Arama

İslamiyet Hakkında Yazılar, Makaleler - Sayfa 4

Güncelleme: 10 Nisan 2018 Gösterim: 21.886 Cevap: 45
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
9 Ocak 2017       Mesaj #31
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Allah Kur’an da, kendisine şirk koşanı, asla bağışlamayacağını söyler bizlere. Önce ayeti yazalım daha sonra Allah şirk koşmakla neyi kast ediyor, onu birlikte düşünelim.

Sponsorlu Bağlantılar
Nisa 48: Şüphesiz Allah, KENDİSİNE ORTAK KOŞULMASINI ASLA BAĞIŞLAMAZ. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur. (Diyanet meali)

Demek ki şirk koşmak Allah katında, bağışlanmayacak çok büyük bir günah. Bunu yapan bir insan, Allah a iftira etmiş olur diyerek, günahın ne derece büyük olduğunu, üstüne basa basa söylüyor. Peki, şirk koşmak ne demek, önce bunu doğru anlayalım. ŞİRK HERHANGİ BİR YARATILMIŞI, ALLAH IN BİR KISIM YETKİLERİNE ORTAK ETMEK, ALLAH İLE BİRLİKTE ANMAKTIR.

Konuyu doğru anlamak için, şöyle bir açıklama yapmamız doğru olur. ALLAH A ŞİRK KOŞANLAR, ALLAH IN YERİNE BİR BAŞKA ALLAH, YARATICI KOYMUYORLAR. ŞİRK KOŞTUKLARI KİŞİLERİ ALLAH IN YANINA KOYUYORLAR, ALLAH İLE BİRLİKTE ANIYORLAR. Allah ın tek elindeki yetkilerinin bir kısmından veriyorlar. Hâlbuki Allah ile birlikte hiç kimseyi anamayız, onun yanına hiç kimseyi koyamayız, onun yetkilerini hiç kimseye veremeyiz. Çünkü Allah ne diyordu ayetinde, HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM. Buradan da anlıyoruz ki, Allah yetkilerini hiç kimseye vermemiştir. Allah a şirk koşan kişiye de Müşrik deniyor.

Üzerinde dikkatle durmamız gereken, çok önemli olan ise, Allah ın yetki ve sorumluluklarını, yaratılmış kişilere veren müşrikler, iman ettiğini söyleyen insanlardan olmalarıdır. YANİ BU KİŞİLER ALLAH A, ELÇİSİNE HATTA GÖNDERİLEN KİTAPLARA İMAN ETTİKLERİNİ SÖYLEYEN, AMA İMANIN GEREKLERİNİ, ALLAH IN KİTABINDA HÜKMETTİKLERİNİ, GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİRMEYENLER OLDUĞUNU UNUTMAMALIYIZ.

Gelelim şirk konusuna. Allah a şirk koşanlar neler yapıyor da, Allah bu konuda hiç tavizsiz, bunları yapanları asla affetmeyeceğim diyor. Bu konu çok önemli, Allah korusun farkında olmadan bu hataya sakın bizlerde düşmeyelim? Düşmemek içinde, konuyu dikkatle araştırmalıyız. Allah a ortak koşulanlar kimler, önce ona bakalım.

Araf 191: Hiçbir şeyi yaratamayan, kendileri yaratılan şeyleri Allah’a ortak mı koşuyorlar? (Diyanet meali)

Buradan da anlıyoruz ki, bizim gibi insanlar, yani yaratılmışlar. Peki, bu yaratılmış insanlara bizler, nasıl bir yetki yüklüyoruz da, Allah ın tek elindeki yetkisini onlara veriyoruz. Hemen Kur’an ın verdiği örneklerden yola çıkarak düşünelim. Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin fayda vermediği o günden sakının dediği halde, bizler edindiğimiz velilere, şeyhlere, efendilere, ya da farklı kişilerinde şefaat etme yetkisinin olduğunu söylüyor ve buna inanıyorsak, ALLAH IN TEK ELİNDE BULUNAN BİR GÜCÜ, YETKİYİ BİR YARATILMIŞA, BEŞERE VERİRSEK, ALLAH A ŞİRK KOŞMUŞ OLURUZ. İşte bu yanlışı yaparsak, MÜŞRİKLERDEN OLURUZ.

Cahiliye döneminde, yaşadığı dönemde o devrin saygın ve sevilen insanlarından olan LAT, MENAT ve UZZA diye anılan ve öldükten sonra heykelleri yapılıp kabeye konmuş kişilerden, Allah ile aracılık yapmasını ve kendilerine şefaatçi olmaları isteniyordu. Allah bunları ikaz ediyor ve bu kişilere hiçbir yetki verilmediği, bunlar sizin atalarınızın uydurmalarıdır diyor Allah ayetinde.

Örnekler o kadar çok ki. Allah sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim, biz kitapta her şeyden nice örnekleri verdik, kitapta hiçbir eksik bırakmadık, Kur’an ın ipine sarılın dediği halde, Allah ın kitabına eğer bizler, Kur’an tek başına imanımızı yaşamak için yeterli değildir. Her bilgiyi Kur’an da bulamayız. FIKIH kitapları ve hadisler olmasaydı Kur’an kapalı kalırdı, anlayamazdık dersek, Allah ın kitabına ve Rabbimizin tek elindeki Allah ın dinine, BEŞERİN KİTAPLARINI ŞİRK KOŞMUŞ OLURUZ. Bunları söyleyen ve inananlarda Müşrik olur Allah korusun.

Bu örnekleri çoğalta biliriz. DİN ALLAH IN DİNİDİR, NE ORTAĞI VARDIR, NEDE YARDIMCISI. Hükümleri Allah yalnız ben veririm diyor da, Allah ın hükümlerine, elçisinin de ilaveler yaptığına inanır ve emin olamayacağımız rivayet bilgileri de dine sokarsak, hem peygamberimize iftira atmış, hem de peygamberimizi, Allah ın dinde ortağı konumuna getirmiş oluruz ki, buda şirktir. Bakın Allah kendisinden başka kişilerden yardım bekleyenlere, nasıl bir örnek veriyor.

Enam 40- 41: De ki: “Ne dersiniz, size Allah'ın azabı gelse veya o kıyamet gelip çatıverse siz, ALLAH'TAN BAŞKASINA MI YALVARIRSINIZ? Doğru sözlü iseniz söyleyin bakalım!” Hayır, yalnız O'na yalvarırsınız da, O dilerse, yakındığınız belâyı uzaklaştırır. Siz, ortak koştuklarınızı unutuverirsiniz. (Bayraktar Bayraklı meali)

Sanırım bu örnek, bizler için çok büyük bir ibret. Ama gözler görüyor, nefisler hissediyorsa tabi. Allah ın yanında veliler, şeyhler, efendiler edinip, onlardan şefaat ve yardım bekleyenlere, bende aynı soruyu soruyorum. Başınıza büyük bir bela gelse, ya da kıyamet gelip çatsa, siz Allah ın yanında, edindiğiniz velilere, şeyhlere mi yalvarıp yardım istersiniz, yoksa bizleri yaratan Allah a mı yalvarıp yardım dilersiniz?

Allah o zor anınızda, hepsini unutursunuz ve yalnız Allah a yalvarıp, Allah dan yardım istersiniz diyor. Madem zor anımızda, hesabın görüleceği o çetin gün, yalnız Allah aklımıza gelecek ve yalnız ona sığınacaksak, BU DÜNYADA İMTİHANIMIZI YAŞARKEN, NEDEN ALLAH IN YETKİ VE SORUMLULUKLARINI, YARATILMIŞ BİR BEŞERE YÜKLEYİP ŞİRK KOŞUYORUZ?

Allah geçmiş toplumlarda da aynı yanlışları yapan, Allah ın yanında şefaatçiler edinenlere, aynı uyarılarını yaptığını söylüyor ve bizlere de bu örnekleri verip, aynı hataları yapmamamız için uyarıyor. Bir örnek daha vermek istiyorum. Çünkü konu çok önemli ve aynı hataları bizlerde ne yazık ki yapıyoruz.

Fatır 14: Eğer onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar bile çağrınıza karşılık veremezler. KIYAMET GÜNÜ DE SİZİN ORTAK KOŞTUĞUNUZU İNKÂR EDERLER. BUNLARI SANA HİÇ KİMSE, HAKKIYLA HABERDAR OLAN (ALLAH) GİBİ HABER VEREMEZ. (Diyanet meali)

Değerli din kardeşlerim. Lütfen artık Allah ın bu uyarılarına kulak verelim. Allah bu dünyada bizlerin edindiği velilerin, şeyhlerin, efendilerin bizlerin seslenişlerimizi, yardım isteklerimizi asla duyamayacağını söylüyor. Hatta kıyamet günü sizler bu kişilerden şefaat beklerden, onlar gerçekler ile yüzleştiklerinde, utançlarından sizin onları ortak koştuğunuzu, yani onlardan yardım ve şefaat beklediklerini, İNKÂR EDERLER DİYOR. Çok daha ilginç olanı, imtihanımız bitmeden, emaneti teslim etmeden, bu gerçekleri Allah dan başka hiç kimse, sizlere haber veremez diyor. Diyor ama Allah ı dinleyen ve bu acı gerçeklerden ibret alanlar nerede.

Dilerim Allah ın bu uyarılarını dikkate alan, Rabbin halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

Son düzenleyen perlina; 21 Mart 2017 13:03
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
30 Ocak 2017       Mesaj #32
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
İslam inancımızda, geleneksel düşünceler o kadar güçlü ki, ne yazık ki ayetlerin doğru anlaşılmasını önlüyor. Enam suresi 38. ayette geçen, “BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK.” Hükmünden rahatsız olanlar, bir kısmı iyi niyetle öğrenmek amacıyla, bir kısmı ise art niyetle öyle sözler söyleyerek batılı, hurafeyi ısrarla savunuyorlar ki, Kur’an ın indiriliş amacına bile ters düşüyor. Birkaç arkadaşım bu konuda yazdığım bir yazıma, şöyle cevaplar vermiş, birleştirerek cevap vermek istiyorum.

Sponsorlu Bağlantılar
“Haluk Bey, o zaman bende derim ki, Neden Kur’an da bütün tarihi bilgiler, matematik, fiziğin gökbilimi, keşifler, icatlar yok. Her şey var diyorsun, ama namaz konusunda ben detay göremiyorum. Ne rekât sayısı var, nede namazda okuyacağımız ayetler açıklanmamış. Her şey varda nerede bu bilgiler? Zekâtımızı ne kadar vereceğimizin miktarı bile, Kur’an da açıklanmamıştır.”

Değerli arkadaşlarım, Kur’an ne fizik kitabıdır, nede matematik. Kur’an bizlere rehberdir, yol göstericidir ve Allah a kulluk görevimizi nasıl yapacağımızın öğretmenidir. Bunun dışında Kur’an dan bilgiler aramayalım. Belki müteşabih anlamda ipuçları bulabiliriz. Bu farklı bir konudur. Ama yol gösterici ve kulluk görevimizi yapabilmemiz adına da, her bilginin olduğunu söyleyen, KUR’AN IN BİZZAT KENDİSİDİR. Bazı kardeşlerimiz, din adına her şeyin olduğu, Kur’an da değil, Allah ın huzurundaki saklı kitapta ( Levh-i Mahfuzda) olduğunu özellikle söylemekte ve buna inanmaktadırlar. İlginç olan Enam suresinde geçen bu ayette, biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık derken, asla böyle bir bilgi vermediği halde, inatla, din adına her bilginin Kur’an da olmadığı, Allah katında ki saklı kitapta (Levh-i Mahfuzda) olduğu ısrarla iddia edilmektedir. Gelelim Kur’an ın bahsettiği, Allah ın katındaki korunmuş saklı kitap, (Levh-i Mahfuz) hakkında, bakalım nasıl örnekler var Kur’an da.

Neml 75: GÖKTE VE YERDE GÖZE GÖRÜNMEYEN HİÇBİR ŞEY YOKTUR Kİ, APAÇIK BİR KİTAPTA BULUNMASIN.

Rad 39: Allah dilediğini siler; dilediğini sabit bırakır. KİTABIN ANASI/ANAYASA O'NUN KATINDADIR.

Büruç 21–22: HAKİKATTE O, KORUNMUŞ LEVHADA/Levh-ı Mahfûz'da bulunan şerefli Kur'ân'dır.

Hadid 22: Gerek dışınızda, gerek içinizde olup biten musibetler daha biz yaratmadan önce BİR KİTABA KAYDEDİLİR. Bu, Allah'a göre çok basit bir işlemdir.

Yasin 12: Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları her işi ve bıraktıkları her eseri yazarız. BİZ, HER ŞEYİ APAÇIK BİR KİTAPTA KAYDEDERİZ.

İsra 58: Ne kadar ülke varsa hepsini kıyamet gününden önce toplumsal bozulmadan dolayı ya helâk edecek veya en çetin bir şekilde onlara azap edeceğiz. BU, KİTAPTA YAZILIDIR.

Vakıa 77,78: Şüphesiz bu, değerli bir Kur'ân'dır, KORUNMUŞ BİR KİTAPTADIR.
(Tüm ayetler Sayın Bayraktar Bayraklının, mealinden alınmıştır.)

Ayetlerin tamamına baktığınızda, Allah ın katındaki korunmuş, saklı ana kitaptan bahsettiği, yazdığım ayetlerin hepsinden anlaşılıyor. Zaten bu bilgilerin Kur’an da olması mümkün değil. Çünkü Kur’an da gaibi bilgilerin olamayacağı, bu bilgilerin Allah katında olduğu bizlere diğer ayetlerde bildiriliyordu. Ayetlere tek tek bakalım. Göklerde ve yerde, gözle bizlerin göremediği her şeyin, Allah katındaki korunan kitapta yazdığını söylüyor. Devamındaki ayette, Allah gizli, saklı konularında olduğu ana yasa kitabının, kendi katında olduğu açıklamasını yapıyor. Bizlere indirilen Kur’an ın, korunmuş levhalara yazılmış, saklı kitaptan indirildiği açıklamasını bir kez daha yapıyor. Hadid 22. ayette ise, bizlerin bilmesinin mümkün olamayacağı, yaptıklarımızın karşılığı olarak, başımıza gelecek musibetlerinde, kitapta daha önceden kayıt altında olduğu açıklaması yapılıyor. Bizlerin yaptığı her şeyin Allah ın katındaki kitapta, kayıt altına alındığı belirtiliyor. İsra 58. ayette de, kıyametten önce, yaptıklarının karşılığı kendilerine verilecek diyor ve tüm bunlarında Allah, kendi katındaki kitapta yazdığı belirtiliyor. Vakıa 77 ve 78. ayetlerde de, çok açık bir şekilde, Kur’an ın Allah katından, korunmuş kitaptan indirildiğini açıklıyor.

