Arama

Kubilay Han

Güncelleme: 4 Mayıs 2017 Gösterim: 8.309 Cevap: 2
TiglonBoYs - avatarı
TiglonBoYs
Ziyaretçi
20 Temmuz 2008       Mesaj #1
TiglonBoYs - avatarı
Ziyaretçi

Kubilay Han

Ad:  1.jpg
Gösterim: 4005
Boyut:  17.4 KB

(d. 1215 - ö. 18 Şubat 1294, Hanbalık [bugün Pekin])
Sponsorlu Bağlantılar
Moğol kağanı.

Cengiz Han’ın torunu ve Hulagu’nun kardeşidir. Çin’i ele geçirerek Güney Rusya’ daki Altın Orda Devleti’nden İran’daki İlhanlIlara ve Moğolların geleneksel göçebe yaşam biçimini sürdürdükleri Asya steplerinden Çin’e kadar uzanan topraklara hükmetmiştir.

Kubilay Han, Cengiz’in en gözde karısından olma dört oğlunun en küçüğü Toluy’un (Tuluy) dördüncü oğluydu. Moğol İmparatorluğu’nun genişlemesinde ve güçlenmesinde önemli rol oynamaya 35 yaşını geçtiği 1251’de başladı. O sırada ağabeyi Möngke (Mengü) Han, amcası Ögedey’in planladığı, Song hanedanı yönetimindeki Çin’in fethini tamamlamaya ve İran’ı egemenliği altına almaya karar vermişti. İran’ın fethi kardeşi Hulagu’ya verilirken, Kubilay da tam yetkiyle Çin işleriyle görevlendirildi.

Çince okuma ve yazmayı hiçbir zaman öğrenmemekle birlikte Çin düşüncesinin üstünlüğünü kavradığı anlaşılan Kubilay’ın çevresinde Konfüçyüsçülerden olaşan güvenilir bir danışman grubu bulunuyordu. Yönetim anlayışının biçimlenmesinde ve hükümdar ile tebası arasında kaçınılmaz karşılıklı bağımlılığı kavramasında önemli rol oynayan bu çevre, aynı zamanda insancıllığa ve yüce gönüllülüğe yatkın kişiliğini daha da pekiştirdi. Böylece Wei Irmağı vadisinde (bugün Shaanxi yönetim bölgesinde) kendisine verilen topraklar üzerinde yetkin bir yönetim kurdu. Askeri eğitimde komutanlarını yenilen düşmana hoşgörü anlayışıyla yetiştirmeye büyük önem verdi. Bu, ele geçirilen kentlerde kitle kıyımına girişmenin hâlâ geçerli bir yöntem olduğu Orta Asya koşullarında uygar bir davranış olarak büyük bir ilerlemeydi.

Kubilay bir Day krallığı olan Nanzhao’ya boyun eğdirerek Çin sınırına dayandıktan sonra harekâtın komutanlığını Uriyangka- day’a bıraktı. 1257’de doğrudan savaşın yönetimini üstlenen Möngke’nin ölümü (1259) sırasında bir kenti kuşatma altında tutuyordu. Ama devlet işlerine bakmak üzere geride bırakılan en küçük kardeşi Ankboğa’nın kendini kağan seçtirmeyi planladığını duyunca, Song hanedanıyla ateşkes anlaşması yaparak Nisan 1260’ta Moğolistan’ın güneydoğusundaki Kaiping’e (ya da Shangdu) ulaştı. Burada toplanan kurultayda oybirliğiyle Möngke’nin yerine kağan seçildi (5 Mayıs). On gün sonra Çince bir bildiriyle tahta çıkışını ilan etti. Bu karan tanımayan Arıkboğa bazı güçlü yandaşlanyla birlikte Karakurum’da ayrı bir kurultay toplayarak kendini kağan seçtirdi. Sonradan Kubilay’ın hizmetinde bulunan Venedikli gezgin Marco Polo’nun Kubilay’ı Cengiz Han’ın meşru ardılı olarak belirtmesine karşın, bu meşruiyetin temeli kuşkuludur. Ölüm döşeğindeki Cengiz Han’ın küçük Kubilay’ı geleceğin kağanı olarak gösterdiği konusunda Moğol kayıtlarına geçen öykünün, Kubilay’ın tahtı zorla ele geçirişine meşru bir zemin hazırlamak için sonradan uydurulduğu anlaşılmaktadır.

