Arama

Minyatür Sanatı - Sayfa 2

Güncelleme: 31 Mart 2016 Gösterim: 112.398 Cevap: 13
ölmez fenerli - avatarı
ölmez fenerli
Ziyaretçi
28 Eylül 2012       Mesaj #11
ölmez fenerli - avatarı
Ziyaretçi
Eskiden yazma kitapları süslemek için yapılan renkli resim. Minyatür sözcüğü Ortaçağ'da batıda kitapların bölüm başlıklarına konan ilk harflerin kırmızıya boyanmasında kullanılan boyanın (minium) adından gelir. Bizde eskiden minyatüre nakış minyatür ressamına da nakkaş denirdi. Minyatür de resimdir ama minyatür sanatıyla resim sanatı birbirinden çok farklıdır. Minyatürde resimde olduğu gibi
  • ışık-gölge etkisi aranmaz renkler dümdüz sürülür;
  • şekiller birbirini kapatmayacak durumda yan yana dizilir arkada kalanlar kâğıdın üst tarafına çizilir;
  • insanların büyüklüğü ve yeri önemlerine göre belirtilir;
  • önemli kişiler ötekilerden daha büyük boyda ve ön tarafa yapılır;
  • görüntülerde uzaklık anlaşılmaz;
  • şekillerde ayrıntılar incelikle gösterilir.
    Ad:  Minyatür7.jpg
Gösterim: 1602
Boyut:  58.9 KB
Minyatür sanatı doğuda doğmuş ve gelişmiştir. Bunun nedeni belki de kâğıdın ve kitabın doğuda icat edilmiş olmasıdır. Ama Îslâm ülkelerinde minyatürün özellikle Ortaçağ'da gelişmesinin nedeni resmin yasaklanmış olmasıdır. Önce matbaanın sonra da fotoğrafın icadı bu sanatı öldürmüştür. minyatür nasıl yapılır? Nakkaş denen minyatürcü bir tabaka has kâğıt (sırf pamuktan yapılmış kâğıt) alır bir mermerin üzerine yayarak parlak bir cisimle (mermer fildişi) sürte sürte düzleyip parlatır. Önce yapacağı şekillerin sınırlarını kâğıt üzerinde hafifçe belirterek taslaklarını yapar; bunun için birkaç kedi veya samur kılından yapılmış ve ipek telle kuş tüyüne bağlanmış bir fırça kullanır. Bu şekilde yapılan taslaklar üzerinde kolayca düzeltme yapılabilir. Taslaklar tamamlandıktan sonra çini mürekkebiyle sınır çizgilerine son biçimi verilir. Sonra çizgiler arasında kalan yerler kalınca bir fırçayla uygun renklerle düz boyanır. Daha sonra çini mürekkebiyle kenar çizgileri bir kere daha elden geçirilir. Tıpkı freskler ve halılar gibi minyatürlerde de kökboyalar kullanılırdı. Eski minyatürlerin bugün bile parlaklıklarını korumaları hayranlık vericidir. Çin'den Avrupa'ya Minyatür sanatı Çin'den İran'a oradan Anadolu yoluyla Avrupa'ya geçmiştir Îslâm ülkeleri içinde minyatür sanatı özellikle İran'da büyük gelişme göstermiştir. En büyük minyatür ressamı olarak bilinen Behzat İran sarayında başnakkaş olmuş şahın 1522 tarihli bir fermanıyla bütün İran'daki kütüphaneler hattatlar ressam ve nakkaşlar hattâ kuyumcular onun emir ve yönetimine verilmiştir. Behzat'ın yanında birçok başka ünlü minyatürcü yetişmiştir. Bunlardan Ağa Mirek Kanunî Sultan Süleyman zamanında İstanbul'a çağrılarak nakkaşbaşı atanmıştır. Kanunî devrinde gelişmeğe başlayan minyatür sanatı XVI. yy.ın ikinci yarısında Murat III'ün oğlunun sünnet düğününü anlatan «Surname»yi 427 minyatürle süsleyen nakkaş Osman ile doruğuna ulaşmış XVII. yy.da Nakşî XVIII. yy.da Levnî ile parlaklığını sürdürmüştür.
Sponsorlu Bağlantılar

