Arama

Dini Şiirler / İlahiler - Sayfa 44

Güncelleme: 6 Ağustos 2020 Gösterim: 373.487 Cevap: 528
ik_ra - avatarı
ik_ra
Ziyaretçi
13 Ocak 2009       Mesaj #431
ik_ra - avatarı
Ziyaretçi
DAVA...YÜREK İSTER

Sponsorlu Bağlantılar
Dava Bilal gibi kızgın kumlara ve taşlara rağmen ALLAH diyerek ölmektir

Dava Yusuf gibi imtihana göğüs germek...

Köle olarak girdiği zindandan Peygamber gibi çıkmaktır

Hamza gibi binlerce can feda etmektir

Dava Halit Bin Ziyat gibi şehitlere karışmak

Dava Ebu Bekir gibi sadakat ister

Cenneti değil yalnız ALLAH'ın rızasını diler

Dava Sahabe açken karnına iki taş bağlayan Peygamberin davasıdır

Dava atılan taşları tutup güller sunmaktır

Dava düşman olarak girilen kapıdan dost çıkmaktır

Dava bırakılan emaneti canı gibi korumaktır

Dava Sümeyye'nin örtüsü için canını vermesi ALLAH'a canlarla gitmesidir

Dava adaletin,sevginin,aşkın,dostluğun,sadakatin annesidir

Dava yüz yaşında bile olsa ALLAH'tan şehadeti dileyen

Ebu Eyüp El-Ensari'nin mücadelesidir...

Dava ezanlarda tek yürek olmak secdelerde ALLAH'a varmaktır

Ebu Cehil'lere dur deme...

Zalimlere göğüs germe...

Zulme direnme,haklının yanında,haksızın karşısında olmaktır

Dava bir yetim görüldü mü koruma ve okşama Resul'ün bile

Bir yetim olduğunu unutmama davasıdır

Bu dava gönül ister,çokluk değil ,birlik ister;bu dava yüreğiyle sevgiyle

Devleşerek iman ister...

Dava safını belirlemek ,imanını güçlendirmek

Senin rızan için ben buradayım ya Rabbim diyebilmektir...

Dava çakıl taşları kadar,denizler kadar çok günahı bile olsa

Onu affederek bir ALLAH'a sahip olduğunu bilme davasıdır...

ALLAH sabrınızı daim,azminizi baki,davanızı mübarek kılsın

(AMİN)

bolat - avatarı
bolat
Ziyaretçi
16 Şubat 2009       Mesaj #432
bolat - avatarı
Ziyaretçi
ben dini şiir aramıyorum..... gezegenlerle ilgili arıyorum.!!!!!!!!!
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Nisan 2009       Mesaj #433
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SEN YOKTUN!
Dursun Ali Erzincanlı
Sen yoktun...
Hz Adem'deydi nurun
Önce cenneti,
Sonra yeryüzünü şereflendirdin.
Adem nuruna affedildi
Arafat bu affa şahitti.

Sen yoktun
Nuh'un gemisindeydi Nurun...
Dalgalar yeryüzünü boğarken
Toprağın bağrındaki su
Gökyüzüyle buluşurken
Ve bu bir ilahi azap derken,
Allah nurunu taşıdı binbir sebeble
Tufan,nurunu selamladı edeple...

Sen yoktun...
Hz.İsmail'in alnındaydı Nurun
İbrahimi bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden
"Rabbimiz" dedi,
" Onlara kendi içlerinden
Senin ayetlerini okuyacak
Kitap ve hikmeti öğretecek onlara,
Onları temizleyecek bir elçi gönder ";
Amin dedi on sekiz bin alem
Nurunla aydınlanan minicik ellerini
Semaya kaldırarak
Amin dedi İsmail.
Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı
Medine'den adı Uhud olan bir amin yankılandı
Sevr dağında.

Sen yoktun Sultanım...
Hz.İsa Ahmed diye muştuladı seni
Alemlerin efendisi diye sana seslendi
" Artık ben sizinle çok söyleşmem "dedi havarilerine
Çünkü bu alemin reisi geliyor...
Bekleyin Ahmed geliyor
Kainata Rahmet geliyor...
Havarilerin yüzünü okşayan, ölüleri dirilten bir nefes oldun.
Ama sen yoktun.

