Arama

Madde bağımlısı insanların ruhsal ve sosyal yaşamı nasıldır?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 27 Nisan 2015 Gösterim: 40.318 Cevap: 17
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
8 Kasım 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
sebebi ne insanlara
EN İYİ CEVABI BrookLyn verdi
Yazı İçerisinde Sorunuzla İlgili Cevaplar Bulunmaktadır.

Sponsorlu Bağlantılar
Uyuşturucu madde bağımlılığı
İnsanlarda sakinleştirici, keyif veren veya uyarıcı etkileri olan, giderek daha fazla alma isteği doğuran, bırakıldığında yoksunluk belirtileri doğuran kimyasal maddelere ve ilaçlara uyuşturucu madde adı verilir.Zararlı etkileri bilindiği halde uyşturucu maddelere karşı duyulan sürekli alma isteğinin engellenememesine uyuşturucu madde bağımlılığı denir.
Uyuşturucu maddelerin bir kısmı tedavi amacıyla kullanılır.Bir kısmı isesadece keyif verici veya uyarıcıetkileri sebebiyle kullanılmaktadır.Tedevi amacıylakullanılan maddeler de doktor kontrolü dışında sakinleştirtici veya keyif verici etkileri sebebiyle kötü kullanılmakta ve bağımlılığa yol açmaktadır.Uyuşturucu maddeler yıllardır ruhsal duruma olumsuz etkileri olduğu bilinen maddelerdir.Günümüzde en gelişmiş ülkelerden geri kalmış ülkelere kadar çok yaygın olarak uyuşturucu madde kullanılmaktadır.Bazı ülkeler uyuşturucu madde kullanımı ve taşınmasına ağır cezalar uygulamaktadır. Bazı ülkelerde ise bu serbest bırakılmıştır.

A) Uyuşturucu Maddeler Ve Etkileri:
Uyuşturucu olarak kullanılan birçok madde vardır. Bunların kimyasal yapıları birbirinden farklıdır. Kullanıldıklarında merkezi sinir sisteminin farklı bölümlerini etkileyerek değişik belirtilere yol açarlar. Uyuşturucu maddeleri ve özelliklerini aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz.

Afyon, morfin, eroin grubu uyuşturucular:Bu grup uyuşturucular afyon bitkisinden elde edilir. Güçlü ağrı kesici özelikleri vardır. Merkezi sinir sisteminde yatıştırıcı etki yaparlar. Bu maddeler kullanıldığında sakinleşme, neşelenme meydana gelir. Kaygılar ve sıkıntılar kaybolur.Düşünme yeteneği azalır, irade zayıflar.Kişilik bozukluğu,ilgisizlik, ruhsal çöküntü meydana gelir.Kan basıncı düşer, nabız ve solunum sayısı azalır.Göz bebeklerinde küçülme, ağız kuruluğu, bulantı, kusma görülür. Çok kolay bağımlılık yapan maddelerdir. Yoksunluk durumunda burun akıntısı, titreme, terleme, kramplar, panik ve bilinç kaybı meydana gelir.

Esrar:Hint kenevirinden elde edilen bir uyuşturucudur. Merkezi sinir sisteminde yatıştırıcı etki yapar. Özellikleri ve yoksunluk tablosu afyon ve türevlerine benzer. Kullanıldığında rahatlama ve uyuşukluk meydana getirir. Kişi bir rüya alemine dalar, halisinasyon görür. Uzun süre kullanıma bağlı olarak karakter kaybı ve akli durumda bozukluklar meydana getirir.

Barbituratlar ve sakinleştiriciler:Barbituratlar, diazem benzeri sakinleştirici ilaçlar tıpta kullanılan maddelerdir. Bunların doktor kontrolü dışında kullanlması bağımlılığa yol açar. Merkezi sinir sisteminde yatıştırıcı etkisi olan bu maddeler kullanıldıklarında gevşeme, rahatlama ve uykuya eğilim meydana getirirler. Uzun süre kullanıldıklarında karaciğerde kanser, kan dokuda bozukluk meydana gelir.

LSD, Meskalin, PCP:Bu grupta yer alan maddeler hayal gördürücü maddelerdir. Kullanıldıklarında önce neşe, sevinç ve tatlı hayaller görülmesine yol açarlar. Daha sonra endişe, panik, kusma, hafıza kaybı meydana getirirler.Şiddet eğilimine ve ruh hastalıklarına yol açarlar.

Kokain:Koka bitkisi yapraklarından elde edilen bir maddedir. Uyarıcı bir özelliği vardır. Kullanıldığında yalancı bir kuvvet hissi, konuşma isteğinde artma, cinsel uyarı yaratır. Daha sonra ruhsalçöküntü, halisinasyonlar, kalp ve solunum yetmezliği durumlarına yol açarlar.

Amfetaminler:Uyarıcı özelliği olan ilaçlardır. Genellikle doping amacıyla kullanılırlar.Uykusuzluk, aşırı haretlilik ve halisinasyona yol açarlar. Karaciğer hasarına sebep olurlar.

İnsanlar solunum yoluyla çekilen uyuşturucu maddeler, solventerler(çözücüler), yapıştırıcılar gibi maddelere inhalanlar denir.Bu maddeler baş ağrısı, görme bulanıklığı, uyuşukluk meydana getirir. Kısa sürede karaciğer ve böbrek hasarı, bilinç kaybı, kemik iliğinde baskılanma sonucu kansızlık meydana getirirler.
Bu maddelerin etkilerini bir bütün olarak ele alırsak;

FİZİKİ ETKİLERİ
Beyin ve Merkezi Sinir sisteminde : Sigaradan itibaren bütün uyuşturucuların en büyük zararı ve tahribatı beyin ve merkezi sinir sistemi üzerindedir.

Bu sebeple beynin mazrufu olan aklı ve iradeyi işlemez hale getirir. Kişiyi dengeden, normal yaşam ve davranışlardan uzaklaştırırlar.

Beyin ve akıl sağlığının en büyük düşmanı uyuşturuculardır. Bağımlılarda beliren ilk olgu; akıl ve sinir hastalıkları ve arızalarıdır. Delilik, erken bunama, şuur kaybı, uykusuzluk, felçler hezeyan (sayıklama, saçmalama, akıl dışı davranışlar ) hallüsinasyon (vehim, hayal görme, işitme vs. ) lar, zeka ve hafıza kayıpları.En kısa ifade ile: Akıl hastalıkları, zihni ve ruhi karmaşa ve kaoslar.

Sindirim Sisteminde: Bulantı, kusma, karın ağrıları, kabızlık, ishal, mide ve bağırsak spazmları, kanama ve yaraları, gastrit, ülser vs.
Karaciğer ve Böbreklerde: Bu zehirlerin organizmadan atılmasında en ağır görev bu organlara düşmekte olup, karaciğer ve böbreklerde büyük arıza ve tıkanmalara, karaciğerde yetersizlik, yağlanma,sertleşme (siroz)...
Böbreklerde büyük tahribat, albümin, kan ve idrar çoğalması, tıkanmalar,ağır böbrek hastalıkları.
Gözlerde: Işık ve mesafede uyumsuzluk, şaşılık gece körlüğü, göz bebeği büyümesi, küçülmesi, göz adele felci bilinen sonuçlar ve tezahürlerdir.
Solunum Sisteminde: nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi, bu yolla kalp sıkışmaları, solunum felçleri ve ölümler bilinen olaylardır.
Kan organlarında: Kan,insan hayatının en önemli organı olup, uyuşturuculardan büyük zararlar görür. Kansızlık,kan zehirlenmeleri, kan hücrelerinde şekil ve miktar değişiklikleri, kanın korkulu arızası olan pıhtılaşma ve kangrenler başlıca arızalardır.
Zehirlenme: Uyuşturucuların başta gelen olumsuzluğu zehirlenmeler ve bu yolla gelen ölümlerdir. İlk defa olursa HAD, tekerrür ederse "Müzmin Zehirlenme" adını alır.

SOSYAL ve MADDİ ETKİLERİ
Sosyal bir varlık olan insanın çevresi ile uyum içinde olması, akıl ve zihin sağlığı ile mümkündür.
Bu sebeple akli ve zihni hayatın en büyük düşmanı olan uyuşturucular, insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa götürmekle onu aileden, toplumdan ve çevresinden kopararak, yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz, hipisel (hayvani) bir hayata mahkum eder. Bağımlıyı yaşayan bir ölü haline getirir. (Hip Kültür)
Bu sebeple, uyuşturucuların, bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine, ferdi ne toplumsal ahlaka (namus,iffet, şeref, haysiyet v.s.) verdiği zararlar ifadelere sığdırılamaz.
İntiharların, cinayetlerin, her türlü fuhşiyat, gasp ve anarşinin temelinde uyuşturucu vardır.
İç ve dış düşmanların en tahripkar silahı uyuşturucu ve uyuşturucu salgınlarının itici gücü olan uyuşturucu kültürü (hip kültür) dür. Cemiyetleri inkıraza götüren her türlü maddi ve manevi tahribatın temeldeki sebebidir. Bunlar, ayrıca
AİDS, frengi, verem, kanser, kangren ve benzeri bir çok ölümcül hastalığın yayılmasında da en büyük fail uyuşturucular ve bağımlılarıdır.

B) Uyuşturucu Madde Bağımlılığı: Uyuşturucu maddeler fiziksel ve psikolojik bağımlılık meydana getirirler.
Psikolojik bağımlılık:Keyif verici maddeyi belirli aralıklarla alma isteği duyulmasına denir.Kişi maddenin yokluğuna bağlı huzursuzluk duyar.
Fiziksel bağımlılık:Merkezi sinir sistemi hücrelerinin normal görevlerini yapabilmeleri için alışılan maddeye sürekli ihtiyaç duyulmasına denir.Alışılan maddenin alınmaması halinde vücutta ortaya çıkan belirtilere yoksunluk belirtisi adı verilir.Fiziksel bağımlılıkta yoksunluk belirtileri ölüme yol açacak kadar şiddetli olabilir.

Maddenin kullanımıyla duyulan keyif ve mutluluk kişilerde tekrar kullanma isteği doğurmaktadır. Oluşan yalancı hayal dünyasına kavuşmak isteyen kişilerde psikolojik bağımlılık meydana gelmektedir.Uyuşturucu maddeler merkezi sinir sistemindeki reseptör(alıcı) hücreler tarafından alınarak etkilerini gösterirler. Bu reseptörler kısa sürede uyuşturucuya alışır ve normal görevlerini yerine getirebilmek için uyuşturucuya ihtiyaç duyarlar. Böylece fiziksel bağımlılık meydana gelir.Fiziksel bağımlılıkta yoksunluk durumu çok ağırdır.Yoksunlukta psikolojik belirtilerin yanında merkezi sinir sistemine ait belirtiler görülür. Maddenin bulunamaması durumunda bulantı, çarpıntı, baş ağrısı, panik, sıkıntı, terleme, saldırganlık, unutganlık, ishal, kişilik bozuklukları, baygınlık, koma ve ölüm görülebilir.Uyuşturucu maddeler, merkezi sinir sistemindeki reseptörleri etkilediği için bir kez dahi kullanmak bağımlılığa yol açabilir.Bu yüzden merak amcıylakullanmaktan dahi kaçınmalıyız.

1.Sebepleri
Uyuşturucu madde bağımlılığının sebeplerini üç grupta toplayabiliriz.
Uyuşturucu maddenin yapısal özellikleri:Uyuşturucu maddelerin kimyasal yapıları gereği merkezi sinir sisteminin reseptör hücrelerine bağlanarak etki gösterirler ve bağımlılık yaratırlar. Bu nedenle tedavi amacıyla verilen uyuşturucu nitelikteki ilaçların aşırı ve yanlış kullanılmasıyla da bağımlılık oluşmaktadır. Hekim önerisi ve kontrölü dışında keyif almak veya sakinleşmek amacıyla uyuşturucu özelliğindeki ilaçların kullanılmasına kötüye kullanma adı verilir.Ağrı kesiciler dahil bir çok ilaç hekim önerisi dışında kullanılmakta, bu durum direnç arttırımına(tolerans) ve bağımlılığa yol açmaktadır.Örneğin; kaza veya ameliyat sonucu kullanılan kuvvetli ağrı kesiciler kolaylıkla bağımlılık oluşturabilmektedir.

