MURAT III
(Manisa 1546 - İstanbul 1595),
türk padişah (1574-1595).
Selim II ile yahudi kökenli Nurbanu Sultan'ın oğlu. Babasının Manisa sancakbeyliği sırasında doğdu. Dedesi Kanuni Sultan Süleyman tarafından Akşehir sancakbeyliğine atandı (1559). Şehzade Selim’in Konya sancakbeyliğine atanması üzerine Manisa sancakbeyliğine getirildi (1561). Manisa’da İtalyan dönmesi Safiye Sultan’dan doğan oğluna Kanuni tarafından Mehmet (daha sonra Mehmet III) adı verildi (1566). Selim ll'nin vakitsiz ölümü üzerine sancakbeyi bulunduğu Manisa'dan hemen İstanbul’a gelerek Murat III unvanıyla 28 yaşında tahta çıktı (1574).
Babasının ve tahta çıkar çıkmaz öldürttüğü 5 erkek kardeşinin cenaze töreni aynı gün yapıldı. Ûte yandan, sarayda valide Nurbanu sultan ile yeni padişahın sevgili kadını Safiye Sultan arasında büyük bir çekişme başladı. Kanuni'nin kızı Mihrimah, Selim ll'nin kızı ve sadrazam Sokullu Menrneı ismihan, harem kethüdası Canfeda ve vekilharç Raziye kadınlar Nurbanu Sultan'ın tarafını tutarlarken, sadece kocasının üzerindeki büyük etkisine güvenen Safiye Sultan, bu gruba karşı tek başına savaşıma girişti. Böylece Kanuni döneminde kurulmaya başlayan kadınlar saltanatı, Murat III döneminde daha güçlü bir kuruma dönüştü. Bu arada, yeni padişahın para hırsından yararlanarak çına 40 bin altınlık bir rüşvet kabul ettiren isfendiyaroğlu Şemsi Paşa, Murat lll’ün rüşvet alan ilk osmanlı hükümdarı olarak kötü ün kazanmasına yol açtı.
Ancak, türk-venedik (1575), türk-iran (1576) ve ardından da türk-avusturya (1577) barışının bu devletlerin başvuruları üzerine uzatılması, OsmanlI imparatorluğu’nun her şeye karşın bir dünya gücü olarak konumunu Murat III döneminde de koruduğunu kanıtlamış oldu. Yine aynı yıl Lehistan krallığı, rus ve germen saldırılarına karşı osmanlı koruması altına alınmakla, türk-lehistan antlaşması Türkiye'nin kuzey siyasetine uygun biçimde imzalandı. Ûte yandan, sarayda iktidarı ele geçirme savaşımında valide Nurbanu Sultan'ın başlıca desteklerinden biri olan padişahın halası Mihrimah Sultanin ölümü (1578), Safiye Sultanin nüfuzunu önemli ölçüde artırdı.
Bu arada, Şah Tahmasp Tin ölümünden (1576) sonra İran'da baş gösteren bunalımı yakından izleyen Van beylerbeyi Köşe Hüsrev Paşa'nın İstanbul’a gönderdiği raporları dikkate alan Murat III, onun İran’a karşı bir an önce sefer açılması önerisini akla yatkın bularak üçüncü vezir Lala Mustafa Paşa’yı Şirvan ve Gürcistan seferi serdarlısına atadı (1578). Böylece 12 yıl sürecek olan (1578-1590) ve tüm Kafkasya’nın osmanlı topraklarına katılmasıyla sonuçlanan Türk-iran savaşı başladı. Türk koruması altına giren Fas sultanlığı’na saldıran Portekizliler, kesin bir yenilgiye uğratılırken, kralları da savaş alanında öldürüldü (1578). ispanyollar’a karşı Akdeniz’de güçlü bir müttefik edinmek isteyen kraliçe Elizabeth l’in girişimini olumlu karşılayan Murat III, türk-ingiliz ticaret ve siyaset ilişkilerinin başlamasına olanak tanıdı (1579) .
