Arama


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Eylül 2006       Mesaj #1
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi

Kan Nasıl Pıhtılaşır?


Bir sıvı içinde koloidal durumda bulunan bir maddenin sıcaklık, soğukluk, yabancı maddeler, asitlik değişmesi vb. etkenlerle bir araya toplanıp koloit durumundan çıkarak çökmesi. Kan plazması içinde koloidal durumda bulunan alyuvarlar ve akyuvarlar da, yine plazma içinde bulunan fibrinojenin havayla teması sonucu fibrine dönüşmesiyle toplanarak pıhtılaşırlar. Kan pıhtılaşması, kanın herhangi bir nedenle damarlar dışına çıkmasıyla görülür. Pıhtılaşmayı sağlayan fibrin bir ağ gibi alyuvarlar ile akyuvarları tutar ve yaklaşık bir saat sonra büzülerek plazmayı dışarı atar. Aslında kanın pıhtılaşması karmaşık bir biyokimyasal olaydır. Pıhtılaşmayı sağlayan maddelerin başında K vitamini gelir. Pıhtılaşmayı ortadan kaldırmak için de K antivitamini ve heparin verilir.
Sizlerle o dışarıdan eve girmediğiniz çocukluk yıllarınıza geri dönelim.. Arkadaşlarınızla sokakta oyun oynarken kaç kere yere düşüpte dizleriniz, kollarınız yara bere içinde ağlayarak eve döndünüz hatırlıyor musunuz? Anneniz sizi o halde görünce önce ''Niye dikkat etmiyorsun? '' diye azarlar, sonra yaralı olan bölgeyi mikrop kapmasın diye temizlerdi. Yaranız temizlendikten
Ad:  kanpıh1.jpg
Gösterim: 9535
Boyut:  61.6 KB
sonra yaranın üzeri, hemen kabuk bağlardı. Bu kabukta yara iyice kapandıktan sonra kuruyup kendiliğinden düşerdi.


Ufak bir yaranın kısa bir süre içinde kapanması sanırım sizlerinde dikkatini çekmiştir. Herhangi bir kesik olayında neden insan kan kaybından ölmez? Kanın durmasını sağlayan nedir? İşte bütün bu soruların cevabı çok kolay; Kanın Pıhtılaşma özelliğinin olması. Kanın pıhtılaşmasının nasıl olduğunu anlatmadan önce kanın yapısı ve görevlerini hakkında çok kısa bir bilgi vereceğiz.


KANIN YAPISI


Kan; Alyuvar, akyuvar ve trombositler ile çeşitli kimyasal maddelerin bir arada bulunduğu sıvı bir dokudur. 3 tip kan hücresi vardır.

- Alyuvarlar: Sayı olarak daha fazladır ve yaşam için gerekli oksijeni sağlar.

- Akyuvarlar: İnsanın organizmasını dış etkilere karşı savunurlar.

- Trombositler : Pıhtılaşmayı sağlar. Kanın birçok görevi vardır. Bu görevleri 2 genel başlık altında toplamak mümkün. Bunlar Organizmanın korunması (Pıhtılaşma, bağışıklık sistemi )ile bir organdan diğer organa madde ve ısı taşınmasıdır.