Kişisel özellikler:Uyuşturucu madde bağımlılığı özellikle gençler arasında hızla yayılmaktadır. Ergenlik dönemi problemleri arasında bocalayan gençler sorunlarının çözümünü uyuşturucularda aramaktadır.Grup arkadaşlarının baskısı, onlara uyum sağlama isteği, merak ve macera tutkusu, yasaklara karşı gelme isteği, sorumluluktan kaçma, başarısızlık ve güvensizlik gibi duygulardan kurtulma gibi nedenlerle kişiler uyuşturucu maddeleri denemektedir."Nasıl olsa ben alışmam, bir defa denemekten ne çıkar, istediğim zaman bırakırım" gibi düşüncelerle kişiler uyuşturucu bağımlısı haline gelirler.

Çevresel faktörler:Uyuşturucu madde bağımlılığında sosyal çevrenin önemli rolü vardır. Aile içindeki huzursuzluklar, aşırı kısıtlayıcı ve baskıcı tutumlar veya aşırı serbest davranılması, ailede uyşturu kullanan bireyler olması gibi sebepler kişileri uyşturucuya itebilir. Arkadaş gruplarının baskısı veya özendirmesi uyuşturucuya başlamakta etkendir. Özellikle ergenlik döneminde grupların etkisi fazladır. Uyuşturucu satıcılarının hedef kitlesi gençlerdir. Lise ve üniversite gençleri arasında uyuşturucu madde kullanımı yaygınlaştırarak büyük paralar kazanmaktadırlar. Bazı ülkelerde uyuşturucu kullanımına hoşgörüyle bakılmakta ve suç sayılmamaktadır. Bu durum bağımlılığın yayılmasına yol açmaktadır. Ülkemizde uyuşturucu maddelerin üretimi, ithali, alımı, satımı, bulundurulması, alımına yardımcı olunması ve sahte reçeteyle alınması şuçtur ve ağır cezalar uygulanmaktadır. Güçlü ağrı kesiciler ve sakinleştirici ilaçlar da özel reçetelerle satılmakta Saklık Bakanlığı tarafından sıkı şekilde denetlenmektedir.

2.Sonuçları:
Uyuşturucu madde bağımlılığı üç dönemde incelenebilir.
Alışma dönemi : Uyuşturucu maddeyle ilk tanışma dönemidir. Bu dönemde yalancı bir dünyaya dalarak keyif alma duygusu ön plana çıkar. Kişi kararsızdır, uyuşturucuya başlamamak için direnir. İstediği zaman uyuşturucuyu bırakacağını düşünür. Vücutta kalıcı bir fiziksel hasar yoktur.Gerekli tıbbi yardım yapılırsa kolaylıkla uyuşturucuyu bırakabilir.Kişilerde yersiz davranışlar, aşırı neşe ve durgunluk, dalgınlık, unutkanlık arkadaşlardan ayrılarak yeni gruplara katılma gibi değişiklikler uyuşturucu kullanmaya başladığının belirtileridir.

Doyma dönemi:Bu dönemde kişi yaşantısını devam ettirebilmek içinuyuşturucu maddeyi kullanmak zorundadır.Artık keyif alma ihtiyacı yoktur.Maddenin yoksunluğunda büyük sıkıntı ve problemler
doğmaktadır.Görme bulanıklığı, göz bebeklerinde küçülme, ağız kuruluğu, ellerde titreme, nabız ve solunum sayısında azalma,tansiyon düşüklüğü, kabızlık, hafızada zayuflama, ruhsal durgunluk, dikkatsizlik, irade ve kişilik kaybı, hallüsinasyonlar vardır. Karaciğer, kalp, solunum ve sindirim sisteminde hasarlar ortaya çıkmaktadır.Bağımlının gittikçe daha fazla miktarda maddeye ihtiyacı olmaktadır. Bu dönemdeki bağımlıyı kurtarmak için ciddi bir tedavi gereklidir.

Düşkünlük dönemi:Bu dönemde organlarda ağır hasarlar ve ruhsal çöküntü görülür. Kalp ve solunum problemleri, karaciğer hastalıkları ortaya çıkar. Aşrı zayıflama, kusma, kalp ve solunum yetmezliği görülür. Bağımlının hastalıklara karşı direnci azalır. Zatürre hepatit(sarılık) AIDS gibi hastalıklar meydana gelir. Beyin hasarı, kişilik kaybı, ağır ruhsal problemler ortaya çıkar.Kişi kendine bakamaz ve yardıma muhtaç hale gelir. Madde bulabilmek için her yolu dener, hatta suç işleyebilir. Yaşantısını devam ettirebilmek için aldığı uyuşturucu miktarını arttırmak zorundadır. Uyuşturucu kullanımında aşırı doz alımına bağlı olarak zehirlenme ve ölüm olayı görülebilir.Aşırı doz alındığında başlangıçta husursuzluk,sesli ve ışıklı uyarıcılara karşı aşırı tepki görülür. Hallüsinasyonlar, terleme, bulantı ve kas krampları meydana gelir. İdrar ve dışkı kontrölü kaybolur. Solunum düzensizleşir.Kalp atımı ve kan basıncı düşer. Titremelerle baygınlık, koma ve ölüm meydana gelir.
Uyuşturucu bağımlılığı erken dönemde yakalanıp tedavi edilemez ise kişiyi ölüme sürükleyen bir alışkanlıktır.

C) Uyuşturucu Bağımlılığının Tedavisi
Uyuşturucu bağımlılığının tedavisinde önemli iki nokta vardır:
Bağımlılının kendisinin tedavi olmaya ve bağımlılıktan kurtulmaya istekli olması.
Bağımlılığın erken teşhis edilerek tedaviya başlanması.
Uyuşturucu madde bağımlısı istekli ise tedavi şansı son derece yükselmektedir.Aksi halde zorlamayla kişileri bağımlılıktan kurtarmak mümkün değildir. Bağımlının kalıcı organ hasarları, ağır ruhsal problemler oluşmadan teşhis edilmesi tedaviyi kolaylaştırmaktadır.Erken teşhis edilemeyen vakalarda tedavi uzamakta ve iyileşme süreci gecikmektedir.
Uyuşturucu madde bağımlılığının tedavisi:Uyuşturucu madde bağımlılığının tedavisi, tedavi ve rehabilitasyon olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilir.
Tedavi aşmasında kişi bağımlı olduğu maddeden uzaklaştırılarak yoksunluk belirtileri ile savaşılır.Vücut organlarında meydana gelmiş hasarlar tedavi edilir. Bu safhada bağımlı hastanede gözlem altında tutulmalıdır.Yoksunluğa bağlı geçirdiği krizler son derece tehlikeli olabilir.Bu yüzden ölüme ve intihar girişimlerine sık rastlanır.Vücuttan toksit madde uzaklaştırılıp yoksunluk belirtileri kaybolduktan sonra ikinci aşamaya geçilir.
Rehabilitasyon aşamasında kişilerin ruhsal problemleri çözümlenmeye çalışılır. Tekrar iş gücü kazandırılarak çalışabilecek ve topluma yararlı olacak hale getirilir.Sağlığa zararlı bu alışkanlıklar yerine olumlu hobiler kazanması sağlanır. Kötü arkadaş çevresinden uzaklaşmasına ve kendine destek olacak kişilerle bir arada olmasına çalışılır.Sağlığa zararlı alışkanlıkların tedavisi için hastanelerin psikiyatri bölümlerine veya bu konularla özel olarak ilgilenen gönüllü kuruluşlara baş vurmak gerekir.
Sağlığa zararlı alışkanlıklardan korunmak, bu zararlı alışkanlıkların tedavisinden çok daha kolaydır. Bu alışkanlıklardan korunmak için alınması gereken önlemler ve aileye, devlete, medyaya düşen görevler;

1. Aileye Düşen Görevler
Uyuşturuculardan korunmada en büyük vazife aileye düşmektedir. Aile toplumun temel çekirdeğidir. En başta anne ve baba, çocuklara örnek olmalıdır. Çocuklar, her türlü sıkıntılarını ve problemlerini öncelikle anne ve babalarına açabilmelidirler. Problemlerin ilk defa aile büyüklerince değerlendirilmeleri şarttır.
Bu konuda gençlerimizin dikkat edecekleri noktalara gelince;
• Gerek sevgiyi ve mutluluğu muhakkak ki kendi yuvalarında aramalıdırlar.
• Kötü arkadaş guruplarından uzak durmaları gerekir. Böyle kişiler davranışlarından, hareket ve sözlerinden anlaşılır.
• Boş zamanları en iyi şekilde (okumak, kültürel ve diğer faydalı faaliyetlerde bulunmak gibi meşguliyetlerle) değerlendirmelidirler.
• Yine gençlik dönemi ; halk arasında söylendiği şekliyle "delikanlılık" devresidir. Bu yaşlarda kişilik icabı, gelecek için her an problem oluşturabilecek hareketlere girilebilir, kararlarda isteksizlik olabilir. Gençler bu hususu daima göz önünde tutmalı büyüklerin uyarılarını dikkate almalıdırlar.
Son olarak gençlerimizi uyuşturucunun içine çeken alt kültürden bahsetmek istiyorum. İçki uyuşturucu, kumar, şans oyunları, sapıklıklar, fuhuş evden kaçma gibi faaliyetlerin tümünü besleyen, ortaya çıkaran ortama "Uyuşturucu Kültürü" adını veriyoruz. Zararlı alışkanlıkların temelinde bu vardır ve bunu önlemek uyuşturucu kültürüyle mücadeleye bağlıdır.
Bu kültürün filizlendiği birahane, pub, diskotek, kahvehane, kumarhane, meyhane ve benzeri yerlerden uzak durmalıdır.
Bira ve "alkolsüz" denilen bira, alkolizm ve uyuşturucu batağının başlangıç basamağıdır.
Yine milli manevi değerlerimiz, yüzyıllardan beri nesilden nesile intikal eden geleneklerimiz uyuşturucu kültürünün panzehiridir. Bu değerlere sarılmak zorundayız.

Alıntı: Doç. Dr. Safa Saygılı (Psikiyatris)

BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
8 Kasım 2008       Mesaj #2
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Yazı İçerisinde Sorunuzla İlgili Cevaplar Bulunmaktadır.

Sponsorlu Bağlantılar
Uyuşturucu madde bağımlılığı
İnsanlarda sakinleştirici, keyif veren veya uyarıcı etkileri olan, giderek daha fazla alma isteği doğuran, bırakıldığında yoksunluk belirtileri doğuran kimyasal maddelere ve ilaçlara uyuşturucu madde adı verilir.Zararlı etkileri bilindiği halde uyşturucu maddelere karşı duyulan sürekli alma isteğinin engellenememesine uyuşturucu madde bağımlılığı denir.
Uyuşturucu maddelerin bir kısmı tedavi amacıyla kullanılır.Bir kısmı isesadece keyif verici veya uyarıcıetkileri sebebiyle kullanılmaktadır.Tedevi amacıylakullanılan maddeler de doktor kontrolü dışında sakinleştirtici veya keyif verici etkileri sebebiyle kötü kullanılmakta ve bağımlılığa yol açmaktadır.Uyuşturucu maddeler yıllardır ruhsal duruma olumsuz etkileri olduğu bilinen maddelerdir.Günümüzde en gelişmiş ülkelerden geri kalmış ülkelere kadar çok yaygın olarak uyuşturucu madde kullanılmaktadır.Bazı ülkeler uyuşturucu madde kullanımı ve taşınmasına ağır cezalar uygulamaktadır. Bazı ülkelerde ise bu serbest bırakılmıştır.

A) Uyuşturucu Maddeler Ve Etkileri:
Uyuşturucu olarak kullanılan birçok madde vardır. Bunların kimyasal yapıları birbirinden farklıdır. Kullanıldıklarında merkezi sinir sisteminin farklı bölümlerini etkileyerek değişik belirtilere yol açarlar. Uyuşturucu maddeleri ve özelliklerini aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz.

Afyon, morfin, eroin grubu uyuşturucular:Bu grup uyuşturucular afyon bitkisinden elde edilir. Güçlü ağrı kesici özelikleri vardır. Merkezi sinir sisteminde yatıştırıcı etki yaparlar. Bu maddeler kullanıldığında sakinleşme, neşelenme meydana gelir. Kaygılar ve sıkıntılar kaybolur.Düşünme yeteneği azalır, irade zayıflar.Kişilik bozukluğu,ilgisizlik, ruhsal çöküntü meydana gelir.Kan basıncı düşer, nabız ve solunum sayısı azalır.Göz bebeklerinde küçülme, ağız kuruluğu, bulantı, kusma görülür. Çok kolay bağımlılık yapan maddelerdir. Yoksunluk durumunda burun akıntısı, titreme, terleme, kramplar, panik ve bilinç kaybı meydana gelir.