Yine aynı yıl dedesi Kanuni'nin son, babası Selim ll’nin tek ve kendisinin de ilk sadrazamı olan Sokullu Mehmet Paşa'nın öldürülmesi (bir söylentiye göre hiç sevmediği bu büyük devlet adamını ortadan kaldırtarak ondan kurtulması) üzerine, yerine ikinci vezir Semiz Ahmet Paşa’yı getirip rahat bir soluk aldı. Artık bir türk gölü durumuna gelen Hazar denizi’nde yeni bir Hazar donanmasıyla kaptanlığının kurulmasını isteyen padişah buyruğuna uyularak Şirvan beylerbeyi Mehmet Bey bu göreve atandı. Ancak, sadrazam Semiz Ahmet Paşa'nın ölümü üzerine (1580) onun yerini almak için çekişen vezirlerinden Kıbrıs fatihi Lala Mustafa Paşa ile Yemen fatihi Koca Sinan Paşa arasındaki kavgayı önlemeyi başaramayan padişah, sadrazamlık makamını kaldırarak Lala Mustafa Paşa’yı mührü hümayun verilmeksizin, sadece saltanat vekili unvanıyla sadaret kaymakamlığına atadı. Böylece bu anlaşmazlığa osmanlı tarihinde eşi görülmemiş biçimde bir çözüm yolu buldu.
Lala Mustafa Paşa aynı yıl ölünce (ya da gerçek sadrazam olamadığı için üzüntüsünden intihar edince), yeniden kurduğu sadrazamlık makamına şark serdarı Koca Sinan Paşa'yı getirdi. Dedesi ve babasından sonra Fransızlar’a verdiği üçüncü kapitülasyon fermanı gereğince, türk limanlarına gelecek tüm yabancı gemilere fransız bandırası çekme zorunluğu getirilirken, sadece İngiliz gemileri bu bandıra zorunluğunun dışında tutuldu (1581). Babası Selim II gibi kadın ve içkiye düşkün bir hükümdar olan Murat III, oğlu ve veliahtı şehzade Mehmet için osmanlı tarihinin en görkemli şenliği sayılan 57 günlük bir sünnet düğünü düzenledi (1582) ve keyfince eğlendiği bu düğünde hüner gösterenlerin Yeniçeri ocağı’na alınmasına, ocak yasalarının ilk kez çiğnenmesine yol açarak ocağın bozulmasına da neden oldu. İlk İngiliz elçisi olarak İstanbul'a gelen VVİlliam Harbone'u huzuruna kabul edip sunduğu değerli armağanları kabul eden padişah, böylece türk-ingiliz dostluğunun temellerini attı (1583).
En büyük rakibesi valide Nurbanu Sultan öldükten (1583) sonra sarayda kesin olarak egemenlik kuran Haseki Safiye Sultan (hatta kaynanasını zehirlettiği bile söylenir), artık eskisi gibi kıskanmadığı kocasını 40'ı aşkın cariyesi ve içki âlemleriyle baş başa bırakıp devlet işlerine el attı. Böylece yüksek devlet memurluklarının rüşvet karşılığı satılmasının, özellikle hâzinenin yabancı ellere geçmesinin ve padişahın osmanlı tahtında bir mirasyedi gibi davranmasının ilk kötü sonuçları, 6 yıl sonra patlak verdi. Darphanede 1 000 dirhem gümüşten 500 akçe kesilirken, ayar bozulup bundan 1 000 akçe kesilecek olursa, askere dağıtılacak aylığın yarısının saraya kalacağı düşünüldü. Ayarı bozuk yeni paralar basılarak askere dağıtıldıysa da, bu parayı geri çeviren çarşı esnafı, bir akçelik mala iki akçe istedi. Bunun üzerine Beylerbeyi vakası adıyla anılan yeniçeri ayaklanmasında yeniçeriler osmanlı tarihinde ilk kez kelle istediler ve ayaklanma Rumeli beylerbeyi Doğancı Mehmet Paşa ile başdefterdar Mahmut elebi öldürülmeden sona ermedi (1589).
