Arama

Askeri Darbeler Tarihi

Güncelleme: 7 Eylül 2014 Gösterim: 5.282 Cevap: 1
Adanalı - avatarı
Adanalı
Ziyaretçi
7 Eylül 2014       Mesaj #1
Adanalı - avatarı
Ziyaretçi
Askeri darbeler tarihi; "28 Şubat" darbesinde 380 milyar attaya nasıl götürüldü! (3)
359236 3 4 9a377
Sponsorlu Bağlantılar
"Yediğimiz hurmalar günü gelir tırmalar!"

Darbe gerçeğine, 1622 ve 1940’lı yıllardan verilen örneklerden sonra bir örnekte, 1980’li yıllardan verilmektedir. 1986 Yılında SHP Milletvekili Cüneyt Canver ve arkadaşları, 12 Eylül askeri cuntası generallerinden ve Hava Kuvvetleri eski komutanı Tahsin Şahinkaya hakkında bir soru önergesi verirler, ancak soru önergesi aşağıda açıklanan gerekçelerle reddedilir.
Bakalım reddedilen soru önergesinde kimler ve neler bulunmaktadır?
"Tahsin Şahinkayanın rüşvet aldığı iddiasını, 1986da Meclis gündemine getiren Cüneyt Canver Büyükelçi Yalım Eralp, o yıllarda değerli bilgilerini bizden ve yüce Meclisten saklamış olmasaydı, Şahinkaya hakkında bir komisyon kurdurabilirdik dedi.
Yıl 1986: 12 Eylül askeri cuntasının generallerinden Milli Güvenlik Konseyi (MGK) üyesi, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın adı,
-"Askeri uçak alımlarından çıkar sağlamak,
-Hava Kuvvetleri'nce yaptırılan inşaatlarda belirli bir şirketi kollamak,
-Elde ettiği haksız kazançla çok sayıda gayrimenkule sahip olmak"la ilgili iddialar çerçevesinde gündeme geliyordu.
Söz konusu iddialar, 1986 yılında, dönemin Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) milletvekili Cüneyt Canver başkanlığında hazırlanan bir soru önergesiyle Meclis'e sunulmuştu.
Ancak, Fikri Sağlar'ın ifadesiyle, Başbakan ve Anavatan Partisi genel başkanı Turgut Özal'ın özel çabaları ve Anavatan Partisi grubunun oylarıyla, önerge Meclis'te red edildi. Dosya kapanmış, iddialar araştırılmamıştı.
Emekli Büyükelçi Yalım Eralp, geçtiğimiz günlerde Hürriyet gazetesine verdiği röportajda,
-"1981'de ABD'liler bana askeri uçak seçiminde rüşvet alındığını anlattılar. Verilen tarif Tahsin Şahinkaya'ya uyuyordu" diyerek Orgeneral Tahsin Şahinkaya ile ilgili iddiaları yeniden gündeme getirmiş oldu.
Cüneyt Canver'e böyle bir çerçevede bir zamanlar kendisinin Meclis gündemine getirdiği Orgeneral Tahsin Şahinkaya ile ilgili önergeyi sorduk.
Canver, iddiaları ve o iddiaların geçmişini bianet'e şöyle değerlendirdi:
* 1986 yılında, o zamanki Milli Güvenlik Konseyi üyesi emekli orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın nüfuzunu kullanarak yolsuzluk yaptığına ve zenginleştiğine dair bir takım bilgilere ulaştık. Bu bilgileri derledik ve bir soru önergesi hazırladık. O önergede, şu iddiaların araştırılmasını istedik:
1. Tahsin Şahinkaya, Amerika'dan alınacak askeri uçaklarla ilgili olarak şahsi çıkar sağlıyordu.
2. Tahsin Şahinkaya'nın bir Amerikan firması ile ilişkisi vardı. Aynı Amerikan firması, İŞKUR ve BAGFAŞ firmalarını destekliyordu. Bu firmalarda Şahinkaya'nın eşinin ve oğullarının ortaklığı vardı. Şahinkaya ayrıca, iki önemli şirketin daha hissedarları arasına girmişti.
3. Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın Şahinkaya dönemindeki bütün ihalelerdeki şartnamelerde, Şahinkaya'nın ortağı olduğu Çanakkale Seramik firması kollanıyordu.
4. Şahinkaya'nın görevde olduğu 1979-1981 yılları arasında Hava Kuvvetleri Komutanlığı 54 milyar liralık ihale verdi. Bu, o yılların koşulları dikkate alındığında çok büyük bir rakam.
5. Şahinkaya, bu yollardan elde ettiği kazançla çok sayıda gayrimenkule sahip olmuştu. Hatta, o dönemde Merve adında bir yat inşa ettiriyordu.
* Soru önergesi hazırlanırken, Meclis Başkanlık Divanı'na Anayasa'daki geçici 15. maddenin soruşturmayı engelleyip engellemeyeceğini sorduk. Başkanlık Divanı, bu maddenin yolsuzluk yapanları korumayacağını söyledi. Biz de soru önergesini gönül rahatlığıyla verdik.
* Araştırma önergesi Meclis'te hararetli tartışmalar yaşanmasına neden oldu. Anavatan Partisi Grup Başkan vekili Pertev Ahçıoğlu, bu önergenin Şahinkaya'yı değil, bizzat 12 Eylül'ü ve 12 Eylül'ü yapanları hedef aldığını söyledi.
* Tahsin Şahinkaya dosyası, ANAP'lı yılların kapatılan ilk dosyasıydı. Emekli Büyekelçi Yalım Eralp, bu çok değerli bilgileri o yıllarda bizden ve yüce Meclis'ten saklamış olmasaydı, Şahinkaya hakkında bir komisyon kurdurabilirdik.
* O gün cesur davranılsaydı, ondan sonraki soygunların büyük bir bölümünün önüne geçilebilirdik. Cümle aleme, şunu gösterecektik.
-Yolsuzluk yapan darbeci bile olsa, general bile olsa bir gün soruşturmaya uğrar.
Bunu yapabilseydik, ülkenin bu derece soyulmasını bir nebze olsun engelleyebilirdik.
O gün Şahinkaya dosyasını kapatanlar, bugün ülkeyi soymayı sürdürüyorlar.
Araştırma önergesini Meclis'e sunduktan sonra, Milli Güvenlik Kurulu'nun sizi özel bir görüşmeye çağırdığı söyleniyor. Bu iddiaların aslı nedir? sorusuna ise Cüneyt Canver'in yanıtı şöyle oldu:
* Soru önergesini Meclis'e sunmamızdan bir ay kadar önce de, eski siyasilere af getirilmesini teklif etmiştim. Bunun üzerine, Tahsin Şahinkaya, Nurettin Ersin ve Nejat Sümer beni Meclis'teki odalarına davet ettiler. Nurettin Ersin bana üstü kapalı olarak; "Biz bu adamları siyasetten atmak için darbe yaptık. Siz bunların affını istiyorsunuz. Ayıp olmuyor mu?" dedi. Sözlerinde üstü kapalı bir tehditseziliyordu. Ben de kendimi savundum.
* Bunun üzerine Tahsin Şahinkaya benim sırtımı sıvazladı ve beni öven bir iki söz söyledi.
* O görüşmeden bir ay sonra, ben Meclis'e önerge verdim. Ondan sonra hakkımda kendisinin ne düşündüğünü bilmiyorum.
* Şahinkaya sadece, iddiaların 12 Eylül hareketini yıpratmak isteyenler tarafından ortaya atıldığını söyledi. "Önergenin sonu neye varır bilemem" gibi bir açıklama yaptı. Bir de malvarlığını açıkladı.
* Malvarlığını açıklamadan önce, birçok gayri menkulünü satmış. Hakkımda herhangi bir dava da açmadı, iddiaları da yalanlamadı. (1)
...
Konu paradan açılınca, paşayla ilgili iddialar bitmiyor.
Time dergisi, dünyanın en zengin 50 paşasını sıralamış o sıralar. Listede Merzifon’da yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğan Tahsin Şahinkaya’nın serveti milyar dolarları bulmuş. Dergi Türkiye’ye hiç sokulmamış.
Ve 30 yıl susan emekli Paşa Habertürk'e yaptığı açıklamada iddialara cevap vermektedir;
-“Şerefsizlerin işi” diyor: “Çocuklarım bocalayıp duruyorlar. Banka hesabımda bloke var.
Lojmandan çıkartılırsam oturacak evim yok. Mütevazı bir insan olarak hisse alımı suç mudur?
Az miktarda gübre fabrikasından aldım ve sattım. Seramik fabrikası için aldığım hisseler ise fabrika kapanınca yandı.”(2)
***
Peki, 28 Şubat’ta 380 milyar nasıl buharlaştırıldı?
Kaynak; Taraf gazetesi, Pazartesi konuşmaları 16.04.2012, Neşe Düzel’in Cengiz Çandar ile yaptığı röportaj, “28 Şubat darbesinde İsrail var.”
-“28 Şubat’ta Cumhuriyet tarihinin en büyük soygunu oldu. Bu soygunun bedelini vatandaş 2001’de feci bir ekonomik krizle yoksullaşarak ve işsiz kalarak ödedi. Sadece bankaların içinin boşaltılması, vatandaşa 380 milyar liraya mal oldu.
Vatandaş bu faturayı fakirleşerek ödedi.
-Öyle... 28 Şubat sürecinde yaşananlar o kadar aleniydi ki! Ama medya kontrol altında tutulduğu ve manipüle edildiği için bunlar yazılmadı. 28 Şubat darbesi göstere göstere yapıldı! Herkes belli roller üstlendi. Demirel, hükümet kurma görevini Mesut Yılmaz’a verdi. Aradan 10-15 gün geçti, parlamento aritmetiği birden değişti ve DYP’den istifalar başladı. Yılmaz’ın partisi ANAP aniden Meclis’te en büyük parti oldu. Hüsamettin Cindoruk ve Ecevit’le koalisyon yapıldı.
-Bu milletvekilleri hangi tehditlerle DYP’den ayrıldılar? DYP’nin içi nasıl boşaltıldı? ANAP’ın içi nasıl dolduruldu? Bütün bunlar sizce 28 Şubat soruşturmasıyla ortaya çıkacak mı?
-28 Şubat soruşturmasının çok ciddi yapılması gerekiyor. Çünkü hâlâ çok itibarlı bir sürü ismin dâhil olmasını gerektiren bir içeriğe ve doğaya sahip bu darbe. 28 Şubat’ın yıldızı Çevik Bir’di ama beyni, düşünen adamı dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya’ydı. O dönemde Hürriyet’e, “Sıra sivil kuvvetlerde!” demişti.
Konu aşağıda belirtilen kişisel web sitemizde daha detaylı olarak verilmektedir.
www.canmehmet.com
Devam edecek...
-Yediğimiz hurmalar günü gelir tırmalar!
resim; turbohaber.com'dan alıntıdır.
(1) Bağımsız iletişim ağı (Canver, Şahinkaya Dosyasını Anlatıyor - Burçin Belge - bianet)

554781 detay?1285268120
12 Eylül 1980 darbesinin komutanlarından Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya 30 yıl sonra ilk kez konuştu. Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Yiğit Bulut'un sorularını yanıtlayan Şahinkaya hakkındaki iddialara yanıt verdi.

18 yaşında subay olduğunu Amerika'da 2 sene uçuş eğitimi alan Şahinkaya havacılığı Amerika'da öğrendiğini söyledi.

"O seneler uçaklar Belçika'nın Hollanda'nın hurdalarından toplanan uçaklardır. Kıbrıs Harekâtı boyunca uçakların parça bekleyen uçakları faal bir hale getirmek için Almanyalar'a gittik. Yani zamanın gereği olarak bir havacılık sanayine ihtiyaç vardı." diyen Şahinkaya havacılık sanayinin kuruluş süreci hakkında da bilgiler verdi.

Havacılık sanayiinin o dönem hayal olduğunu vurgulayan Şahinkaya "Millet verdikleri paralarla bizi harekete geçirdi ve en nihayet genelkurmay başkanlığı F-16 uçağının alınmasına karar verdi. F-16 sanayisinin kurulmasına karar verildi Ankara'da..."

Şahinkaya neden F-16'nın tercih edildiğini de şöyle açıkladı: "Ben çift motorlu F18 tercih ediyordum çünkü çift motorluydu. Fakat mahçup etmedi F 16 uçağı. Ama Genelkurmay başkanlığının görüşü hem ucuz olsun hem fiyat farkı vardı. Bu arada Yunanistan'ı da işaret etmek isterim. Bu herhalde zamanın tehdidi karşısında bazı kararları harekete geçirdi. Bulandırmak için ne lazım gelirse onu yapmaya başladılar önünün kesilmesi için."

Şahinkaya yıllardır konuşulan rüşvet iddiaları ile ilgili olarak da "Bir karmaşa içerisinde bu iş devam edip duruyor. Bir söyledikleriyle bir söyledikleri tutmuyor. Benim Hava Kuvvetleri Komutanlığım sırasında alınan hiçbir karar şahsi değildir. Öyle bir entrikalar dönüyor ki... Şerefsizliktir haysiyetsizliktir... Kaldı ki ben uçak sanayinin kurulmasına büyük emeği geçmiş bir insanım. İnsan evladına ihanet eder mi nankörlük eder mi?"

NEDEN HİÇ KONUŞMADI?
Şahinkaya 30 yıl süren sessizliğin de nedeninin açıkladı: "Karar verdik sadece Kenan Paşa konuşacaktı. Fakat artık geçici 15. madde de kalktıktan sonra konuşmaya karar verdim. Konuşsaydık zamanın idarecileri gibi herkes kendi fikrine göre değerlendirecekti."

Şahinkaya 12 Eylül için Amerikalılar'a atfedilen "Bizim çocuklar başardı" söylemine de tepki gösterdi: "Bu çok garip bunu kendimize yediremiyoruz. Biz onların çocukları değiliz. Kendi başlarına gelin güvey oluyolar. Amerikalıların sözüyle hareket edecek halimiz yok."

Adanalı - avatarı
Adanalı
Ziyaretçi
7 Eylül 2014       Mesaj #2
Adanalı - avatarı
Ziyaretçi
Aşağıda okuyacağınız yazı, ilk önce 1998’de bir internet sitesinde daha sonra da 2002 yılında çıkan Gri Yazılar kitabında yer aldı Yazı, bence çoktan iş işten geçtikten sonra gündeme gelen “darbeci-vurguncu” paşalardan Tahsin Şahinkaya’ya ilişkin Yani darbeci “Netekim paşa” Kenan Evren’in beşi biryerdelerde olan, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya’nın “nasıl kurtulduğunu” anlatıyor.

Sponsorlu Bağlantılar
Yazı uzayacak kaygısıyla o zaman yer vermediğim Şahinkaya’ya kısaca tanıtmak isterim. Bu anlatacaklarım, birinci elden alınmıştır. Ama bu ses kayıtlarının da başına ne geldiğini aşağıda okuyacaksınız zaten. Bu Şahinkaya; ilk disiplin cezasını Eskişehir’de alır. Foto film merkezi komutanıdır o sırada ve İtalya’dan getirdiği çıplak kadın resimlerini bu merkezde çoğaltıp sattığı saptanmıştır. DP eğilimlidir. 1960 darbesi sonrası DP’li birçok subay ordudan atılır. Şahinkaya ise, darbe yapanlarla işbirliğine girer ve DP’li arkadaşlarını ele vererek paçayı kurtarır. Loockhed ve F-16 hırsızlıklarının Türkiye’deki adresi de odur.12 Eylül darbesi sonrası ise, elde ettiği iktidarla servetine servet katar. Birçok holdingin gizli ortayıdır artık ve mal varlığı inanılmaz boyutlara ulaşır. Neyse gerisini yazıdan okuyun artık…

PAŞALARA, HACILARA, HOCALARA, BABALARA SELAM OLSUN!
Dile kolay, 27yıl olmuş mesleğe başlayalı. Neler neler yaşamışım bir gazeteci olarak. Örneğin 1980 öncesi dehşeti, sonra darbeyi yaşadım, yeni kurulan partileri, yasakları, vetoları, güdümlü Anayasa sürecini, seçimleri, banker ve banka olaylarını, deprem, uçak kazaları, yolsuzlukları ve Güneydoğu olaylarını... Sanırım şanslıyım ki, ancak birkaç yüzyılda yaşanabilecek olaylara birinci dereceden tanıklık etmişim.

İçin için seviniyor hatta gururlanıyorum da. Her şey kirlenirken, oturmuş değerler yıkılıp yerine çirkin yeni değerler alırken, özellikle iletişim dünyasına el atan sermaye yüzünden çapraz tekelleşmeyi yaşarken, sermayenin pis ilişki ve alışkanlıkları basının yeni ilkeleri olurken, kirlenmiş, yalaklaşmış, kredi ve iş takipçisine-devlet ve sermaye sözcüsüne dönüşmüş güdümlü gazeteci müsveddeleri köşe başlarını tutarken, ancak okuruna rüşvet vererek ve ederleri üç kuruşa düşürülerek satılabilen gazetelere, toplumu kandıran, aptallaştıran, düzeysiz medyaya bulaşmamış olmaktan müthiş gururlanıyorum.

Neler yaşadığımı, neleri ardımda bıraktığımı düşünürken aklıma düşenleri paylaşmanın da doğru olduğunu sanıyorum. Hep olan biteni-bitecekleri yazacak değiliz a, zaman zaman da olmuş bitmişleri paylaşmak gerekiyor… en azından geçmişi unutmamak için.

18 yıl olmuş. Bana dün gibi gelse de dile kolay tam 18 koca yıl. O zaman Halkçı Parti milletvekili olan, rahmetli avukat Cüneyt Canver’le müthiş bir macera yaşamıştık. Darbecilerden, ya da o zaman ki adıyla "Sürahinin yanındaki bardaklardan" veya "beşibiryerde"lerden, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın inanılmaz büyüklükteki mal varlığına ilişkin duyumları ilk alanlardandık. Ben o dönem çalıştığım Cumhuriyet Gazetesi'nden, Canver ise partisinden izin almıştı bu iş için. Birlikte İstanbul’a hareket ettik. Bakırköy’den Kadıköy’e, Kadıköy'den Sirkeci'ye, Sirkeci'den Beyoğlu'na hatta Yeşilköy’e dek ne kadar tapu sicil müdürlükleri, İstanbul defterdarlığı, trafik sicil müdürlüğü, dahası emlak büroları kazan biz kepçe dolaşmaya başladık. 3. şahıslara bilgi verilmesi yasak olmasına karşın, müthiş bir iş bölümü sayesinde tapu dairelerinden bile önemli bilgiler topladık.

Anlaşmamız üzerine Canver tapu müdürüne sert yapıyor, ben araya girip yumuşatarak, sorgulardan edindiğimiz iyi polis-kötü polis numarası çekiyorduk.

-Ben milletvekiliyim kardeşim. Bu bilgiyi nasıl vermezsin?
Tapu müdürü ya da müdiresi ağlama ya da patlama noktasına yaklaşırken ben devreye giriyordum;
— Yapma Cüneyt. Müdür bey de bize yardımcı olmak istemez mi? Kim hırsızdan yana olur? Ama sonra onun da başı yanabilir. Belki bize başka bir formül söyler.

Böylesine birkaç saat süren bir paslaşma sonucu, üç ayrı tapu müdürü birden, hemen aynı biçimde teslim olup şöyle demişti;

— Beyefendi, benden almış olmayın. Size bir yardımcı memur vereceğim, onunla istediklerinizi alın ve lütfen beni tanıdığınızı, hatta buraya geldiğinizi bile kimseye söylemeyin!
Ardından bilgileri değerlendirme girişimine başladık. Günümüz parası ile birkaç milyon dolarlık yalı ve köşkler, bir o kadar eden onlarca arsa , ev, hisse senetleri... Ufak tefek tehditler, birkaç yerden kovulma dışında kazasız belasız işimizi tamamlamıştık. Tümünü yazsam en az iki ciltlik roman olacak olayların ardından belgeler artık elimizdeydi. Sıra bombayı patlatmaya gelmişti. O güne kadar Şahinkaya’nın, kulaktan kulağa söylenen mal varlığı gündeme getirilmediğinden bombanın şiddeti büyük olacaktı.

Bütün akıllı ve tedbirli insanlar gibi dosyanın fotokopisini çektik. Birini ben aldım, diğeri Canver’de kaldı. Öyle ya, ne olur ne olmaz. Planımız uyarınca önce Cüneyt Canver, Tahsin Şahinkaya’nın mal varlığının araştırılması için TBMM’ye önerge verdi. Bu bile ortalığın kaynamasına, karışmasına yol açmıştı. Canver'in TBMM'ye sunduğu araştırma önergesinin gerekçe bölümünde, "Bir generalin mal varlığı ile ilgili spekülasyonun sona erdirilmesinin yolu bunun araştırılmasından geçer. Haksızlık varsa bunun ortaya çıkması gerek" deniliyordu.

Sıra bendeydi. Her gün yeni bir haber, yeni bir yolsuzluğu yazacağım. Varan 1, varan 2, varan 3 diye sürdüreceğim. En hafifinden başladım. Şahinkaya’nın çiçekçisi bile dolar milyoneri olmuştu. Ahmak bir adam, “Şahinkaya paşa’sını” överken, neler neler anlatmış, küçük dillerimizin kaybına yol açmıştı adeta. Örneğin, “Şahinkaya paşama, 12 eylül müdahalesinin ardından, özel yaptırdığım altın bir tepsi içinde çikolata götürdüm” diyecek, Hava Kuvvetleri’nin tüm çiçek siparişinin kendisi tarafından karşılandığını anlatacaktı. Haberi yazıp İstanbul’a geçtim. Bir gün, iki gün haberi kullanmadılar. Klasik yöntemlerle bağırıp çağırdık. O zaman Okay adlı bir yazı işleri müdürümüz vardı, zorunlu onla muhatap olduk. Sonuçta dördüncü gün, haber iç sayfalarda, saklanmış bir biçimde yayınlanınca, sineye çekip ikinci haberi geçtim. Yarım saat sonra yazı işlerinden aynı kişiden bir telefon “boşuna kendini yorma, biz bu işe girmiyoruz.” demez mi?
Bu da çok önemli değildi. İş nasılsa Meclis’e yansımıştı. Elimizdeki belgelerin hesabını değil Şahinkaya, Allah'ın oğlu bile veremezdi. Şahinkaya elimizden kurtulamazdı. Varsın Cumhuriyet Gazetesi bu işe girmesin.
***
Aradan bir hafta geçti geçmedi, Cüneyt Canver telefon etti. Hem sinirli hem de heyecanlı; “Hasan gece arabam soyuldu. Çok tuhaf sadece Şahinkaya’nın dosyası çalındı. Çantamı açıp içinden dosyayı almışlar. Aman dikkat et, sendekini iyi sakla!”

Aptallar, dosyanın sadece Canver’de olduğunu sanıyorlardı. Ne kadar akıllıyız ki, fotokopisini almıştık. Telefonu kapattım, Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara bürosundaki, masamın hemen ardındaki, kilitli dolabımın kapağını açtım. Benim dosya da yoktu!

Sonuç; sadece filmlerde gördüğüm ve hakikaten film gereği sandığım olaylar bizim de başımıza gelmiş, bu değerli vatan kurtaran paşamız elimizden kurtulmuştu. TBMM’de araştırma önergesinin görüldüğü gün, önergeyi veren rahmetli kardeşim Canver, belgesiz bir halde kürsüye çıkıp, çaresiz, “değerli paşamızın hakkında iftiraların önlenmesi için” bu önergeyi verdiğini söylemek zorunda kalacak; işin aslını bilmeyenlerin hakaretlerine maruz kalacaktı Bana sorarsanız; İyi ki de belgeler çalınmıştı.. Ondan sonra gelenler elini kolunu sallayıp dolaşarak, köşe başlarına hatta en başlara kadar gelerek, paçalarındaki hırsızlıklar akarken daha da yükseklere tırmanırken, sülalelerinden hırsızlığa bulaşmış insan kalmamışken gözü hala devlet kesesinde olanlara karşın, Şahinkaya paşaya haksızlık yapmış olmayacak mıydık?

NOT: Referandum sonuçlarının, milletimiz adına çok sevindirici olduğunu söylemeliyim. Aziz Nesin’in ardından yüzde 70 olarak bilinen aptal oranının yüzde 57.9’a düşmesi, kaydettiğimiz ilerlemeyi göstermez mi? Hele aynı referandumla birlikte, MHP’den kurtulmuş olmamız… Özellikle Orta Anadolu’da, ihaleler yoluyla, Fetoşcular tarafından kucağa oturtulan MHP ileri gelenleri… Oyların yüzde 36’sı CHP’nin; oy kullanamayan tatilcilerin çoğunluğunun adresi de CHP. Buna, artık CHP’de bir yeri gelemeyeceği için son umut Kılıçdaroğlu’nun yıpranması için aleyhte çalışan Baykal artıklarını da koyarsanız, gidişat iyi. Kendi kadrosunu kurma konusunda elini çabuk tutmasını beklediğimiz CHP’nin 2. Kemal’inin önü açık. Tarikatlaşmış, marjinalleşmiş, sapma içindeki sol dışında kalan sol aydınlar da, yıllar sonra CHP’ye dönüyor çünkü…

Hasan UYSAL

Benzer Konular

6 Kasım 2016 / Misafir Cevaplanmış
14 Eylül 2008 / CrasHofCinneT Eğitim Bilimleri
18 Mayıs 2008 / Misafir Tarih
19 Haziran 2008 / Kral_Aslan Taslak Konular
7 Mayıs 2009 / asla_asla_deme Hukuk