Esrar:Hint kenevirinden elde edilen bir uyuşturucudur. Merkezi sinir sisteminde yatıştırıcı etki yapar. Özellikleri ve yoksunluk tablosu afyon ve türevlerine benzer. Kullanıldığında rahatlama ve uyuşukluk meydana getirir. Kişi bir rüya alemine dalar, halisinasyon görür. Uzun süre kullanıma bağlı olarak karakter kaybı ve akli durumda bozukluklar meydana getirir.

Barbituratlar ve sakinleştiriciler:Barbituratlar, diazem benzeri sakinleştirici ilaçlar tıpta kullanılan maddelerdir. Bunların doktor kontrolü dışında kullanlması bağımlılığa yol açar. Merkezi sinir sisteminde yatıştırıcı etkisi olan bu maddeler kullanıldıklarında gevşeme, rahatlama ve uykuya eğilim meydana getirirler. Uzun süre kullanıldıklarında karaciğerde kanser, kan dokuda bozukluk meydana gelir.

LSD, Meskalin, PCP:Bu grupta yer alan maddeler hayal gördürücü maddelerdir. Kullanıldıklarında önce neşe, sevinç ve tatlı hayaller görülmesine yol açarlar. Daha sonra endişe, panik, kusma, hafıza kaybı meydana getirirler.Şiddet eğilimine ve ruh hastalıklarına yol açarlar.

Kokain:Koka bitkisi yapraklarından elde edilen bir maddedir. Uyarıcı bir özelliği vardır. Kullanıldığında yalancı bir kuvvet hissi, konuşma isteğinde artma, cinsel uyarı yaratır. Daha sonra ruhsalçöküntü, halisinasyonlar, kalp ve solunum yetmezliği durumlarına yol açarlar.

Amfetaminler:Uyarıcı özelliği olan ilaçlardır. Genellikle doping amacıyla kullanılırlar.Uykusuzluk, aşırı haretlilik ve halisinasyona yol açarlar. Karaciğer hasarına sebep olurlar.

İnsanlar solunum yoluyla çekilen uyuşturucu maddeler, solventerler(çözücüler), yapıştırıcılar gibi maddelere inhalanlar denir.Bu maddeler baş ağrısı, görme bulanıklığı, uyuşukluk meydana getirir. Kısa sürede karaciğer ve böbrek hasarı, bilinç kaybı, kemik iliğinde baskılanma sonucu kansızlık meydana getirirler.
Bu maddelerin etkilerini bir bütün olarak ele alırsak;

FİZİKİ ETKİLERİ
Beyin ve Merkezi Sinir sisteminde : Sigaradan itibaren bütün uyuşturucuların en büyük zararı ve tahribatı beyin ve merkezi sinir sistemi üzerindedir.

Bu sebeple beynin mazrufu olan aklı ve iradeyi işlemez hale getirir. Kişiyi dengeden, normal yaşam ve davranışlardan uzaklaştırırlar.

Beyin ve akıl sağlığının en büyük düşmanı uyuşturuculardır. Bağımlılarda beliren ilk olgu; akıl ve sinir hastalıkları ve arızalarıdır. Delilik, erken bunama, şuur kaybı, uykusuzluk, felçler hezeyan (sayıklama, saçmalama, akıl dışı davranışlar ) hallüsinasyon (vehim, hayal görme, işitme vs. ) lar, zeka ve hafıza kayıpları.En kısa ifade ile: Akıl hastalıkları, zihni ve ruhi karmaşa ve kaoslar.

Sindirim Sisteminde: Bulantı, kusma, karın ağrıları, kabızlık, ishal, mide ve bağırsak spazmları, kanama ve yaraları, gastrit, ülser vs.
Karaciğer ve Böbreklerde: Bu zehirlerin organizmadan atılmasında en ağır görev bu organlara düşmekte olup, karaciğer ve böbreklerde büyük arıza ve tıkanmalara, karaciğerde yetersizlik, yağlanma,sertleşme (siroz)...
Böbreklerde büyük tahribat, albümin, kan ve idrar çoğalması, tıkanmalar,ağır böbrek hastalıkları.
Gözlerde: Işık ve mesafede uyumsuzluk, şaşılık gece körlüğü, göz bebeği büyümesi, küçülmesi, göz adele felci bilinen sonuçlar ve tezahürlerdir.
Solunum Sisteminde: nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi, bu yolla kalp sıkışmaları, solunum felçleri ve ölümler bilinen olaylardır.
Kan organlarında: Kan,insan hayatının en önemli organı olup, uyuşturuculardan büyük zararlar görür. Kansızlık,kan zehirlenmeleri, kan hücrelerinde şekil ve miktar değişiklikleri, kanın korkulu arızası olan pıhtılaşma ve kangrenler başlıca arızalardır.
Zehirlenme: Uyuşturucuların başta gelen olumsuzluğu zehirlenmeler ve bu yolla gelen ölümlerdir. İlk defa olursa HAD, tekerrür ederse "Müzmin Zehirlenme" adını alır.

SOSYAL ve MADDİ ETKİLERİ
Sosyal bir varlık olan insanın çevresi ile uyum içinde olması, akıl ve zihin sağlığı ile mümkündür.
Bu sebeple akli ve zihni hayatın en büyük düşmanı olan uyuşturucular, insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa götürmekle onu aileden, toplumdan ve çevresinden kopararak, yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz, hipisel (hayvani) bir hayata mahkum eder. Bağımlıyı yaşayan bir ölü haline getirir. (Hip Kültür)
Bu sebeple, uyuşturucuların, bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine, ferdi ne toplumsal ahlaka (namus,iffet, şeref, haysiyet v.s.) verdiği zararlar ifadelere sığdırılamaz.
İntiharların, cinayetlerin, her türlü fuhşiyat, gasp ve anarşinin temelinde uyuşturucu vardır.
İç ve dış düşmanların en tahripkar silahı uyuşturucu ve uyuşturucu salgınlarının itici gücü olan uyuşturucu kültürü (hip kültür) dür. Cemiyetleri inkıraza götüren her türlü maddi ve manevi tahribatın temeldeki sebebidir. Bunlar, ayrıca
AİDS, frengi, verem, kanser, kangren ve benzeri bir çok ölümcül hastalığın yayılmasında da en büyük fail uyuşturucular ve bağımlılarıdır.

B) Uyuşturucu Madde Bağımlılığı: Uyuşturucu maddeler fiziksel ve psikolojik bağımlılık meydana getirirler.
Psikolojik bağımlılık:Keyif verici maddeyi belirli aralıklarla alma isteği duyulmasına denir.Kişi maddenin yokluğuna bağlı huzursuzluk duyar.
Fiziksel bağımlılık:Merkezi sinir sistemi hücrelerinin normal görevlerini yapabilmeleri için alışılan maddeye sürekli ihtiyaç duyulmasına denir.Alışılan maddenin alınmaması halinde vücutta ortaya çıkan belirtilere yoksunluk belirtisi adı verilir.Fiziksel bağımlılıkta yoksunluk belirtileri ölüme yol açacak kadar şiddetli olabilir.

Maddenin kullanımıyla duyulan keyif ve mutluluk kişilerde tekrar kullanma isteği doğurmaktadır. Oluşan yalancı hayal dünyasına kavuşmak isteyen kişilerde psikolojik bağımlılık meydana gelmektedir.Uyuşturucu maddeler merkezi sinir sistemindeki reseptör(alıcı) hücreler tarafından alınarak etkilerini gösterirler. Bu reseptörler kısa sürede uyuşturucuya alışır ve normal görevlerini yerine getirebilmek için uyuşturucuya ihtiyaç duyarlar. Böylece fiziksel bağımlılık meydana gelir.Fiziksel bağımlılıkta yoksunluk durumu çok ağırdır.Yoksunlukta psikolojik belirtilerin yanında merkezi sinir sistemine ait belirtiler görülür. Maddenin bulunamaması durumunda bulantı, çarpıntı, baş ağrısı, panik, sıkıntı, terleme, saldırganlık, unutganlık, ishal, kişilik bozuklukları, baygınlık, koma ve ölüm görülebilir.Uyuşturucu maddeler, merkezi sinir sistemindeki reseptörleri etkilediği için bir kez dahi kullanmak bağımlılığa yol açabilir.Bu yüzden merak amcıylakullanmaktan dahi kaçınmalıyız.

1.Sebepleri
Uyuşturucu madde bağımlılığının sebeplerini üç grupta toplayabiliriz.
Uyuşturucu maddenin yapısal özellikleri:Uyuşturucu maddelerin kimyasal yapıları gereği merkezi sinir sisteminin reseptör hücrelerine bağlanarak etki gösterirler ve bağımlılık yaratırlar. Bu nedenle tedavi amacıyla verilen uyuşturucu nitelikteki ilaçların aşırı ve yanlış kullanılmasıyla da bağımlılık oluşmaktadır. Hekim önerisi ve kontrölü dışında keyif almak veya sakinleşmek amacıyla uyuşturucu özelliğindeki ilaçların kullanılmasına kötüye kullanma adı verilir.Ağrı kesiciler dahil bir çok ilaç hekim önerisi dışında kullanılmakta, bu durum direnç arttırımına(tolerans) ve bağımlılığa yol açmaktadır.Örneğin; kaza veya ameliyat sonucu kullanılan kuvvetli ağrı kesiciler kolaylıkla bağımlılık oluşturabilmektedir.

Kişisel özellikler:Uyuşturucu madde bağımlılığı özellikle gençler arasında hızla yayılmaktadır. Ergenlik dönemi problemleri arasında bocalayan gençler sorunlarının çözümünü uyuşturucularda aramaktadır.Grup arkadaşlarının baskısı, onlara uyum sağlama isteği, merak ve macera tutkusu, yasaklara karşı gelme isteği, sorumluluktan kaçma, başarısızlık ve güvensizlik gibi duygulardan kurtulma gibi nedenlerle kişiler uyuşturucu maddeleri denemektedir."Nasıl olsa ben alışmam, bir defa denemekten ne çıkar, istediğim zaman bırakırım" gibi düşüncelerle kişiler uyuşturucu bağımlısı haline gelirler.

Çevresel faktörler:Uyuşturucu madde bağımlılığında sosyal çevrenin önemli rolü vardır. Aile içindeki huzursuzluklar, aşırı kısıtlayıcı ve baskıcı tutumlar veya aşırı serbest davranılması, ailede uyşturu kullanan bireyler olması gibi sebepler kişileri uyşturucuya itebilir. Arkadaş gruplarının baskısı veya özendirmesi uyuşturucuya başlamakta etkendir. Özellikle ergenlik döneminde grupların etkisi fazladır. Uyuşturucu satıcılarının hedef kitlesi gençlerdir. Lise ve üniversite gençleri arasında uyuşturucu madde kullanımı yaygınlaştırarak büyük paralar kazanmaktadırlar. Bazı ülkelerde uyuşturucu kullanımına hoşgörüyle bakılmakta ve suç sayılmamaktadır. Bu durum bağımlılığın yayılmasına yol açmaktadır. Ülkemizde uyuşturucu maddelerin üretimi, ithali, alımı, satımı, bulundurulması, alımına yardımcı olunması ve sahte reçeteyle alınması şuçtur ve ağır cezalar uygulanmaktadır. Güçlü ağrı kesiciler ve sakinleştirici ilaçlar da özel reçetelerle satılmakta Saklık Bakanlığı tarafından sıkı şekilde denetlenmektedir.

2.Sonuçları:
Uyuşturucu madde bağımlılığı üç dönemde incelenebilir.
Alışma dönemi : Uyuşturucu maddeyle ilk tanışma dönemidir. Bu dönemde yalancı bir dünyaya dalarak keyif alma duygusu ön plana çıkar. Kişi kararsızdır, uyuşturucuya başlamamak için direnir. İstediği zaman uyuşturucuyu bırakacağını düşünür. Vücutta kalıcı bir fiziksel hasar yoktur.Gerekli tıbbi yardım yapılırsa kolaylıkla uyuşturucuyu bırakabilir.Kişilerde yersiz davranışlar, aşırı neşe ve durgunluk, dalgınlık, unutkanlık arkadaşlardan ayrılarak yeni gruplara katılma gibi değişiklikler uyuşturucu kullanmaya başladığının belirtileridir.

Doyma dönemi:Bu dönemde kişi yaşantısını devam ettirebilmek içinuyuşturucu maddeyi kullanmak zorundadır.Artık keyif alma ihtiyacı yoktur.Maddenin yoksunluğunda büyük sıkıntı ve problemler
doğmaktadır.Görme bulanıklığı, göz bebeklerinde küçülme, ağız kuruluğu, ellerde titreme, nabız ve solunum sayısında azalma,tansiyon düşüklüğü, kabızlık, hafızada zayuflama, ruhsal durgunluk, dikkatsizlik, irade ve kişilik kaybı, hallüsinasyonlar vardır. Karaciğer, kalp, solunum ve sindirim sisteminde hasarlar ortaya çıkmaktadır.Bağımlının gittikçe daha fazla miktarda maddeye ihtiyacı olmaktadır. Bu dönemdeki bağımlıyı kurtarmak için ciddi bir tedavi gereklidir.