89 te yandan, Türkler'in Kafkasya ve Azerbaycan fetihleri onaylanmak, bu ülkeler Osmanlı devletine bırakılmak koşuluyla İstanbul’da türk-iran barışı imzalandı (1590). Komutanlarla beylerbeyleri artık İstanbul' un sözlerine kulak asmaksızın başlarına buyruk hareket ettiklerinden, Bosna beylerbeyi Telli Haşan Paşa'nın avusturya topraklarına kendiliğinden akınlar yapması üzerine Avusturya imparatoru 1590'da sekiz yıl süreyle yenilenen türk-avusturya barışı Türkler tarafından bozulduğu için 30 bin duka altını tutarındaki yıllık haracın kesildiğini padişaha İstanbul'daki elçisi aracılığıyla bildirdi (1592). Yine avusturya topraklarına yaptığı bu akınlardan biri sırasında Telli Haşan Paşa'nın şehit olmasıyla sonuçlanan Kulpa bozgunu üzerine Avusturya seferine karar veren Murat III, imparatorun İstanbul’daki elçisinin hapse atılmasını buyurdu (1593). Avusturya imparatorunu zincire vurup İstanbul’a getireceğini söyleyen sadrazam ve serdarıekrem Koca Sinan Paşa’nın muhaliflerini susturmak için de bu sefere karşı çıkanları "kâfir" ilan eden fetvalar yayımlattı. Türk -Avusturya savaşı Sinan Paşa ordusunun üstünlüğüyle sürüp giderken, OsmanlI devletine bağlı olan Erdel, Eflak ve Boğdan voyvodaları Türkler’e karşı Papatik makamınca hazırlanan Kutsal ittifak’a girerek osmanlı yönetimine karşı ayaklandılar (1594). Eflak ve Boğdan'da müslüman halk kılıçtan geçirildi. Daha sonra ibrail kalesine saldırıp kenti yakan eflak ordusu, Silistre’yi de ele geçirmesine karşın, türk karşı taarruzu üzerine bozularak dağıldı (1595). Bu arada, Murat III, aşırı kadın düşkünlüğü yüzünden yakalandığı sidik torbası iltihaplanmasından (prostat) öldü ve büyük oğlu Mehmet III onun yerine geçti. Cenazesi Ayasofya camisi’nin avlusuna gömüldü, sonradan da üstüne bir türbe yaptırıldı.
Osmanlı İmparatorluğu gibi bir dünya devletini 21 yıl yöneten Murat III, aslında çok iyi öğrenim ve eğitim görerek yetişmiş, zeki ve aydın bir hükümdardı. Özellikle edebiyata çok meraklı olan padişahın tasavvufa ilişkin Fütuhat-ı siyam adlı düzyazı bir yapıtı; Muradı mahlasını kullanarak yazdığı ikisi türkçe, ikisi de arapça ve farsça olmak üzere 4 divanı vardır. Şiirlerine egemen olan tasavvuf eğilimi, lirik bir ruhun hüzün dolu inceliğiyle bağdaşarak uyum sağlar. Ancak, Murat liran bazı Batı kaynaklarında da beğeni kazanan bu erdemlerine karşılık, devlet yapısını kökünden sarsacak kadar aşırıya kaçan kadın ve para düşkünlüğü, zarar verici başlıca kusurlarıydı. Ayrıca, (eğer doğruysa) Sokullu gibi bilgili ve deneyimli bir devlet adamını öldürtmesi, askerlikten hiç anlamadıkları halde çıkarcı, yeteneksiz vezirlerin sözüne uyarak çok yorucu İran, hemen ardından da hâzineyi tamtakır bırakan masraflı Avusturya seferine karar vermesi devlet yönetimi açısından affedilmez yanılgıları olarak kabul edilir. Peçevi İbrahim Efendi’ye göre, Murat lll’ün çeşitli cariyelerden tümü de yaşamayan 130 çocuğu dünyaya geldi. Öldüğü zaman geride 26 sultan ile 20 şehzade bıraktı.
Kaynak: Büyük Larousse