Sen yoktun....
Hz.Abdullahın alnındaydı Nurun
Başı eğik gezerdi mazlum
Put eyle göklerden seni sorardı
Varaka seni arardı sema'da
Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler.
Ağlayarak süslediler ölüme!...
Ağlayarak “hadi dayına gidiyorsun” dediler.

Sen yoktun Sultanım...
Canlı canlı toprağa gömülmenin adı idi dayıya gitmek,
Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliği idi,
Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi.
En son çocuk atılırken çukura,
Annesinin suretinde bir melek tuttu onu
Ve tebessüm ederek Hira Nur dağını gösterdi
Melekler süslüyordu Hira'yı,
Efendisine hazırlanıyordu Cebel-i Nur
Efendisine hazırlanıyordu Mekke
Alem, efendisine hazırlanıyordu.
Kainatın gözü Hz.Amine'deydi
Toprak yalvarıyordu Rabbine...
Gel diye ağlıyordu mazlumlar
Gözleri Sema'da
Ve bir gelişin vardı Ya Resülallah
Bir inişin vardı yeryüzüne
Ve cebrail ardında yalın kılıç melekler
Bir inişin vardı yeryüzüne
Yetimler en huzurlu geceyi geçirdiler belki de...doya doya.
Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini
Herşey sus pus olmuştu.
Hadi diyordu yıldızlar, hadi diyordu Ay,
Kainat bir isim duymak istiyordu
Ve bir ses yükseldi Amine’nin evinden
Muhammed...
Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini
Muhammed...
Seni yaratan Allah'a kurbanız Ey Dürr-i Yekta...
Sana O adı veren Rahman’a kurbanız.

Artık sen vardın...
Susuz topraklara rahmet indi seninle
Annenden sonra, anne Halime sevindi seninle
Yağmura mı ihtiyaç var?...
Kaldır şehadet parmağını...
Yağmuru salsın Allah
Sonra tut ağacın yaprağını
Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah.
Yeter ki sen iste
Sen iste Ya Resülallah
Deki; ben kimim?...
Dağlar, taşlar dile gelsin...
Dilsiz çocuklar ellerinden tutup "ente resülallah" desin.

Sen vardın...
Bedir kârdı,
Uhud dardı,
Hendek yardı,
Yiğitlerin vardı.
Ölmek için yarışan yiğitlerin
Hele bir Enes'in vardı Ya Resülallah
Uhud'da öldüğünü duyunca arkadaşlarına;
" Niye burada oturuyorsunuz ? " diye sordu...
Onlarda ;" Allah'ın resül-ü öldürülmüş ! " deyince...
" Peki O öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız,
Kalkın ve O'nun gibi ölün." demişti.
Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü.
Hem de ne şehit Ey Nebi...
Vücudu yaralardan tanınmaz halde idi
Kız kardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu...
Musab bin Umeyer'in vardı senin...
Uhud'da sancağını taşıyan, öyle bir aşkla sana bağlıydı ki!...
Allah o gün meleklerini Musab'ın suretinde indirdi.
Ebu Hureyre'n vardı...
Acıkınca mescidin önünde durur
Sana bakardı, sen anlardın.
" Ya Ebahir!..gel " derdin.

Ve sen gittin...
Bir gidişle gittin.
Ardında hüznün kaldı,
Hasretin kaldı göklerde,
Bilal ezan okuyamaz oldu
Ne zaman teşebbüs etse
" Muhammed resülallah " demeye...
Dizinin üstine çöker kendinden geçerdi.
Sonra günler ay, aylar yıl oldu.
Asırlar oldu...
Sensizliğe açtık gözlerimizi
Ama sen bırakmazsın bizi!...

Sen varsın...
Ey şehitlerin Sultanı sen varsın
Bir şehit bile ölmezken
Sana nasıl yok deriz.
Ebu Talip Şam'a giderken,
devesinin önüne geçip;
" Beni burada kime bırakıp da gidiyorsun " demiştin
" Ne anam var ne babam..."
Ebu Talip bırakmamıştı bu yüzden
Sensizliğin ızdırabı ile inleyen
Ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Resülallah
Bırakma bizi ki ; Allah " Sen onların içindeyken onlara azap edecek değiliz." buyuruyor.

