Arama

Tutankhamun (Tutankamon, Tutanhamon)

Güncelleme: 1 Ocak 2017 Gösterim: 28.696 Cevap: 8
ispermecet - avatarı
ispermecet
Ziyaretçi
10 Ekim 2007       Mesaj #1
ispermecet - avatarı
Ziyaretçi

Tutanhamon


Ad:  Tutankhamun (Tutankamon, Tutanhamon)1.jpg
Gösterim: 7767
Boyut:  99.4 KB
Sponsorlu Bağlantılar
asıl adı TUTANHATON (Ü. İÖ 14. yy), Mısır firavunu (hd İÖ 1361-52)

1922’de bulunan mezarıyla tanınır.
Mumyasında yapılan incelemeler, kendisinden önceki firavun Smenhkare’nin kardeşi, Smenhkare’yle birlikte hüküm süren Ahenaton’un ise damadı olabileceğini ortaya koymuştur. Tel el-Amarna’da bulunan bir belgeye ve başka kaynaklara göre büyük olasıhlda Ahenaton ve Smenhkare’nin ölümünden sonra firavun olmuştur. Tel el- Amama’da bulunan mühürler, hükümdarlığının bir ya da iki yılını burada geçirdiğini gösterir. Tutanhaton hükümdarlığına meşru bir temel kazandırmak için Ahenaton’un üçüncü kızıyla evlendi.

Tahta geçtiğinde henüz çocuk olduğundan ülke yönetimini firavun naibi Av ile başkomutan Horemheb üstlendi. Tutanhaton onların yol göstericiliği altında sarayını Memphis’e (bugün Kahire yakınlarında) taşıdı ve babasının Teb’deki sarayını onardı. Hükümdarlığının ilk dört yılı içinde adını Tutanhamon olarak değiştirdi. Bir buyruk yayınlayarak Tanrı Amon’u yeniden ön plana çıkardı, eski tapınakları açtırdı ve Amon rahiplerine ayrıcalıklarını geri verdi. Bununla birlikte Ahenaton’un tanrısı Aton’a tapınmayı yasaklamadı.

Hükümdarlığının dokuzuncu yıhnda Mısırlılar Hititlerin vasallanyia çarpışan Kuzey Suriye’deki eski müttefikleri Mitanni Kralhğı’na yardım etmek amacıyla Suriye’ye girdiler. Hititlerin vasallanna destek birlikleri yolladığı sırada Tutanhamon, 18 yaşındayken beklenmedik bir biçimde öldü. Çocuklarından hiçbiri hayatta olmadığından yerine Ay geçti ve büyük bir olasılıkla Tutanhamon’un dul eşiyle evlendi.

Tutanhamon’un mezan ölümünden bir süre sonra iki kez saldırıya uğradıysa da yağmacılar mezara fazla zarar veremeden yakalandılar. Ölünün gömülü olduğu odaya ise ilk kez 1922’de İngiliz arkeolog Howard Carter girdi. “Amama kralları” olarak bilinen Ahenaton, Smenhkare, Tutanhamon ve Ay’ın adlan 19. sülale döneminde firavunlar listesinden silindiğinden bir süre sonra Tutanhamon’un mezarının yeri unutulmuştu. 20. sülale döneminde ise Tutanhamon’un mezarının hemen üzerine VI. Ramses’in mezan yapıldı ve vadinin kenanna boşaltılan taş parçaları Tutanhamon’un mezannın üstünü örttü. Bu nedenle Blbanü’l-Mülûk’ta (Krallar Vadisi) sistemli bir araştırma yapılana değin mezara hiç kimse ulaşamadı.

Tutanhamon’un mumyası küçük mezar odasında iç içe geçmiş üç tabutun içinde yer ahr. En içteki tabut som altından, öteki iki tabut ise altın işlemeli tahtadan yapılmıştır. Mumyanın başında, yüzünün altından yapılmış bir maskı bulunur. Mumyanın üzerine ve sargıların araşma cok sayıda mücevher ve tılsım yerleştirilmiştir. Tabutların ve taş lahdin çevresinde, altın işlemeli ve üstlerinde yazılar bulunan dört sandık bulunur. Öteki odalarda mobüyalar, heykeller, giysüer, bir araba, silahlar, asalar ve çeşitli eşyalar vardır.

kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen NeutralizeR; 1 Ocak 2017 18:33
Biyografi Konusu: Tutankhamun (Tutankamon, Tutanhamon) nereli hayatı kimdir.
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
15 Haziran 2008       Mesaj #2
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Tutanhamon
(İÖ yaklaşık 1370-1352)
Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  tutanhamon.PNG
Gösterim: 2279
Boyut:  15.3 KB

Eski Mısır firavunlarından (krallarından) Tu­tanhamon günümüze kadar bozulmadan ula­şabilmiş mezanyla tanınır. Mısır'ın güneyin­de, Luksor yakınlarındaki Krallar Vadisi'nde yer alan bu mezar, 1922'de Lord Carnarvon'un yönetimindeki bir araştırma gezisine katılan İngiliz arkeolog Howard Carter tara­fından ortaya çıkarıldı. Eski Mısır'da herkes gibi, ölen krallar da mumyalanır, ölümden sonraki yaşam için gerekli olduğuna inanılan çeşitli yiyecekler, içecekler ve değerli eşyalar­la birlikte gömülürlerdi. Bu yüzden kral mezarlarının bir çoğu sık sık hırsızlarca yağmalanmıştır. Tutanhamon'un mezarı, içindeki bütün değerli eşyalarla bir­likte el değmemiş olarak ortaya çıkarılan ender örneklerden biridir.

Howard Carter bu büyüleyici mezarın en iç bölümündeki odalara ulaştığında, kendi deyi­miyle "olağanüstü şeyler"le karşılaştı. Tutan­hamon'un mumyası iç içe geçmiş üç tabutun içine yerleştirilmişti. Dıştaki iki tabut altın kakmalı tahtadan, en içteki tabut ise som altındandı. Tabutlar daha sonra taştan oyul­muş bir lahde konmuştu. Mumyanın başı kralın yüzüne benzeyen, değerli taşlarla be­zenmiş altın bir maskeyle örtülüydü. Mumya­nın üzerine ve sargıların arasına çeşitli değerli taşlar ve tılsımlar yerleştirilmişti. Eski Mısır' da mumyanın başına yerleştirilen maskenin ölen kişiyi onurlandırmak, ruhlar dünyasına ulaşmasını kolaylaştırmak, ölen kişiyi kötü ruhlara karşı korumak ya da ölen kişinin ruhlar dünyasıyla ilişki kurmasına yardımcı olmak gibi işlevleri olduğuna inanılırdı.

Mezarda, lahdin bulunduğu odadan başka üç oda daha vardı. Bu odalarda heykeller, yataklar, sandalyeler, sandıklar, kutular, bir savaş arabası, silahlar, elbiseler, mücevher­ler, tıpkı gerçek yaşamdaki gibi ölümden sonraki yaşamda da gerekli olacağına inanılan çeşitli eşyalar, gereçler, şarap ve yiyecekler bulundu. Altın ve değerli taşlarla bezenmiş mobilyaların en güzel parçalarından biri de aslan başlarıyla süslenmiş, altın kaplama ah­şap bir tahttı. Buluntular arasında en ilginç parçalardan biri de hâlâ çalınabilir durumda olan basit bir trompettir. Bu paha biçilmez hazine İÖ 14. yüzyılda Eski Mısır'da kralların ne kadar zengin ve görkemli bir yaşam sürdüğünü göstermektedir. Ne var ki, Eski Mısır'daki öteki kral mezarlarıyla karşılaştırıldığında Tutanhamon'un mezarının sıradan bir kral mezarı olduğu söylenebilir. Mezardan çıkan buluntuların çoğu Tutanhamon'un sağ­lığında kullandığı özel eşyalardır. Yapılan inceleme ve araştırmalar bize Eski Mısırlılar' ın günlük yaşantıları, alışkanlıkları ve gele­neklerine ilişkin önemli bilgiler sağlamıştır.

Kral Tutanhamon'un mezarından çıkan bu­luntular Kahire'deki Mısır Müzesi'ne kondu. Ama mumya ve lahit Luksor'da kaldı. Tutanhamon Eski Mısır'da yaklaşık 200 yıl hüküm süren 18. hanedandan (İÖ yaklaşık 1539-1320) geliyordu. Tahta çıktığında henüz dokuz yaşındaydı; bu yüzden ülke yönetimini firavun naibi ve başrahip Ay ile başkomutan Horemheb üstlendi. 10 yaşlarındayken krallı­ğını yasallaştırmak amacıyla, yönetimi sırasın­da Güneş tanrısı Aton'a dayalı tektannlı bir din oluşturmaya çalışan Kral Ahenaton'un üçüncü kızıyla evlendi. Tutanhamon hükümdarlığının ilk üç yılında önce Ahenaton'un benimsediği dinsel görüşleri değiştirmek ve tanrı Amon'a dönülmesini sağla­mak amacıyla, doğduğunda kendisine verilen Tutankaton adını Tutanhamon olarak değiş­tirdi.

Eski tapınakları açtırdı, Amon rahiple­rine ayrıcalıklarını geri verdi. Başkenti bugün Kahire yakınlarında bir kent olan Menfis'e taşıdı. Tutanhamon'un 18 yaşındayken bek­lenmedik bir biçimde ölümü ülkede şaşkınlık yarattı. Cenaze hazırlıkları acele bir biçimde yapıldı. Bazı uzmanların ileri sürdüğüne göre Tutanhamon Ay'ın kendisi için yaptırdığı mezara kondu. Tutanhamon'un Eski Mısır' ın siyasal tarihinde önemli bir yeri yoktu. Hatta mezarının yeri bile unutulmuştu. 20. hanedan döneminde mezarın üzerine VI. Ramses'in mezarı yapılmıştı. Eğer mezarı bulunmasaydı birkaç uzman dışında adını kimse bilmeyecekti. Mezarının el değmemiş bir biçimde ortaya çıkarılmış olması Tutan­hamon'un günümüzde adından en çok söz et­tiren firavun olmasını sağladı.

Eskiden Tutanhamon'un mezarına giren kimsenin, kutsal olan bir şeye saygısızlık ettiği için ceza olarak beklenmedik bir biçimde öleceğine inanılırdı. Lord Carnarvon'un me­zarın bulunmasından yaklaşık beş ay sonra sivrisinek ısırması sonucu ölmesi bu boş inan­cın yeniden canlanmasına yol açtı.

