenilen tecrübelerle geliştirilerek üretilmeye devam edildi. Mesela İngiliz yapımı "Bishop" etkili 25 pdr obüs taşımasına rağmen yeterince etkili olamayınca aracın dizaynı değiştirildi ve savaşın sonuna kadar aynen üretildi.
Almanlar ise dizayn konusunda daha verimli çalışıyordu. Almanlar başka ülkelerden ganimet aldıkları araçlara örneğin Fransız yapımı Marder II ve Marder III tank şaselerine tanksavar topları yerleştirerek kullanmıştır. Bunlarda daha kalın zırhlı şase olarakta orta ve ağır tanklar kullanılan Alman Jagdpanzer IV, Jagdpanther, Sovyet SU-85 ve SU-100 modellerini sayabiliriz. Bunlar tanklar kadar etkili ancak taretsiz araçlardı. Yalnız bu araçlara tanklara oranla çok daha ucuz olmaları karşısında tanklar kadar hareket kabiliyetleri yoktu.
Ağır zırhlı taarruz topu ise düşman savunmasını aşmaya çalışan piyade birliklerine doğrudan ateş desteği sağlamak ile görevliydi. Her ne kadar tank imha edicilere benzer görünse de , bu araçlar daha büyük kalibreli top ve daha hafif bir zırh taşıyordu. Mermi olarak ise yüksek patlayıcılı mermiler atıyordu. Alman StuH 42 ve Sovyet SU-122 bunlar arasında sayabileceğimiz örneklerdir.
Ayrıca bazı ülkeler hareket halindeyken bile piyade birliklerine destek ateşi açabilen araçlar ürettiler. Bu araçlar hafif zırhlı ve üst kısımları açıktı. Örneğin Amerikan yapımı M7 Priest, İngiliz yapımı Sexton ve Alman yapımı Wespe. Ama Sovyet üreticiler başka bir yol izleyerek, piyadeye doğrudan ateş desteği veren bir araç yerine hem taarus topu hem de obüs olarak kullanılabilecek ISU-152 modelini ürettiler. Ancak bu üretilenler içerinde en önemli yeri Sovyet Katyusha adıyla bilinen kundağı motorlu çoknamlulu roketatardır. Bu zırhsız aracın arka kısmında basit bir roket rampa sistemi bulunuyordu. Ucuz olmasına karşın düşma üzerindeki etkisi inanılmazdı.
II. Dünya Savaşı ardından taaruz topları yerlerini ana muharebe tanklarına bıraktı. Motorlu Topçu Sistemleri ise hala ordular için önemli bir genel amaçlı sahra topu niteliğindedir.

Modern kundağı motorlu topçu sınıfları

220px Makmat 160

IDF Makmat 160 mm havanı

220px Bandkanon 1

İsveç yapımı Bandkanon 1.
Havan

Birçok araç savunma amacıyla havan topu kullanmaktadır.Ana silahı havan olan araçlara verebileceğimiz örnek Amerikan ordusu tarafından kullanılan M21 yarı paletli araçtır. Ayrıca İsrail yapımı MakmatM4 Sherman tank şasesi üzerine bir havan yerleştirilmiş bir araçtır. Rus Ordusu nun günümüzde kullandığı 2S4 Tyulpan (Tulipin) ise 240 mm ağır havan taşımaktadır.

Kundağı motorlu obüs

Obüsler hala günümüzde birçok modern ordu tarafından kullanılmaktadır. Özellikle Soğuk Savaş döneminde ve Körfez Savaşı sıralarında ne kadar etikili oldukları anlaşılmıştır.
Modern obüsler günümüzde Küresel Yer Belirleme Sistemi (‘’İngilizce’’ Global Positioning System) sayesinde otomatik olarak bulundukları noktanın koordinatlarına ulaşabilirler. Bu sayede dijital ateş kontrol bilgisayarlar ve dijital haberleşme sistemleri çok geniş bir alan içerisinden aynı hedefe aynı anda atış yapabilir.
Bu sayede ateş edildikten sonra araç başka bir noktaya daha çabuk hareket edip tekrar aynı noktaya kısa bir sürede tekrar atışı yapabilir. Böylece düşman ateşine maruz kalmadan aynı hedefi farklı noktalardan baskı altına alabilir. Ayrıca araçlarda bulunan iletişim sistemleri sayesinde araçta ne kadar mühimmatın kaldığı merkeze otomatik olarak iletilir.
Günümüzdeki en yüksek güce sahip kundağı motorlu obüse örnek Güney Afrika yapımı G6-52 ya da bilinen adıyla 155 mm G6 obüs tür. Bu top çok kısa bir süre içerisinde ateşlediği 6 adet mermiyi bir hedefin çok yakın aynı anda düşürebilir. Bunu ilk mermiyi daha uzun uçuş ve son atılan mermiyi de daha kısa uçuş süresi ile atarak başarmaktadır. Böylece hedef üzerinde çok daha büyük bir ateş gücü yaratır. Burada otomatik mermi yükleme sisteminin de önemi büyüktür

