Arama

Karbonhidratlar ve Beslenmedeki Önemi

Güncelleme: 25 Mayıs 2016 Gösterim: 111.942 Cevap: 6
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
7 Temmuz 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Karbonhidrat

Ad:  karb1.jpg
Gösterim: 3166
Boyut:  113.2 KB

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Karbon, hidrojen ve oksijenden oluşan ve canlılar için son derece önemli kimyasal bileşikler grubu. Karbonhidratlar eskiden hidratlı karbonlar olarak, yani kendilerine su molekülleri bağlanmış karbon grupları olarak düşünülürdü. Öyle ki örneğin, molekül formülü C6H12O6 olan glikoz, C6(H2O)6 biçiminde yazılabilirdi. Daha sonra karbonhidratlarda hidrojen ve oksijen oranının sudaki gibi ikiye bir olması gerekmediği anlaşılmıştır. Başlıca karbonhidratlar şeker, nişasta ve selülozdur. Daha karmaşık olanlar hidroliz yoluyla basit şekerlere dönüştürülebilir. Glikoz ve früktoz basit şekerlerdir. Moleküllerinde 6 karbon bulunduğundan heksoz adını alırlar. Başka bir basit şeker olan riboz, 5 karbonlu olup, pentoz olarak adlandırılır. Bunlar daha basit şekerlere indirgenemediklerinden monosakkaritler adını alırlar. Sükroz (şeker kamışı şekeri) ve laktoz (süt şekeri) hidrolize uğradıklarında iki basit şeker molekülü verdiklerinden birer disakkarittir. Nişasta ve selüloz ise polisakkaritlerdir. Bunların dev molekülleri, çok sayıda basit şekerden oluşur. Selüloz, bitkilerin sert, odunsu kısmını oluşturur. Nişasta ise bitkilerin temel besin stokudur. Birçok bitkide şeker de bulunur. Hayvanlar yedikleri bitkilerin kompleks karbonhidratlarını sindirim sırasında monosakkaritlere, yani kendileri için başlıca kimyasal enerji biçimine dönüştürürler. İnsan nişastayı sindirip selülozu sindiremez. Bazı hayvanlar sindirim sistemlerindeki bakteriler aracılığıyla selülozu da sindirirler. Basit şekerler kanda çözünerek vücuda dağılır. Fazlası karaciğerde glikojen adlı bir tür nişasta ya da yağa dönüştürülerek saklanır. Gerektiğinde yeniden monosakkaritlere dönüştürülerek vücut tarafından kullanılır. Rafine şeker saf karbonhidrattır. Tahıllar, genellikle %70'ten fazla, ekmek ise % 50 karbonhidrat içerir.

Vücudun temel enerjisini karşılayan karbonhidratlar, yapılarında C (karbon), H (Hidrojen) ve O (Oksijen) bulunan besin ögeleridir.
Karbonhidratlar genel olarak; monosakkaritler, disakkaritler ve polisakkaritler olarak üçe ayrılır. Basit şekerler olarak adlandırılan monosakkaritler; glikoz, fruktoz ve galaktoz olarak ayrılır. Disakkaritler; sükroz, maltoz ve laktoz olarak ayrılırken, polisakkaritler içinde, nişasta ve posa yer alır.
Sindirimleri ağızda başlayan karbonhidratlar, polisakkaritlerden monosakkaritlere parçalanır. Örneğin nişasta gibi bir polisakkaritin ağızda başlayan sindirimi, bir monosakkarit olan glikoza parçalana kadar sürer. Vücudun tüm hücrelerinde enerji kaynağı olarak kullanılacak olan glikoz, karaciğer ve kaslarda glikojen olarak depolanır.
Monosakkaritler, kana çabuk geçtiği için şeker hastaları tarafından kullanılmamalıdır.
Vücuda besinlerle giren karbonhidratlar, basit ve kompleks olarak ikiye ayrılır. Karbonhidratların fazlası, vücutta yağ olarak depolanır.

Ne işe yararlar?
  • Vücuda ısı ve enerji sağlarlar.
  • Besinlerde en ucuz ve en kolay bulunan enerji kaynaklarıdır. Karbonhidratların 1 gramı, 4 kilokalori enerji sağlar.
  • Basit şekerlerden olan glikoz, beyin ve sinir sisteminin ana enerji kaynağıdır.
  • Ketozisi önler.
  • Su ve elektrolit dengesini sağlarlar.
  • Polisakkarit olan posa, bağırsak hareketleriyle birlikte basit şekerlerin emilimini düzenler. Posa ayrıca, kolesterolün geri emilimini önleyerek veya geciktirerek, kandaki kolesterolün dengelenmesini sağlar.
  • Süt ve süt ürünlerinde bulunan laktoz, bir disakkarit olup, bağırsaklardan kalsiyumun emilimini artırır.
Vücudun ne kadar karbonhidrata ihtiyacı vardır?
Vücudun enerji ihtiyacının yüzde 50-60’ı karbonhidratlardan karşılanmalıdır. Sağlıklı ve dengeli beslenmek için, monosakkaritler yerine, polisakkaritlerden olan nişasta ve posanın tüketilmesi gerekir.

Hangi besinlerde bulunur?
Ekmek, tahıllar, kurubaklagiller, şeker ve şekerli gıdalar, meyveler, süt ve süt ürünleri, sebzeler. Yani et ve yağ dışındaki tüm besinlerde karbonhidratlar bulunur.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Mayıs 2016 00:21
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
16 Aralık 2010       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Karbonhidrat Nedir?

Ad:  karb.jpg
Gösterim: 24201
Boyut:  70.9 KB

Karbonhidratlar vücudumuza enerji sağlayan besin maddelerinde en fazla bulunan besin öğesidir. Daha çok bitkisel kaynaklı besin maddelerinde yaygın olarak bulunur. Bitkiler klorofil, güneş enerjisi, su ve karbondioksiti kullanarak rbonhidratları sentezlerler.

Karbonhidrat kaynakları


Karbonhidratlar bitkisel besinlerde yaygındır. şeker ve nisasta saf karbonhidratlardır. Tahıllar ve tahıl ürünleri, kurubaklagiller, kuru meyveler, bal, pekmez, tahin helvası en zengin karbonhidrat kaynaklarıdır.
Hayvansal besinlerden süt ve süt ürünlerinde bulunur. Süt ve süt ürünleri dışındaki hayvansal besinlerde çok az bulunduğundan bunlar iyi bir karbonhidrat kaynağı değildir.

Günde Ne Kadar Karbonhidrat Tüketilmeli?


Günlük karbonhidrat ihtiyacı bireyin yaşına cinsine fiziksel aktivite ve özel durumlarına göre değişmekle birlikte, enerji ihtiyacının ortalama % 50-60’ını karbonhidratlar karşılamalıdır.
Örneğin, günlük enerji gereksinimi 2100 kkal olan bir bireyin karbonhidratlardan gelen enerji miktarı % 60 olduğu düşünülürse;
2100 x (60/100) =1260 kkal
Bir gram karbonhidrat 4 kkal enerji verdiğine göre 1260/4 = 31 5 gram karbonhidrat tüketmesi gerekir.
  • 1 su bardağı süt 9 gram
  • 1 dilim ekmek 15 gram
  • 1porsiyon meyve 12 gram
  • 2- 3 kaşık pilav 12 gram
  • 1 adet köfte yok
  • 1 yumurta yok
  • 10 gram şeker 10 gram 

Karbonhidratların Gruplandırılması


Sekerler
A. Monosakkaritler
  • Glikoz, Fruktoz, Galaktoz
B. Disakkaritler
  • Sakkaroz(Sükroz), Maltoz, Laktoz
C. Şeker Alkolleri
  • Sorbitol, Maltitol, Laktitol
Oligosakkaritler
A. Maltooligosakkaritler
B. Diğer Oligosakkaritler Fruktooligosakkaritler, Galaktooligosakkaritler

Polisakkaritler
A. Nişasta
B. Nişasta Olmayan Polisakkaritler Gliken, Selöloz, Lignin, Pektin, Hemiselöloz, sakızlar

Monosakkaritler


Bunlara basit şekerler ve tek şekerler de denilmektedir. Mono ve disakkaritlerin tatlandırıcı özellikleri vardır.