MsXLabs.org & Temel Britannica

Son düzenleyen Safi; 4 Kasım 2016 03:04
Gerçekçi ol imkansızı iste...
eXcaLLaNT - avatarı
eXcaLLaNT
Ziyaretçi
20 Haziran 2008       Mesaj #3
eXcaLLaNT - avatarı
Ziyaretçi

TUTANKHAMON

Ad:  Tutankhamun (Tutankamon, Tutanhamon)2.jpg
Gösterim: 5091
Boyut:  48.5 KB

Amarna ailesinden mısırlı hükümdar, XVIII. hanedan firavunu
(İ.Ö. 1354'e doğr. - 1346'ya doğr.)
Amenofis IV’ün kardeşi ya da ikinci damadı olduğu sanılır.

Amarna'da yaşadı, 10 yaşındayken Amenofis IV’ün kızı prenses Ankhesenamon ile evlendi. Ağabeyi ya da Amenofis IV'ün ilk damadı firavun Semenkhare'nin ölümünden sonra, Teb'e gitti ve orada eşiyle birlikte hüküm sürdü. Gerçekte, içişlerini saray nazırı yönetiyor, ordulara da general Horemheb komuta ediyordu. Amon dinine dönüşü resmen onaylayan ve ruhani iktidarı yeniden Teb rahiplerine veren Teb tapınaklarının onarılmasına ilişkin ferman, Tutankhamon zamanında çıkarılmıştır. 1922'de, lord Carnarvon ve H. Carter tarafından keşfedilen Tutankhamon'un mezarı son derece değerli eşyayla (Kahire müzesi'nde teşhir edilmektedir) doluydu.

Tutankhamon Öldürüldü mü?


Zaman: İÖ yaklaşık 1323
Mekân: Thebes, Mısır

Kocam öldü ve oğlum yok... Korkuyorum. ANKHESENAMUN, MISIR KRALİÇESİ, TUTANKHAMON'UN DUL KARISI, İÖ YAKLAŞIK 1323

Mısır Firavunu Tutankhamon'un (İÖ 1333-1323) mezarının 1922'de Howard Car-ter tarafından bulunması, entelektüel dünyanın gözlerini kamaştırmıştı. Mezarın dört odasından çıkan 2000'den fazla nesne, Mısır'ın eski gücünün zirvesinde bir hükümdarın, inanılmaz servetini ortaya koyuyordu.

En şaşırtıcı şeylerden biri de, kralın 10 kilo som altından yapılma iç tabutu ve onun içindeki mumyasıydı. Ceset çok kötü durumda olmasına rağmen, kral hakkında önemli bir gerçeğin bilinmesini sağlamıştı: Tutankhamon 20 yaşında ölmüştü.
İlk otopsi, tabutlar hemen açıldıktan sonra 1925'te Dr. Douglas Derry tarafından yapıldı. Derry "sol yanakta... yuvarlak bir çöküntü ve onu dolduran deride bir yara izi" buldu. "Bu çöküntünün çevresindeki derinin rengi değişikti". Derry ölüm nedeni hakkında bir fikir ileri süremedi.

1968'de Profesör R. G. Harrison tarafından çekilen röntgen filmleri ünlü firavunun tüberküloz olamayacağını gösterdi. Kafatası filminde görünen bir kemik parçası, kafaya inen sert bir darbenin yarattığı bir kanamaya neden olmuş olabilirdi. Filmler göğüs kafesinin ön tarafının da eksik olduğunu gösterdi. Göğüs kafesinin bu kısmı, mumyalama işlemi sırasında çıkarılmış olabilirdi.
Kralın büyük bir göğüs yarası aldığı ve bunun ancak ölümden sonra yapılan ameliyatla gömme için "temizlenebileceği" de iddia edilmiştir. Ancak başka bir yara izi olmadığı için, bu mumyalama sürecinde arkeolojik kayıtlarda sık sık ortaya çıkan ve açıklanamayan değişikliklerden biri olabilir.

Sonuçta, Tutankhamon'un ölüm nedeni konusunda araştırmacıları ikna edecek net bir fiziki ya da tıbbi kanıt yoktur. Ancak pek çok kimse, genç kralın ölümünden önceki ve sonraki olayların dolaylı kanıtlarına dayanarak, bir cinayet işlenmiş olmasından kuşkulanmıştır.

ÇOCUK KRAL
Tutankhamon Mısır'ın geleneksel çoktanrılı dinini kaldırıp yerine tek güneş tanrı Aton'a tapınmayı getiren "sapkın" Ahenaton'un halefi ve herhalde oğluydu. Ahenaton henüz yaşıyorken bile eski kültlere dönüş hareketleri olmuştu ve firavunun ölümüyle bu dini reforma karşı olan güçler iktidara gelmişlerdi.

On yaşında bir çocuk olan Tutankhamon, devlet ileri gelenlerinin ve kral naibi olan general Horemheb ile Ay'ın başında bulunduğu bir asker grubunun korumasındaydı. Ay, bir olasılıkla Ahenaton'un karısı ve Tutankhamon'un karısı Ankhesenamun'un annesi olan Nefertiti'nin babasıydı.

Generallerin yönetimi altında kral, geleneksel çoktanrılı dine dönmüş ve büyük bir tapınak restorasyonu programı başlatmıştı. Ancak Tutankhamon yaşı ilerledikçe kendi kararlarını verecek bir duruma gelecekti ki, bu danışmanlarının kişisel görüşleriyle uyumlu olmayabilirdi.

Kralın, erginlik yaşma eriştikten kısa bir süre sonra ölmesi kuşkulu olarak görülmüştür. Halefinin, danışmanı general Ay olması da bu denkleme katılmıştır. Bu arada, kraliçe Ankhesenamun ile Hitit Kralı arasında ilginç bir yazışma da gerçekleşmiştir. Kraliçe burada kocasının öldüğünü, kendisinin tebasından biriyle evlenip onu firavun yapmak istemediğini, bir Hitit prensi ile evlenmek istediğini ve "korktuğunu" yazmıştır. Araştırmacılar kadının aklındaki bu "tebanın", danışman Ay olduğu fikrindedirler.

Mektuptaki davete uygun olarak gönderilen Hitit prensi, daha Mısır'a varmadan yolda öldürülmüştür. Daha sonra Ankhesenamun'la evlenen danışman Ay, doğal olarak kral olmuştur. Ancak kısa bir süre sonra, Ankhesenamun'un ortadan kaybolduğu görülmüştür. Bu Ay'ın yeni bir oyunu olarak düşünülebilirse de, Ankhesenamun'un Mısır tahtını bir yabancıya teklif etmesinin de ihanetle eşdeğer olduğu unutulmamalıdır.

Tutankhamon eğer öldürülmüşse, Ankhesenamun'un ondan sonra Hitit askeri desteğini alarak yabancı bir kocayla hüküm sürmeyi planlamış olması da mümkündür. Böyle bir alternatif senaryo Ay'ı katil değil, Mısır'ın özgürlüğünü, komplocu bir kraliçeye karşı savunan bir kahraman durumuna getirir.

Ancak mumyada yapılan araştırmalarda kesin bir ölüm nedeni de saptanamadığından, bütün bu senaryolar yalnızca çok zayıf kanıtların muhtemel yorumları olarak kalmaya mahkûmdur. Kesin olarak söylenebilecek tek şey, Tutankhamon'un genç yaşta öldüğüdür.

Cinayet bir olasılıksa da, daha pek çok alternatif de sözkonusu olabilir. Şiddet sonucu ölüm ihtimaline gelince: Şimdi yıkılmış olan tapınaktan çıkarılan bloklarda, Tutankhamon'un askeri seferlere katılmış olabileceği görülmüştür. Savaşta ölmüş olabilir mi? Elimizdeki kanıtlarla ölümünün doğal ya da bir kaza sonucu olduğu olasılıkları gözardı edilemez. Tutankhamon'un ölüm nedenini herhalde asla öğrenemeyeceğiz.
Son düzenleyen Safi; 4 Kasım 2016 03:40
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
27 Nisan 2009       Mesaj #4
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Ad:  Tutankhamun (Tutankamon, Tutanhamon)3.jpg
Gösterim: 2878
Boyut:  89.1 KB
Havanın iyice ısınmaya başladığı bir anda hem güneşten kurtulmak hem de Krallar Vadisi’nde bizleri bekleyen firavun mezarlarının içine girmek için sabırsızlanıyoruz. Hepimiz öncelikle vadide bulunan onca mezarın içinde Tutankamon’un mezarını arıyoruz.

Eski Mısır"da insanlar inançları gereği hayatlarının büyük bir bölümünü öbür dünyaya hazırlık yaparak geçirirlerdi. Hele bu kişiler birer firavunsa ölüm sonrasını o kadar abartırlardı ki; daha tahta çıkar çıkmaz kendileri için inşaatı yıllarca sürecek görkemli mezarlar yaptırmaya koyulurlardı. Ölümden sonra yeniden dünyaya gelineceğine inanıldığı için de ölen kişinin tüm değerli eşyaları kendisiyle birlikte geniş bir mezar odasına konulurdu. Amon Ra’nın temsilcisi ve ülkenin mutlak hakimi firavunların mezar odalarının içi hayal edilemeyecek kadar değerli eşyalarla dolup taşardı. İşte bu durumu çok iyi bilen halk, Eski Krallık döneminde firavunların hazine dolu görkemli mezarlarına göz diker, tüm önlemlere rağmen firavun mezarlarını yağmalamak için binbir türlü hüner sergilemekten çekinmezlerdi.

Nitekim bu yolla Gizza bölgesindeki büyük piramitlerin içindeki mezarlar bile soyulmaktan kurtulamamış. Bunun üzerine Yeni Dönem firavunları çareyi halktan gizli, insanların yaşamadığı ıssız bir çöl vadisinde tüm hazineleriyle birlikte, yerin metrelerce altına yaptırdıkları mezar odalarına gömülmekte bulmuş.

