Arama

Adolf Hitler - Tek Mesaj #1

PiSiK0PATR - avatarı
PiSiK0PATR
Ziyaretçi
4 Ekim 2006       Mesaj #1
PiSiK0PATR - avatarı
Ziyaretçi

Adolf Hitler

Ad:  Adolf Hitler1.jpg
Gösterim: 4308
Boyut:  129.5 KB

(d. 20 Nisan 1889, Braunauam Inn, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu - ö. 30 Nisan 1945, Berlin, Almanya)
Alman siyaset adamı. Nazi Partisi’ne önderlik etmiş, 1933-45 arasında ülkeyi diktatörlükle yönetmiştir.

Gençliği


Gümrük memuru Alois Hitler’in oğluydu. Çocukluğunun büyük bölümü Yukarı Avusturya’nın yönetim merkezi olan geçti. Başarısız ve tembel bir öğrenciydi. 1905’te ortaöğrenimini tamamlayamadan okuldan ayrıldı. Sonraki iki yılını, Linz’de çalışmadan geçirdi. 1903’te ölen babasından 5 yıl sonra annesi de ölünce, Viyana’ya giderek bir süre orada yaşadı. Çocukluğundan beri duyduğu sanatçı olma isteğiyle, iki kez Güzel Sanatlar Akademisi’nin sınavlarına girdiyse de başarılı olamadı. Ardından, geçimini sağlamak için posta kartları ve reklam afişleri çizmeye başladı. İnsanlarla zor ilişki kurma, Alman olmayanlara, özellikle Yahudilere karşı hoşgörüsüz davranma ve onlardan nefret etme, düş dünyasına sığınma gibi sonraki yıllarda yaşamını belirleyecek kişisel özellikleri de çevreden kopuk ve yalnız bir yaşam sürdüğü bu yıllarda ortaya çıktı.

1913’te Münih’e giden Hitler, ertesi yıl askerlik için Avusturya’ya geri çağrıldıysa da, uygun bulunmadığından orduya alınmadı. Düş kırıklığıyla geçen amaçsız yıllardan sonra I. Dünya Savaşı’nı coşkuyla karşıladı ve gönüllü olarak 16. Bavyera Piyade Alayı’ na katıldı. Savaş boyunca ön saflarda çarpıştı, yaralandı ve gösterdiği kahramanlıklar nedeniyle Demir Haç Nişanı aldı.

Siyasete atılışı


Ateşkes imzalandığı sırada hastanede olan Hitler, ülkesinin yenilgisi karşısında büyük bir düş kırıklığına uğradı. Savaştan sonra, orduya bağlı olarak siyasi etkinlikleri izleyip rapor etmekle görevlendirildi. Eylül 1919’da yeni kurulmuş olan Alman İşçi Partisi’ne girdi. Ertesi yıl partinin propaganda sorumlusu oldu ve bütün zamanını partiye ayırabilmek için ordudaki görevinden ayrıldı. Aynı yıl partinin adı Nasyonal Sosyalist Alman işçi Partisi (Nazi Partisi) olarak değiştirildi.

Bu yıllarda Weimar Cumhuriyeti kurulmuş, savaş yenilgisi, olumsuz barış koşulları ve ekonomik sorunların yarattığı hoşnutsuzluğun etkisiyle Nazi Partisi’nin gelişmesine uygun bir ortam doğmuştu. Partinin ilk üyelerinden Emst Röhm’ün örgütlediği SA’ lar (Sturmabteilung) hareketin güçlü olduğu izlenimini uyandırmak için şiddet kullanıyor, sosyalistlerle komünistlerin toplantılarını basıyorlardı. Bu arada Hitler’in propaganda yöntemleri ve saldırgan tutumu parti içinde tartışmalara yol açmaya başlamıştı. Ama partinin güçlenmesinin Hitler’e bağlı olduğunu gören parti yönetimi, onu Temmuz 1921’de sınırsız yetkiyle parti başkanlığına getirdi. Hitler göreve başladıktan hemen sonra, kendi önderliğinde güçlü bir kitle hareketi yaratabilmek için partinin yayın organı Völkischer Beobachter'de (Halkın Gözlemcisi) makaleler yazarak ve mitingler düzenleyerek yoğun bir propaganda etkinliğine girişti. Öte yandan, sonraki yıllarda ülke yönetiminde önemli görevler üstlenecek olan Alfred Rosenberg, Rudolf Hess, Hermann Göring ve Julius Streicher gibi Nazi önderlerini çevresinde toplayarak parti içinde güçlü bir kadro oluşturdu.

