Arama

İslam Dininde Kibirlilik

Güncelleme: 17 Ocak 2013 Gösterim: 9.982 Cevap: 5
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
20 Temmuz 2011       Mesaj #1
Avatarı yok
Yasaklı
İslam Dininde Kibirlilik

Sponsorlu Bağlantılar
Kibir her iyiliğe engeldir, tevazu,her iyiliğin anahtarıdır.Kibirli değilim diyen, kibirlidir.Asıl düşman içeridedir.Çünkü en büyük düşman,insanın nefsidir.Nefsinin arzularına tabi olanın Allahü Tealaya(C.C) kul olması zordur.Nefs daima kötü şeyleri ister.

Neler Kibre Sebep Olur ve Kibirlide Hangi Kötü Huylar Bulunur?

-İlim: Genelde az çok ilmi olanlar, diğer insanları aşağılayarak hor görür.Kendini de, nimetten sayarak kibirlenir.

İki Hadis-i Şerif Meali:

(Alimim diyen cahildir.) [Taberani]

(Toplantılarda ilimle üstünlük taslayanın gideceği yer,Cehennemdir.) [İbni Mace]

-İbadet: Genelde ibadet edenler, yaptıkları ibadetlerin noksanlıklarına,kabul olup olmadığına bakmadan, ibadet ettiği için büyüklenir.

-Soy: Bize falancalar derler diyerek soyuyla övünür. Bir kimse imansızsa,babası peygamber olsa da, ona faydası olmaz. Nuh aleyhisselamın oğlu Kenan,Adem aleyhisselamın oğlu Kabil, babaları peygamberken, cehennemlik oldu.

Hadis-i Şeriflerde Buyuruldu ki:

(Bir kişi, kötüyse, soyunun üstünlüğü, ahirette ona fayda vermez.) [Taberani]

(Soyuyla övünen, rahmet-i ilahiden uzaktır, Cehennem odunudur.) [Tirmizi]

Soyuyla üstünlük taslayan biri, “Ben falancanın oğlu filanım. Ya sen kimsin?” dedi.Bunun üzerine

Peygamber Efendimiz(s.a.v) Buyurdu ki:

''(Hazret-i Musa’nın yanında iki kişi, soylarıyla övünmeye başladı.Biri ecdadını 9 göbek geriye doğru saydı. Allahü teala(C.C), Hazret-i Musa’ya(a.s),Ona söyle, iftihar ettiği 9 kişi Cehennemdedir. Kendi de onuncusudurdiye vahyetmiştir.)'' [İ. Ahmed]

-Gençlik ve Güzellik: Gençliğiyle,güzelliğiyle gururlananlar olur Bunların geçici ve boş olduğu bilinmelidir.(O gençlik ve güzelliği ben,kendime kendim vermedim) diyerek kibirden sakınılmalıdır.

-Kuvvet: Kimi güçlü kuvvetlidir, pehlivandır, sıktığı taşın suyunu çıkarır.Sanki bu kuvveti, Allahü teala (C.C) değil de, kendisi kendine vermiş gibi,kuvvetiyle büyüklük taslar.

-Servet: Malının çokluğuyla övünenler de olur. Karun gibi nice zenginler,mallarıyla birlikte helak olmuş, Cehenneme gitmiştir. Malla övünmek de, cahilliktir.

-Mevki: Kimi müdürdür, reistir, kraldır, makamıyla övünür.Firavun, Nemrut gibi nice krallar, kibirleri yüzünden Cehenneme gittiler.

-Yakınların çokluğu: Kimi de, yakınlarının,akrabalarının çokluğuyla övünür, onlara güvenir. Benim arkam var der.Allahü tealayı(C.C) bırakıp da, kendi gibi acizlerle övünüp, onlara güvenenin hali kötüdür.

Kibirlideki Kötü Huylardan Bazıları:

-Hıkd: Başkalarına karşı kin ve düşmanlık besler, onlardan nefret eder.

-Gazap: Olaylara tez sinirlenir, öfkesini yenemez, kalb kırar.

-Haset: Sevmediği kimsede bulunan nimetleri kıskanır.

-Riya: İbadetini göstererek sevgi toplamaya çalışır.

-Hicr: Beğenmediği kimselere dargın durur, küser.