Ayetlerin tamamında dikkat ederseniz, görünmeyen şeylerden, gaibi bilgilerden bahsediyor ve bu bilgilerin ana korunmuş kitapta (Levh-i Mahfuz) da kayıt altında olduğu bilgisi veriliyor. Dikkat ederseniz bu bilgiler, bizlerin bilmemesi gereken çok özel bilgiler. Hatırlayınız peygamberimiz ne diyordu ayette? “GAYBI BİLMEM BEN.” Kur’an ın da Allah ın katından, indirildiğini söylüyor ve ne diyordu Rabbimiz Kur’an da?

Kur’an ın ipine sarılın. Her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız. Emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin, sorumlu tutarım. Sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum. Çok daha net bir hüküm veriyor ve bakın ne diyor Allah Kur’an için.

Enbiya 10: Andolsun, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, SİZİN BÜTÜN ŞEREF VE ŞANINIZ ONDADIR. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?(Diyanet meali)

Bütün şan ve şerefemizin içinde olduğu bir kitapta, hala imanımız ve yol gösterici olmak adına, her bilginin olamayacağını söylememiz akla, mantığa ve Kur’an a uyuyor mu? Şimdi de anlamını saptırmak için uğraş verilen ayeti yazalım.

Enam 38: Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. BİZ KİTAP’TA HİÇBİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. (Diyanet meali)

Yukarıdaki ayeti okudunuz. Biraz önce verdiğim ve ayetlerde Allah ın katındaki ana kitaptan bahsettiği ayetleri de okudunuz. Diğer ayetlerin tamamını okuduğunuzda, Allah ın katındaki kitaptan bahsedildiği anlaşılıyor. Siz yukarıdaki ayeti okuduğunuzda, BİZ KİTAPTA HİÇ BİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK sözünden, Allah hangi kitabı kast ediyor olabilir? Allah aşkına lütfen, hiçbir etki altında kalmadan doğru söyleyiniz.

Çok net anlaşılıyor ki, Allah Kur’an ı kast ederek, biz Kur’an da sizlere yol gösterici olarak, imanınızı yaşamak adına, tüm bilgilerin verildiği bir kitap indirdik dediği çok açık anlaşılıyor. Bu uyarılardan sonra hala, Kur’an da din ve inancımız adına her şey yoktur, bu kitaptan kast edilen Allah katındaki saklı kitaptır dersek, unutmayınız, KUR’AN A İMAN ETMEK YERİNE, ONUN YANINA KOYDUĞUNUZ VE KUR’AN I BİZLERE ANLATIYOR, AÇIKLIYOR DEDİĞİNİZ KİTAPLARA İMAN ETMİŞ OLURSUNUZ. İSLAM TOPLUMUNUN YOLDAN SAPMASINA EN BÜYÜK NEDEN, BU SÖZLERE VE DÜŞÜNCELERE İNANMAKTIR.

Lütfen Kur’an ı, beşeri kitaplarıyla karşılaştırmayalım. Kur’an bir nurdur, ışıktır, yol göstericidir ve eşi benzeri yoktur. Onun açıklamadığını hiç kimse açıklayamaz. Lütfen bu gerçeği artık kabul edelim. Allah Kur’an dan bahsederken, yemin olsun ki bu kitabı sizler için kolaylaştırdık der. Sorumlu olacağımıza hükmedilen bir kitabın, ibadetlerimiz adına, gereği gibi açıklanmadığına ve daha sonrada bu kitaptan Allah ın, bizleri sorumlu tutacağına nasıl inanırız. ALLAH NEDEN GEREKLİ AÇIKLAMAYI YAPMASIN, DETAYLARI VERMESİN, BUNU DA MI DÜŞÜNEMİYORUZ.

Lütfen namaz, zekât, Hac ve oruç gibi önemli ibadetlerimizin, Kur’an da gerektiği kadar, açıklanmadığını söylemeyelim, dinden saparız. FIKIH inancının, ibadetlerimize ilavelerini Kur’an da göremediğimizde, bakın şunlar ya da bunlar yok demeyelim. Allah emrettiği her ibadetin, çok kolay ve basit açıklamasını Kur’an da yapmış, okuyalım ve bunları öğrenelim, ama bizlere öğretilenleri Kur’an da aramayalım. Allah ın Kur’an da bizlerden istemediklerini, sınırlamalar yaparak listeler vermediği şeyleri de, Kur’an ın HÂŞÂ eksiği gibi görmeyelim, onaramayacağımız büyük günahlara gireriz.

Allah Kitapta, BİZ HİÇ BİR ŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK diyorsa, bunu farklı anlamlara çekip, TAM TERSİNİ KANITLAMA ÇABASI İÇİNE GİRMEYELİM. Lütfen şunu unutmayalım. Kur’an Allah katından geliyor bizlere. Din ve inancımız adına, sorumlu tutulacağımız bütün bilgilerin, Kur’an da olmadığını söylersek ve bunu savunursak, HÂŞÂ Allah bizlere gerektiği bilgileri yeteri kadar vermeyen, bizleri beşere muhtaç eden, daha sonrada bu kitaptan hesap soracağını söyleyen, konumuna getirmiş oluruz ki, bunu hiç birimiz, kendimize bile isnat edilmesini istemeyiz.

Ankebut 51: KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ? Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır. (Diyanet meali)

Karar ve yorum sizlerin. Cahiliye döneminde, hurafe ve batıl inançların etkisinde olanlarda, Allah ın indirdiği kitap için aynı şeyi söylemişlerdi. Allah onlara cevabını vermiş. Bende soruyorum ve diyorum ki, Allah indirdiği Kur’an da HÂŞÂ, eksikler mi buldunuz da, Kur’an sizlere yetmiyor? Hesap günü hepimiz için çok yakın. Ama bunun farkında bile değiliz. Üzülmek istemiyorsak, Kurtuluşun Kur’an da olduğunu söyleyen, Allah a kulak verelim.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
29 Mart 2017       Mesaj #33
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Biz Müslümanlar olarak acaba, Kur’an ı gereği gibi tanıyor muyuz? Kur’an ın indirilme amacını biliyor muyuz, burası çok önemli. Eğer bunun farkında değilsek, ondan gereği gibi faydalanmamız da mümkün olmayacaktır. Bir okurum bana şöyle bir soru sormuş, aslında bu soru, bizlerin Kur’an gerçeklerini anlamadığımızı ve bizlerin Kur’an dan gereği gibi faydalanamadığımızı gösteriyor.

“Allah Kur'an ı düşüne düşüne okuyun diyor ama meali düşüne düşüne okuyun demiyor, yanlış mı anlıyorum acaba.”

Bunu söyleyebiliyor ya da düşünebiliyorsak, bizler Kur’an ın ne olduğunu bilmiyoruz ve indiriliş sebebini de anlamamışız demektir. Allah Kur’an ı neden Arapça indirdiğini anlatırken, siz Arap bir toplumsunuz, onun için Arap bir peygamber ve sizin dilinizden bir rehber Kur’an gönderdim diyor. Açıklamasını da yaparken, böyle indirmemizin nedeni anlayasınız ve üzerinde düşünmeniz içindir diyor. Konuyu Allah kullarının daha iyi anlayabilmesi içinde, daha da net bir açıklama yaparak, eğer anladığınız dilden Kur’an ı göndermemiş olsaydım, Arap bir topluma, başka dilde bir Kur’an mı gönderdin diye itiraz ederdiniz diye de açıklama yapıyor. Bu bilgileri Kur’an dan öğrenen bir Müslüman, sizce bana sorulan bu soruyu sorması normal mi? Yorum sizlerin.

Kur’an dendiğinde, aklımıza ne gelmelidir. Sanırım aklımıza gelmesi gereken, bizlerin sorumlu olduğu Allah ın hükümleri, yerine getirmemiz gereken kuralların açıklandığı, bir rehber kitap olduğu aklımıza gelir. Örneğin şunu söyleyebilir miyiz; Bu emirleri Türkçe tebliğ alamayız, özellikle Arapların tebliğ aldığı gibi Arapça tebliğ almalıyız, diyen var mı aramızda? Eğer evet Arapça okumalı ve Arapça tebliğ almalıyız, yoksa Kur’an okumuş sayılmayız, diyorsa bir Müslüman, bu kişi Kur’an ın evrenselliğine inanmıyor, Kur’an ı Allah ın neden Arapça indirildiğini de bilmiyor demektir. Buna inanan bir Müslüman ın, Kur’an gerçekleri ile buluşması da mümkün olmayacaktır.

DEĞERLİ DİN KARDEŞLERİM, BİZLER KUR’AN I SEVAP KAZANMAK İÇİN OKUMAMALIYIZ, YOLUMUZU ŞEYTANIN YOLUNDAN UZAKLAŞTIRIP, ALLAH IN DOĞRU YOLUNA YÖNELMEK İÇİN OKUMALIYIZ. OKUYARAK DEĞİL, KUR’AN HÜKÜMLERİNİ YAŞAYARAK, HAYATIMIZA GEÇİREREK SEVAP KAZANABİLİRİZ. KUR’AN BİZLER İÇİN REHBERDİR. BUNU YAPABİLMEK İÇİNDE ANLADIĞIMIZ DİLDEN OKUYUP, KUR’AN I HAYATIMIZA GEÇİRDİĞİMİZDE, ALLAH IN İSTEDİĞİ BİR KUL OLACAĞIMIZI ARTIK FARK EDELİM.

Söyle düşünün lütfen, okulda öğretmen öğrencilerine, bu dili bilmedikleri halde, Çince bir kitap dağıtıp, bu kitaba çalışın, sizleri bu kitaptaki bilgilerden imtihan yapacağım 3 ay sonra demiş olsa, öğrencilerin tavrı ne olurdu öğretmenlerine karşı? Elbette öğrenciler ciddiye almaz, öğretmenlerinin şaka yaptıklarına inanır, güler geçerlerdi. Böyle bir durumda öğrencilerin, hocalarına takınacağı kesin olan bu tavrı, lütfen bizlerde Kur’an için söylenen aklın ve mantığın kabul etmediği bu düşüncelere karşı, aynı mantıkla cevap verelim. Yoksa yanlış da ısrar eder, kendimizi kandırırız.

Bizlere öyle yanlış bilgiler öğretiyorlar ki, ARAPÇANIN CENNET LİSANI OLDUĞU SÖYLENİYOR. Böyle yanlış bilgilere inandığımız sürece, yanlış inançların peşi sıra gitmemiz kaçınılmaz olacaktır. Allah indirdiği hükümleri, kanun ve kuralları anlayabilmemiz ve üzerinde düşünebilmemiz için, gönderdiği tüm kitapları, o toplumun dilinden indirmiştir. ÖRNEĞİN İNCİL ARAMİCE DİLİNDE, TEVRAT İBRANİCE İNDİRİLMİŞTİR. Bugün bu kitaplara inanan toplumların hepsi, kitapları kendi dillerinden okumaktadırlar. Hiç kimse bilmediği dilden okumaya çalışmamakta ve inandıkları kitapta Allah ın ne anlattığına, ne istediğine toplumlar önem vermektedir. Yani hiçbir ülke kendi dillerine çevrilmiş kutsal kitapları hakkında, bu orijinal dilinde değil, bu asıl İncil sayılmaz gibi düşünceyi akıllarından bile geçirmiyorlar. Peki, bizler nasıl düşünebiliyoruz, işte onu anlamak mümkün değil.

İlginçtir bizlerin tartıştığı bu konuyu, yüzlerce yıl önce Müslüman toplumlar, yaşadığı devirde sormuşlar, tartışmışlar ve açıkça peygamberimizden bile cevap almışlar. Yani kendi dili Arapça olmayan ülkeler, bizler Arapça bilmiyoruz, doğru telaffuz edemiyoruz ayetleri, onun için kendi dilimize çevirebilir miyiz, diye Allah ın Resulüne sorduklarında, elbette kendi dilinizden okuyabilirsiniz cevabını almışlardır. BU DURUMDA BİZLER NASIL OLURDA KUR’AN I ARAPÇA OLDUĞUNDA KUR’AN, TÜRKÇE YAZILDIĞINDA KUR’AN DEĞİL DERİZ.

Kur’an Allah ın emirleri, hükümleri, yol gösteren rehberidir. KUR’AN YAZILAN DİLİ DEĞİLDİR. KUR’AN MANADIR, ANLAMIDIR. Önce bu gerçeğin bilincinde olalım ve o yaman aldatıcıların esiri olmayalım. Bakın İmamı Azam Kur’an ın ne olduğunu nasıl anlatıyor. Ders alabilenlere ne mutlu.

“İmamı Azam görüşünün Hanefi FUKAHASINCA ayrıntılanan gerekçesi söyle özetlenir.

KURAN KÂĞITLARDA YAZILMIŞ VE BİZİM OKUDUĞUMUZ LAFIZLAR DEĞİLDİR. ESAS KURAN O LAFIZLARIN TAŞIDIĞI MANADIR Kİ, bir kelam-i nefsi ( ALLAH ın zati ile var olmaya devam eden söz ) olarak kalıptan kalıba dökülür. O kalıplar sonradan yaratılmış ( Muhdes ) Varlıklardır. OYSAKİ ESAS KURAN, MAHLÛK OLMAYAN BİR MANADIR. Hiç kuskusuz O,öncekilerin Zübürlerinde de vardı buyrulması da bu gerçeği gösterir.

O HALDE ESASİ İTİBARİ İLE MANA OLAN KURAN I ARAPÇA LAFIZ YERİNE, BAŞKA LAFIZLARDAKİ ÇEVİRİSİNDEN OKUMAK MÜMKÜNDÜR.”

Allah bizlere Kur’an ı düşüne düşüne okuyun diyorsa, emrettiği hükümleri anlayarak, içimize sindirip ne anlama geldiğini kavrayabilmemiz için düşünmemizi ister. Bu emri Araplar Arapça okuyacak ki anlasın ve yerine getirsin, Türkler Türkçe okusun ki gereğini yapsın, İngilizler İngilizce okuyacak ki, hayatlarına geçirsin. Bunu eğer hala anlayamıyor da, KUR’AN YALNIZ ARAPÇA OKUNDUĞUNDA KUR’AN DIR DİYORSAK, KENDİMİZİ ALDATMIŞ OLURUZ. AYRICA KUR’AN İLE ARAMIZA YÜKSEK BİR DUVAR ÖREREK, KUR’AN GERÇEKLERİNDEN DE UZAKLAŞIRIZ, ALLAH IN EMİRLERİNDEN HABERSİZ YAŞARIZ. Tabi o zaman rivayetleri, hurafe ve batılı FIKIH inancını din zannederiz. ŞUNU NASIL DÜŞÜNEMİYORUZ, EĞER BİZLER KUR’AN I ANLAMADAN ARAPÇA OKURSAK, ALLAH IN EMRİ OLAN DÜŞÜNE DÜŞÜNE OKUYUN EMRİNİ, NASIL YERİNE GETİRECEĞİZ? YORUM SİZLERİN.