Hitler, Nazi Partisi’nin giderek güçlendiği bu dönemde, Weimar Cumhuriyeti’ne duyulan hoşnutsuzluktan yararlanarak yönetimi ele geçirebileceğini düşünüyordu. Bu konuda I. Dünya Savaşı’nın ünlü komutanlarından General Erich Ludendorff’un desteğini aldıktan sonra, Kasım 1923’te Münih’teki bir birahanede düzenlenen toplantıda yandaşlarına darbe planını açıkladı. Ama, Birahane Darbesi olarak bilinen tasarısını gerçekleştirmek için ertesi gün başlattığı yürüyüş polis tarafından dağıtıldı ve Hitler arkadaşlarıyla birlikte tutuklandı.Beş yıla mahkûm olmasına karşın yalnızca dokuz ay hapis yatan Hitler, Landsberg Cezaevi’nde oldukça rahat koşullarda geçen hapislik döneminde Mein Kampf (1925-27; Kavgam, 1940,1978) adlı iki ciltlik kitabının birinci cildini yazdı. Kitap, Hitler’in kendi görüşlerini ortaya koyduğu bir yapıt olmaktan çok, sağcı düşünür ve yazarların görüşlerinin özetlendiği bir derleme niteliğindeydi. Birinci cildi “Die Abrechnung” (Ödeşme), ikinci cildiyse “National-sozialistische Bewegung” (Nasyonal Sosyalist Hareket) başlığını taşıyordu. Hitler bu kitapta ırklar ve bireyler arasındaki eşitsizliğin doğal düzenin değişmez özelliği olduğunu vurguluyor, insanlığın öncüsü olarak nitelendirdiği “Âri ırkı” yüceltiyordu. Ona göre insanlığın temel birimi “halk”, en büyük halk ise “Alman halkı”ydı. Almanlar kendilerine “yaşam alanı” (Lebensraum) bulmak için doğuda Slavların topraklarına doğru yayılmak zorundaydılar. Devletin varlık nedeni halka hizmetti, ama Weimar Cumhuriyeti bu görevi yerine getirememiş, halka ihanet etmişti.

Demokratik yönetimlerin en büyük yanlışı da bireylerin eşit olduğu ve halkın kendi çıkarlarını koruyabileceği varsayımınıda yanmasıydı. Mutlak yetkeye sahip olan Fuhrer halkın birliğini sağlayabilecek tek güçtü. Führer'den sonra, Hitler’in genellikle hareket diye adlandırdığı Nazi Partisi geliyordu. Nasyonal Sosyalizmin en büyük düşmanı çökmekte olan liberal demokrasi değil, enternasyonalizmi savunan Marksizmdi. Marksizmden sonraki en büyük tehlike ise Yahudilikti.

Hitler’in serbest bırakıldıktan sonraki ilk işi bölünmeler nedeniyle eski gücünü yitirmeye başlayan partiyi yeniden örgütlemek oldu. 1929’da Almanya’nın savaş tazminatlarını çözüme bağlayan Young Planı’na karşı Alman Ulusal Halk Partisi’nin önderi Alfred Hugenberg’le ittifak kurdu. Bu ittifak, Hitler’in Hugenberg’in parti örgütü ve denetlediği basın organları aracılığıyla adını bütün ülkeye duyurmasını sağladı. Hitler bu dönemde, bir yandan güçlü bir sağcı hükümetin kurulmasını isteyen sanayi çevrelerinin mali desteğiyle partisini güçlendirirken, öbür yandan da yürüttüğü propaganda çalışmalarının yardımıyla dar gelirli ve işsiz kitleleri kendine bağlamayı başardı. Hükümetin iç ve dış politikadaki başarısızlıkları ve Hitler’in yürüttüğü propaganda etkinliklerinin sonucunda Nazi Partisi 1930 seçimlerinde toplam 6 milyon oy alarak ülkenin ikinci partisi durumuna geldi.