-Şematet: Başkasına gelen belaya sevinir.

-Gadr: Verdiği sözde durmaz.

-Ucub: Yaptığı ibadetleri beğenir.

*İmam-ı Gazali hazretleri, Necm suresinin, (Nefsinizi tezkiye etmeyin) meâlindeki 32. âyet-i kerimesinin tefsirinde,(Bir iyilik yapınca, bunu ben yaptım deme, onu iyilik sanma!Onu iyilik sanmak, kendini beğenmektir)buyurdu.

-Hıyanet: Kendini emin, güvenilir tanıttıktan sonra, o emniyeti bozucu iş yapar.

-Suizan: Mümin kardeşinin kusurlarını araştırır, onun günah işlediğini zanneder.Kendi ayıplarını görmeyip başkalarının kusurlarıyla meşgul olur.Kibirli Hakkı kabul etmez.

Hazret-i Ebu Bekir(r.a) Buyuruyor ki:

''Kibirden sakının.Topraktan yaratılıp yeniden toprağa dönecek olan bir varlığın kibirlenmesi,bugün var, yarın yok olan bir varlığın kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır.''


Kaynak : Dinimizislam

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
karabagli43 - avatarı
karabagli43
Ziyaretçi
31 Aralık 2011       Mesaj #2
karabagli43 - avatarı
Ziyaretçi
GURUR VE KİBİR
İnsan oğlunun en büyük ruh hastalıklarından birisi,gurur ve kibirdir. İnsanlık var olduğundan beri bu hastalıkta maalesef insanlar arasında vardır. Var olmaya da devam edecektir. Adem’in oğulları arasındaki (Habil ile Kabil’in) olayda gurur ve kibirin sonucu olan kıskançlığın ve fesatlığın neticesidir.Anlayacağınız gurur ve kibir fesat ve kıskançlığı doğurur.
Sponsorlu Bağlantılar
Gurur kelime itibariyle arapca bir kelime olup yanılma ve aldanma manasına gelir. Yani kendi kendimize aldanmadır. Kendimizi aldatmadır. İnsanda gurur manevi bir ruh halidir. Bir hastalıktır. Kibir ise kelime olarak üstünlük taslamak,büyüklük kompleksi, başkalarından kendisini farklı zannetmektir. Kibir de gurur gibi manevi ruhsal bozukluk hastalığıdır.
İşte insanın kendisini,kim olduğunu ve nerede bulunması gereğini,toplum içerisindeki mevki ve konumunu tayin edemeyişi, netice olarak kendisini gereğinden üstün görmesi dir.
Gurur ve kibir hastalığının böyle kişilerde hat safhada olduğunu gözlememiz yanlış olmayacaktır. Böyle hastalığa düçar olanlar inanışımıza göre iflah olmazlar. Çünkü bu kur’anın emridir. Kur’an gurur ve kibiri rettetmiştir.
Kişilerin bulunduğu mevkiler, zenginlik, soy sop bağnazlığı, başkaları ile olan münasebetleri, kendisinden büyük olan ve küçük olanlara karşı olan tavırları, başkalarının kendisinden daha ileride oluşu, üstün vasıf ve hasletlere sahipliği o kişi üzerinde bir nevi aşağılık kompleksi yaratarak gurur ve kibir hastalığının nüksetmesine (başlamasına) zemin hazırlar.
Gurur ve kibir hastalığı taşıyan kişide, tıp ilmindeki diğer hastalıklarda olduğu gibi sari bir hastalığı olan zamanında tedavi edilmese başka hastalıklara davetiye çıkardığı gibi, gurur ve kibir hastasında da diğer bazı yan hastalıklar görülür. Mesela aşağılık kompleksi gelişir. Bu da bir nevi ruhsal bozukluktur.Aşağılık kompleksine kapılan kişide bakarsanız kendisini başkalarından üstün görme ve kıskançlık sendromunu ortaya çıkarır.
Çağımız böyle ruhsal hastalıklı kişilerle doludur. Çevremize baktığımız zaman,etrafımızda ve hatta yakınlarımız arasında dahi böylelerini görebiliriz. Çünkü böyleleri kimseyi beğenmez,onlar her şeyin iyisini bilir. Cahildirler ama bilenlerle yarışırlar. Doğru ile yanlışı ayırt edemezler. Kendi bilgi ve görüşlerinin doğruluğunu yanlışta olsa bile bile kabul ettirmeye çalışırlar.
Gurur ve kibir hastası kişiler alkışlanmayı, başkaları tarafından yağlanmayı, gaza getirilmeyi hülasa poh poh lanmayı severler, alaya alındıklarının farkına bile varmayarak gurur ve kibire kapılırlar.
Toplumumuzda böyle kişiler çok tehlikeli tiplerdir. İnsana bahşedilen her şey bir emanettir. Vücudumuz, aklımız, et ve kemik oluşumuz, yiyip içme hasletimiz, çalışma ihtiyacımız ve neslin devamı için öngörülen iç güdüler birer emanettir. Kur’an bütün üstünlük, büyüklük ve çok bilmişlik (ükalalık) vasıflarını kabul etmemiştir.
İnsanlar bu gibi kötü haslet ve alışkanlıklarından sıyrılmaları için kendilerinin bir hiç olduklarını bilmeleri gerekir. Kişi devamlı olarak kendisi ile hesaplaşmalı, nefis mücadelesi yapmalıdır.Her insanın kendisine has özellikleri olduğunu kabul etmelidir.Hiç kimsenin başkasından üstünlüğü ve büyüklüğü yoktur. Büyüklük ve üstünlük ancak akıl yoluyla elde edilen iman, bilgi, sevgi ve saygı ve hoş görü ile olur.
Kibirli olmayalım. Gurura kapılıp başkalarını hakir görerek gururlanmayalım. Devamlı kendi kendimizi yargılayarak doğruyu ve güzeli kendimize düstur edinelim. Kalp kırmayalım. Tamiri güç olur. Bir gün gelir seninde kalbin kırılabilir. Ortada yalnız kalabilirsin.
Ne demiş büyük ozan YunusMsn Confusedevelim sevilelim,dünya kimseye kalmaz.