Bugün dilimize çevrilen hadisleri düşünün lütfen, hepsi orijinali Arapçadır. Bu bilgilerin, sözlerin Türkçeye çevrilmesinden hiç birimiz şikâyetçi değiliz. HİÇ BİRİMİZ HADİSLER HAKKINDA, KUR’AN A TAKINDIĞIMIZ TAVIRDA OLDUĞU GİBİ, BUNLAR ORİJİNAL DEĞİL, GERÇEK HADİS SAYILMAZ, ÇÜNKÜ HADİSLERİN ORİJİNALİ ARAPÇADIR, TÜRKÇEYE TAM OLARAK ÇEVRİLEMEZ demiyorsak, lütfen çok değil biraz aklımızı başımıza toplayalım ve bizleri Allah ile aldatanların artık tuzağına düşmeyelim. Haşa Allah tüm aleme, rehber olsun diye gönderdiği Kur’an ı, başka dillere tam olarak çevrilemeyecek şekilde gönderip, daha sonrada tüm kullarını asla Kur’an dan sorumlu tutmaz. Beşerin kitaplarına, sözlerine dahi göstermediğimiz bu saygısızlığı, haksızlığı lütfen Allah ın NURUNA, FURKANINA göstermeyelim.

Ne yazık ki toplum olarak, bu hatayı yapıyoruz. Bu yanlışa inandığımız içindir ki, Kur’an ı anlamadan okuyor ve Allah ın uyarılarını ilk elden alamıyoruz. ALLAH İLE ARAMIZA BİR BAŞKASINI SOKUP, KUR’AN I ONLARIN DÜŞÜNCE VE ANLAYIŞLARINA GÖRE ANLADIĞIMIZ İÇİNDE, TOPLUM OLARAK NE YAZIK Kİ ALDATILIYORUZ VE KİŞİLERİN YANLIŞLARINI BİZLERDE YAPIYORUZ. Allah elçisine bile, tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer der Kur’an da. Çok daha ilginci elçisine hitaben, yarattığım kulumla aramdan çekil diyerek, Allah ile kulunun arasında hiç kimsenin olamayacağını bizlere anlatmıştır. Ders alabile ne mutlu.

Saygılarımla
Haluk Gümüştabak


https://www.facebook.com/Kuranadavet1/?ref=aymt_homepage_panel
HALUK GÜMÜŞTABAK/ KUR'AN A DAVET.
BATILDAN UZAK, İSLAMI YAŞAYABİLMEK.
hakyolkuran
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
23 Haziran 2017       Mesaj #34
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Dini konular anlatılırken, hepimizin dikkatini çeken ve de toplum olarak adeta bizlere korku salan bir konu vardır. Her ne hikmetse, aynı konularda olmasına rağmen, dini anlatan konuşmacıların genel çoğunluğu farklı şeyler anlatır ve bununda Allah ın emri olduğu söylenir. Tabi bu durumda toplum olarak bizler, kimin doğru söylediğine inanmakta zorluk çekeriz.

Bu durumda sizce ne yapmamız gerekir? Bunun bir çıkar yolu olması gerekmez mi? Çünkü Allah sizleri, Kur’an dan sorumlu tutuyorum diye hükmünü vermiş. SİZCE TELEVİZYONLARA ÇIKIP DA, AYNI KONUDA FARKLI ŞEYLER SÖYLEYENLERDE, BİR SORUN YOK MU? Elbette olmalı, doğru tektir ve onunda din adına kaynağı yalnız Kur’an dır. Çünkü kanun koyucu yalnız Allah dır. Bunu söyleyen, Kur’an ın bizzat kendisidir. Doğruyu arayıp bulmak, bizlerin görevidir, imtihanıdır.

Şöyle düşünün. Beşerin yazdığı bir bilim kitabını okuyan, hangi ülkede olursa olsun, hangi dile çevrilirse çevrilsin, aynı şeyi anlıyor ve bilim adamı oluyorlar. Hiç biriside farklı şeyler söylemiyor. Aralarındaki farkı, aynı bilgiler üzerinde, daha derin düşüp araştırarak, yeni buluşlar yapmalarıdır.

İYİDE KUR’AN I OKUDUKLARINI SÖYLEYEN, ONCA İNSAN NEDEN AYNI KONUDA FARKLI KONUŞABİLİYOR. Hem de onca tahsil görmüş İLAHİYAT PROFÖSÜRLERİ BUNU YAPIYPOR. Dini, yani Kur’an ı anladığını ve bu işin profesörü yani uzmanı, hocası olduğunu söyleyen ve bu konuda bir unvanı alan bunu yapıyor. Diğerlerini hadi dikkate almayalım diyelim.

Bu farklılığı araştırdığınızda, çok açık sorunun nereden kaynaklandığı ortaya çıkıyor. Bir kısım kişiler yalnız Kur’an ı referans, rehber alıyor. Bir kısmı hem Kur’an, hem rivayet fıkıh zincirini referans ve kanıt alıyor. Bir kısmı ise çok daha ileri giderek, Kur’an ı herkes anlayamaz ve zaten Kur’an detay vermemiş ve özet bilgiler içermektedir diyor. Onun içinde FIKIH bilgileri ve rivayet hadisler olmasaydı Kur’an ı anlayamazdık, Kur’an kapalı kalırdı. Kur’an ı anlamak istiyorsak veli, âlim kişilerin kitaplarını okumalıyız, diyenler olarak sınıflandırabiliriz.

BÖYLE OLUNCA DA, DİNDE TEK SES VE TEK YUMRUK OLMAK MÜMKÜN OLMUYOR. Bu sözleri söylediğimde bir atasözü geldi aklıma. “TEK SAATI OLAN, SAATIN KAÇ OLDUĞUNU BİLİR. İKİ SAATİ OLANSA, ASLA EMİN OLAMAZ.” Buradan da anlaşılıyor ki, din adına tek çatı altında, tek yumruk olamamamızın tek nedeni, İSLAM A AYNI PENCEREDEN BAKMADIĞIMIZDAN, KAYNAĞIMIZIN TEK KAYNAK OLMADIĞINDAN KAYNAKLANIYOR. Onun için Allah yalnız Kur’an ın ipine sarılın diyor bizlere.

Düşünebiliyor musunuz okullarda okutulan, ilim sahibi kişilerin yazdığı kitaplar, hiç şüphe duyulmadan okunuyor ve kabul görüyor ve herkes aynı konuda buluşabiliyor anlaşıyor, ama konu din yani Allah ın kanunları olunca, Rabbimizin bizlere rehber olsun diye indirdiği Kur’an yeterli görülmüyor, neredeyse devre dışı bırakılıyor. Tabi bu boşluğu da çok ilginçtir, beşerin koyduğu kurallar olan, FIKIH inancı dolduruyor. YANİ ALLAH İLE ARASINDA, ELÇİSİNİN BİLE OLAMAYACAĞINI SÖYLEYEN KUR’AN A İNAT, ALLAH İLE ARAMIZA YARATILMIŞ BEŞERİ VE KİTAPLARINI SOKUYORUZ.

Bir kardeşimiz, ben peygamberimiz nasıl namaz kıldıysa öyle kılmak istiyorum, bunda ne sakınca var şeklinde serzenişte bulunmuş. Bugün peygamberimizin kıldığı namazı kılıyoruz diyenlerin, peygamberimizin böyle kıldığına dair kanıtı, delili nedir? Kim garanti verebilir, peygamberimiz böyle kılmıştır diye. Rivayetler dinde kanıt olabilir mi? Günümüzde kılınan namazı, beşeri FIKIH inancı şekillendirmiştir. Hatta mezheplerde de farklılıklar arz eder. Hepsinin savunması, peygamberimiz böyle kılıyordu der. Sizce Allah ve elçisi, bizlerin namazı bu yolla kılmamızı, öğrenmemizi istemiş olabilir mi? Mümkün değil. Peygamberimiz namazını ve diğer ibadetlerini, Allah ın Kur’an da açıkladığı şekliyle yerine getirdiği çok açıktır. Lütfen beşeri fıkıh inancının şekillendirdiği namazın, peygamberimize ait olduğunu söylemeyelim. Elbette günümüzdeki şekilde de kılabiliriz, ama bazı konularda daha dikkatli olmak şartıyla.

Dini anlattığını söyleyen, hatta bu işi de herkes anlatmasın, bu bizim işimiz diyen, kendisini ruhban sınıfının görevlisi sayan, bazı İlahiyat profesörleri, Kur’an ın değil rivayetlerin, sanı bilgilerin profesörü olmaktan ileri gidemiyorlar. Bazılarının şöyle övündüklerini duyarız. BENİM FIKIH VE HADİSLER KONUSUNDA, MASTIRIM VAR. Uzmanlık alanım hadisler konusudur, kitaplarım var. BU KONUDA TEZ HAZIRLAMIŞTIM DİYENLERİ DUYARIZ. Okumuş unvan sahibi bazı kişilerin, din adına ne yazık ki eğitim ve uzmanlıkları, RİVAYET VE EMİN OLAMAYACAĞIMIZ BİLGİLER. Çünkü günümüzde din adına uzmanlık artık rivayet ve fıkıh üzerine olunca, daha revaçta ve kabul görüyor. KUR’AN IN UZMANLIĞINI ARAYAN YOK.

BU KONUDA ALLAH NE DİYOR DİYEN VE ARAŞTIRAN, NE YAZIK Kİ ÇOK AZINLIK. Kur’an a danışılmış olsa, tek bir çatı altında buluşmamak zaten mümkün değil. Peygamberimizin mahşer günü söyleyeceği gibi, ne yazık ki Kur’an artık devre dışı kaldı. Şunu söylemeden geçemeyeceğim. GEMİSİNİ KURTARAN KAPTAN MİSALİ, HEPİMİZ GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA, BİZZAT ÇABA GÖSTERMELİYİZ. YOKSA GEMİNİN BATTIĞINI, NAHŞER GÜNÜ ANLARIZ.

Allah ın bizlerden ne istediğini doğru anlamak istiyorsak, sorumlu olduğumuza hükmettiği ve yemin ederek kolaylaştırdığı Kur’an ın penceresinden bakmalıyız ki, Allah ın bizlerden istediklerini görebilelim, fark edebilelim. EĞER DİN ADINA KENDİMİZE, FARKLI PENCERELERDE AÇTIYSAK, DİNİMİZİ İNANCIMIZI ANLAMAK ADINA, FARKLI KAYNAKLARI KANIT OLARAK KABUL ETTİYSEK, BU YÖNTEM BİZLERİN KAFASINI KARIŞTIRACAK VE ASLA İMANIMIZDAN DA EMİN OLMAMIZ, MÜMKÜN OLMAYACAKTIR.

Bizlerin en büyük hatası, Allah ın kelamı FURKAN ile direk bir bağlantı kuramadığımızdan kaynaklanıyor. Furkan eğriyi doğrudan ayırandır. KİMİN HADDİNE, EĞRİYİ DOĞRUDAN AYIRABİLECEK BAŞKA KİTAPLAR YAZMAK ve bu kitaplarda Allah katındandır demek. Ne yazık ki bizler bu gerçekleri fark edemediğimiz sürece, televizyonlarda adeta Allah ın dini ile alay edenleri, hep görmeye devam edeceğiz. İşin kötüsü, yalan ve iftiraları da doğru zannedeceğiz.

Toplumun içinden adeta din satan, din tüccarlarının çıkmasına, bizler neden oluyoruz. Çünkü bu simsarların tuzağına, yaptığımız hatalarımızla bizler düşüyoruz da ondan. Onların sözlerine hiç düşünmeden ve araştırmadan kandık ve bizleri Kur’an ın uyarısında olduğu gibi, ALLAH İLE ALDATTILAR. Sanırım bu yol ve yöntem bizlerin kolayımıza, işimize de geldi. GELİN BU ZALİMLERİN, ALLAH İLE ALDATICILARIN, BİZLERE VURDUĞU PRANGAYI KIRALIM. BAKIN O ZAMAN, ANLATTIKLARI MASALLARI DİNLEYECEK, KİŞİLER BULABİLECEKLER Mİ?

Allah emin olmadığınız bilgilerin, sakın ardına düşmeyin hesabını sorarım, diye bizleri uyarır. Allah dan başka şefaatçiler, yardımcılar, veliler edinmeyesiniz diye, sizlere Kur’an ı kolaylaştırdık, açıkladık ve izah ettik der. Din tacirleri, buna benzer yüzlerce ayetleri toplum fark etmesin diye, bizlerin Kur’an ı anladığımız dilden okumamızı engellemek için, Kur’an da her bilgi zaten yoktur, Kur’an başka dillere tam olarak çevrilemez, siz Kur’an ı anlayamazsınız, her kelimenin onlarca anlamı vardır iftirasını uydurdular. AMA HER NE HİKMETSE, HÂŞÂ ALLAH IN TÜM KULLARINA ANLATAMADIĞINI, ONLAR ANLAMIŞ VE UTANMADAN ANLATTIKLARINI SÖYLEYEBİLİYORLAR. Bizlerde aklı devreden çıkardığımız için, kabul ediyoruz ve bu zalimlere inanıyoruz.

Allah bizlerin yalnız Kur’an a sarılmamızı ve yalnız Kur’an ın hükümlerinden sorumlu olduğumuza hükmetmiştir. Allah ile aldatıcılar, bizleri Kur’an dan uzaklaştırıp, elleriyle yazdıkları ve bunlarda Allah katındandır dedikleri kitaplara toplumu, yüzlerce yıldır yöneltmişlerdir. Toplum arasında ektikleri zehir, nifak, rivayet ve batıl, toplumların içinde yeşerdiği ve kök saldığı için, genlerimize işlemiş yanlış bilgilerin etkisiyle, bu zalimlerin şu sözlerinden etkilenip, hatta korkar olmuşuz.

“RİVAYET HADİSLER VE FIKIH OLMASA NE NAMAZIMIZI KILABİLİRİZ, NE ORUCUMUZU TUTABİLİRİZ, NE ZEKÂT VEREBİLİRİZ, NEDE HACCA GİDEBİLİRİZ. TÜM BUNLARI PEYGAMBERİMİZİN RİVAYET HADİSLERİNDEN VE FIKIH İNANCINDAN ÖĞRENİYORUZ. BU BİLGİLER OLMASAYDI KUR’AN I ANLAYAMAZDIK VE KUR’AN KAPALI KALIRDI.”

Bu sözlere inanan bir Müslüman, önce Kur’an ı devre dışı bırakır ve Allah ın doğru yolundan sapar. YANİ BUNDAN SONRA, BU SÖZLERE İNANAN BİR İNSANIN YOLDAŞI ŞEYTAN OLUR. Bunu Allah Kur’an da söylüyor hatırlatırım. Size sormak isterim. Allah bizlerden namaz kılmamızı, oruç tutmamızı, zekât vermemizi isteyecek, ondan sonrada bu konuları açıklamayacak, izah etmeyecek öylemi? Daha sonrada bizleri Kur’an dan sorumlu tutacak. Bu nasıl bir mantık, nasıl bir adalet anlayışı. Bunu nasıl düşünür ve inanırız. Allah yerine getirmemizi emrettiği ibadetleri, kolay ve açık bir şekilde bizlerden istemiştir Kur’an da. Lütfen bunu unutmayalım ve bu bilgileri Kur’an dan öğrenelim, araştıralım. İşte o zaman, var olduğunu nasıl göreceğiz.