Glikoz:
Üzüm Şekeri, Dekstroz ve kan şekeri olarak da bilinen biı monosakkarittir. İnsan organizmasında serbest halde kanda bulunmaktadır. Normal durumda açlıkta kanda 100 ml'de 65-85 mg kadardır.
Beyin ve sinir dokularının esas enerji kaynağıdır. Bu nedenle kan şekerinin aşırı düşmesi beyin fonksiyonlarında bozulma, koma ve ölüme neden olabilir.
Serbest olarak üzüm, üzümden yapılan besinlerde (pekmez vb.), balda, tatlı mısırda, mısır şurubunda, bitkisel besinlerde, eyveler ve bazı kök sebzelerde glikoz bulunur.

Fruktoz:

Levüloz veya meyve şekeri olarak da bilinir. Bal, üzüm, incir, dut ve pekmez gibi besinlerde bulunur. Monosakkaritler ve disakkaritler arasında en tatlı olanı Fruktozdur. Skuroza göre 1,5, glikoza göre ise 2 kat daha tatlıdır. Vücutta karaciğerde glikoza dönüşerek kullanılır.

Galaktoz:
Glikozla birlikte süt şekeri olan laktozun yapısında bulunur. Kanda yüksek düzeyde galaktoz bulunmasına Galaktozemi denir. Toplumda nadiren görülen galaktoz eksikliğinde ise doğuştan metabolizma bozukluğu nedeniyle, zeka geriliği, karaciğer ve dalak büyümesi gibi rahatsızlıklar görülür. Tedavisi süt ve süt ürünlerinin tüketiminin ile yapılmaması olur.

Disakkaritler


İki monosakkaritin bir molekül su kaybederek birleşmesi sonucunda oluşan şekerlerdir.

Sakkaroz (Sükroz):

Sofra şekeridir. Şeker kamışı veya şeker pancarından elde edilir.

Laktoz:
Süt şekeri olarak da isimlendirilir. Anne sütünün % 7-8’i, inek sütünün % 4-5’i laktozdur.Laktoz diğer disakkaritlerden daha az tatlıdır ve daha geç sindirilir.

Maltoz:
Malt şekeri olarak da adlandırılır. Tahıl ve kuru baklagillerde az miktarda bulunur. Besin sanayisinde çocuk mamaları yapımında kullanılır. Çimlendirilmiş arpa ve buğdaydan malt ekstresi olarak ayrılır ve bira yapımında kullanılır.

Şeker Alkoller


Sorbitol:
Yapay tatlandırıcıdır. Açlığın oluşmasını geciktirir. Fazla miktarda kullanımı sindirim sisteminde rahatsızlıklara yol açar.

Maltitol:
Ticari amaçla bazı yosunlardan elde edilir. Glikoz kadar güçlü şeker tadı verme özelliğine sahiptir, ancak glikozun yarısı kadar enerji verir.

Oligosakkaritler


  • Fruktooligosakkaritler
  • Galaktooligosakkaritler
  • Maltodekstrin
  • Polidekstroz
  • İzomaltozlar

Polisakkaritler


Polisakkaritler, 10 veya daha fazla monosakkarit içeren karbonhidratlardır. Nişasta ve nişasta olmayan polisakkaritler olarak iki gruptur.

Nişasta:
Karbonhidratların bitkilerdeki depo formudur. Bir çok glikoz ünitesinden oluşmaktadır.
Nişasta olmayan polisakkaritler
  • Glikojen
  • Selüloz
  • Hemiselüloz
  • Lignin
  • Pektin
  • Sakızla

Karbonhidratların Vücuttaki Görevleri


En önemli görevi vücuda enerji sağlamalarıdır.
  • Bir gram karbonhidrat ortalama 4 kalori enerji verir. Vücudun enerji ihtiyacının % 55-60’lık kısmı karbonhidratlardan sağlanır. Bu besin öğeleri enerji oluşum sürecinde artık bırakmadığından vücut için yorucu değildir.
  • Beyinin tek kullandığı enerji kaynağı glikozdur. Bu nedenle bilişsel fonksiyonlar için glikoz sağlanmasının zorunludur.
  • Ketozisi önleyicidirler (antiketojeniktirler). Vücuda yeterli oranda karbonhidrat alınmazsa vücut ihtiyacı olan enerjiyi yağlardan karşılar. Yağlar enerji amacıyla çok kullanılırsa Ketosiz meydana gelir. 
  • Protein ihtiyacını azaltır. Yeterli miktarda alınan karbonhidrat proteinlerin enerji için kullanılmasını önler.
  • Vücutta suyun ve elektrolitlerin tutulmasında yardımcıdır. Sodyumun barsaklardan kana emilmesine yardımcı olur.
  • Karbonhidratlar ve metabolizma ara ürünleri vücutta çeşitli maddelerin sentezinde kullanılır.
  • Bitkisel besinlerde bulunan posa(selüloz, hemiselüloz, lignin gibi) bağırsağın boşalmasını kolaylaştırır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 23:54
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
4 Mart 2011       Mesaj #3
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Karbonhidratın yararları!


Karbonhidrat deyince tüm diyetisyenler şöyle bir durur. Her zaman yemeye çekindiğimiz ama ‘keşke kilo aldırmasa da daha çok yesek!’ dediğimiz karbonhidrat grubundaki gıdaların bir kısmı aslında gerektiği gibi tüketilirse besin değeri en yüksek ve aynı zamanda zayıflatıcı gıdalar haline gelebilirler.
İşte size ilginç karbonhidrat tüyoları ve karbonhidratlı yiyecekleri sevmemizin 6 nedeni;

Kilo vermeye yardımcı olur...


Tabi ki de yağlı börekler veya kurabilyeler sağlıklı yiyecekler olmayabilirler fakat karbonhidrat yönünden zengin doğal sebzeler de bulunmaktadır. Brokoli, kırmızı biber, yeşil biber, fasulye ve mısır da karbonhidrat yönünden zengindir ve bu yiyecekler doyurucu ve kilo vermeye yardımcı olurlar.
Genellikle diyetisyenler tarafından tavsiye edilen miktar, 1 dilim ekmek, 1/3 bardak pirinç ve yarım bardak yulaf ezmesidir...

Lif yönünden zengindir...


Çoğu karbonhidratlı yiyecek lif yönünden zengin olup şeker oranı oldukça düşüktür. Doygunluk hissi vermenin yanında sağlığa faydalı birçok yanı da bulunmaktadır.
Lifler, ‘çözülebilir’ ve ‘çözülmez’ olarak başlıca iki ana grup altında toplanabilir. Çözülmez lifler sindirim sisteminin hızlanmasını sağlar ve kabız olmayı önler. Kepekli gıdalar ve buğday içeren tüm yiyecekler ‘kompleks karbonhidratlar’ grubunda yer alır ve çözülmez lifler yönünden zengindir. Çözülebilir lifler ise yulaf, havuç ve elma da bulunur. Bu tip gıdalar da kandaki kolesterol miktarının emilmesini azaltarak kalp sağlığını korumaya yardımcı olur. Diabet hastalarında da kandaki glukoz oranını düzenleyerek kontrol sağlar.

Açlığınızı bastırır...


Gün içinde sürekli açlıkla savaşıyorsanız nişastalı gıdaları diyetinizin bir yerine mutlaka koyun. Patates ve fasulye gibi sebzelerde nişasta bolca bulunur. Bu tip sebzeleri pişirip tekrar soğuttuğunuzda nişasta oranı artar ve tokluk hissinin artmasına neden olur.
Kandaki şeker miktarının zaman zaman artmasına da neden olan nişasta bazı kanser türlerine karşı vücudu korur...

