Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 70

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 598.233 Cevap: 719
HANDSOME - avatarı
HANDSOME
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
18 Aralık 2011       Mesaj #691
HANDSOME - avatarı
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
Balık tüketimi ile alınan omega-3 yağ asitlerinin; görmeyi tehdit eden “yaşa bağlı sarı nokta hastalığı” ve kadınlarda “göz kuruluğu” riskini azaltıyor.
Besinler, göz sağlığımız için büyük önem taşıyor. Çoğumuz balık veya havuç yemenin gözlere iyi geldiğini duymuşuzdur. Veya göz kapağımızda arpacık çıktığında; çay ile kompres veya sarımsak sürmek gibi uygulamaları çoğumuz denemişizdir. Peki bunlar gerçekten doğru uygulamalar mı?
Sponsorlu Bağlantılar
Acıbadem Göz Sağlığı Merkezi'nden Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Banu Coşar göz sağlığımıza besinlerin etkileriyle ilgili halk arasında mit haline gelmiş 8 konu ile ilgili bilgi verdi:

1. Balıktaki Omega 3'ü Vücut Daha Kolay Kullanıyor
Balık tüketimi ile alınan omega-3 yağ asitlerinin; görmeyi tehdit eden “yaşa bağlı sarı nokta hastalığı” ve kadınlarda “göz kuruluğu” riskini azalttığını gösteren bazı veriler mevcut. Omega-3’ten zengin balıklar arasında ton balığı, somon, uskumru, ringa, alabalık ve sardunya yer alıyor. Balık yağı hapları da, balık tüketiminin yerine geçiyor. Omega-3 yağ asitlerini bol içeren diğer besinler ise keten tohumu, ceviz ve koyu yeşil yapraklı sebzeler. Ancak, balıktaki omega-3’ün vücut tarafından kullanımı daha kolay oluyor.

2. Havuç, Göz Sinirlerine İyi Geliyor
Havucun gözlere faydalı olduğu ve gece görüşünü artırdığı yönünde yaygın bir inanç vardır. Gerçekten de havucun içindeki beta-karoten (A vitamini), gözün retina (sinir) tabakasında ışığı algılayan hücreler için gereklidir. “Rod” ve “kon” ismi verilen bu ışık algılayıcılar, ciddi A vitamini eksikliğinde fonksiyon görmez ve gece körlüğü oluşur.

3. Arpacığa Sarımsak Sürmeyin, Ilık Su Kompresi Yapın
Arpacık ve şalazyon (yağ kisti), göz kapağında şişlik yapan ve birbiri ile karıştırılan hastalıklar. Her iki hastalıkta da kirpik diplerindeki yağ bezlerinin kanal ağzı tıkanıyor.
Ancak şalazyonda sadece tıkanıklık oluyor; arpacıkta ise tıkanıklığa ek olarak, mikrobik iltihaplanma söz konusu.
Arpacığın tedavisi sıcak pansuman, antibiyotikli damla ve pomad ile yapılıyor. Şalazyonda ise bu tedaviye kortizonlu damlalar da ekleniyor.
Sarımsağın içindeki sülfid bileşenlerinden “alisin”in antibakteriyel etkisi biliniyor. Ancak günümüzde pek çok antibiyotikli/kortizonlu damla ve pomad varken, sarımsak sürmek tavsiye edilen bir uygulama değil.
Çayla kompres ise, çay yüzünden değil, sıcak etkisi ile arpacığa ve şalazyona iyi geliyor. Hiç çay kullanmadan, sadece sıcak su ile kompres yapın.

4. Salatalık Şişen Gözlere İyi Geliyor
Göz altı torbaları, göz çevresindeki yağ torbalarından kaynaklanıyor. Yaş ilerledikçe, bu yağ torbalarını geride tutan zar gevşiyor ve yağlar öne doğru gelip, iyice belirginleşiyor. Ancak kimilerinde genç yaşlarda da yapısal olarak bu yağ torbaları belirgin olabiliyor. Sabahları, göz altları daha şiş oluyor. Bunun nedeni yatarken kan dolaşımı dağılımının değişmesi ve yerçekimi etkisi ile göz çevresinde sıvı birikmesi.
Salatalık, cilde uygulandığında hafif “astringent” yani sıkılaştırıcı/büzüştürücü özellik gösteriyor. Bunun nedeni içindeki askorbik asit (C vitamini) ve kafeik asit. Salatalığın yapısının çoğunu ise su oluşturuyor.
Bu da buzdolabından çıkarıldığında yarattığı soğutucu etkiyi sağlıyor. Salatalık hem içindeki “su tutucu etkiyi azaltan maddeler”, hem de “soğuk” etkisi ile göz kapaklarının üstüne konduğunda sabah şişliğini gerçekten azaltıyor.
Ve eğer böyle bir uygulama yapmak istiyorsanız, -salatalık alerjiniz olmadığı müddetçe-, göz sağlığınız açısından bir sakıncası yok.
Ancak göz altı şişliklerini azaltmak için en etkin yol sabahları doğrudan soğuk kompres yapmak: Bunun için, buz veya eczaneden aldığınız soğutucu jel poşetlerini kullanabilirsiniz. Soğuk kompres, göz çevresindeki damarları büzerek göz altında biriken ödemin (şişliğin) azalmasını sağlıyor. Ama tabii göz altı torbaları çok belirginse, kalıcı çözüm ancak “blefaroplasti” denen operasyonla sağlanabiliyor.