Luksor’un batısındaki çölde bulunan Krallar Vadisi’nde toplam 62 mezar bulunuyor. Bunlardan sadece 33’ü firavunlara ait. Vadiyi gezerken elbette bu mezarların hepsini görme şansımız yok, aldığımız biletle içlerinden birkaçını ancak görebiliyoruz. Görüyoruz görmesine de, buradaki firavun mezarlarının hepsi soyulmaktan kurtulamamış. Anlaşılan mezar soyguncuları için firavunların bu gizli yere gömülme fikri pek de işe yaramamış. Yine de bu firavun mezarlarından sadece biri istisna olarak hiç soyulmadan günümüze kadar gelebilmeyi başarmış. Hangisi mi? Tutankamon’un mezarı.

Dünya tarihinin en büyük arkeolojik keşfinin, “Tutankamon’un mezarının ortaya çıkarılması” olduğu söylenegelir. Oysa ki Tutankamon, Mısır tarihinin çok önemli firavunlarından biri değildir. Hele hele bir Ramses hiç değildir. Peki arkeolojik açıdan onu bu denli önemli kılan olay nedir? 18 yaşında hayata gözlerini yuman genç bir firavun olmasının etkisi vardır elbette, ancak onu diğer tüm firavunlardan ayıran esas özellik, mezarı hiç soyulmayan ve tüm hazinesi günümüze kadar ulaşan tek firavun olmasında gizlidir. Yani mezar hırsızlarının gözünden kaçırdığı bir ayrıntı olmasa Mısır tarihi içinde onca önemli firavun varken bugün Tutankamon’un pek de esamesi okunmayacaktı. Bu durum vadideki mezarları gezdiğinizde daha iyi anlaşılıyor. Diğer firavunların görkemli mezar odaları ve o odalara giden derin koridorlarla Tutuankamon’un mezar odasını karşılaştırdığınızda bu genç firavununkinin çok sönük kaldığı hemen anlaşılıyor. Bunun esas nedeni ise firavunun genç yaşta beklenmedik ölümü üzerine alelacele tüm değerli hazineleriyle birlikte vadideki küçük bir odaya gömülmüş olmasında yatıyor. Bu ünlü mezar odasını gezmek için ekstra para ödemek gerekiyor ama gelin görün ki; mezar odasında görülecek kayda değer hiçbir şey yok. Çünkü bu genç firavunun mumyası, lahiti ve tüm hazinesi güvenlik nedeniyle Kahire Müzesi’nde sergileniyor.

Tarihte yaptıklarından ziyade, mezarı soyulmadığı için tüm hazinesi günümüze kadar ulaşan tek firavun olması nedeniyle tüm dünyada en çok tanınan firavun olan Tutankamon MÖ 1361"de küçük bir çocukken çıktığı tahtta sadece 9 yıl kalabilmiş, esrarlı bir şekilde daha yirmisine bile gelmeden ölmüş.

Aradan aylar, yıllar, yüzyıllar, bin yıllar geçmiş, nice imparatorluklar, nice doğal afetler, nice krallar, nice padişahlar devri cihan eylemiş, derken tarihler Şubat 1922"yi gösterdiğinde İngiliz arkeolog Howard Carter 32 yüzyıl sonra genç yaşta ölen bu firavunun mezarını hem de hiç bozulmamış bir halde bulmayı başarmış. Krallar Vadisi’nde IV. Ramses’in mezarının altında kalan ve dar bir koridorla geçilen gizli iki odada iç içe geçirilmiş lahitler bulununca arkeologlar heyecandan küçük dillerini yutmuş ve daha o anda dünya tarihinin en önemli arkeolojik keşiflerinden birini yaptıklarını anlamışlar. Ahşaptan yapılmış devasa kutunun mührü tek tek açılmaya başlanınca firavunun som altından yapılmış lahiti tüm ihtişamıyla ortaya çıkmış. Bu buluş dünyada öylesine büyük yankılar uyandırmış ki; daha o yıllarda bile her kıtadan yüzlerce araştırmacı ve hali vakti yerinde olanlar, aylarca gazete manşetlerinden inmeyen bu mezarı ve firavunun hazinesini görebilmek için yollara düşmüşler. (Bugün bile Mısır hükümeti ülkenin tanıtımında Tutankamon’un yüz maskesini kullanıyor.)

Mısır hükümeti hiç olmazsa bu firavunun hazinesini koruyabilmek için olağanüstü önlemler almış ve kurulan bir ekiple mumyayı ve hazineyi Kahire’ye getirip müzenin en güvenilir yerine yerleştirmişler. Sonraki yıllarda dünyada birçok Mısır bilimci arkeolog genç firavun Tutankamon’un mumyası üzerinde defalarca araştırmalar yaparak bu firavunun ölüm nedenini bulmaya çalıştı. Kimi iktidar kavgasına tutuşan komutanının ihanetine uğradığını savunurken, kimi de ayaklarının kırılmasından dolayı öldüğünü söyledi.

Dünya’da onca yankı uyandıran ve hatta günümüzde bile hala insanların akın akın Mısır’a gitmeleri bir dizi spekülasyonlara ve hatta gerçek üstü hikayelerin ortaya çıkmasına da neden olmuş. Büyük bir tesadüf eseri mezarı ortaya çıkaran ve firavunun tabutunu açan ekibin elemanları arka arkaya ve garip bir şekilde ölmeye başlayınca bu durumun firavunun lanetine uğradıkları yolunda bir hurafenin ortaya çıkmasına vesile olmuş. Bu söylentiler olayın gizemini daha da artırdığı için ülkeye daha çok turistin gelmesine neden oluyor ve bu da Mısır hükümetinin işine geliyor aslında.

MUSTAFA ANDIÇ
Son düzenleyen Safi; 4 Kasım 2016 03:41
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
h_emir - avatarı
h_emir
Kayıtlı Üye
28 Nisan 2009       Mesaj #5
h_emir - avatarı
Kayıtlı Üye
TUTANK AMON'UN LANETİ EFSANESİNİN SONU
Bilim adamları yayılan söylentileri ısrarla reddetti ama beklenmedik ölümlerle gizem daha da büyüdü ve bir mumya laneti efsanesi oluştu.
Yaşar İliksiz´in Ali Murat Güven´in araştırmasına zeylidir...
Ad:  Tutankhamun (Tutankamon, Tutanhamon)4.jpg
Gösterim: 2785
Boyut:  60.7 KB

Ali Murat Güven´in yazısının tam metni şöyle:

TUTANK AMON'UN 'BİLİMSEL' LANETİ
M.Ö. 1334-1315 yılları arasında yaşayan Tutank Amon, Eski Mısır´ın en genç yaşta ölen firavunuydu. Ve 1922 yılında mezarını büyük bir tantanayla açarak onu 3300 yıllık uykusundan uyandıran en az üç düzine araştırmacı, bu olaydan çok kısa bir süre sonra ard arda hayatlarını kaybettiler.

Arkeoloji dünyası uluslararası kamuoyunda hızla yayılan ´lanet´ söylentilerini ısrarla reddetmesine karşın, bu beklenmedik ölümlere yıllarca mantıklı bir açıklama da getiremedi. Oysa, vaktiyle firavunu lahitine yerleştirenler, onu akıllara durgunluk veren bir savunma mekanizmasıyla kuşatmışlardı.
Howard Carter, ´Bugün kapıyı kırıp içeri gireceğiz´ dediğinde bütün ekibi hem derin bir korku, hem de heyecan dalgası kapladı. Bir aydan bu yana süren yorucu kazının ardından, arkeoloji tarihinin en büyük keşiflerinden biriyle aralarında artık yalnızca bu devâsâ taş blok kalmıştı.

Gece yarısına kadar süren sabırlı çalışmalardan sonra, gün boyu taş bloğa belki binlerce kez vurmuş olan Mısırlı işçiler nihayet ´altın vuruş´u yaptılar. Balyoz, son savruluşunda, hemen hemen 3300 yıldır içine hiç taze hava girmemiş olan odaya dalıverdi. Heyecandan boğulmak üzere olan Carter, büyük bir sabırsızlık içinde kapıda açılan deliği genişletti; içinden geçebileceği büyüklüğe getirince de elindeki fenerle yerin 16 metre altındaki mezar odasına daldı.

İlk izlenimleri olağanüstüydü. Başını nereye çevirse göz kamaştırıcı bir kraliyet hazinesinin parçalarıyla karşılaşıyordu. Başta taht olmak üzere, her biri som altından yapılmış olan bir sürü kişisel eşya odanın dört bir yanına özenle dizilmiş durumdaydı. Arkeoloji tarihinin -henüz hırsızlar tarafından yağmalanmamış- ilk firavun mezarına girme onuru, artık sonsuza dek kendisine aitti.
Ardından, köşede duran lahiti farkederek heyecan içinde yanıbaşına koştu. Çevresindeki duvarlar hiyerogliflerle donatılmış olan lahit, mükemmel biçimde yontulmuş bir kuvars bloğundan yapılmıştı. Genç firavun da içindeki altın bir sandukanın içinde, gömüldüğü günkü mühürlerine o ana dek hiç dokunulmamış bir hâlde yatıyordu. İngiliz araştırmacı, duvardaki hiyerogliflere üstünkörü bir göz attığında ise şu cümleyi okuyacaktı: ´Ölüm, firavunların huzurunu bozanı kanatlarla katledecektir.´

Sonra başını yeniden lahite çevirdiğinde, hemen baş kısmında som altından bir lamba gördü. Onun üzerinde de ´Gizli odaya girilmesini önleyeceğim. Benim görevim ölüyü korumak´ yazıyordu. Deneyimli bir arkeolog olarak, bu tehditkâr sözlerin eski Mısır mezarlarının içini düzenleyen rahiplerin mezar soyguncularına yönelik korkutma amaçlı geleneksel uyarıları olduğunu düşündü, ardında da dışarıda sabırsızlık içinde bekleşen ekibine seslendi: ´Başardık! Dünya bugünü asla unutmayacak!´
Dünyanın gerçekten de hiç unutmayacağı ve sonradan sık sık tartışmaya açacağı o gün, takvimler 26 Kasım 1922´yi göstermekteydi. Eski Mısır´ın 16. firavunu Tutank Amon, ölümünden yaklaşık 3300 yıl sonra bütün kişisel hazineleri ve sırlarıyla birlikte yeniden gün ışığına çıkıyordu.