Düşkünlük dönemi:Bu dönemde organlarda ağır hasarlar ve ruhsal çöküntü görülür. Kalp ve solunum problemleri, karaciğer hastalıkları ortaya çıkar. Aşrı zayıflama, kusma, kalp ve solunum yetmezliği görülür. Bağımlının hastalıklara karşı direnci azalır. Zatürre hepatit(sarılık) AIDS gibi hastalıklar meydana gelir. Beyin hasarı, kişilik kaybı, ağır ruhsal problemler ortaya çıkar.Kişi kendine bakamaz ve yardıma muhtaç hale gelir. Madde bulabilmek için her yolu dener, hatta suç işleyebilir. Yaşantısını devam ettirebilmek için aldığı uyuşturucu miktarını arttırmak zorundadır. Uyuşturucu kullanımında aşırı doz alımına bağlı olarak zehirlenme ve ölüm olayı görülebilir.Aşırı doz alındığında başlangıçta husursuzluk,sesli ve ışıklı uyarıcılara karşı aşırı tepki görülür. Hallüsinasyonlar, terleme, bulantı ve kas krampları meydana gelir. İdrar ve dışkı kontrölü kaybolur. Solunum düzensizleşir.Kalp atımı ve kan basıncı düşer. Titremelerle baygınlık, koma ve ölüm meydana gelir.
Uyuşturucu bağımlılığı erken dönemde yakalanıp tedavi edilemez ise kişiyi ölüme sürükleyen bir alışkanlıktır.

C) Uyuşturucu Bağımlılığının Tedavisi
Uyuşturucu bağımlılığının tedavisinde önemli iki nokta vardır:
Bağımlılının kendisinin tedavi olmaya ve bağımlılıktan kurtulmaya istekli olması.
Bağımlılığın erken teşhis edilerek tedaviya başlanması.
Uyuşturucu madde bağımlısı istekli ise tedavi şansı son derece yükselmektedir.Aksi halde zorlamayla kişileri bağımlılıktan kurtarmak mümkün değildir. Bağımlının kalıcı organ hasarları, ağır ruhsal problemler oluşmadan teşhis edilmesi tedaviyi kolaylaştırmaktadır.Erken teşhis edilemeyen vakalarda tedavi uzamakta ve iyileşme süreci gecikmektedir.
Uyuşturucu madde bağımlılığının tedavisi:Uyuşturucu madde bağımlılığının tedavisi, tedavi ve rehabilitasyon olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilir.
Tedavi aşmasında kişi bağımlı olduğu maddeden uzaklaştırılarak yoksunluk belirtileri ile savaşılır.Vücut organlarında meydana gelmiş hasarlar tedavi edilir. Bu safhada bağımlı hastanede gözlem altında tutulmalıdır.Yoksunluğa bağlı geçirdiği krizler son derece tehlikeli olabilir.Bu yüzden ölüme ve intihar girişimlerine sık rastlanır.Vücuttan toksit madde uzaklaştırılıp yoksunluk belirtileri kaybolduktan sonra ikinci aşamaya geçilir.
Rehabilitasyon aşamasında kişilerin ruhsal problemleri çözümlenmeye çalışılır. Tekrar iş gücü kazandırılarak çalışabilecek ve topluma yararlı olacak hale getirilir.Sağlığa zararlı bu alışkanlıklar yerine olumlu hobiler kazanması sağlanır. Kötü arkadaş çevresinden uzaklaşmasına ve kendine destek olacak kişilerle bir arada olmasına çalışılır.Sağlığa zararlı alışkanlıkların tedavisi için hastanelerin psikiyatri bölümlerine veya bu konularla özel olarak ilgilenen gönüllü kuruluşlara baş vurmak gerekir.
Sağlığa zararlı alışkanlıklardan korunmak, bu zararlı alışkanlıkların tedavisinden çok daha kolaydır. Bu alışkanlıklardan korunmak için alınması gereken önlemler ve aileye, devlete, medyaya düşen görevler;

1. Aileye Düşen Görevler
Uyuşturuculardan korunmada en büyük vazife aileye düşmektedir. Aile toplumun temel çekirdeğidir. En başta anne ve baba, çocuklara örnek olmalıdır. Çocuklar, her türlü sıkıntılarını ve problemlerini öncelikle anne ve babalarına açabilmelidirler. Problemlerin ilk defa aile büyüklerince değerlendirilmeleri şarttır.
Bu konuda gençlerimizin dikkat edecekleri noktalara gelince;
• Gerek sevgiyi ve mutluluğu muhakkak ki kendi yuvalarında aramalıdırlar.
• Kötü arkadaş guruplarından uzak durmaları gerekir. Böyle kişiler davranışlarından, hareket ve sözlerinden anlaşılır.
• Boş zamanları en iyi şekilde (okumak, kültürel ve diğer faydalı faaliyetlerde bulunmak gibi meşguliyetlerle) değerlendirmelidirler.
• Yine gençlik dönemi ; halk arasında söylendiği şekliyle "delikanlılık" devresidir. Bu yaşlarda kişilik icabı, gelecek için her an problem oluşturabilecek hareketlere girilebilir, kararlarda isteksizlik olabilir. Gençler bu hususu daima göz önünde tutmalı büyüklerin uyarılarını dikkate almalıdırlar.
Son olarak gençlerimizi uyuşturucunun içine çeken alt kültürden bahsetmek istiyorum. İçki uyuşturucu, kumar, şans oyunları, sapıklıklar, fuhuş evden kaçma gibi faaliyetlerin tümünü besleyen, ortaya çıkaran ortama "Uyuşturucu Kültürü" adını veriyoruz. Zararlı alışkanlıkların temelinde bu vardır ve bunu önlemek uyuşturucu kültürüyle mücadeleye bağlıdır.
Bu kültürün filizlendiği birahane, pub, diskotek, kahvehane, kumarhane, meyhane ve benzeri yerlerden uzak durmalıdır.
Bira ve "alkolsüz" denilen bira, alkolizm ve uyuşturucu batağının başlangıç basamağıdır.
Yine milli manevi değerlerimiz, yüzyıllardan beri nesilden nesile intikal eden geleneklerimiz uyuşturucu kültürünün panzehiridir. Bu değerlere sarılmak zorundayız.

Alıntı: Doç. Dr. Safa Saygılı (Psikiyatris)

Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
27 Kasım 2008       Mesaj #3
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Bağımlılığa sebep olan maddelerin bireyin ruhsal ve sosyal yaşamı üzerindeki etkileri nelerdir??
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
27 Kasım 2008       Mesaj #4
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye''de ve dünyada hızla alkol ve uyuşturucu madde alım oranları artmakta maddeye başlama yaşları ise tüyler ürpertici bir şekilde gittikçe düşmektedir. Kişinin bedensel ruhsal ve sosyal hayatını yok eden insanı insan olmaktan çıkaran uyuşturucu maddelerle mücadele etmek geleceğimiz olan çocuklarımızı bu maddelerden korumak ancak iyi bir koruyucu halk sağlığı yaklaşımıyla olabilecektir. Ancak koruyamadığımız ve bir şekilde maddeyle karşılaşmış kişilerin maddeden kurtarılması için iyi bir psikiyatrik tedavi protokolünün olması zorunludur.
Bu kişilerin iyileşebileceğine maddeden kurtulabileceğine öncelikle biz sağlıkçıların inanması gerekmektedir. Madde tedavisini “ya tutarsa “ mantığıyla karşılamak ve kişilere bu mantıkla yaklaşmak tabii ki başarı şansını daha baştan azaltacaktır. Haliyle psikiyatr psikolog sosyal hizmet uzmanları rehber öğretmenler aileler yakın arkadaşlar ve bağımlı kişiler işbirliği içinde olmalı bir ekip çalışması halinde sorunun üzerine gitmelidir.

Amerika Birleşik Devletleri''nde toplumun % 90''ı yaşamının bir döneminde alkol aldığı erişkinlerin % 60-70''inin ise sıkça alkol almakta olduğu tespit edilmiştir. Kalp hastalığı ve kanserden sonra alkole bağlı sağlık sorunları Üçüncü sırada yer almaktadır. Erişkinlerin % 30-45''i yaşamının bir döneminde en az bir kez aşırı alkol almaya bağlı bir sorunla (yasal trafik iş okul) karşılaşmıştır. Hala yılda 200.000 kişi alkole bağlı bir sorundan ölmektedir.


Otomobil kazalarında % 75 kazadan ölümlerde % 50 adam öldürmelerde % 50 intiharlarda % 25 oranında alkol sorumlu tutulmuştur. Ortalama yaşam süresini en az 10 yıl kısaltmakta olan alkol bağımlılık yapan diğer uyuşturucu maddelere de öncülük etmektedir.

Kentlerde kırsala göre daha yaygın olan alkolizm birinci derece akrabalarında alkol bağımlılığı olanlarda 7 kat daha fazla görülmektedir.

Alkol Bağımlılığının Tipleri vardır:

Psikolojik bağımlılık safhasında kişi ruhsal ya da bedensel bir sıkıntıyı gidermek için olağandışı aşırı alkol alma durumundadır. Bırakıldığı zaman kesilme belirtisi görülmez. Bunun bir ileri aşamasında kişide aşırı alkol alma sonucu gastrit polinevrit karaciğer yağlanması gibi bedensel bozukluklar çıkmaya başlar ve bunlar fiziksel bir bağımlılığın ortaya çıktığının belirtileridir. Daha ileri aşamada istemli denetim ortadan kalkar içme isteği durdurulamaz bir hal alır. Bedensel bozukluklar gelişir ve alkol bırakıldığı zaman kesilme belirtileri ortaya çıkar.

Bu alkole ruhsal ve fiziksel yönden bağımlılık oluştuğunun bir delili olarak karşımıza çıkar. Artık en ileri safhada kişi alkole susamış gibidir. Aşırı bir istek ve tutku ile alkol armaya başlar. Bulunca su gibi içerler. Günler haftalar bazen de aylarca süren bu dönemleri daha sonra hatırlamayabilir. Bu son safha kişinin psikososyal yıkımının en üst düzeyde olduğu ve alkolün kişiyi adeta esir ettiği safhadır. Şiddetle tedaviye ihtiyacı olduğu bir dönemdir. Çünkü alkole bağlı ölümler ve zehirlenmeler ve kalıcı bozukluklar bu safhada oluşur.

Alkole bağlı psikiyatrik ve bedensel hastalıklar çok ağır seyreden hastalıklardır. Deliryum tremens denilen bir tablo vardır ki alkolün kesilmesinden sonraki 48 saat içinde ortaya çıkan bilinç bozukluğudur. Bilinç bozukluğu çevrede olan bitenin farkında olma düzeyinin azalması şeklinde görülür. Hasta gün içinde açılıp kapanmalar gösterebilir. Bu dönemde eğer gerekli tıbbi müdahale yapılmazsa ani kalp ve solunum durmalarına bağlı ölümler ve kalıcı bunamaya giden şiddetli bozukluklar görülebilmektedir.

Uzun vadede alkol paranoyası alkole bağlı bunama depresyon kaygı bozuklukları uyku bozuklukları cinsel işlev bozuklukları iktidarsızlık felç karaciğer ve pankreas hastalıkları beyincik hastalıkları ağız boşluğu yemek borusu kalın barsak karaciğer ve pankreası tutan kanserler sık görülen hastalıklardandır.

Madde Kullanımı ve Bağımlılığı

Öte yandan uyuşturucu madde kullanımı ise gittikçe büyüyen bir insanlık meselesi haline gelmektedir. Mesela 1962 yılında Amerika''da hayatı boyunca uyuşturucu madde ile karşılaşan insan sayısı nüfusun % 4''ü iken bu oran şimdi %33''e kadar ilerlemiştir. Uyuşturucu madde kullanımının yaşı da gittikçe düşmektedir. Önceden erişkinlerde görülen bu durum şimdi çocuklarda bile görülebilmektedir.

