Arama

Osmanlı'dan Günümüze İsyanlar

Güncelleme: 15 Haziran 2011 Gösterim: 26.408 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Mayıs 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Osmanlıdan Günümüze İsyanlar
Ad:  osmanli.jpg
Gösterim: 1743
Boyut:  20.8 KB
Ayaklanmaları incelemek netameli bir konudur. Ama hoşa gitmese de bu ülkenin tarihinde yaşanmış ve devletin ve toplumun geleceğinde hiç şüphesiz çok olumsuz etkiler yaratmış bir konudur. İsyanın haklı bir nedeni olamaz.
Sponsorlu Bağlantılar
Aslında isyanın pek çok sebebi olmakla beraber özünde bir insan veya insan topluluğunun kurulu devlet nizamına baş kaldırmasının bedeli ağırdır. İnsanlar bunun riskini göze alarak devlete karşı geliyorlarsa bununda bir sosyolojik sebebi vardır. Bunların en başında, ekonomik ve sosyal temellere dayanan isyanların sonucu terördür.
İsyan olaylarının arkasında mutlaka dış güçlerin etki ve desteği vardır. Bu desteği sağlayan dış ve iç etkenlerin çıkarları ile isyancı grubun çıkarları örtüştüğü için isyan hadisesi meydana gelir, taban bulur ve toplumda ses getirir. Aksi takdirde olay bir basit kanunsuz ve adi zabıta olayı haline dönüşür.
Ayaklanma insanın aslında doğuştan yatkın olduğu bir olaydır.Bireylerin içinde yaşadığı toplumsal olaylar ekonomik, ideolojik, dinsel ve sosyal farklılıklar bu gibi isyanların sebepleri olabilir.
Devlet sistemi bunları ortadan kaldırabildiği oranda isyan olayı ile karşılaşmaz.
Osmanlı İmparatorluğunun karşılaştığı 43 ayaklanmanın en önemlisi Celali İsyanlarıdır. Bu bir seri devam eden devletin adaletsizliğine, keyfiliğine ve merkezi otoritenin zayıflamasından doğan boşluğun doldurulmasına yönelik hem hanedana ve hem de çevresindeki kitlelere veya bir tarikatın kendisini kabul ettirmeye yönelik çabası olarak düşünülebilir.
Bu isyanlar şunlardır:
Ayaklanmalar ve Tarihleri
1. İzmir Oğlu Cüneyt Bey ayaklanması / 1414
2. Anadolu’da Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal ayaklanması / 1420
3. Rumeli’de Şeyh Bedrettin ayaklanması / 1420
4. Küçük Mustafa ayaklanması / 1423
5. Candaroğlu İsfendiyar Bey ayaklanması / 1424
6. Karamanoğulları ayaklanması / 1444
7. Şahkulu ayaklanması / 1511
8. Mısırda Hain Ahmet ayaklanması / 1524
9. İstanbul’da Yeniçeri ayaklanması / 1525
10. Celali ayaklanması / 1500-1609
11. Genç Osman’a karşı Yeniçeri, Sipahi ayaklanması / 1622
12. Anadolu’da Abaza Paşa ayaklanması / 1622
13. Balıkesir bölgesinde Cennetoğlu ayaklanması 1624
14. Tokat bölgesinde Hüsrev Paşa ayaklanması / 1632
15. İstanbul’da zorbaların saray baskını / 1632
16. Balıkesir bölgesinde İlyas Paşa ayaklanması / 1632
17. Lübnan bölgesinde Dürzi emiri Manoğlu / 1635
18. Sivas bölgesinde Vardar Ali Paşa ayaklanması / 1648
19. Sultanahmet olayı ve Sipahi ayaklanması / 1648
20. Anadolu’da Haydaroğlu Mehmet bey ayaklanması / 1649
21. Gürcü Nebi ayaklanması / 1649
22. Yeniçeri, Sipahi ayaklanması (Vak’a-i Vakvakıyye) / 1656
23. Halep Valisi Abaza Hasan Paşa ayaklanması / 1658
24. Eflak ayaklanması / 1659
25. Edirne Olayı ve Ordunun İstanbul üzerine yürümesi / 1703
26. Patrona Halil ayaklanması / 1730
27. İstanbul’da bulunan Arnavutların ayaklanması / 1731
28. Rumeli’de Pazvantoğlu ayaklanması / 1797
29. Sırbistan ayaklanması / 1806
30. Kabakçı Mustafa Paşa ayaklanması / 1807
31. Alemdar Olayı (Yeniçeri ayaklanması) / 1808
32. Mora ayaklanması 1808
33. Tepedelenli Ali Paşa ayaklanması (Yanya ayaklanması) / 1821-1822
34. Sakız Adası ayaklanması / 1822
35. Mısır’da Mehmet Ali Paşa ayaklanması / 1832
36. Epir ve Taselya ayaklanmaları / 1854
37. Girit ayaklanması / 1866
38. Hersek ayaklanması / 1875
39. Bulgar ayaklanması / 1876
40. Makedonya ayaklanması / 1902
41. Adana olayı (Ermeni ayaklanması) / 1909
42. Otuzbir Mart vakası-Harekat Ordusunun İstanbul’a yürüyüşü / 1909