5. Badem Yağı Kirpikleri Uzatmıyor
Badem yağı (“almond oil”) içerdiği antioksidanlar nedeni ile pek çok göz çevresi kreminin ve makyaj temizleyicinin içinde bulunuyor. Ancak badem yağının kirpikleri uzattığını gösteren bilimsel bir çalışma yok. Kirpikleri gürleştirdiği bilinen tek madde, bazı göz tansiyonu ilaçlarının içinde bulunan “prostaglandin anologları”. Ama göz tansiyonu hastası değilseniz, sakın bu göz damlalarını kullanmayın çünkü kontrolsüz göz damlası kullanımının istenmeyen başka yan etkileri de var.

6. Parlak Gözler İçin Sakın Limon Sıkmayın
Asla böyle bir uygulama yapmayın. Limonun gözleri parlatan bir etkisi yoktur. Aksine limonun içindeki sitrik asit ve düşük pH yüzünden gözleriniz kızarır, yanar ve tahriş olur.

7. Göze Özel Vitamin, Sarı Nokta Hastalığına Faydalı
Gözler için özel olarak üretilmiş vitamin hapları mevcut. Bu vitamin kombinasyonları, yaşa bağlı sarı nokta hastalığının ileri evreye geçme riskini %25 oranında azaltıyor. Yaşa bağlı sarı nokta hastalığı, yaşlılıkta görme kaybına en sık yol açan hastalıklardan biri. Sarı nokta hastalığının ilerlemesini yavaşlatıcı etkiye sahip formulasyon şöyle:
C vitamini 500 mg
E vitamini 400 IU
Beta-karoten 15 mg
Çinko oksit 80 mg
Kuprik oksit 2 mg
Şimdilik herkese değil, sadece yaşa bağlı sarı nokta hastalığı olanlara göz için ekstra vitamin kullanımı tavsiye ediliyor.

8. Haftada 2 Balık, Fındık, Sebze-Meyve Gözlere İyi Gelir
Göz sağlığı için beslenmenizde şu basit değişiklikleri yapmak faydalı:
1. Omega-6 yağ asitlerinden zengin pişirme yağları yerine daha az omega-6 içeren zeytinyağını tercih edin. (Balıkta bol bulunan omega-3 yağ asitlerinin aksine, omega-6 yağ asitleri sağlıklı değil.)
2. Bolca balık, meyve ve sebze tüketin.
3. Doymuş yağlar ve margarinden kaçının.
4. Kızartılmış besinlerden kaçının.
Özetle, bolca yeşil yapraklı sebze, haftada 2 porsiyon balık, fındık, sarı/turuncu meyve ve sebze tüketimi; vücut sağlığınız için olduğu gibi göz sağlığınız için de yararlı...

Adam Olmak; Cinsiyet Meselesi DeğiL.! Şahsiyet Meselesidir!..
LaDyGaGa - avatarı
LaDyGaGa
Ziyaretçi
7 Ocak 2012       Mesaj #692
LaDyGaGa - avatarı
Ziyaretçi
Sağlıklı Yaşam
Sağlıklı olmak, insan mutluluğunun öncelik taşıyan bir ögesidir. Sağlık genellikle kendiliğinden var olan bir durum olarak algılanır. Oysa sağlıklı olma uğrunda çaba gösterilmesi gerekir. Hatta bugünkü bilgilerimiz bize bu uğraşın daha doğum öncesi dönemde başlaması gerektiğini göstermektedir. Doğal olarak bu aşamada yapılması gerekenler, anne ve babalara düşmektedir. Olaya nesillerin sağlığı olarak bakıldığında, sağlığın ve sağlıksızlığın nesiller boyunca aktarılabileceği görülür. Anne ve babalar genetik özelliklerinin yanı sıra kendi sağlıklarına gösterdikleri özenle bebeklerine sağlık aktarabileceklerini bilmelidirler.
Sponsorlu Bağlantılar
Sağlıklı bir yaşam için alınması gereken önlemlerin pek çoğu günlük yaşamımızda uygulamamız gereken küçük ve kolay çabalardan oluşur. Nerede olursa olsun günlük yaşamı düzenleyen bazı temel kuralların bilinerek uygulanması, sağlığın korunmasını ve diğer bireylerle paylaştığımız yaşamı kolaylaştırır. Bu kurallardan en önemli bazıları temizlik, sağlıklı beslenme, bedensel ve zihinsel çalışma, düzenli yaşam, sigara, alkol, uyarıcı ve uyuşturucu maddelerden uzak durma, kazalardan korunma, sorunlarla başa çıkmada doğru ve uygun yöntemler kullanmadır.
Çoğunlukla günlük çabalarda hedefin mutluluk olduğu varsayılır. Oysa altta yatan asıl neden güvenlik duygusudur. Çünkü hayatta kalmayı sağlayan en ilkel dürtü korkudur ve güvenlik duygusu korkunun yatıştırılmasıyla ortaya çıkar. Kendimizi güvende hissedebilmemizin ilk koşulu ise bilmektir. Ancak bildiğimiz şeyi, bildiğimiz kadarı ile kontrol edebiliriz. İkinci basamaksa bilginin eyleme dökülmesidir. Bilgimizi davranışımıza yansıtamıyorsak bu bilgi bizim için huzursuzluk kaynağı olmaktan öteye geçemez. Bir sonraki aşama ise paylaşarak çoğaltma, yandaş oluşturmadır. Bunun için bilgimize dayanan doğru bulduğumuz davranışı kurallaştırmaya çalışırız. Toplum içindeki pek çok kural bu yolla oluşmuştur. Zaman içinde altta yatan bilgi evrimleştikçe kurallar da değişecektir.