Bütün dünyada sıklığı artan madde kullanımının ve bağımlılığının yaygınlığı ülkemizde de günden güne artmaktadır. Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği''nce Türkiye''nin uyuşturucu konusundaki ilk karşılaştırmalı araştırması niteliğini de taşıyan İstanbul''un 15 ilçesindeki 43 okulda 104 sınıfta eğitim gören 3 bin 168 lise 2 öğrencisi ile yapılan bir araştırmanın sonuçlarında:

Tütün kullanımının 2004 yılında 2001''e göre yüzde 72.7 alkol kullanımının da yüzde 17.6 oranında düştüğü esrar kullanımının ise 2001 yılına göre yüzde 75 artış gösterdiği Uçucu madde kullanımının yüzde 40.5 yeşil reçete ile satılan yatıştırıcı hap kullanımının yüzde 15.8 uyuşturucu hap kullanımının yüzde 184.6 sentetik hap kullanımının yüzde 287.5 eroin kullanımının yüzde 100 artış gösterdiği madde kullanımının erkeklerde kızlara göre daha yaygın olduğu ancak son yıllarda kızlarda da artış kaydedildiği en kolay bulunabilen zararlı maddenin 2001''de uçucu maddeler iken 2004''te esrar olduğunu bulunabilirliği en fazla olan maddenin de sentetik hap olan ecstasy olduğu kaydedilmiştir.

Yapılan araştırmaların gösterdiği önemli bir diğer sonuç da madde bağımlılığı ile kişilik bozuklukları arasında bir ilişkinin olduğudur. Ergenlik dönemi de kişilik olgusunun tanımlandığı ve madde ile ilk karşılaşmaların sıklıkla meydana geldiği bir dönem olarak son derece önemlidir. Ergenlik dönemindeki sorunlu kişilik yapılanmaları bu dönemde davranım bozukluğu olarak adlandırılırken kişinin yetişkin kategorisine geçmesi ile beraber kişilik bozukluğu tanı grubu içinde incelenir.

Bu kişilik bozukluklarının ergenlik dönemindeki görünümleri ise umursamazlık fevrilik otorite ile çatışma sosyal uyumda dirençlilik dürtü kontrol sorunları dengesiz davranma gibi özellikleri içerir. Bu özellikler ise DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu AKB (Antisosyal Kişilik Bozukluğu)Border-Line (Sınır) Kişilik Pasif Agresif Kişilik Bozukluğu gibi klinik tanımlamalarda belirleyici kişilik özellikleri olarak ele alınırlar. Bunlar içinde Antisosyal Kişilik Bozukluğu madde kullanımı bağlamında en sık görülen tablodur. AMATEM bünyesinde yapılan araştırmada madde kullanan kişilerde Antisosyal Kişilik Bozukluğu görülme sıklığı %30 olarak belirtilmiştir.

Genel Sebepler

1. Kişilik sorunları; özellikle aşırı güvensiz bağımlı engellenmeye dayanma tahammülü olmayanlar depresif ve içe dönük kişilerde madde kullanımı daha sık görülmektedir.

2. Çevresel etkenler; Ailesinde madde kullanımı olan bireylerde risk daha çoktur. Mesela birinci derece akrabalarında alkol bağımlılığı olanlarda alkol bağımlılığı riski 7 kat daha fazladır.

3. Çevrede madde kullanımının yaygın olması da riski artırmaktadır (arkadaş komşu v.s.). Genellikle özenti şeklinde başlayan madde kullanımı bağımlılığa kadar gitmektedir.

4. Stres etkenlerinin olması riski artırır. Eğer kişide bir psikiyatrik rahatsızlık varsa madde kullanım riski artmaktadır. Mesela toplum önünde etkinliklerde bulunmaktan korkma şeklinde giden sosyal fobide alkol bağımlılığı %19 uyuşturucu madde bağımlılığı %13 oranında görülmektedir.

5. Aile içi iletişim ve paylaşım sorunlarının olması kişileri maddeye iten önemli bir etken olmaktadır.



Bir kişinin madde aldığından şüphelendiren şeyler nelerdir?

Madde kullanımının en korkulan sosyal sonucu gençlerde yaygınlığının artmakta olduğudur. Madde kullanan bir genci tanımak için dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır:

· Geceleri çok sık dışarı çıkması ve bar disko gibi eğlence yerlerine çok sık gitmeye başlaması

· Eski arkadaşlarını bir bir ve kısa sürede terk edip yeni ve çok sık beraber olduğu yeni arkadaşlıklar kurması ve kim olduklarından ailesine bahsetmemesi

· Gece saatleri bile olsa gelen bir telefonla apar topar dışarı çıkması veya cevapsız telefonların sayısında belirgin artış olması

· Çok para harcamaya veya istemeye başlaması

· Ona ait olmadığını bildiğiniz eşyalarla gelmesi ve bunları bir daha görememeniz

· Ani kilo kayıpları ve iştah sorunlarının olması

· Uyku düzeninin bozulması

· Göz çevresinde kızarmalar donuk bakışlar olması

· Elde ve vücutta daha önce görmediğiniz titremelerin olması ve daha birçok aniden değişen sosyal ve fiziksel şartların olması.

Birimimizde bu bilgilerin ışığında nasıl bir yaklaşım sergilenmektedir?

Alkol ve madde kullanım bozuklukları psikiyatri dünyasında hekimin çaresiz kaldığı ve sınırlı imkanlara sahip olduğu hissini veren bozukluklardır. Bu kategoride yer alan kişiler genellikle tedavi edilemeyecek derecede kişiliği bozuk bireyler olarak algılanır. Hatta sağlıkçıların arasında bile bu kişiler için farkına varılmayan bir damgalama yaklaşımı vardır. “Madde kullanım bozuklukları zaten tedavi edilemeyen bozukluklardır madde alan kişiler genellikle problemli olduklarından uyumları da bozuktur.

Dolayısıyla bir şeyler yapmaya çalışalım ama pek sonuç alınabileceğini sanmıyorum” düşünceleri birçok defa zihinlerden geçmektedir. Hâlbuki iflah olmaz diye nitelendirilen kişilik bozuklukları madde kullananların sadece %30''unu oluşturmaktadır. Geri kalan %70''lik kesim tedavi potansiyeli olan kişilerdir. Bu bilginin ihmal edildiği bu yaklaşım tarzı haliyle tedavi başarısını olumsuz yönde etkilemekte ve daha yolun başında ümitsizliği körüklemekte madde kullanım bozukluklarının tedavisinde en önemli etken olan cesareti baltalamaktadır.
Madde tedavisinin birinci kuralı hekimin hastasını iyileştireceğine inanması hastasına inanması hastanın da hekimine ve iyileşeceğine inanmasıdır.
Tedavide başköşeyi tutan bu duygusal aşamayı başarıyla geçtikten sonra maddeyle somut mücadele başlamaktadır.

Maddeyle mücadele her şeyden önce bir ekip işidir. Bir psikiyatri uzmanının yönettiği bu ekibin içinde psikolog sosyal hizmet uzmanı sanat terapisti spor uzmanı müzikterapist hemşire hasta bakıcı ve yakın çevreden kişiler yer almalıdır. Ayrıca madde kullanım bozuklukları bedensel hastalıklara ve bozukluklara sebep olduğu için bir dâhiliye uzmanı ve nöroloji uzmanının da danışman hekimler olarak ekipte yer alması gerekmektedir.

Böyle bir ekiple madde kullanım bozukluğu içindeki kişi tedavi boyunca yalnız bırakılmamakta ve maddeye yenik düşmesinin engellenmesine çalışılmaktadır. Madde kullanım bozukluğunun tedavisi çoğu zaman bir klinikte başlar ama hayatın içinde devam eder. O yüzden klinik harici hayatının tanziminde ve mücadelesinde yardımcı olmadaki etkililik tedavi başarısını büyük ölçüde artırmaktadır.

Böyle bir ekibin oluşturulduğu merkezimizde çok önem verdiğimiz güven ve inanma felsefesi içinde madde kullanım bozukluğu için gelen kişileri önce rutin bir değerlendirmeden geçiririz. Değerlendirme ve tedavi aşamaları şu şekilde gelişmektedir;

1. Acil değerlendirme; eğer madde kullanım bozukluğuna bağlı zehirlenme kalp ve karaciğer bozukluğu genel durum bozukluğu deliryum tremens yoksunluk gibi acil bir durum söz konusu ise ilk değerlendirme acil tedavi birimindeki hekim tarafından hızla değerlendirilir ve kişi ihtiyacına göre yoğun müşahede altına alınır. Bu arada rutin kan ve idrar tahlilleri gerekirse beyin MR''ı ve ultrason beyin haritası (kantitatif EEG) tetkikleri yapılır. Dâhiliye ve nöroloji tarafından değerlendirilip girişim gerektiren bir hayati durum olup olmadığı tespit edilir. Eğer kişinin o an ki durumu daha yakın bir gözlemi gerektiriyorsa yoğun bakım ünitesine alınır.

2. Poliklinikte psikiyatrik değerlendirme: acil olmayan şartlarda poliklinikte görev yapan psikiyatri uzmanı gelen kişiden ayrıntılı bir psikiyatrik hikâye alır ve değerlendirme sonrasında ilgili testleri ve tetkikleri ister. Bu tetkiklerin sonrasında kişide bir yoksunluk ihtimalinin olup olmadığını hastane ortamında mı ayaktan mı takip etmenin uygun olacağını nasıl bir tedavi stratejisi izlemesi gerektiğini kimlerle ve hangi branş hekimleriyle fikir alış verişi yapması gerektiğini tespit eder. Bu genel değerlendirilme aşamasından sonra özellikle madde kullanım bozukluğu olan kişiler için hazırladığımız tedavi programına başlanır.

A. Biyolojik destek programı;
Hem fiziksel hem de psikiyatrik tedaviyi kapsar. Madde kullanım bozukluğu olanlarda fiziksel hastalık gelişme riski yüksektir. Mesela kokain ve ekstazi gibi sempatik sistemi aktive eden maddeler kalp ve beyin damar hastalıkları hipertansiyon riskini artırmakta hatta yüksek doz alımlarda beyin kanaması ve kalp krizine sebep olabilmektedirler. Alkolün ise karaciğer fonksiyonlarını bozduğu ve karaciğer yetmezliğine sebep olduğu herkesçe bilinen bir durumdur.

Haliyle bu tür maddeleri kullanan kişilerde kalp elektrosu nabız-tansiyon takibi karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri yapılır ve gerekiyorsa ilaç tedavisi başlanır. Eğer yoksunluk belirtileri varsa kişinin damar yolu açılır serum ve vitamin takviyesi yapılır. Mesela alkol kesilmesine bağlı deliryum tremens tablosunda kişinin bilincinde oynamalar hayati fonksiyonlarında tehlikeler görülür. Bu dönemde damar yolunun açılması solunum desteğinde bulunulması ve özellikle B1 vitamini (tiamin) takviyesi hayat kurtarıcıdır.
Eğer B1 vitamini vermekte gecikilirse alkole bağlı kalıcı bunama tablosu gelişebilmektedir. Bu acil girişimle birlikte hastanın psikiyatrik ilaç tedavisi de düzenlenir. Psikiyatrik ilaçlarla kişilinin rahatlaması sıkıntısının azaltılması madde alma isteğinin giderilemesi ve madde kullanımı sonrası oluşan depresyon kaygı bozukluğu panik paranoya uykusuzluk iştahsızlık gibi durumların ortadan kaldırılması hedeflenir.



Kişilerin psikiyatrik ve tıbbi değerlendirilmeleri ve tedavilerinin düzenlenmesinin ardından psikolojik ve sosyal desteğe yönelik terapi programlarına geçilir.

B. Psikolojik destek programları;

a. Bilişsel terapiler: Madde kullanım bozukluğu olan bireylerde bir zaman sonra adeta maddenin yarattığı bir kişilik oluşur. Sanki kişinin kendisi gitmiş ve madde kullanan yeni bir kişilik hâkim konuma geçmiştir. Bunun sonucunda kişinin bilişsel algıları bozulmakta hayata bakış mutlu olma ve zevk alma duyguları değişmektedir. Sanki madde almadan mutlu olamayacakları madde sayesinde mutlu olabildikleri zevk alma unsuru olarak yalnızca maddenin olduğu maddenin çalışmasını ve günlük aktivitelerini düzenlediği gibi yanlış düşünce kalıpları gelişir.