Türk minyatürlerinin en güzel örnekleri bugün Topkapı Sarayı Müzesi'ndedir. Hükümdarı çevresinde «maiyet» görevlileriyle birlikte tasvir eden bir minyatür. Türk tarihi İslam'ın etkisiyle resim sanatlarından uzak kaldığı için minyatürlerin sanat değeri yanında bir de tarihî belge değeri olagelmiştir. Hükümdar sarayları bu sarayların günlük yaşantısı toplantılar eğlenceler av partileri savaş seferleri kadar halk meslekler düğünler v.b. günlük olaylar da minyatürlere konu olmuştur. Bu durum bütün İslâm ülkeleri için de söz konusudur. Levnî'nin ünlü minyatürlerinden biri.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 00:11
ölmez fenerli - avatarı
ölmez fenerli
Ziyaretçi
28 Eylül 2012       Mesaj #12
ölmez fenerli - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  Minyatür9.jpg
Gösterim: 845
Boyut:  56.5 KB
Minyatür

Eski el yazmasi kitaplara boya ve yaldizla çok dikkatli ve ince olarak eski usulde yapilan resimlere verilen adi. Çinliler ve türklerden iranlilara, oradan da avrupaya geçmiş bir sanattir. Minyatürler, sanat bakimindan çok, kitaptaki konuyu açiklayan ve gerektiğinde en ince ayrintilar üzerinde durulan resimlerdir. Gözden çok fikre hitap etmeyi ön plânda tutmuştur. Derinlik yoktur. Resmin ön ve arka plâninda ve boy farki ile görünmesi gerekenler, minyatürde, ayni boyda, fakat öndekiler üstte olmak üzere resmedilir. Türk minyatürünün en ünlü sanatçisi levnîdir. (xviii. yüzyil). Minyatür Nedir ? (Detay) : Minyatür, çok ince işlenmiş ve küçük boyutlu resimlere ve bu tür resim sanatına verilen addır. Orta Çağda Avrupa'da elyazması kitaplarda baş harfler kırmızı bir renkle boyanarak süslenirdi. Bu iş için, çok güzel kırmızı bir renk veren ve Latince adı “minium” olan kurşun oksit kullanılırdı. Minyatür sözcüğü buradan türemiştir. Bizde ise eskiden resme “nakış” ya da “tasvir” denirdi. Minyatür için daha çok nakış sözcüğü kullanılırdı. Minyatür sanatçısı için de “resim yapan, ressam” anlamına gelen nakkaş ya da musavvir denirdi. Minyatür daha çok kâğıt, fildişi ve benzeri maddeler üzerine yapılırdı. Minyatürün Tarihçesi Minyatür, doğu ve batı dünyasında çok eskiden beri bilinen bir resim tarzıdır. Ama minyatürün bir doğu sanatı olduğunu, batıya doğudan geldiğini ileri sürenler vardır.
Sponsorlu Bağlantılar

Doğu ve batı minyatürleri resim sanatı yönünden hemen hemen birbirinin aynı olmakla birlikte renk ve biçimlerde, konularda ayrılıklar görülür. Minyatür, kitapları resimlemek amacıyla yapıldığından boyutları küçük tutulmuştur. Bu ortak bir özelliktir. Doğu ve Türk minyatürlerinin bazı başka özellikleri de vardır. Bu minyatürlerin çevresi çoğu kez "tezhip“ denen bezemeyle süslenirdi. Minyatürde suluboyaya benzer bir boya kullanılırdı. Yalnız bu boyaların karışımında bir tür yapışkan olan arapzamkı biraz daha fazlaydı. Çizgileri çizmek ve ince ayrıntıları işlemek için yavru kedilerin tüylerinden yapılan ve "tüykalem“ denen çok ince fırçalar kullanılırdı. Boyama işi için de çeşitli fırçalar vardı. Resim yapılacak kâğıdın üzerine arapzamkı katılmış üstübeç sürülürdü. Renklere saydamlık kazandırmak için de bu yüzeyin üzerine bir kat da altın tozu sürüldüğü olurdu. Bilinen en eski minyatürler [Antik Mısır|Mısır]'da rastlanan ve M.Ö. 2. yüzyılda papirüs üzerine yapılan minyatürlerdir. Daha sonraki dönemlerde Yunan, Roma, Bizans ve Süryani elyazmaları'nın da minyatürlerle süslendiği görülür. Hıristiyanlık yayılınca minyatür özellikle elyazması İncil'leri süslemeye başladı. [Avrupa]'da minyatürün gelişmesi 8. yüzyılın sonlarına rastlar. 12. yüzyılda ise minyatürün, süslenecek metinle doğrudan doğruya ilgili olması gözetilmeye ve yalnızca dinsel konulu minyatürler değil dindışı minyatürler de yapılmaya başlandı. Baskı makinesinin bulunuşuna kadar Avrupa'da çok güzel ve görkemli minyatürler yapıldı. Bundan sonra minyatür daha çok madalyonların üzerine portre yapmak için kullanıldı. 17. yüzyıldan sonra fildişi üzerine yapılan minyatürler yaygınlaştı. Daha sonra minyatür sanatına karşı ilgi azalmakla birlikte dar bir sanatçı çevresinde geleneksel bir sanat olarak sürdürüldü. Selçuklular döneminde de minyatüre önem verildi. Selçuklular'ın İran ile ilişkileri nedeniyle minyatür sanatı İran etkisinde kaldı. Mevlana'nın resmini yapan Abdüddevle ve başka ünlü minyatür sanatçıları yetişti.