'LANET' DALGASI BAŞLIYOR
İngiliz arkeolog Howard Carter, 17 yaşından bu yana Mısır´da yaşayan, o tarihe dek yüzlerce kazıya katılmış deneyimli bir Eski Mısır uzmanıydı. Tutank Amon mezarı kazısını da bu ülkede tesadüfen tanıştığı soylu ve maceraperest Lord Carnavaron´un sağladığı mâlî destek sayesinde gerçekleştirmişti. Carter´i tam 15 yıl boyunca büyük bir arkeolojik keşif yapması için sabırla finanse eden Lord, mezar odasına girildiği gün de onun yanındaydı.

Bu büyük keşfi bir kaç gün içinde dünya medyasına duyuran ikilinin olaydan duyduğu büyük sevinç, kısa sürede yerini gerilime ve karşılıklı suçlamalara bıraktı. Yıllardır süregelen ve çevrelerindeki herkes açısından sarsılmaz gibi görünen bu dostluk bir anda bozulmuştu. Sonunda da oldukça şiddetli bir kavgayla yollarını ayırdılar.

Mezarın açılmasından yalnızca dört ay sonra, kendine iyi bakan zinde biri olarak tanınan Lord Carnavaron, Kahire´deki Continental Savoy Oteli´nde âni bir komaya girerek öldü. İlk teşhis ´kan zehirlenmesi´ yönündeydi. Sonradan alınan bir haberle, Lord´un Kahire´den binlerce kilometre uzaktaki İskoçya´daki malikânesinde bulunan çoban köpeğinin de aynı dakikalarda titremeye başladığı ve kısa süre içinde öldüğü öğrenilecekti. Bu olay, İngiltere´de özellikle The Times gazetesinin kazı ve sonrasında olanları ´Tutank Amon´un laneti´ ifadesiyle başlığa çıkarmasına yol açtı.

Genç firavunun mezarıyla şu ya da bu biçimde teması olanların başına gelen âni ölümler, sonraki günler ve haftalarda da şaşırtıcı bir sıklıkla devam etti. Öldüğü ana kadar Lord Carnavaron´a bakan İngiliz hemşire, 1926 yaşında henüz 28 yaşındayken doğum yaparken öldü. Mezarın açılışında bulunan Amerikalı milyarder George Jay Gold, kısa bir süre sonra oraya yaptığı yeni bir ziyaretin hemen ardından ateşlenerek bölgede son nefesini verdi. Fransız arkeolog Prof. La Fleur´ün akıbeti de tıpatıp aynı oldu. O da Krallar Vadisi´nde mezarı incelediği gün otel odasında âni bir şokla öldü. Arkeolog Carter´ın yardımcılarından biri olan C. Mace, mezarda çalıştıkça sık sık ateş nöbetlerine tutulmaya başlamıştı. 1924 yılında artık daha fazla çalışamayacağını farkederek, ekipten ayrıldı ve inzivaya çekildi. Bu arkeolog da 1928 yılında yine ateşli bir hastalıktan öldü. Carter´ın diğer yardımcısı olan 45 yaşındaki Richard Bethel ise keşiften kısa bir süre sonra ´kan dolaşımı yetersizliği´ gibi yaşına ve sağlık durumuna hiç uymayan bir teşhisle hayata vedâ edecekti.

Bir kaç yıl içinde ard arda yaşanan bu ölümlere karşılık, paçayı kurtaran bazı ekip üyeleri de vardı. Sözgelimi tıpkı Carter gibi James Henry Breasted de kazı sonrasında çok ağır ateşli hastalıklar geçirdi; ancak ölümü yenerek normal hayatına devam etmeyi başardı.


Sonunda bu ´lanet´ öyküsü The Times´ın sayfalarını aşıp uluslar arası bir söylentiye dönüştüğünde, bazı bilim adamları yarım gönülle de olsa konuyu inceleme gereğini duydular. Kahire Üniversitesi´nden Dr. İzzettin Taha, yıllar sonra konuyla bilimsel olarak ilgilendi. Yaptığı araştırmalarda ulaştığı bulgular ise son derece ilginçti. Mısırlı araştırmacı, mezar odasıyla bir biçimde teması olan bütün insanların ciğerlerinde özel bir mantar hastalığı türünün geliştiğini farketti. Vücuda girdikten sonra yüksek ateşe yol açan bu bakteri, kişinin solunum sistemini kilitliyor ve boğularak ölmesine yol açıyordu. Lanet öykülerine asla prim vermeyen Taha, bunların etkili zehirler üretme konusunda gayet mahir olan eski Mısırlıların mezar odalarına kurdukları biyolojik tuzaklardan kaynaklandığını savunuyordu. Bu kez, bilim dünyasında belli ölçüde ilgi gördü ve benimsendi. Öte yandan, kaderin acı bir cilvesi sonucunda, bulgusu bir süre sonra Taha´nın kendi ölümünde de doğrulanacaktı. Kahire´den Süveyş´e giderken düz yolda bir kamyonla çarpışarak hayatını kaybeden araştırmacıya otopsi yapıldığında, ölümünden saniyeler önce solunumunun durduğu anlaşıldı.

Tutank Amon ile ilgili en trajik ölüm ise 1972 yılında yaşandı. Firavun hazineleri sergilenmek üzere Londra´ya gönderilirken bir İngiliz gazeteci tarafından kendisine ´lanet´ öyküsü sorulan Mısır Eski Eserler Dairesi Başkanı Dr. Kemaleddin Mehrez, ´Bana bir bakın hele´ dedi alaycı bir ifadeyle, ´Ömrüm boyunca düzinelerce mezara girip çıktım, sayısız mumyaya dokundum. Herhangi bir lanet etkisi görebiliyor musunuz? Benim sağlığım, bütün bunların birer tesadüf olduğunun en iyi kanıtıdır.´ Mehrez, bu sözleri söyledikten dört hafta sonra, eserlerin son partisi de uçakla İngiltere´ye gönderilirken henüz 52 yaşında solunum yetmezliğinden öldü.
1980 yılında ´lanet´i konu olan bir filmin başrol oyuncusu olan İngiliz aktör Ian Mc Shane, Kahire´deki çekimlerin daha ilk gününde bir at arabasının üzerine devrilmesi sonucunda yaralandı ve bacağı on ayrı yerden kırıldı. Bu olay üzerine filmin pek çok oyuncusu projede görev almaktan vazgeçecekti.

Ölümü hiç de gizemli olmamış
Gerek Mısır´daki gerekse dünyanın diğer ülkelerindeki Eski Mısır kültürü uzmanları Tutank Amon´la ilişkili ´lanet´ iddialarını hiç bir zaman ciddiye almadılar. Ancak, bu iddiaların üç düzine dolayında insanı beklenmedik biçimde hayattan koparışına ise mantıklı bir açıklama getiremediler. Yapılan yorumlar arasında yine en mantıklısı, Dr. Taha´nın ´mantar´ tezi oldu.

Öte yandan, böylesi sıradışı iddialar, uzun Mısır tarihinde aslında çok büyük bir siyasî önemi olmayan bu genç hükümdarın ününü de giderek pekiştirecekti. Öyle ki Tutank Amon´un turistik popülaritesi zamanla -mezarı aynı bölgede bulunan- firavunlar firavunu 2. Ramses´i bile geçti ve daha 9 yaşındayken tahta geçip henüz 19 yaşındayken ölümüyle tahttan inen bu gizemli genç adamın mezarı Mısır tarihinin en ünlü hükümdarından bile daha çok ilgi görür oldu.
Bilim dünyası, ölümü hakkında da bir çok tezler ortaya atılan Tutank Amon´un bu sırrına gerçek anlamda son noktayı ise ancak geçtiğimiz yıl koyabildi. 2005 yılı Temmuz ayında, Mısır Eski Eserler Kurumu Başkanı Dr. Zahi Hawas liderliğindeki bir ekip tarafından Krallar Vadisi´ndeki lahitinden alınıp üç boyutlu tomografisi çekilen firavunun, gerçek ölüm nedeni, son nefesini verişinden tam 33 yüzyıl sonra günışığına çıkacaktı. Yapılan ayrıntılı incelemede, tahta doyamadan giden firavunun, ayağından aldığı bir yaranın hızla kangren olması nedeniyle hayatını kaybettiği anlaşıldı.
Gerçekte basit bir yarayı iyileştirecek tıbbî güçleri bile bulunmayan Mısırlılar, buna karşılık ustaca hazırladıkları ölüm saçan tehlikeli kimyasal karışımlarıyla bu öykünün içinden gelip geçen düzinelerce insanı yüzlerce yıl sonra bile olsa Tutank Amon´un yanına göndermeyi başarmışlardı.