Enerjinizi arttırır...


Kompleks karbonhidratlar vücudunuzda açıkta bulunan enerjinin depolanma yeridir. Ayrıca vücut kaslarınızın besleyici yakıtıdır. Sadece kaslarınız için değil aynı zamanda beyin, kemikler, hormonlar, kalp ve tüm sistemlerinizin düzenini sağlar. Daha aktif ve enerjik olmanıza neden olur.

Doğal şifa kaynağı olarak düşünülebilir...


Kahverengi pirinç, kereviz, çilek, tahıl ürünleri gibi karbonhidrat içeren yiyecekler ayrıca doğal vitamin kaynağıdır. B2, B3, B5, ve C vitamini yönünden zengin olan karbonhidratlar ayrıca mineral, demir, manganez, folik asit ve çinko yinünden de vücuda katkı sağlar.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 23:15
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
3 Ekim 2012       Mesaj #4
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  karb2.jpg
Gösterim: 4435
Boyut:  99.5 KB

Karbonhidratlar


MsXLabs.org & Temel Britannica

Karbonhidratlar, en basitinden en ge­lişmişine kadar bütün canlıların hücrelerinde bulunan ve karbon, hidrojen ile oksijenden oluşan çok önemli organik bileşiklerdir. Ör­neğin "şeker" adı altında toplanan çeşitli bileşikler ile nişasta ve selüloz birer karbon­hidrattır. Bu bileşikler moleküllerindeki kar­bon atomlarının sayısına göre sınıflandırılır ve karbon sayısı arttıkça bileşiğin yapısı da gide­rek karmaşıklaşır. Bu sınıflandırmaya göre karbonhidratların en basit üyeleri glikoz (üzüm şekeri), früktoz (meyve şekeri) ve galaktoz gibi altı karbon atomu içeren basit şekerler ya da monosakaritlerdir. İki monosakaritin birleşmesiyle sakaroz ya da sükroz (bildiğimiz sofra ya da çay şekeri), laktoz (süt şekeri) ve maltoz (malt şekeri) gibi disakaritler, çok sayıda monosakaritin birbirine bağ­lanmasıyla da nişasta ve selüloz gibi karmaşık yapılı polisakaritler oluşur.
Hemen hemen bütün karbonhidratlarda hidrojenin oksijene oranı ikiye birdir. Başka bir deyişle, su molekülünde (H2O) olduğu gibi karbonhidrat moleküllerinde de her oksi­jen atomuna karşılık iki hidrojen atomu bulunur. Örneğin en basit karbonhidratlar­dan biri olan glikozun kimyasal formülü C6H12O6'dır. Bu formül, her glikoz molekü­lünde 6 karbon [C], 12 hidrojen [H] ve 6 oksijen [O] atomu bulunduğunu gösterir.
Glikoz ve früktoz gibi basit şekerler meyve­lerin pek çoğunda, bitkilerin balözünde ve balda bulunur. Pastane ve fabrikalarda büyük çapta üretilen tatlı, reçel ve şekerlemeler de genellikle evlerde kullandığımız şekerden (sa­karozdan) daha ucuz olan glikozla yapılır. İnsan ve hayvanların kanında çözünmüş ola­rak bütün hücrelere taşınan şeker de gene glikoz biçimindedir. Çünkü, yiyeceklerle alınan nişasta gibi daha karmaşık karbonhidrat­lar sindirim sırasında parçalanarak glikoza dönüşür. Kandaki glikoz miktarı insanın sağ­lıklı ya da hasta olduğunun önemli göstergele­rinden biridir. Örneğin şeker hastalığında kandaki şeker miktarı normal değerin çok üstüne çıkabilir.

Yiyeceklerdeki en büyük enerji kaynağı kar­bonhidratlardır. Karbon, hidrojen ve oksijen­den oluşan bu bileşikler yiyeceklerde daha çok şeker ve nişasta biçiminde bulunur. Örne­ğin üzüm şekeri denen glikoz en basit karbon­hidratlardan, yumrulu bitkilerin köklerinde depolanan nişasta ise en karmaşık karbonhid­ratlardan biridir. Karbonhidratça zengin yiye­ceklerin yapısında genellikle glikozdan daha karmaşık şekerler ve nişastalar bulunur. Ama bu bileşiklerin tümü sindirim sırasında parça­lanarak glikoza indirgendiğinden, yiyecekler­deki bütün karbonhidratlar sonunda glikoz olarak kana geçer ve karaciğerde glikojen biçiminde depolanır. Vücuda enerji gerekti­ğinde, karaciğerdeki glikojen yeniden glikoza dönüşerek kan dolaşımı aracılığıyla hücrelere dağıtılır. Bu nedenle, kanda bulunduğu için kan şekeri de denen glikoz vücudun temel enerji kaynağıdır .
Bazı karbonhidratlı yiyecekler oldukça kar­maşık işlemlerden geçirilerek hazırlandığı için, bileşimlerindeki vitamin ve mineraller kaybolur, geriye yalnızca enerji değeri kalır. Sofra ya da çay şekeri, pekmez ve reçel bu gruptandır. Daha basit işlemlerden geçirile­rek hazırlanan, hatta bazıları hiç pişirilmeden yenen ekmek, bulgur, patates, baklagiller ve meyveler gibi karbonhidratlı yiyeceklerde ise enerji verici besinlerin yanı sıra vitamin ve mineral gibi yararlı besinler de bulunur.

Evlerde yiyecek ve içeceklerimizi tatlandır­mak için kullandığımız tozşeker ya da kesme-şeker, şekerpancarının köklerinden ve şekerkamışının gövdesinden elde edilen sakaroz ya da sükrozdur. C12H22O11 formülüyle gösterilen bu disakarit bir glikoz ile bir früktoz molekülünün birleşme­siyle oluşur. Birbirine bağlanmış iki glikoz molekülünden oluşan maltoz (malt şekeri) çim­lenmiş arpadan, yani malttan elde edilir. Glikoz ile galaktozun birleşmesiyle oluşan laktoz (süt şekeri) ise bütün memelilerin sütünde bulunur. Yiyeceklerle alınan bu karmaşık şekerler de gene sindirim sırasında parçalanır ve birbirine bağlanmış olan basit şekerlere indirgenir. İster basit, ister birleşmiş halde bulunsun bü­tün şekerler tatlıdır ve hepsi suda kolayca çö­zünür.
Bütün karbonhidratların temel kaynağı yeşil bitkilerdir. Yeşil bitkiler, yapraklarındaki klo­rofil pigmentinin yardımıyla ve güneş ışığından sağladıkları enerjiyi kullanarak, karbon dioksit ile sudan glikoz üretirler. Fotosentez denen bu süreçte oluşan glikozun binlerce molekülü birbi­rine bağlanarak nişastaya dönüştürülür ve fasul­ye ile buğdayda olduğu gibi bitkinin tohumla­rında, patates ve havuçta olduğu gibi köklerinde ya da yumrularında yedek besin olarak depola­nır. Hücrelerin içinde depola­nan nişasta çok küçük tanecikler biçiminde­dir. Eğer üstlerine iyodun sudaki çözeltisi damlatılırsa nişasta taneciklerinin rengi laci­verde ya da siyaha döner. Yiyeceklerde nişas­tanın varlığı bu yöntemle saptanır. Bitkiler bir yandan da binlerce glikoz molekülünü birleş­tirerek hücre duvarlarını oluşturan selülozu yapar.