Roket ve güdümlü füzeler

Rocket silahları mermi ölçülerinin sınırlamalarına rağmen daha uzun mesafeli ve çok daha karmaşık mermi atmabilirler. Örneğin MLRS daha az mühimmat ile çok daha geniş bir alanda etkili olabilir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
1 Eylül 2011       Mesaj #7
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye
Vikipedi, özgür ansiklopedi

220px Valmara69 AP mine

İtalyan yapımı Valmara 69sıçrayan sınıfı anti-personel mayını

Anti-personel mayını kara mayını sınıfı içerisinde tanksavar mayınları gibi taşıtlara karşı kullanılan türün dışındaki insan hedeflerine karşı geliştirilmiş bir mayın türüdür.
Bu tür mayınlar genellikle öldürmemek üzere geliştirilmiştir, yaralama amacı taşımaktadır. Bunun nedeni yaralı bir askerin ölü bir askere nazaran daha fazla lojistik özellikle sağlık desteğine ihtiyaç duyması ve kendinden başka piyadeyi de savaş dışına itmesidir. Bazı anti-personel mayınları insan haricinde zırhlı taşıtların özellikle tekerlek kısmında hasar vererek iş göremez hale getirebilmektedir.
Mayınlar patlayıcılı veya parça etkili mayınlar olarak sınıflandırılır. Parça tesirli mayınlar günümüzde genellikle sıçrayan mayın olarak adlandırılmaktadır.
1996 yılında Birleşmiş Milletler kararlarıyla başlatılan ve 1997 yılında Oslo’da hazırlanıp Ottawa’da imzaya açılması nedeniyle 1997 Ottawa Antlaşması olarak anılan girişimle mayınlara karşı ciddi bir hareket başlatıldı. Böylece, 21 ülke depolarını tamamen ortadan kaldırdı, 37 milyon mayın etkisizleştirildi. Bu antlaşmaya ABD, Çin, İsrail, Hindistan gibi bazı ülkeler katılmadı. Katılmayan bu ülkelerin depolarında toplam 250 milyon adet mayın olduğu tahmin ediliyor.

Kullanımı

Anti-personel mayınları da genellikle tanksavar mayınları gibi savunma amaçlı olarak sınır veya önemli yerleri korumak için "mayın tarlaları" biçiminde döşenmektedir. Tanksavar mayınlarından pek bir farkları olmamakla beraber daha küçük yapılarından ötürü çok kolaylıkla yerleştirilebilmektedir.Bunun yanında helikopter ve savaş uçaklarındansalkım bomba düzenekleri ayrıca piyade topçu bombardımanı ile çok uzak veya yüksekten istenilen bölgelere döşenebilir.

Bunların haricinde anti-personel mayınları aşağıdaki özel amaçlar içinde kullanılır:
  • Baskın amaçlı saldırılarda
  • Geçici kampların korunması
  • Takipten kurtulmak (örneğin M86 Pursuit Deterrent Munition)
  • Sahip olunan ekipmaların mayın yardımıyla bubi tuzağı düzenekleri ile korunması.
  • Diğer mayınların temizlenmesi önlemek için bubi tuzağı düzeneklerinde
İnfilak mayını

Bu tür anti-personel mayınları "basınçla harekete geçen", kendisine yapılan tazyik ile doğrudan patlayarak basınç dalgası yaratan bir mayındır.