Bu yıllarda geçimini parti kaynaklarından ve yazılarından aldığı paralarla sağlayan Hitler, üvey kız kardeşi Angele Raubal’ın kızı Geli’yle duygusal ilişki içindeydi. Geli, Hitler’in baskılarına ve kıskançlıklarına dayanamayarak Eylül 1931’de intihar etti. Hitler sonraki yıllarda Eva Braun adlı Münihli bir tezgâhtar kızla yaşamaya başladı.

İktidara gelişi ve diktatörlük yılları (1933- 39). Hitler, 1932’de cumhurbaşkanlığı seçimlerine katıldıysa da Paul von Hindenburg karşısında seçilmeyi başaramadı. Aynı yılın kasım ayında yapılan seçimlerde de partisi oy kaybına uğradı. Bu yenilgilere karşın başbakanlık umudunu yitirmeyen ve iktidara gelebilmek için her durumdan yararlanmakta kararlı olan Hitler, bu yolda yoğun bir propagandaya girişti. Hindenburg sonunda sanayi çevrelerinin de baskısıyla, ülkedeki siyasal bunalımı çözmek için Hitler’i şansölyeliğe getirmek zorunda kaldı (Ocak 1933).

Hitler’in iktidara geldikten sonraki ilk işi Reichstag'da (Parlamento) çoğunluğu elde etmek için, cumhurbaşkanını yeni bir seçimin gerekliliğine ikna etmek oldu. Seçim kararının hemen ardından çıkan Reichstag yangınının (27 Şubat 1933) sorumluluğunu komünistlere yükleyen hükümet, bu olayı gerekçe göstererek kişisel özgürlükleri kısıtladı ve geniş çapta tutuklamalara girişti. Bu koşullar altında yapılan seçimlerde (5 Mart 1933) Nazi Partisi oyların yüzde 44’ünü aldıysa da salt çoğunluğu sağlayamadı. Ama Hitler, Merkez Partisi ve Alman Ulusal Halk Partisi’yle kurduğu ittifak aracılığıyla, hükümeti olağanüstü yetkilerle donatan yasanın (Ermachtigungsgesetz) Reichstag'dan geçmesini sağlayarak, özlediği diktatörlük yönetiminin yasal temellerini hazırladı.

Bu arada ordunun ileri gelenleri SA’lann etkinliklerinden huzursuz olmaya başlamışlardı. Ülkeyi tek elden yönetebilmek için ordunun desteğini almak zorunda olduğunu gören Hitler, 29 Haziran 1934’te S A birliklerinin kurucusu Ernst Rohm ve yardımcısı Edmund Heines’i, ayrıca Gregor Strasser ve Kurt von Schleicher gibi siyasi muhaliflerinin birçoğunu tutuklatarak yargılanmadan öldürttü. Böylece ordunun isteği yerine getirilmiş oldu; komutanlar da Hindenburg’ un ölümünden (2 Ağustos 1934) sonra Hitler’in şansölyelık ve cumhurbaşkanlığı görevlerini birleştirmesine karşı çıkmadılar. Bu tarihten sonra Führer und Reichkanzler (Almancada “Önder ve Şansölye”) unvanını kullanan Hitler, 19 Ağustos’ta yapılan plebisitte oyların yüzde 90’ını alarak yeni görevine başladı.