43. Arnavutluk ayaklanması / 1910
Türk İstikal Harbi sırasında meydana gelen ayaklanmalar
İstiklal harbinde karşılaştığımız isyanların ortak özelliği, vatanı koruyacak bir ordunun olmamasını fırsat bilen iç ve dış destekli çıkar gruplarının, Padişah zaafından istifade etmesidir. Propaganda bu isyanların çıkmasında etkili olmuştur.Ülke üzerinde emelleri olan dış güçlerden Yunanlılar ve İngilizlerin destek ve teşvikleri etkilidir.
Bu isyanlar şunlardır:
1. Ali Batı ayaklanması / 11 Mayıs-18 Ağustos 1919
2. Ali Galip Olayı / 20 Ağustos-15 Eylül 1919
3. Birinci Bozkır ayaklanması / 29 Eylül-4 Ekim 1919
4. İkinci Bozkır ayaklanması / 20 Ekim-4 Kasım 1919
5. Kızıl kuyu olayı - Apa çarpışması - Dinek çarpışması
6. Şeyh Eşref ayaklanması / 26 Ekim-24 Aralık 1919
7. Ahmet Anzavur ayaklanması / 16 Şubat-16 Nisan 1920
8. Birinci Düzce ayaklanması / 19 Nisan-31 Mayıs 1920
9. İkinci Düzce ayaklanması / 19 Temmuz-23 Eylül1920
10. Kuvay-ı İnzibatiye Harekatı
11. 3'ncü Ahmet Anzavur ayaklanması / 10 Mayıs-22 Mayıs 1920
12. Birinci Yozgat ayaklanması / 15 Mayıs-21 Ağustos 1920
13. İkinci Yozgat ayaklanması / 5 Eylül-30 Aralık 1920
14. Zile ayaklanması / 25 Mayıs-21 Haziran 1920
15. Aynacıoğulları ayaklanması
16. Milli Aşiretin ayaklanması / 1 Haziran-8 Eylül 1920
17. Cemil Çeto olayı / 20 Mayıs-7 Haziran 1920
18. İnegöl olayı / 20 Temmuz-20 Ağustos 1920
19. Çopur Musa olayı / 21 Temmuz-30 Temmuz 1920
20. Kula olayı / 27-28 Haziran 1920
21. Konya ayaklanması / 2 Ekim-22 Kasım 1920
22. Demirci Mehmet Efe ayaklanması / 1-30 Aralık 1920
23. Çerkez Etem ayaklanması / 27 Aralık -23 Ocak 1921
24. Koçkiri ayaklanması 6 Mart- 17 Haziran 1921
25. Pontus ayaklanması / 9 Aralık 1919'da başladı, 1922'de sona erdi.
Cumhuriyet Döneminde meydana gelen ayaklanmalar
Cumhuriyetin ilanından sonra karşılaştığımız isyanların özelliği ise; kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti Devletini zaafa uğratmak, özellikle “Kürt” ayrılıkçı hareketlerinin artmasıdır. Türkler ile Kürtlerin kardeş kavimler olduğunu ve Orta Asya’dan bu topraklara birlikte gelip yurt edindiklerini söylesek de bunu büyük bir yanılgı ve ideolojik saplantı içinde olan Kürt militanlarına kabul ettirmek mümkün değildir. Kürt isyanlarının ortak özelliği daima Yunan ile işbirliği halinde olması ve Yunan çıkarlarını destekleyip kolaylaştıracak hadiselerde bu isyanlarla karşılaştığımızı görüyoruz.
Cumhuriyetin ilanından sonra karşılaştığımız isyanlar şunlardır:
1. Nasturi ayaklanması / 7 Ağustos-28 Eylül 1924
2. Şeyh Sait ayaklanması / 13 Şubat-31 Mayıs 1925
3. Raçkotan ve Raman'da tedip Harekatı / 9-12 Ağustos 1925
4. Sason ayaklanması / 1925-1937
5. Ağrı ayaklanması / 16 Mayıs-17 Haziran 1926
6. Koçuşağı ayaklanması / 7 Ekim-30 Kasım 1926
7. Mutki ayaklanması / 26 Mayıs-25 Ağustos 1927
8. İkinci Ağrı ayaklanması / 13 Eylül-20 Eylül 1927
9. Bicar Aşiretine tenkil Harekatı / 7 Ekim-17 Kasım 1929
10. Asi Resul ayaklanması / 22 Mayıs-3 Ağustos 1929
11. Tendürek Harekatı / 14 Eylül-27 Eylül 1929
12. Mardin Savur Tenkil Harekatı / 26 Mayıs-9 Haziran 1930
13. Zeylan ayaklanması / 20 Haziran-5 Eylül 1930
14. Oraman ayaklanması / 16 Temmuz-10 Ekim 1930
15. Üçüncü Ağrı Harekatı / 7-14 Eylül 1930
16. Pülümür Harekatı / 8 Ekim-14 Kasım 1930
17. Menemen Olayı / 23 Aralık 1930
18. Tunceli tedip Harekatı / 1937-1938
19. PKK / Kongre Gel / 14 Ağustos 1984-
İsyanlarla uğraşacak meşru otorite Devlettir. Devletin biçimi ve niteliği, kurulurken kabul edilen bazı kuruluş ilkeleri ile tescil edilmiştir. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti için şunlardır:
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.
Tek vatan toprağı esas alınmıştır.
Tek bir bayrak ve tek bir ulusal marş ve tek bir başkent vardır.