Etkisi

Kişi mayına bastığı anda harekete geçen mayın içerisindeki fünye yanar ve ana patlayıcıyı infilak eder.Bu sırada ortaya çıkan sıcak havadan ötürü ( patlayıcının türüne göre değişir) bir basınç dalgası oluşur. Bu patlama ile ortaya çıkan dalga uyguladığı sıkıştırma kuvveti ile toprağın üstüne çıkar. Bu güç doğrudan ayakkabı ve ayağa ulaşır. Ardından ayağın parçalanmasına veya kopmasına sebep olur.
İnsan vücudunda meydana gelen yaralanma oranı mayın içerisinde kullanılan patlayıcı, mayın çukurunun derinliği ve toprak türü ile kurbanın temas etme şekline göre değişir. Farklı türlelerdeki toprak mayın patlaması ile ortaya çıkan basınç dalgasını değişik oranlardan toprak üstüne taşır. Örneğin "kile doymuş" toprak bu basıncı en fazla ileten türdür. Genel olarak patlamaların ardından ayak ile bacak ararasındaki kesimde parçalanma ve kopmalar meydana gelmektedir.
İnfilak mayınlarının yolaçtığı ikinci yaralanma türü ise basıç dalgasından ötürü ayak topuğunun parçalanmasıdır. Toprak içerisinden çıkan gaz ve harekete geçirdiği toprak ile taş parçaları şarapnel etkisi yaparak kurbanın kundurasını geçer ve ayakta büyük hasara sebep olur. Özel kunduralar sayesinde bunlar içerisinde askeri postal veya "patlayıcı botları"nı sayabiliriz bu tür basıç etkisini en aza indirmeye yardımcı olur.
Bu tür patlayıcılı mayınlar zırhlı araçlara karşı çok az etkili olmakta ancak tekerlekli bir araç doğrudan üzerinden geçer ise tekerleğe hasar vererek aracın hareket imkânını ortadan kaldırmaktadır. Küçük olanları sadece tekerleğe hasar vermekle beraber daha büyükleri yürüyen aksamada zarar verebilir.

Bileşenleri

300px APM28Blast29v1

Anti-personel mayın kesiti
Mayın kutusu

Mayın kutusu mayının parçalarını ev sahipliği yapan ve çevre koşullarından koruyan bir yapıya sahiptir. II. Dünya Savaşı sırasında ilk olarak kullanılmaya başlanan kara mayınları ait kutular genellikle metalden yapılmakta ve elektronik mayın dedektörleri ile bulanabilmektedir. Günümüzde birçok patlayıcılı anti-personel mayınında plastik mayın kutusu kullanılmakta olup bu sayede mayın dedektörlerine yakalanmamaktadır.

Baskı tıpası/patlatma mekanizması

Patlatma mekanizması mayın içerisindeki ana patlayıcıyı harekete geçirmek için tasarlanmıştır. Bu mekanizma ateşleme iğnesi veya elektrik ile harekete geçirilen bir fünyeden oluşmaktadır. Bir çok mayındaki yaylı ateşleme iğnesi fünye ateşlenir.

Fünye

Fünye çok hassas bir tür patlayıcıdan yapılmakta olup bu patlayıcı en ufak bir baskı veya elektirikle harekete geçebilir.

Ana patlayıcı

Ana patlayıcı genellikle sabitlenmiş patlayıcıdan oluşup doğrudan veya fünye yardımı ile ateşlenebilir. Fakat ana patlayıcıyı fünye düzeneği olmadan ateşlemek için çok hassas patlayıcılar kullanmak gerekir ki bu da mayının kendisini çok tehlikeli bir hale getirir. Bir çok AP mayınında ana patlayıcı olarak TNT veya tetril kullanılır. Amerikan yapımı M-14 AP mayınında aşağı yukarı 31 gram tetril , Rus yapımı PMN mayınında ise 200 grama yakın TNT kullanılır.

Kullanımı

İnfilak AP mayınları en bilinen kara mayını türüdür. Genellikle zemin üzerindeki yaprak veya kaya altlarında saklanarak ya da toprak altına 10 ila 40 mm. arasında gömülerek kullanılır. Harekete geçmek için bir insanın basması veya bir taşıtın doğrudan üzerinden geçmesi gerekir.
Bu mayınlar area denial weapons içerisinde sınıflandırılır. Bu silahlar amacı düşman birliklerinin belli bir bölgeden geçişini engellemektir.

Parça tesirli mayın

Patlayıcılı AP mayınlarının asıl amacı tek bir kişiye zarar vermek için tasarlanmıştır. Parça tesirli mayınların (örneğin Nazi Almanyası yapımı II. Dünya Savaşında kullanılan S-mine) tasarım amacı ise sahip olduğu şarapnel parçalarını geniş bir alana yayılarak bu alan içerisindeki insanları etkisiz hale getirmektir.
Parça tesirli mayınlar patlayıcılı AP mayınlarına nazaran daha büyük ve ağır olur. Bunun nedeni içerisindeki birkaç kilo metal parçacıktır.