Bizlerin hatası, yüzlerce yıldır beşerin yarattığı FIKIH İNANCININ, dine soktuğu ve tüm ibadetlere ilaveleri, bizler Kur’an da bulamadığımızda, bu yalanlara inanıyoruz ve bakın demek ki Kur’an da her şey olmuyormuş, namazın rekât sayısı bile Kur’an da yok, namazda neler okuyacağımız bile yazmıyor diyebiliyoruz. Hâlbuki Allah ın böyle bir sınırlaması Kur’an da yoktur. ALLAH IN KUR’AN DA SINIRLAMADIĞINI SINIRLAMAK VE ŞEKİLLENDİRMEK KİMİN HADDİNE. En az kılabileceğimiz kısaltılmış namaz, rekât örneği Kur’an da verilmiş, normal şartlarda rekât sayısı sabitlenmemiş bizlere bırakılmıştır. Namaz esnasında da Allah a nasıl hitap edeceğimiz, onu nasıl zikredeceğimiz, ondan nasıl yardım isteyeceğimizde bizlere kalmıştır. Zaten Kur’an da bunların örnekleri de vardır. Ama bu gerçeği fark edemiyoruz. ÇÜNKÜ BİZLER KUR’AN IN ETKİSİNDE DEĞİL, BEŞERİN FIKIH İNANCININ ETKİSİNDE KALMIŞIZ.

Dilerim bu gerçekleri fark edebilen, azınlık Allah ın kulları arasında oluruz. Kur’an ın penceresinden bakamayan, araya beşeri pencereler açanların ve edindikleri velilerin gölgesinde İslam ı yaşayanların, mahşer günü pişman olacaklarını unutmayalım. Din ve iman adına, bakacağımız, izleyeceğimiz, örnek alacağımız tek pencere, ALLAH IN BİZLERE AÇTIĞI KUR’AN PENCERESİDİR, lütfen unutmayalım.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


https://www.facebook.com/Kuranadavet1/?ref=aymt_homepage_panel
HALUK GÜMÜŞTABAK/ KUR'AN A DAVET.
BATILDAN UZAK, İSLAMI YAŞAYABİLMEK.
hakyolkuran
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
3 Eylül 2017       Mesaj #35
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Genelde sorulan ve toplumun kafasını karıştırmaya çalıştıkları bir konu vardır. “Kur’an meallerinin hepsi farklı tercüme edilmiş, birçok yanlışlarda var. Bir tane doğru tercüme gösterin bana. Bu bilgilerle mi Allah ın mesajlarını anlayacağız ve İslam ı yaşayacağız.” Bu sözler üzerinde, eğer düşünmeden karar verirde, Kur’an ın uyarılarını referans almazsak, bu sözlere hak verebiliriz. Sizleri bu düşüncenin, söylemlerin, doğru olup olamayacağı konusunda, düşünmeye davet etmek istiyorum.

Söyledikleri gibi, önümüze 10 tane Kur’an meali getirsek, hepsinde farklı kelimelerle ayetlerin tercüme edildiğini görürüz. Bu normaldir, yeter ki ayetin anlamı değişmesin. Her dilin bir konuyu anlatmak için, birçok kalıpla, farklı kelimelerle izah edildiği bir gerçektir. Bir yazarın yazdığı kitapta, başka dile çevrilirken, farklı kelime kalıplarıyla, anlamı değişmeden tercüme edilir. Ama hiç kimse bundan şikâyetçi olmaz, konuyu doğru bir şekilde anlar. İmamı Azam Ebu Hanife de, bu konuda bakın ne söylemiş. “KURAN KÂĞITLARDA YAZILMIŞ VE BİZİM OKUDUĞUMUZ LAFIZLAR DEĞİLDİR. ESAS KURAN, O LAFIZLARIN TAŞIDIĞI MANADIR “

Gelelim Kur’an mealine. SANIRIM KONU DİN OLUNCA, İŞ FARKLI ŞEKİLLERE ÖZELLİKLE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR. ÇÜNKÜ ARAYA MENFAAT VE İNANÇ FARKLILIKLARI GİRİYOR. KUR’AN DA BAHSEDİLMEDİĞİ HALDE, KELİMELERLE OYNAYARAK, KENDİ İNANÇLARINA KANIT YARATMA ÇABALARI OLUŞUYOR. Kur’an dini bir kitap olmayıp, tercüme edilecek normal bir kitap olsaydı, inanın hiç kimse bugün söyledikleri sözleri söylemez, Kuran üzerinde oyunlar oynanmaz, tercüme edilmiş halini alır, hiç şüphelenmeden bilgilenir okurdu. Kur’an ı tercüme edenlerin bir kısmı, eğer farklı bilgilerin etkisiyle tercüme ediyorsa, ne yazık ki kelimelere gerçek anlamı dışında anlamlar vererek tercüme ediyorlar ki, işte bu bizler için büyük sorun teşkil ediyor.

Bizim üzerinde durmamız gereken, özellikle ayette geçen kelimeye, ayetin anlamını değiştirecek manaların verilmesidir. Doğrudur bu yanlış, azda olsa yapılıyor. Ama lütfen dikkat, bu yanlış bilinçli yapılıyor ve çok özel konularda inançlarına kanıt olması adına yapılıyor. AYETLERİ EĞER BİZLER, KUR’AN IN AÇIKLAMALARINDAN, DİĞER AYETLERİNDEN YARDIM ALARAK ANLAMAYA ÇALIŞMAZDA, BEŞERİ RİVAYETLERDEN YOLA ÇIKARAK ANLARSAK, HEM AYETİN ANLAMINI DEĞİŞTİRMİŞ, HEM DE TOPLUMU, YANLIŞA YÖNLENDİRMİŞ OLURUZ. KUR’AN KENDİSİNİ ANLATAN, AÇIKLAYAN BİR NURDUR. GELİN ALLAH IN KİTABINA GÜVENELİM, BEŞERİ SÖZLERE DEĞİL.

Şimdide gelelim, bu yanlışların yapılmasından dolayı, bizler Kur’an mealini okumalı mıyız, yoksa okumamalı mıyız sorusuna. Allah boşuna bizlere aklınızı kullanın demiyor. Demek ki bu sorunumuzu da akılla çözebiliriz.

Önce şu fikrin, doğru olduğunu düşünelim. “Kur’an ın mealini/tercümesini okumak, bizleri yanlış bilgilere götüreceği için okumamalıyız.” EĞER BİR FİKRE KARŞI ÇIKIYORSAK, BUNUN DOĞRU ALTERNATİFİNİ DE BULMALIYIZ. BULAMIYORSAK, EN DOĞRUYA YAKINI ÜZERİNDE, PROBLEMLİ SORUNLARA ÇARELER ARAMALIYIZ. Peki, ne yapacağız, Kur’an ı Arapçasından mı okumalıyız? Okursak, karşımıza çok daha büyük bir sorun çıkıyor. Biz Arapça bilmiyoruz, okumasını öğrensek de anlamını bilmiyoruz. Tüm topluma, herkes Arapça öğrenmelidir diyemeyiz, bu mümkün değil. Örneğin herkez İngilizce öğrenmek istiyor, ama ülkenin kaçta kaçı İngilizce biliyor çok istemesine rağmen. Belki azınlık bir kısım insan için mümkün. Ya çoğunluk, diğer insanlar için durum ne olacak? Bu durumda Allah ın tebliğini, bizler direk olarak Allah dan almamız hiç mümkün olamayacak. ALLAH IN EMİRLERİNİ, TEBLİĞİNİ, BİR BAŞKASINDAN ALMA YOLUNU SEÇERSEK, YA DOĞRU BİLGİYİ BİZLERE VERMEDİYSE. ONUN HATASINI DA BİZLER TEKRAR ETMİŞ VE YOLDAN SAPMIŞ OLMAZ MIYIZ? BU DÜŞÜNCE ZATEN, KUR’AN DAN İMTİHAN OLUŞUMUZ MANTIĞINA AYKIRIDIR. ANLAMADIĞIMIZ BİR KİTAPTAN, NASIL İMTİHAN OLURUZ.

Bu durumda bu düşüncenin, doğru olduğunu söyleyemeyiz. Şükürler olsun ki, Atatürk bizlerin Kur’an dan haberdar olmamız için, Kur’an ı tercüme ettirmiş, Rahmetli Elmalı Hamdi Yazır a. Onun sayesinde, din adına Kur’an dan bazı gerçekleri apaçık gördük ve bu konuda düşüncelerimiz netleşti ve korkmadan konuşabiliyoruz. Eğer Kur’an ın bazı gerçeklerinden haberdar olmasaydık, düşüncelerimizi netleştiremezdik. Kur’an dan gördük ki, Allah bizlere gönderdiği kitabı, anlayabilmemiz için kolaylaştırdığını, birçok kez yemin ederek söylüyor. AYETLER ÜZERİNDE DÜŞÜNMEMİZ GEREKTİĞİ KONUSUNDAN DA, ÖNEMLE BAHSEDİYOR. Daha da ileri giderek, çok önemli bir noktaya değiniyor ve diyor ki Rabbimiz; BİZ HERŞEYDEN NİCE ÖRNEKLERİ, ÖZELLİKLE DEĞİŞİK İFADELERLE VERDİK Kİ ANLAYASINIZ, ALDANMAYASINIZ.

Allah Kur’an da, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazla yük yüklemem, diye açıkça bizlere bildiriyor. Yine başka bir ayetinde de, O halde gücünüzün yeteceği ölçüde, Allah dan korkun ve sakının diyor. Çok daha dikkat çekici bir bilgi veriyor Allah ve bakın ne diyor.

Tevbe 115: Doğru yola ilettikten sonra, SAKINACAKLARI ŞEYLERİ KENDİLERİNE APAÇIK BİLDİRMEDİKÇE, Allah bir toplumu saptıracak değildir. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. (Diyanet meali)

Bakar mısınız lütfen, Allah ne diyor. Bizlere doğru yolu gösterdikten sonra, SAKINACAKLARI ŞEYLERİ BİZLERE APAÇIK BİLDİRMEDİKÇE, ASLA SORUMLU TUTUP HESAP SORMAYACAĞINI BİLDİRİYOR. Bu hükmü veren Rabbimiz, sizce başka dile tam çevrilmeyen bir rehber gönderip, bizleri tüm ayetlerden haberdar olmadan, sorumlu tutar mı? Allah Kur'an ı neden Arapça indirdiğini söylüyordu Araplara? Özellikle sizin dilinizde indirdik ki anlayasınız. Diyelim ki bütün Kur’an tercümelerinde, bir konuda yanlış çeviri yapıldı ve herkes de bunu yanlış öğrendi. Siz bu ayetleri okuduktan sonra, Allah bu konuda bizleri sorumlu tutar, diyebilir misiniz? GERÇİ BÖYLE BİR ŞEYİN OLMASI MÜMKÜN DEĞİL, ÇÜNKÜ ALLAH KUR’AN I BEN KORUYORUM DİYOR. ALLAH YALNIZ ARAPÇASINDAN KORUMUYOR KUR’AN I, LÜTFEN BU GERÇEĞİ UNUTMAYALIM. Kur’an ayetinin doğru çevirisini yapmayan, Arapçasından ayeti anlatırken de doğru anlatmayacaktır zaten topluma. Suçlu ve sorumlu olan, doğrusunu bilip de, topluma yanlış bilgi aktarandır. Lütfen bu gerçeği göz ardı etmeyelim. Onun içinde korkmadan anlayarak, bilerek okuyalım ama mutlaka araştıralım. ALLAH İYİ NİYETLE KUR’AN A MÜRACAAT EDENİN, GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇARIM DİYOR. Unutmayın lütfen, geleceği gördüğü için, Allah, her şeyin hesabını önceden yapar, önlemini alır ve kullarını asla zor durumda bırakmaz. ONUN İÇİNDE SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETTİĞİ KUR’AN I, MUTLAKA TÜM KULLARINA ULAŞTIRMANIN DA PLANINI YAPTIĞINI UNUTMAYALIM, kendimizi kuruntuya sokmayalım.

Bu durumda anlamını hiç bilmeden okumanın, Allah ın istediği bir okuma olmadığını, bunun hiçbir mantığı olmadığını da görüyoruz. Bu yöntem bizler için çok daha riskli, çünkü hiç bir bilgiyi kendimiz tebliğ alamıyoruz. Aracısız anlayamıyoruz. Allah Kur’an da bizlerin düşünerek, aklımızı kullanarak doğru bir sonuca ulaşacağımızı özellikle belirtmiş. Anlamını bilmeden nasıl düşünürüz? Peki, bizler bu durumda ne yapmalıyız? Bizlerin yapacağı en önemli konu, Kur’an ın tamamını bir öğrenci misali özümsememiz, Allah bizlerden ne istiyor, önce bunu anlamamız gerekir. EĞER BUNU YAPARSAK, HERHANGİ BİR AYETİ DİLİMİZE ÇEVİRİRKEN, KULLANILMIŞ YANLIŞ BİR KELİMENİN, YANLIŞ TERCÜMENİN HEM YANLIŞLIĞINI FARK EDERİZ, HEM DE DOĞRUSUNU, BİR BAŞKA AYETTE VERİLEN ÖRNEKLERDEN ANLARIZ.

Örnek vermek gerekirse, bazı kişiler Kur’an ı tercüme ederken, kadın söz dinlemezse, erkek hafifçe dövebilir şeklinde ayette bir kelimeyi tercüme etmişler. Bir kısım tercümelerde ise bunun farklı olduğu, dövülme kelimesinin hiç olmadığını görürüz. Peki, bunun hangisi doğru olabilir? Söylediğim gibi, eğer Kur’an ın felsefesini, adalet anlayışını, aynı kelimenin başka bir ayette hangi anlamda kullanıldığını bilirsek, bu ayette geçen kelimenin, kadını dövme olmadığını çok rahatlıkla anlarız. Çünkü Allah işlenen bir suçun cezasını, ya kendisi vereceğini, ya da yargılanma sonucu kanunların verebileceğini söyler. Hiç kimse bir suçun, hem hâkimi hem de uygulayıcısı olamayacağını öğretir Kur’an bizlere. Kişinin kişiyi cezalandıracağına dair, tek bir örnek yoktur Kur’an da.