Edd-iTöR - avatarı
Edd-iTöR
Ziyaretçi
11 Temmuz 2009       Mesaj #2
Edd-iTöR - avatarı
Ziyaretçi
OSMANLI'DA İSYANLAR

Sponsorlu Bağlantılar
İstanbul’un işgali ve Meclis-i Mebusan’nın kapatılmasından sonra, bütün ülke genelinde olduğu gibi İstanbul’dan da Ankara’ya önemli bir göç vardı. Bir çok mebus, idareci ve asker Ankara’ya gelerek yeni bir askeri ve idari kadro oluşturuyordu. Nihayet bu birikimin ilk ve en önemli olayı, Ankara’da TBMM’nin açılmasıdır.
Bütün bu olumlu gelişmeler İstanbul’daki Damat Ferit Hükümeti’ni ve kendi heaplarına ülkemiz üzerinde bazı projeler tasarlamış olan itilaf devletlerini oldukça rahatsız etmeye başlamıştı. Bu güç odakları, gün geçtikçe kendilerini dahada zor durumda bırakacağını anladıkları Anadolu’daki gelişmelere engel olabilmek için ülke bütünlüğünü tehlikeye düşüren askeri, siyasi ve sosyal yönlerden büyük zararlar meydana getiren çeşitli isyanların çıkmasında etkili olmuştur. Mustafa Kemal’in Nutuk kitabındada yazdığı gibi “Bir süre önce, millet, Hey’et-i Temsiliye etrafında toplanarak, Damat Ferit Hükümeti ile ilişki ve haberleşmelerini kesmiş iken, Ali Galip’in teşebbüsü gibi tek tük olaylardan başka, böyle genel bir ayaklanma olmamıştı. Bu seferki yaygın ve genel ayaklanmalar, memleket içinde çok hazırlık yapıldığını gösteriyordu. Damat Ferit Hükümeti’nden sonraki hükümetlerle, milli şuurun korunması ve güçlendirilmesi için yaptığımız mücadelelerin ne kadar haklı sebeplere dayandığı, acı bir şekilde bir daha anlaşılmış oluyordu.”
İsyancılarda ortak olan ve halkı isyana sürükleyen düşünce, ulusal mücadeleyi başlatan, yöneten ve sürdüren kişilerin hilafete, şeriata, saltanata karşı gelen kişiler olduğuydu. O zamanlarda ulusal bilincin gelişmediğini ve halkın bu yüzden dine bağlılığının kullanılması çok normal. İsyanı çıkaran ve yönetenler o zamanlar Anadolu’da yaşayan halkın dine olan bağlılıklarını ve geçim zorluklarını kullanmıştır. Ki özellikle Çerkez Ethem Ayaklanmasında bunlar ön plandaydı.
Bütün bunlardan sonra ayaklanmaların sebeplerini sıralayacak olursak;
• Ankara’daki gelişmeler sonucunda Anadolu’daki kontrolün tamamen elinden gittiğini gören İstanbul Hükümeti’nin beyan ve teşvikleri sonucu çıkan ayaklanmalar,
• Anadolu’daki milli hareketin başarılı olması halinde, Türkiye ve Türk Milleti üzerine hazırladıkları projelerinin bir işe yaramayacağını anlayan İngilizlerin ve diğer itilaf devletlerinin kışkırtmaları sonucu çıkan ayaklanmalar,
• Devlet otoritesinin boşluğundan yararlanarak etrafına topladığı adamlarla eşkiyalık yapanların çıkarttığı olaylar,
• Ülke bütünlüğünü parçalayarak yeni siyasi teşekküller kurmak amacıyla çıkan ayaklanmalar,
• Başlangıçta Kuva-yı Milliyeci iken şahsi hesaplar yüzünden TBMM’ye karşı olan kişilerin çıkardığı ayaklanmalar.
Çıkan bu ayaklanmalrı iki grupta inceleyebiliriz. Bunlar sırasıyla;
• TBMM’yi ortadan kaldırmaya yönelik ayaklanmalar
 Anzavur İsyanı
 Kuvayı İnzibatiye
 Düzce, Hendek ve Adapazarı İsyanları
 Yenihan, Yozgat ve Boğazlıyan İsyanları
 Delibaş İsyanı
 Milli Aşireti İsyanı

• Düzenli Ordu’ya karşı olan isyanlar
 Çerkez Ethem Olayı
 Demirci Mehmet Efe İsyanı

Tüm bu isyanlar sonrasında şu sonuçlar ortaya çıkmıştır;
1) Milli kuvvetleri yaklaşık olarak bir yıl oyalayan bu ayaklanmalar, milli kuvvetleri meşgul ederek Milli Mücadele’nin gecikmesine sebep olmuştur,
2) Devlet otoritesini sarsmış ve asayişin sağlanmasını güçleştirmiştir
3) Askeri yönden zaten zayıf olan imkanlar fazlasıyla azalmıştır
4) Bu isyanlardan sonra birlik ve beraberlik sağlanarak, İstiklal Savaşının önündeki engeller büyük ölçüde kaldırılmıştır.