Osmanlı Devleti döneminde ise 18. yüzyıla kadar İran ve Selçuklu etkisi sürdü. Fatih döneminde, padişahın resmini de yapmış olan Sinan bey adlı bir nakkaş, II. Bayezid döneminde de Baba Nakkaş diye tanınan bir sanatçı yetişti. 16. yüzyılda Reis Haydar diye tanınan Nigarî,Ahmetcan Barlas,Haydar Kay,İsmail Can,Gazi Capır, Nakşî ve Şah Kulu ün yaptılar. Gene aynı dönemde, Behzad'ın öğrencisi olan Horasanlı Aka Mirek de İstanbul'a çağrılarak saraya başnakkaş (başressam) yapılmıştı. Mustafa Çelebi, Selimiyeli Reşid, Süleyman Çelebi ve Levnî 18. yüzyılın ünlü nakkaşlarıdır. Bunlardan Levnî, Türk minyatür sanatında bir dönüm noktasıdır. Levnî, geleneksel anlayışın dışına çıktı ve kendine özgü bir biçim geliştirdi. 19. yüzyıl başlarında yenileşme hareketleriyle birlikte minyatürde de batı resim sanatının etkileri görüldü. Minyatür Nasıl Yapılır? Nakkaş denen minyatürcü bir tabaka has kâğıt (sırf pamuktan yapılmış kâğıt) alır bir mermerin üzerine yayarak parlak bir cisimle (mermer fildişi) sürte sürte düzleyip parlatır. Önce yapacağı şekillerin sınırlarını kâğıt üzerinde hafifçe belirterek taslaklarını yapar; bunun için birkaç kedi veya samur kılından yapılmış ve ipek telle kuş tüyüne bağlanmış bir fırça kullanır. Bu şekilde yapılan taslaklar üzerinde kolayca düzeltme yapılabilir. Taslaklar tamamlandıktan sonra çini mürekkebiyle sınır çizgilerine son biçimi verilir. Sonra çizgiler arasında kalan yerler kalınca bir fırçayla uygun renklerle düz boyanır. Daha sonra çini mürekkebiyle kenar çizgileri bir kere daha elden geçirilir. Tıpkı freskler ve halılar gibi minyatürlerde de kökboyalar kullanılırdı. Eski minyatürlerin bugün bile parlaklıklarını korumaları hayranlık vericidir.
Ad:  Minyatür8.jpg
Gösterim: 615
Boyut:  22.9 KB


Çinden Avrupaya Minyatür sanatı Çin'den İran'a oradan Anadolu yoluyla Avrupa'ya geçmiştir Îslâm ülkeleri içinde minyatür sanatı özellikle İran'da büyük gelişme göstermiştir. En büyük minyatür ressamı olarak bilinen Behzat İran sarayında başnakkaş olmuş şahın 1522 tarihli bir fermanıyla bütün İran'daki kütüphaneler hattatlar ressam ve nakkaşlar hattâ kuyumcular onun emir ve yönetimine verilmiştir. Behzat'ın yanında birçok başka ünlü minyatürcü yetişmiştir. Bunlardan Ağa Mirek Kanunî Sultan Süleyman zamanında İstanbul'a çağrılarak nakkaşbaşı atanmıştır. Kanunî devrinde gelişmeğe başlayan minyatür sanatı XVI. yy.ın ikinci yarısında Murat III'ün oğlunun sünnet düğününü anlatan «Surname»yi 427 minyatürle süsleyen nakkaş Osman ile doruğuna ulaşmış XVII. yy.da Nakşî XVIII. yy.da Levnî ile parlaklığını sürdürmüştür. Türk minyatürlerinin en güzel örnekleri bugün Topkapı Sarayı Müzesi'ndedir. Hükümdarı çevresinde «maiyet» görevlileriyle birlikte tasvir eden bir minyatür. Türk tarihi İslam'ın etkisiyle resim sanatlarından uzak kaldığı için minyatürlerin sanat değeri yanında bir de tarihî belge değeri olagelmiştir. Hükümdar sarayları bu sarayların günlük yaşantısı toplantılar eğlenceler av partileri savaş seferleri kadar halk meslekler düğünler v.b. günlük olaylar da minyatürlere konu olmuştur. Bu durum bütün İslâm ülkeleri için de söz konusudur.