Durmuş KARABAĞLI

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
DERUNİ - avatarı
DERUNİ
Ziyaretçi
19 Ocak 2012       Mesaj #3
DERUNİ - avatarı
Ziyaretçi
İslamda Tevazu ve Alçak Gönüllülük

Tevazu Alçakgönüllülük, Kibirlenmenin, büyüklük taslamanın zıttıdır.

Tevazu, beğenilen bir özelliktir. Ancak, sınırı çok iyi ayarlanmalıdır. Kişinin şahsiyetini ortadan kaldıran hafifmeşreplik tevazu değildir. İnsan, büyüklük taslamamakla birlikte, zamanın ve yerin gerektirdiği davranışı göstermelidir. Yoksullar, düşkünler ve çocuklarla ilgilenmek, onların hal ve hatırlarını sormak tevazudur. İnsan, mevkisi ne olursa olsun Allah'ın kulu olduğunu unutmamalıdır.

İslam tevazu'a büyük önem vermiştir. Peygamberimiz bu özelliği hem bizzat üzerinde taşımış, hem de sözleriyle tavsiye etmiştir. Bir gün kendisine bir adam getirilir, gelen şahıs korkudan titremeye başlar. Bunu gören Allah Resulu (a.s.v.) "Sakin ol, ben bir melik değil, Kureyş 'ten, kuru et yiyen bir kadının oğluyum" buyurmuştur.

Tevazu, alçakgönüllü olmak demektir. Böylelerine, mütevazi insan denilir. Tevazu sahipleri kendilerinden aşağıda olanlara küçük muamelesi yapmaz, onları hor ve hakir görmezler. Arkadaşları arasında büyüklük taslamazlar. Vakar ise, ağırbaşlı olmak demektir. Vakur kişiler mevki ve haysiyetlerinin hakkını gereği gibi korumasını bilen insanlardır.

İnsan hem mütevazi, hem vakur olmalıdır. İslam tevazu ve vakar sahibi olmayı teşvik etmekle beraber, bu hususta aşırı gitmeyi yasaklamıştır. Çünkü, tevazuda aşırı gitmek insanı zillet ve meskenete düşürür, herkesin maskarası haline getirir ki bu doğru bir şey değildir. Mütevazi olacak başkalarına karşı alçakgönüllülük gösterecek diye herkesin hakaretine, adice davranışlarına tahammül göstermek, aşağılamalarına razı olmak ahlaki bir fazilet sayılmaz. Vakarda aşırılık ise insanı kibirli yapar.

