Gülben Ergen 25 Nisan 2009 Yazısı
Son zamanlarda fazla okuyamıyorum, fazlaca dinliyorum. Şarkılarda birer ufak kitapcık bana göre, ama bana göre, çünkü içine girince bir şarkının dört dakikaya nasıl da bir hikayeyi sığdırdığını, neler anlattığını… Bir de yorumlayanın sesi ve yüreğinin gücüyle birleşince dinleyene verdiği hazzı alınca bambaşka oluyor.
Neyse, okumayı özlemişim. Okuduğumdan öğrenmeyi, hazmetmeyi, dönüp bir daha okuyup, kendimce sorgulayıp, duraksayıp düşünmeyi özlemişim.
Kaldı ki, okurken ben de bu duyguları harekete geçirmiyorsa o kitap bana ait değildir cinsinden oluyor. Kişisel gelişim kitapları, roman, biyografi her ne ise okuduğum.
Siyah Süt ile ilk kez okuduğum bir yazardır Elif Şafak. Ben bu kadar şen şakrak bir lohusalık dönemi geçirirken, dur bakalım neler hissetmiş bu kadın da, bu kadar bahsedilir ve okunur olmuş bu kitap diye meraktan aldığım bir kitaptır.
Çok sevdim, okurken kendi iç sesimden tamamen olmasa da çok şey paylaştım, bakış açısına, algı farklılıklarına bir hayli şaşırdım ve Siyah Süt'ü sevdiğim kitaplar rafıma kaldırdım. Bazı kadınlar vardır ki ben çizgilerini, söylemlerini, duruşlarını ve ürettiklerini ister istemez göz ucuyla takip ederim. Elif Şafak da bu kitaptan sonra bilinçaltımda yer etmiş olacak ki, nedense ikinci hamileliğini duyduğumda pek bir mutlu oldum ve şimdilerde yani ikinci bebeğini dünyaya getirdikten sonra ne yazacağını merakla bekler oldum..
Bahsettiğim okuma isteğim zaten tavan yapmışken, üzerinde sap sade bir yaprak, al beni diye bağıran pespembe bir kapakla bir kitap her yerde sözü edilen… Hele ismi beni daha da heyecanlandıran AŞK..
Elim karnımda, içimde büyüyen iki bebeğimin tüm ruhumu sardığı günlerdeyim. Hayatımda hep istediğim ama bir türlü doğru zamanı bulamadığım bir albüm yapıp, sırf kalbimin sesiyle okuduğum şarkılardan oluşan albümümü dinleyiciye teslim edip, sonunda 'dinlenme' dönemime gelmişim. Aklım o adına hayran olduğum, pembe kitapta ve o ikinci kez anne olan güzel gözlü kadının acaba neler hissedip neler yazdığında. Ama aklımın diğer yarısı yaşamımdaki olağanüstü değişikliklerde.
Günlerden herhangi bir gün, hafta içi, amaçsız, araçsız, kaygısız bir gün. Oğlumu alıp anneme gidiyorum, mabet gibi anne evi. Bir tepsiyle önüme koyduğu kıymalı ıspanak, yoğurt, bol maydanozlu anne köftesi, çiçekli peçete bir de minik Paşabahçe vazosunda taze menekşeler... Öğlen yemeğimi hazırlamış annem ayağını uzat tembihiyle tepsi kucağımda... Bak Atlas, hep ben mi seni nazlayacağım, annem de beni nasıl da özenerek ağırlıyor edasında yayıla yayıla yemeğimi yerken, anneme en son gittiği filmleri, aldığı cd leri, izlediği dizileri, okuduğu kitapları soruyorum, her zaman ki gibi… İşimle ilgili bilgi almış oluyorum, annemim şahane yorumlarını da dinlemiş oluyorum. Bazen konu komşu, akrabanın da fikirleri eklenirse cabası.
Sıra kitaplara gelince annem demez mi: ‘Elif Şafak'ın son kitabını aldım ama daha başlamadım, bizim Gülten okuyormuş, öyle güzelmiş ki bitmesin diye azar azar okuyormuş o kadar güzelmiş’
Dedim, dedim de haftalardır alamadım şu kitabı, işte gün, işte mekan, işte ortam

Annem şahane kadın, zevkli kadın… Kitabım orada, Atlas birazdan uyanacak ve Fenerbahçe Parkı’na gidecekler annemle. Orada kuşlara simit atacaklar, laleleri koklayacaklar, anneanne- torun 14.00-16.00 arası keyif yapacaklar. Ben annemin evinde yanlızımmmm! Evet planları değiştiriyorum onlara katılmıyorum. Annemin bu duruma ayrıca memnun olacağını biliyorum. Torunuyla yalnız daha mutlu olacaktır, zaten seyrek götürüyorum ona diye haklı sitemleri de var. Hazırlanıp çıkıyorlar, pek mutlular.