Yaşar iliksiz:
ALİ MURAT GÜVEN´İN GÖZARDI ETTİĞİ DETAYLAR
  • Efsanelere göre Lord ,o ana dek harcamış olduğu paraları çıkarmak istiyordu. Mezardan ne kadar değerli bulgu çıkarsa çıksın,onlara sahip olamayacağının farkındaydı..Çünkü daha önce pek çok piramidin yağmalanmasından ağzı yanan Mısır hükümeti kazıyı sıkı denetliyordu. Lord, mezarla ilgili tüm bilgileri The Times gazetesine para karşılığı sattı. Böylece Ingiliz okurlar, daha kazı sırasında olan biten her şeyi günü gününe izlemeye başladılar.
  • Gizeme meraklılarının oluşturduğu site ve yazdıkları kitaplara göre; kontun ölümünden sonra Marie Corcill adlı bir romancı lanet tezini ortaya atan ilk isimdir. Mezarın açılışına katılan herkes lanete uğrayacaktı. Romancının kehaneti gerçekleşti (!)
  • Gazetelerden biri bir gün Carter’ın da öldüğünü yazdığında, bilim adamı artık dayanamadı. Bir kere, ölen kendisi değildi ve olay yalnızca isim benzerliğinden ibaretti. ´Araştırıcı,´ diyordu Carter ´işine, hiç şüphesiz ciddilik ve kutsal bir saygıyla, fakat sansasyonlara susamış kitlenin, esrarlı cazibesine kolayca kapılacağı o ürpertiden uzak kalarak girişir. Saçma sapan gevezelikte aklın ve anlayışın yeri yoktur. Ama anlaşılan biz eski çağlardan pek de o kadar fazla ileri sayılmayız …´ Carter’ı kızdırp böyle bir açıklama yapmasına neden olan lanet aslında yoktu; hiç olmamıştı. Mısır geleneklerinde yaşayanlar için böyle bir lanet yazma adeti yoktu; tersine mezarların duvarlarına ölünün hayattayken yaptığı işler yazılır ve insanların onun arkasından dindarca hayır duaları etmesi istenirdi. Firavunun laneti o dönemin ´magazin´ gazeteciliğinin uydurmasından başka birşey değildi.
  • Efsanelerin baş kahramanı olan ve mumyaya karşı en büyük suçu(!) işleyen (ona küfredip, lahidini tekmeleyen) Carter’ın ölmemesi laneti savunanların gözardı etmek zorunda kaldığı bir detaydır. Bu nasıl bir lanettir ki ´Beyaz Efendi´ hariç herkesi öldürmektedir!
  • ´Bu bir istisnadır´ diyerek hâlâ laneti savunacak olanların, 26 Kasım 1922’de Mumya ile yakından ilgilenen Mısırlı Bilimci Peray Newberi ve mumyanın sargısını çözen Douglas Derry´in nasıl uzun ve mutlu bir ömür sürüp 85 yaşını aştığını da ceavaplamak zorundalar...
  • Daha ilginç bir detay da şu; pek çok piramit mezar daha Ortaçağda yağmalanmış, geriye bir bu gözden kaçan mezar kalmıştı. Büyük Ramses de dahil, yağmalanan diğer mezarlara dair yerel ve cılız bir iki söylenti hariç bir lanet efsanesi olmaması ama Batılının elinin değdiği bu mezarda Doğulunun lanetinin ortaya çıkması ilginçtir.
  • Tuthankamon turizminin mali boyutu göz ardı edilmezse efsanenin bu turizme katkısı çok daha net olarak görülebilir. Bu büyük pastadan sadece Mısır´ın değil, İngiltere ve Amerikalıların da devasa paylar alıyor oluşu işin ticari yönünün küçümsenmemesi gerektiğini göz önüne sermektedir.
Bir de işin asıl can alıcı noktasını oluşturan ve derinlemesine araştırılmaya muhtaç emperyalist yönü vardır ki o bu yazının sınırlarını aştığı için es geçilmiştir. Ama Hitler de dahil olmak üzere İngiliz, Rus ve Amerikalı casusların bu mezar araştırmalarını bir kılıf olarak kullandığı bir gerçektir...
Ad:  Tutankhamun (Tutankamon, Tutanhamon)7.jpg
Gösterim: 3121
Boyut:  54.7 KB

BİLİM İŞ BAŞINDA
Dikkatli bir araştırma yapıldığında ölümlerin çoğunun gazete haberlerine dayandığı dikkat çekmektedir. Yani iddia edildiği kadar çok ölüm vakası yaşandığı sadece rivayettir.
Ki varlığı ispatlanabilen ölüm sayısının oranı normal hayattaki ölümlerin oranından çok da farklı değildir. Bir kaç ölüm dışında benzerlik söz konusu olmaması, yüzlerce araştırmacı arasından bir iki düzinenin kaza ve hastalık sonucu ölümünü pek de olağan dışı göstermez. Ama ölenlerin hepsinin ortak noktası piramide temas olduğu için ilk bakışta sanki abartılı bir oran varmış hiss, uyandırılmaktadır..

ZEHİRLİ GAZ TEORİSİ
Bilim dergilerine yansıyan bir haber şöyle diyordu: ´Sayısız filme ve habere konu olan ´Firavunun laneti´nin asılsız olduğu iddia edildi.

Mısır´ın önde gelen arkeologlarından Zahi Hawass, çıkarmaya hazırlandığı yeni kitabıyla bugüne kadar süregelen inanışı altüst edecek. Hawass, mumyaların laneti konusuna şöyle açıklık getiriyor ´Bugüne kadar firavunların mezarlarını açtıktan sonra da yaşamaya devam eden çok sayıda arkeolog var. Firavunların mezarlarında bilinmeyen tehlikeler olduğu kesin. Fakat bunun en büyük nedeni mezarlarda biriken radon gazıdır. Zaten bu nedenle açılmamış beş mezarı inceleyen ekibimiz önce bir hava ölçümü yapacak. Yani lanet falan yok, sadece zehirli gaz var´

Fakat bu zehirli gaz tezi, her ne kadar kısmi gerçeklik içerse de istisnasız herkesi etkilemesi gerektiği için pek inandırıcı bulunmadı...

ZEHİRLİ MANTARLARIN MARİFETİ
Kahire Üniversitesi´nden Dr. İzzettin Taha´nın araştırmalarında saptadığı Aspergilus Flavus adlı bir mantar ise lanet söylencesine yol açan ölümlerin sıırını izaha yetmektedir. Biyolojik bulgular ve ölülerin ciğerlerinden alınan dokulardaki hasarlı parçacıkların parelel sonuçlar vermesi şüpheleri yok etmeye yetmektedir. Tabi bu sadece bilime inananlar için geçerli bir bulgu...

Biyologlar, parazitlerin ve hastalıkların uzun süre uykuda kaldıktan sonra gerekli ortam doğduğunda tekrar daha etkin biçimde geri dönme olasılığını uzun süre araştırdılar. Sonunda Paris, Pierre ve Marie Curie Üniversitesi´nden Sylvain Gandon , bu sorunun yanıtının ´evet mümkün´ olduğunu, Proceedings of the Royal Socviety´de yayınlanan araştırmasında açıkladı.

Bu araştırmanın gelecekte toplum sağlığı açısından büyük yararları olabilir. Bu tür uykuya dalmış parazitlerin yeri belirlenerek kişilerin hastalanma riski azalacağı gibi, hastalıkların öldürücülük derecesi de azaltılarak pek çok yaşam kurtarılabilir.

Araştırmacılar 1996 yılında, laneti matematiksel bir modele dönüştürdüler. Uyuyan parazitin uyuduğu sırada taşıdığı ölüm riski ne denli yüksekse, öldürücülüğü de o oranda yüksek olmaktadır. Bu riski taşıyan parazit öldürücü etkisini ve etkin hale geldiği andaki yayılma hızını arttırır.

Gandon, öldürücülük derecesi yüksek hastalıkların, bulaştığı herkesi ve bu arada yayılma olanağı bulmadan kendisini de yok ettiğine dikkat çekerek, hastalığın etkili olmasındaki en önemli noktanın, bu hastalığa ilk yakalananları öldürmeden önce yayılabilmesi için hafif ya da orta şiddette belirtilerle ya da daha sonra şiddetli belirtilerle ortaya çıkması olduğunu gösterdi.

Öldürücülüğün yayılma hızına bağlı olmadığı parazitlerde ise uykuya yatmak, öldürücülüğü arttırmaktadır. Ancak burada kişinin birden fazla parazit tarafından enfekte edilmesi ve uyuma sürecinde parazitin ölüm riski taşıyor olması gerekmektedir. Uykudan uyanan parazit birden çok ölüme neden olarak yayılmasına gerek kalmadan yeniden uykuya dalar.

İşte Firavunun Laneti´nin temelinde de benzer bir olay söz konusudur. Sağlık ve hijyen koşullarının iyileştirilmesiyle parazitlerin uykuya dalması engellenerek öldürücü etkileri azaltılabilir.

Bu bulgular, yıllar önce elde edilen bilimsel araştırma sonuçları olarak sadece bir kaç yüz tiraj yapan bilimsel dergilerde sıkışıp kaldılar. Bilimden daha yaygaracı olan şarlatan efsaneleri ise kitaptan kitaba, siteden siteye, forumdan foruma dolaşmaya devam ediyor...
Son düzenleyen Safi; 4 Kasım 2016 03:44
Her şeyin genellenmesi genellikle yanlışa götürür
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
9 Aralık 2009       Mesaj #6
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  Tutankhamun (Tutankamon, Tutanhamon)5.jpg
Gösterim: 4694
Boyut:  48.9 KB

Tutankamon'un Laneti


Tutankamon

Mezarındaki inanılmaz zenginlik bulunduğu halde Tutankamon (MÖ 1361-1352) hala hakkında en az bilgi bulunan firavundur. Tahta çıkma hakkını, ünlü kral Akhenaton (MÖ 1379-1362) ile kraliçe Nefertiti’nin kızı Prenses Ankhesenpaaten’le evlenerek elde etmişti. Tutankamon’un ebeveyninin kimler olduğu konusunda, bazı uzmanlar bu firavunun, ”Akhennaton’un Nefertiti dışında bir kadından olan oğlu” tezini ileri sürüyorlar. Bazı uzmanlara göre de Tutankamon, Akhenaton’un babası III. Amenofis’in (MÖ 1417-1379) birinci karısı Tiy’den doğmuştur. Kesin olan, Tutankamon’un III. Amenofis ve Akhenaton’sa akraba ve soylu olduğudur. Dokuz yaşında tahta çıkan ve adı 12 yaşına kadar “Tutankaten” olan Tutankamon (Güneş tanrısı Amon’un yaşayan temsilcisi) krallar arası savaşlarını en yoğun olduğu dönemde doğmuştu. Kralların fethettikleri toprakların genişlediği ve komşu ülkelerden de altının ülkeye aktığı bu dönemde Mısır, dünyanın en zengin ülkesiydi Firavun vaktini, daha çok yönetimin bulunduğu Memphis’le geçiriyordu ama Mısır’ın başkenti Teb şehriydi. Tutankhamon’un tahta çıktığı sırada Mısır’ın bütün tapınakları bakımsızlıktan kırılıyor.
Yönetimdeki karışıkların önü alınamıyor, Suriye’ye düşmanla çarpışmaya giden ordu sürekli yeniliyordu. Tutankamon “babası” Amon’un Ptah’ın ve diğer tanrıların altın heykellerini yaptırdı, çözülmüş olan rahiplik kurumlarını düzenledi, tapınakların hazinelerine büyük bağışlar yaptı.
Akhenaton Güneş tanrısı Aton’a bağlı tek tanrılı bir düzen kurdu ve Mısır’lıları diğer tanrıları bırakmaları için zorladı. Başkenti Teb’den, Akhetaton (şimdiki Amarna)'a taşıdı. Firavun Akhenaton’un tersine “Eski Rejim”i canlandırdı ve III. Amenofis zamanında bitirilmemiş olan anıtların tamamlanması işine girişti. Bu işlerin arasında Luxor tapınağı da vardır. Bugün, Tutankamon’un tahtta kaldığı dokuz yıl boyunca askeri bir harekata katılmadığı düşünülüyor. Sadece keşif için general Horemhem komutasında Filistin’e ve Lübnan’a asker gönderdiği sanılıyor.
Tutankhamon 19 yaşındayken aniden öldüğü için geride vasiyet bırakmamıştır. Kafatasında sol kulağın arkasında tahribat bulunduğu için, ölümünün bir kaza sonrasında olduğu sanılıyor. Ancak, şu anki Mısır bilimcilerin ürettiği senaryolara göre Tutankamon’un generali Horemheb, iktidarı ele geçirmek için Tutankamon’un kafasının arkasına sert bir cisim ile vurmuş ve ölümüne neden olmuştu.
Mezarının yanında bulunan iki küçük tabuttaki ölü doğmuş bebeklerin, Tutankamon’la çok sevdiği eşi Ankesenamun’un çocukları olduğu sanılıyor. Bunun yanısıra hayvan mumyaları da bulunmuştur. Tutankamon’un mezarında bulunan lambada ise gün ışığı ile birşey görülmeyen, ancak zifiri karanlıkta görülebilen, ikisinin burun buruna figürleri bulunmaktadır. Tutankamon’un ölümünden sonra, tahta çıkan General Horemheb, Tutankamon’un tapınaklarını kendisine aldığı gibi, onun aldığı gibi, onun adını da unutturmak istemiş, ama bilinmeyen bir nedenle Tutankamon’un lahdine dokunmamıştı.
Bunun, kendisinin işlediği cinayeti dikkat çekmemek üzere örtbas yöntemlerinden biri olduğu söylenebilir. İşte bu lahit, 1922 yılında Lord Carnarvaon ve Howard Carter adlı iki İngiliz ejiptolog tarafından bulundu. Tam 3000 yıl sonra Horemheb’e ilginç bir oyun oynamış, sonunda yine Tutankamon üne kavuşmuştu.