Kibir : Büyüklenmek, büyüklük taslamak, ululuk iddia etmek, Kendini başkalarından yüksek görerek onları aşağılamak demektir. Kibirli kimsenin kalbi, kendini başkasından üstün görmekle rahat eder.

Oysa insan , diğer insanlarla beraber toplu halde, bir köyde, bir şehirde ve bir cemiyette yaşamak zorunda olan bir canlıdır. Toplumdaki mevkii ne olursa olsun insanların birbirleriyle olan münasebetleri kardeşçe olmalıdır. Karşısındaki insana şefkat ve merhametle, tevazu ve alçakgönüllü olarak davranmalıdır. Kibir ve gururdan sakınmalıdır.

Kibir, Allah'ın yarattığı kullarına yakışmaz. Biz kuluz, kula kulluk yaraşır. Bazı insanlar bir mekan veya mevki sahibi olunca kimseye selam bile vermeye tenezzül etmez. Sanki küçük dağları kendisi yaratmış gibi büyüklenerek, kibirlenerek yürür. Bu, çok çirkin bir davranıştır. Nihayet hepimiz insanız. Ve insanlar arasında üstünlük sadece takva iledir.

"Ne Arabın Aceme, ne Acemin Araba, ne kırmızının siyaha, ne de siyahın kırmızıya bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. Allah'a göre en üstününüz, O'ndan en çok korkanınızdır.

Allah Rasûlü (a.s.v.), insanlar arasındaki eşitliği ne güzel ifade etmişlerdir. Allah'ın halis kullarının yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüdüklerini Kuran-ı Kerim’de haber veriyor ve şöyle buyuruyor: Rahman’ın o kulları ki, onlar yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler, cahiller kendilerine (hoşlanmadıkları bir) laf attıkları zaman, -selâm- derler. (Sözün doğrusunu söyler ve onlarla çatışmazlar.)"

Sevgili Peygamberimiz hadis-i şeriflerinde: "Çalım satarak elbisesini sürükleyen kimseye Allahü Tealâ kıyamet gününde rahmet nazarı ile bakmaz." buyurmuşlardır.

Allah için tevâzu gösterenin Cenab-ı Hak derecesini yükseltir. Büyüklük taslayanları da alçaltır. Allah'ın emrettiği ibadetleri kibir ve gururları sebebiyle yerine getirmeyenlerin yeri cehennemdir. Allahü Tealâ böyleleri hakkında buyuruyor ki: "Bana ibadetten kibirlenip uzaklaşanlar var ya işte onlar hor ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir."

Rasulü Ekrem Efendimiz (a.s.v.): "Cehennemlikleri sizlere haber vereyim mi? Onlar, katı yürekli, malını hayırdan esirgeyen kibirli kimselerdir." buyurmuşlardır.

Mütevazi olmak Allah'ın emridir. İslâm'ın emridir. Allah Rasülü (a.s.v.): "Muhakkak ki Allahü Teala bana sizin mütevazi olmanızı vahyetti. Hiçbir kimse diğerine karşı övünmesin. Ve hiçbir kimse diğerine zülum ve haksızlık etmesin."
Sevgili Peygamberimiz (a.s.v.) büyüklenmekten, hatip geçinmekten ve samimiyetsiz parlak sözlerle halkı aldatmaktan da asla hoşlanmazlardı.

Kibir ve gurur insanın değerini düşüren, ibadetlerini hükümsüz bırakan ve ilahi mükafatlardan mahrum eden kötü bir huydur. Bir müslümanda bulunmaması gereken bir huydur. Peygamberimiz (a.s.v.) bir hadis-i şeriflerinde: "Kalbinde zerre miktarı kibir bulunan kimse cennete giremez" buyurmuşlardır.

Bir cemiyetin huzur ve sükun içinde hayatını devam ettirebilmesi için o cemiyetin fertleri, birbirlerine sevgi, saygı ve kardeşlik duyguları ile sımsıkı bağlanmaları gerekir. Fertlerin birbirlerine karşı kibirli olduğu, herkesin kendini beğenip, başkalarını hakir gördüğü, sevgi bağlarının koptuğu bir cemiyette huzur kalmamış demektir. Eğer mutlu ve huzurlu bir toplumda yaşamak istiyorsak kalplerimizdeki kin, haset, düşmanlık, kıskançlık, kibirlilik gibi kötü huyları çıkarıp atmak zorundayız.