Yanlış bilgileri, tercümeleri nasıl yine Kur’an ile doğrulayacağımıza dair, bir örnek daha verelim. Allah açıkça, şefaat tümden Allah a aittir, hiçbir şefaatin fayda etmediği o günden sakının diye apaçık hükmünü vermiştir. Bunca açık ayet dururken farklı bir ayette, bazı kişilerin tercümelerinde, bakın Allah bu ayette şefaat yetkisini Allah istediği velilere, âlimlere de veriyor, diye ayeti tercüme etmeye çalışıyorlarsa, elbette bu yanlış tercümeyi, yine Allah ın diğer ayetleri ile düzeltmeli, yanlış olduğunu söylemeliyiz. Allah bir yerde verdiği emrini, diğer ayette tam tersini asla vermez. Bu düşünce Kur’an da çelişki yaratır. Buda bizlerin çok dikkat etmemiz gereken, zorlu imtihanlarımızdan olsa gerek.

Bazı art niyetli kişilerin, dinde ruhban sınıfı yaratarak, kendilerine toplumu bağlamaya çalışan zihniyetin yanlış, tedirgin edici, hatta korkutucu söylemlerine lütfen kanmayınız. Çünkü Allah tüm kullarının anlayamayacağı, her dile tam olarak çevrilmeyen bir rehber gönderip, daha sonrada bizleri asla sorumlu tutmaz. Sorun Kur’an mealinde değil, sorun uslanmaz nefislerimizdedir. Kur’an mealiyle İslam ı anlayamazsınız, onlarda yanlış tercümeler var diyerek, topluma korku salanlar, Kur’an ı tercüme ettikleri yöntemle, Allah ın kitabındaki Arapça metnindeki kelimelere de aynı tahrifatı yapıp, topluma yanlış bilgiler vermektedirler. Böyle insanlardan, anladığımız dilden Kur’an ı akılla, mantıkla ve Allah ın yardımıyla okuyarak ancak kurtulabiliriz. Yoksa bunların tuzaklarından, asla kurtulamayız.

Bu insanların amacı, Kur’an ı doğru anlamak ya da anlatmak değildir, lütfen bu gerçeği unutmayalım. Kur’an ile yalnız iman olmaz diyen zihniyetin asıl amacı, atalarından intikal eden, batıl ve hurafe inançlarının yanlışlığını, Allah ın apaçık ayetlerin üstünü örterek, ortaya çıkmasını engellemek ve hükümranlığını sürdürmektir asıl amaçları. Onun için batıl inançlarını Kur’an a ilave ederek, Kur’an dan kanıt gösterme çabasındalar. Rabbimiz gelecekte olacakları da bildiği için, Kur’an ın üzerinde oynayacakları oyunları sonuçsuz bırakmak adına, birçok konuyu diğer ayetlerinde de özellikle bahsetmiş, açıklamış ve izah etmiş ki, yalan ve iftiracıların foyası meydana çıksın.

TÜM BU BİLGİLER IŞIĞINDA, ŞUNU AÇIKÇA VE GÖNÜL RAHATLIĞIYLA SÖYLEYEBİLİRİZ. ANLAMINI BİLMEDEN OKUDUĞUMUZDA, KUR’AN IN TAMAMINDAN HABERDAR OLAMAYIZ. MEALİNDEN/TERCÜMESİNDEN OKUDUĞUMUZDA, YÜZDE 95–97 SİNDEN DAHA FAZLASINDAN BİLGİ SAHİBİ OLUR VE ANLARIZ. GERİYE KALAN ÇOK AZ KISIM İÇİN NE YAPMALIYIZ. DAHA ÖNCE SÖYLEDİĞİM GİBİ, BUNUDA ANLAMAK BİZLERE DÜŞÜYOR. BU BİZLERİN ZORLU İMTİHANIDIR. İHTİLAFLI, FARKLI ÇEVİRİ OLAN AYETLERDEKİ KONULARIDA, YİNE KUR’AN A DANIŞLARAK, DİĞER AYETLERİ ARAŞTIRARAK ANLAMAYA ÇALIŞMALIYIZ. ÇÜNKÜ ALLAH, BİZ HERŞEYDEN NİCE ÖRNEKLERİ, DEĞİŞİK İFADELERLE VERDİK Kİ ANLAYASINIZ DİYOR. SİZCE HANGİ YOLU İZLEMEMİZ MANTIKLI. YORUM VE KARAR SİZLERİN.

Bizleri tedirgin etmeye çalışan ve özellikle ayetlerde yaptıkları yanlış tercümelerden korkmayın. Çok değerli doğru tercüme yapan yazarlardan, Allah razı olsun. Bunların sayıları gittikçe artıyor. Bizlerde hiç kimseye sonsuz güvenmeden, kendi çabalarımızla, öğrenme azmimizle, yapılan yanlışları fark edebiliriz. Allah boşuna dememiş, Kur’an ı düşünerek okuyan kulumun gönül gözünü açarım diye. Yeter ki Kur’an ı bir bütün olarak anlamaya çalışalım. Allah bizlere yardımcı olacaktır.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


https://www.facebook.com/Kuranadavet1/?ref=aymt_homepage_panel

HALUK GÜMÜŞTABAK/ KUR'AN A DAVET.

BATILDAN UZAK, İSLAMI YAŞAYABİLMEK.

hakyolkuran
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
6 Eylül 2017       Mesaj #36
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Bizler Kur’an dan öyle habersiz konuşuyor ve yaşıyoruz ki, hesabın görüleceği o çetin gün, kendi ellerimizle yaptıklarımız, söylediklerimiz bizlerin şahidi olacaktır. Hiç birimizin, beni bilmem kim kandırdı, ben doğru yoldaydım türünden bahaneler uyduramayacağını, çok açık bir şekilde bizlere Kur’an bildirmiştir.

Allah biz Kur’an ı sizler için kolaylaştırdık ve hiçbir eksik bırakmadık, anlayasınız diye nice örneklerle izah ettik, açıkladık dedikçe, ne yazık ki Allah ın uyarılarının tam tersi sözlere inanmakta hiçbir sakınca görmüyoruz. Bu makalemde de, Allah ın bu konularda yanlış yapanları, nasıl uyardığının, ikaz ettiğinin bir örneğini sizlere hatırlatarak, düşünmenize vesile olmak istiyorum. Bakın Rabbimiz nasıl uyarıyor.

Kıyame 14–15–16–17–18–19: ARTIK İNSAN, KENDİ KENDİNİN ŞAHİDİDİR. İSTERSE ÖZÜRLERİNİ SAYIP DÖKSÜN. (Resulüm!) onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. Şüphesiz onu, toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir. O halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et. SONRA ŞÜPHEN OLMASIN Kİ, ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR. (Diyanet vakfı meali)

Allah ayetinde, bakın ne kadar açık ve net bizlere ne diyor. İNSAN KENDİ KENDİSİNİN ŞAHİDİDİR. Bu sözlerle Allah, ne demek istiyor olabilir? Yani kim ne yaparsa kendi elleriyle, nefsiyle, aklıyla yapar, onun içinde her yaptığımız ve söylediğimiz kayıt altına alınacağından, hiç kimsenin herhangi bir olayda şahide ihtiyacı yoktur, herkes kendi yaptıklarının bizzat kendisi şahididir. Çünkü Allah ne diyordu bir başka ayetinde, yaptıklarınız bir bir kayıt altına alınıyor, mahşer gününü önünüze gelecek.

Devamındaki sözlerde de, istediğiniz kadar pişmanlığınızı, özrünüzü bildirin, beni falan kişi kandırdı, filan kişi beni yanıltı demeniz, asla kabul edilmeyecek diyor. Neden kabul edilmeyeceğini de Kur’an ın diğer ayetlerinden anlıyoruz. Çünkü Allah bizleri bu dünyada imtihan ediyor, hem de yalnız Kur’an dan. Bir kişi, imtihanını hiç kimseye havale edemez, onun bilgileri ışığında imtihanına hazırlanamaz. ASLA ALLAH, KULU ARASINDA HİÇ KİMSEYİ İSTEMİYOR. ELÇİSİNE BİLE, TEBLİĞ ETMEK SANA, HESAP SORMAK BİZE DÜŞER DEDİKTEN SONRA, KULUMLA ARAMDAN ÇEKİL DİYE BİLDİRİYOR. Ayetler üzerinde düşünerek, aklımızı kullanarak Kur’an ın sınırlarını aşmadan, imanımızı yaşamamızı, imtihanımızı vermemizi istiyor Rabbimiz bizlerden. Eğer bizler kendi imtihanımıza, Allah ın hükmettiği Kur’an dan çalışmayıp, beşerin rivayetlerinden çalışmış ve hayatımıza geçirmiş isek, öne süreceğimiz hiçbir bahanenin, asla kabul edilmeyeceğini, apaçık bildiriyor Allah bizlere.

Allah ın gönderdiği vahyi elçisine tebliğ edilirken, bakın nasıl bir uyarıda bulunuyor. Gönderdiğim vahyi aldığında hemen öğrenmeye, aklında tutmaya çalışmak için, sakın acele etme, telaşlanma diyor. Çünkü telaşla, aceleyle bir konu doğru anlaşılmaz. Düşünerek, akıl devreye girdiğinde en doğrusu anlaşılır. Allah bu konuda da bizleri Kur’an da uyarıp, YAVAŞ YAVAŞ, SİNDİRE SİNDİRE ANLAYARAK VE DÜŞÜNEREK KUR’AN I OKUMAMIZI EMREDER. Ayetin devamında, sana ayetleri nasıl okuman gerektiğini anlatacağız, bu bizim görevimiz. Önce ayetleri sakin bir şekil de, sana tebliğden sonra oku. DAHA SONRA HİÇ ŞÜPHEN OLMASIN Kİ, ANLAYAMADIĞIN, ŞÜPHEYE DÜŞTÜĞÜN KONULARI SANA AÇIKLAYACAĞIZ, İZAH EDECEĞİZ. BU AÇIKLAMA İZAH ETME GÖREVİ BİZİMDİR, TELAŞ ETME DİYOR. Bu cümleyi tekrar hatırlatmak istiyorum, çünkü çok önemli.

“SONRA ŞÜPHEN OLMASIN Kİ, ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR.” Demek ki Kur’an ı açıklayan, izah eden Kur’an ın bizzat kendisiymiş. Elbette bu izah ve açıklama, yalnız elçisine değil, tüm kullarına yapılıyor Kur’an da. Çünkü tüm kullarını Allah, Kur’an dan hesaba çekecek. Bir örnek verelim.

Enam 55: Suçluların yolu da açığa çıksın diye, AYETLERİ İŞTE BÖYLE AYRI AYRI AÇIKLARIZ. (Diyanet meali)

Ne yazık ki bizler nefsimiz ağır bastığı için, bu gerçekleri fark edemiyor ve ataların batıl inançlarından vazgeçemiyoruz. Bazı ayetleri ilk okuduğumuzda hemen anlayamayabiliriz. Sanırım Allah ın elçisinin de aynı sorunu yaşamaması için, Allah elçisini uyarıyor ve diyor ki, ANLAYAMADIĞIN, KAVRAYAMADIĞIN BAZI KONULARI, DAHA SONRA GÖNDERECEĞİMİZ AYETLERDE, AYNI KONULARLA İLGİLİ ÖRNEKLER VERECEĞİZ, İZAH EDECEĞİZ. BU BİLGİLERDEN YOLA ÇIKARAK ANLAYACAKSIN. ÇÜNKÜ BİZ AYETLERİ KULLARIM ANLASIN VE HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ KALMASIN DİYE, NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIK DİYORDU DİĞER AYETLERDE. Bunun onlarca örneğini, zaten Kur’an da görebiliyoruz.

ALLAH, AYETLERİMİZİ AÇIKLAMAK BİZLERİN GÖREVİDİR dediği halde, hala Kur’an açık değildir, özet bilgiler vardır dersek, acaba mahşer günü, kendi ellerimizle yaptıklarımız, bizlere şahit olarak önümüze geldiğinde, hangimiz inkâr etmeye çalışabilir, hangimizin inkârı kabul edilir, bunu düşünen var mı aramızda.

Bunca ayetleri gördükten sonra, bizler nasıl olurda sorumlu olduğumuz muhkem ayetleri peygamberimiz açıklamıştır, Kur’an açık değildir, ya da bizlerin anlayamayacağı ayetleri âlimler anlar, ayetleri din ulemaları açıklayabilir deriz. ALLAH IN GÖREVİNİ ÜSTLENENLER Mİ VAR ARAMIZDA? BU KADAR MI KUR’AN DAN UZAKLAŞTIK. ALLAH KUR’AN I AÇIKLAMAK, BİZİM GÖREVİMİZ DİYECEK, BİZLER HALA İNATLA AYETLER AÇIK DEĞİL, KUR’AN KAPALIDIR DEMEYE DEVAM EDECEĞİZ. Bizler yoksa kafamızı, sert bir taşa mı vurduk? Ne dediğimizin farkında mıyız?

Değerli din kardeşlerim. Lütfen Allah ın izah ettiği, açıkladığı Kur’an ın sınırlarını aşmayalım. En garanti yolu izleyelim, riskli ve tehlikelerle dolu yolu değil. Allah ın açıkladıkları, izah ettiklerinin dışında her bilgi batıldır, yanlış olma riski vardır. Allah ın bizzat açıkladığı Kur’an ın ipine sarılalım, yoksa hesap günü, kendi nefsimizin bizzat bizlere yapacağı şahitlikten, kaçacak delilik arayacağız, bunu lütfen unutmayalım.

Üzülmek istemiyorsak, birbirimizi yalnız Kur’an ile uyaralım, emin olmadığımız rivayet ve sanı bilgilerle değil. ALLAH SİZLERİ YALNIZ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM, KUR’AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYORSA, BİZLERİN SORUMLU OLACAĞIMIZ BİLGİLERİN, YALNIZ KUR’AN OLDUĞU, AÇIKÇA BELLİ OLMUYOR MU? SİZ ALLAH A GÜVENMİYOR MUSUNUZ? Karar sizlerin, imtihan sizin imtihanınız.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABA
Son düzenleyen ahmetseydi; 7 Eylül 2017 10:32
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
20 Ekim 2017       Mesaj #37
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu makalemde, sizleri üzerinde düşünmeye davet etmek istediğim konu, HZ. ÂDEM VE EŞİNİN CENNETTEN KOVULMASI KONUSU ÜZERİNE OLACAKTIR. İlginçtir, bizlere Hz. Âdem ve eşinin cennetten kovulmasına sebep olan, Âdem in eşi olduğu anlatılır. Onun içinde FIKIH inancının öğretisinde, kadın aşağılanır ve adeta şeytanla eş tutulur. Bu bilgiler gerçekten doğrumudur? Asla doğru değildir, bu inanç Kur’an a iftiradır.

Önce şunu söylemek isterim. KUR’AN DA ÂDEM İSMİ ÇOKÇA GEÇER, AMA EŞİ OLARAK HAVVA İSMİ ASLA GEÇMEZ, Âdemin eşi olarak bahsedilir Kur’an da. Hz. Âdemin eşi, isim olarak, Havva anamız olduğu konusunda, bizlere anlatılan rivayetlerin tamamı, günümüzde tahrif edilmiş ve bizlerin sorumlu olmadığı, Yahudilerin ellerinde bulunan ve adına Tevrat dedikleri kitapta geçer. Allah ın indirdiği Tevrat a elbette inanıyoruz, ama tahrif edilmiş, Kur’an da bahsedilmeyen, doğruluğundan emin olmadığımız, batıl ve yanlış bilgilerle karıştırılmış olana, asla inanmamız mümkün değil. Çünkü Allah bizleri, Kur’an dan sorumlu tutacağına, açıkça hükmetmiştir.