Kubilay 1264’te Arık Boğa’yı yenilgiye uğratarak egemenliğini tanımak zorunda bıraktı. Arık Boğa iki yıl sonra öldü. Ama aile içi çekişme Kubilay’ın hükümdarlığı süresince devam etti. Eski bozkır yaşam biçiminin terk edilmesine ve Çin merkezli yabancı bir kültürün kabul edilmesine tepki duyan çevreler Kubilay’a cephe aldılar. Bu muhalefetin başına Cengiz’in doğrudan vârisi olarak gösterdiği Ögedey’in torunlarından Kaydu’nun geçmesiyle bölünme daha ciddi boyuta ulaştı. Taht Ögedey’in soyundan kardeşi Toluy’un soyuna 1250’de bir darbeyle geçmişti. Kaydu Kubilay’a duyduğu düşmanlıktan hiçbir zaman vazgeçmedi ve 1301’de ölünceye değin asıl Moğolistan topraklarının ve Türkistan’ın hakimi olarak kaldı.

Kaydu’yla girişilen savaşın yol açtığı kopma, Kubilay’ın Çin uygarlığıyla bütünleşerek göçebe dünyasına sırt çevirmesinin bir ürünüydü. Cengiz Han aile kavgalarına her zaman eğilimli olan Moğolları sert ve acımasız yönetimiyle tek hedef altında birleştirmeyi başarmıştı. Oysa Kubilay, güçlü olmakla birlikte artık bozkır aristokrasisini etkili biçimde denetleyemiyordu.
Kubilay’ın sağladığı en önemli başarı, Tang hanedanının yıkılmasından sonra bölünmüş olan Çin’de birliği yeniden kurmak oldu. Daha 1260’ta Çin geleneklerine uygun olarak tahta geçişiyle başlayan bir yıl sistemi oluşturdu ve Song hanedanının dağılmasından sekiz yıl önce (1271) Yuan adıyla kendi hanedanını ilan etti. Ögedey’in Kuzey Moğolistan’da kısa süre başkent olarak kullandığı Karakurum’da hiçbir zaman kalmayarak, Dadu (Büyük Başkent) ya da Hanbalık olarak bilinen bugünkü Pekin’i başkent edindi.

Çin’deki Song topraklarının bütünüyle ele geçirilmesi yıllar aldı. Kuzeyde egemenlik sürerek güney bölgesini kâğıt üzerinde Song hanedanına bırakma eğiliminde olan Kubilay, gönderdiği elçilere kötü davranılması üzerine çökmekte olan Song rejimine kesin bir darbe indirmek gerektiği sonucuna vardı. Askeri harekât 1267’de yeniden başladı. Çok sayıda Song komutanı Moğolların safına geçti. Kubilay’ın komutanlarından Bayan 1276’da çocuk yaştaki Song imparatorunu tutsak etti. Hanedana bağlı son kuvvetlerin direnişi de 1279’da kırıldı.

Bütün Çin’in Moğollann eline geçmesiyle birlikte, güney ve doğudaki Moğol fetihleri gelişebileceği son sınırlara ulaştı. Ama Çin’e yeniden saygınlık kazandırma çabası içinde olan Kubilay, çok az yarar sağlayan bir dizi zor ve masraflı savaşa girişti. Birmanya (bugün Myanmar), Çinhindi’ndeki Annam ve Çampa, Cava ve Japonya gibi çevre krallıkları vergi ödemeye ve Moğol egemenliğini tanımaya zorladı. Moğol orduları bu seferlerde bazen ağır yenilgilerle karşılaştı. Özellikle 1274 ve 1281’de Japonya’yı istila etmek üzere gönderilen donanmalar Japon direnişinin yanı sıra kötü deniz koşullarının da üstesinden gelemeyerek hemen hemen bütünüyle yok oldu.