Bunların yerine muhabbet, ahlak, fazilet, adalet ve tevazu gibi güzel huylarla kalplerimizi doldurmak durumundayız. Bu durum aynı zamanda Allah'ın ve Rasulü'nün (a.s.v.) de bizlere kesin ve açık bir emridir.

Tevazu zillet olmadığı gibi, kibir de vakar değildir. Allah Rasulü (a.s.v.) tevazuda mutlak bir ölçü ve denge içindeydi.

Peygamberimiz (a.s.v.) sonsuz bir tevazu ve büyük bir edep sahibi idi. Herkes onu büyüklerden daha büyük görebilir; fakat o şöyle demektedir: "Hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez. O, Sen de mi? diyenlere: Evet, ben de. Eğer Allah rahmeti ile sarıp sarmalamazsa." İşte Allah Rasulü (a.s.v.), bu sözü söyleyecek kadar, tabii, üstün tevazuda salih bir insandı.
Kendisini insanlar arasında bir fert ve bir parça olarak görüyor, sonra da davranışlarını bu anlayışa göre ayarlıyordu.

Zaten bizzat Cenab-ı Hakk da Kur'an diliyle Rasulü (a.s.v.)’a tevazu emretmiyor mu?: "Sana tabi olanlara tevazu kanatlarını indirebildiğin kadar indir."

Allah Resulü (a.s.v.) halka önce kendisi selam verir, büyük küçük kiminle konuşursa bütünüyle ona yönelir, el sıkıştığı zaman elini karşısındakinden evvel çekmez, sadaka verdiğinde sadakayı eliyle fakirin avucuna kor, bir meclise geldiğinde nerede boş yer varsa oraya oturuverirdi. Onu ilk göreni korku alır, fakat görüşüp konuşunca yanından ayrılmak istemezdi.

Allah (C.C.) kötü kalpli, rezil ahlâklı, helal haram bilmeyen, sert mizaçlı, hayır işlerinde yardımda bulunmayan, kendinden başka büyük tanımayan, Allah'ın ayetleri okunurken hiç duymamış gibi böbürlenerek oradan uzaklaşan kimselerin düşmanıdır.

İslam'ın gayesi, insanları birbirleriyle kaynaştırmak, emniyet ve huzur içerisinde hem bu dünyada hem de ahiret aleminde mutluluklarını sağlamaktır.

Kibir ve gurur kabalığın, hamlığın ve yetişmemişliğin bir tezahürüdür.

Tevâzu ise, efendiliğin alameti ve olgunluğun meyvesidir. Gök ekinler dimdik durduğu halde, olgun başağın boynu eğri, yönü toprağa doğrudur. Akıllı ve olgun mü'min de böyle mütevazi ve alçak gönüllü olmalıdır.

Tevâzu sahibi insanları Allah yükseltir. Kibirli insanları Allah alçaltır. Allah Resulü; "Müslüman kardeşine karşı tevâzu gösteren kimseyi Allah yüceltir. Ve ona karşı üstünlük taslayan kimseyi ise alçaltır. buyurmuştur.

Cenab-ı Hak insanı topraktan yaratmıştır. Toprak gibi gönülsüz ve mütevazi olunmalıdır. Madem ki topraktan yaratıldık, ateş gibi yakıcı ve inatçı olmaya gerek yoktur. Bundan dolayı kibir ve gurur kötü huylardandır Bizlerin bu kötü huylardan uzak kalmamız gerekir.



Alıntı
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
6 Mayıs 2012       Mesaj #4
Avatarı yok
Yasaklı
Kibir (Büyüklenmek)

Kibir, kendisini başkasından üstün görmektir. Kibir, kötü huydur ve haramdır. Kibrin aksine tevâzu denir. Tevâzu, kendini başkaları ile bir görmektir. Bu çok iyi bir huydur.Tevâzu sahibi, kendini başkalarından aşağı görmez.