Sağlıklı Yaşam Kuralları
Bugün sağlıklı yaşam için bilinmesi gereken başlıca kurallar şunlardır:

I. TEMİZLİK
A. HİJYEN NEDİR, NE ÖNEMİ VARDIR?
B. CİLT TEMİZLİĞİ
C. SAÇ TEMİZLİĞİ VE BAKIMI
D. YÜZ, GÖZ VE KULAK TEMİZLİĞİ
E. AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI
  • Diş Çürümesi
  • Diş Eti Hastalıkları
  • Dişlerin Gelişim Bozuklukları
  • Ağız ve Diş Sağlığı Nasıl Korunur?
  • Diş Fırçalama Tekniği
  • Diş İpi Kullanımı
F. MEMELERİN BAKIMI
G. CİNSEL BÖLGENİN TEMİZLİĞİ
  • Adet Döneminde Temizlik ve Bakım Nasıl Yapılmalıdır?
  • Tuvalet Sonrası Beden Temizliği
H. EL VE TIRNAK TEMİZLİĞİ VE BAKIMI
İ. AYAK TEMİZLİĞİ
J. BANYO YAPMA
  • Cinsel İlişki Sonrası Temizlik
II. SAĞLIKLI GİYİNME
III. ORTAMIN TEMİZLİĞİ VE BAKIMI

A. FARKLI ORTAMLARIN TEMİZLİK ÖZELLİKLERİ
  • Yerler ve Yüzeyler
  • Buzdolabı
  • Lavabo ve Tuvaletler
B. YİYECEK VE İÇECEKLERİN TEMİZLİĞİ
C. BESİNLERLE İLGİLİ HİJYEN KURALLARI
D. MUTFAKLA İLGİLİ HİJYEN KURALLARI
E. ATIKLAR
IV. BESLENME
V. HAREKETLİ YAŞAM
VI. DÜZENLİ YAŞAM VE UYKU
VII.
ÇALIŞMA ORTAMI
VIII.
GÜNLÜK YAŞAMDA STRESLERLE BAŞA ÇIKMA
IX. ZAMAN YÖNETİMİ

X. SİGARA, ALKOL, MADDE KULLANIMI

  • Bağımlılık Nedir?
  • İradesiz Kişiler mi Bağımlı Olur?
  • Ne Kadar Alkol İçmek Risklidir?
  • Esrar, Bağımlılık Yapar mı?
  • Ecstasy Bağımlılık Yapar mı?
  • Uyuşturucu Bazı Ülkelerde Serbest mi?
  • Ara Sıra Kullanmak Zararlı mıdır?
  • Herkes Uyuşturucu Kullanıyor ve Onlara Bir Şey Olmuyor! (mu?)
  • Arkadaşımın Uyuşturucu Kullanması Beni Etkiler mi?
  • Uyuşturucu Sadece Kullanan Kişiye mi Zarar Verir?

Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 06:41
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
29 Ocak 2012       Mesaj #693
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Şeker Yaşlandırıyor


Şekerin şişmanlattığını, dişlerde çürüklere neden olduğunu kısacası sağlıklı olmadığını hepimiz biliyoruz.Peki, cildi yaşlandırdığına ne demeli? Nedeni glikasyon adı verilen ve vücudun kontrol edemediği bir süreç: Şeker molekülleri proteinle birleşerek "advanced glycationen dproducts" adında bir bileşim oluşturuyor. Bilimadamları AGE’nin yanlış alımının ve şeker zengini beslenmenin genel olarak vücut için olumsuz olduğunda birleşiyor. Bu, kalp hastalıkları riskini artırıyor. Ancak aynı zamanda fazla şekerin cilt üzerinde doğrudan bir etkisi olduğu belirtiliyor. Cildin bağ dokusu sertleşerek elastikiyetini kaybediyor ve yüzeyde hızla kırışıklıklar oluşmaya başlıyor.

Kaynak
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 20:02
Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
30 Ocak 2012       Mesaj #694
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Kış Hastalıklardan Korunmanın Yolları


Kış aylarında bağışıklık sisteminin düşmesi, vücudu enfeksiyonlara karşı savunmasız bırakır. Soğuk havalarda bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve hastalıklara karşı direnç kazanmak için doğru beslenmeye özen gösterilmelidir. Memorial Antalya Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Berna Ertuğ, kış aylarında sağlıklı beslenmenin önemini anlattı.