ÇERKEZ ETHEM İSYANI

Kurtuluş Savaşı’ndan önce hizmetleriyle, sonrada ulusal davaya ihanetiyle dikkat çeken Kuvayı Seyyare Komutanı Ethem Bey ilk zamanlarda Bulgarlar ile Çatalca’da yapılan savaşlara katıldı. Birinci Dünya Savaşı başladığında İran içlerinden ve Afganistan üzerinden Orta Asya’ya ulaşma amacını taşıyan gerilla seferinde, ardından Uceymu Paşa Sadun komutasındaki Irak harekatında görev aldı.
Daha sonra Bandırma tarafına yerleşen Çerkez Ethem, burada Çerkez gençlerinden oluşturduğu bir çete ile çevrede eşkiyalık yapmaya başladı. Zamanla Gönen, Kirmasti, Balıkesir ve Bandırma’dan tanıdığı kimi Çerkez’leride yanına alarak bölgedeki en kuvvetli Kuvay-ı Milliye durumuna geldi.
Bunun üzerine Batı Anadolu’nun Yunan işgalina uğraması tehlikesine kapılan Rauf Bey, Ege bölgesini örgütlemek için Anadolu’ya geçti. Çerkez Ethem’i de alarak Salihli’de bulunan Eşref Bey’in çiftliğini bir üs olarak kullanmaya başladı. Bu çiftlik daha I. Dünya Savaşı yıllarında çeşitli silah ve cephanenin depo edildiği bir gizli üs durumuna getirilmişti. Bu çiftlikte kendi arkadaşları ile kurduğu çeteyi, çevredeki Poyraz Ağa ve Alaşehirli Mustafa Bey kuvvetlerinide çetesine katan Çerkez Ethem, 1920 ortalarına kadar Yunanlılar’a cesaretle karşı koyan Salihli cephesini meydana getirdi. Ulusal hükümetin kuruluşu dönemimde ve düzenli ordunun yeniden örgütlenmesine kadar geçen sürede, ulusal amaca çok yararlı hizmetlerde bulunmuştur. Başarılarından dolayı kendisine “Umum Kuvay-ı Seyyare ve Kütahya Havalisi komutanlığı” unvanları verilerek Ali Fuat Paşa’ya bağlandı. Ancak bu bağlantı yüksek komuta düzeyinde olduğundan, egemen olduğu bölgede dirlik ve düzeni, özellikle savaşı kendi bildiğince yönettiği, halktan dilediği gibi para toplayarak adalet dağıttığı için başına buyruk bir konumdaydı. Anzavur ayaklanmalarının bastırılmasında, Sivas’a ve Ankara dolaylarına kadar yayılan Yozgat-Yenihan-Düzce ayaklanmasının bastırılmasında, İzmit’te Süleyman Şefik Paşa’nın Hilafet Ordusunu, Hendek’te mutasarrıf İbrahim Bey’in Kuvayı Ahmediye’sini yok etmekte ve Demirci’de Yunanlılar’a ilk büyük darbeyi indirmekte üstün başarı göstermesi, ününü arttırdığı gibi, TBMM’de “Ulusal kurtarıcı” ilan edildi ve rütbesiz ilk milli kuvvet kahramanı oldu. Çerkez Ethem’in bu kadar güçlü ve şanının yüksek olduğu bir dönemde, TBMM hükümetinin oluşturmak istediği düzenli ordu örgütlenmesine karşı olanlar ve bundan çıkar umanlar, Çerkez Ethem’in ağabeyleri Saruhan (Manisa) milletvekili Reşit Bey ve Yüzbaşı Tevfik Bey başta olmak üzere, Ethem’i ihanete kadar götüren bir siyaset oyununun içine attılar. Öte yandan Yeşil Ordu’cular da Rusya’da kurulanlara benzer, bir Anadolu Çerkez Devletinin başkanı yapacakları vaadiyle Ethem’i aralarına alarak onun