Günümüz minyatürü Minyatür yerini yavaş yavaş bildiğimiz anlamda çağdaş resme bırakmaya başladı. Ama batıda olduğu gibi ülkemizde de geleneksel bir sanat olarak varlığını sürdürmektedir. Birkaç Yüzyıllık kesintiden sonra Prof.Dr. Süheyl Ünver'in çabalarıyla tekrar günyüzüne çıkmış minyatür sanatı Günümüzde Günseli Kato, Nusret Çolpan, Gülbün Mesera, Gülçin Anmaç ve yetişmekte olan birçok genç sanatçı tarafından icra edilmektedir. Minyatür resmin çok güzel anlatıldığı bir sanattır.Ve bu sanat tüm dünyada yaygınlaşmıştır. Farklı kaynaktan minyatür nedir Küçük boyutlu resimlere ve bu tür resim sanatına minyatür denir. Orta Çağ'da Avrupa'da elyazması kitaplarda baş harfler kırmızı bir renkle boyanarak süslenirdi. Bu iş için, çok gü­zel kırmızı bir renk veren ve Latince adı minium olan kurşun oksit kullanılırdı. Minyatür söz­cüğü buradan türemiştir. Bizde ise eskiden resme nakış ya da tasvir denirdi. Minyatür için daha çok nakış sözcüğü kullanılırdı. Minyatür sanatçısı için de resim yapan ressam anlamı­na gelen nakkaş denirdi. Minyatür, doğu ve batı dünyasında çok eskiden beri bilinen bir resim tarzıdır. Ancak doğu ve batı minyatürleri resim sanatı yönünden hemen hemen birbirinin aynı olmakla birlikte renk ve biçimlerde, konularda ayrılıklar görülür.
Minyatür, kitapları resimlemek amacıyla ya­pıldığından boyutları küçük tutulmuştur. Bilinen en eski minyatürler Mısır'da rastlanan ve MÖ 2. yüzyılda papirüs üzerine yapılan minyatürlerdir.
Ad:  Minyatür11.jpg
Gösterim: 899
Boyut:  70.4 KB
Daha sonraki dönemlerde Yunan, Roma ve Bizans'ın elyazma­sı kitaplarının da minyatürlerle süslendiği görülür. Hıristiyanlık yayılınca minyatür özellikle elyazması Incilleri süslemeye başladı. Baskı makinesinin bulunuşuna kadar Avrupa'da çok güzel ve görkemli minyatürler yapıldı. Bundan sonra min­yatür daha çok madalyonların üzerine portre yapmak için kullanıldı.
Uygurlar Dönemi'nde yapılan tapınaklarda minyatürler kullanıldı. Selçuklular Dönemi'nde de minyatüre önem verildi. Selçukluların İran ile ilişkileri nedeniyle minyatür sanatı İran etkisin­de kaldı. Mevlana'nın resmini yapan Abdüddevle ve başka ünlü minyatür sanatçıları yetişti.
Osmanlı Devleti Dönemi'nde ise 18. yüzyıla kadar İran ve Selçuklu etkisi sürdü. Fatih döneminde, padişahın resmini de yapmış olan Sinan bey adlı bir nakkaş, II. Bayezid döneminde de Baba Nakkaş diye tanınan bir sa­natçı yetişti. 16. yüzyılda Reis Haydar diye tanınan Nigarî, Nakşî ve Şah Kulu ün yaptılar.
Gene aynı dönemde, Bihzad'ın öğrencisi olan Horasan­lı Aka Mirek de İstanbul'a çağrılarak saraya başnakkaş (başressam) yapılmıştı. Mustafa Çe­lebi, Selimiyeli Reşid, Süleyman Çelebi ve Levnî 18. yüzyılın ünlü nakkaşlarıdır. Bunlardan Levnî,
Türk minyatür sanatında bir dönüm noktasıdır. Levnî, geleneksel anlayışın dışına çık­tı ve kendine özgü bir biçim geliştirdi. 19. yüzyıl başlarında yenileşme hareketleriyle birlikte minyatürde de batı resim sanatının etkileri görüldü. Minyatür yavaş yavaş yerini bildiğimiz anlamda çağdaş resme bırakmaya başladı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 00:18
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
28 Şubat 2013       Mesaj #13
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Minyatür
Osmanlı sanatında hürde nakış (Küçük resim) olarak bilinen minyatür, Fransızca miniare kelimesinden türemiştir. Eski el yazmalarının kenarları minium (sülyen) denen kırmızı bir boya ile süslenir, bunlara da miniare denirdi. Zamanla bu kelime minyatür olarak kullanılmaya başlandı.
6. y.y. da Mani resimleri ile Uzakdoğu ve Orta Asya'ya yayılan minyatür sanatı, Türklerin Anadolu'ya göçüyle burada da yetişen sanatçılarla yaygınlaşmış, beylikler döneminde durakladıktan sonra Osmanlılar'ın sanata verdikleri önemden dolayı büyük gelişme göstermiş, özellikle 16. y.y.'ın ikinci yarısında altın çağını yaşamıştır.
Ad:  Minyatür10.jpg
Gösterim: 1441
Boyut:  33.7 KB

