Silsile-i Aliyye(Yüksek Silsile)
Silsile kelimesi, (Birbirine bağlı, birbiriyle ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra, halka)anlamına gelir. Mürşid-i kâmil yani âlim ve evliya olan zatlar, yetiştirdikleri ve artık başkalarını yetiştirebilecek hale gelen talebelerine, halifelik ve icazet verirler.Sonra onlar da talebe yetiştirip, onlar da yetişen talebelerine böyle icazet verirler.
Böylece, âlimler silsilesi meydana gelir. Bu halka, Peygamber efendimize(s.a.v) kadar ulaşır.Behaeddin-i Buhari, İmam-ı Rabbani, Mevlana Halid-i Bağdadi gibi zatların da içinde bulunduğu silsileye, (Silsile-i aliyye) yani yüksek silsile denmiştir. (Silsilet-üz-zeheb) yani altın silsile de denir.
İslam âlimi yerden ot gibi, mantar gibi bitmez. Hocasız, icazetsiz, âlim olmaz. Mutlaka Resulullaha(s.a.v) dayanan bir silsilesi olur. Mesela, İmam-ı Rabbani ve Abdülkadir-i Geylani hazretleri gibi her Ehl-i sünnet âliminin, Peygamber efendimize kadar bütün hocaları bellidir. Ancak böyle bir zata bağlanılır ve Onun kitapları okunur. Yazdıkları doğru bile olsa, rastgele kimselerin kitapları okunmaz. Böyle bir zat bulamayan, yine böyle yetkili olan, yani silsilesi belli ve icazet sahibi olan bir âlimin yazdığı kitapları okuyarak, onu kendine rehber kabul etmelidir.
Silsile-i Aliyye İsimli Büyük Alimlerin İsimlerini Okumak Faydalı mıdır?
Çok Faydalıdır. Özellikle Şu 3 Faydası Vardır:
1- Feyz gelmesine sebep olur
2- Sıkıntı ve üzüntüyü giderir, ferahlandırır.
3- İhtiyaçların ve isteklerin hâsıl olmasına sebep olur.
Silsile-i Aliyye Büyüklerinin İsimleri;
1- Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi Vesellem)
2- Ebubekr-i Sıddık(r.a)
3- Selman-ı Farisi
4- Kasım Bin Muhammed
5- Cafer-i Sadık
6- Bayezid-i Bistami
7- Ebul Hasan Harkani
8- Ebu Ali Farmedi
9- Yusuf-i Hemedani
10- Abdülhalık-i Goncdüvani
11- Arif-i Rivegeri
12- Mahmud-i Encirfagnevi
13- Ali Ramiteni
14- Muhammed Bâbâ Semmasi
15- Seyyid Emir Gilâl
16- Seyyid Muhammed Behaeddin Buhari
17- Alâüddin-i Attâr
18- Yakub-i Çerhi
19- Ubeydullah-i Ahrâr
20- Kâdi Muhammed Zâhid
21- Derviş Muhammed
22- Hâcegi Muhammed Emkenegi
23- Muhammed Bakibillah
24- İmam-ı Ahmed Rabbani
25- Muhammed Masum Faruki
26- Seyfeddin Faruki
27- Seyyid Nur Muhammed
28- Seyyid Mazhar-ı Can-ı Canan
29- Seyyid Abdullah Dehlevi
30- Mevlana Halid-i Bağdâdi
31- Seyyid Abdullah Şemdini
32- Seyyid Tâhâ-yı Hakkâri
33- Seyyid Muhammed Sâlih
34- Seyyid Sıbgatullah-i Hizâni
35- Seyyid Fehim-i Arvâsi
36- Seyyid Abdülhakim-i Arvâsi
37- Hüseyin Hilmi Işık Efendi
Silsile-i Aliyye ve Peygamberlerin En Üstünü Hz Muhammed(s.a.v)
Peygamber efendimiz (s.a.v), Peygamberlerin en üstünü ve sonuncusudur. Allahü teâlânın yarattığı varlıkların en şereflisi Muhammed aleyhisselâmdır. Her şey O’nun hürmetine yaratıldı. O, Allahü teâlânın resûlü, son peygamberidir. Allahü teâlâ bütün peygamberlerine ismiyle hitâb ettiği hâlde, O’na “Habîbim” (sevgilim) diyerek hitâb etmiştir. Nitekim Allahü teâlâ bir hadîs-i kudsîde: “Sen olmasaydın, hiçbir şeyi yaratmazdım!” buyurdu.