Bitkiler şeker ve nişasta ürettiklerinde, güneş ışığındaki enerji bu maddelerde depo­lanmış olur. İnsan gibi dışbeslek canlıların en önemli enerji kaynağı karbonhidratlardır. Bu temel besinleri ekmek ve patates gibi nişastalı yiyeceklerden, işlenmiş şekerden ve tatlılar­dan alırız. Hatta birçok uzmanın görüşüne göre gereğinden çok alırız.
Bitkilerin hücre duvarını oluşturan ve yal­nız bitkisel besinlerde bulunan selüloz, 3.000 kadar glikoz molekülünün birbirine bağlan­masıyla oluşmuş karmaşık bir karbonhidrat­tır. Ama insanın sindirim sisteminde parçala­nıp dokularca emilemediği için gerçek anlam­da bir besin maddesi sayılmaz. Bununla bir­likte, sindirim artıklarından oluşan dışkıyı yumuşatıp hacmini artırarak bağırsak hare­ketlerini hızlandırmak ve besinlerin emilmesi­ni kolaylaştırmak gibi önemli bir işlevi vardır. Bol selüloz içeren bitkisel liflere beslenmede yer verilmesi kabızlığın ve bazı bağırsak hastalıklarının önlenmesinde etkili olur. Bi­lim adamları, insanın ilk atalarının bol selülozlu yiyeceklerle beslendiğini ve sindirim sisteminin bu tip beslenmeye uyarlanmış ol­duğunu düşünürler. İnsanlar zamanla birçok yiyeceği doğal haliyle yemeyip, selülozun parçalanmasına yol açan karmaşık işlemler­den geçirdikleri için, bağırsakları artık selülo­zu sindirme yeteneğini yitirmiştir.
Midede şişerek tokluk duygusu veren, do­kularca emilmeyen ve besin değeri olmadığı için insanı şişmanlatmayan bitkisel lifler, özel­likle bol selüloz içeren kepekli tahıllar, çiğ sebze ve meyveler, zayıflamak isteyenler için hazırlanan rejim listelerinin temel öğesidir. Oysa dengeli bir beslenmede bu tür yiyecek­lere her zaman yer vermek gerekir.

Sindirimden sonra, bağırsaklardan emilen glikoz kan dolaşımıyla karaciğere taşınır. Glikoz molekülleri glikojen oluşturacak bi­çimde birbirine bağlanarak karaciğerde ve kaslarda depolanır. Vücudun glikoza gereksi­nimi olduğunda glikojen glikoza parçalanır ve bu dönüşümdeki kimyasal tepkimeler sonu­cunda, örneğin kasları hareket ettirmek için gerekli enerji sağlanmış olur. Eğer aşırı çaba, hastalık ya da açlık nedeniyle vücudun gliko­jen yedeği tükenirse, bu kez depolanmış olan yağlar, hatta bazen proteinler karbohidratlara dönüştürülerek enerji kaynağı olarak kullanı­lır. Buna karşılık gereğinden çok karbonhid­ratla beslenen kişilerde tüketilemeyen glikoz fazlası yağa dönüştürülerek vücutta depolanır ve insan giderek şişmanlar. Uzmanlar aşırı miktarda alınan işlenmiş şekerin diş çürüme­lerine, şeker ve kalp hastalıklarına yol açtığı kanısındadırlar.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 25 Mayıs 2016 00:23
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
5 Şubat 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Karbonhidrat Hangi Besinlerde Bulunur

Ad:  karbın1.PNG
Gösterim: 2130
Boyut:  42.6 KB

Ad:  karbın2.PNG
Gösterim: 1990
Boyut:  26.2 KB

Ad:  karbın3.PNG
Gösterim: 1958
Boyut:  142.9 KB

Ad:  karbın4.PNG
Gösterim: 1978
Boyut:  35.7 KB

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
25 Mayıs 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM

KARBONHİDRATLAR (ŞEKERLER)


Tanım ve karbonhidratların fonksiyonları
Karbonhidratlar, kimyasal olarak polihidroksi aldehit veya ketondurlar veya hidroliz edildiklerinde böyle bileşikler veren maddelerdir. Bu sınıftaki çoğu madde için C : H : O oranı, 1:2:1 şeklindedir; genel formülleri (CH2O)n şeklinde yazılabilir. Bazı karbonhidratlar, (CH2O)n genel formülüne uymazlar; aynı zamanda azot, fosfor veya kükürt de içerirler; bu nedenle karbonhidrat yerine karbohidrat kelimesini kullanma eğilimi de vardır.
Karbonhidratların yapılarında ya aldehit ya da keton bir karbonil grubu; hem primer alkol yapısında hem sekonder alkol yapısında iki veya daha fazla sayıda hidroksil grupları bulunur.
Ad:  karb1.JPG
Gösterim: 1996
Boyut:  23.9 KB
Karbonhidratlar, dünyada en yaygın olarak bulunan biyomoleküllerdir; yeşil bitkiler ve algler tarafından fotosentez ile sürekli olarak CO2 ve H2O’dan sellüloz ve diğer bitkisel ürünler yapılmaktadır.
Karbonhidratların organizmada birçok fonksiyonu vardır:
1) Sofra şekeri ve nişasta gibi bazı karbonhidratlar, dünyanın önemli bir bölümünde insan diyetinin en önemli kısmıdır.
2) Karbonhidratların oksidasyonu, çoğu nonfotosentetik hücrede temel enerji sağlayıcı yoldur. Kan şekeri olarak bilinen ve vücudun en önemli karbonhidratı olan glukoz, memeli dokularının en önemli yakıtıdır.
3) İnsolubl (suda çözünmeyen) karbonhidrat polimerleri, bakteri ve bitkilerin hücre duvarlarında ve hayvanların bağ dokularında yapısal ve koruyucu elemanlar olarak işlev görürler.
4) Bazı karbonhidrat polimerleri, iskelet eklemlerini kayganlaştırırlar ve hücreler arası yapışmayı sağlarlar.
5) Karbonhidratlar, vücutta lipidlerin, bazı amino asitlerin, glikolipidlerin, glikoproteinlerin ve proteoglikanların ön maddesidir. Proteinlere ve lipidlere kovalent olarak bağlı bazı kompleks karbonhidrat polimerleri, molekülün intrasellüler yerini veya metabolik akibetini belirleyen sinyal olarak etki gösterirler.
Karbonhidratlar, genellikle üç büyük sınıfa ayrılarak incelenirler: 1) Monosakkaritler. 2) Disakkaritler. 3) Polisakkaritler.

Monosakkaritler (basit şekerler)


Monosakkaritler, bir veya daha fazla hidroksil gruplu ya aldehit ya da keton yapısında en basit karbonhidratlardır. Monosakkaritler, hidroliz yoluyla daha küçük moleküllü basit karbonhidratlara ayrışmazlar; oligosakkaritlerin ve polisakkaritlerin alt ünitelerini oluştururlar. Oligosakkaritler, 2-10 arasında aynı ya da farklı monosakkaritlerin birleşmesiyle oluşurlar; iki mono sakkaritin birleşmesiyle oluşmuş olan disakkaritler dışında serbest olarak bulunmazlar. Polisakkaritler, monosakkarit polimerleridirler; 10 ve daha fazla monosakkarit içerirler.
Monosakkaritler, renksiz, kristalli katilardır; suda çözünürler, fakat nonpolar çözücülerde çözünmezler. Monosakkaritlerin çoğu tatlıdır.

