Gülben Ergen'in Uzun Yolculuğu... Düzenli ve disiplinli bir şekilde çok çalıştı. Hiç yılmadı. Denedi. Tekrar denedi. Yeniliklere hep açık oldu...
NEDEN VE NASIL BÖYLE BİR NOKTAYA GELDİ?
Düzenli ve disiplinli bir şekilde çok çalıştı. Hiç yılmadı. Denedi. Tekrar denedi. Yeniliklere hep açık oldu. Her albümünün çıkış konserlerinde; uçtu, zıpladı, atladı, dans etti, davul çaldı, her seferinde mutlaka ama mutlaka yeni bir şeylerle izleyici karşısına çıktı.
Hedeflerini iyi belirledi. Adımlarını doğru attı. Marka yönetimini en başından beri profesyonel kaynaklardan yardım alarak yürüttü. (Bugün bile böyle bir kavram bir çok ismin gündeminde yok) Kendisiyle ve nasıl algılandığıyla ilgili ciddi araştırmalar yaptırdı. Sonuçlarını ciddiye aldı. Hatalarını, yanlışlarını görmeye ve düzeltmeye çalıştı. Eleştirileri dikkate aldı.
En önemlisi kariyerine hep uzun soluklu olarak baktı. Kendine “uzun yol” takım arkadaşları seçti. Türkiye'nin kulvarında en yetenekli müzik adamlarından Taşkın Sabah'ı transfer etti. Onu; ekibinin ve hayatının bir parçası yaptı. Hep iyi şarkının peşinde koştu. Aradı, taradı, buldu, çıkardı. Ve değer verdi. Herkese, ekibine, birlikte çalıştığı müzisyenlere, şarkı aldığı sanatçılara.. Memnun etti, sonra da unutmadı. Hal ve hatır sordu. Zor gününde Deniz Seki'nin de yanındaydı, Nihat Odabaşı'nın da...
Ve inat etti, zoru denedi. Şehrazat ve Sezen Aksu'yu ikna etti. Yolculuğuna bu iki büyük ismin desteğiyle başladı, onlarla başarısını pekiştirdi. Bu da yetmedi, inat etmeye devam etti. İyi ya da kötü söylemiş önemli değil, gitti Bülent Ortaçgil ve Mazhar Alanson şarkılarını diskografisine ekledi.
Ve bitmedi. İşin yalnızca iyi şarkı ve albümle değil her şeyiyle bir bütün olduğunu erken fark edip uyguladı. Kliplerine de özen gösterdi; bir gazetenin magazin ekine verdiği "hobi olarak ata biniyorum" gibi günlük ve sıradan bir röportajının fotoğraflarına da... Mesela gitti o fotoğrafları bile Nihat Odabaşı'na çektirdi. "Bunda ne var, bastırır parayı çektirir" diyebilirsiniz. Hayır, efendim Nihat Odabaşı'nı tanırım. İsterseniz önüne dünyanın parasını dökün, Nihat'a istemediği tek kare bir şey çektiremezsiniz. Aynı şekilde Mazhar Alanson ve Bülent Ortaçgil'den de öyle kolay kolay şarkı alamazsınız. Yalnızca huylarına, sularına gitmekle de olmaz. Demek ki gerçekten onları önemsedi ve hayatında olmaları için mücadele etti.
En önemli şeylerden biri daha: Kariyerine, geçmişine ve şarkılarına sahip çıktı. Aslında daha "sabun köpüğü" bir kulvarda durmasına rağmen o hep şarkılarını çok önemsedi ve onlara gözü gibi baktı. Böylelikle neredeyse o kulvarda ilk defa bir ismin, geçmişi diğerlerine göre daha çok hatırlandı. Çünkü hatırladı ve hatırlattı.