Bütün mahlûkâtı O’nun şerefine yaratmıştır. Allahü teâlâ kullarına râzı olduğu ve beğendiği yolu göstermek için çeşitli kavimlere zaman zaman peygamberler göndermiştir. Muhammed aleyhisselâmı ise son Peygamber olarak bütün insanlara ve cinlere gönderdi. Bunun için Peygamberimize “Hâtem-ün-nebiyyîn” ve “Hâtem-ül-Enbiyâ” denilmiştir.
Her peygamber, kendi zamânında, kendi mekânında, kendi kavminin hepsinden her bakımdan üstündür. Muhammed aleyhisselâm ise, her zamanda, her memlekette, yâni dünyâ yaratıldığı günden kıyâmet kopuncaya kadar, gelmiş ve gelecek bütün varlıkların, her bakımdan en üstünüdür. Hiçbir kimse hiçbir bakımdan O’nun üstünde değildir. Allahü teâlâ her şeyden önce Muhammed aleyhisselâmın nûrunu yarattı. Eshâb-ı kirâmdan Abdullah bin Câbir radıyallahü anh; “Yâ Resûlallah! Allahü teâlâ her şeyden evvel neyi yaratmıştır, bana söyler misin?” deyince, Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Her şeyden evvel senin peygamberinin yâni benim nûrumu kendi nûrundan yarattı. O zaman ne Levh, ne Kalem, ne Cennet, ne Cehennem, ne melek, ne semâ’ (gökyüzü), ne arz (yeryüzü), ne güneş, ne ay, ne insan, ne de cin vardı.”
Âdem aleyhisselâm yaratılınca Arş-ı a’lâda nûr ile yazılmış “Ahmed” ismini gördü. “Yâ Rabbi! Bu nûr nedir?” diye sorunca Allahü teâlâ; “Bu, ismi göklerde Ahmed ve yerlerde Muhammed olan senin zürriyetinden bir peygamberin nûrûdur. Eğer O olmasaydı, seni yaratmazdım.” buyurdu. Âdem aleyhisselâm yaratılınca alnına Muhammed aleyhisselâmın nûru kondu ve o nûr onun alnında parlamaya başladı. Âdem aleyhisselâmdan îtibâren babadan oğula intikal ederek asıl sâhibi Muhammed aleyhisselâma ulaştı.
Muhammed aleyhisselâm hicretten 53 sene evvel Rebîülevvel ayının on ikinci pazartesi gecesi, sabaha karşı, Mekke’de doğdu. Târihçiler, bu günün Mîlâdi sene ile 571 senesinin nisan ayının yirmisine rastladığını söylüyor. Doğmadan birkaç ay önce babası, altı yaşındayken de annesi vefât etti.Bu sebepten Peygamber efendimize Dürr-i Yetîm (yetimlerin incisi) lâkâbı da verilmiştir.
Sekiz yaşına kadar dedesi Abdülmuttalib’in yanında kaldı. Dedesi de vefât edince, amcası Ebû Tâlib O’nu yanına aldı. Yirmi beş yaşındayken Hatîcet-ül Kübrâ ile evlendi. Bu hanımından doğan ilk oğlunun adı Kâsım idi. Bundan dolayı Peygamberimize Ebü’l-Kâsım yâni Kâsım’ın babası da denildi.
Araplarda böyle künye ile anılmak âdetti. Kırk yaşında, bütün insanlara ve cinne peygamber olduğu Allahü teâlâ tarafından bildirildi. Üç sene sonra herkesi îmâna çağırmağa başladı. Elli iki yaşında mîrac vukû buldu. 622 yılında 53 yaşında olduğu hâlde, Mekke’den Medîne’ye hicret etti. Yirmi yedi defâ muhârebe yaptı. 632 (H. 11) senesinde rebîülevvel ayının on ikinci pazartesi günü öğleden evvel 63 yaşında vefât etti.
