Arama

Joseph Stalin - Tek Mesaj #1

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
11 Ekim 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

Stalin İosif

Ad:  Joseph Stalin1.jpg
Gösterim: 1472
Boyut:  77.5 KB

asıl adı İOSEB VİSSARİONOVİÇ CUGAŞVİLI
(d. 21 Aralık 1879, Gori, Gürcistan, Rus Çarlığı - ö. 5 Mart 1953, Moskova, SSCB),
Sovyetler Birliği Komünist Partisi genel sekreteri (1922-53) ve SSCB başbakanı (1941-53).

Çeyrek yüzyıl boyunca sınırsız bir otoriteyle yönettiği SSCB’yi dünyanın en güçlü ülkeleri arasına sokmuş, Stalinizm adıyla anılan ekonomik ve siyasal düşünce ve uygulamaları 1980’lerin sonlarına değin sosyalizm tarihine damgasını vurmuştur.
Yoksul bir Gürcü ailesinin oğluydu; babası ayakkabıcı, annesi çamaşırcıydı. Rusçayı Gori’de gittiği kilise okulunda (1888-94) öğrendi. Daha sonra papazlık eğitimi için Tiflis İlahiyat Okulu’na girdi. Burada gizlice Marx’ın yazılarını ve başka yasak yayınlan okudu. 1899’da ilahiyat okulundan (resmî tarihlere göre devrimci etkinlikleri nedeniyle atılarak, annesine göre ise sağlığının bozulması yüzünden) aynldı. Aralık 1899’da kısa bir süre Tiflis Gözlemevi’nde kâtiplik yaptı ve kayıtlara göre bundan başka bir ücretli işte ya da kol emekçisi olarak hiç çalışmadı. 1900’de yeraltı etkinliklerine katılarak Kafkasya’nın belli başlı sanayi merkezlerinde işçi gösterileri ve grevlerin örgütlenmesinde çalıştı. 1903’te Rus Sosyal Demokrat işçi Partisi! (RSDRP) Menşevikler ve Bolşevikler olarak iki kanada aynhnca Cugaşvili Bolşeviklere katıldı, Lenin’in sadık bir izleyicisi oldu. Nisan 1902-Mart 1913 arasında siyasal nedenlerle yedi kez tutuklandı; hapse girdi ve sürgüne gitti.

Cugaşvili parti hiyerarşisinde yavaş yükseldi. Rus Sosyal Demokratlarının 1905 Tammerfors (bugün Tampere, Finlandiya), 1906 Stockholm ve 1907 Londra toplantılarına katıldıysa da fazla etki uyandırmadı. Ama perde arkasında çalışarak 25 Haziran
1907’de Tiflis’te büyük bir soygun düzenledi. Şubat 1912’de sürgünde yaşayan Lenin tarafından RSDRP’nin Bolşevik kanadının ilk Merkez Komitesi’ne alındı. Bu arada Rusça stal (çelik) sözcüğünden “çelik adam” anlamına gelen Stalin adını kullanmaya başladı. 1913’te Lenin’in isteği üzerine Marksizm Natsionalni Vopras (Marksizm ve Milli Mesele, 19671Marksizm ve Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu, 1990/ Milli Mesele, 1992) adlı önemli çalışmasını yazdı. Kısa bir süre Bolşeviklerin gazetesi Pravda'nın yayın yönetmenliğini yaptı. En uzun sürgün dönemini Temmuz 1913’ten Mart 1917’ye değin Sibirya’da geçirdi.

Çarlık rejiminin devrilmesi üzerine 25 Mart 1917’de Petrograd’a (bugün Petersburg) dönen Stalin yeniden Pravda'mn yayın yönetmenliğini üstlendi. Bir süre, Bolşeviklerin Geçici Hükümet’te ağır basan orta sınıf liberalleriyle işbirliği yapmasını savundu, ama sonunda Lenin’in etkisiyle silahlı ayaklanmayı destekleyerek Ekim Devrimi ilde başlıca rakibi Troçki’ninki kadar parlak olmasa da, önemli bir rol oynadı. 1918-20 iç savaşı sırasında çeşitli cephelerde siyasal- askeri yöneticilik yaptı; yeni hükümette milliyetler komiserliği (1917-23) ve devlet denetleme komiserliği (1919-23) görevlerinde bulundu. 1922’de ise partinin Merkez Komitesi genel sekreteri olarak diktatörlüğünün dayanaklarını oluşturabilecek konuma geldi. Parti’nin yapısında o güne değin birincil önem taşımayan bu görevinden yararlanarak parti içi atamalan denetimine aldı.