Bilinçli Beslen, Hastalıklardan Korun
Soğukla mücadelede, vücut direncinin antioksidan etkiye sahip A, C, E vitaminlerinden zengin, çinko gibi minerallerin bulunduğu, prebiyotik ve probiyotik içeren gıdalar ile desteklenmesi; omega-3 ve omega-9 yağ asitlerinin alımının da arttırılması önemlidir.

C ve E Vitamini Zengini Besinleri Unutmayın!

C vitamini vücuttan zararlı maddelerin atılmasını sağlar. Savunma sisteminin güçlendirilmesinde önemli bir silah olan bu vitamin yeşilbiber, maydanoz, tere, roka, karnabahar, ıspanak, portakal, limon, mandalina, kuşburnu gibi besinlerde bol miktarda bulunur.

Ara Öğünlerdeki Atıştırmalarınızı Abartmayın
C vitamini kaybını önlemek için salatalarınızı da meyve suları gibi tüketmeden hemen önce hazırlayın ve limonu salatayı tüketeceğiniz zaman eklemeyi unutmayın. Antioksidan özelliği olan E vitamini açısından zengin kaynaklar olan fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar, sıvı yağlar, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, tahin gibi besinleri tüketmeye özen gösterin. Ara öğünlerde günlük en fazla 10 adet badem veya 10 fındık yiyin.

A Vitamini Anti-Enfeksiyon Vitamin Olarak da Bilinir
A vitamini vücudu enfeksiyonlara karşı korur. Anti-enfeksiyon vitamin olarak da bilinen bu vitamin yumurta, süt, balık, ıspanak, portakal, havuç, yeşilbiber, kayısı gibi sarı, turuncu ve yeşil sebze ve meyvelerde bulunur.

Çinkodan Zengin Besinler Tüketmeye Çalışın
Çinko eksiklikleri enfeksiyonların görülme sıklığını arttırır. Çinko kaynakları kırmızı et ve kabuklu deniz ürünleri ile karaciğer gibi hayvansal kaynaklı besinler; fındık, ceviz, fıstık gibi kuruyemişler, süt, peynir ve kuru baklagillerdir.

Beslenmede Omega 3 ve Omega 9 Kuralını Göz Ardı Etmeyin
Balık, balık yağı, fındık ve cevizde bulunan omega-3 yağ asitleri güçlü bir antioksidandır ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkilidir. Zeytinyağı, fındık yağı gibi sıvı yağlarda bulunan omega-9 yağ asitleri de bağışıklık sistemini olumlu etkiler.

Mide ve Bağırsak Enfeksiyonlarından Korunmak İçin, Probiyotik ve Prebiyotikler Önemlidir
Bağırsak florasını güçlendirerek mide-bağırsak (gastrointestinal) sistem enfeksiyonlarına karşı direnç oluşturulmasını sağlayan probiyotik ve prebiyotiklerin antimikrobiyal aktiviteyi üst düzeyde tutar, anti tümör özelliği de gösterir.

Kış Aylarında Bağışıklık Sisteminin Güçlendirilmesi İçin Beslenmenizde Bunlara Dikkat Edin:

• Öğünlerinizde mutlaka yoğurt, ayran veya kefir olsun.

• Sütlü tatlılar tercih edin.

• Her öğünde bol limonlu mevsim yeşillikleri ile dolu salata tüketin. Salatalarınıza muhakkak 1 tatlı kaşığı kadar zeytinyağı ve limon eklemeyi unutmayın.

• Ara öğünlerde mandalina, kivi, portakal, elma, greyfurt gibi taze meyveleri tercih edin.

• Bitki çaylarından özellikle kuşburnu, ıhlamur, ahududu, böğürtlen ve meyve çaylarına ağırlık vermeye çalışın ve çaylarınıza limon eklemeyi unutmayın.

• Haftada en az 2 gün mutlaka balık tüketin. Özellikle somon, çinekop, istavrit, levrek, çipura, hamsi mevsim balıklarıdır.

• Haftada 2-3 gün kuru baklagilleri pişirip yanında bol salata ile tüketin.

• Kahvaltınızda süt, peynir ve yumurtadan herhangi biri ya da ikisini bulundurun.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 20:02
Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
20 Şubat 2012       Mesaj #695
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Kalbinizi korumak için diş ipi kullanın
Kalbinizi korumak için düzenli spor yapıyor olabilirsiniz. Kan basıncı ve kolestorolünüz normal değerler içinde gözükebilir. Fakat günlük yaşantınızda dikkat etmediğiniz bazı detaylar zaman içinde büyüyüp önünüze önemli sorunlar olarak çıkabilir.


İngiltere’deki Boston Kadın Hastanesi’nin direktörü JoAnne M. Foody kalp sağlığının korunmasında önemli bazı ipuçlarını “iVillage" okurları için paylaştı.

AĞIZ SAĞLIĞINA ÖZEN GÖSTERMEK
Diş ipi kullanmanın kalp sağlığını önemli derecede etkilediğini belirten Foody şunları söyledi: “Diş sağlığı ile kalp sağlığı arasında güçlü bir bağ vardır. Ağızda biriken bakteriler iyi temizlenmediğinde kana karışır. Diş ve ağız sağlığına özen gösteren kişilerin kalp hastalığı yaşama riski göstermeyenlere gore daha azdır.