Kaynak : Dinimizislam
Sponsorlu Bağlantılar
Böylece, âlimler silsilesi meydana gelir. Bu halka, Peygamber efendimize(s.a.v) kadar ulaşır.Behaeddin-i Buhari, İmam-ı Rabbani, Mevlana Halid-i Bağdadi gibi zatların da içinde bulunduğu silsileye, (Silsile-i aliyye) yani yüksek silsile denmiştir. (Silsilet-üz-zeheb) yani altın silsile de denir.
İslam âlimi yerden ot gibi, mantar gibi bitmez. Hocasız, icazetsiz, âlim olmaz. Mutlaka Resulullaha(s.a.v) dayanan bir silsilesi olur. Mesela, İmam-ı Rabbani ve Abdülkadir-i Geylani hazretleri gibi her Ehl-i sünnet âliminin, Peygamber efendimize kadar bütün hocaları bellidir. Ancak böyle bir zata bağlanılır ve Onun kitapları okunur. Yazdıkları doğru bile olsa, rastgele kimselerin kitapları okunmaz. Böyle bir zat bulamayan, yine böyle yetkili olan, yani silsilesi belli ve icazet sahibi olan bir âlimin yazdığı kitapları okuyarak, onu kendine rehber kabul etmelidir.
Silsile-i Aliyye İsimli Büyük Alimlerin İsimlerini Okumak Faydalı mıdır?
Çok Faydalıdır. Özellikle Şu 3 Faydası Vardır:
1- Feyz gelmesine sebep olur
2- Sıkıntı ve üzüntüyü giderir, ferahlandırır.
3- İhtiyaçların ve isteklerin hâsıl olmasına sebep olur.
Silsile-i Aliyye Büyüklerinin İsimleri;
1- Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi Vesellem)
2- Ebubekr-i Sıddık(r.a)
3- Selman-ı Farisi
4- Kasım Bin Muhammed
5- Cafer-i Sadık
6- Bayezid-i Bistami
7- Ebul Hasan Harkani
8- Ebu Ali Farmedi
9- Yusuf-i Hemedani
10- Abdülhalık-i Goncdüvani
11- Arif-i Rivegeri
12- Mahmud-i Encirfagnevi
13- Ali Ramiteni
14- Muhammed Bâbâ Semmasi
15- Seyyid Emir Gilâl
16- Seyyid Muhammed Behaeddin Buhari
17- Alâüddin-i Attâr
18- Yakub-i Çerhi
19- Ubeydullah-i Ahrâr
20- Kâdi Muhammed Zâhid
21- Derviş Muhammed
22- Hâcegi Muhammed Emkenegi
23- Muhammed Bakibillah
24- İmam-ı Ahmed Rabbani
25- Muhammed Masum Faruki
26- Seyfeddin Faruki
27- Seyyid Nur Muhammed
28- Seyyid Mazhar-ı Can-ı Canan
29- Seyyid Abdullah Dehlevi
30- Mevlana Halid-i Bağdâdi
31- Seyyid Abdullah Şemdini
32- Seyyid Tâhâ-yı Hakkâri
33- Seyyid Muhammed Sâlih
34- Seyyid Sıbgatullah-i Hizâni
35- Seyyid Fehim-i Arvâsi
36- Seyyid Abdülhakim-i Arvâsi
37- Hüseyin Hilmi Işık Efendi
Silsile-i Aliyye ve Peygamberlerin En Üstünü Hz Muhammed(s.a.v)
Peygamber efendimiz (s.a.v), Peygamberlerin en üstünü ve sonuncusudur. Allahü teâlânın yarattığı varlıkların en şereflisi Muhammed aleyhisselâmdır. Her şey O’nun hürmetine yaratıldı. O, Allahü teâlânın resûlü, son peygamberidir. Allahü teâlâ bütün peygamberlerine ismiyle hitâb ettiği hâlde, O’na “Habîbim” (sevgilim) diyerek hitâb etmiştir. Nitekim Allahü teâlâ bir hadîs-i kudsîde: “Sen olmasaydın, hiçbir şeyi yaratmazdım!” buyurdu.