KANIN PIHTILAŞMASI


Herhangi bir nedenle (yaralanma, çizik, kesilme ) başlayan bir kanamada; kan damarlarından kanın akmasını önlemek amacıyla meydana gelen süreçlerin tümüne ''Pıhtılaşma'' deniyor. Peki eğer pıhtılaşma olayı gerçekleşmeseydi ne olurdu? Çok basit; en ufak bir kanama bile durdurulamazdı ve kan kaybından ölürdük.
Vücudumuzda bir kesik veya yaralanma olduğunda kanamayı önlemek (Pıhtılaşmayı sağlamak) için ilk olarak hasarlı damar Serotonin salgılayarak büzülür. Böylece kanın akması azalır. Daha sonra kanın içinde dağınık şekilde dolaşan trombositler devreye girer. Trombositlerde özel bir madde salgılayarak diğer enzimlerin bir yerde toplanmasını sağlar. Bu olayı karıncaların bir yerde yem buldukları zaman diğer karıncalarında orada toplanmasına benzetebiliriz.
Trombin (Thrombin) kanı pıhtılaştıran bir proteindir. Trombin'e ne kadar ihtiyaç varsa o kadar üretilir. Trombin, plazmada bulunan ve suda erime özelliği olan Fibrinojeni fibrine yani suda erimeyen haline dönüştürür. Bu da pıhtılaşma olayının esas işlemidir. (Kanın pıhtılaşmasında temel madde zaten Fibronojen proteinidir. Fibronojen, vücut içinde erimiş halde bulunmaktadır. Pıhtı işleminin durağan halidir.)
Fibrinin dış yüzeyinde yapışkan parçalar bulunur. Yaranın olduğu bölgede bu molekül yapışkan özelliğinden dolayı diğer fibrin moleküllerine yapışır ve uzun bir zincir meydana gelir. Oluşan bu zincirler birbirlerinin üstünden geçerek balık ağına benzeyen bir pıhtı ağı oluştururlar. (Bu olayı da örümceklerin ağ örmesine benzetebiliriz.) Oluşan bu pıhtı ağı kan hücrelerinin vücuttan dışarı çıkmasını engeller.

Görüldüğü gibi vücudumuzda bir kesik veya yaralanma olayı olduğunda; vücut hemen sistemli bir şekilde harekete geçerek açılan yarayı bir an önce onarmaya çalışıyor.
Aynı sistem kolumuzu veya bacağımızı bir sehpaya veya ağır bir eşya çarptığımız zamanda devreye giriyor. Çarpmanın etkisiyle çarptığımız bölge hemen morarır. Çünkü kılcal damarlar parçalanır ve iç kanama meydana gelir. Burada da hemen kanın pıhtılaşma özelliği devreye gire ve tedavi başlar.
Son olarak sizlere bir bilgi daha; Ameliyatlardan önce doktorlar hastanın kanını aldırarak, hastanın kanının ne kadar zamanda donacağını tespit ettirir. Çünkü bazı insanların kanı çabuk pıhtılaşmaz ve kanama hemen durmaz. Bu durumda ameliyat ve ameliyat sonrasında bazı zorluklara yol açabilir.

KAN PIHTILAŞMASI, DÜŞÜK NEDENİ


Daha önce düşük yapan ve yeniden hamile kalan kadınlarda, FVL (Factor V Leiden Geni) taraması yapılması, gerektiğinde kan inceltici tedavi uygulanarak hastaların gözlemlenmesi salık verildi.

Kan pıhtılaşmasına yol açan genetik mutasyon hamile kadınlarda düşüklere yol açabiliyor.
Kan pıhtılaşmasına yol açan genetik mutasyonun, hamile kadınlarda yeniden düşüklere yol açabildiği saptandı. İngiliz bilim adamlarının Human Reproduction adlı dergide yer alan araştırma raporuna göre, hamileliğin 12 haftasına kadar düşük yapan kadınlarda, Factor V Leiden Geni’nin (FVL) yeniden düşüklere neden olduğu ilk kez belirlendi.

Araştırma, mutasyona uğrayan FVL geni taşıyan 25 kadın ile 198 normal hamile kadın üzerinde yapıldı. Mutasyona uğrayan FVL geni taşıyanlarda normal doğum oranı yüzde 40, FVL geninin normalini taşıyan kadınlarda ise bu oran yüzde 70 olarak saptandı.

Uzmanlar, genetik mutasyonların kan pıhtılaşma mekanizmasını etkilediğine ve bunun plasentadaki kan damarlarında pıhtılaşmaya yol açtığına dikkat çekti.

FVL TARAMASI ÖNERİLDİ


Daha önce düşük yapan ve yeniden hamile kalan kadınlarda, FVL taraması yapılması, gerektiğinde kan inceltici tedavi uygulanarak hastaların gözlemlenmesi salık verildi.