Hadîs-i Şerîflerde Buyuruldu ki,

“Tevâzu eden, helal kazanan, huyu güzel olan, herkese karşı yumuşak olan ve kimseye kötülük yapmayan çok iyi bir insandır.”

“Kibir ve hıyaneti,kul borcu olmayan mümin, hesapsız Cennete girecektir.”

Babaları ve dedeleri ile övünmek, cahillik ve ahmaklıktır. Onların salih olmaları ile övünmemeli, onlar gibi salih olmaya çalışmalıdır.Kadınların çoğu güzellikleri ile kibirlenirler. Hâlbuki, güzellik insanda kalıcı değildir. Genç ve kuvvetli olmakla kibirlenmek de cahilliktir. Gençliğinden, gücünden, kuvvetinden ayrılmayan kimse görülmüş müdür? Geçici olan ve hayvanlarla ortaklaşa bulunan şeylerle kibirlenmek akla uygun değildir.Mal, evlât, mevki ve rütbe ile büyüklenmek ise, insana hiç yakışmaz. Çünkü bunlar kendinde bulunan üstünlükler değil, gelip geçen ve kendinde kalmayan şeylerdir. Bunlar, ahlâksızlarda, kötü kimselerde, hatta kâfirlerde de bulunur.

Tevâzu sahibi olabilmek için; nereden geldiğini, nereye gideceğini bilmek lâzımdır. İnsanoğlu, önceleri hiçbir şey yapamayan, hareket edemeyen bir bebek iken sonraları her an hasta olmak, ölmek korkusuyla yaşar. Nihayet ölecek, çürüyecek, toprak olacaktır. Hayvanlara, böceklere yem olacak, kabir azabı ve kıyamet sıkıntıları çekecektir. Cehennemde sonsuz yanmak korkusu içinde yaşayan kimseye büyüklenmek yakışır mı?

''Eskiden iyilik yaparlardı söylemezlerdi.Sonra hem yapmaya hem de söylemeye başladılar.Şimdi ise yapmıyorlar fakat söylüyorlar.''(Ömer Bin Haris;Rahmetullahi Aleyh)



Kaynak : İslâm Ahlâkı / Sayfa : 48
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
12 Ekim 2012       Mesaj #5
Avatarı yok
Yasaklı
Kibir ve Ucub

Kibir, kendini başkasından üstün göstermek, ucub ise, kendini başkasından üstün bilmektir.Hiç kimsenin bulunmadığı yerde insan ucub sahibi olabilir; fakat kibirli olamaz. Çünkü insan,kimse olmasa da kendini ve işini beğenebilir; fakat kimse olmadığı için, kendini büyük gösteremez, kibirlenemez.Ucub, yaptığı iyi işler sebebiyle kendini beğenmektir. İnsan, kendini beğenince, başkalarından üstün görebilir. Bu üstün görme işi de, kibirdir. Ucubdan kibir doğar.

Örnek: Bir marangoz güzel bir masa yaptı. Bir ressam güzel bir tablo çizdi. Bunlardan birinin, yaptığı eserlere bakıp da beğenmesi, ne maharetli kimseyim, benim gibi kaç kişi çıkar diye övünmesi ucub olur. Eğer yanında başkaları da varsa, bakın bendeniz (!) veya üstadınız neler yapabiliyor diye, büyüklenerek onlara sanatını göstermesi kibir olur. Ucbu onu kibre sürüklemiş oluyor
Kibirden kurtulmak için tevazu sahibi olmaya, ucubdan kurtulmak için de minnet ehli olmaya çalışmalıdır!.Diyelim ki bir kimsenin hitabeti güzeldir. Bundan dolayı kendini beğenir, yani ucbeder.Minnet, nimete kendi eliyle değil, Allahü teâlânın lütfuyla kavuştuğunu düşünmektir.Hitabet güzelliğinin, Cenâb-ı Hakkın bir lütfu olduğunu düşünen, kendini beğenemez.


Hadis-i Şerifte Buyruldu ki:
(''Üç şey insanı felakete götürür: Hasislik, nefse uymak, ucub sahibi olmak.'') [Beyheki]
İnsanı kibre düşüren ucubdur. Ucub ise, ilim, ibâdet, yakınlarının çokluğu gibi sebeplerle kendini beğenmektir. Bunların Allahü teâlânın lütfu olduğunu bilen, ucba düşmez, dolayısıyla kibirlenmez.Bir kimsenin ucub sahibi olup olmadığı bazı alametlerden belli olur.