TUTANKAMON’UN LANETİ
Eski Mısır Uygarlığı büyük ilgi çeken gizemini sürdürüyor. Kazılar, arkeoloji araştırmaları sürdükçe ortaya yeni bilgiler çıkıyor. Bulunan her yeni kalıntı, bilinenleri değil, bilinmeyenleri çoğaltıyor sanki. Mısır’a yaşayan en ilginç olaylardan biri de Firavun Tutankamon’un mezarının açılmasıyla ilgiliydi. Her şey Carnavon Lordu’nun ölümüyle başladı.

İngiltire'de bir cenaze töreni
1923 yılının 30 Nisan günü İngiltere’de Hampshire bölgesinde Beacon Tepesi’nde sade bir cenaze töreni düzenlendi. Törene katılanlar heyecanlıydılar. Çünkü toprağa vermek üzere oldukları Carnarvon Lordu George Edward Stanhope gizemli bir biçimde öldürülmüştü. 3000 yıllık lanet… Herkes, Lord’un Eski Mısır’ın 18. Sülale firavunlarından Tutankamon’un lanetine uğradığına inanıyordu. Lord, bu firavunun mezarının açılması için para harcamış ve bizzat kazılara katılmıştı.
Carnavon Lordu’nun ölümünü başka ölümler izledi. Tutankamon’un mezarına girip çıkan ya da bu işe karışan birçok insan anlaşılmaz bir biçimde yaşamını yitiriyordu. Firavun Tutankamon öleli 3000 yıldan uzun süre geçmişti. Yani 3000 yıl sonrasına uzanan bir lanetten söz ediliyordu…

Lord Mısır'a gidiyor...
Bu esrarengiz “mezar açma” olayını aydınlatabilmek için, işe Carnarvon Lordu’nun Mısır’a gidişinden başlamak gerekiyor. Parası bol, yapacak işi pek olmayan İngiliz soylusu Carnarvon Lordu dünyayı dolaşıyor, keyfine göre yaşıyorken, 1901 yılında Almanya’da Bad Schwalbach kaplıcalarında bulunduğu sırada bir araba kazası geçirdi. Göğsü çok kötü zedelendi. İngiltere’ye döndü.
Soluk almakta güçlük çekiyordu. Bir süre tedavi gördükten sonra iyileşti. Ama özel doktoru ona tedbirli davranmasını tavsiye etti. Özellikle kış mevsimlerini soğuk İngiltere yerine, ılıman ve kuru bir iklimin egemen olduğu ülkelerde geçirmeliydi. O günlerde Mısır, Avrupalılar için çok gözde bir ziyaret yeriydi. Lüks oteller ve tarihsel kalıntılar çok sayıda turisti buraya çekiyordu. Özellikle Krallar Vadisi denilen yerde yapılan kazılara Lord büyük ilgi duydu.

Arkeolog Carter
Carnarvon Lordu Mısır’da kısa sürede eski sağlığına kavuştu. Ama Mısır’dan bir türlü kopamadı. Sanki bir şey onu dürtüyordu.
Eski Mısır uygarlığını incelemeye başladı. Yapılan kazıları izlemeye koyuldu ve bir gün bizzat kendisi bu kazılara katıldı. 1907 yılında yine Mısır’da iken yurttaşlarından arkeolog Harold Carter’la tanıştı ve onu kendisine danışman yaptı. Carter 33 yaşındaydı ve 17 yaşından beri Mısır’daydı. Birçok kazıda bulunmuş, ünlü arkeologlara yardımcılık yapmıştı. Tarihi Kalıntılar Servisi’nde çalışmış ve Krallar Vadisi’ndeki kazıları denetlemişti; ama Mısır yetkilileriyle arasında anlaşmazlık çıkınca görevinden istifa etmişti.
Carnarvon Lordu kendisine rastladığı sırada,manzara ressamlığı yaparak hayatını kazanmaktaydı. O da, nedense bir türlü Mısır’dan ayrılamıyordu. Carnarvon Lordu, ona yılda 400 İngiliz Sterlini ücret ödemeye başladı. Mısır’da mezar demek, hazine demekti. Çünkü eski Mısırlılar ölülerini, öbür dünyaya en değerli hazineleriyle birlikte gömerek uğurlardı. Lord, bulunacak bir hazine ile Carter’ın ödediği parayı kat kar çıkaracağını inanıyordu.
Arkeolog Carter, Carnarvon Lordu’nun parasıyla 15 yıl boyunca kazılar yaptı. Birinci Dünya Savaşı sırasında bile araştırmalarını sürdürdü. Bazen çok ilgi çekici bir mezar bulduğu oluyordu ama, yapılan masrafı karşılayacak bir tarihsel yapıt ya da hazine ortaya çıkmıyordu. 1922’de Lord İngiltere’deyken, Carter’a bir mektup yazarak, aralarında anlaşmayı iptal etmek istediğini bildirdi. Oysa Carter o sıralarda önemli bir mezarın izi üstündeydi. İngiltere’ye gidip Lord’u kazılarına sürdürülmesine ikna etmeyi başardı. Ekim ayında Mısır’a döndü. Kazıların yapıldığı Luksor bölgesine yerleşti. Kendisine şans getirmesi için bir kanarya satın aldı…

Carter mezarın izinde...
1 Kasım 1922’de o güne kadar hiç kazılmamış bir hektarlık bir üçgende çalışmalara başlayan Carter, 4 Kasım’da çökmüş bir merdiven girişi buldu. Bir gün sonra ise,bu girişin olduğunu kesin biçimde anlamıştı. İngiltere’ye telgraf çekmesi üstüne, Lord, kızı Lady Evelyn ile birlikte Mısır’a gelerek bizzat kazılara katılmaya başladı. 26 Kasım’da,yaptıkları kazının bütün molozlarını temizlemişlerdi. Ardından sanki içeriden kilitlenmişçesine kapalı duran bir kapıyı açmayı başardılar.
İçeri ilk giren Carter oldu. Gördükleri karşısında adeta dili tutuldu. Bu çok odalı mezarın giriş odası bile hazinelerle doluydu.

Lord olayı The Times'a satıyor...
Lord, o ana kadar harcamış olduğu paraları çıkarmak istiyordu. Mezardan ne kadar değerli şeyler çıkarsa çıksın, onlara sahip olması olanaksızdı. Çünkü Mısır hükümeti kazıyı denetliyordu. Lord, mezarla ilgili bilgileri The Times gazetesine para karşılığı sattı. Böylece İngiliz okurlar, kazı sırasında olan biten herşeyi günü gününe izlemeye başladılar.

Tutankamon'la buluşma
Lord, Carter, Lord’un kızı Lady Evelyn ve Carter’ın yardımcısı Arthur Callender ile birlikte bir gece, mezarın ana bölümüne girmeyi başardılar. Tümü gördüklerinin gerçek olup olmadığından kuşkuya düştüler. Her şey altındandı. Firavun’un mumyasının koskocaman bir altın sandukanın içinde olduğu anlaşılıyordu. Duvarlarda altın çerçeveli resimler vardı. Bunlar da firavunun ailesine aitti. Tanrı Osiris’i sembolize eden parlak cilalı altın bir mask da duvarda asılıydı. Carter ve Lord ne bulduklarını biliyordu. Bu mezar 18. Sülale krallarından Tutankamon’undu. Tutankamon MÖ 1346-1339 arasında bir tarihte ölmüş, o tarihten bu yana mezar hiç açılmamıştı. Varlığı bile bilinmiyordu. Carnarvon Lordu bulduklarını bütün dünyaya ilan etti. Kazı sırasında çıkan bütün molozlar temizledikten sonra resmi açılış yapıldı. Gazeteciler fotoğraflar çektiler. Olay bütün dünyaya duyuldu.

"Ölüm gelecek!"
Kazılar devam ederken ilgi çekici bir şey olmuştu. Bütün vaktini kazı yerinde geçiren Carter, kaldığı eve pek uğramıyordu. Oraya nasıl geldiği bilinmeyen bir kobra yılanı evine girmiş ve Carter’ın kafeste yaşayan uğurlu kanaryasını yiyivermişti. Kazılarda çalışan Mısır’lı işçiler inançlı kişilerdi. Bu olayı duyunca çok heyecanlandılar. Bunu bir uğursuzluk belirtisi olarak kabul ettiler. Çünkü kobra yılanı Mısır hükümdarlığının simgesiydi ve Tanrıça Vadeet tarafından korunduğuna inanılan bir hayvandı. İşçiler aralarında olayı şöyle yorumladılar:
"Yakında ölüm gelecek…"
Turistler Mısır'a akın ediyor...
Tutankamon’un mezarı dünyada büyük ilgi gördü. Mısır’daki meraklılar yetmiyormuş gibi, binlerce Avrupalı turist Mısır’a akın etmeye başladı. Mezarın girişine her gün binlerce insan geliyordu. Arkeologlar, bilim adamaları, kaşifler, mezarı ve hazineleri görmek için birbirlerini eziyordu. Bazı serserilerin olay çıkardığı da oluyordu… Firavun Tutankamon’un 3000 yılı aşkın bir zamandan beri süren “ebedi istirahati”ne son verilmişti.