Bu yanlış inanışlardan dolayıdır ki madde kullanan insanlar kendilerini ölümün eşiğine getiren şey madde olduğu halde onu bırakmak istemez hatta faydalı olduğunu savunacak kadar içgörüsüz bir hale gelir. Bazen de defalarca bırakıp başlamanın etkisiyle artık maddeyi bırakamayacakları şeklinde bir inanç gelişir ve bırakma konusundaki cesaretlerini iyice kaybederler. Bilişsel terapilerle kişide oluşan bu yanlış düşünce kalıpları düzeltilmeye ve içgörü kazandırılmaya çalışılır.

b. Davranışçı terapiler: madde kullanan kişiler bırakma aşamasında özellikle yoksunluk dönemlerinde dayanamayıp istemeyerek de olsa tekrar madde alırlar. Buna sebep aşerme dediğimiz yoğun madde alım isteğidir. Bu isteğin ilaçlarla azaltılmasına kişinin bu dönemde kendisine hâkim olmasına yardımcı olunur ancak davranışçı yaklaşımlarla da desteklenme zorunluluğu vardır. Kişinin bu dönemde maddenin yerine geçebilecek bir alana yönlendirilmesine gayret edilir ve madde almaması için ne gibi davranışların geliştirilebileceği tespit edilir.

c. Psikoteknik uygulamalar:

Neurobiofeedback (sinirsel ve bedensel geribildirim tekniği): Madde nini bırakılması ilk dönemlerde aşırı bir stres ve gerginlik oluşturmaktadır. Stres anında vücutta deri direncinin artmasına bağlı olarak uyuşma ve karıncalanma deri ısısının düşmesine bağlı olarak ellerde ayaklarda üşüme ve soğuk terleme kaslarda kasılmaya bağlı olarak gerginlik kasılmalar kramplar ve baş ağrıları kalpte hızlanmaya bağlı olarak çarpıntı ve nabızda artma damarlarda büzüşmeye bağlı olarak kan basıncında yükselme gibi fiziksel değişiklikler oluşmaktadır.

‘Neurobiofeedback'' sinirsel ve bedensel geribildirim anlamına gelmektedir ve beyin dalgalarındaki ve bu bahsedilen fiziksel değişikliklerdeki geribildirime göre hareket eden bir yöntemdir. Kas kasılması olduysa gevşemeye deri direnci arttıysa azaltmaya deri ısısı azaldıysa yükseltmeye kalp hızı arttıysa düşürmeye yönelik manevralar belirlemede ve bunları hastanın kendi başına günlük hayatta stresli durumlarda kullanmasını sağlamada kullanılır.
Bu fiziksel parametreleri normale getirmek için kullanılan kısmına ‘bio-feedback'' yani bedensel geribildirim stres anında gelişen elektriksel beyin değişikliklerini normale getirmek için kullanılan kısmına ise ‘neuro-feedback'' yani sinirsel geribildirim adı verilir. İki yöntemin birlikte kullanıldığı şekline de ‘neurobiofeedback'' denilmektedir. Maddeyi bırakamama ve tekrar alma sebeplerinden en önemlisi bırakma döneminde ortaya çıkan sıkıntının kontrol altına alınamamasıdır. Bu durumda ortaya çıkan sıkıntı bulgularının bilgisayar ortamında azaltmaya yönelik manevralarla düzeldiğini gören kişinin hem cesaretinin artmakta hem de sıkıntısını kontrol etmeyi öğrenmektedir.

RehaCom: Bu yöntem de beyin fonksiyonlarındaki bozulmalara bağlı olarak ortaya çıkan dikkat kusurlarını düzeltmede etkilidir. Bir manada bozulmuş dikkatin yeniden eğitilmesi ve yeniden geliştirilmesi için hazırlanmış bir yöntemdir. Madde kullanım bozukluklarında madde kullanımı ile ilgili olaylara nesnelere ortamlara isimlere karşı bir dikkat artışı olur. Kişi bir türlü dikkatini maddeden alamaz. Maddeye yoğunlaşma ve maddeyle aşırı uğraş kişiyi maddeye yönlendirir.

Sonuçta başarısız bırakma girişimleri söz konusu olur. Bu meyanda REHACOM çok etkili olmakta ve kişinin dikkatini olması gereken nötr hale getirmeye çalışır. Madde düşüncesiyle kirlenmiş dikkati bir manada temizler ve dikkati madde harici alanlara yönlendirebilme becerisini geliştirir. Merkezimizde bu yöntemin uygulandığı alkol esrar ve hatta eroin bağımlısı kişilerden çok olumlu neticeler alınmaktadır. Bu psikoteknik uygulamaları hızla madde tedavisinde yerini almaya başlamıştır. ABD ve Avrupa''da yıllardır uygulanmaktadırlar.

d. Rehabilitasyona yönelik terapiler:

— Meşguliyet terapileri (Ergoterapi): meşguliyet terapileri boş zaman etkinlikleri olarak tanzim edilir. Yoğun madde alma düşünceleriyle meşgul olunmasını engelleme ve moral takviyesi için uygulanırlar. Kişiye uygun aktivitelerden boyama heykelcik veya süs eşyası yapma küçük atölye araçları sayesinde oyma ve ahşap eşya yapma gibi etkinliklerdir. Hastanede yatan bireyler için bir ergoterapi uzmanının kontrolünde her gün 1 saatlik seanslar uygulanır. Bazı ölçekler vasıtasıyla performansları ölçülür. Bu meşguliyet faaliyetlerinin hastane sonrasında da sürdürülmesi için planlar yapılır.

— Sanat terapileri: Ebru resim heykel gibi sanatlara yatkınlığı olan bireyler bir sanatterapisti tarafından en az haftada 2 saatlik seanslara alınır. Bu seanslarla bir yandan kişinin iç dünyasında yaşadığı karmaşalar çelişkiler çatışmalar tespit edilirken öte yandan rehabilitasyon ve rahatlama imkanı yaratılmaya çalışılır.

Müzikterapi (müzikle tedavi) :

Öncelikle müzikterapinin madde kullanımı olanlarda ne gibi etkinliklerinin olduğu ve bu konuda ne gibi araştırmaların yapıldığına değinelim;

Müzikal etkinlikler kişilerin maddeyi bırakamayacakları bırakırlarsa mutlu olamayacakları şeklinde saplantılarına çok etkili olmaktadır. Madde bağımlısı kadınlar üzerinde yapılan bir çalışmada dans terapisinin tedavi ve rehabilitasyon açısından faydalı olduğu kanıtlanmıştır. Dansın kendine güveni artırıcı etkisinin olduğu tespit edilmiş bunun da kişilerin maddeyle mücadelelerinde daha güçlü olmalarına fırsat verdiği düşünülmüştür. 1983 yılında yapılan bir diğer çalışmayla müzikle tedavinin bağımlılıkla yüzleşme tahammül etme içe çekilme ve yetersizlik korkusunda azalma uyumlulukta artma için bir çözüm yolu sunduğu ortaya koyulmuştur.

Madde bağımlılarında bir diğer önemli konu olan motivasyonun ve tedaviye uyumun sıklıkla tehliaaae girmesidir. Uzun bir süreç olan madde tedavisinde zaman içinde kişide bireysel terapi grup terapisi ilaç ve yeni bir çevrede bulunma girişimlerine karşı direnci gelişmektedir. Bu direnç dönemlerini başarıyla atlatabilen kişiler maddeyi bırakmaya muvaffak olabilmektedirler. İşte müzikle tedavi bu durumlarda güçlü bir tedavi yaklaşımı olabilmektedir.

1992 yılında Heany adlı araştırmacının yaptığı bir çalışma göstermiştir ki madde bağımlılığında müzik ve sanat terapisi yaklaşımları bireysel terapi grup terapisi ilaç ve yeni bir çevrede bulunma gibi diğer girişimlerinden daha zevkli ve bir o kadar da etkili bulunmuştur. Ayrıca bu tedavi yöntemlerine devam edilmesinin motivasyonu artırıcı olduğu belirlenmiştir. Bu türden aktivitelerin alkol içme davranışını da etkilediği ve alkol tüketimini %30 azalttığı gözlenmiştir.

Madde bağımlılığında en önemli konu tekrar madde alımının yani nükslerin çok sık olmasıdır. Tedavi edilebilen kişiler bile birçok tekrar alım teşebbüsünden sonra maddeyi bırakabilmişlerdir. Nükslerde en büyük etkenler; kişinin maddeyle karşılaşmadan önce yeterince hazırlıklı olamaması yoğunlaşamaması bu durumlarda neler yapabileceği konusunda iyi eğitilmemiş olması ve gerekli sosyal düzenlemenin yapılamamış olmasıdır.

Müzikle tedavi sayesinde beceri elde edilmesi destek ağı oluşturulması ve kendine güven gibi özel konulara odaklanıp yoğunlaşma sağlanması mümkün olmaktadır. Böylece madde ile karşılaşıldığında ortaya çıkacak zorlukların giderilmesi için çok yönlü ve uyum sağlayıcı bir tedavi imkânı sağlanmaktadır. Müzikle tedavi madde kullanımı için uygulanan hastane tedavisi ve rehabilitasyon programının ardından kişinin bir daha madde alımını engellemek için günlük hayata başarılı ve sakin bir şekilde geçişine fırsat tanımaktadır.

1970 yılındaki yapılan bir çalışmada LSD tedavisinde müziğin etkisi incelenmiş ve özellikle dinî müzik aşk türküleri romantik şarkılar gibi bilinen ve kişinin kültürüne yakın müziklerin dinletilmesi çok etkili bulunmuştur.

Madde bağımlıları genellikle toplumda istenmeyen ilişkiye girmekten kaçınılan insanlardır. Kendi aileleri akrabaları yakın çevreleri arkadaşları tarafından dışlanmaya maruz kalan hatta korkulan insanlardır. Madde bağımlılığı öncesinde çok saygın olan itibar gören kişi; bağımlılık sonrası ailedeki küçük çocukların bile dalga geçtiği önemsemediği bir insan haline gelebilir. Bu durum kişinin toplumdan uzak kalmasına yalnızlığa itilmesine özsaygısının ve kendilik algısının azalmasına sebep olmaktadır.

Sonuçta bir yandan toplumun tecrit etmesi öte yandan yalnızlığın tercih edilmesi kişiyi hızla maddeye itmekte; haliyle onu madde bağımlılığından kurtulmada çok önemli olan sosyal destekten mahrum bırakmaktadır. Müzik bu hastalarda sözel olmayan iletişimi ve paylaşım duygusunu artırır. Nitekim alkolizm tedavi merkezinde bir müzik aleti eşliğinde şarkı söylemenin tedavideki etkinliği incelenmiş ve içe kapanmış alkoliklerde grup etkinliğine katılımın arttığı tespit edilmiştir.

Madde bağımlılığı tedavisi gören insanların tedavi kürü sonrasında yalnız kalmaları boşluk duygularını artırıp maddeye dönmelerini kolaylaştırmaktadır. Bu yüzden bağımlının tedavi sonrası süreçte yalnız kalmasına sıkıntı yaşamasına fırsat verilmemeli ve bunun için gerekli etkinlikler düzenlenmelidir. Bu meyanda oluşturulan korolar müzik aleti eğitim grupları çok etkili olmaktadır. Müzik stresi azaltma etkisinin yanında sosyal çevre değişikliği için de fırsat oluşturmaktadır.

Alkoliklerde müzikle tedavinin; var oluşsal ve duygusal açıdan kendini ifade etme kendine güven ve iletişim üzerindeki etkilerini inceleyen bir çalışmada; müzikle tedavi seanslarının kişilere bir maddeye ihtiyaç duymaksızın duygularıyla başa çıkma yollarını öğrettiği gözlenmiştir. Yapılan bir çalışmada bağımlıların %75''inde müzikle tedavinin iyileşme için uygun bir tedavi aracı olduğu tespit edilmiştir. Mutluluk sevinç ve zevk alma duyguları artarken suçluluk üzüntü itimatsızlık duyguları azalmıştır (Jones 1998).

Müzikle tedavi ve müzik bağımlı kişilerin duygularına ulaşmada ve onları açığa çıkarmada etkilidir. Bir müzik çalışmasına ritim aletleriyle eşlik etmek ifade edilen duyguların yoğunluğunu artırmaktadır. Sanatın ve müziğin kullanıldığı aktivitelerde diğer terapi yöntemlerinden daha çok duygusal yoğunluk yaşanır ve daha çok duygu şekillendirilir. Madde kullanım sorunu olan kişilerin iç dünyalarının derinliklerinde ifade edilemeyen ruhsal acıların ve ihtiyaçların olması söz konusudur. Müzikle tedavi bunları yüzeye çıkarmada ve uygun bir şekilde müdahale etmede çok başarılı olmuştur. Özellikle şarkı yazma ve şiir yorumlama seanslar esnasında kişilerin duygularını ortaya çıkarmada başarılı bulunmuştur.

Şarkı yazma veya şiir yorumlama etkinlikleri sosyal iletişimi artırmakta kişinin özgüvenini geliştirmektedir. Ergenlerde uyuşturucu kullanımına yatkınlığı artıran sebepler arasında yeterince bilgi sahibi olmamak yatmaktadır. Bilgilendirmenin eğitmenin bilinçlendirmenin madde kullanımını azalttığı bilinmektedir. Madde kullanımı olan ergenler üzerinde yapılan bir çalışmada alınan maddeyle ilgili şarkılar seçilmiş kaydedilmiş ve sözleri yazılmış.