kazandığı ünü sömürmeye yöneldiler. Bu arada Çerkez Ethem’in gücünden dolayı ağabeyleri TBMM hükümetinden milli savunma bakanlığı, genelkurmay başkanlığı ya da kolordu komutanlığı ister duruma geldiler. Hatta bazı siyaset adamları Çerkez Ethem’i Mustafa Kemal Paşa’ya karşı yeni bir önder olarak görmeye başlamışlardı. Bu sırada Ali Fuat Paşa’nın Moskova Büyükelçiliği ile Batı Cephesi Komutanlığından ayrılması, onu düzenli ordunun öncüsü ve Batı Cephesinin yeni komutanı İsmet Bey ile doğrudan karşı karşıya bıraktı. İsmet Bey işe Çerkez Ethem’in yetkilerini kısıtlamakla başladı ve O’nun ünvanını “Birinci Kuvayı Seyyare Komutanı” olarak değiştirdi. Daha sonra da çeteleri bir kadro ve bütçeye bağlamak isteyince, Ethem Bey’in ağabeyi ve Kuvayı Seyyare Komutan vekili yüzbaşı Tevfik Bey bu öneriyi reddetti. Ethem Bey ise, çalışmaları hakkında bağlı oldukları Batı Cephesi Komutanlığına bilgi vermemeye başlamıştı. Bu konu TBMM başkanı Mustafa Kemal Paşa tarafından Ethem Bey’e sorulunca Ankara’da bulunana Ethem Bey bazı özürler sunarak bağlılığını dile getirmiştir. Çerkez Ethem, Tevfik Bey ile İsmet Bey arasında geçen tartışma üzerine TBMM vekillerinden Hayati Bey’e söyle bir telgraf gönderilmiştir.
30,11,1920
“Hayati Bey kardeşime
Tevfik Bey ile İsmet Beyefendi arasındaki anlaşmazlığın sebepleriyle, bu konuda her ikisiyle yaptığımız yazışmaları olduğu gibi takdim ediyorum. Lütfen Paşa Hazretleri’ne gösterilip, okunarak yanlış bir kanaata meydan verilmemesini rica ederim, efendim.
Kuva-yı Seyyare ve Kütahya Bölgesi
Komutanı
Ethem”
Ancak, bu yanıtlarla yetinmeyen Mustafa Kemal Paşa, iki komutan arasındaki anlaşmazlığı gidermek için Ethem’i de yanına alarak İsmet Bey’le buluşmak üzere Bilecik’e doğru yola çıktı. Eskişehir’de Mustafa Kemal’in treninden gizlice ayrılan Ethem Bey, kuvvetlerinin başına döndü. Ankara’da toplanan Bakanlar Kurulu son bir girişimde bulunmak amacıyla Ethem Bey’in büyük ağabeyi milletvekili Reşit Bey ile Celal Bey’inde içinde bulunduğu dört beş kişilik bir grubu Ethem Bey’in karargahına göndererek anlaşma yolları arandı. Ancak önceki görüşlerinde direten Ethem Bey, Cenup Cephesi Komutanı Miralay Refet Bey’in komutanlıktan alınmasını, Garp Cephesi Komutanının da Kuvay-ı Seyyare’ye karışmamasını istedi ve Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa’yı İsmet Bey ve Refet Bey’i tutmakla suçladı. Bu sert tutum üzerine TBMM Hükümeti 27 Aralık 1920 kararnemesini yayımladı. Bu kararnameye göre;
“1) Birinci Kuvayı Seyyare de, öteki bütün askeri birlikler gibi kayıtsız şartsız TBMM’nin kanunlarına itaat etmek zorundadır.
2) Bu komutanlık, askeri vazifelerle ilgili düşünce ve tekliflerini doğrudan bağlı olduğu Batı Cephesi Komutanlığı yapar.
3) En yüksek merci, Başkomutanlıktır.”