Hz. Âdemin ve eşinin, Kur’an da anlatılan, şeytan ın sözlerine inanıp, yasaklı ağacın meyvesinden yemesi ve cennetten kovulması konusu üzerinde birlikte düşünelim. Allah geleceği bildiği halde, Hz. Âdemin ve eşinin bu yasağa, nefsinin esiri olarak uymayacağını ve günaha gireceğini bilmiyor olabilir mi? Elbette mümkün değil, biliyordu. Demek ki Allah özellikle buna engel olmayıp, olayların yaşanmasına izin verdiği anlaşılıyor. Çünkü Allah çok affedicidir, bağışlayıcıdır, istese affedebilirdi. Affetmeyip cennetten kovduysa ceza verdiyse, bu kısadan bizler nasıl bir kıssadan hisse çıkarmalıyız, asıl ona bakmalıyız. BU OLAY, İNSANLIĞIN BU DÜNYADA YARATILIŞINA, BANA GÖRE DİKKAT ÇEKİCİ VE DÜŞÜNDÜRÜCÜ BİR ÖRNEKTİR.

Rabbimiz yarattığı insanların, çok önemli özelliğini anlatıyor ve bizleri uyardığını, dikkatimizi çektiğini, bu kıssadan öğreniyoruz. Çünkü Allah ne diyordu? SİZLERİ BU DÜNYADA, KİMLERİN DAHA GÜZEL İŞLER YAPIP YAPAMAYACAĞINI GÖRMEK, YANİ İMTİHAN İÇİN YARATTIM DİYORDU. TABİ İBLİSİNDE İMTİHANIMIZDA, NE DERECE ÖNEMLİ OLDUĞUNU, BU ÖRNEK KISSADAN DAHA İYİ ANLIYORUZ. İşte yaratılışımızın asıl amacı bu. ÂDEM VE EŞİNİN, BİR NEDENLE İNSANLIĞIN BAŞLANGICI OLMASI,( olayların gerçek amacını yalnız Allah bilir) Bu şekilde bizlere, dikkat çekici bir örnekle anlatılıyor.

Yanlış bir inancımıza, önce açıklık getirmek istiyorum. İblis/şeytan, Hz. Âdem in eşini kandırdığı için, cennetten kovulmadılar. Her ikisi de iblisin yalanına, vesvesesine kandılar ve bulundukları cennet bahçesinden çıkartıldılar. BU YANLIŞ BİLGİLER, YAHUDİ İNANÇLARINDAN BİZLERE GEÇMİŞTİR, bunu da hatırlatmak isterim. Bakın bu konuda Kur’an ne diyor.

Araf 19: “Ey Âdem! SEN VE EŞİN cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. FAKAT ŞU AĞACA YAKLAŞMAYIN. Yoksa zalimlerden olursunuz.” (Diyanet meali)

Araf 20: Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: “RABBİNİZ SİZE BU AĞACI ANCAK, MELEK OLMAYASINIZ, YA DA (CENNETTE) EBEDÎ KALACAKLARDAN OLMAYASINIZ DİYE YASAKLADI.” (Diyanet meali)

Araf 21: “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim” diye de onlara yemin etti. (Diyanet meali)

Araf 22: BU SURETLE ONLARI KANDIRARAK YASAĞA SÜRÜKLEDİ. AĞAÇTAN TATTIKLARINDA KENDİLERİNE AVRET YERLERİ GÖRÜNDÜ. DERHAL ÜZERLERİNİ CENNET YAPRAKLARIYLA ÖRTMEYE BAŞLADILAR. Rab’leri onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi. (Diyanet meali)

Araf 23: Dediler ki: “RABBİMİZ! BİZ KENDİMİZE ZULÜM ETTİK. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (Diyanet meali)

Araf 24–25: Allah, dedi ki: “BİRBİRİNİZİN DÜŞMANI OLARAK İNİN(oradan). Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır.” Allah, dedi ki: “ORADA YAŞAYACAKSINIZ, ORADA ÖLECEKSİNİZ VE ORADAN (MAHŞERE) ÇIKARILACAKSINIZ.”(Diyanet meali)

Ne dersiniz, siz bu ayetlerden, yalnız Hz. Âdemin eşinin mi sorumlu olduğunu anladınız, yoksa her ikisinin de bu yanlışı yaptığını ve Allah ın uyarısına uymadığını mı anladınız? Çok açıktır ki, Allah ın uyarısına uymayan, hem Hz. Âdem, hem de eşi. Ama bugün İslam topluluğunun neredeyse büyük çoğunluğu, Hz. Âdemin eşinin, Hz. Âdem i kandırdığına inanır. YANİ İNANÇLARIMIZ NE YAZIK Kİ, YAHUDİLEŞTİRİLMİŞ, AMA BUNUN FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. İLGİNÇTİR, YAHUDİ İNANÇLARI, PEYGAMBERİMİZİN ADI KULLANILARAK, ONUN HADİSLERİ/SÖZLERİ DİYE DİNE SOKULMAYA ÇALIŞILMIŞTIR.

Sizce Hz. Âdem ve eşi nereden indirildi? Cennet neredeydi? Çünkü ayette, birbirinize düşman olarak inin ya da çıkın oradan diyor. Bu konuda birçok şey anlatılıyor, nereden indirildiği konusunda. Ben söylenenlerle sizin kafanızı karıştırmak istemiyorum. Allah ın Kur’an da, açıkladıkları bilgiler doğrultusunda konuyu anlamak ve konuşmak, bizleri daha doğruya ulaştıracağına inanıyorum.

Hz. Âdem ve eşinin nereden indirildiğinden çok, nasıl ve nerede yaratıldığı ve daha sonra hesabın görülmesi için, nerede tekrar canlandırılacağımız önemli. Âdem ve eşinin, cennet bahçesi, yani eşi benzeri olmayan bir mekândan çıkartıldıkları anlaşılıyor. Hatırlayınız Cebrail in Peygamberimize vahiy getirdiğini anlattığı Necm 13. ayette, “YEMİN OLSUN Kİ ONU BİR BAŞKA İNİŞTE DE GÖRMÜŞTÜ.” Diye geçer. Cebrail nereden iniyor olabilir, herhalde gökyüzünden olmasa gerek. Allah cenneti tarif ederken, bizlerin bu dünyada çok hoşumuza giden, hatta hayallerimizi süsleyen sözlerle anlatır ve derki;” ALLAH ONLARI, ALTLARINDAN IRMAKLAR AKAN CENNETLERLE MÜKÂFATLANDIRMIŞTIR.” Bizler yaşadığımız dünyada, böyle benzeri bir yere gelince, çok mutlu oluruz ve adeta ayrılmak istemeyiz. Cennet gibi yer deriz, hiç cenneti görmediğimiz halde.

Bakara 34. ayette Allah meleklere, Âdem e secde edin dediğinde, iblis hariç melekler secde etmişti hatırlayınız. Tam bu esnada sizlerin düşünmesini istediğim bir konu var. Hz. Âdem cennetteyken, topraktan, balçıktan yaratılmamış mıydı? Yaratılmıştı. Çünkü iblis ben ateşten yaratıldım, Âdem ise çamurdan yaratıldı, ben ondan üstünüm demişti ve secde etmemişti. Bu durumda Etten, kemikten oluşan Hz. Âdemin, cennette olduğu zamanda bizler gibiydi. Bu durumda farklı bir âlemde, mekânda olması mümkün mü sizce? Çok özel bir yerden/cennetten çıkartıldıkları belli, bu belirtilmiş.

Araf 24 ve 25. ayette Allah, İNDİRDİĞİ YERDE YAŞAYACAKLARINI, BURADA ÖLECEKLERİNİ VE ÇOK İLGİNÇTİR, BURADA DİRİLTİLEREK, MAHŞER GÜNÜ HESABA ÇEKİLECEĞİMİZİ SÖYLÜYOR AYETTE. Tabi bu dünyada, hesap görüldükten sonrada, Allah ın özellikle hazırladığı cennet ve cehenneme, farklı bir âleme göndereceğine dair bir bilgi yok. BU DURUMDA HER ŞEY BU DÜNYADA GERÇEKLEŞECEK DİYEBİLİR MİYİZ? Doğrusunu Allah bilir.

Dikkat çekici olan bilgi ise, Hz. Âdem ve eşinin yasaklı meyveden yediklerinde, cinsel bölgelerinin göründüğü bilgisidir. Demek ki normalde görünmez bir durumdalar ki, bunu söylüyor. TIPKI BUGÜN, MELEKLERİN VE CİNLERİN ARAMIZDAKİ DURUMU GİBİ. Bizler günümüzde Allah ve meleklerinden bahsederken, onların gökyüzünde olduğunu düşünürüz. Peki, bu bilgiyi bize Kur’an mı verdi? Elbette hayır. Hatırlayınız, her birimizin yanında, iki meleğin her zaman bizimle beraber olduğunu ve yaptıklarımızı kaydettiğini söyler Kur’an. Bu durumda onların başka bir âlemde olduklarını düşünmemiz, ne kadar doğru olur? HATTA CİNLER ÂLEMİNİN DE, BU DÜNYADA YAŞADIĞINI VE ARAMIZDA BİR ENGEL OLDUĞUNU, BİZİM ONLARI GÖREMEDİĞİMİZİ SÖYLEYEN, YİNE KUR’AN DEĞİL Mİ?

Bildiğiniz gibi Hz. Âdemin ve eşinin topraktan, balçıktan bu dünyada yaratıldığı çok açık bir şekilde anlatılır Kur’an da. İblisinde bu dünyada olduğunu Kur’an dan biliyoruz. Bizlere her an vesvese vererek aldatarak, tuzaklar kuracağı bilgisi de var Kur’an da. Araf suresi 25. ayette ne diyordu tekrar hatırlayalım.

“Allah, dedi ki: “ORADA YAŞAYACAKSINIZ, ORADA ÖLECEKSİNİZ VE ORADAN (MAHŞERE) ÇIKARILACAKSINIZ.”(Diyanet meali)

NE DERSİNİZ, SİZCE HER ŞEY BU DÜNYADA GERÇEKLEŞECEK, HESAP BU DÜNYADA GÖRÜLECEK, DEMİYOR MU ALLAH? Cenneti ve cehennemide, bu dünyanın dışında aramamız sizce doğrumu? Ben Allah ın ayetlerinden anladıklarımı yazdım, doğrusunu Rabbim bilir. Yanlışlarımdan dolayı, Rabbimin affına sığınırım.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/?ref=aymt_homepage_panel
HALUK GÜMÜŞTABAK/ KUR'AN A DAVET.
BATILDAN UZAK, İSLAMI YAŞAYABİLMEK.
hakyolkuran
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
7 Kasım 2017       Mesaj #38
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Kur’an ayetlerinin ne anlattığını, ameli ibadetlerimizi nasıl yerine getireceğimizi, Kur’an dan öğrenemez miyiz? Aslında böyle bir soruyu sormaktan utanıyorum. Çünkü bunun tersini düşünmek, Allah a ve kitabına saygısızlıktır. Düşünebiliyor musunuz, benzer bir soruyu, herhangi bir konuda kitap yazmış bir yazara yöneltsek ve desek ki, senin kitabında bahsettiğin bazı konuların açıklaması, izahı kitabında yok, gereken tüm bilgileri alamadık. Bu konuların anlaşılması için başka kaynaklara da ihtiyaç var desek, inanın yazar çok üzülür ve şöyle düşünür. “DEMEK Kİ KİTABIMI YAZARKEN BAŞARILI OLAMAMIŞIM, AMACIMA ULAŞAMAMIŞIM”. Ne yazık ki bu soruyu sorup, doğru cevabı hepimiz bulmalıyız, çünkü Kur’an ne yazık ki, tek başına anlaşılması mümkün olmayan, her sorumuza cevap vermeyen bir kitap ilan edildi, bazı kişiler tarafından.

Lütfen hatırlayınız, Allah sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diyordu, ama bizler çok önemli olan ameli ibadetlerimizin açıklamasını ve nasıl yerine getireceğimiz konularının Kur’an da olmadığını söylüyoruz. Buna nasıl inanırız, hiç mi düşünmüyoruz? Bunu kabul edersek, Allah yarattığı kullarına, uyarılarını, ikazlarını anlatamıyor, izah edemiyor demek anlamına gelir ki, buna inanan bir insan, Allah a çok büyük saygısızlık yapmış demektir. NEDEN ALLAH, BİZLERİN YERİNE GETİRMEMİZİ İSTEDİĞİ KONULARIN, GEREKEN KADARINI AÇIKLAMASIN KUR’AN DA VERMESİN, BUNUN MANTIKLA, AKILLA, KUR’AN İLE İZAHINI YAPABİLECEK VAR MI ARAMIZDA? Allah yeni doğan bir bebeğin, iki yıl anne sütünü emmesi gerektiğini Kur’an da yazacak, ama Allah a karşı kulluk görevlerimizi yerine getirmemiz ve ibadetlerimiz konusunda gereken açıklamayı yapmayacak öyle mi?

BİR ÖĞRETMEN SİZCE, ÖĞRENCİSİNE GEREKEN BİLGİYİ, GEREKTİĞİ ÖLÇÜDE VERMEDEN, İMTİHAN EDİP SORU SORAR MI? SORMAZ DİYORSANIZ, LÜTFEN AKLA VE MANTIĞA UYMAYAN BİR İSNATTA ALLAH A BULUNMAYALIM. İNANIN HESAP GÜNÜ, ŞAŞKINA DÖNENLERİN SAFINDA BULURUZ KENDİMİZİ.

Kur’an a baktığımızda, böyle bir şeyin asla olamayacağını, Kur’an ın anlaşılması için, nice örneklerle izah edildiğini, kolaylaştırıldığını onlarca ayetinde Allah bizlere bildiriyor. Eğer Kur’an ın okunduğunda anlaşılmasının mümkün olmadığına inanırsak, bu konuda Allah ın Kur’an ı anlaşılacak bir şekilde gönderdim dediği onlarca ayetini inkâr etmiş oluruz. O zamanda Müslüman olduğumuzu söylememizin, hiçbir anlamı kalmaz. Bazı kardeşlerimiz ise şöyle bir savunma yapıyorlar ve diyorlar ki;

“KUR'AN İTİKAT İMAN İÇİN YETERLİDİR, AMELİ YÖNDEN PEYGAMBERİN AÇIKLAMALARI GEREKMEKTEDİR. YOKSA KİMSE HACCINI YERİNE GETİREMEZ, NAMAZINI KILAMAZ, ORUCUNU TUTAMAZ, ZEKÂTINI VEREMEZ.”