Pembe kitap elimde...
Sakin sakin okuyorum, ilk sayfalardan gidişat fena değil…İlerliyorum, kafamda başlıyor benim tilkiler dolanmaya… His! Bana birşeyler söyleyecek bu kitap. Pozisyon değiştiriyorum koltukta. Yetmiyor, sanki iştahım mı açılıyor ya da konfor mu yapmak istiyorum, ortamıma ambiyans mı katmak istiyorum anlamıyorum. Ama mutfağa gidip bitki çayı yapmak en az iki sayfamı alır, boşver! İçtim bile kitabın bana verdiği zevkle. Ayrıca almışsın bir zevk, daha ne üstelersin, çay, mum, tütsü, bir sus oku!.
Cep telefonum çalıyor, gereksiz açmayacağım!
‘İstediğini elde edince şükretmek kolaydır, sufi dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir’
Ayağıma kramp giriyor. Hep olur bu aylarda ya, nasıl bir indirip kaldırıyorsam, ayağımı ‘sus sen de oku’ der gibi kramp ta kaçıyor. İşte benim anladığım kitap. Anne- kadın Elif Şafak, teşekkürler hayatın sana yaşattıklarına, okuduklarına, an a sığdırdıklarına, uykusuzluklarına...
Sayfa 134.
‘Teslim ol, bırak hayat sana rağmen değil, senınle beraber aksın.''Düzenim bozulur,hayatımın altı üstüne gelir '' diye endişe etme.Nerden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını.’
Dörtbuçuk ayı beş gün geçmişim. Zaten kalbim ağzımın içinde atıyor, kulağım zonkluyor bir şeyler oluyor. Ben biliyordum bu kitap vazifeli, içime akıyor adeta.
Ding Dong! Annemler geldiiiii ! Atlas’ım elinde papatyalarla bana doğru koşuyor. Ellerimi ona doğru açarken, kitabı sinsice çantama atıyorum. Annem o edalı ses tonuyla:
‘Sıkılmadın mı evde üç saattir? Hava nasıl güzeldi, gelseydin ya bizimle. Parka tost yedik. Çay içtik’. Ah baharlar açmış, kuşlar ötüyormuş, nasıl da mutlularmış... Bende sessizlik… 135. sayfanın hasreti içindeyim

Annemden beklenen soru: ‘Nasıl kitap? Beğendin mi?’
‘Annee, hani mesela başkasının elinden fil objesi almak uğurludur falan ya, ben de senin evinden kitap alınca tadı bir başka oluyor yaa. Bunu ben alsam da sen yarın yeni alıversen?’
‘Aaa, olur mu canım öyle şey? Burda bırak geldikçe okursun.Gülten de öyle yapıyormuş bitmesin diye’.
(anlıyo kitaba takıldığımı, aklı sıra daha sık gel diyor. Anlıyorum ama: )
Kararlı bir ses tonuyla: ‘Anne biz trafiğe kalmayalım, ancak gideriz. Atlas banyo falan yapar, gecikmeyelim. Kitap da bende kalsın’ Şap- şup, laf karıştırmacalar bir şeyler… Pembe kitap, oğlum ve ben arabadayız. Fecii karlı bir gün feciiiii.!
Hayaller kuruyorum köprüde. Eve varalım, noolur trafik olmasın, yemek, banyo, kremler, heidi masalı seansımız… En geç iki saat sonra yatağımdayım ve kitabım elimde.
İşte benim anladığım kitap. Bitti diye hüzünlendiğim, bu sefer de işaretlemek ve altını çizmek üzere başucumda beni ikinci kez bekleyen kitabım.
Anne- kadın Elif Şafak: ‘Teşekkürler hayatın sana yaşattıklarına, kaynaklarına, ilhamlarına, alt yapına, inançlarına, üslubuna, hayata sığdırdıklarına, tüm uykusuzluklarına…’
Gülben.