1933-45 arasında Almanya’da totaliter bir polis devleti kuruldu. Hitler, Kutsal-Roma Germen împaratorluğu’nun ve Bismarck’ın Alman İmparatorluğumun vârisi olarak gördüğü bu devleti Üçüncü Reich olarak adlandırıyordu. Devletin başlıca denetim araçları Heinrich Himmler’in yönetiminde birleştirilmiş olan polis, istihbarat ve SS (Schutz- staffel) örgütleriydi. Bu dönemde basınla birlikte bütün eğitim ve sanat kurumlan parti denetimine alındı ve gençlerin Nazi ideolojisi doğrultusunda eğitilmesi için Hitler Gençliği adlı bir örgüt kuruldu. Önce Katolik Kilisesi, ardından da Hitler Gençliği’nin etkinliklerine karşı çıkan Protestan Kilisesi baskı altına alındı. Nisan 1933’te Yahudiler kamu görevlerinden ve üniversitelerden atılırken, serbest meslek alanlanna girmeleri de engellendi. 1935’te çıkarılan Nürnberg Yasaları ile Alman kanı taşıyanlarla evlenmeleri yasaklanan Yahudiler hemen bütün yurttaşlık haklarını yitirdiler. Bu baskılar, SS’lerin yönettiği Yahudi kıyımıyla (9-10 Kasım 1938) doruğuna ulaştı. Yahudilerin mal varlıklarına el kondu ve büyük bölümü gettolarda yaşamak zorunda bırakıldı.

Hitler’in asıl amacı, Kavgam'da da belirttiği gibi, Almanlâra “yaşam alanı” sağlayabilmek için doğuya doğru yayılmaktı. Bu amacı gerçekleştirebilmesi için öncelikle I. Dünya Savaşı’nm sonunda imzalanan Versailles Antlaşmasıyla Almanya’nın silahlanma etkinliklerine getirilmiş olan kısıtlamaların kaldırılması gerekiyordu. Hitler ilk önce Almanya’yı, yayılmacı görüşlerine ters düşen Milletler Cemiyeti’nden ve Silahsızlanma Konferansından çekti (Ekim 1933). Ertesi yıl Almanya’yla Polonya arasında bir saldırmazlık paktı imzalandı. Ocak 1935’te yapılan bir plebisitle Saarland bölgesi Almanya’ya geri verildi. Hitler, aynı yılın mart ayında yeni bir ordu kurmak için hazırlıklara girişti. Batılı ülkeler Versailles Antlaşmasının açıkça ihlali anlamina gelen bu olayı protesto etmekle yetindiler. Bu durumdan cesaretlenen Hitler, Mart 1936’da silahtan arındırılmış Ren bölgesini işgal etti. Ardından, Etiyopya’yı işgali nedeniyle Fransa ve İngiltere’yle arası açılmış olan İtalya’yla ittifak kurdu.

Artık sıra yıllardan beri Almanya’yla birleştirmek istediği Avusturya ve Çekoslovakya’nın ilhakına gelmişti. 1937’de Hitler bu isteğine karşı çıkan Hjalmar Schacht, Wer- ner von Blomberg ve Werner von Fritsch gibi önde gelen komutan ve devlet adamlarını görevden aldı. Şubat 1938’de Avusturya şansölyesi Kurt von Schuschnigg’le Ber- chtesgaden’de bir araya gelerek ona Almanya’yla Avusturya’nın birleşmesi plamm kabul ettirmeye çalıştı. Schuschnigg, Hitler’in baskılarına boyun eğmeyerek, birleşme konusunda plebisit yapmaya karar verince de bu ülkeyi işgal etti. Ardından ikinci hedefi olan Çekoslovakya’ya yöneldi. Fransa ve İngiltere Eylül 1938’de toplanan Münih Konferansında Almanya’nın yayılmacı politikasına son vermesi koşuluyla Südet bölgesinin bu ülkeye bırakılmasını kabul ettiler. Ama Hitler Slovaklarla Çekler arasındaki çekişmeyi gerekçe göstererek 16 Mart 1939’da Çekoslovakya’nın geri kalan bölümünü işgal etti. Ardından, Almanya’nın konumunu güvence altına almak için SSCB’yle saldırmazlık paktı imzaladı (24 Ağustos 1939). Alman birlikleri 1 Eylül’de Polonya’ya girince, İngiltere ve Fransa Almanya’ya savaş açtılar. Böylece, II. Dünya Savaşı başlamış oldu.