UYKU DÜZENİNE SADIK KALMAK
Geçtiğimiz günlerde ABD’de yapılan bir araştırmada her 6 kişiden bir tanesinin günde 5 saat uyuduğunu ortaya çıkardı. 8 saat uykunun her birey için gerekli olduğunun altını çizen Foody sözlerine şöyle devam etti: “Yeteri kadar uyumayan bir insan kalbini zorlar. Uyku, düzensiz kalp atışlarını düzenler. Dolayısıyla kalp sağlığına özen gösterenlerin kalp krizi geçirme olasılığı daha az oluyor.”

TATİL FAKTÖRÜ
ABD’de 1990’larda başlanan ve 20 yıl süren bir araştırnada 750 kadının tatil alışkanlıklarının gözlendiğini belirten Foody çıkan sonuçların kalp rahatsızlılarıyla bire-bir bağlantısı olduğunu saptadıklarını kaydetti. Floor şöyle konuştu: “6 senede bir tatile giden kadınların, her sene tatile gidenlere oranla daha fazla kalp krizi geçirme riski taşıdığı tespit edildi. Wisconsin’de bulunan Kadın Sağlığı Merkezi’nin geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği ankette ise sık sık tatil yapan kadınların daha az stresli ve evliliklerinde daha mutlu olduğu gözlendi.”

GÜNEŞ IŞIĞI
Özellikle yaz aylarında güneş altında fazla kalmayı önermeyen doktorlar vücudun D vitamin ihtiyacı için güneş ışığına ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyor. Foody bu konuda şunları söyledi:”D vitamini az alındığı takdirde kişinin kan basıncında yükselme olabiliyor. Fakat güneşten alınan D vitamini bu durumu düzenliyor. Özellikle yüz,kol,bacak ve sırt bölgeniz en az haftada 2 kez güneş görmeli.”

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 20:02
Sen sadece aynasin...
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
29 Mart 2012       Mesaj #696
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
Ofis çalışanlarını bekleyen ölüm riski!

Tüm gün kapalı alanda, bilgisayar başında oturanlar dikkat!

Tüm gün kapalı bir kübün içerisinde, bir koltuk tepesinde, bilgisayar ekranına kitlenmiş bir şekilde oturuyorsunuz. Avusturalya’da yapılan bir araştırma ise, çok fazla oturmanın ölüm riskini artırdığı sonucunu ortaya çıkardı.

Sax Entitüsünde yapılan araştırmaya göre, 45 yaş ve üstü insanların 11 saat veya daha fazla oturması, ölüm risklerini nedeni ne olursa olsun %40 artırdığı ortaya çıktı. Günde 8 ve 11 saat arası oturanlarda ise bu riskin %15 olduğu söyleniyor.

Uzmanlar uzun süreli oturmanın metabolizmayı dolayısıyla da damar sağlığını olumsuz yönde etkilediğini söylüyorlar.

Archives of Internal Medicine yazarlarına göre “Fiziksel aktivitesiz, uzun süreli oturma, tüm ölüm nedenleri riskini artırıyor” diyorlar.

Sydney Üniversitesi'nden doktor Dr. Hidde van der Ploeg "Sabah işe gitmeden kesinlikle yürüyüş ya da koşu yapılmalı ve gün içerisinde uzun süreli oturmadan kaçınmalı. Fiziksel olarak aktif olmayan insanların, aktif olan insanlara oranla 2 kat daha fazla ölüm tehdidi altındalar. Bu nedenle günde yetişkinler en az 30, çocuklar ise 60 dakika fiziksel egzersiz yapmalılar" diyor.

Avusturalyada 222,497 insanın cevapladığı sorular, 2006 ve 2010 yıllarında her gün ne kadar oturdukları kaydedilerek gerçekleştirilmiş ve daha sonra bu adaylar arasındaki ölüm oranları araştırılmış.

Sydney Üniversitesine bağlı, Sydney Halk Sağlığı Okulu’ndan yapılan açıklamaya göre, gün içerisinde uzun süreli oturmak katılımcılardaki ölüm oranının % 6.9 olduğu saptanmış.

Bir diğer araştırma sonucu ise, uzun süreli oturmanın kalp krizi, diyabet ve diğer hastalık risklerini artırdığı yönünde.

Uzmanlar uzun süre masa başında oturmak yerine gün içerisinde elinizden geldiğince yürümeye çalışmanızı, mesela iş arkadaşınıza telefon ya da e-posta atmak yerine yanına gitmenizi, asansör yerine merdiven kullanımasnızı tavsiye ediyorlar.

Dr. van der Ploeg "Bir yetişkin boş zamanının %90'nını oturarak geçiriyor. Tabii ki boş zamanınızın %100'ünü koşarak ya da yürüyerek geçirmeyin ama yarısında hareket edin. Yani oturmak ve fiziksel hareketler arasında bir denge kurmaya çalışın" diyor.

Masa başında sağlıklı kalmanın 10 yolu

Çalışırken sağlığınızdan olmayın!

Gününü bilgisayar kullanarak geçiren ofis çalışanlarının yarısından fazlası kas ve iskelet sistemi hastalıklarıyla karşılaşırken, uzmanlar çözümün küçük önlemlerde gizli olduğunu belirtiyor. Medical Park Tarsus Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Sevilay Eriş, yapılması gerekenleri anlattı...

  • Bilgisayar ekranı göz hizanızda olsun.
  • Mouse’u çok sıkmayın. Klavye kullanırken çok az güç sarf edin.
  • El bileğinizin düz olmasına dikkat edin. Bu sinir sıkışması riskini azaltır.
  • Dirsek, ön kol ve bilekleri sert yüzeylere dayamayın.
  • Çalışırken uzun süre oturmayın. Bu omurga üzerine fazla baskıya neden olur.
  • Dik oturmaya özen gösterin. Bel-kalça açısı 90 derece olmalı, ayaklar yere değmeli. Gerekirse ayağınızın altına destek koyabilirsiniz.
  • Gün içinde kısa molalar verin. Böylece kas ve eklemlerinizi dinlendirebilirsiniz.
  • Zaman zaman mouse’un bulunduğu yeri değiştirin. Farklı elleri kullanmak ve farklı kasları çalıştırmak sakatlanma riskini azaltır.
  • Düzenli biçimde farklı duruşlar deneyin. Aynı pozisyonda uzun süre kalmayın.
  • Gün boyunca 2 saatte bir 30-60 saniye süreli yapacağınız germe egzersizleriyle kendinizi daha rahat hissedebilir, boyun, omuz, sırt ve bel ağrılarından kurtulabilirsiniz.
Kaynak: Hthayat
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
30 Mart 2012       Mesaj #697
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
6 Yaş Altına Öksürük Şurubu Yasak

Dünyada ciddi hastalıkları perdelediği belirtilen öksürük şurupları Belçika'da 6 yaş altı için yasaklandı
esh6688

Dünyada öksürük şurupları tartışılmaya başlandı. Belçika hükümeti yeni aldığı kararda çocuktaki ciddi hastalıkları perdelediği ve yaşam kalitesine herhangi bir katkısı da bulunmadığı için 6 yaş altındaki çocukların reçetelerine öksürük şuruplarının yazılmasını yasakladı. Sabah’ın haberine göre Türk doktorlar da artık öksürük şuruplarını kolay kolay reçetelerine yazmadıklarını söylüyor. Türk doktorların bu konudaki görüşleri şöyle:

PROF. CANBERK: KARAR DOĞRUDUR

Prof. Dr. Aykan Canberk/ İstanbul Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi: Çoğu öksürük şurubunda dextromethorphan gibi balgam söktürücü fakat aynı zamanda kişide uyku eğilimi yaratan katkı maddesi var. Fenilpropanolamin ve türevleri gibi boğazda ve burunda ödem giderici, sempatik sistemi etkileyebilen katkı maddesi var. Bu da küçük çocukta çarpıntı, terleme, huzursuzluk, uykusuzluk gibi yan etkilere sebep oluyor. Bazı şuruplara ise öksürük refleksini azaltmak, gıcıktan koruyarak öksürük krizlerini önlemek amacıyla kodein katılmıştır. Ancak boğmaca dışında kullanılması sorunlar yaratabilir. Bu karar çok doğru bir karardır. Çocukların olduğu kadar koroner kalp hastalığı, hipertansiyon ve şeker hastalığı olan yetişkinlerin de bu ilaçları kullanmamaları gerekiyor.

PROF. NAYIR: İÇLERİNDE 12 ETKEN MADDE VAR

Prof. Dr. Ahmet Nayır/ İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı: 18 ayın altındaki çocuklara, gripte öksürük şurubu verilmez. Bu şuruplarında adrenalin türevleri etken maddeler var. Ailenin zorlamasıyla yazıyorduk. Belli bir dönem ödemi kurutuyor. Ama ilaçların içinde 12 tane etken madde olması önerilen bir şey değil. Ağrı kesici, ateş düşürücü, antihistamikler gibi... Vitamin, parasetamol ve istirahat vermek zaten yeterli. Gribi ilaçlarla değil; burun damlası, buğu, ateş düşürücü ile kesmek lazım.

PROF. MOCAN: BEYNİ ETKİLİYOR

Prof. Dr. Hilal Mocan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı: Öksürük şurubu beyin üzerinde etkili olur. Öksürük doğal bir şeydir. Öksürük şuruplarının bir çeşidi beyin üzerinde etkili olur. Diğeri de balgamı parçalayıp artırır. Çocukta koyu renkli balgam varsa, şurup günde 1-3 kez olacak şekilde balgamı yumuşatma şeklinde kullanılabilir. Biz buna balgam söktürücü diyoruz. Bu, balgamın akciğere çökerek bataklık yapma riskini azaltır. 5-10 gün ilaç kullanmak iyi değil.

Kaynak:Ensonhaber
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
31 Mart 2012       Mesaj #698
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
Kuruyemiş ve baklagiller kemiklere yararlı

İskelet sistemimiz kemik, kas, kıkırdak ve bağ dokularının karmaşık ilişkileri ile oluşuyor
esh 19186

KEMİKLERİN EN GÜÇLÜ YAŞI: 17-35 ARASI


İskelet sistemimiz kemik, kas, kıkırdak ve bağ dokularının karmaşık ilişkileri ile oluşuyor. Tüm bu sistemin yeterli ve uyumlu çalışması, kişinin sağlıklı olması ile mümkün. Hareketliliğimizi koruyabilmek, bir yerde özgürlüğümüzü sürdürebilmek için iskelet sistemimize iyi bakmamız gerekiyor. Kemik yoğunluğu ve kalitesinde zirve değerlerin 17 ile 35 yaşlar arasında kazanıldığını belirtiyor.

Kemik kitlesi 35 yaşından sonra hep kayıp yönünde ilerliyor. Bundan dolayı genç erişkinlikteki beslenme alışkanlıkları insanın tüm hayatı boyunca kemik sağlığını etkileyecek sonuçlar doğuruyor. Kemik erimesinden korunmak için sadece yaşlılığımızda değil tüm hayatımız boyunca beslenmemize dikkat etmemiz gerekiyor.

KURUYEMİŞ VE BAKLAGİL KEMİKLERE ÇOK FAYDALI

Kemiklerimizin asıl yapıtaşını kalsiyum ve proteinler oluşturuyor. Kemiklerimizin kalsiyum ihtiyacı büyüme döneminde, hamilelikte, menopoz sonrasında ve yaşlılıkta daha fazla. Kalsiyum ihtiyacı süt ve süt ürünlerinden, koyu yeşil yapraklı sebzelerden, kuruyemişlerden ve baklagillerden sağlanabiliyor. Kemik yapısında proteinler de önemli çünkü kemiğin esnekliğini ve kalsiyum kristallerinin bir arada durmasını sağlıyorlar. Proteinler ise hayvansal gıdalar, yumurta, balık ve baklagillerden elde edilebiliyor.


Kemiklerimize kalsiyumun yerleşmesinde D vitamini şart. Kalsiyumun kemiklere yerleşmesinde sportif aktivite ve hareketliliğin de önemli yeri bulunuyor. D vitamininin en önemli kaynağı güneş ışığı. Güneş ışığı sayesinde cildimizde D vitamini oluşturuluyor. Diğer D vitamini kaynakları ise balık, balık yağı ve yumurtad. Sonuç olarak kemik sağlığımızı korumak ve kemik erimesinden kaçınmak için doğru ve yeterli beslenme, güneş ışığına maruz kalma ve sportif aktiviteler tüm ilaçlardan ve tedavilerden daha önce geliyor.

EKLEM KİREÇLENİNCE HAREKET AZALIYOR

Kemiklerimizin eklem yüzlerinde kıkırdaklarımız yer alıyor. Kıkırdak parlak, pürüzsüz, kaygan ve 3-4 mm kalınlığında sert bir tabaka. Kıkırdak eklemin ağrısız ve rahat hareket etmesini sağlıyor. Kıkırdağın doğal yapısı romatizmal hastalıklar, eklem iltihabı, kırık, yaşlanmaya bağlı aşınma gibi nedenlerle bozulabiliyor. Sonuçta kıkırdak yüzeyi aşınır, parlaklığını kaybeder ve pürtüklü, girintili çıkıntılı bir hal alıyor. Böylelikle eklem kireçlenmesi (artroz) denen eklemin ağrılı ve hareketlerini kısıtlayan hastalığı ortaya çıkıyor. Zaman içinde bu bozukluklar hastanın hareketlerini günlük işlerini yapamayacak derecede kısıtlıyor. Hastanın hareket özgürlüğü ortadan kalkıyor.

Eklem kireçlenmesinde tedaviye adale güçlendirici egzersizler, ağrı kesici ve kıkırdak geliştirici ilaçlar, kilo verme ve fizik tedavi yöntemleri ile başlanıyor. Hastalığın ilerlediği ve bunların yetersiz olduğu noktada cerrahi girişimler ve eklem protezi ameliyatları gerekebiliyor. Eklem protezi ameliyatlarında kıkırdağın aşınan kısmı çıkarılıp yerine metal, seramik vb. malzemelerden yapılmış yapay eklemler yerleştiriliyor. Protez yapılan hastalar yıllarca ağrısız olarak yaşamlarını sürdürebiliyor, eski günlerine büyük oranda geri dönebiliyor.

KASLAR SPOR YAPTIKÇA GÜÇLENİYOR

Kaslar da vücudumuzun hareket gücünü sağlayan kısımlarını oluşturuyor. Sağlıklı kaslar için iyi bir kan dolaşımı, beynin emirlerini hatasız şekilde iletecek bir sinir sistemi gerekiyor. Gerisi çalışmaya kalıyor. Kasların tepkisi çok net yani ne kadar çalıştırırsanız o kadar güçlü ve işe yarar oluyorlar. Çalışmayı kestiğiniz anda hızla köreliyorlar. Bu nedenle sağlıklı bir iskelet sistemi sürekli işleyen bir iskelet sistemidir. Sağlıklı ve güçlü kaslar için düzenli spor yapmak gerekiyor. En azından her yaş için düzenli ve ritmik yürüyüş hem kasları zinde tutacak hem de kemiklerin tekrarlayan yük alması sayesinde mineral içeriğinin güçlenmesini sağlıyor. Eklemlerin kaslar sayesinde dengeli hareketi, bağların kontrolünde gerçekleşiyor. Bağlar eklemlerde hareketin yönünü ve sınırını belirleyerek stabilitesini sağlıyor. Bu nedenle bağ yaralanmalarının çok önemsenmesi ve tedavi edilmesi gerekiyor. Eklem bağlarını korumada en önemli olan, gereksiz zorlanmalardan kaçınmak ve spora başlamadan önce eklemin ısınmasını sağlayıp bağlara esneklik kazandırmak oluyor...