Bırakma bizi !...
Hayatı seninle öğretti Rahman
Kulluğu seninle tanıdık
Duayı senden öğrendik sevgili,
Hz.Ömer umre için senden izin isteyince,
Kardeşcik dedin ona;
" Duanda bana da yer ayırır mısın ? "
Bizler Ömer değiliz ama bütün dualarımız senin için.

Ey Rabbimiz!...
Resülünü anışımızdan haberdar et...
O'na binler salat,binler selam...
Habibine Makam-ı Mahmud-u ver...
O'na Vesile-i lütfet...
O'nu Refik-i Ala'ya yükselt....
Bizi de affet...
O'nun hatırına affet...
Zatının hatırına affet...
Ne olur affet bizi...
Bizi affet....

LaSalle - avatarı
LaSalle
Ziyaretçi
21 Nisan 2009       Mesaj #434
LaSalle - avatarı
Ziyaretçi
RABBİM BANA ÖYLE BİR GÖNÜL VER Kİ:
Bir kuruluşun tepe noktasında yetkili olsam bile,
bunu asla başka şekilde kullanmamalıyım.
Günlük yaşamda "ben" yerine, daha çok "sen" sözcüğünü kullanabileyim...


BANA ÖYLE BİR SEVGİ VER Kİ:



Sonsuz bir hazine gibi bitmesin, çoğalsın daha da sevdikçe,
doldursun sarsın çevremi.
Hatta düşmanlarımı da sevebileyim...

BANA ÖYLE BİR GÜÇ VER Kİ:
Herkesten daha çok çalışabileyim, tutsak düşmeyeyim
doğanın koşullarına, eşim ve çocuklarımı da mutlu et ki,
mutluluğu başkalarına da götürebileyim...

BANA ÖYLE BİR SAĞLIK VER Kİ:
Düşünebileyim, konuşabileyim.


BANA ÖYLE BİR ERDEM VER Kİ:



İbadet edebileyim, iyilik etmeyi ve sevinçten buğulanmış gözlerle,
teşekkür edenlere;
bir şey yapmadım, anımsamıyorum diyebileyim.
BANA ÖYLE BİR YETENEK VER Kİ:
İyi eş, baba, anne, iyi komşu, iyi arkadaş, iyi vatandaş olabileyim.


BANA ÖYLE BİR UMUT VER Kİ:



Bugüne kadar yapmış olduğum hatalar için
karamsarlığa düşmeyeyim, herşeyden aklanmış olarak yaşama
yeniden başlamak üzere bağışlanabileceğimi bileyim.


BANA ÖYLE BİR ANLAYIŞ VER Kİ:



düşünebildiğim, yargılayabildiğim, inandığım, kahrolduğum,
varolduğum şu anda bu sözleri
söyleyebildiğim için şükredebileyim.


BANA ÖYLE BİR TALİH VER Kİ :



Yıllar sonra beni hatırlayanlar "herkese iyilik eden,
tüm insanları seven,o düzeyde de sevilen bir kişiydi "
diye konuşsanlar ve ben de huzur içinde olabileyim.
BANA ÖYLE BİR İRADE VER Kİ:

Birgün yenilip, içimdeki şeytanın kurallarına doğru yönelirsem;
bu bir düşünce ise düşüncemi, bu bir adım ise ayağımı, bu bir
uzanma ise elimi durdurabileyim.

BANA ÖYLE BİR SABIR VER Kİ:
Sükûneti bulayım, durabileyim, düşünebileyim
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Nisan 2009       Mesaj #435
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Söz uçar dua kalır Nice sözler söylenir ama unutulur bir zaman sonra...
Kalpten gelemeyen sözlerin ömrü bir nefesliktir.

Bir nefes sonra kaybolup giderler ama kalbin sözü unutulmaz.
Kalp sözünü hiç unutmaz.
Kalbin sözü hedefine ulaşmadan yere düşmez.
Kalbin sözü kalpten bir ruhla doğar ve ulaştığı yere hayat verir.

Kalbin sözü hiç ölmez.Hatta kalp söze ihtiyaç bile duymaz,
kalbin sözü sevgidir.
İşte bu yüzden:


SÖZ UÇAR SEVGİ KALIR...