Ucublu Kimsenin Vasıfları:
1- Kibirlidir,
2- Günahlarını unutur,
3- Allahü teâlânın azabını unutur,
4- Büyüklerden istifade edemez, âlimlerin sohbetinden mahrum kalır,
5- Kimseye danışmaz, istişare etmez.
İslam Alimleri Buyuruyor ki:
''En kötünüz mescidden çıksın denilse, benden önce kapıya çıkan olmaz. Ancak daha hızlı koşan olursa onu bilmem.'' (Malik bin Dinar)

''Başkanlığı, emir vermeyi seven, iflah olmaz.'' (Fudayl bin İyad)

''Kendinden daha kötü kimsenin bulunduğunu zanneden kibirlidir.'' (Bayezid-i Bistami)
Bir Menkıbe:

Beni İsrail’den bir fasığın kötülüğünü duymayan kalmamıştı. Soylu bir âbid de ibâdetiyle şöhret bulmuştu. Kötü kimse, bu âbidin yanından geçerken, (Gideyim, şu âbidin yanına oturayım, belki Allahü teâlâ onun hürmetine beni affeder) diye düşündü. Gidip âbidin yanına oturdu. Âbid ise, üzerinde bulutun gölgelendirdiği bir zat olduğu için, üstünlüğüyle böbürlenip, (Bu fasık, benimle niye oturuyor?) diyerek, oradan kalktı. Fasık da çekip gitti; fakat âbidin üzerindeki bulut, fasıkla beraber gitti. Allahü teâlâ zamanın Peygamberine, (Allah insanların niyetlerine göre muamele eder. Fasığın yaptıklarını iyi niyetinden dolayı affettim. Âbidin yaptıklarını da kibri sebebiyle yok ettim) diye vahyetti. Âbidin, imanlı fasığı hakir, yani aşağı görmesi felaketine sebep oldu.


Kaynak : Dinimizislam ( 11 Ekim 2012)
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
17 Ocak 2013       Mesaj #6
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Kibirlenme ile ilgili ayetler

Böbürlenme, üstünlük ve büyüklük taslayıp insanlara tepeden bakmak dinimizce yasaklanmıştır. Üstünlük yanlızca takva iledir. Bizde sizlere Kuran-ı Azimüşşan'daki kibri kötüleyen ayetleri derledik.

Zümer 72 - Sayfa No: 465
(Onlara: ) “İçinde ebediyen kalıcı kimseler olarak Cehennemin kapılarından girin!” denilir. Artık kibirlenenlerin yeri ne fenâdır!

A‘râf 40 - Sayfa No: 154
Şübhesiz ki âyetlerimizi yalanlayıp, ona karşı kibirlenenler yok mu, onlara gök kapıları açılmaz ve deve, iğne deliğine girinceye kadar (onlar) Cennete giremezler. İşte suçluları (kâfirleri) ise, böyle cezâlandırırız!

A‘râf 146 - Sayfa No: 167
Yeryüzünde haksız yere kibirlenenleri (de) âyetlerimden yakında uzaklaştıracağım. (Onlar) her mu‘cizeyi görseler de (yine) ona îmân etmezler. Hem hidâyet yolunu görseler, onu yol edinmezler. Fakat azgınlığın yolunu görseler, onu (hemen kendilerine) yol edinirler. Bunun sebebi, şübhesiz onların âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kimseler olmalarıdır.

A‘râf 206 - Sayfa No: 175
Muhakkak ki Rabbinin katındakiler (melekler), O’na ibâdet etmekten kibirlenmezler. O’nu tesbîh ederler ve yalnız O’na secde ederler!

Nahl 29 - Sayfa No: 269
Öyle ise içinde ebedî kalıcılar olarak Cehennemin kapılarından girin! Artık kibirlenenlerin kalacakları yer ne kötüdür!

Kehf 35 - Sayfa No: 297
Böylece (kibirle) nefsine zulmedici olarak bağına girdi. “Bunun (bu bağın) ebedî olarak helâk olacağını sanmıyorum” dedi.