Etkisi

Bu mayınlar patlayıcılı AP mayınlarının sahip olduğu "basınç etkisine" kıyasla çok daha etkilidir. Bunun nedeni şarapnellerin çevreye yayılması ile çok daha fazla muharip askeri yaralayabilir veya öldürebilir.
Bu şarapnellere sahip mayınlar hafif zırhlı araçların tekerleklerine isabet ederek aracı etkisiz kılabilir. Veya zırhlı olmayan kesimlerden içeri girerek içerisinde bulunan yolculara da ciddi zararlar verebilir.

300px IMP AP mine

Yugoslav kazık kaideli IMP anti-personel mayını ile tuzaklama teli , Balkanlar 1996

Türleri

Bu mayınlar (örneğin Rus POMZ mayını) zeminin hemen üzerine yerleştirilir. Bu mayın bir kazık ve onun üzerine monteli parça tesirli bir patlayıcı düzenekten oluşur. Tetiklemek için bir veya birkaç tuzaklama telinden faydalanabilir.Yaprak veya çöpler arasına saklanır.

Sıçrayan

Sıçrayan mayınlar zemine gömülen ve tetiklendikten sonra fünyenin ateşlenmesi ile başlığını çok kısa bir süre içerisinde havaya fırlatan bir düzeneğe sahiptir. Havaya fırlatılan başlık belli bir yükseklikte infilak ederek içerisindeki şarapnel parçalarını etrafa saçar. Sıçrayan mayınlar doğrudan basılarak, tuzak teli veya ikisi bir arada patlatılabilir. Sıçrayan mayınlara örnek olarak:
  • S-mine (İngilizce Bouncing Betty, Türçesi Sıçrayan Betty), II. Dünya Savaşı Nazi Alman mayını.
  • M16 mine, Amerikan mayını
  • OZM, Rus yapımı (OZM-3, OZM-4, OZM-72) ailesine ait
  • PROM-1, Yugoslavya yapımı mayın
300px Non armed mon50 anti personnel clustermine

Rus yapımı MON-50 yönsel AP mayını
Yönsel

Yönsel parça tesirli silahlar (örneğin Amerikan yapımı M18 Claymore) bu tür mayınlardan farklı bir yapıya sahiptir. Tasarımından ötürü sahip olduğu parçaları sınırlı bir yay içerisine dağıtır. Döşenmesi esnasında mayının yönü hedef bölgeye doğru gelecek şekilde çevrilir ve bu sayede dost birliklere zarar gelmesi önlenir. Tasarımı sayesinde yakın savunma mevzileri önlerine yerleştirilen mayın arkasındaki birliklere bir zaarar vermez. Klasik tuzaklama teli ile ateşlenebildiği gibi uzaktan kumanda ile patlatılabilir. Bu tür mayınlara genellikle Amerikan yapımı olan claymore mayını adı verilir.

Örneğin:
  • M18 Claymore,Amerika
  • MON-50 veMON-90, Rusya
  • MRUD, Yugoslavya
Örnekler

II. Dünya Savaşı anti-personel mayınları
  • S-mine (Bouncing Betty) – adı en kötü anılan Nazi Alman yapımı sıçrayan mayın
  • Glasmine 43 – Alman yapımı camdan yapılma tespit edilmesi en zor mayın.
  • PDM-6 ve PMD-7 – Rus yapımı ve ağaçtan .
Savaş sonrası Amerikan yapımı anti-personel mayınları
  • Gravel mayını, 1960lar – 1970ler. Basit,ufak ve hareketli parçası yoktu. Milyon adetlerde üretilen mayın Vietnam Savaşı sırasında döşendi.
  • M16 – savaş sırasında üretildi, Alman S-mine benzeri.
  • BLU-43 (Dragontooth), 1970lerde üretildi.Havadan bırakılan mayın Vietnam Savaşı sırasında kullanıldı.
  • GATOR mayın sistemi, gelişmiş dağıtma sistemi , içerisinde AP (BLU-92/B) ve tanksavar mayını bulunuyordu.
  • M18 Claymore, günümüz
Savaş sonrası Rus yapımı anti-personel mayınları
  • PFM-1 (butterfly mine, NATO rapor adı: Blue Parrot), günümüz
  • POMZ – tuzaklama telli, kazık mayın.
  • MON-50 – Amerikan M18 Claymore modelin,n Rus kopyası.
  • PMN mayını – mayın temizleme çalışmalarında en fazla imha edilen mayın
  • MON-200 – 12 kg TNT patlayıcıya sahip ayrıca hafif araçlara karşıda etkili büyük bir mayın.
Savaş sonrası İngiliz yapımı anti-personel mayınları
  • HB 876 mayını – 1970ler – 1999. Havadan atılan mayın JP233 sınıfı uçak pisti saldırı sisteminin bir parçasıdır. Bir saldırı sırasında atılan JP233 içerisnde 215 adet HB 876 bulunmakta ve bu mayınlar belli bir yükseklikten yavaş ve tehlikeli bir şekilde yere inmektedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
24 Ekim 2012       Mesaj #8
Avatarı yok
Yasaklı
Bu Füze İle Binaları Elektriksiz Bırakacaklar