Alman bazı yenilgilere ve yüksek giderlere karşın Kubilay’ın sürdürdüğü yayılma savaşları, ancak onun ölümünden sonra sona erdi. Marco Polo, Kubilay’ın Japonya’yı buradaki zenginliğe ilişkin haberlerin etkisinde kaldığı için ele geçirmek istediğini öne sürer. Bununla birlikte yayılma politikasının temelde Çin’i bir kez daha dünyanın merkezi olarak kabul ettirme amacına yönelik olduğu söylenebilir.

Kubilay Han devlet yönetiminin alt kademelerinde Çinli memurları kullanırken önemli görevlere yabancıları getirdi. Ayrıca Çin nüfusunun dört sınıfa ayrılmasına dayanan bir “milliyetler politikası” geliştirdi. Bu sistemin en tepesinde, geçimleri için ayrılmış büyük malikânelerde Çinli köylüleri çalıştıran, her türlü vergiden bağışık, ayrıcalıklı askeri bir kast oluşturan ve sayıları birkaç yüz bin kişiyi bulan Moğollar bulunuyordu. Moğolların müttefiki durumunda olan Orta Asya kökenli topluluklar, özel statülü semu ren sınıfını oluşturuyordu. Yüksek düzeyde devlet görevlerini elinde tutan bu sınıfın dış dünyayla yaygın ilişkileri ve ayrıcalıklı konumu yeni tipte bir tüccartefeci kesimin doğmasına yol açtı. Moğollar gibi semu ren’lerin de vergi bağışıklığı, resmî posta yollarından ve hizmetlerden öncelikle yararlanma gibi hakları vardı. Kuzey Çin’de yaşayan kameriler ile Song uyruğundaki manzVlerin (güneyli barbarlar) oluşturduğu üçüncü ve dördüncü sınıflar nüfusun büyük çoğunluğunu kapsıyordu.

Öbür Moğol hükümdarları gibi Kubilay da dine çok düşkündü. Bu nedenle bütün dinlere hoşgörü gösterdi, özellikle de Tibet Budacılığına önemli ayrıcalıklar tanıdı. Ama Tibet lamalarına geniş yetkiler verilmesi, yerel Budacı mezhepleri güçlendiren yaygın bir hoşnutsuzluk yarattı. Ekonomik alanda sağlanan canlılığa karşın, tüccarların ağır sömürüşü nedeniyle Çin halkı giderek yoksullaştı. Öte yandan Çin’in eski yönetim sisteminden bir ölçüde uzaklaşılması bazı sorunlar doğurdu. Çin aydınlarının kamu hizmeti ve sorumluluğunun dışında tutulması, niteliksiz ve serüvenci kişilerin yüksek görevlere ulaşabilmesine yol açtı. Kubilay gibi yetenekli bir hükümdar bile yıllarca ikiyüzlü yabancı mali danışmanlarının soygunundan habersiz kaldı. Kubilay’ın desteklediği savurgan politikalar ve daha sonraki Moğol imparatorlarının mali beceriksizliği, 14. yüzyılda hanedanı yıkan ekonomik bunalıma ve bunu izleyen ayaklanmalara zemin hazırladı.
Ad:  Kubilay Han1.jpg
Gösterim: 1025
Boyut:  61.1 KB

Kubilay, daha çok Marco Polo’nun verdiği bilgilerden dolayı, kâğıt para kullanımını başlatan kişi olarak tanınır. Oysa Çin’de, kâğıt para Song döneminde de kullanılmaktaydı. Kubilay’ın getirdiği yenilik kâğıt parayı tek geçerli değişim aracı durumuna getirmesiydi. Song döneminin sonuna doğru aşın kâğıt para basımı enflasyona yol açmıştı. Kubilay döneminde artan ticareti destekleyecek madeni parayı basmak için yeterli bakırın olmaması, kâğıt para kullanımına bir düzen getirilmesini zorunlu kıldı.