Enbiyâ 19 - Sayfa No: 322
Göklerde ve yerde kim varsa O’nun (kulu)dur. O’nun katında bulunan (melek)ler de O’na ibâdet etmekte kibirlenmezler ve yorulmazlar.

Mü’min (Gafir) 27 - Sayfa No: 469
Mûsâ da: “Doğrusu ben hesab gününe inanmayan her kibirli kimseden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz (olan Allah)a sığınırım” dedi.

Mü’min (Gafir) 56 - Sayfa No: 472
Şübhesiz o kimseler ki, kendilerine gelmiş bir delîl olmaksızın Allah’ın âyetleri hakkında mücâdele ederler. Onların sînelerinde, kendisine ulaşamayacakları bir kibirden (sana üstün gelme arzusundan) başka bir şey yoktur. (Sen) hemen Allah’a sığın! Çünki Semî‘ (herşeyi işiten), Basîr (hakkıyla gören) ancak O’dur.

Mü’min (Gafir) 60 - Sayfa No: 473
Rabbiniz buyurdu ki: “Bana duâ edin, size icâbet edeyim (duânıza cevab vereyim)! Şübhesiz benim ibâdetimden (yüz çevirip) kibirlenenler, yakında zelîl olan kimseler olarak Cehenneme gireceklerdir!”

Mü’min (Gafir) 76 - Sayfa No: 474
Orada ebediyen kalıcı kimseler olmak üzere girin Cehennemin kapılarından! İşte kibirlenenlerin kalacakları yer ne kötüdür!

Hacc 8 - Sayfa No: 332
İnsanlardan bazısı ne bir bilgi, ne bir yol gösteren, ne de aydınlatıcı bir kitab olmadan, Allah yolundan saptırmak için (kibirinden) yanını büküp çevirerek, Allah hakkında mücâdele eder. Ona dünyada bir rezillik vardır; kıyâmet günü ise ona o yakıcı azâbı tattıracağız!

Mü’minûn 45 - Sayfa No: 344
Sonra Mûsâ’yı ve kardeşi Hârûn’u, âyetlerimizle ve apaçık bir delil ile Fir‘avun’a ve onun ileri gelenlerine gönderdik, fakat (onlar) kibirlendiler; zâten büyüklük taslayan bir kavim idiler.

Neml 14 - Sayfa No: 377
Kendileri de bunlara (bu mu‘cizelerimize) kat‘î olarak inandıkları hâlde, zulüm ve kibir yüzünden onları inkâr ettiler. Ama bak, o fesad çıkaranların âkıbeti nasıl oldu!

Lokmân (as) 7 - Sayfa No: 410
Kendisine âyetlerimiz okunduğu zaman da, sanki onları işitmemiş, sanki kulaklarında bir ağırlık varmış gibi kibirli bir kimse olarak yüz çevirir. İşte onu (pek) elemli bir azâb ile müjdele!

Lokmân (as) 18 - Sayfa No: 411
“Hem insanlara karşı (kibirlenerek) yüzünü yan çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünki Allah, kendini beğenip çokça övünen kimselerin hiçbirini sevmez.”

Mâide 82 - Sayfa No: 120
Îmân edenlere düşmanlık cihetiyle insanların en şiddetlisi (olarak), elbette yahudileri ve (Allah’a) ortak koşanları bulacaksın! Îmân edenlere sevgi cihetiyle onların en yakını (olarak) da, elbette “Doğrusu biz hristiyanız!” diyenleri bulacaksın! Bu, şübhesiz onların içinde âlimlerin ve (ibâdet ehli) râhiblerin bulunması ve gerçekten onların (hakka tâbi‘ olmakta yahudi ve dinsizlere nisbetle) kibirlenmemelerindendir.
Son düzenleyen _Yağmur_; 18 Ocak 2013 10:51 Sebep: Mevcut içerik kaldırıldı.

Benzer Konular

11 Nisan 2012 / asla_asla_deme Müslümanlık/İslamiyet
22 Kasım 2010 / Daisy-BT Müslümanlık/İslamiyet
23 Ekim 2011 / _Yağmur_ Müslümanlık/İslamiyet
27 Temmuz 2011 / _Yağmur_ Müslümanlık/İslamiyet
15 Temmuz 2011 / _Yağmur_ Müslümanlık/İslamiyet