Monosakkaritlerin sınıflandırılmaları


Monosakkarit moleküllerinin omurgası, tüm karbon atomlarının tek bağlarla bağlandığı dallanmamış bir karbon zinciridir. Karbon atomlarından biri, bir karbonil grubu oluşturmak için bir oksijen atomuna çift bağlıdır; diğer karbon atomlarından her biri bir hidroksil grubu içerir. Karbonil grubu karbon zincirin bir ucunda ise, monosakkarit bir aldehittir ve aldoz olarak isimlendirilir; karbonil grubu karbon zincirin bir ucunda değilse monosakkarit bir ketondur ve ketoz olarak isimlendirilir.
Monosakkaritler, moleküllerindeki toplam karbon sayılarına göre de sınıflandırılırlar ve karbon sayısının Latince adının sonuna “oz” hecesi getirilerek adlandırılırlar; monosakkaritlerin moleküldeki toplam karbon sayısı 3 olanlar triozlar, 4 olanlar tetrozlar, 5 olanlarpentozlar, 6 olanlar heksozlar, 7 olanlar heptozlardır:
Ad:  karb2.JPG
Gösterim: 2394
Boyut:  72.4 KB
Doğada ve organizmada en yaygın bulunan monosakkaritler, trioz, pentoz ve heksozlardır. Heksozlardan en fazla bulunanları da glukoz, fruktoz, galaktoz ve mannozdur. Kan şekeri deyince, bir aldoheksoz olan glukoz anlaşılır. Aldopentoz olan riboz ve 2-deoksiriboz, nükleotitlerin ve nükleik asitlerin komponentleridirler.

Monosakkaritlerin izomerleri


Organik kimya bilgilerimizden biliyoruz ki, karbon atomlarının çevresindeki tek bağların tetrahedral düzenlenmesi, bazı organik bileşiklere önemli özellikler verir. Bir organik moleküldeki bir karbon atomuna dört farklı atom veya fonksiyonel grup bağlanmışsa, karbon atomunun asimetrik (şiral, kiral) olduğu ifade edilir. Asimetrik karbon atomu içeren molekül, uzayda farklı konfigürasyonlara sahip iki farklı formda bulunabilir ve bu formlar, molekülün stereoizomerleri olarak tanımlanırlar. Genel olarak, n sayıda asimetrik karbon atomu içeren bir molekülün 2n sayıda stereoizomeri vardır.
Stereoizomerlerin özel bir sınıfı, enantiyomerler olarak adlandırılırlar ki bunlar, birbirinin aynı düzlemde üst üste gelmeyen ayna görüntüleridirler. Bir bileşiğin iki enantiyomeri, aynı kimyasal özelliklere sahiptirler, fakat polarize ışığın düzlemini çevirme yeteneği gibi karakteristik fiziksel özellikleri farklıdır; enantiyomerler den birinin çözeltisi polarize ışığın düzlemini sağa (+) çevirir, diğerinin çözeltisi ise aynı derecede sola (-) çevirir. Polarize ışığın düzlemini sağa veya sola çeviren maddelere optikçe aktif maddeler veya optik aktif maddeler dendiğini biliyoruz.
Dihidroksi aseton hariç bütün monosakkaritler, bir veya daha fazla asimetrik karbon atomu içerirler; bu nedenle optikçe aktif izomerleri vardır. En basit aldoz olan gliseraldehit, bir asimetrik karbon atomu içerir; bu nedenle de iki farklı enantiyomeri vardır. Gliseraldehitin iki farklı formu, âdet üzerine D-gliseraldehit ve L-gliseraldehit olarak adlandırılırlar:
Ad:  karb3.JPG
Gösterim: 1923
Boyut:  29.0 KB
Monosakkaritlerin optikçe aktif izomerlerinin bir sınıfı D- ve L-izomerlerdir.

Organizmadaki önemli heksoz türevleri


Glukoz, galaktoz ve mannoz gibi basit heksozların türevlerinde, ana bileşikteki bir hidroksil grubu, bir başka yapı ile yer değiştirmiştir veya bir karbon atomu karboksilik asite okside olmuştur.

1) Şeker fosfatları:
Karbonhidratların sentezlerinde ve metabolizmalarında ara ürünler, çok sık olarak monosakkaritlerin kendileri değil, fosforillenmiş türevleridirler. Bir monosakkaritin hidroksil gruplarından biri ile fosforik asidin kondensasyonu, bir fosfat esteri oluşturur:
Ad:  karb4.JPG
Gösterim: 1709
Boyut:  16.6 KB
Şeker fosfatları, bir monosakkaritin hidroksil gruplarından biri ile fosforik asidin kondensasyonu sonucu oluşmuş bileşiklerdir:
Ad:  karb5.JPG
Gösterim: 2034
Boyut:  43.9 KB
Hücre içinde şeker fosforilasyonunun bir etkisi, şekerin hücre dışına diffüzyonunun önlenmesidir. Şeker fosfatları, nötral pH’da nispeten stabildir ve negatif yük taşırlar; yüksek derecede yüklü moleküller de biyolojik membranları, spesifik transport sistemi olmaksızın geçemezler. Şeker fosforilasyonun bir başka etkisi, şekerlerin sonraki kimyasal değişmeler için aktive olmasını sağlamaktır. Şeker fosfatları, karbonhidratların aktif şekilleridirler; sentez ve metabolizma olaylarında kimyasal değişime uğrarlar.

2) Amino şekerler:

Bir monosakkaritteki bir hidroksil grubunun bir amino grubu ile yer değiştirmesi sonucu oluşmuş bileşiklerdir. Glukozamin, galaktozamin ve mannozaminde ana bileşikteki C-2’na bağlı hidroksil, amino grubu ile yer değiştirmiştir:
Ad:  karb6.JPG
Gösterim: 1705
Boyut:  20.4 KB
Amino şekerler, eritromisin, karbomisin gibi birçok antibiyotiğin yapısında bulunur; vücutta glikozaminoglikanların, glikoproteinlerin ve glikolipidlerin yapı taşlarıdırlar.
Amino şekerlerin amino gruplarının asetik asit ile kondense olmasıyla bunların da türevleri oluşabilir:
Ad:  karb7.JPG
Gösterim: 1735
Boyut:  19.3 KB

3) Deoksi şekerler:
Bir monosakkaritteki bir hidroksil grubunun bir hidrojen ile yer değiştirmesi sonucu oluşmuş bileşiklerdir; içlerindeki oksijen sayısı karbon sayısından azdır. 
Galaktozun C-6’nundaki hidroksil grubunun yerine bir hidrojen geçmesiyle fukoz oluşur; a- L-Fukoz, hücre membranı glikoproteinlerinde bulunur. Mannozun C-6’nundaki hidroksil grubunun yerine bir hidrojen geçmesiyle ramnoz oluşur; a-L-Ramnoz, bakterilerin dış membranlarının yapı taşı olan lipopolisakkaritlerde bulunur:
Ad:  karb8.JPG
Gösterim: 1674
Boyut:  14.4 KB
Ribozdan oluşan 2-deoksi-riboz, deoksiribonükleik asitlerde (DNA) bulunur:
Ad:  karb9.JPG
Gösterim: 1675
Boyut:  14.8 KB

4) Aldonik asitler:
Bir monosakkaritin aldehit karbonunun karboksilik aside yükseltgenmesiyle oluşan organik asitlerdir; glukozdan oluşan glukonik asit önemli bir örnektir:
Ad:  karb10.JPG
Gösterim: 1651
Boyut:  11.5 KB

5) Üronik asitler:
Bir monosakkaritin aldehit karbonundan uzaktaki primer alkol grubunun karboksilik aside yükseltgenmesiyle oluşan organik asitlerdir; glukozdan oluşan glukuronik asit önemli bir örnektir:
Ad:  karb11.JPG
Gösterim: 1601
Boyut:  11.3 KB

6) Sakkarik asitler:
Aldozların l.karbonundaki aldehit grupları ile 6.karbonlarındaki primer alkol gruplarının oksitlenerek karboksil grubuna değişmesiyle oluşan dikarboksilik asitlerdir:
Ad:  karb12.JPG
Gösterim: 1683
Boyut:  13.9 KB

7) N-asetil nöraminik asit (NANA, sialik asit):
Dokuz karbonlu asidik şeker olan nöraminik asidin asetillenmiş türevidir:
Ad:  karb13.JPG
Gösterim: 1838
Boyut:  19.2 KB
N-asetil nöraminik asit (NANA, sialik asit), glikoproteinlerin ya da glikolipidlerin oligosakkarit yan zincirindeki terminal karbonhidrattır.