Lord ile Carter'ın arası açılıyor...
Carnarvon Lordu’u ve Carter’ın mezarı buldukları anda duydukları sevinç bütünüyle yok olmuştu. İkisi de çok sinirliydiler. Mısır hükümeti ile olan ilişkileri bozulmuştu. Carter mezarda bulunan eşyaları kaydetmek için günlerce çok kötü koşullar altında çalıştı. Bir akşam Carnarvon Lordu ile bir araya geldi ve aralarında çok şiddetli bir kavga çıktı. Lord İngiltere’ye gitti.
1923 Şubat’ında Lord’un sağlık durumu bozuldu. Anlaşılmaz bir biçimde dişleri döküldü. Ateşi bir yükseliyor bir düşüyordu. Mart ayı başında Mısır’a döndü ve bir süre için durumu düzeldi. Ama daha sonra yeniden kötüleşmeye başladı. Ailesi Mısır’a geldi hemen. 26 Mart günü Carnarvon Lordu’nda kan zehirlenmesi olduğu resmen açıklandı. 4 Nisan günü Kahire’de Continental Svoy Oteli’de komadaydı. Ertesi sabah saat 2’de tüm hastalığı boyunca yanından ayrılmayan İngiliz hasta bakıcı , Carnarvon Lordu’nun öldüğünü bildirdi.
Tam o anda oteldeki ışıklar titredi ve söndü. Otelin penceresinden dışarı bakanlar bütün Kahire’de elektriklerin kesildiğini gördüler. Kentte elektrik kesintileri çok sık olmakla birlikte Lord’un öldüğü andaki arıza için hiçbir açıklamada bulunulmadı. Aynı saatlerde Lord’un İngiltere’deki şatosunda bulunan İskoçyalı kahya da dehşet içinde irkildi. Lord’un köpeği titriyor ve uluyordu, biraz sonra da öldü.

"Mezara dokunana ölüm..."
Lord’un ölümü bütün dünyada şok etkisi uyandırdı. Gazeteler Firavun Tutankamon’un mezarında bulunmuş yazılardan söz ediyorlardı. Eski Mısır yazısıyla yazılmış olan bu yazılardan biri şöyle diyordu:
“Mezara dokunanlara ölüm gelecektir.”
Bazıları da mezarda başka uyarıların bulunduğunu ileri sürdüler. Bunlardan biri şöyle idi:
“Ölüm, firavunların huzurunu bozanı kanatlarıyla katledecektir.”
Arkeolog Carter ise Tutankamon’un mezarında bu türden bir lanetin bulunmadığını söyledi. Onu rahatsız eden bir tek şey vardı. Mezarın altın sandukasının önünde bir lamba bulmuştu. Bu lambanın üstünde şöyle yazıyordu:
“Gizli odaya girilmesini önleyeceğim. Benim görevim ölüyü korumak.”
Gizemli ölümler
Firavun Tutankamon’un mezarını ziyaret eden arkeolog ve turistlerden bazıları da kısa bir süre sonra hastalanarak öldüler. Mezarın iç odalarından birinin açılışında bulunan kişilerden biri olan James Henry Breasted, ateşli bir hastalığa yakalandıysa da mezarda çalışmayı sürdürdü. 70 yaşında kadar, yani 12 yıl yaşadı. Amerikalı Milyarder George Jay-Gould, mezarı ziyaret ettiği gün ateşlenerek aniden öldü. Arkeolog Carter’ın yardımcılarından biri olan A. C. Mace, ateş nöbetlerine tutulunca işi bıraktı ve 1928’de öldü. Bir başka yardımcısı Richard Bethell, 45 yaşında kan dolaşım yetersizliğinden öldü.
Bütün bu ölümler makul ve doğal nedenlerle açıklanır mı? Havalanan tozda bakteriler olduğu ileri sürüldüyse de bilim adamı Alfred Lucas, bazı bakteri örneklerini inceledi. Bunlardan bir tanesi dışında, aşağı yukarı tümünün zararsız olduğunu açıkladı. Bir süre, mezar duvarlarını kaplayan mantarın bir alerjiye neden olduğu sanıldı. Ama bu konuda da bir kanıt getirilemedi. Eski Mısır’lıların çok etkili zehirler ürettikleri biliniyordu. Açılan tüm mezarlarda böyle zehirler arandı. Ama bulunamadı…

Ölümlerin arkası kesilmiyor...
Firavun Tutankamon’un mezarına ilgi gösterildikçe ölümler de sürüp gidiyordu. Kahire’de Carnarvon Lordu’na bakan İngiliz hemşire 1926 yılında 28 yaşında doğum yaparken öldü. New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi’nin temsilcisi Herbert Winlock Mısır’a geldi. Firavun Tutankamon’un mezarı yüzünden öldüğü sanılan insanların bir listesini yaptı. Kahire Üniversitesi’nden Dr. İzzettin Taha, yıllar sonra konuyla bilimsel olarak ilgilendi.
Arkeologların ve müzelerde çalışanların ciğerlerinde mantar hastalıkları olduğunu buldu. Eski mezarlara girmiş olanların da bu hastalıktan ölmüş olabileceğini ileri sürdü. Kısa bir süre sonra Kahire‘den Süveyş’e giderken, düz yolda kullandığı araba karşı yönden gelen bir arabayla çarpıştı. Yapılan otopside Dr. Taha’nın çarpışmadan saniyeler önce solunum yetersizliğinden öldüğü ortaya çıktı… Tutankamon’un mezarının kalıntılarını 1972’de Londra’da ve daha sonra da Amerika’da sergilenmesinde de gizemli ölümler meydana geldi. Bunlardan en üzücü olanı, Mısır Eski eserler Bölümü Müdürü Dr. Gamaleddin Mehrez’in ölümü idi. Mehrez, bütün bu gizemli ölümlerin, kuşkusuz kişiyi tedirgin edebileceğini, ama lanete kesinlikle inanılmaması gerektiğini söylemişti.
"Bakın bana" demişti,
"Bütün yaşamım boyunca mezarlar ve mumyalarla uğraştım. Bütün bunların bir rastlantı olduğunun en büyük kanıtıyım."
Bu sözlerin üzerinden dört hafta sonra, sergilenecek eserler Londra yolundayken, 52 yaşında öldü.

Lanet devam ediyor...
Sergilenecek eserleri Londra’da götüren RAF uçağının başteknisyeni Ian Lansdown, bilinmeyen bir nedenle, Tutankamon’un ölüm maskesinin bulunduğu kutuyu tekmelemişti. İki yıl sonra aynı bacağı garip bir kazada kırıldı. Mürettabattan başka kişiler de beklenmedik şekilde öldüler. Başka bir olay da, 1980’de "Kral Tutankamon’un laneti" adlı tv filminin çekimi sırasında ortaya çıktı.
Mısır’da çekimin birinci günü tahıl yüklü bir araba bilinmedik bir nedenle devrildi ve filmin yıldızı Ian McShane’in bacağının 10 yerden kırılmasına neden oldu. Ian McShane’nin yerini Robin Ellis aldı, ancak başka yıldızlar yapıma katılma teklifini reddettiler. Belki de Tutankamon’un laneti, bir hileden ibaretti. Belki de halkın inançları böyle bir olayı yaratmıştı. Ya da Tutankamon, mezarında rahatsız edilmeden bırakılmalıydı.
Son düzenleyen Safi; 4 Kasım 2016 03:43
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
18 Ocak 2013       Mesaj #7
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
TUTANKAMON (İ.Ö. 14. yüzyıl),
MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Mısır firavunu. İ.Ö. 1361-1352 arasında hüküm sürdü. Tektanrılı Aton dininin kurucusu IV. Amenotep'in kızıyla evlendi. Bir süre IV. Amenotep'in karısı Nefertiti'nin de etkisiyle Aton dinine bağlı kaldıysa da, iktidarın ikinci ve dördüncü yılları arasında eski dinine dönüp, Tutank-Aton olan adını "Tutankamon" olarak değiştirdi. Genç yaşta ölen Tutankamon'un iktidar dönemi barış içinde geçti. Birçok tarihî belgeyi içeren Krallar Vadisi'ndeki mezarı 1922'de İngiliz arkeolog Howard Carter tarafından bulundu.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
20 Şubat 2013       Mesaj #8
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Tutankhamun
Ad:  Tutankhamun (Tutankamon, Tutanhamon)6.jpg
Gösterim: 2631
Boyut:  84.1 KB

Tutankhamun ya da Tutankamon (Amun'un yaşayan resmi ve Amun şerefesi adına) Mısır'lı bir firavun. M.Ö.1333- 1323 yılları arasında hüküm sürmüştür. Asıl adı, Tutankhaton'dur. Tektanrılı Aton dinini kuran, IV. Amenotep (Akhenaton)'in oğludur. Babası ölünce, başka bir anneden olan yarı kızkardeşi Ankhesenamen ile evlenerek tahta çıktı. Saltanıtının ilk çağlarında, Mısır'ın eski çoktanrılı dinine dönüş yaşandı. Kendisi de Tutankhaton adı yerine Tutankhamun adını aldı. Böylece, IV Amenetep'in kurduğu Aton dini söndü.

Tutankhamun'un çağı barış içinde geçti. Çok genç yaşta ölen bu kraldan sonra, babasına vezirlik, kendisine de küçüklüğünde naiplik yapmış olan Ay, dul kraliçe ile evlenerek tahta çıktı.