İşlenen konular, kalabalık savaş ve av sahneleri, tarihi olaylar, saray yaşantısı gibi belgesel niteliktedirler. Bu eserlerin metnine göre en önemli olaylar yazı aralarına yerleştirilir, bütün objeler uygun bir kompozisyon ile birbirlerini örtmeden tek yönlü mekân anlayışı içinde gölge ve ışık zıtlaması olmadan düzenlenerek parlak renkler ve altın gümüş ile boyanır. 18. y.y. sonuna kadar klasik minyatürün devamı sayılan bu tür çalışmaları yapan sanatçılar, daha sonra batı sanatından etkilenerek ışık ve gölgenin zaman ve mekânın birarada kullanıldığı çalışmaları tercih ederek klasik minyatürden uzaklaştılar.


Son düzenleyen Safi; 31 Mart 2016 00:17
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
31 Mart 2016       Mesaj #14
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Minyatür sanatının özellikleri nelerdir?
Ad:  m1.jpg
Gösterim: 1290
Boyut:  66.1 KB
  • Minyatürde canlı renkler kullanılır.
  • Resimde derinlik yoktur, öndeki ve arkadaki kişiler aynı büyüklükte gösterilir.
  • İnsanlar ve nesneler yakınlık ve uzaklık belirtecek biçimde, perspektifsel olarak boyutlandırılamaz.
  • Işık ve gölge yoktur.
  • Minyatürlerde renklerin parlaklığı ve canlılığı çok dikkat çekicidir.
  • Süs olma özelliğinin yanında renk kullanımı gibi kuralı yoktur.
İlk minyatürlü el yazmaları XI. yüzyılın sonlarına aittir. İslam minyatür sanatının gelişiminde, Uygur resminin büyük etkisi olmuştur. Uygurlu ressamlar, IX. Yüzyıldan itibaren Bağdat, Meraga ve Tebriz’de minyatür sanatının öğretmişlerdi. Selçuklular, İlhanlılar ve Osmanlı Devleti bu sanatın gelişmesine büyük katkıda bulunmuşlardır. İlhanlılar döneminde dinî kitaplar minyatürlerle süslenmeye başlanmıştır. Selçuklular Bağdat’ta ilk İslam minyatür okulunu açmışlardır. Osmanlılar döneminde ise Baba Nakkaş, Nakkaş Osman, Levni gibi büyük minyatür ustaları yetişmiştir. Minyatürler, hikâye, şiir ve tarihin adeta canlı birer tercümanı gibidir. Yapıldığı tarihin göstergelerini, izleri taşır. Bir minyatüre bakarak, sanatkârın içinde yaşadığı toplumunu örf ve âdetlerini, bazı değer yargılarını, giyim kuşamlarını, mimari yapılarını öğrenmek mümkündür. Çünkü minyatürler, hayatın birer kopyasını gelecek nesillere ulaştırırlar.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

28 Kasım 2005 / Misafir Türkiye Cumhuriyeti
30 Mart 2016 / we come one X-Sözlük
26 Temmuz 2016 / insomnia42 Fantezi Dünyası