8) Şeker alkolleri:
Monosakkaritlerin aldehit veya keton gruplarının alkol gruplarına indirgenmesiyle oluşan bileşiklerdir; glukozdan sorbitol, mannozdan mannitol, galaktozdan dulsitol oluşur:
Ad:  karb14.JPG
Gösterim: 1790
Boyut:  28.2 KB
Kontrolsuz diyabete s mellituslu hastalarda kanda glukoz konsantrasyonu yükselir; hiperglisemi ortaya çıkar. Bu durumda retina, lens, böbrek ve sinir hücrelerine giren glukoz miktarı artar. Bu hücrelerde artan glukoz, aldoz redüktaz enziminin etkisiyle sorbitol’e çevrilir. Sorbitolün güçlü ozmotik etkisi sonucunda hücre içinde su retansiyonu olur ki bu, olasılıkla gözde katarakt oluşmasının nedenlerindendir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
25 Mayıs 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Disakkaritler


Disakkaritler, bir monosakkarit molekülü üzerindeki anomerik karbon hidroksil grubunun bir diğer monosakkarit molekülü üzerindeki bir hidroksil grubu ile reaksiyonlaşması sonucu oluşturulan bir O-glikozidik bağ vasıtasıyla birbirine bağlanmış iki monosakkarit molekülünden oluşmuş bileşiklerdir:
Ad:  karbon1.JPG
Gösterim: 1863
Boyut:  72.0 KB
O- glikozidik bağ, bir yarı asetal ve bir alkolden bir asetal oluşumunu gösterir. Molekülünde bir serbest anomerik karbon atomu bulunan disakkaritler, monosakkaritler gibi indirgeyici özellik gösterdikleri halde molekülünde bir serbest anomerik karbon atomu bulunmayan disakkaritler indirgeyici özellik göstermezler. Maltoz, laktoz ve sellobioz indirgeyici özelliktedirler; sukroz ve trehaloz ise indirgeyici özellikte değillerdir.
Glikozidik bağlar, asit vasıtasıyla kolayca hidroliz edilebilirler, fakat baz vasıtasıyla yıkılmaya karşı dirençlidirler. Disakkaritler sulu asit ile kaynatma suretiyle ve enzimatik olarak hidroliz edildiklerinde kendilerini oluşturan monosakkaritler ortaya çıkar. Sukrozun hidrolizi sonucunda çoğu kez eşit miktarlarda glukoz ve fruktoz karışımı oluşur; bu karışım da invert şeker olarak adlandırılır.

1) Maltoz:
İki glukoz molekülünün Glc(α1→4)Glc biçiminde kondensasyonu ile oluşmuş molekül yapısına sahip bir disakkarittir. Maltoz, Malt şekeri olarak bilinir. Maltoz, serbest yarı asetal hidroksili içerdiğinden indirgeyici özelliktedir; Fehling çözeltisindeki 2+ değerlikli bakırı (Cu2+), 1+ değerlikli bakıra (Cu+) indirger; yani Fehling pozitif reaksiyon verir. Maltoz, doğada serbest halde bulunm az; bir polisakkarit olan nişastanın yapısında yer alır; nişastanın
enzimatik hidrolizinin başlıca ürünüdür. Maltoz, oldukça tatlıdır ve suda kolaylıkla çözünür.

2) Laktoz:
Bir galaktoz molekülü ile bir glukoz molekülünün Gal(pi^4)Glc biçiminde kondensasyonu ile oluşmuş molekül yapısına sahip bir disakkarittir. Laktoz, Süt şekeri olarak bilinir; önemli miktarda yalnızca sütte bulunur. Laktoz, serbest yarı asetal hidroksili içerdiğinden indirgeyici özelliktedir; Fehling çözeltisindeki 2+ değerlikli bakırı (Cu2+), 1+ değerlikli bakıra (Cu+) indirger; yani Fehling pozitif reaksiyon verir. Sütte bulunan çeşitli mikroorganizmalar, laktozu laktik asite çevirebilirler; bu da sütün ekşimesine ve kaynatıldığında kesilmesine neden olur.
Laktoz, ancak ağız yoluyla verildiği zaman vücut tarafından kullanılabilir. Ağızdan alınan laktoz, sindirim kanalında laktaz enzimi etkisiyle parçalanır. Laktaz noksanlığında, bağırsaklarda sindirilip emilemeyen laktoz, bakteriyel fermantasyon ile, asetik asit, laktik asit, propiyonik asit gibi kısa zincirli metabolitlere ve H2, CO2, CH4 gibi gazlara çevrilir; ayrıca laktoz ve laktik asidin oluşturduğu ozmotik etki ile diyare (ishal) ortaya çıkar.

3) Sukroz (Sakkaroz):

Bir glukoz molekülü ile bir fruktoz molekülünün Glc(a1^2)Fru biçiminde kondensasyonu ile oluşmuş molekül yapısına sahip bir disakkarittir. Sakkaroz, Çay şekeri veya sofra şekeri olarak bilinir. Sakkaroz, serbest yarı asetal hidroksili içermediğinden indirgeyici özellikte değildir; Fehling çözeltisindeki 2+ değerlikli bakırı (Cu2+), 1+ değerlikli bakıra (Cu+) indirgeyemez; yani Fehling negatif reaksiyon verir. Sakkaroz, doğada başlıca şeker kamışı ve şeker pancarından elde edilir; meyve ve sebzelerin çoğunda da serbest olarak bulunur; oldukça tatlı bir maddedir. Sakkaroz 200oC’ye kadar ısıtılırsa su kaybeder ve kahverengi amorf bir kütle halini alır; buna karamel denir. Sakkaroz, ancak ağız yoluyla verildiği zaman vücut tarafından kullanılabilir; sakkaroz ve glukoz, besinlerimizdeki en önemli şekerlerdir.

4) Trehaloz:
İki glukoz molekülünün Glc(a1^a1)Glc biçiminde kondensasyonu ile oluşmuş molekül yapısına sahip bir disakkarittir; indirgeyici özellikte değildir. Trehaloz, böceklerin dolaşım sıvısının büyük kısmını oluşturur; enerji depolayan bir bileşik olarak işlev görür.

5) Sellobioz:
İki glukoz molekülünün Glc(P1^a4)Glc biçiminde kondensasyonu ile oluşmuş molekül yapısına sahip bir disakkarittir; indirgeyici özelliktedir. Sellobioz, doğada serbest olarak bulunmaz; sellüloz polisakkaritinin disakkarit birimidir.

Polisakkaritler (Glikanlar)


Polisakkaritler, pek çok sayıda monosakkarit veya monosakkarit türevi molekülün art arda O- glikozid bağları vasıtasıyla bağlanması suretiyle oluşmuş molekül yapısındaki karbonhidratlardır. Doğada bulunan karbonhidratların çoğu, yüksek moleküler ağırlıklı polimerler olan polisakkaritler halindedirler.
Polisakkaritler birbirlerinden zincirleri boyunca tekrarlayan monosakkarit ünitelerinin benzerliği, bu üniteleri bağlayan bağların tipi ve dallanma derecesi bakımından farklıdırlar; buna göre homopolisakkaritler ve heteropolisakkaritler olmak üzere iki grupta incelenirler.

Homopolisakkaritler (homoglikanlar)


Homopolisakkaritler, tek tip monomerik ünite içeren polisakkaritlerdir. Bunların bazıları, yakıt olarak kullanılan monosakkaritlerin depo formları olarak işlev görürler ve depo homopolisakkaritler olarak adlandırılırlar; bazıları ise bitki hücre duvarlarında ve hayvan dış kabuklarında yapısal elemanlar olarak işlev görürler ve yapısal homopolisakkaritler olarak adlandırılırlar. Bu iki gruba girmeyen homopolisakkaritler de vardır.