Tutanhamun'un mezarını 1922'de İngiliz arkeoloğu Howard Carter buldu. Modern zamanlarda el değmemiş olarak bulunan ilk ve tek firavun mezarı bu olduğu için, Tutankhamun adı ün kazandı. Mezarında Mısır tarihini aydınlatan belgeler, çok değerli sanat eserleri vardı. Bazı kaynaklar bu firavunun bir rahip tarafından öldürüldüğünü yazar ancak mezardaki mumyanın bulguları ünlü firavunun genç yaşında ölmesi sebebinin bacağındaki kırıklar olduğunu belirtir. Tutanhamun'un zehirlendiği söylentisi de vardır. Mumyasını bulan ve ilgisi olanların da çok yaşamadığı boş rivayetler arasındadır.Gerçekten de bu firavun çok genç yaşlar da çıktığı tahta yirmili yaşların başında veda ettiği bilinmektedir. Tutankamon'un kolyesini incelemeye alan De Michele değerli bir taş olduğu var sayılan bu kolyenin aslında camdan olduğunu ve Mısır uygarlığından çok daha önce yapıldığını ortaya çıkardı söz konusu camın ancak çok yüksek bir sıcaklıkta meydana gelebileceğini, bu sıcaklığa ise yeryüzünde ulaşmanın mümkün olmadığı öne sürüldü. Uzaydan gelen göktaşlarının daha önce gökyüzünde şiddetli patlamalara yol açtığı ve benzer bir patlamanın da Mısır çöllerinde gerçekleşmiş olabileceği belirtiliyor. Ancak, camın bulunduğu bölgede meteora kanıt sağlayacak herhangi bir bulgu yok.

“Tutankamon’un kolyesindeki camın oluşması için atom bombasının tesirinin on binlerce katı bir patlamanın meydana gelmiş olması gerekiyor. Esas soru, bu şiddete ulaşacak patlamanın yeryüzündeki kaynağı nedir?

Mezarı
Tutankamon’un mezarı krallar vadisi’nde yer almaktadır.Tutankhamun’un mumyası haricinde mezardan çıkarılanlar Kahire müzesinde sergilenmektedir. Mezar diğer mezarların görkemi yanında sönük kalır. Bugün bile bunun nedeni bilinmemektedir. Sanki Tutankamon aceleyle gömülmüştür. Araştırmacılara göre mezar bir soylu için hazırlanmaktaydı fakat o sırada Tutankamon ölünce aceleyle buraya gömdürüldü. Tutankamon’un mezarı iki odadan ve ilk odaya inen bir merdivenden oluşmaktadır. İlk odada bir at arabası Tutankamon’un tahtı ve bunlar gibi Tutankamon’un hayattayken kullandığı paha biçilemez eserler bulunmuştur. Bu oda bulunduğunda odanın Krallar Vadisi’inde yer almasından dolayı bir mezar olması gerektiğini düşünen Howard Carter ve arkadaşları odanın duvarlarına vurarak duvarın arkasındaki boşlukları aradılar. Sonunda bir boşluk bulundu ve duvar kırıldı. Duvarın arkasındaki bir odada yeni bir oda gibi görünen kocaman bir tahta kutu vardı. Kutu mühürlüydü. Howard Carter mühürü hayatında gördüğü ve göreceği en güzel şeyi görmüştü. Bir lahtin içindeki som altından tabut mum ışığında bile parlıyordu. Mükemmel Mısır işçiliği bu fazla bilinmeyen firavunun mezarında bile tüm gösterişiyle parlıyordu. Howard Carter bu keşfi ile kendisine iyi bir kariyer sağlasa bile fakirlik ve unutulmuşluk içinde ölürken cenazesine bir iki kişi dışında kimse katılmamıştır.Ayrıca mezara giren kişilerin ateşli bir hastalıktan teker teker ölmesi de firavunun laneti adında bir hurafe başlatmıştır.

Ailesi
Baba: IV. Amenhotep (Akhenaton) oldu.
Anne: Prenses Kia
Kardeşleri: Smenkhkare
Eşi: Ankhesenpaaten
Oğulları: yok
Kızları: yo
Son düzenleyen Safi; 4 Kasım 2016 03:43
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
5 Kasım 2016       Mesaj #9
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Tutankamon’un yüzü canlandırıldı

Ad:  faraon.JPG
Gösterim: 4378
Boyut:  26.0 KB

Eski Mısır firavunlarından Tutankamon’un mumyası tomografi ile taranarak yüzü bilgisayarda yeniden yapılandırıldı.

Tutankamon'un altın heykeli, firavunun bilgisayarda yapılandırılan resmine benzerlik gösteriyor.
Tutankamon’un bilgisayarda yaratılan resmi, firavunun Eski Mısırlı ressamlar tarafından yapılan portrelerine şaşırtıcı bir benzerlik gösteriyor. Eski Mısır’da bebek yüzlü olarak resmedilen firavunun robot resmi de ergenlik çağında bir genci andırıyor. Tutankamon 18 yaşında nedeni belirlenemeyen bir şekilde ölmüştü.

BEBEK YÜZLÜ FİRAVUN
Bilgisayarda oluşturulan resim ile 1922 yılında İngiliz antropolog Howard Carter’ın firavunun mezarında bulduğu altın heykel arasındaki ciddi benzerlik bilim insanlarını şaşırttı. Uzmanlar bunu Eski Mısır’da resim sanatının son derece ilerlemiş olmasına bağlıyor.
Bilgisayar resminde, Tutankamon sakalsız yüzü, yumuşak hatları, küçük çenesi ve çocuksu görüntüsüyle dikkat çekiyor. Tutankamon göz kalemiyle yüz hatlarını güçlendirmek makyaj yapıyordu. Tutankamon’un güçlü ve uzun üst dudağı, firavun hanedanının kalıtsal bir özelliği olarak kabul ediliyor.

1.700 ADET RESİM ÇIKARILDI
Fransız, Mısırlı ve ABD’li bilim insanlarının katıldığı çalışmada, 3 bin 300 yıl önce yaşamış olan firavunun tomografiden elde edilen bin 700 adet görüntüsü harmanlandı. Mısır Antik Tarih Konseyi Zahi Havas, elde edilen nihai fotoğrafın Tutankamon’un Güneş Tanrısı olarak resmedildiği rölyeflerdeki portrelerine benzediği belirtti. Firavun Tutankamon’un öldüğü sırada sağlıklı olduğu ve 1.68 m boyunda olduğu belirtildi.

AYAĞINDA KANGREN VARDI
Firavunun mumyası 5 Ocak 2005’te mezarından çıkarılarak tomografisi çekilmişti. Tomografi çalışmaları bir yana, bilim insanları 9 yaşında tahta çıkan Eski Mısır’ın bu firavununun esrarengiz ölümünü aydınlatamıyor. Bilim ekibi Tutankamon’un başına sert bir cisimle vurularak öldürüldüğünü savunan teoriyi doğrulamaya yönelik bir kanıt bulamadı. Ancak genç firavunun ölümünü açıklayacak yeni bir bulguya ulaşıldı.
Tutankamon’un sol bacağını kırdığı ve kırığın deriyi yırtarak bir yara açtığı belirlendi. Bilim ekibi, firavunun bu yaradan enfeksiyon kapmış olabileceğini veya kırığın kangrene dönüşmüş olabileceğini vurguluyor.

ÖLÜMÜ SIR PERDESİ
Tutankamon’un bedeninin 1968’de röntgeni çekilmiş ve kafatasında bir çatlak tespit edilmişti. Bu bulgu firavunun başına vurularak öldürüldüğü şeklinde yorumlanmıştı. Tutankamon’un, kendisinden önceki firavunun lağvettiği çoktanrılılığı geri getirmeye çalıştığı için öldürüldüğü sanılıyor. Bir diğer açıklama da, genç firavunun kendinden sonra başa geçen başkumandanı Ay tarafından öldürüldüğünü ileri sürüyor.

Yukarıda haberde bulunan resim bilgisayarla yapılmadı. MR ile taranan kafatası aynen şekillendirildi. Sonra bir adli tıp heykeltıraşına kime ait olduğu söylenmeden verildi ve onun tarafından oluşturuldu. Konusunun uzmanı heykeltıraş, dokuları kil veya silikon malzemelerle tamamlayarak bu kafatasına ait kişinin görünümünü çıkardı.
Mezarının soyguncular tarafından keşfedilmemiş olması bu firavunun hakkında çok fazla bilgiler elde edilmesini sağladı. Hatta mezarı soyulmamış tek firavun Tutankamon’dur.
Önemli bir firavun değildi ve genç yaşta ölüme hazırlıksız zamanda sol dizindeki kırıktan enfeksiyon kapıp acılar içinde kıvranarak öldü. Başlangıçta çatlak sanılan kafatasındaki oluşumun bir mumyalama tekniği olduğu, beynin çıkarıldıkta sonra dökülen balmumundan kaynaklandığı anlaşıldı. Tüm bunlar mumyasının Kahire müzesinde, getirilen modern cihazlar ile keşfedildi. Mezarı ilk kez 22 Kasım 1922 arkeolog Howard Carter krallar vadisinde bulmuştu.
19 yaşlarında ölen ve Mısır tarihinin önemsiz firavunu olmasına rağmen mezarındaki muhteşem eserler nedeniyle diğer firavun mezarlarının çok daha görkemli olduğunu düşündürdü.
Dünyada ilk kez tek tanrı fikrini ortaya atan ve Mısır dinini ret eden Akheneton da denilen IV. Amenofis’in Nefertiti dışında başka bir kadından doğma oğlu olduğu; Akheneton/Nefertiti çiftinin kızı Prenses Ankhesenpaten’le evlenmiş olabileceği; Akheneton’un annesi ayrı kardeşi olduğu ayrı tezler bulunmakta. Tutankamon tahta çıktığında artık bırakılan eski Mısır dinine ait tapınaklar terk edilmiş ve bakımsız haldeydi.
Ölümü ile Mısır yönetimi başka bir aile ele geçirdi. Tutankamon 18. sulalenin son firavunudur. 19. sulalenin ilk firavunu olan II. Ramses’in babası I. Seti’nin ilk yaptığı iş eski Mısır dinine dönmek oldu. Ve IV. Amenofis’in tek tanrılı dinine inanmaya devam edenler hor görüldü. Mısır’a Akheneton’un yeni kurduğu şehrin inşaasına gelen Yahudiler’in de bu din çok hoşlarına gitmişti. Onlar da 19. sulale döneminde ikinci sınıf insan olarak geri dönerlerken tek tanrı fikrini olgunlaştırdılar. Tutankamon’un ölmesi Yahudi dininin ortaya çıkışında çok önemlidir. Ve belki de Abraham dedikleri peygamber Akheneton olabilir.


Associated Press ve BBC
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM