Hikmet Onat
Ressamdır (İstanbul 1885 – ay. y.1977).
Babası, deniz binbaşısı Kanlıcalı Murat Bey’dir. Babasının isteği üzerine Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1905'de bitirdi. Bir süre güverte subayı olarak görev yaptı. Ruhi Arel ile birlikte Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi'nde resim derslerine devam etti, aynı zamanda Bahriye fotoğrafçısı Ali Sami beyin yanında çalıştı ve 1905'de okula girdi. Açılan Avrupa sınavını kazanarak 1910'da Paris'e gitti.
Cormon'un atölyesinde çalıştı. 1. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla yurda döndü. Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) resim öğretmenliği yaptı. Müdür Halil Ethem'in isteği üzerine Sanayi-i Nefise Mektebi'ne geçti, Varnia Zarzecki'nin yerine hazırlık sınıfı hocalığına atandı, daha sonra atölye şefliğine geçti.
1939'da CHP'nin düzenlediği Yurt Gezileri kapsamında Bursa'ya gitti, l Mayıs 1949'da, 65 yaşında emekli oluncaya dek bu kurumda hocalık yaptı. 1914-1918 yılları arasında Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın desteklediği Şişli Atölyesi'nde diğer 1914 kuşağı sanatçıları gibi savaş, asker vb. konularda resimler yaptı. 1908'de Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin ve Güzel Sanatlar Birliği'nin kurucuları arasında yer aldı ve sergilerine katıldı.
Devlet Resim ve Heykel Sergilerinde yapıtları yer aldı, 1973 ve 1974'de ödül aldı. İlk kişisel sergisini 1977'de gerçekleştirdi. Onat, akademik/izlenimci geleneğe bağlı kaldı. Akademik, klasik dönem sonrasında gözlem ön plana çıktı, doğa gönüllüleri ile birlikte figürlü kompozisyonlara yöneldi. Özellikle Cumhuriyet'in ilk yıllarında ulusal duygulan yansıtan konulara önem verdi. Resimlerinde, gün ışığının izleri açıklı koyulu renk tuşlarıyla belirir, İstanbul'un çeşitli görüntülerinin, özellikle kıyılar, mavnalar, suyun yansımaları, çırpıntıları gibi doğa deniz ilişkisinin ön planda olduğu manzaralarında kalın bir boya katmanı ile oluşturulmuş tuşlamalar göze çarpar. Yakın plan çalışmalarına, ince bir doğa gözlemi ve sevgisi yansır.
Hikmet Onat, Mektup Okuyan Askerler
HİKMET ONAT'IN RESSAMLAR CEMİYETİ'NE KATKILARI
Türkiye'de resim sanatında, ilk topluluk 1916 yılında "Osmanlı Ressamlar Cemiyeti" adı ile kuruldu. Hikmet Hoca bu cemiyetin kurucuları arasında Şevket Dağ, Feyhaman Duran ve Çallı ile birlikte çalıştı. Bu sanat örgütü, değişik adlarla günümüze kadar yaşamını sürdürdü. Bu cemiyetin zaman zaman, sergiler açarak resim sanatının ülkemizde gelişmesine hizmeti olmuştur. Ressamlar Cemiyeti'nin ilk yıllarında ilk destek -o zamanki adı ve sıfatı ile- Şehzade Abdülmecid Efendi'den gelmiştir. Kendisi de güçlü bir ressam olan Abdülmecid Efendi, bu ressamları korumayı, desteklemeyi Veliahtlığı ve Halifeliği döneminde de sürdürmüştür.
Mecid Efendi, aynı zamanda bir resim eleştirmeniydi. Dönemin ressamlarına ilişkin sanat görüşünü gayet güzel sözlerle yansıtmıştı. Hikmet Onat için eleştiri şöyleydi:
"... Ressam Hikmet Bey'in eserlerinde gerçekçilik var. "Salı Pazarı Sahilinde Sabah" adındaki tablosu birincilik ödülü kazanabilir. Bu tablo dünyanın her ülkesindeki sergilere katılabilir ve büyük takdirler kazanabilir..."
Mecdi Efendi'nin -özetleyerek ve sadeleştirerek- yukarıya aldığımız cümlesi ressamımızın değerini yansıtmış bulunuyor.
HİKMET ONAT'IN RESİM ANLAYIŞI VE SANATÇI KİŞİLİĞİ
Taha Toros, Hikmet Onatın sosyal yaşantısı hakkında şunları yazmıştır. " Son derece mütevazı bir kişiydi. Gösterişi sevmez, reklâma sırtını çevirmiş bir sanatkârdı. Onat, çok az, fakat öz konuşurdu. İçine kapanıklığı nedeniyle, kendisini, toplumun gürültülü yaşamından uzak tutardı. Ancak, takdir ve saygı toplayan yönleri vardı. Hayat arkadaşı, yıllarca yatalak şekilde, dört duvar arasında yaşadı. Melek huylu Hikmet Onat, aynı zamanda her felaketi tevekkülle karşılayan, dayanıklı bir kişiydi. Bu açıdan Hikmet Bey günlerinin çoğunu hastası ile baş başa geçirir, dışarılarda pek görülmezdi. Ancak, elverişli havalarda ve erken saatlerde boğaza giderek o güzelim manzaraları tuvaline aktarırdı.
Empresyonist akımın Türkiye'deki devamcılarından olan Hikmet Onat, Türk resim tarihinin büyük ustalarındandır. 1914 Çallı kuşağı ressamlarından olan Hikmet Onat bu gruba mensup olan diğer sanarçılar gibi resim sanatımızın modernleşmesinde büyük emekleri olan ressamlardan biri olarak kabul edilmektedir.
Hikmet Onat, natürmort ve portre türünde eserler vermiş olmakla beraber daha çok bir peyzaj ressamı olarak tanınmıştır. Deniz subay olduğu için denizi çok sevdiğini daima belirtmiş, dalgalı ve fırtınalı denizler hariç, denizi, durgun sahilleri, sahillerdeki her türlü tekneyi, kayıkları, yelkenlileri, sahile bağlı sandalları, mavnaları, balıkçı kayıklarını, yosunlu kayaları, ruha sükunet veren üstün bir sanat gücü ile resmetmiş, eserlerinde bize tadına doyulmaz bir zevk bahşetmiştir. Ayrıca İstanbul’un ve Boğaziçinin sırtlarını, tepelerini, tepelerindeki her türlü ağacı, sahil köylerini bıkmadan usanmadan büyük bir sevgi ile resmetmiştir.
Taha Toros adı geçen yazısında Hikmet Onat'ın ressamlığı ve resim anlayışı üzerinde şu değerlendirmelerde bulunur. " Hikmet Onat, İstanbul ve Boğaziçi ressamı olarak tanınır. O, sulara, kıyılarla öpüşen denizin maviliklerine hayran bir empresyonistti. Pek az portre yaptı. Osmanlı dönemindeki ilk sergisinde yer alan bir Çerkez kızının portresi, peri masallarındaki güzeller gibiydi. Hikmet Onat'ın yaptığı ikinci portre, 1917'de tuvale geçirdiği eşinin görünümüydü.
Ressamımız, kahramanlık ve savaşla ilgili konularda da birkaç eser vermiştir. Atatürk'ün anıtı ile Başkumandanlık Meydan Muhaberesi'nden önce durumu harita üzerinde değerlendiren Mustafa Kemal, Mareşal Fevzi Çakmak'la İnönü üçlüsünü bir arada yaptığı tablo bunlara örnektir.
Sanatkârımızın asıl hüneri, bütün gücü ile altın fırçasını doğaya yöneltmesidir.Tabiatın çekiciliğini ve tutkusunu onun denizli manzaralarında görmek mümkündür. Hep denizli, boğazlı, cami minareleri silüetli olan İstanbul'un görkemli manzaraları onun tuvale geçirdiği şaheserlerdir. Bugün bazı bankaların koleksiyonlarını ve bazı İstanbul'un sevgi dolu görünümlerini gelecek kuşaklara yansıtan yegane eserlerdir."
Bu eserler, İstanbul’u en güzel aksettiren örnekleri meydana getirmiştir. Bu resimler genellikle bir tek çevrenin, İstanbul’un doğasını konu almış olduğu halde, hiçbir zaman tekrar olmamıştır. Kendisi de şehtile iç içe, kucak kucağa yaşamış olan ressam Boğaziçindeki her sahil köyünü, koylarını taramış, tuvaline aktarmıştır. Realist resim taraftarı olup “gerçek içindeki şiiri arıyorum” diyen Onat, tabiattaki, gerçekteki şiiri aramakla, dış gerçeğin yanında kendi iç gerçeğini, kendi duygularını yansıtmayı da hedef aldığını ifade eder. İmzasına bakılmadan Hikmet Onat’ın resimleri kolayca tanınır. Geniş ve rahat fırça sürüşü, yapay nesneleri doğayla kaynaştırıp doğanın ayrılmaz bir parçası haline getiren duyarlı teknik yöntemi ile özgün bir üsluba sahiptir.
Resminde kavranan biçim ve renk oluşumları ayırıcı nitelik yönünden çok belirgindir. Serbest fırça vuruşlarıyla sağlam bir desene dayanan teknik ustalığı, eserlerinde bir üslup birliği gösterir. Bahriye Mektebi’nde gördüğü disiplinli asker eğitiminin onun tüm sanat hayatı boyunca mazbut, disiplinli ve düzenli çalışmasında büyük rolü vardır.
Eserleri, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde, Milli Kütüphane Koleksiyonunda, Deniz Müzesi’nde Özel Müze ve karma kuruluşlarda, yurt içi ve yurt dışı özel koleksiyonlar ile aile koleksiyonunda bulunmaktadır.
-derlemedir.