Bütün mahlûkâtı O’nun şerefine yaratmıştır. Allahü teâlâ kullarına râzı olduğu ve beğendiği yolu göstermek için çeşitli kavimlere zaman zaman peygamberler göndermiştir. Muhammed aleyhisselâmı ise son Peygamber olarak bütün insanlara ve cinlere gönderdi. Bunun için Peygamberimize “Hâtem-ün-nebiyyîn” ve “Hâtem-ül-Enbiyâ” denilmiştir.
Her peygamber, kendi zamânında, kendi mekânında, kendi kavminin hepsinden her bakımdan üstündür. Muhammed aleyhisselâm ise, her zamanda, her memlekette, yâni dünyâ yaratıldığı günden kıyâmet kopuncaya kadar, gelmiş ve gelecek bütün varlıkların, her bakımdan en üstünüdür. Hiçbir kimse hiçbir bakımdan O’nun üstünde değildir. Allahü teâlâ her şeyden önce Muhammed aleyhisselâmın nûrunu yarattı. Eshâb-ı kirâmdan Abdullah bin Câbir radıyallahü anh; “Yâ Resûlallah! Allahü teâlâ her şeyden evvel neyi yaratmıştır, bana söyler misin?” deyince, Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Her şeyden evvel senin peygamberinin yâni benim nûrumu kendi nûrundan yarattı. O zaman ne Levh, ne Kalem, ne Cennet, ne Cehennem, ne melek, ne semâ’ (gökyüzü), ne arz (yeryüzü), ne güneş, ne ay, ne insan, ne de cin vardı.”
Âdem aleyhisselâm yaratılınca Arş-ı a’lâda nûr ile yazılmış “Ahmed” ismini gördü. “Yâ Rabbi! Bu nûr nedir?” diye sorunca Allahü teâlâ; “Bu, ismi göklerde Ahmed ve yerlerde Muhammed olan senin zürriyetinden bir peygamberin nûrûdur. Eğer O olmasaydı, seni yaratmazdım.” buyurdu. Âdem aleyhisselâm yaratılınca alnına Muhammed aleyhisselâmın nûru kondu ve o nûr onun alnında parlamaya başladı. Âdem aleyhisselâmdan îtibâren babadan oğula intikal ederek asıl sâhibi Muhammed aleyhisselâma ulaştı.
Muhammed aleyhisselâm hicretten 53 sene evvel Rebîülevvel ayının on ikinci pazartesi gecesi, sabaha karşı, Mekke’de doğdu. Târihçiler, bu günün Mîlâdi sene ile 571 senesinin nisan ayının yirmisine rastladığını söylüyor. Doğmadan birkaç ay önce babası, altı yaşındayken de annesi vefât etti.Bu sebepten Peygamber efendimize Dürr-i Yetîm (yetimlerin incisi) lâkâbı da verilmiştir.
Sekiz yaşına kadar dedesi Abdülmuttalib’in yanında kaldı. Dedesi de vefât edince, amcası Ebû Tâlib O’nu yanına aldı. Yirmi beş yaşındayken Hatîcet-ül Kübrâ ile evlendi. Bu hanımından doğan ilk oğlunun adı Kâsım idi. Bundan dolayı Peygamberimize Ebü’l-Kâsım yâni Kâsım’ın babası da denildi.
Araplarda böyle künye ile anılmak âdetti. Kırk yaşında, bütün insanlara ve cinne peygamber olduğu Allahü teâlâ tarafından bildirildi. Üç sene sonra herkesi îmâna çağırmağa başladı. Elli iki yaşında mîrac vukû buldu. 622 yılında 53 yaşında olduğu hâlde, Mekke’den Medîne’ye hicret etti. Yirmi yedi defâ muhârebe yaptı. 632 (H. 11) senesinde rebîülevvel ayının on ikinci pazartesi günü öğleden evvel 63 yaşında vefât etti.
Kaynak : Dinimizislam