Bazı sözler vardır kalbe iner.
Kalbi diriltir o sözler.
Semalardan kalbe gelir, ruh beslenir.
O sözden herbir harf bir meleğin omuzlarında iner.

Ve insanın ayaklarını dünyadan keserler.
O sözlerki taşa değse, taş parça parça olur, göz göz olur ağlar,
yürek olup toza döner, semaya uçar. O sözler ki semanın kalbinden gelir.

Bu yüzden:

SÖZ UÇAR VAHİY KALIR...

Sözle vardır dünyadan öte, kalpten içeri.......

Sözler vardır yerden gelen ama semaya emanet edilen....

Cennetin duvarları o sözlerle örülür.
Gözyaşları o sözlere eşlik eder.
O yaşlar toplanır, cennetin ırmakları olu verirler.

Bu yüzden o sözler dudaklardan çıkar çıkmaz
meleklerin kanatlarında semalara yükselir, Rabbin kapısına serilir.

O'nun cevabı özlenir.
Özlenesi söslere hasret ve hayretle beklenen cevap iliştirilir.

Dua edenin kalbine iletilir.
İşte bu yüzden:

Söz uçar dua kalır...

Söz kalbin duasıdır...
reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
22 Haziran 2009       Mesaj #436
reyan - avatarı
Ziyaretçi
SENİ SEVİYORUM YA..

Hani gıpta ediyorum ya ashabına
Hani Hz.Fatıma'yı anam, Hz.Hasan Hüseyin'i kardeşim olarak görüyorum ya!
Hani ne zaman hüzünlensem, Sen geliyorsun ya aklıma
Görmeden hayranım Ya cemaline
Kalbin kadar güzel yüzünün hayalini kuruyorum ya...
Hani ne zaman çok gülsem
Sen'in hafif kızgın bana baktığını görüyorum ya!

Hani bana diyorsun ya" Yerinde olsam, az güler çok ağlardım " diye
Sonra nerede bir yetim görsem Sen'i buluyorum ya yanımda
Hani bana diyorsun ya "Beni istiyorsan onun başını okşa
Hani hep bir özlem var ya içimde
Hep vuslat varya hayalimde
Hani gözyaşları içinde, yeşil kubbenin resmine bakıyorum ya
Hani hayal ediyorum ya hep Efendim

Safa-Merve arasında, önümde Sen varmışsın gibi koştuğumu..

Hani uzun boylu, siyah saçlı, beyazlar içinde birine Sen diye sesleniyorum ya!
Sonra adam arkasını dönünce
Senin olmadığını görüyorum da eğiyorum ya başımı,

Sevincim yerini hüzne bırakıyor ya

Hani Sana gidecek her yolcuyla selam yolluyorum ya

Sonra da selamımı almışsın gibi seviniyorum ya

Hani kalbimin bir yanı "Ümit" derken,
Bir yanı korkuyla atıyor ya

Hani Seni Seviyorum Ya Efendim
Hani günahlarımı unutup, Seninde beni sevdiğini düşünüyorum ya!
Duyuyorum ya "ÜMMETİ" diye seslenişini
Ne zaman bir yüzük alsam elime
Senin yüzüğün geliyor ya aklıma
Hani üzerinde Muhemmedun ResulAllah yazılı olduğunu düşünüp,
Ebu Bekir ve ashabına selam yolluyorum ya

Sonra hep hayal ettim ya Efendim, arkanda namaz kıldığımı
Hani anam, babam, canım Sana feda olsun dedim ya
Hani ben varım ya...
Seni Seviyorum ya...
Çok Seviyorum ya...
Selat, Selam üzerine olsun Ya ResulAllah...
Ben kim miyim?
1400 yıl öncesinde Selam ettin ya..
Kardeş belledin ya..
SENİ SEVIYORUM YA..
sagopa kajmer - avatarı
sagopa kajmer
Ziyaretçi
14 Ekim 2009       Mesaj #437
sagopa kajmer - avatarı
Ziyaretçi
valla süper ödevimi yapmama yardımcı oluo

Msn EmbarrassedMsn EmbarrassedMsn GrinMsn GrinMsn Grinvalla ödevimi yaptım inanmassanız inanmayın
Son düzenleyen sagopa kajmer; 14 Ekim 2009 14:33 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Ekim 2009       Mesaj #438
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
YAĞMUR

Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat

Yıllardır bozbulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

Hasretin alev alev içime bir an düştü
Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerin anasına dikilir yeşil bayrak
Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak

Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
Heyula, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım

Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü
Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfada talihsiz binlerce kurban düştü

Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden
Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin

Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış, mazide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım

Sensiz kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hıra'dan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça, ateşler şahının hayalleri

Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
Katil sinekler deldi hicabın perdesini
İstiklal boşluğuna arılar nadan düştü

Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü

Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü

Badiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya

Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü

Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin, bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü

Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gölgesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, birgün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından

Madeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım

Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali

Hazindir ki, dertleri aşmaya umman düştü
Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri, beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdabında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

Saatlerin ardında hep kendimi aradım
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz, kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin

Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü

Islaklığı sanadır ahımın, efganımın
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü

Nefesinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
Nurullah Genç
reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
16 Ekim 2009       Mesaj #439
reyan - avatarı
Ziyaretçi
Ellerimizin Büyük Boşluğu

eleminaz9c471af1718b0b3


Burası dünya ve biz artık çok sıkıldık..
Alıp başımızı sana gelmek istiyoruzvirgs
Sana gelmekvirgs orada kalmak istiyoruz..
Çok unuttukvirgs hatırlamak istiyoruz..
Başımızın okşanmasınıvirgs gözyaşımızın silinmesinivirgskolumuza girilmesini istiyoruz
Yağmurunu ve meleklerini yeniden istiyoruz..


Rüzgarın sesinivirgs ırmağın sesini
Dağların dağvirgs denizlerin denizvirgs kadınların kadınvirgs çocukların çocuk
Erkeklerin erkekvirgs ekmeğin ekmekvirgs olduğu bir dünyayı yeniden isterken
Seni istiyoruz aslında.Bunu söyleyemiyoruz..

Her yer gecevirgs çok gece..
Ve biz meleklerini istiyoruz Rabbim
Çok yenildik yetmez mi ?
Bir bankanın önündevirgs bir koltuğun altındavirgs bir ziyafetin ortasındavirgs bir günahın tenhasında
Büyütüp durduk siyahı..

Gece.. gece.. gece...
Her yağmur tanesini bir melek indirirken yeryüzünevirgs
Her yalanı yüz şeytan taşıyor olabilir mi?
Bilmiyoruz..
Çünkü
Bilincimiz içerken binlerce yılın karmaşık şurubunuvirgs
Kameraya bakıp kalabalık şeyler söylemek ve gülümsemekle meşgulüz şuan.
Sonra oturup düşüneceğiz bütün bu olanları
Yusuf’u düşüneceğizvirgs Yakup’uvirgs Musa’yı
İsa’yı düşüneceğizvirgs Nuh’u ve öbürlerini
Ve Efendimizi..
Efendimizi...

Kuyularvirgs kuyularvirgs kuyular kazdık..
Bir nefes üflemen için yeryüzü bataklığında sazdık..
Kestik kendimizivirgs deldik yaktık
Sonra sana değil dünyaya aktık..
Dünya ki mescid dir biz onu otel yapmışız
Kalktık ki yenilmişizvirgs değişmişizvirgs azmışız..
Bir sızı kalmış içimizde başka şey yok
Bu sızıdan yol bulup kapına dayanmışız...

Bir çocuk oyuncağını alamamışvirgs
Bir kız sevdiğini saramamışvirgs
Bir anne yıllardır kolları açık bekliyor oğlunuvirgs
Bir adam paramparça bir çift göz içinvirgs
Birisi ekmek götürememiş evinevirgs
Birisi aşk..
Birimiz dünyayı kurtaracakvirgs
Birimiz yarını..
Birimizin aklı tutuşmuş yanıyorvirgs
Birimiz bomboş kalbine bakıp birini anıyor
Birimiz ayrılığın ilk günü gibi her akşam kanıyor..
Birimiz kıyametin koptuğuna inanıyor
Birimiz çekip gitmiş yeryüzünden ellerini hala açık sanıyor..

yokolu

Geldik işte bunlar ellerimiz..
Açılmış bak bilirsinvirgs ne diye?