resizeec

Amerikan havacılık devi Boeing, üzerinden geçtiği stratejik hedeflerin elektrik sistemlerini çökertip tüm cihazları kullanılamaz hale getiren bir füze test ettiğini duyurdu.

'Yüksek Enerjili Mikrodalga Gelişmiş Füze' (CHAMP) adlı proje, Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuarı öncülüğünde Boeing tarafından geliştirildi. Üreticilerinin "tarihi bir adım" olarak nitelendirdiği silah, 16 Ekim'de ABD'deki Batı Utah Çölü'nde test edildi. Üzerinden geçtiği bölgede yıkıma yol açmayan füze, bilgisayarları, enerji sistemlerini ve elektrikle çalışan herşeyi etkisiz hale getiriyor.

CHAMP'ın çalışma prensibi, bir savaş uçağından fırlatılan füzenin yaydığı yüksek enerjili mikrodalga titreşimlerinin, hedefteki elektronik cihazları vurmasına dayanıyor. Güçlü radyo dalgaları sayesinde binalardaki bilgisayar dahil tüm aygıtlar ani bir şekilde kapanıyor. Bu sayede herhangi bir yıkım ya da can kaybı yaşanmıyor.

Boeing Phantom bölümünden CHAMP program sorumlusu Keith Coleman, "Bir bilim kurguyu gerçeğe dönüştürdük. Bu teknoloji modern çağın savaşlarında yeni bir dönemi açacak. Yakın gelecekte bu yöntemle önce düşman güçlerin elektronik ve bilgi sistemleri kullanılamaz hale getirilecek. Daha sonra savaş uçakları ve askerler müdahale edecek" dedi.Projenin geliştirileceğini ve daha fazla test edileceğini belirten Boeing yetkilileri, CHAMP'in Amerikan ordusunda kullanılıp kullanılmayacağının henüz kesinleşmediğini açıkladı.

fuze02

fuze04

fuze05

Boeing'in yayınladığı görüntülerde, Utah Test ve Eğitim Bölgesi üzerinden geçen füzenin etkilediği bir binadaki bilgisayarların kapandığı görülüyor.



Kaynak : Gençbilim (24 Ekim 2012,09:26)
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
14 Aralık 2012       Mesaj #9
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
TOP
MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Barutun patlamasıyla gülle ya da mermi atan büyük ateşli silâh.

Barutun patlaması sırasında ortaya çıkan itme gücünden yararlanmak için, önceleri dökme demirden içi boş silindirler yapıldı; bunların dibine barut ve üstüne taş ya da yine dökme demirden gülle yerleştirilip barut ateşlendiğinde, çıkan gazların genişlemesi gülleyi büyük bir hızla ileriye doğru fırlatıyordu.

Orta Çağ boyunca, bu ilkeden hareketle değişik büyüklüklerde toplar yapıldı (Moskova'daki "Çar Topu"nun ağırlığı 40 tonu buluyordu). Daha sonra tekerlek ilâvesiyle toplar hareketli hâle getirildi. 16. ve 17. yüzyıllarda top, orduların önemli bir silâhı hâline geldi. Yelkenli savaş gemilerinin de en önemli silâhı toptu. 19. yüzyıla kadar top namlularının dökümünde tunç ve öteki alaşımlar da denendi. Böylece namluların belirli sayıda atıştan sonra parçalanması önlendi. Fakat mermiler 1.000 m.den öteye düşürülemiyordu.

Namlu içine, daha önce tabanca ve tüfeğe uygulanmış olan yivlerin açılması (1846) ve gülle yerine de konik uçlu silindirik mermiler kullanılmasıyla bu sorun da halledildi. Böylece merminin kendi ekseni çevresinde dönerek jiroskopik özellik kazanmasıyla merminin dağılması önlendiği gibi menzil de 2.000 m.ye kadar çıkabiliyordu. 1870 yıllarında yapılan yivli tunç döküm toplar yine ağızdan dolduruluyordu, ancak menzil 3 km.ye çıkmıştı.