Prof.Dr. Metin Türkmen

Kaynak:Ensonhaber
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
5 Nisan 2012       Mesaj #699
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
Kemoterapi tarih oluyor

Pfizer firması kanser hastaları için 'kişiye özel' ilaç üretti.
esh3605 1


İlacın tek eksik yönü, yalnızca hiç sigara içmemiş veya çok az içip bırakmış kişillerin tedavisinde kullanılabilecek olması.

Konuyla ilgili açıklama yapan, Pfizer Global Araştırma ve Geliştirme Diagnostik Birimi Başkanı ve İdari Direktörü Dr. Hakan Şakül, üretilen ilacın ABD, Hindistan, Kore, Japonya ve İsrail'de kullanıldığını, Türkiye'de ise ruhsat almak için önümüzdeki günlerde başvurularını yapacaklarını bildirdi.

Şakül şunları söyledi:

'Kemoterapide verdiğiniz ilaç tüm vücuda hitap ediyor ve sorun olan hücrelere gitmek yerine tüm hücreleri etkiliyor. Bizim ürettiğimiz kişiye özel ilaç ise tüm hücreleri değil, sadece sorunlu hücrelere etki ettiği için çok daha az yan etkisi oluyor. Etkinliği ise artıyor. Tabii ki hiç yan etkisi yok diyemeyiz ama bu ilacın yan etkilerinin yok edilebilir olduğunu söyleyebilirim''

'KÜÇÜK BİR GRUP İÇİN'

İlacın, hiç sigara içmemiş veya çok az içip bıraktıktan sonra akciğer kanseri hastası olanların tedavisinde kullanıldığını belirten Şakül, ''Bu gruba geleneksel şekilde tedavi yapıldığı takdirde, tedaviye yanıt verme oranı yaklaşık yüzde 10 iken, bizim yaptığımız birinci ve ikinci fazdaki araştırma sonuçlarına yaklaşık yüzde 60-61 oranında yanıt verildi'' dedi.

İlacı kullanabilecek hasta sayısının tüm dünyada her yıl 40 bin civarında arttığını dile getiren Şakül, ''Aslında küçük bir gruptan bahsediyoruz ama ilacın bu küçük gruptaki etkinliğinin oldukça yüksek olduğunu söyleyebilirim'' diye konuştu.

Kaynak:Ensonhaber
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
10 Nisan 2012       Mesaj #700
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
Mantarda bilgisizlik öldürüyor

Doğal mantarlar açısından zengin olan ülkemizdeki mantar kaynaklı ölümler endişe veriyor.
esh7003 1

Mantar B kompleks vitaminleri ve C vitamini yönünden çok, D vitamini yönünden de oldukça zengin bir yapıya sahip. Vitamin yönünden zengin olması, sinir sistemi üzerinde sakinleştirici bir etki oluşturan mantar, mineral madde bakımından da zengin bir ürün.

KANSIZLIĞA İYİ GELİYOR

Selçuk Üniversitesi Mantarcılık Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Celaleddin Öztürk, bol miktarda kalsiyum, fosfor, potasyum, demir ve bakır içeren mantarın mükemmel bir folik asit kaynağı olduğunu söyledi. Bilindiği gibi folik asit kansızlığı gideren bir etkiye sahip.

Mantarların zehirli olup olmadıkları konusunda halk arasında fazlaca yanlış bilgi bulunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Öztürk, ''Bu nedenle tabiattan toplanan mantarlar bazen insan sağlığını kötü yönde etkilemektedir. Ölümle sonuçlanan zehirlenmeler ortaya çıkmaktadır. Mantar zehirlenmelerinde ilk olarak zehir etkisine sahip mantarın türünün tespiti, tedavi yöntemi için çok önemlidir. Çünkü zehirli mantarların kendilerine özgü sahip oldukları toksik maddeler mevcuttur" dedi.

BAHARDA MANTAR ZEHİRLENMELERİ ARTIYOR

Ülkemizde karşılaşılan bu tür zehirlenmelerde müracaat edilecek kurum sayısının sınırlı olduğunu vurgulayan Prof. Öztürk, şunları söyledi: "Ülkemizde insanları bilinçlendirme adına çalışmalar artarak devam etmektedir. Fakat hala mantar zehirlenmelerinin önüne geçilememektedir. Yurtdışında bu tür zehirlenmelerin azlığı dikkat çekmektedir. Örneğin, İngiltere'de bir yıl içerisinde mantardan zehirlenen sayısı birkaç kişi iken ülkemizde bahar aylarında mantardan zehirlenen sayısı oldukça fazladır. Bunun nedeni vatandaşı doğru ve etkin şekilde bilgilendiremememiz. Yurtdışında, özellikle gelişmiş ülkelerde halk, seminerlerle toplantılarla arazi çalışmalarıyla bu konuda uzman kişiler tarafından etkin şekilde bilgilendirilmektedir.''

Kaynak:Ensonhaber

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış