Body Art (Vücut Sanatı, Gövde Sanatı)
İfadenin ilk ve en önemli öğesi olarak vücudun kullanılışı, 1964 yılı sonrasında Vücut Sanatı (Body Art) olarak adlandırılan yeni bir eğilimin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Body-Art 1970’li yıllardan itibaren “Performance” sanatının içinde erimeye başlamıştır. Terim geniş kapsamlıdır, Vücut Sanatı’nın bir türü “performance”a çok yakındır ve seyirci önünde gerçekleştirilir. Diğer bir türü çeşitli tekniklerden, özellikle de fotoğraftan yararlanır ve seyirci ile sanatçı doğrudan karşılaşmaz. Vücut sanatı çalışmalarında sanatçının vücudu doğrudan ortaya konur ya da vücudun fotoğrafları çekilip seyirciye ulaştırılır ve sonuçta kavramsal sanatın seyirci üzerindeki etkisi benzeri bir etki sağlanır. Ancak burada duygusal ve ifadeci olana bir anlamda yeniden bir dönüş söz konusudur; psikolojik yönden tedirgin etme, açık ya da gizli biçimde kendini belli eder. Bu eğilimde vücudu kullanış biçiminde çoğu kez umutsuzca bir şeyler, bir duygunun en zorlu hali, son kertesi anlatılmak istenir. Amaç seyirciyi savunmaya çekildiği ilgisizlik ortamın dan kopartmaktır.
Sanat yapıtı ve yaratıcısı arasında özdeşliğin bir örneği Gilbert ve Georges (Gilbert Proesch 1943- , Georges Passmor 1942- ) tarafından ortaya konulmuştur. Bu sanatçıların yağlı boya resim, kitap, film, TV ve posta sanatını içeren çeşitli etkinlikleri arasında en ünlüsü onların canlı heykelleridir Şarkı söyleyen, yürüyen, yemek yiyen heykeller olarak saatlerce hareketsiz kalıp kendilerini sergileyen sanatçılar, yapıt ve yaratıcı arasında tam bir bütünleşme sağlarlar.
Urs Lüthi ve Luciano Castelli ’nin, kendi çektikleri fotoğraflarının birkaç anlamlı oluşu, daha kaçamak, daha gizli bir iç süreç oluşturmaktadır. Bu sanatçılar kendi fotoğrafları aracılığıyla her insanın içinde varolan kadın-erkek karşıt anlamlı bileşeni ile oynayarak seyircinin bilinç altına sızarlar ve orada yalnızca görüntüdekilerin (fotoğraftakilerin) değil ama seyredenin de karmaşık kimliğini sorgularlar.
Body-Art aynı zamanda “Happening” ve “Performance” ile de yakın ilişkidedir.
Kavramın maddileştirilmesinden kurtulmak amacıyla Jan Wilson, kendisiyle seyirci arasında doğrudan kurulan ve o anda içinden geldiği gibi oluşan “sözlü iletişimler”i yaratmıştır. Böylece sanatçı tüm görülebilir evrelerden vazgeçmektedir. Buna karşın sanatçının oradaki varlığı ve fiziksel olarak rolü, iletişimin ortaya çıkmasında kaçınılmaz olmuştur. Bu tavrı ile Wilson happening’e bağlanabilir.
Viyanalı sanatçılar Hermann Nitsch ve Otto Muehl’in ortak eylemleri alışılmadık sertliği ile seyirciyi psikolojik yönden adeta tokatlar. Ancak bu sanatçıların yarattığı psikodramlar, alışkanlıklar ve tekrarlardan ötürü basit gösterilere dönüşme tehlikesi içermektedir. Çünkü seyirci önceden ne olacağını bilirse kendini ona göre hazırlamakta ve istenilen tepki alınamamaktadır. Bu grubun eylemleri de bir anlamda “happening” olarak değerlendirilebilir. Buna karşın yine Viyana’lı olan Gunther Brus’un pislikle ilgili dürtüleri uyandırmaya yönelik —çoğu kez çıplak olarak gerçekleştirdiği eylemler ve Rudolf Schwarzkogler’in hırpalanmış, zedelenmiş bir modelin vücudunu kullanarak gerçekleştirdiği çarpıcı görüntülere dayalı çalışmaları Vücut Sanatının belirgin örnekleri olarak sayılabilir.
Vücut Sanatı 1964 yılından başlayarak Avrupa ve Amerika’da yaygınlık kazanmıştır. ABD’de Willoghby Sharp’ın yayımladığı Avalanche adlı dergi Bruce Nauman’ın “yüz buruşturmaları”, Larry Smith’in “koldaki uzun yara izi”ni ve özellikle Vito Acconci’niz “ısırıkları”nı yazı ve resimlerle tanıtarak Body-Art’ı gündeme getirmiştir. Fransa’da, François Pluchart Artitudes dergisinde “L’Art Corporel”in farklı anlatımlarını Michel Joumiac, Gina Pane ve Urs Lüthi gibi sanatçıların çalışmaları aracılığıyla tanımlayarak bu eğilimi kuramlaştırmıştır. François Pluchart’a göre vücut, malzeme ve anlatım aracı olarak Body-Art’ın temel’ verisi, aynı zamanda “toplumsallaştırılmış et ve ussuzluk okyanusu” olarak tanımlanmaktadır.
Vücut Sanatı’nın bir diğer yönü de acı ve tehlike içermesidir. Gina Paneentim (mahrem) “aksiyon”larında “kendine kötülük eder.” Örneğin vücudunda jiletle çizikler oluşturur ve kanı sildiği pamukları sergiler.
Amerikalı sanatçı Chris Burden 1971’de bir sergide yaşamını tehlikeye atarak bir arkadaşından 22’lik bir karabina ile üzerine ateş etmesini istemiştir.
Chris Burden’in bu davranışı Vücut Sanatı için simgeseldir ve Burden bu şiddet uygulamasıyla birlikte “sınır” sorununu da gündeme getirmektedir. Bu yaşam ve ölüm arasındaki, bilinç ve bilinçaltı arasındaki, sanat ve anti sanat arasındaki sınırdır.
Sponsorlu Bağlantılar
Sanat yapıtı ve yaratıcısı arasında özdeşliğin bir örneği Gilbert ve Georges (Gilbert Proesch 1943- , Georges Passmor 1942- ) tarafından ortaya konulmuştur. Bu sanatçıların yağlı boya resim, kitap, film, TV ve posta sanatını içeren çeşitli etkinlikleri arasında en ünlüsü onların canlı heykelleridir Şarkı söyleyen, yürüyen, yemek yiyen heykeller olarak saatlerce hareketsiz kalıp kendilerini sergileyen sanatçılar, yapıt ve yaratıcı arasında tam bir bütünleşme sağlarlar.
Urs Lüthi ve Luciano Castelli ’nin, kendi çektikleri fotoğraflarının birkaç anlamlı oluşu, daha kaçamak, daha gizli bir iç süreç oluşturmaktadır. Bu sanatçılar kendi fotoğrafları aracılığıyla her insanın içinde varolan kadın-erkek karşıt anlamlı bileşeni ile oynayarak seyircinin bilinç altına sızarlar ve orada yalnızca görüntüdekilerin (fotoğraftakilerin) değil ama seyredenin de karmaşık kimliğini sorgularlar.
Body-Art aynı zamanda “Happening” ve “Performance” ile de yakın ilişkidedir.
Kavramın maddileştirilmesinden kurtulmak amacıyla Jan Wilson, kendisiyle seyirci arasında doğrudan kurulan ve o anda içinden geldiği gibi oluşan “sözlü iletişimler”i yaratmıştır. Böylece sanatçı tüm görülebilir evrelerden vazgeçmektedir. Buna karşın sanatçının oradaki varlığı ve fiziksel olarak rolü, iletişimin ortaya çıkmasında kaçınılmaz olmuştur. Bu tavrı ile Wilson happening’e bağlanabilir.
Viyanalı sanatçılar Hermann Nitsch ve Otto Muehl’in ortak eylemleri alışılmadık sertliği ile seyirciyi psikolojik yönden adeta tokatlar. Ancak bu sanatçıların yarattığı psikodramlar, alışkanlıklar ve tekrarlardan ötürü basit gösterilere dönüşme tehlikesi içermektedir. Çünkü seyirci önceden ne olacağını bilirse kendini ona göre hazırlamakta ve istenilen tepki alınamamaktadır. Bu grubun eylemleri de bir anlamda “happening” olarak değerlendirilebilir. Buna karşın yine Viyana’lı olan Gunther Brus’un pislikle ilgili dürtüleri uyandırmaya yönelik —çoğu kez çıplak olarak gerçekleştirdiği eylemler ve Rudolf Schwarzkogler’in hırpalanmış, zedelenmiş bir modelin vücudunu kullanarak gerçekleştirdiği çarpıcı görüntülere dayalı çalışmaları Vücut Sanatının belirgin örnekleri olarak sayılabilir.
Vücut Sanatı 1964 yılından başlayarak Avrupa ve Amerika’da yaygınlık kazanmıştır. ABD’de Willoghby Sharp’ın yayımladığı Avalanche adlı dergi Bruce Nauman’ın “yüz buruşturmaları”, Larry Smith’in “koldaki uzun yara izi”ni ve özellikle Vito Acconci’niz “ısırıkları”nı yazı ve resimlerle tanıtarak Body-Art’ı gündeme getirmiştir. Fransa’da, François Pluchart Artitudes dergisinde “L’Art Corporel”in farklı anlatımlarını Michel Joumiac, Gina Pane ve Urs Lüthi gibi sanatçıların çalışmaları aracılığıyla tanımlayarak bu eğilimi kuramlaştırmıştır. François Pluchart’a göre vücut, malzeme ve anlatım aracı olarak Body-Art’ın temel’ verisi, aynı zamanda “toplumsallaştırılmış et ve ussuzluk okyanusu” olarak tanımlanmaktadır.
Vücut Sanatı’nın bir diğer yönü de acı ve tehlike içermesidir. Gina Paneentim (mahrem) “aksiyon”larında “kendine kötülük eder.” Örneğin vücudunda jiletle çizikler oluşturur ve kanı sildiği pamukları sergiler.
Amerikalı sanatçı Chris Burden 1971’de bir sergide yaşamını tehlikeye atarak bir arkadaşından 22’lik bir karabina ile üzerine ateş etmesini istemiştir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!