Bir an bu söylediklerini doğru kabul edelim. Eğer doğru kabul edersek, Allah ın Kur’an ın ipine sarılın, o sizi en doğruya ulaştıracaktır hükmü askıda kalır. Çünkü Allah ne diyordu, Kur’an da biz her konuda nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız, sizi Kur’an dan hesaba çekeceğim. Yine Kur’an, dinde ruhban sınıfı olmadığını, sakın veliler edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek yardım istenecek veliniz yalnız benim ayetlerine de inanmamış oluruz. Eğer yukarıdaki sözlere, düşünceye inanırsak, bizler Allah a karşı kulluk görevimizi nasıl yerine getireceğimizi Kur’an dan öğrenmemiz mümkün olmaz. NAMAZIMIZI KURANA GÖRE KILAMIYOR, ZEKÂTIMIZI KUR’AN A GÖRE VEREMİYORSAK, BİZLERİ İMAN ADINA YÖNLENDİRECEK BAŞKA KAYNAKLARIN OLMASI GEREKİR Kİ, BUDA KUR’AN IN KARŞISINA YA DA YANINA KOYMAMIZ GEREKEN KİTAPLAR VAR DEMEKTİR.

Hatırlayınız, Allah ne diyordu? “Hadi bir benzerini getirin bakalım.” Bir benzerini bırakın, Kur’an da açıklanmayan çok önemli konuların açıklandığı, izah edildiği kitaplardan bahsediyoruz. Böyle kitaplar eğer varsa, Kur’an ı hiç kimse okumaz. Daha açık, izah edilen kitapları okumak daha akıllıca olmaz mı bu durumda. Bakın bu düşünceye inandığımızda, nasılda toplumu Kur’an dan uzaklaştırıyoruz.

Bu konuda düşünmeye devam edelim. Diyelim ki, peygamberimizin hadisleri olmasaydı, söyledikleri gibi namazımızı kılamazdık, orucumuzu tutamazdık, hacca gidemez gerekenleri doğru yerine getiremezdik diye düşünelim. Peki, peygamberimizin döneminden kayda alınmış, bu bilgileri izah ettiği, açıkladığı kitaplar nerede? Bırakın peygamberimizden bugüne ulaşan kitapların olmamasını, zaten Allah ın elçisi böyle yanlış bir düşünceyi asla kabul etmediği için, din ve iman adına hiçbir bilgiyi Kur’an hariç kayda aldırmamış yazdırmamıştır. PEYGAMBERİMİZDEN GÜNÜMÜZE ULAŞMIŞ KUR’AN DIŞINDAN HİÇBİR KAYNAK KİTAP YOKTUR. Hatırlayınız lütfen, bugün hadislerin tamamı, bir rivayete göre diye başlar ve bir kişinin düşünceleri ve sözleriyle nakledilir. İnancımızı sizce böylemi yaşamamızı isterdi Yaradan?

Çok daha ilginci, dört halifenin de böyle bir düşüncesinin olmadığının kanıtı olarak, onların döneminde bile Kur’an dışından bunlarda peygamberimizin sözlerdir diye herhangi bir sözün yazılması, nakledilmesi yasaktı, çünkü Allah ın resulü yasaklamıştı. Bu dönemde de asla kayda alınmış, bahsedilen bilgilerin yazıldığı bir kitap yoktur.

Bu durumda şöyle bir soru geliyor akla. Madem bizler nasıl namaz kılacağımızı, oruç tutacağımızı, zekat vereceğimizi Kur’an dan öğrenemiyoruz, neden bu ibadetlerimizi yerine getireceğimiz bilgileri, Allah ın elçisi Kur’an ın yanında kayda aldırıp bizlere iletmemiş? Şöyle düşünebilir misiniz, PEYGAMBERİMİZ BUNU DÜŞÜNEMEMİŞ, DÖRT HALİFENİN DE AKLINA GELMEMİŞ, AMA YAKLAŞIK 200 YIL SONRA BİRİLERİNİN AKLINA GELEREK, PEYGAMBERİMİZİN BU KONULARDAKİ SÖZLERİNİ/HADİSLERİNİ TOPLAMIŞ VE BİZLERİN İMANLARINI KURTARMIŞ. ÇOK ŞÜKÜR ONLARIN SAYESİNDE NAMAZIMIZI KILIYOR VE ZEKÂTIMIZI DOĞRU VERİYORUZ. Öylemi din kardeşlerim. Bizler buna mı inanıyoruz?

Lütfen batıl ve yanlış inançlarımızı aklamak adına aklı ve Kur’an ı devre dışı bırakmayalım, mahşer günü ne Allah ın nede Resulünün yüzüne bakamayız. Allah ın elçisi, özellikle Allah tarafından, ne Hıristiyanların nede Yahudilerin arasından değil, ÜMMİ toplumun içinden seçilmiştir. ÜMMİ söyledikleri gibi okuma yazma bilmeyen değil, hiçbir dini inanca tabi olmayandı. Bunu Kur’an birçok ayetinde izah ediyor, tabi anlayana anlamak isteyene.

Onun içindir ki, Allah ın resulünün din adına bildiği tek kitap KUR’AN dı. Ne öğrendiyse yalnız Kur’an dan öğrendi. Allah tüm emirlerini Kur’ân ile tebliğ etti ve Kur’an da açıkladı, daha doğrusu bunu Kur’an söylüyor. Anlattıkları gibi, namazın kılınmasını ve diğer ibadetlerin nasıl yerine getirileceğini Kur’an dışından sözlü yolla bildirmedi. Böyle bir bilginin olması da Kur’an a göre mümkün değil. Allah bizleri Kur’an dan sorumlu tutacağına hükmettiyse, onun tüm açıklamasını da Kur’an da yapmadığını nasıl düşünürüz. Akla ve mantığa Kur’an a uymayan bir düşünceyi, nasıl kabul ederiz?

Allah emin olmadığın bilginin sakın ardına düşme, sorumlu tutarım, sizler için kıstas ölçü, rehber yalnız Kur’an dır dedikten sonra, rivayetler yoluyla bizlere ulaşan sözlerle, nasıl olurda imanımıza yön veririz. Karar sizlerin. Allah ın elçisi örnek peygamberimiz, yalnız Kur’an a uymuş ve yalnız Kur’an ile hükmetme emri almıştır. İmtihan sizin imtihanınız, hep birlikte gerçekleri mahşerde göreceğiz. Bir Müslüman a düşen, din kardeşini, yalnız Kur’an ile uyarmak olmalıdır.

PEYGAMBERE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18) Diyanet meali.

BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. (Kehf 56) Diyanet vakfı meali

SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. (Rad 40) Diyanet meali.

BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM. (Ahkaf 9 ) Diyanet meali.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


https://www.facebook.com/Kuranadavet1/?ref=aymt_homepage_panel
HALUK GÜMÜŞTABAK/ KUR'AN A DAVET.
BATILDAN UZAK, İSLAMI YAŞAYABİLMEK.
hakyolkuran
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
7 Şubat 2018       Mesaj #39
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Allah Kur’an da, dikkatimizi özellikle çekmek istediği konuları, sürekli tekrar eder ki gözümüzden kaçırmayalım. Çok fazla tekrar edip dikkatimizi çektiği bir konu vardır ki, oda SIRAT-I MÜSTAKİM ÜZERE OLUN EMRİDİR. Peki, bu sözler ne anlamı geliyor, gelin önce onu anlayalım.

Sırat-ı Müstakim kelime anlamı olarak, EN DOĞRU İSTİKAMET, EN DOĞRU YOL anlamındadır. Bu durumda bizlerin bu uyarılar ışığında, Allah ın bizlerden istediği en doğru, en sağlam yolu seçmemiz gerekir. Peki, bu doğru yolu nereden bulacağız sorusuna, nasıl bir cevap vermeliyiz. Aslında bu sorunun cevabını zaten Kur’an veriyor, birkaç örnek verelim.

Ahzab 2: RABBİNDEN SANA VAHYOLUNANA UY. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (Diyanet meali)

Bakara 5: İşte onlar, RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır. (Diyanet vakfı meali)

Muhammed 2–3: İman edip iyi amel işleyenlerin ve RABBLERİ TARAFINDAN HAK OLARAK MUHAMMED'E İNDİRİLENE İNANANLARIN günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir. Bunun sebebi, İNKÂR EDENLERİN BÂTILA UYMALARI; İNANANLARIN DA RABBLERİNDEN GELEN HAKKA UYMUŞ OLMALARIDIR. İşte Allah, insanlara kendileriyle ilgili durumları böyle örnek vermektedir. (Bayraktar Bayraklı meali)

Ayetlere dikkat ettiyseniz, Allah en doğru yolunun, yani Sırat-ı Müstakim yolunun, yalnız Kur’an a iman etmekten geçtiğini söylüyor. Muhammed suresi 3. ayette ise bu konuya çok dikkat çekici bir örnek veriyor ve diyor ki; Sırat-ı Müstakim yolunun yalnız Kur’an olduğuna inanmayan, ya da Allah ın indirdiği kitabın dışına çıkıp, atalarının inancından vazgeçmeyip, batılı ve hurafeleri de kendilerine yol edinenlerin, Allah ın ayetlerini inkâr etmiş sayılacağını bildiriyor. Gerçek iman edenlerin ise, lütfen bu kısma dikkat edelim, YALNIZ ALLAH IN İNDİRDİĞİ KİTABA, hakkın ta kendisine inanmaları neticesinde, onların günahlarını affettiğini çok açık bir şekilde bizlere bildiriyor. Diğerlerinin yaptığı yanlış, hem Allah ın kitabına inanıp hem de rivayetleri, atalarının inançlarını din kabul edenler olduğunu belirtiyor. İşte Allah ın bizlerden istediği en doğru yol, apaçık ortaya çıkıyor.

Hatırlarsınız, bizler namazlarımızda her gün Fatiha ayetini okurken, şöyle duayı ediyoruz. “Ya Rabbi! Bizi Sırat-ı Müstakim’e ilet, kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna, gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil’’. Eğer bu duamızda samimiysek, dualarımızın Allah katında kabul edilmesini istiyorsak, Allah ın istediği en doğru yolda gidelim. Asla Kur’an ın sınırlarını aşmadan, rivayet ve sanı bilgileri dinin içine karıştırmadan, yani Kur’an ayetinde geçtiği gibi, HAKKA BATIL KARIŞTIRMADAN İMANIMIZI YAŞAMALIYIZ. Sizlere konumuzla ilgili bazı ayet örneklerinden vermek istiyorum. Böylece konu daha iyi anlaşılacaktır.

Ali İmran 51: Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O'na kulluk edin. İŞTE BU DOĞRU YOLDUR. (Diyanet vakfı meali)

Taha 135: Ey Muhammed, de ki: “Herkes beklemektedir, siz de bekleyin. YAKINDA KİMİN DÜZ YOLUN SAHİPLERİ OLDUĞUNU, KİMİN DOĞRU YOLU BULDUĞUNU BİLECEKSİNİZ!” (Diyanet meali)

Müminun 73: Şüphesiz sen onları DOĞRU BİR YOLA ÇAĞIRIYORSUN. (Diyanet meali)

Zuhruf 43: Öyle ise SANA VAHYEDİLENE SIMSIKI SARIL. ŞÜPHESİZ SEN DOĞRU BİR YOL ÜZERESİN. (Diyanet meali)

Nur 46: Yemin olsun, biz açık-seçik bilgiler veren ayetler indirdik. ALLAH, DİLEDİĞİNİ/DİLEYENİ DOSDOĞRU YOLA İLETİYOR. (Yaşar Nuri Öztürk meali)

Bu ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah ın doğru yolunu bizler ancak hurafeye sapmadan Kur’an ile bulacağımız çok açıktır. Bakın Allah elçisine ne diyor. SANA VAHYEDİLENE SIMSIKI SARIL. ŞÜPHESİZ SEN DOĞRU BİR YOL ÜZERESİN. Demek ki Peygamberimizin doğru yolu, Sırat-ı Müstakim yolu yalnız Kur’an mış. Bu durumda bizlerin başka bir yolu daha olabilir mi? Cuma hutbesinde vaaz verirken, dinin iki kaynağı yani iki yolu yöntemi vardır diye anlattılar. Kur’an ve sünnet dediler. İyide Peygamberimizin tek yolu olduğunu Allah söylüyorsa, bizlerin nasıl olurda rivayetlerin oluşturduğu bir yolu daha önümüze getirir ve o yolu da takip ederiz. Bu nasıl bir akıl, nasıl bir iman. Hiç mi Kur’an dan habersiz yaşıyoruz imanımızı? BÖYLE DÜŞÜNEN VE KENDİSİNE BİR DEĞİL İKİ YOL SEÇENLERE ALLAH IN AYETİNİ HATIRLATIRIM.

Zuhruf 5: Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim? (Diyanet vakfı meali)

Çok ilginçtir, Ahkaf suresi 9. ayetinde, Allah elçisine deki onlara diyerek ne diyordu hatırlayalım. “BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” Ama bizler Allah ın resulünün yolundan gittiğimizi söyleyip, bunlarda Peygamberimizin dinde hükümleridir diyerek, kendimize başka bir yol, yöntem oluşturduk, hem de emin olmamızın mümkün olmadığı rivayet ve sanı bilgilerle. Sizce Allah ın elçisi geri dönse günümüze, bizlere bu yaptıklarımıza karşılık ne derdi? Yorum sizlerin, ama şunu söylemek isterim, hiçte güzel şeyler söylemezdi. Belki yüzümüze bile bakmazdı.

Allah ın elçisi Enbiya 45. ayetinde, “BEN SİZİ VAHİYLE UYARIYORUM.” Diye açıkça bildirdiği halde, hala bizler Allah ın vahyinden başka kaynakları yol ediniyorsak, bizler Allah ın yolundan sapmışız demektir. Konumuzla ilgili düşündürücü bir ayet daha hatırlatmak istiyorum.

Şura 13: “DİNİ DOSDOĞRU TUTUN VE ONDA AYRILIĞA DÜŞMEYİN!” diye Nûh’a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve İsâ’ya emrettiğini size de din kıldı. FAKAT SENİN KENDİLERİNİ ÇAĞIRDIĞIN ŞEY (İslâm dini), Allah’a ortak koşanlara ağır geldi. Allah, ona dilediğini seçer. İÇTENLİKLE KENDİNE YÖNELENLERİ DE ONA ULAŞTIRIR. (Diyanet meali)

Bunca açık uyarıları görmezden gelenlere, söz anlatmak mümkün değildir. Çünkü onların batıla inatla yönelmelerinden dolayı, gönül gözleri kördür göremezler. Allah çok açık bir şekilde dini dosdoğru tutun, ayrılığa düşmeyin diyor. Bunca ikazları gördüğümüz halde, hala mezheplere bölünmekte zenginlik vardır diyorsak, biz Allah ın istediği Sırat-ı Müstakim yolundan sapmışız demektir. Peygamberimiz müşrikleri Kur’an a davet ettiğinde, batıl ve hurafe inançlarından ayrılmak istemeyenlere, yalnız Kur’an a iman etmek zor gelmiş. Hatta müşriklerden bir kısmı Kur’an a inanırız ama atalarımızın inançlarından vazgeçmeyiz dediklerini de biliyoruz. Allah ayetinin sonunda, özellikle dikkatimizi çekiyor ve yalnız Allah ın kitabına yönelenleri, doğru yola ulaştırılacağını söylüyor.