Ankara Hükümeti’nin bu kesin kararlarını dinlemeyen Ethem Bey’in üzerine İzzettin Bey komutasındaki iki piyade ve yedi süvari alayı gönderildi. Kütahya yakınlarındaki ilk çatışmada kuvvetleri bozguna uğrayan ve dağılan Çerkez Ethem, Gediz’e geri çekilmek zorunda kaldı. Bir yandan Yunan Başkomutanlığıyla pazarlığa girişirken, bir yandan da Sadrazam Damat Ferit’e başvurarak, TBMM ordularına karşı savaşmak için kendisine görev verilmesini istedi. İstanbul Hükümeti’ninde desteği ile Birinci İnönü Savaşı’nın en bunalımlı günlerinde, yine İzzettin Bey komutasındaki 61.Tümen’e saldırıp püskürtüldü. Affedilme olanaklarını da yitirmiş bir vatan haini durumuna düştü. İnönü Savaşlarının düzenli ulusal ordunun zaferiyle sonuçlanması üzerine çevresindeki çeteciler kendisinden uzaklaşmaya başlayınca, durumu iyice sarsılmaya başladı. Savaşma gücünü yitirdiğinden dolayı Yunanlıların safhına geçerek Salihli’deki Eşref Bey çiftliğine çekildi. Emrindeki askerlerin bir kızmı Batı Cephesi Kuvvetlerine katılmış, bazıları ise Çerkez Ethem’le beraber gitmişlerdir. Yunanlılara sığınmış olan Ethem ve kardeşleri İstiklal Mahkemesi, vatana ihanet suçu ile yargılayarak, 9 Mayıs 1921 de gıyaplarında idama mahkum etmiştir. Ethem kardeşler, bundan sonra Yunan ordularının arkasındaki bölgelerde faaliyet göstermişlerdir. Daha sonra ağabeyleri Ürdün’e kaçmışlardı. Çerkez Ethem’de ilk önce Yunanistan’dan Almanya’ya, Almanya’dan Mısır ve Ürdün’e ağabeylerinin yanına sığınmıştır. Ve 21 Eylül 1948 yılında Amman’da ölmüştür.