Ki bilirsin biz bu ellerle neler işledik..
Açtık işte bunlar ellerimiz
Burası dünyavirgs
Şu bizizvirgs
Bunlarda ellerimiz..
Öyle açıkvirgs öyle acemi virgsöyle boş..
Öyle mahcupvirgs öyle dalgınvirgs öyle boş..
Öyle boş...

Senin değil miyiz hepimiz?
Senin değil mi her şey ?
Alırsın kime nevirgs verirsin kime ne?
Ve bu açtığımız eller senin değil mi ?
Senin değil miyiz hepimiz Rabbim ?
Bir yıldızvirgs bir ağaç virgs bir buğday tanesi kadar..

Kimsesiziz kime gidelim ?
Yaralarımız var kime ?
Sıcak birşey arıyoruz kime ?
Merhamet istiyoruz kime ?
Bağışlanmak istiyoruz kime gidelim ?
Sorumuz ve cevabımız sen değil misin ?
Yorgunuzvirgs kaybetmişiz virgsdalgınızvirgs kırgınızvirgs küsmüşüz..
Bu çocuklar birer birer kaybolurken sisler içindevirgs kime gidelim ?
Çok yürüdükvirgs yollar kaybolduvirgs yol olduk sana geldik..
Ne getirdim deme bizevirgs senden başka neyimiz varsa o bizim yokumuzdur...


ellb


Geldik işte bunlar ellerimiz
Bunlarda ellerimizin büyük boşluğu..
Beş duygum harapvirgs altı yönüm harap
On parmağımda on acı Ya Rab!..
Denize dalan bir testi nasıl tahammül etsin suya ?
Fırlattın beni dünyaya..
Yeniden al kucağınavirgs çağır beni yeniden
Bu saman çöpünü kasırgada bırakma...
Büyük bir kapının önünde bir karıncavirgs vurmuş kapıyı bekliyor
Kapı açılacak yoksa niye var ?
Rahmet örtecek günahı..
Geride kalacak gazabın adımları..
Duyulacak büyük bahçenin o büyük şarkıları..
Sunulan şarabı çekinmeden içeceğiz
Görüneceksinvirgs durmadan kendimizden geçeceğiz...
Görüneceksinvirgs her şeyimizle sana göçeceğiz...


Ol dedinvirgs olduk senden..
Gel dedinvirgs geldik sana..
Başımız yerde
Açtık ellerimizi sevgilinle birlikte..
Bize bakvirgs çekip çıkalım uçurumlardan..
Bize bakvirgs çıkalım dünyanın bütün kulluklarından...
Parçansak al bizivirgs bir daha ayırma evinde uyuyalım
Yabancıysak dost ol bizevirgs senden ayrılmayalım..
Elimiz açıkvirgs başımız ve ruhumuz secdede durmuşvirgs bekliyoruz ..
Sevdiklerin aşkınavirgs sevenlerin aşkınavirgs
İnşirah.. inşirah... inşirah....
Ayetin değil miyiz seninvirgs Ya Allah(cc)(cc)(cc) ?


kopyasems
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Kasım 2009       Mesaj #440
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çağırayım Mevlam seni

Dağlar ile, taşlar ile,
Çağırayım Mevlâm seni.
Seherlerde kuşlar ile,
Çağırayım Mevlâm seni.

Gökyüzünde İsa ile,
Tur dağında Musa ile,
Elindeki asa ile,
Çağırayım Mevlâm seni.

İsm-i azam okuyarak,
Günahları bırakarak,
Başıkabak, yalınayak,
Çağırayım Mevlâm seni.

Yunus her renk güller ile,
Şakıyan bülbüller ile,
Hakk’ı seven kullar ile,
Çağırayım Mevlâm seni.

Benzer Konular

2 Ekim 2006 / Misafir Din/İlahiyat
26 Ocak 2007 / Misafir Din/İlahiyat
2 Eylül 2006 / Misafir Müslümanlık/İslamiyet
1 Mart 2007 / NihLe Taslak Konular
14 Ağustos 2006 / Misafir Taslak Konular