Depo homopolisakkaritler


Depo homopolisakkaritler, organizmada yakıt olarak kullanılan monosakkaritlerin depo formları olarak işlev gören polisakkaritlerdir. Doğadaki en önemli depo homopolisakkaritler, bitki hücrelerinde nişasta, hayvan hücrelerinde glikojendir; her iki polisakkarit de intrasellüler olarak büyük kümeler veya granüller halinde meydana gelirler.

Nişasta:

Bitki hücrelerindeki depo homopolisakkarittir; amiloz ve amilopektin olmak üzere iki tip glukoz polimeri içerir:
Ad:  karbon2.JPG
Gösterim: 1657
Boyut:  27.4 KB
Amiloz, (a 1--->4) bağları vasıtasıyla birbirine bağlanmış glukoz ünitelerinin dallanmamış uzun zincirlerinden oluşmuş bir glukoz polimeridir; zincirde birkaç bin glukoz kalıntısı bulunabilir ve bir ucu indirgeyicidir.
Ad:  karbon3.JPG
Gösterim: 1671
Boyut:  23.2 KB
Amilopektin, (a 1--->4) bağları vasıtasıyla birbirine bağlanmış glukoz ünitelerinin uzun zincirlerinin her 24-30 glukoz kalıntısında bir dallanması suretiyle oluşmuş bir glukoz polimeridir; dallanma noktalarındaki bağ, (a 1--->6) bağıdır ve dolayısıyla molekülde bir indirgeyici uç fakat dal sayısı kadar çok sayıda indirgeyici olmayan uç vardır:
Ad:  karbon4.JPG
Gösterim: 1698
Boyut:  45.7 KB

Yapısal homopolisakkaritler


Yapısal homopolisakkaritler, bitki hücre duvarlarında ve hayvan dış kabuklarında yapısal elemanlar olarak işlev gören polisakkaritlerdir; bitkilerin hücre duvarlarında sellüloz, eklem bacaklıların sert dış iskeletlerinde kitin önemlidir.

Sellüloz:
(P1—>4) bağları vasıtasıyla birbirine bağlanmış glukoz ünitelerinin dallanmamış uzun zincirlerinden oluşmuş bir glukoz polimeridir:
Ad:  karbon5.JPG
Gösterim: 1694
Boyut:  24.3 KB
Sellüloz, fibröz, çok sert, suda çözünmeyen bir maddedir; bitkilerin hücre duvarlarında, özellikle yaprak sapları, ağaç gövdeleri ve bitki dokularının odun kısımlarında bulunur. Sellüloz, odun kütlesinin çoğunu oluşturur; pamuk, hemen hemen saf sellülozdur. Sellülozun insanlar için besinsel değeri yoktur; sadece ruminantlar sellülozdan faydalanabilirler.

Kitin: (P1—>4) bağları vasıtasıyla birbirine bağlanmış N-asetil glukozamin ünitelerinin dallanmamış uzun zincirlerinden oluşmuş bir N-asetil glukozamin polimeridir:
Ad:  karbon6.JPG
Gösterim: 1858
Boyut:  27.7 KB
Kitin, sellülozunkine benzer şekilde uzayabilen lifler oluşturur; bir milyona yakın eklem bacaklı türünün sert dış iskeletlerinin esas komponentidir ve olasılıkla doğada sellülozdan sonra en bol bulunan polisakkarittir.

İnulin: (P1—>2) bağları vasıtasıyla birbirine bağlanmış fruktoz ünitelerinin dallanmamış uzun zincirlerinden oluşmuş bir fruktoz polimeridir:
Ad:  karbon7.JPG
Gösterim: 1684
Boyut:  32.7 KB
İnulin, doğada çeşitli bitkilerin köklerinde, enginar, soğan, sarımsak gibi bitkilerin yumrularında bol miktarda bulunur; besinsel değeri yoktur.

Diğer homopolisakkaritler


Galaktoz ünitelerinden oluşan galaktanlar, mannoz ünitelerinden oluşan mannanlar, pentoz ünitelerinde oluşan pentanlar ile galakturonik ve mannuronik asit polimerleri de homopolisakkaritlerdendirler.

Agar-agar: Galaktoz ünitelerinden kurulu bir homopolisakkarit yani bir galaktandır; doğada deniz yosunlarından elde edilmektedir; bakteriyolojide kültür vasatlarının hazırlanmasında kullanılır.

Dekstranlar:
Glukoz ünitelerinden oluşmuşlardır; mikroorganizmaların sakkaroz üzerine etkileri sonucu meydana gelirler. Dekstranlar, hekimlikte kan kayıplarından sonra plazma yerini tutan ya da plazma hacmini genişleten maddeler olarak, özellikle şok giderici etkileriyle önemlidirler; molekül ağırlıkları 25.000-75.000 kadar olanlar bu amaçlar için kullanılırlar; viskoziteleri yüksek, osmotik basınçları düşüktür, parçalanmaları ve kullanılmaları yavaş olduğundan dolaşım kanında saatlerce kalabilirler.
Dekstranlar, çeşitli kimyasal tekniklerle işlenerek sephadex ticari ismi altında laboratuvarlarda kolon kromatografisi ve jel filtrasyon tekniklerinde sıkça kullanılırlar; ayrıca yapay böbrek uygulamalarında önemli yararlar sağlarlar.

Mannanlar:
Keçi boynuzunda, hindistan cevizinde, mayada, mantarlarda ve bakterilerde bulunur.

Pektinler: Galakturonik asit ünitelerinin a 1^6 glikozidik bağlarının en az 200 defa tekrarlamasıyla oluşmuşlardır. Pektinler, kısmen etil alkol ile esterleştikten sonra ortamı jelleştirdikl erinden, meyva konserveciliğinde yaygın olarak kullanılırlar. Pektinler, özellikle turunçgillerin meyvalarında, elma, pancar ve havucun hücre duvarlarında sellüloz ile birleşmiş olarak yer alırlar. Pektin, sıcak seyreltik asitlerle hidroliz edildiğinde pektik asit ve metanole ayrılır; heteropolisakkarit olarak da incelenir.

Heteropolisakkaritler (heteroglikanlar)


Heteropolisakkaritler, tekrarlayan iki veya daha fazla farklı tip monomerik ünite içeren polisakkaritlerdir. Heteropolisakkaritler, tüm organizmalar için ekstrasellüler destek sağlarlar. Hayvan dokularında ekstrasellüler aralık, tek tek hücreleri bir arada tutan, hücre, doku veya organlara koruma, şekil ve destek sağlayan bir matriks oluşturmak üzere birkaç tip heteropolisakkarit tarafından doldurulur. Bazı heteropolisakkaritler, ekstrasellüler salgıların yüksek viskozite ve kayganlaştırıcı özelliklerinden sorumludurlar.

Peptidoglikan,
N-asetil glukozamin (GlcNAc) ve N-asetil muramik asit (MurNAc) ünitelerinin art arda (P1 —>4) bağları vasıtasıyla birbirine bağlanmasıyla oluşmuş heteropolisakkarittir:
Ad:  karbon8.JPG
Gösterim: 1677
Boyut:  15.9 KB

Glikozaminoglikanlar (mukopolisakkaritler)


Glikozaminoglikanlar, tekrarlayan disakkarit ünitelerinin düz polimerlerinden oluşmuş bileşiklerdir. Glikozaminoglikanlarda tekrarlayan disakkarit ünitelerinde iki monosakkarit türevinden biri daima ya N-asetil glukozamin (GlcNAc) ya da N-asetil galaktozamin (GalNAc)dir; diğer monosakkarit türevi, çoğu durumda genellikle glukuronik asit (GlcUA) olan bir üronik asittir. Glikozaminoglikanlara, yapılarında bulunan üronik asitler ve asit karakterleri nedeniyle asit mukopolisakkaritler de denir. Bazı glikozaminoglikanlarda aminoşekerlerin hidroksillerinin biri veya daha fazlası sülfat ile esterleşmiştir. Bazı glikozaminoglikanlarda amino şeker ve monosakkaritler bulunur; üronik asitler bulunmaz.
Glikozaminoglikanlar, ait oldukları dokularda kısmen de olsa proteine bağlı bir şekilde ve mukoprotein halinde bulunurlar. Glikozaminoglikanlarda sülfat grupları ve üronik asit kalıntılarının karboksilat grupları, moleküle çok yüksek bir negatif yük yoğunluğu verir. Bu moleküller, çözeltide, komşu yüklü gruplar arasındaki itme gücünü en aza indirmek için uzamış bir yapı alırlar; bunun sonucu olarak da bu uzun ve ince moleküllerin çözeltilerinin viskozitesi çok yüksektir.