II. Dünya Savaşı


Savaş sırasında Alman ordularının izleyeceği ana stratejiyi Hitler belirledi. Almanlar savaşın başlarında büyük başarılar elde ettiler. Alman birlikleri Nisan 1940’ta Norveç ve Danimarka’ya girdi. Ardından, Hollanda, Belçika ve Fransa işgal edildi. Çok geçmeden Hollanda ve Belçika teslim oldu. İngilizler Dunkerque’i boşaltmak, Fransızlar da ateşkes istemek zorunda kaldılar. Hitler, Fransa’nın yenilgisinden sonra İngiltere’nin işgali için bir plan hazırlanmasını emretti. Ama hava saldırılarının başarısızlığı karşısında bu plan bir süre için ertelendi ve 1940 yazında SSCB’nin işgali için hazırlıklar başladı. Bu arada, Almanya’nın başarılarından yüreklenen Mussolini, İtalya’yı Almanya’nın safında savaşa soktu (10 Haziran 1940).

Alman birlikleri Haziran 1941’de Sovyet topraklarına girdi. Şiddetli kış koşulları ve Sovyet askerlerinin güçlü direnişi nedeniyle başarıya ulaşamayan bu saldırı, Hitler’in komutanlarıyla anlaşmazlığa düşmesine yol açtı. Japonların düzenlediği Pearl Harbour Baskım’ndan (Aralık 1941) sonra ABD de savaşa girdi. Bu savaşı başlatırken ABD’nin gücünü hesaba katmamış olan Hitler, 1942 yılı boyunca çeşitli stratejik hatalar yaptı. Aynı yılın sonlarındaki Stalingrad ve el-Alameyn yenilgileri savaşın dönüm noktası oldu Savaş sırasında SS önderi Heinrich Himmler’e işgal edilen bölgelerde “yeni düzen” kurma görevi verilmiş ve “Yahudi sorunu”nu ortadan kaldırmak için kurulan toplama kamplarında milyonlarca Yahudi öldürülmüştü. Alman komutanlar Stalingrad ve el-Alameyn bozgunlarından sonra yenilginin kaçınılmaz olduğunu düşünmeye başlamışlardı. Ama karargahını Doğu Prusya’ya taşımış olan Hitler bu görüşe katılmıyor ve zafer düşleri kurmayı sürdürüyordu. 1943’te İngilizler Kuzey İtalya’yı geri aldılar. Aynı yıl Mussolini devrildi ve Müttefikler İtalya’yı işgal ettiler.

Hitler’in politikasının ülkeyi felakete götürdüğünü gören bazı çevreler, 1943-44 yıllarında çeşitli suikast planları hazırladılar. Bunların en önemlisi Albay Claus von Stauffenberg’in Hitler’in karargâhına düzenlediği bombalı saldırıydı (20 Temmuz 1944). Saldırıdan küçük bir yarayla kurtulan Hitler’in sağlığı bu olaydan sçnra bozuldu. 1945 başlarında Fransızlar ve İngilizler batıdan, Sovyetler de doğudan Alman topraklarına girmeye başladılar. Hitler ise artık sonunun geldiğini anlamakla birlikte Berlin’ den ayrılmayı reddediyordu. 28-29 Nisan gecesi Eva Braun’la evlendi. Ardından cumhurbaşkanlığına Kari Dönitz’in, şansölyeliğe ise Joseph Goebbels’in getirilmesini öngören vasiyetini yazdırdı. 30 Nisan’da çevresindeki Nazi önderleriyle vedalaştıktan sonra Eva Braun’la birlikte intihar etti. Cesetleri, Hitler’in vasiyeti uyarınca Naziler tarafından yakıldı.

Hitler’in konuşmalarını kapsayan Die Reden des Führers nach der Machtübernahme (1939; Hitler’in İktidara Geldikten Sonraki Konuşmaları) ile Hitler: Reden und Proklamationen (1962, der. Max Domanis; Hitler: Konuşmalar ve Duyurular) adlı kitapların bazı bölümleri Türkçede çeşitli adlarla yayımlanmıştır.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 20 Şubat 2017 22:38