Sonra bu şarkılar ergenlere dinletilmiş yazdırılmış; şiirler de yorumlatılmış. Bu sayede ergenlerin maddelerle ilgili konuları anlamalarına yardımcı olunmuş ve kontrol kaybı fiziksel yıkım bağımlılık artışı gibi sorunların farkına varmaları sağlanmıştır. Müzikle tedavi sayesinde ergenler günlük stresle başa çıkmanın alternatif yollarını öğrenmişler ve uyuşturucu konusunda bilinçlenmişlerdir (113). Gevşeme eğitimi şiir yorumlama ve şarkı yazma gibi müzikle tedavi girişimleri duygudurumu olumlu şekilde etkiledikleri gibi zihinsel performansı da artırmaktadır.

Madde bağımlılarında maddenin bırakıldığı aşamalarda en önemli problemin aşırı içme duygusunun yarattığı kaygı ve sıkıntılar olduğundan bahsetmiştik. Müzikle tedavide uygulanan hayal kurma ve gevşeme teknikleri madde bağımlısı olan kişilerde hem kısa vadede hem de uzun vadede algılanan stresi ve bunaltıyı azaltmakta etkilidir.

Stresin ve sıkıntının azaltılması maddeyi bırakmadaki başarıyı etkileyen en önemli parametredir. Eğer kişiye bu sıkıntılı devrede yardımcı olamazsanız maddeye gidişini önlemeniz neredeyse imkânsız hale gelir. Bu yüzden uzman sık sık gevşeme eğitimi vermeli ve bağımlının bunu seans harici zamanlarda da kullanmasını sağlamalıdır.

Müzikle tedavi kişinin kendilik kavramını düzeltir ki madde bağımlılarında kendine güven ileri derecede azalmıştır. Çoğunda artık işe yaramayacakları ömürlerinin böyle geçip gideceği inancı gelişmiştir. Araştırmalarda görülmüştür ki müzikle tedavi işe yarama duygusunu yeniden uyandırmakta unutulmuş olan birey olma idrakini yeniden oluşturmaktadır.

Madde bağımlıları kendileri ve çevreleri için bir şeyler üretebilmek için maddenin şart olduğuna inanırlar. Bu yüzden madde alabilmek maksadıyla kendilerini toplumdan geri çekerler. Madde bağımlılarında görülen sosyal geri çekilmeyi ortadan kaldırmak için şiir ve ritim içerikli doğaçlama yöntemi kullanılmıştır. Böylece katıldıkları etkinlikler sayesinde elde ettikleri kazanımların kaybettiklerini düşündükleri şeylerden çok daha fazla olduğu kendilerine gösterilmiştir

Yapılan çalışmalar ışığında görüyoruz ki müzikle tedavi duygusal boşluklarını maddeyle doldurmaya çalışan bağımlılar için maddeye karşı güçlü ve etkili bir alternatif olmaktadır. Bu da tedavide başarı şansını artırmaktadır.

Merkezimizde uygun olan hastalar için haftada iki seans müzikterapi seansları tertip edilmektedir. Ayrıca her hasta için müzik saatleri oluşturulup bu saatlerde kişilerin eğlenmeleri şarkı söylemeleri şarkı dinlemeleri oynamaları dans etmeleri sağlanmaktadır.

Sosyal terapiler: Kişinin hastanedeki arındırma tedavisinden sonra hayatında yeni bir sayfa açması ve kendisi için güvenli ve huzur verici bir ortam oluşturulması çok önemlidir. Bunun için hastane ortamında kazandırılmış beceriler sanat ve meşguliyet faaliyetlerinin yardımıyla boş zaman etkinliklerine yönlendirilir ve kişinin çevresine yönelik bilgilendirme ve rehabilitasyon etkinliklerine başlanır.

Hasta yakınlarına madde ile mücadele seminerleri tertip edilir grup terapileri için gruplar oluşturulur. Ayrıca belki de en önemli etkinlik olacağını düşündüğümüz ‘hastanın arkadaşlarını bilgilendirme rehabilite etme ve gerekirse grup etkinlikleri içine dahil etme'' programı tertip edilir. Çünkü madde kullanımı beraberinde bir kültür halini almakta ona göre bir çevre oluşmaktadır ve bu çevre yeniden içmeyi teşvik edici olmaktadır. Bu çevreden ve bu kültürden uzaklaşmak tedavinin en önemli aşamasıdır.

ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞI TANI VE TEDAVİ PROTOKOLÜ

Tanı Protokolü:

Ayırıcı Tanı (DSM IV''e göre)

1.Özgeçmiş

2.MCA Anamnez Formu

CEEG / Brain Mapping ve/veya “Test Dose”

Psikolojik Testler

1.Hamilton Depresyon

2.Hamilton Anxiety

3.Beck Depresyon

4.Beck Anxiety

5.Stai Form 1-2

6.SCL 90-R

7.MMPI (Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri)

8.Rorschach (Mürekkep Testi)

9.TAT (Tematik algı Testi

10. Conners'' Aile Değerlendirme Formu

11.CBCL Aile Değerlendirme Formu

12.CBCL Kişisel Değerlendirme Formu

13.Strese Dayanıklılık Ölçeği

14.Maudsley OKB Soru Listesi

15.Alkol Kullanım Bozukluklarını Saptama Ölçeği

“Neurobehavioral” Testler

1.ADAS

2.AAMI

3.Modified Hachinski Scale

Neuropsikolojik Testler

T.O.V.A

COGNITRON (Dikkat)

DAUF (Sürekli Dikkat)

SPM ( Muhakeme-Zeka )

FVW (Verbal Bellek )

NVLT (Sözel Olmayan Öğrenme)

WAIS Memory

Bender-Gestalt

Benton

MMSE (Mini Mental Test)

KKM

McNair and Kahn Kendini Değerlendirme Ölçeği

Global Deterioration Scale

WMS-R

MRI SPECT Görüntüleme

Tedavi Protokolü:
Yatarak Tedavi
Farmakolojik Tedavi
Bireysel Psikoterapi
Sosyal Destek Çalışmaları
Aile ile yapılan çalışmalar
Arkadaşlar ile yapılan çalışmalar

Etkileşim Grup Terapileri
Bilgisayar Eğitim Modülleri
1.Attention and Concentratıon
2.Divided Attetion
3.Vigilance
4.Topological Memory
5.Physiognomic Memory
6.Memory for Words
7.Verbal Memory
8.Logical Reasoning
9.Rewards for Children

Neurobiofeedback
1.Alpha training with relaxation
2.Beta training with relaxation
3. Beta training with fixation
4.Alpha-Theta crossing training
5.High Alpha Training
6.High Beta Training
7.EEG & EMG Feedback Combination Training
8.EEG & GSR Feedback Combination Training
9.EEG & BVP Feedback Combination Training
10.Asimetric Hemisphere Training
11.aaaa Combination (EEGEMGGSRBVP feedback instrument)

Sonuç : MCA tanı ve tedavi protokolü. Tedavi ekibi tarafından rutin olarak seçeneklere göre uygulanır.

TEDAVİ
Alkol Zehirlenmesi ve Yoksunluk Ted.
Belirtilerinin Tedavisi
Alkol Yoksunluk Belirtilerinin Ted.
‘Deliryum Tremens'' Tedavisi

· Ruhsal ve bedensel sorunların T.
· Bağımlılığın tedavisi
· Alkolü bırakma isteğinin Artırılması
· Alkolden arındırma (Detoksifikasyon)

Uzun Süreli Tedavi Yaklaşımları
Psikoterapötik Yaklaşım
İlaç Tedavisi

ALKOLDEN UZAKLAŞTIRICI YA DA ALKOLÜ BIRAKMAYA YARDIMCI YÖNTEMLER

Kendine Yardım Grupları-Adsız Alkolikler (AA)
Bağımlıların % 10-40''ı alkole bağlı sorunlar nedeniyle tedavi görürler. Sonlanımın iyi olduğunu belirleyen göstergeler:

· Sosyal destek sistemlerinin yeterli olması
· Alkolü bırakma konusunda istekli olması
· Eş ve yakınlarının ilgi ve işbirliğinin bulunması
· Uygulanan başlangıç ted tamamlayabilmesi
· Ayaktan tedaviye uyumu ve sürdürmesi

Bu özelliklerin bulunması ilk 1 yıllık bırakma dönemi için % 60 oranında olumlu beklenti doğurur.
Yapılan çalışmalarda 1 yıllık bırakma döneminin bulunmasının uzun dönem gidiş için olumlu bir gösterge olduğu vurgulanmıştır
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
27 Kasım 2008       Mesaj #5
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Peki bağımlı olanların yaşantıdaki ilişkileri nasıldır??
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
6 Şubat 2009       Mesaj #6
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
sigara bağımlılığının insanın sosyal yaşamı üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir ?acele...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Kasım 2009       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bağımlılığa sebep olan maddelerin bireyin ruhsal ve sosyal yaşamı üzerindeki etkileri
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Kasım 2009       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bağımlılığa sebep olan maddelerin bireyin ruhsal ve sosyal yaşamını nasıl etkiler?ve bir gazete haberi bulunuz
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Ekim 2010       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye''de ve dünyada hızla alkol ve uyuşturucu madde alım oranları artmakta maddeye başlama yaşları ise tüyler ürpertici bir şekilde gittikçe düşmektedir. Kişinin bedensel ruhsal ve sosyal hayatını yok eden insanı insan olmaktan çıkaran uyuşturucu maddelerle mücadele etmek geleceğimiz olan çocuklarımızı bu maddelerden korumak ancak iyi bir koruyucu halk sağlığı yaklaşımıyla olabilecektir. Ancak koruyamadığımız ve bir şekilde maddeyle karşılaşmış kişilerin maddeden kurtarılması için iyi bir psikiyatrik tedavi protokolünün olması zorunludur.
Bu kişilerin iyileşebileceğine maddeden kurtulabileceğine öncelikle biz sağlıkçıların inanması gerekmektedir. Madde tedavisini “ya tutarsa “ mantığıyla karşılamak ve kişilere bu mantıkla yaklaşmak tabii ki başarı şansını daha baştan azaltacaktır. Haliyle psikiyatr psikolog sosyal hizmet uzmanları rehber öğretmenler aileler yakın arkadaşlar ve bağımlı kişiler işbirliği içinde olmalı bir ekip çalışması halinde sorunun üzerine gitmelidir.

Amerika Birleşik Devletleri''nde toplumun % 90''ı yaşamının bir döneminde alkol aldığı erişkinlerin % 60-70''inin ise sıkça alkol almakta olduğu tespit edilmiştir. Kalp hastalığı ve kanserden sonra alkole bağlı sağlık sorunları Üçüncü sırada yer almaktadır. Erişkinlerin % 30-45''i yaşamının bir döneminde en az bir kez aşırı alkol almaya bağlı bir sorunla (yasal trafik iş okul) karşılaşmıştır. Hala yılda 200.000 kişi alkole bağlı bir sorundan ölmektedir.


Otomobil kazalarında % 75 kazadan ölümlerde % 50 adam öldürmelerde % 50 intiharlarda % 25 oranında alkol sorumlu tutulmuştur. Ortalama yaşam süresini en az 10 yıl kısaltmakta olan alkol bağımlılık yapan diğer uyuşturucu maddelere de öncülük etmektedir.

Kentlerde kırsala göre daha yaygın olan alkolizm birinci derece akrabalarında alkol bağımlılığı olanlarda 7 kat daha fazla görülmektedir.

Alkol Bağımlılığının Tipleri vardır:

Psikolojik bağımlılık safhasında kişi ruhsal ya da bedensel bir sıkıntıyı gidermek için olağandışı aşırı alkol alma durumundadır. Bırakıldığı zaman kesilme belirtisi görülmez. Bunun bir ileri aşamasında kişide aşırı alkol alma sonucu gastrit polinevrit karaciğer yağlanması gibi bedensel bozukluklar çıkmaya başlar ve bunlar fiziksel bir bağımlılığın ortaya çıktığının belirtileridir. Daha ileri aşamada istemli denetim ortadan kalkar içme isteği durdurulamaz bir hal alır. Bedensel bozukluklar gelişir ve alkol bırakıldığı zaman kesilme belirtileri ortaya çıkar.
Bu alkole ruhsal ve fiziksel yönden bağımlılık oluştuğunun bir delili olarak karşımıza çıkar. Artık en ileri safhada kişi alkole susamış gibidir. Aşırı bir istek ve tutku ile alkol armaya başlar. Bulunca su gibi içerler. Günler haftalar bazen de aylarca süren bu dönemleri daha sonra hatırlamayabilir. Bu son safha kişinin psikososyal yıkımının en üst düzeyde olduğu ve alkolün kişiyi adeta esir ettiği safhadır. Şiddetle tedaviye ihtiyacı olduğu bir dönemdir. Çünkü alkole bağlı ölümler ve zehirlenmeler ve kalıcı bozukluklar bu safhada oluşur.