Hiyaluronik asit: Fizyolojik pH’da hiyaluronat halindedir; hayvansal dokuların ekstrasellüler matriksinin glikozaminoglikanıdır. Hiyaluronik asit, glukuronik asit (GlcUA) ile N-asetil- glukozamin (GlcNAc) birimlerinin P1 —>3 ve P1 —>4 bağları ile birleşmeleriyle oluşan heteropolisakkarittir:
Ad:  karbon9.JPG
Gösterim: 1720
Boyut:  47.4 KB
Hiyaluronik asit, genel olarak sinoviyal sıvıda, korpus vitreumda, göbek kordonunda bulunur, bağ doku ve başka dokuların jel benzeri ana maddesinin yapısına katılır. Sinoviyal sıvıdaki hiyaluronik asit, eklem yüzeylerinin ıslak ve kaypak kalmasını sağlar. Hiyaluronik asit, dokularda metabolizma maddelerinin geçmesini sağlayan, bakteriler ve başka enfeksiyon etkenlerinin geçmesini engelleyen bir set oluşturduğu için biyolojik yönden büyük önem taşır.
Bazı patolojik bakteriler, hiyaluronidaz enzimi salgılarlar; bu enzim de hiyaluronik asitlerin glikozidik bağlarını hidroliz eder ve böylece dokular, bakterilerin yayılmasına daha uygun hale gelirler. Spermdeki benzer bir enzim de, birçok organizma ovumunun dış yüzündeki glikozaminoglikan örtüyü hidrolize eder; böylece sperm, ovuma girebilir.

Kondroitin sülfatlar:
Art arda gelen glukuronik asit (GlcUA) ve N-asetil-galaktozamin sülfat (GalNAcSO4-) ünitelerinden kurulmuşlardır:
Ad:  karbon10.JPG
Gösterim: 1663
Boyut:  18.5 KB
Sülfat grubu (SO4), kondroitin sülfat A’da 4.karbona bağlanmıştır; kondritin sülfat C’de ise 6.karbona bağlanmıştır.
Kondritin sülfatlar, hayvansal dokunun temel yapı maddeleri arasında yer alırlar; genellikle proteinlere bağlı olarak bulunurlar. Kondritin sülfat A, kıkırdaklarda, yetişkinlerin kemiklerinde ve korneada bulunur; kondritin sülfat C, kıkırdaklarda ve tendonlarda bulunur.
Eskiden kondritin sülfat B diye adlandırılan madde, bugün dermatan sülfat olarak bilinmektedir;

Dermatan sülfat: Art arda gelen iduronik asit (IdUA) ve N-asetil-galaktozamin-4- sülfat (GalNAcSO4-) ünitelerinden kurulmuştur:
Ad:  karbon11.JPG
Gösterim: 1677
Boyut:  27.6 KB
Iduronik asit, glukuronik asitin 5-epimeridir.
Dermatan sülfat, eskiden kondritin sülfat B olarak adlandırılırdı; başlıca deride, kalp kapakçıklarında ve tendonlarda bulunur.

Keratan sülfatlar: Art arda gelen galaktoz (Gal) ve N-asetil-glukozamin-6-sülfat (GlcNAcSO4-) ünitelerinden kurulmuşlardır:
Ad:  karbon12.JPG
Gösterim: 1678
Boyut:  19.8 KB
Keratan sülfatlar, proteine bağlı olarak bulunurlar. Keratan sülfat I, N-glikozid bağıyla proteine bağlanmıştır; korneada bulunur. Keratan sülfat II, O-glikozid bağıyla proteine bağlanmıştır; kıkırdakta ve kemikte bulunur.

Proteoglikanlar


Proteoglikanlar, çok büyük, proteinli agregatlardır. Bir glikozaminoglikan olan hiyalüronatın çok uzun ipliklerine yaklaşık 40 nm aralıklarla ve nonkovalent olarak iç protein moleküllerinin bağlanması ve her iç proteine de kondroitin sülfat, keratan sülfat, heparan sülfat ve dermatan sülfat gibi birçok daha kısa glikozaminoglikan molekülü bağlanmasıyla Proteoglikanlar diye bilinen makromoleküller oluşur.
Ad:  karbon13.JPG
Gösterim: 1680
Boyut:  26.8 KB

Heparin ve heparan sülfat: Yapıları en karmaşık ve en tartışmalı glikozaminoglikanlardır; Glukuronik asit (GlcUA), sülfatlanmış ve asetillenmiş olabilen glukozamin (GlcN) ve iduronik asit (IdUA) içerirler. Heparan sülfat, daha çok glukuronik asit kalıntısı, daha az O- sülfat esteri, daha çok N-asetil grubu içerir.
Heparin, karaciğer, akciğer, timus, dalak, geniş çeperli damarların duvarında ve kanda bulunur; birçok hücrenin yüzeyindedir, fakat mast hücrelerinin hücre içi bileşiğidir. Heparin, antikoagulan yani kanın pıhtılaşmasını önleyici bir maddedir; kalp ve damar hastalıklarında pıhtılaşmayı önleyici olarak kullanılır.

Diğer heteropolisakkaritler


Kan grubu polisakkaritleri: Genellikle glukozamin (GlcN) ya da galaktozaminden (GalN) birisi ile basit bir monosakkaritin tekrarlanır biçimde P1—>3 ve P1—>4 glikozid bağlarıyla birleşmesi sonucu oluşmuş heteropolisakkaritlerdir. Bazen glukozamin ve galaktozamin birlikte de bulunabilir; bu yapı içinde çoğunlukla fukoz ve sialik asit de yer alır.
Kan grubu polisakkaritleri, eritrositlerde, tükürük ve mide mukusu gibi salgılarda, kist sıvılarında ve yeni doğanların dışkısında bulunurlar; az miktarda süt, sperma ve idrarda da saptanmışlardır.
Kan grubu polisakkaritleri proteinlerle birleşerek A, B, O, Rh gibi eritrosit antijenlerini oluştururlar ve kan gruplarının farklılaşmasını sağlarlar.

Arap zamkı: Bitkisel kaynaklı bir heteropolisakkarittir; hidroliz edildiğinde galaktoz, arabinoz ya da ksiloz, bazen de bunların bir karışımını verir; ramnoz ve glukuronik asit de içerir. Arap zamkı, eczacılıkta, şekercilikte ve ofset baskı tekniklerinde yaygın olarak kullanılır.

Glikoproteinler

Glikoproteinler, %50 ’den daha fazla karbonhidrat içerebilen, fakat genelde protein içeriği baskın olan bileşiklerdir:
Ad:  karbon14.JPG
Gösterim: 1639
Boyut:  45.4 KB

Karbonhidrat Biyokimyası
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

24 Mayıs 2016 / Misafir Sağlıklı Yaşam
5 Haziran 2016 / Karamel82 Sağlıklı Yaşam
28 Haziran 2017 / _Yağmur_ Sağlıklı Yaşam
19 Ocak 2017 / Mira Kimya
28 Temmuz 2009 / biruni Taslak Konular