Almanların çelik sanayiinin gelişmesine paralel olarak namluları çelikten dökmeye başlaması, mermilerin imla hakkının, dolayısıyla menzilin artmasına yol açtı. Bu arada mermilerin kuyruktan doldurulmasına, bunun için özel kapak sistemlerinin ve kundakların geliştirilmesine başlandı. 19. yüzyılın sonlarında kapak sistemi geliştirilmiş geri tepme problemi hidrolik frenlerle çözümlenmiş, dakikada 20 atış yapabilecek toplarla 4-5 km.lik etkili menzile ulaşılmıştı.

I. Dünya Savaşı sırasında topların kundaklarıyla seri atış yapabilme sistemleri geliştirildi, menzilleri olağanüstü ölçüde artırıldı (Almanların "Gross Bertha" adlı topu Paris'i 120 km. mesafeden dövebiliyordu). II. Dünya Savaşı'nda tankların öneminin artmasıyla toplar da zırhlı araçlara monte edilmeye başlandı. Kundağı motorlu toplar geliştirildi. Menzil uzunluğundan çok hareket yeteneklerinin artırılmasına çalışıldı.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Ocak 2013       Mesaj #10
Avatarı yok
Yasaklı
İnsansız Hava Araçlarını Avlayacak Lazer

010913kasimmhlarge

4 Kasım 2007'de çekilen bu fotoğrafta, Afganistan'da görev için havalanmak üzere olan tam silahlı bir MQ-9 Reaper görülüyor.

Almanya’nın Rheinmetall Defence şirketi, aynı anda iki insansız hava aracını (UAV) vurabilen lazer sistemi geliştirdi. Tanıtımı yapılan en son teknoloji silah sistemi, UAV’lerin vurulması zor hedefler olmaktan çıkmaya başlayacağına işaret etti.Alman savunma firması Rheinmetall Defence, hızla hareket eden insansız hava araçlarını yaklaşık 2 km mesafeden vurabilen lazer silah sistemini tanıttı. İki lazer silahı bulunan sistem, bir kilometre mesafede bulunan çelik kirişleri delip geçti.

BBC’nin haberine göre, Rheinmetall Defence, geliştirilme aşamasında olan silahın mobil hale getirileceğini ve otomatik lazer topu entegre edileceğini belirtti.50kW gücünde lazer ateşleyen silah, radar ve optik sistemler kullanarak yaklaşmakta olan iki UAV’yi tesbit edebiliyor. Silah programlanan menzile giren ve saniyede 50 metre hızla ilerleyen hava aracını vurabiliyor.


010913lazer

Gelişmiş Takip Sistemi

Lazer sistemi, ilk olarak radar ile UAV’lerin bulunduğu bölgeyi tesbit ediyor, ardından optik sistem aracılığıyla takibe başlıyor.Rheinmetall’ın gerçekleştirdiği testte 15 mm kalınlığındaki çelik kirişleri kesmeyi başaran lazer, birçok UAV’nin zırhını delebilecek özelliğe sahip olduğunu gösterdi. Rheinmetall, lazer silah sisteminin karlı, güneşli ve yağmurlu havalarda test edildiğini ve her türlü hava şartında kullanılabildiğini ifade etti.

Şirket, bundan sonraki aşamada, silaha 35 mm’lik top yerleştirerek çeşitli zırhlı araçların üzerine monte etmeyi planlıyor.BBC, dünya genelinde birçok ülke ve kurumun lazer odaklı veya lazer entegreli silahlar üzerinde çalıştığını belirtti. Örnek olarak, ABD savunma sanayisinin önde gelen şirketlerinden Raytheon, 2010 50 kW gücünde uçak savar silahını tanıtmıştı. ABD ordusu ise Haziran 2012’de hedefe lazer güdümlü ‘yıldırım’ ateşleyen bir silahın ilk detaylarını sunmuştu.



Kaynak : Ntvmsnbc / BBC (09 Ocak 2013,10:59)

Benzer Konular

1 Kasım 2015 / Misafir X-Sözlük
10 Ekim 2012 / Misafir Bilgisayar
14 Ocak 2013 / sabahakadardans Arşive Kaldırılan Konular
7 Ağustos 2012 / Misafir Soru-Cevap