Peki ya binlerce fan? Onlar nasıl ortaya çıktı? Nasıl bu kadar ateşli bir noktaya geldi? Yine cevabım aynı. Çünkü ilk günden itibaren onları da çok önemsedi. Ekibinde çalışanlara bizzat talimat verdi. Her gelen mail, raporlar halinde kendisine sunuldu. Hepsini okudu ve neredeyse her birine cevap verdi. Onları örgütledi. Toplantılarına katıldı, iftar yemekleri verdi, halı saha maçları yaptı. Onlarla sıcak ve yakın bir temas kurdu. Ve her seferinde, her konserinde, gittiği her yerde onlara bir selam göndermeyi unutmadı.
Peki bütün bunları yaparken ben de yanında mıydım? Tabi ki hayır. Dışarıdan gözlemlediklerim var. Kendi ağzından anlattıkları var. Birebir fanlarından, yakın çevresinden seneler içinde duyduklarım, şahit olduklarım var. Peki ya samimiyetsizlik payı? Evet, öyle bir olasılık var. Belki de hepsi en başından planlanmış, ruhsuz, duygusuz, yalnızca başarı için atılmış sentetik ve sahte adımlardır. Onu bilemeyiz. Ama ne olursa olsun, Gülben Ergen başarılı bir kariyer öyküsü olarak incelenmeyi ve takdir edilmeyi hak ediyor. Ben de o yüzden yazdım.
UZUN YOL ŞARKILARI’NA BAKIŞ...
Gülben Ergen'in müzikte son manevrası, akustik albümü "Uzun Yol Şarkıları"nın son dönemde yayınlanan en önemli iş olduğunu düşünüyorum. Bu albüm, Türkçe müzikteki havanın çok iyi koklandığını gösteriyor. Gülben Ergen, son dönemde arka arkaya parlayan Aslı Güngör, Enbe Orkestrası, Mustafa Ceceli, Yusuf Güney, Gökhan Türkmen gibi isimlerin alt yazısını doğru okumuşa benziyor. Hepsinin ortak özelliği sade, akustik ve duygulu aşk şarkıları söylüyor olmaları. Gülben Ergen, müzikseverlerin bol cıstaklı, sakızlı, gümbürtülü, aynı nakarat şarkılardan sıkıldığını belli ki erken fark etmiş. Havayı kuşatan akustik rüzgarı iyi hissetmiş. Aslı Güngör- Kalp Kalbe Karşı- Son Öpücük, Mustafa Ceceli- Unutamam, Gökhan Türkmen- Büyük Adam, Yusuf Güney- Rafet El Roman- Aşk-ı Virane ve Ferhat Göçer'in de erken fark edip neredeyse bütün albümünü kurguladığı bu tarz akustik şarkılar Gülben Ergen'in dikkatinden kaçmamış. O yüzden "Uzun Yol Şarkıları", albüm satış rakamları ve çıkar çıkmaz elde ettiği popülerliği de gösteriyor ki çok doğru zamanda yayınlanmış bir albüm. Gülben Ergen bu albümle hem popüler rüzgarı yakalamış oluyor, hem de uzun yıllara eşlik edecek bir albüm yapmış oluyor. Üstelik böyle bir albüm yayınlarken de marka algısını Bülent Ortaçgil ve Mazhar Alanson'la daha da yüksek bir noktaya çekiyor, değerli bir hale getiriyor. Peki bu ikilinin klasikleşmiş şarkıları "Bu Su Hiç Durmaz" ve "Tam Ortasındayım"ı çok mu başarılı yorumlamış? Bence hayır. Ama elinden geleni yapmış. Zaten önemli olan bu değil. Bu şarkılar bu albüm için az önce söylediğim görevini yerine getirmiştir. Hem de bu sayede bu şarkılar bir kez daha dolaşıma girmiş oluyor. En azından Bülent Ortaçgil’i “popüler arena”da da seyirci önüne çıkarıyor. Belki bu albüm sayesinde Ortaçgil’den haberi olmayanlar için (eminim hala vardır) yeni bir ufuk açılmış olacak.