user offline
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
15 Haziran 2011       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Dersim İsyanları


19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk yarısı arasında patlak veren ayaklanmalar.

Dersim, 16. yüzyılda Osmanlı topraklarına katıldı. Bu tarihten sonra, Dersim'deki şeyhler ve aşiret ağaları ile merkezî otorite arasında vergi toplanması, halkın askere alınması gibi konularda sürekli bir çelişki söz konusu oldu. Tanzimat'tan sonra, Erzurum'dan ayrılıp il olan Dersim'in ilerigelenleri, halkı, yeni uygulamalara karşı koymaya yönelttiler. 1862'den sonra yeniden isyanlar başgösterdi. II. Abdülhamit döneminde bu hareketler bastırılmaya çalışıldı.

1907'de yeni bir isyan çıktı. Harput Redif Livası Komutanı Neşet Paşa, isyanı bastırmakla görevlendirildi. II. Meşrutiyet'in ilânıyla birlikte olay kapanır gibi oldu. Meclisi Mebusan, Dersim'de ıslahat yapılması kararı aldı. 1916'daki ayaklanma ise, Rus işgali üzerine sonuçsuz kaldı. Dersim halkı, bu sıralarda patlak veren Koçgiri Aşireti ve Şeyh Sait isyanlarına katılmadı. 1930'da Ağrı İsyanı sırasında ufak bir kıpırdanma görüldüyse de, hükümet tarafından bastırıldı. Cumhuriyet döneminde idarî ve toplumsal reformlar yapıldı. General Abdullah Alpdoğan, genel müfettiş olarak atandığı bölgenin kalkındırılmasına çalıştı. Şeyhlerin ve ağaların egemenliği bir ölçüde kırıldı. Son olarak 1936 ve 1937 yıllarında yeniden ayaklanmalar meydana geldiyse de, bunlar bastırıldı. Dersim, yeniden il olarak örgütlendi, adı Tunceli olarak değiştirildi.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi


Benzer Konular

13 Şubat 2014 / Misafir Soru-Cevap
30 Aralık 2019 / Misafir Cevaplanmış
10 Kasım 2008 / Gabriella Taslak Konular
5 Şubat 2013 / DreamLiKe Edebiyat