Sağlığı hızla bozulan Lenin, 1922-23’te yazdığı “siyasal vasiyet”inde {bak, Lenin’in Vasiyeti) onun genel sekreterlikten alınmasını önerdi. Ama Lenin’in Ocak 1924’te ölmesinden sonra ilk ağızda Troçki’ye karşı Grigori Zinovyev ve Lev Kamenev’le ittifak kuran Stalin bu belgenin ortaya çıkarılmaması konusunda uzlaşma sağladı ve konumunu korumayı başardı. Aynı anda Lenin çevresinde büyük bir kült başlatarak onun en sadık izleyicisi ve her türlü mirasının doğal bekçisi görünümünü aldı. Bu arada kendi çevresinde de bir kült oluşturmaya girişerek 1925’te Tsaritsin kentine Stalingrad (bugün Volgograd) adını verdi. Bir sonraki aşamada bu kez Nikolay Buharin ile Aleksey Rikov’un desteğini sağlayarak Zinovyev ile Kamenev’i iktidardan uzaklaştırdı. Kuramsal planda ise, dünya devrimi olmadan da Sovyetler Birliği’nin ayakta durabileceği inancıyla ortaya attığı “tek ülkede sosyalizm” öğretisi, işleri çekip çeviren orta kademe parti kadrolannca benimsendi.

Stalin 1928’de Lenin’in Yeni Ekonomi Politikası’na (NEP) son vererek, birbirini izleyen beş yıllık planların sıkı merkezî disiplini altında hızlandırılmış sanayileşme programım başlattı. 1937’de SSCB toplam sanayi üretiminde ABD’nin ardından dünyada ikinci sıraya yerleşti. Sermaye birikiminin en ağır yükü ise kırsal alanlara bindi. 25 milyon kadar köylü ailesi birkaç yıl içinde zorla kolektifleştirildi; isteksiz mujiklerin üzerine asker ve gizli polis (Birleşik Devlet Siyaset Dairesi-OGPU) birimleri sevk edildi; “kulak” olarak damgalananlar topluca tutuklandı, idam edildi ya da zorunlu çalışma kamplarına yollandı. Sanayiye sürekli kaynak aktaran Sovyet tarımı 1913 düzeyine ancak 1930’lann sonunda yaklaşabildi. Kolektifleşmenin Ukrayna’da yol açtığı kıtlık döneminde bile Stalin buğday stoklarını ihraç edip karşılığında makine almayı sürdürdü. Sanayide ise kültür ve teknoloji geriliğinin doğal sonuçlan yüzünden işletme yöneticileri bitmek bilmeyen “sabotaj” suçlamalarıyla karşılaştı.

1934’te doğrudan doğruya Parti üyelerine ve eski Bolşeviklere yöneltilmiş yeni bir terör dalgası başladı. XVII. Parti Kongresinde, Leningrad örgütünün başında bulunan ve halkça çok sevilen Sergey Kirov’a karşı yalnızca 3 oy çıkarken, Stalin’e karşı 300 oy kullanıldı. Ama Stalin emrindeki aygıt sayesinde seçim sonuçlannı ikisinin eşit oy aldığı biçiminde açıklattı; ardından 1 Aralık 1934’te Kirov Leningrad’da öldürüldü. Stalin suçu muhaliflerine yıktı (ama Kruşçev’in kurdurduğu soruşturma komisyonunun sağ kalan üyeleri İ990’da Kirov’u Stalin’in öldürttüğünü açıkladı). Ağustos 1936, Ocak 1937 ve Mart 1938’in ünlü “Moskova duruşmalarında Zinovyev, Karnenev, Buharin, Rikov ve daha yüzlerce eski önder, baskı ve işkenceyle imzalatılmış ifadelerine dayanılarak “karşıdevrimcilik” ten “Nazi ajanlığı”na kadar her şeyden suçlu bulunup idam edildiler. Sovyet toplu- munun en seçkin ve verimli kesimleri ağır kayıplara uğradı. Stalin’in iktidarını tehdit etmesin diye orduda da benzer bir harekâta girişildi.

Haziran 1937’de Mareşal Mihail Tuhaçevski ile bir dizi önde gelen generalin “vatana ihanet”ten yargılanıp idam edilmiş oldukları açıklandı (bak. Büyük Temizlik). II. Dünya Savaşı’nda Stalin hiç umut vermeyen bir başlangıcın ardından büyük iradesi, enerjisi ve örgütleyiciliğiyle savaşan tarafların üst yöneticilerinin en başarılısı oldu. Bu dönemde Sovyetler Nazizme karşı zikzaklı bir politika izledi. Uzun süre Hitler’e karşı Batı’yla bir ittifak kurmaya çahşan, hattâ İngiltere ve Fransa’yı ürkütmemek için İspanya İç Savaşı’nda İspanyol Komünist Partisi’nin inisiyatifini frenleyen Stalin, Batı ülkelerinin yatıştırmacılığı karşısında bu kez Ağustos 1939’da Hitler’le bir saldırmazlık paktı imzalanması için Molotov’a talimat verdi. Anlaşmanın gerekçesi Batı’nın Hitler’i SSCB üzerine saldırtmak oyununu bozmak ve zaman kazanmak olarak açıklandı.

Anlaşmaya eklenen ve uzun süre varlığı yadsınan bir gizli protokol uyarınca, Eylül 1939’da Hitler Polonya’ya saldırıp sonra Batı Cephesi’ne dönerken, Sovyetler Birliği de Doğu Polonya, Estonya, Letonya ve Litvanya ile Romanya’nın bazı kesimlerini ilhak etti; aynca, Finlandiya’ya saldırdı ve toprak tavizleri kopardı. Ama Hitler’in 22 Haziran 1941’de savaş ilan etmeksizin başlattığı blitzkrieg (yıldırım savaşı), en iyi generallerini Moskova duruşmalarında yitiren Sovyet ordusunu hazırlıksız yakaladı ve büyük kayıplara yol açtı. On gün kadar Sovyet halkının önüne çıkmayan Stalin, çabuk toparlanarak başkomutanlığı üstlendi; Almanlar 1941 kışında Moskova önlerine geldiklerinde bile kenti terk etmedi ve önce savunmayı, sonra büyük karşısaldınyı örgütledi. Merkezî planlama ekonomisi, savaş koşullarında kaynakların etkili biçimde seferber edilmesini sağladı. 1942 kışındaki Stalingrad ve 1943 yazındaki Kursk çarpışmaları II. Dünya Savaşı’nın dönüm noktalan oldu. Stalin’in ve Sovyet genelkurmayının kurduğu etkili önderlik sistemi, bu savaşlann kazanılmasında önemli rol oynadı. Aynca savaş ve zafer, Sovyet halkının yurt savunması için birleşip 1930’lann iç yarasını bir ölçüde unutmasına katkıda bulundu.

II. Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliği büyük kayıplara uğradı. 1941-45 felaketinin yarattığı güvenlik kaygılannın da etkisiyle, Stalin daha savaş bitmeden Avrupa’nın zaferden sonraki görünümüne nüfuz alanlarınm paylaşımı temelinde bakmaya başladı; 1943 Tahran ve 1945 Yalta konferanslarında Doğu Avrupa’da Sovyet egemenliği ilkesini yerleştirmeye çalıştı. Dönemin İngiliz dışişleri bakanı olan Anthony Eden’e göre de Churchill ve Roosevelt’ten daha usta bir görüşmeci olduğunu ortaya koydu.
Ad:  Joseph Stalin8.jpg
Gösterim: 1058
Boyut:  83.1 KB
1944-45’te Kızıl Ordu’nun Nazi işgalinden kurtardığı ülkelerde savaş öncesinin küçük komünist partilerinden kalan çekirdekler birkaç yıl içinde iktidara yerleşti ve Sovyetler Birliği bu rejimlere hükmeder hale geldi. 1948’de Yugoslavya’nın Tito önderliğinde bağımsızlaşmasından sonra Stalin, öbür Doğu Avrupa ülkelerinin aynı yolu izlemesini önlemek için yerel tasfiyeler, göstermelik yargılamalar ve terör kampanyaları başlattı; “gizli Titocu” olduklarını itirafa zorlanan liderler idam edildi. Soğuk Savaş yıllarında Sovyetler Birliği bir kez daha dış dünyaya kapandı. Son yıllarında artık hiç kimseye güvenmeyen Stalin, Ocak 1953’te çoğu Yahudi olan bazı Kremlin doktorlarını çeşitli Sovyet liderlerini tıbbi yoldan öldürmeye yönelik gizli bir tertip içinde oldukları gerekçesiyle tutuklattı. “Doktorlar Komplosu” olarak bilinen bu yargılama, üst kademeye karşı yeni bir terör dalgasına dönüşme belirtileri gösterirken Stalin, resmî açıklamaya göre ani bir beyin kanaması geçirerek öldü. O gün Kremlin’deki telaş, gizli polis aygıtının son şefi Lavrenti Beria’nın tuhaf davranışları ve öbür önderler tarafından hemen ortadan kaldırılması, ayrıca Stalin’in bütün gün tıbbi bakım görmediği konusunda kızı Svetlana Alliluyeva’nın yaptığı açıklamalar, ölümünün doğal olmadığı yolunda kuşkulara yol açtı.

Stalin’in ulûsal sorunun yanı sıra dil, diyalektik, örgütlenme ve Leninizm üzerine birçok yazısı Türkçeye çevrilmiş, Bütün Eserleri (3 cilt) 1978-80 arasında yayımlanmıştır.

Son düzenleyen Safi; 8 Şubat 2017 21:52