Bu konuyla ilgili verecek örnek çok fazla, lütfen Kur’an ı anlayarak ve üzerinde düşünerek okuyalım. Kendi imtihanımızı kendimiz verelim. En doğru yol böyle bulunur, en emin imtihan bu yolla verilir, lütfen unutmayalım.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Son düzenleyen ahmetseydi; 1 Mart 2018 10:01
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
10 Şubat 2018       Mesaj #40
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
İnternette araştırma yaparken, benimde ismimin geçtiği bir yazı okudum. Bu konu hakkında bir çok makalem var, fakat konu o kadar yanlış anlaşılan bir konu ki, İslam toplumu bu düşünce ve inanç yüzünden, Allah ın kitabı Kur’an dan sapmış ve nereye varacağı belli olmayan bir meçhule doğru yol almaktadır. Konu çok önemli olduğu için, tekrar gündeme getirmek istedim. Bakın bir kardeşimiz, “MÜSLÜMAN OLAN HADİSLERE VE SÜNNETE UYMAK ZORUNDADIR” başlığıyla neler söylemiş ve kendisi gibi düşünmeyenleri de neyle itham etmiş.

“Efendim HAZRETİ İSLAM'DA PEYGAMBER EFENDİMİZ HABİBULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM'E onun sünnet ve hadislerine uyulamaz, eğer uyulacak olunursa bu en büyük günah olan şirktir diyorlar ve Hadislere açık açık inanmadıklarını söylüyorlar, hadislerde olan ve hoşlarına gitmeyen, inanamadıkları ne varsa uydurma olduğunu inanılamayacağını söylüyorlar. Evet sahih olmayan hadisler vardır ama sahih olanların yanında onların sayısı pek azdır. Hem sahih olamayan hadisler var diye hadisler bırakılamaz çünkü o zaman ne gusül abdesti, ne abdest alınabilir, ne namaz kılınabilir ne oruç tutulabilir. Hatta HAZRETİ KUR'AN DAHİ OKUNAMAZ, çünkü cünüp biri HAZRETİ KUR'ANI okuyamaz, onu ancak maddi ve manevi temiz olanlar okuyabilir, ayetlerle sabittir. Hadislere inanmıyorum diyenler ve hadislere kafasına göre uydurmadır diyenler istedikleri kadar namaz kılıyorum, iyilikte de ileri gidiyorum desinler, söylediklerinde en ufak bir gerçeklik payı olamaz. Çünkü hadis ve sünnet olmadan ne secdenin nasıl yapılabileceği bilinebilirdi, nede gusülüm nasıl alınacağı. Bu saçmalıkların fikir babaları ise Haluk Gta (Haluk Gümüştabak) Yaşar Nuri Öztürk, Abdulaziz Bayındır, Mustafa İslamoğlu, Zekeriya Beyaz, Süleyman Ateş, Muhammed Nur doğan gibi ZALİM VE USTA SAPTIRICILARDIR. “

Önce şahsıma hitaben söyledikleri zalim ve usta saptırıcı isnatlarını, kendisine iade ediyorum. Allah ın yolundan saptırmaktan, Yüce Rabbime sığınırım. KİMİN SAPTIRICI VE ZALİM, KİMİN EN DOĞRU YOLDA OLDUĞUNU KUR’AN IN HAKEMLİĞİNDE, HUZURU MAHŞERDE HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ. Bizler Kur’an da bahsedilen sünnetin ve hadislerin ne olduğu konusunu doğru anlayamadıysak, bu arkadaşımızın yanlış inancına inanmamız kaçınılmaz olur. Sünnet kelime anlamı olarak, takip edilecek yol demektir. Kur’an da Allah ın bizleri uyardığı ve takip etmemizi istediği tek bir sünnet vardır ki, oda Allah ın sünneti, yani Allah ın kanunları ve takip etmemiz istenen yoludur. ALLAH IN ELÇİSİ DE TEK BİR SÜNNETE UYMUŞTUR, ODA ALLAH IN SÜNNETİ.

Bu bilgi ışığında sizlere sormak istiyorum. Allah ın sünneti ile peygamberimizin sünneti farklı olabilir mi? Bunu söylemek bile akıl dışıdır. Hadis konusuna gelince. Hadis söz, haber anlamındadır. Peygamberimizin hadisleri dendiğinde, peygamberimizin sözleri anlamına gelir. Buradan yola çıkarak konuyu düşünelim. Allah ın elçisi, Allah ın Kur’an da emrettiği sözlerden, bilgilerden başka sözleri din adına söylemiş olabilir mi? Sahih hadisten bahsediliyor. Sahih, şüphe duyulmayacak kadar doğru anlamındadır. Kur’an ın dışından, sorumlu olacağımız sahih, yani şüphe duymadan inanacağımız sözlerin, bilgilerin olabileceğine nasıl inanırız. Kur’an ın bahsetmediği bir bilgiye, nasıl sahih deriz. Karar sizlerin. Halbuki Allah, size indirdiğimiz Kur’an yetmiyor mu, Kur’an dan sonra hangi söze inanacaksınız demiyor muydu?

Bizlerin Kur’an ile bağı kesildiği için, ne yazık ki Kur’an ı din adına referans alamıyoruz. Allah elçisine özellikle, de ki onlara emriyle birçok uyarılarda bulunuyor bizlere. Allah ın resulü ne diyor hatırlayalım.

Ahkaf 9: De ki: “Ben türedi bir peygamber değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Diyanet meali)

Enam 57: De ki: ŞÜPHESİZ BEN RABBİMDEN GELEN APAÇIK BİR DELİLE DAYANIYORUM. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. HÜKÜM ANCAK ALLAH'INDIR. O HAKKI ANLATIR VE O, DOĞRU HÜKÜM VERENLERİN EN HAYIRLISIDIR. (Diyanet vakfı meali)

Buna benzer birçok ayet görebilirsiniz Kur’an dan. Özellikle Allah elçisini devreye sokarak, onun bu şekilde ayeti iletmesini istiyor ve ne diyor. BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” Bu ve buna benzer onlarca ayeti bizler görmezden gelerek, Allah ın elçisini, HÂŞÂ Allah ın dinde ortağı konumuna getiriyor ve Kur’an ın hükmetmediği yüzlerce konuda, hükümler verdiğine inanabiliyoruz. İLGİNÇTİR PEYGAMBERİMİZ, BEN YALNIZ KUR’AN A UYARIM, BENİM GÖREVİM YALNIZ APAÇIK UYARMAKTIR DİYOR, bizler ise öyle şeyler söylüyoruz ki, Kur’an adeta devre dışı kalıyor.

Düşünmenizi istediğim bir konu var. Peygamberimizin hadisleri olmasaydı namazımızı kılamazdık, abdest bile alamazdık, diğer ibadetlerimizi yerine getiremezdik diyen kardeşlerimize sormak istiyorum. Siz peygamberimizin ümmetine, direk kendi sözleriyle hitap eden bir hadisine rastladınız mı? Rastlayamazsınız, çünkü kendisi böyle bir bilgi sağlığında asla kaleme aldırmamıştır. Dikkat edin lütfen, tüm hadisler bir rivayete göre diye başlar ve bir başka kişinin, yine bir başka kişiden duyduğu ya da rivayet ettiği diye anlatılır. Sizce böyle bilgilerle din yaşanır mı? Bu bilgiler olmasaydı ibadetlerimizi yapamazdık dersek, hâşâ Allah ın elçisi yaşadığı dönemde gereği gibi bilgileri kayda aldırmamış anlamı çıkar. Çünkü hadisler peygamberimizin ölümünden yaklaşık 200–250 yıl sonra, toplanmaya başlandığı rivayet edilir.

Hatırlayınız Allah bizleri nasıl uyarıyordu? “SAKIN EMİN OLMADIĞIN BİLGİLERİN ARDI SIRA GİTMEYİN” Bu uyarıyı yapan Rabbimiz, bizleri böyle bilgilere muhtaç bırakır mı? Bu bilgiler olmasaydı Kur’an ı anlayamazdık, Kur’an kapalı kalırdı demek, ALLAHA VE KİTABINA, ELÇİSİNE BÜYÜK SAYGISIZLIKTIR. Allah Kur’an ın sınırlarını aşan, Allah hükmetmediği halde, bunlarda Allah katından dır diyenlere, KAFİR DİYOR HATIRLATIRIM.

Allah SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM diye hükmünü verdiyse ve Kur’an da sorumlu olacağımız ibadetleri de saydıysa, sizce bu ibadetlerimizi nasıl yerine getireceğimizi söylememiş, açıklamamış olabilir mi? Bunu nasıl söyleriz ve inanırız. Lütfen çok değil, biraz düşünelim, yoksa kafirlerin safında, mahşer günü kendimizi buluruz, bunu unutmayalım.

Küçük bir örnek vermek istiyorum. Allah cünüp olduğumuzda, gusül abdesti almanın tarifini yaparken, çok basit ve bizleri hiçbir sorumluluk altına almadan açıklama yapıyor ve diyor ki; ” TERTEMİZ YIKANIN”. Bu açıklamadan tatmin olmayan nefislerimiz, dini zorlaştıran, teferruata boğan beşeri fıkıh inancı, öyle ilaveler yapıyor ve bakın ne diyor. “Toplu iğne kadar kuru kalırsa, abdestiniz geçerli olmaz” diyerek, topluma korku veriyor. İşte Allah ın gusül abdesti tarifi, işte beşerin zorlaştırılmış ve korku salan abdest tarifi, karar sizlerin. Kur’an ın abdestsiz okunamaz düşüncesi, bir ayeti tahrif ederek, toplumu aldatmaktan başka bir şey değildir. Allah ın böyle bir hükmü yoktur. Vakıa suresi 77–78–79–80. ayetlerde, Allah ın katında bulunan saklı ana kitaptan bahsedilir ve şöyle bilgi verilir Kur’an hakkında.

“Doğrusu bu Kitap, SADECE ARINMIŞ OLANLARIN DOKUNABİLECEĞİ, saklı bir Kitap'da mevcutken, Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.”

Buradan da anlıyoruz ki, Allah ın katında bizlerin asla ulaşmayacağı, sadece arınmışlar yani melekler tarafından ulaşabilecekleri bir ana kitaptan, Kur’an ın indirildiği bilgisi veriliyor. Batıl inançlarına kanıt arayanlar, arınmış yani abdest almışlar ancak Kur’an a dokunur diyerek, kendi nefislerini aldatmakta ve Allah ın vermediği bir hükme inanmaktadırlar. İlginçtir bu bilgi doğru olsaydı, Kur’an ı ilk okuyan bir insan, abdest almadan bu bilgiye, uyarıya ulaştığında iş işten geçmiş abdestsiz Kur’an ı okumuş olacaktı. İşte bizler kendi nefsimizde yarattığımız dini, böyle şekillendiriyoruz.

Allah namazımızı nasıl kılacağımızı, orucumuzu nasıl tutacağımızı, Hacca nasıl gidip neler yapacağımızı, zekâtımızı nasıl vereceğimizi, çok basit ve bizlerin anlayacağı şekilde Kur’an da açıklamıştır. Yemin olsun ki bu kitabı, sizler için kolaylaştırdık diyen Allah a inatla, bizler din adına nefsimizin beşeri ilavelerini Kur’an da göremediğimizde, ne yazık ki Kur’an ı eksik görüyoruz. Böyle düşündüğümüzde Allah ın sünnetinden sapıyor, beşerin emin olamayacağımız rivayetlerle oluşturulmuş sünnetine yöneliyoruz. Bununda kolayını, kılıfını bulmuş buda peygamberimizin sünnetidir diyoruz. Böylece peygamberimize de iftira atmış oluyoruz.

Değerli din kardeşlerim, lütfen unutmayalım. Allah ın elçisi, peygamberimiz ÜMMİYDİ. Ümmi kelimesini Kur’an açıklıyor, bizlere bilgi veriyor. Fıkıh inancının anlattığı gibi, ümmi okuma yazma bilmeyen değil, HİÇBİR EHLİ KİTABA TABİ OLMAYAN DEMEKTİR. Yani peygamberimiz ne Yahudi’ydi nede Hıristiyan. Onların inançlarını da bilmezdi. Hatta Allah bakın elçisi için ÜMMİ konusunu bizlerin daha iyi anlayabilmemiz adına nasıl açıklıyor. Elçisine hitaben Şura suresi 52. ayetinde:

“Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık.”

Allah ın elçisi, peygamberimiz din adına daha önce hiç bir bilgisi yoktu ama gerçeklerin arayışı içindeydi. Onun içinde din adına peygamberimiz ne biliyorsa, KUR’AN DAN ÖĞRENMİŞTİR. Bu bilgiden yola çıkarak şunu açıkça söyleyebiliriz. Allah ın elçisinin dine ilave yapmasının, Allah ın açıkladıklarının dışına çıkmasının mümkünü yoktu. Çünkü Allah Kur’an ı anlayasınız, ders alasınız diye, biz nice örneklerle açıkladık diyor. Bizleri doğru yola ulaştıracak nur yalnız Kur’an dır, lütfen unutmayalım. Daha öncede söylediğim gibi, Allah sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim dedikten sonra, Kur’an ı gereği gibi açıklamamasının mümkünü var mı?

Biz Müslümanlar olarak, Allah ın hadislerinden/ayetlerinden başka hiçbir hadise/söze inanamayız, çünkü Allah ın elçisi de yalnız Allah ın hadislerine inanmış ve bizlere yalnız Allah ın hadislerini/ sözlerini/ayetlerini tebliğ etmiştir. Konunun daha iyi anlaşılması adına makaleme, Allah ın elçisine verdiği görev yetki ve sorumluluklarından birkaç ayet örnek vererek, yazıma son vermek istiyorum.

PEYGAMBERE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. (Ankebut 18) Diyanet meali.

BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. (Kehf 56) Diyanet vakfı meali

SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. (Rad 40) Diyanet meali.

BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM. (Ahkaf 9 ) Diyanet meali.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Son düzenleyen ahmetseydi; 1 Mart 2018 10:02

Benzer Konular

5 Ekim 2018 / evo Uzay Bilimleri
25 Kasım 2016 / Hi-LaL Çevre Bilimleri
3 Şubat 2013 / KisukE UraharA Anime Sanatı
26 Ekim 2010 / TAHA Soru-Cevap
24 Aralık 2011 / GüNeSss Soru-Cevap