Imperial Koleji bilim adamlarından Dr. Raj Rai, mutasyona uğrayan gen taşıyan birçok hamile kadının normal doğum yapabildiğini, aynı zamanda kan pıhtılaşmasıyla ilgili başka riskler taşıyan kadınların daha çok risk altında olduklarını kaydetti.
FVL geninin taranması için “Thromboelastogdaphy” adında yeni bir teknik geliştirilmeye çalışılıyor. Bu teknikle doğal kan pıhtılaşmasının daha sağlıklı gözlemlenmesi planlanıyor.

Pıhtılaşma BozukluklarıPıhtılaşma bozuklukları nedeniyle görülen kanamalar herediter (hemofili ve Von Willebrand hastalığı) ve edinsel (idiopatik trombositopenik purpura ve yaygın intravasküler koagülasyon) olarak iki gruba ayrılır. Herediter pıhtılaşma bozuklukların %95’i faktör VIII (hemofili A) ve faktör IX ( hemofili B) eksikliği nedeniyle görülür. Faktör XI’in (hemofili C) eksikliğine bağlı hemofiliye daha az oranda rastlanılır.

Hemofili A ve B’nin genetik ve klinik bulguları benzerdir. Hemofili kan pıhtılaşma faktörlerindeki bozuklukla karakterize yaşam boyu devam eden herediter bir bozukluktur. Hastalık asemptomatik kadın taşıyıcılar tarafından erkek çocuklara geçirilir. Hemofili X kromozomuna bağlı resesif geçiş gösterir. Hemofiliye neden olan geni iki Xkromozomundan birinde taşıyan kadınlar taşıyıcı olarak kabul edilir. Diğer X kromozomu normal olduğu için taşıyıcı kişiler asemptomatiktir. Erkeklerde bir X bir Y kromozomu vardır. Bu nedenle, X kromozomlarında hemofiliye neden olan geni taşıyan erkeklerde hastalık görülür.

Eğer baba hemofili ve hamile anne taşıyıcı ise gebeliğin erken dönemlerinde fetusun cinsiyetini belirlemek için amniosentez yapılmalıdır. Taşıyıcı bir annenin her gebeliğinde hemofilili çocuğa sahip olma şansı %25‘dir. Eğer çocuk erkekse hemofili olma şansı, kızsa taşıyıcı olma şansı %50’dir. Taşıyıcı bir anne normal bir baba ile evlendiğinde, kız çocuklarının taşıyıcı ve normal olma şansları %50’dir. Erkek çocukların hemofili ya da normal olma şansları da %50’dir. Anne taşıyıcı değil ve bab hemofili ise kız çocuklarının tümü taşıyıcı ve erkek çocukların tümü normaldir (hemofili görülmez).

Hemofilin birkaç nesil boyunca gizli kalma olasılığı vardır. Bu durumda erkek çocuklardan biri hemofilili olarak doğduğu zaman hastalığın aile öyküsü belirgin değildir. Ayrıca, hemofili spontan genetik mutasyon sonucunda da ortaya çıkabilir. Hemofilisi olan kişilerin 1/3 den fazlasında hastalığa ilişkin aile öyküsü açık değildir.

Klasik hemofili A, hemofilili kişilerin %75’ini etkilemektedir. Hemofili A’da plazmada faktör VIII (antihemolitik faktör) eksikliği söz konusudur. İkinci en yaygın hemofili tipi faktör IX eksikliği nedeniyle görülen hemofili B’dir. Hemofili A’nın görülüş sıklığı, hemofili B’den 5 defa daha fazladır. Ayrıca çok az oranda bireylerde faktör XI eksikliğine bağlı olarak hemofili C görülmektedir. Hemofili C, otozomal resesif geçiş gösterir ve hem erkekleri hem de kızları etkiler.
BAKINIZ
Kan Nedir - Kanın Yapısı, Özellikleri ve Görevleri
Kan Hücreleri Nedir - Kan Hücrelerinin Yapısı ve Görevleri

Kan Bağışı Nedir? Nasıl Kan Bağışı Yapılır?
Kan Nakli (Kan Transfüzyonu)

Hemofili
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 20 Haziran 2016 23:33