Moğol siyasal geleneğinde din ve devletin eşit düzeyde güç ve saygınlığa sahip olmasını öngören “ikili ilke” Kubilay’a ve danışmanı Tibet büyük laması Phagspa’ya mal edilir. Bu sistem Moğolistan’ın sonraki tarihinin çeşitli dönemlerinde de uygulama alanı bulmuştur. Örneğin, Moğolistan’ın Çin’den bağımsızlığını kazandığı 1911’de ilan edilen teokratik monarşinin anayasası “ikili ilke”ye dayanıyordu.

Kubilay’ın kişiliğini değerlendirmek güçtür. Bu konuda en doğrudan kaynak olan Marco Polo’nun anıları, ciddi bir değerlendirmeden çok, bir methiye havası taşır. Marco Polo Kubilay’ı ideal bir evrensel hükümdar olarak görür ve öyle tanıtır. Bununla birlikte, onun insani zaaflarını, özellikle şölenlere ve avlanmaya olan aşın düşkünlüğünü, karmaşık
cinsel yaşamını, zaman zaman başvurduğu acımasız yöntemleri ve emrindekileri gereği gibi denetleyemediğini gözden kaçırmaz.

Kubilay’ın siyasal yaşamının ilginçliği, sonuçta başarısızlığa uğrayan iki ayrı uygarlığı kaynaştırma girişimidir. Zamanla geleneksel tipte bir Çin imparatoruna dönüşen Kubilay, Çin’in sorunlarına gömülerek Moğol anayurdundan koptu ve bozkırda kalan rakip Moğol önderleriyle savaşa tutuşmak zorunda kaldı. Yönetimi süresince Çin ve kuşkusuz ayrıcalıklı Moğollar parlak bir refah dönemi yaşadı. Ardıllarının da benimsediği, ama aynı beceriyle yürütemediği politikaları, Çin’deki Moğollann toplumsal bir dayanaktan yoksun kalarak yalnızlaşmasına yol açtı. Hanedanın çöküşüyle birlikte Moğollar bozkırlarına geri döndüler ve bir daha kendi yerel sınırlarının dışında önemli bir rol oynayamadılar.

kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 4 Mayıs 2017 23:08
Biyografi Konusu: Kubilay Han nereli hayatı kimdir.
AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
29 Haziran 2011       Mesaj #2
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye
KUBİLAY HAN
ya da KUBİLAY
Sponsorlu Bağlantılar
(1214 -1294)
moğol imparatoru (1260-1294) ve Çin'deki moğol hanedanının (Yüen) kurucusu.

Cengiz Han'ın torunu, Hulagu’nun kardeşiydi. Kardeşi Möngke'nin (Mengü) saltanatı sırasında Yünnan’da cesur ve etkili bir sefere girişmesiyle Güney Çin'in fethine hız verildi. Möngke’nin (Mengü) ölümünden sonra Kubilay tahtta hak iddia eden rakipleriyle savaşmak zorunda kaldı, daha sonra başkenti Dadu'yu ("Büyük saray’’) ya da batılı gezginlerin Cambaluc dediği Hanbalik’i ("Han’ın kenti"), yani bugünkü Pekin'i kurdu (1264-1267). Büyük bir dikdörtgen biçiminde olan kente toremden sonra "tatar kenti" adı verildi. Kubilay, daha sonra Çin'in fethini tamamlamaya girişti: Yangzi Ciang havzasının girişine egemen olan Şiang Yang ve Fançıng'ı kuşattı; ancak bu kentlerin beş yıl direnmesi fethi yavaşlattı. 1276’daSong Lin'anların başkenti (bugün Hangcou) ele geçirildi ve imparator tutsak alındı. 1279' da bütün Çin fethedilmiş ve Kubilay büyük bir imparatorluğun hâkimi olmuştu.

Gücünü Çin’e bağlı ülkelere de yaymak istedi, ama bunu ancak Çinhindi ve Kore'de başarabildi. Bütün prensler, örneğin Türkistan prensleri, onun egemenliğini tanımadılar ve Kubilay 1287‘de Nayan adlı bir Mançurya prensinin ayaklanmasını bastırmak zorunda kaldı. Kendinden ön çekilerin savaşçılığını sürdürmesinin yan sıra, bir Çin İmparatoru gibi davrandı: ülkenin yönetimi ve barışın sağlanmasıyla özel olarak ilgilendi, posta işlerini düzenledi, İmparatorluk kanalını onarttı. Bütün dinlere izin vermesinin yanı sıra, Moğolistan ve Çin’de gelişen bir hıristiyan mezhebi olan nesturiliği ve buddhacılığı destekledi (Pekln’de nesturi başpiskoposluğu, 1275). Bununla birlikte Çin'de mûslüman propagandasına karşı çıktı. Kubilay'ın yönetimle ilgili görevler verdiği Venedikli Marco Polo, Çin'in o dönemde olağanüstü bir refaha eriştiğini belirtir.

Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 4 Mayıs 2017 18:32
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
4 Mayıs 2017       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
KUBİLAY HAN
Ad:  Kubilay Han2.jpg
Gösterim: 956
Boyut:  37.6 KB

(1215-1294)
Cengiz Hanın torunuydu.

1260'ta ağabeyi Möngke'nin ölümü üzerine Moğol kağanı oldu. Kubilay daha ağabeyinin sağlığında Çin'de fethedilen toprakları yönetmekle görevlendirilmişti. Kağan olunca bütün ilgisini bu büyük ülkeye yöneltti ve kısa sürede Moğol egemenliğini güneye doğru yaymaya başladı. 1279'da Çin tümüyle Kubilay'ın yönetimine girdi ve Song hanedanı yıkıldı.

Çin tarihinde Yuan hanedanı olarak anılan yeni bir dönem başlatan Kubilay Han güçlü bir hükümdar olmasının yanı sıra zeki ve hoşgörülü bir insandı. Çin'in ileri uygarlığıyla uyum sağlamış, ülkenin tarım ve ticarette daha da zenginleşmesi için çalışmıştı. Halkın dinsel inançlarına, geleneklerine ilişmediği gibi kendi de din değiştirerek Budacılık'ı kabul etmişti. Bugün de Çin'in başkenti olan Pekin'i Kubilay inşa etmeye başlamıştır. O zamanlar Hanbalıg (han kenti) olarak anılan Pekin'de Kubilay döneminden kalma bazı yapılar hâlâ ayaktadır.

Kubilay Han, bütün Moğollar'ın kağanı olmakla birlikte hep Çin'de kaldığından Asya'nın öbür bölgelerinde ve Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan Moğollar'ın öbür kolları giderek ayrı devletler oluşturdular. Kubilay Han da daha çok Çin imparatoru olarak anıldı. Batı dünyası Kubilay'ı daha çok 1275-91 arasında Çin'de yaşayan İtalyan gezgin Marko Polo'nun ünlü gezi kitabıyla tanımıştır.

kaynak: Temel Britannica
Son düzenleyen Safi; 4 Mayıs 2017 23:08
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

17 Ocak 2009 / Tiglon Spor tr
7 Haziran 2012 / Mira Mitoloji
7 Haziran 2012 / Mira Mitoloji
7 Haziran 2012 / Mira Mitoloji