Alkole bağlı psikiyatrik ve bedensel hastalıklar çok ağır seyreden hastalıklardır. Deliryum tremens denilen bir tablo vardır ki alkolün kesilmesinden sonraki 48 saat içinde ortaya çıkan bilinç bozukluğudur. Bilinç bozukluğu çevrede olan bitenin farkında olma düzeyinin azalması şeklinde görülür. Hasta gün içinde açılıp kapanmalar gösterebilir. Bu dönemde eğer gerekli tıbbi müdahale yapılmazsa ani kalp ve solunum durmalarına bağlı ölümler ve kalıcı bunamaya giden şiddetli bozukluklar görülebilmektedir.

Uzun vadede alkol paranoyası alkole bağlı bunama depresyon kaygı bozuklukları uyku bozuklukları cinsel işlev bozuklukları iktidarsızlık felç karaciğer ve pankreas hastalıkları beyincik hastalıkları ağız boşluğu yemek borusu kalın barsak karaciğer ve pankreası tutan kanserler sık görülen hastalıklardandır.

Madde Kullanımı ve Bağımlılığı

Öte yandan uyuşturucu madde kullanımı ise gittikçe büyüyen bir insanlık meselesi haline gelmektedir. Mesela 1962 yılında Amerika''da hayatı boyunca uyuşturucu madde ile karşılaşan insan sayısı nüfusun % 4''ü iken bu oran şimdi %33''e kadar ilerlemiştir. Uyuşturucu madde kullanımının yaşı da gittikçe düşmektedir. Önceden erişkinlerde görülen bu durum şimdi çocuklarda bile görülebilmektedir.

Bütün dünyada sıklığı artan madde kullanımının ve bağımlılığının yaygınlığı ülkemizde de günden güne artmaktadır. Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği''nce Türkiye''nin uyuşturucu konusundaki ilk karşılaştırmalı araştırması niteliğini de taşıyan İstanbul''un 15 ilçesindeki 43 okulda 104 sınıfta eğitim gören 3 bin 168 lise 2 öğrencisi ile yapılan bir araştırmanın sonuçlarında:
Tütün kullanımının 2004 yılında 2001''e göre yüzde 72.7 alkol kullanımının da yüzde 17.6 oranında düştüğü esrar kullanımının ise 2001 yılına göre yüzde 75 artış gösterdiği Uçucu madde kullanımının yüzde 40.5 yeşil reçete ile satılan yatıştırıcı hap kullanımının yüzde 15.8 uyuşturucu hap kullanımının yüzde 184.6 sentetik hap kullanımının yüzde 287.5 eroin kullanımının yüzde 100 artış gösterdiği madde kullanımının erkeklerde kızlara göre daha yaygın olduğu ancak son yıllarda kızlarda da artış kaydedildiği en kolay bulunabilen zararlı maddenin 2001''de uçucu maddeler iken 2004''te esrar olduğunu bulunabilirliği en fazla olan maddenin de sentetik hap olan ecstasy olduğu kaydedilmiştir.

Yapılan araştırmaların gösterdiği önemli bir diğer sonuç da madde bağımlılığı ile kişilik bozuklukları arasında bir ilişkinin olduğudur. Ergenlik dönemi de kişilik olgusunun tanımlandığı ve madde ile ilk karşılaşmaların sıklıkla meydana geldiği bir dönem olarak son derece önemlidir. Ergenlik dönemindeki sorunlu kişilik yapılanmaları bu dönemde davranım bozukluğu olarak adlandırılırken kişinin yetişkin kategorisine geçmesi ile beraber kişilik bozukluğu tanı grubu içinde incelenir.
Bu kişilik bozukluklarının ergenlik dönemindeki görünümleri ise umursamazlık fevrilik otorite ile çatışma sosyal uyumda dirençlilik dürtü kontrol sorunları dengesiz davranma gibi özellikleri içerir. Bu özellikler ise DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu AKB (Antisosyal Kişilik Bozukluğu)Border-Line (Sınır) Kişilik Pasif Agresif Kişilik Bozukluğu gibi klinik tanımlamalarda belirleyici kişilik özellikleri olarak ele alınırlar. Bunlar içinde Antisosyal Kişilik Bozukluğu madde kullanımı bağlamında en sık görülen tablodur. AMATEM bünyesinde yapılan araştırmada madde kullanan kişilerde Antisosyal Kişilik Bozukluğu görülme sıklığı %30 olarak belirtilmiştir.

Genel Sebepler

1. Kişilik sorunları; özellikle aşırı güvensiz bağımlı engellenmeye dayanma tahammülü olmayanlar depresif ve içe dönük kişilerde madde kullanımı daha sık görülmektedir.

2. Çevresel etkenler; Ailesinde madde kullanımı olan bireylerde risk daha çoktur. Mesela birinci derece akrabalarında alkol bağımlılığı olanlarda alkol bağımlılığı riski 7 kat daha fazladır.

3. Çevrede madde kullanımının yaygın olması da riski artırmaktadır (arkadaş komşu v.s.). Genellikle özenti şeklinde başlayan madde kullanımı bağımlılığa kadar gitmektedir.

4. Stres etkenlerinin olması riski artırır. Eğer kişide bir psikiyatrik rahatsızlık varsa madde kullanım riski artmaktadır. Mesela toplum önünde etkinliklerde bulunmaktan korkma şeklinde giden sosyal fobide alkol bağımlılığı %19 uyuşturucu madde bağımlılığı %13 oranında görülmektedir.

5. Aile içi iletişim ve paylaşım sorunlarının olması kişileri maddeye iten önemli bir etken olmaktadır.



Bir kişinin madde aldığından şüphelendiren şeyler nelerdir?

Madde kullanımının en korkulan sosyal sonucu gençlerde yaygınlığının artmakta olduğudur. Madde kullanan bir genci tanımak için dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır:

· Geceleri çok sık dışarı çıkması ve bar disko gibi eğlence yerlerine çok sık gitmeye başlaması

· Eski arkadaşlarını bir bir ve kısa sürede terk edip yeni ve çok sık beraber olduğu yeni arkadaşlıklar kurması ve kim olduklarından ailesine bahsetmemesi

· Gece saatleri bile olsa gelen bir telefonla apar topar dışarı çıkması veya cevapsız telefonların sayısında belirgin artış olması

· Çok para harcamaya veya istemeye başlaması

· Ona ait olmadığını bildiğiniz eşyalarla gelmesi ve bunları bir daha görememeniz

· Ani kilo kayıpları ve iştah sorunlarının olması

· Uyku düzeninin bozulması

· Göz çevresinde kızarmalar donuk bakışlar olması

· Elde ve vücutta daha önce görmediğiniz titremelerin olması ve daha birçok aniden değişen sosyal ve fiziksel şartların olması.

Birimimizde bu bilgilerin ışığında nasıl bir yaklaşım sergilenmektedir?

Alkol ve madde kullanım bozuklukları psikiyatri dünyasında hekimin çaresiz kaldığı ve sınırlı imkanlara sahip olduğu hissini veren bozukluklardır. Bu kategoride yer alan kişiler genellikle tedavi edilemeyecek derecede kişiliği bozuk bireyler olarak algılanır. Hatta sağlıkçıların arasında bile bu kişiler için farkına varılmayan bir damgalama yaklaşımı vardır. “Madde kullanım bozuklukları zaten tedavi edilemeyen bozukluklardır madde alan kişiler genellikle problemli olduklarından uyumları da bozuktur.
Dolayısıyla bir şeyler yapmaya çalışalım ama pek sonuç alınabileceğini sanmıyorum” düşünceleri birçok defa zihinlerden geçmektedir. Hâlbuki iflah olmaz diye nitelendirilen kişilik bozuklukları madde kullananların sadece %30''unu oluşturmaktadır. Geri kalan %70''lik kesim tedavi potansiyeli olan kişilerdir. Bu bilginin ihmal edildiği bu yaklaşım tarzı haliyle tedavi başarısını olumsuz yönde etkilemekte ve daha yolun başında ümitsizliği körüklemekte madde kullanım bozukluklarının tedavisinde en önemli etken olan cesareti baltalamaktadır.
Madde tedavisinin birinci kuralı hekimin hastasını iyileştireceğine inanması hastasına inanması hastanın da hekimine ve iyileşeceğine inanmasıdır.
Tedavide başköşeyi tutan bu duygusal aşamayı başarıyla geçtikten sonra maddeyle somut mücadele başlamaktadır.

Maddeyle mücadele her şeyden önce bir ekip işidir. Bir psikiyatri uzmanının yönettiği bu ekibin içinde psikolog sosyal hizmet uzmanı sanat terapisti spor uzmanı müzikterapist hemşire hasta bakıcı ve yakın çevreden kişiler yer almalıdır. Ayrıca madde kullanım bozuklukları bedensel hastalıklara ve bozukluklara sebep olduğu için bir dâhiliye uzmanı ve nöroloji uzmanının da danışman hekimler olarak ekipte yer alması gerekmektedir.
Böyle bir ekiple madde kullanım bozukluğu içindeki kişi tedavi boyunca yalnız bırakılmamakta ve maddeye yenik düşmesinin engellenmesine çalışılmaktadır. Madde kullanım bozukluğunun tedavisi çoğu zaman bir klinikte başlar ama hayatın içinde devam eder. O yüzden klinik harici hayatının tanziminde ve mücadelesinde yardımcı olmadaki etkililik tedavi başarısını büyük ölçüde artırmaktadır.

Böyle bir ekibin oluşturulduğu merkezimizde çok önem verdiğimiz güven ve inanma felsefesi içinde madde kullanım bozukluğu için gelen kişileri önce rutin bir değerlendirmeden geçiririz. Değerlendirme ve tedavi aşamaları şu şekilde gelişmektedir;

1. Acil değerlendirme; eğer madde kullanım bozukluğuna bağlı zehirlenme kalp ve karaciğer bozukluğu genel durum bozukluğu deliryum tremens yoksunluk gibi acil bir durum söz konusu ise ilk değerlendirme acil tedavi birimindeki hekim tarafından hızla değerlendirilir ve kişi ihtiyacına göre yoğun müşahede altına alınır. Bu arada rutin kan ve idrar tahlilleri gerekirse beyin MR''ı ve ultrason beyin haritası (kantitatif EEG) tetkikleri yapılır. Dâhiliye ve nöroloji tarafından değerlendirilip girişim gerektiren bir hayati durum olup olmadığı tespit edilir. Eğer kişinin o an ki durumu daha yakın bir gözlemi gerektiriyorsa yoğun bakım ünitesine alınır.

2. Poliklinikte psikiyatrik değerlendirme: acil olmayan şartlarda poliklinikte görev yapan psikiyatri uzmanı gelen kişiden ayrıntılı bir psikiyatrik hikâye alır ve değerlendirme sonrasında ilgili testleri ve tetkikleri ister. Bu tetkiklerin sonrasında kişide bir yoksunluk ihtimalinin olup olmadığını hastane ortamında mı ayaktan mı takip etmenin uygun olacağını nasıl bir tedavi stratejisi izlemesi gerektiğini kimlerle ve hangi branş hekimleriyle fikir alış verişi yapması gerektiğini tespit eder. Bu genel değerlendirilme aşamasından sonra özellikle madde kullanım bozukluğu olan kişiler için hazırladığımız tedavi programına başlanır.

A. Biyolojik destek programı;
Hem fiziksel hem de psikiyatrik tedaviyi kapsar. Madde kullanım bozukluğu olanlarda fiziksel hastalık gelişme riski yüksektir. Mesela kokain ve ekstazi gibi sempatik sistemi aktive eden maddeler kalp ve beyin damar hastalıkları hipertansiyon riskini artırmakta hatta yüksek doz alımlarda beyin kanaması ve kalp krizine sebep olabilmektedirler. Alkolün ise karaciğer fonksiyonlarını bozduğu ve karaciğer yetmezliğine sebep olduğu herkesçe bilinen bir durumdur.
Haliyle bu tür maddeleri kullanan kişilerde kalp elektrosu nabız-tansiyon takibi karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri yapılır ve gerekiyorsa ilaç tedavisi başlanır. Eğer yoksunluk belirtileri varsa kişinin damar yolu açılır serum ve vitamin takviyesi yapılır. Mesela alkol kesilmesine bağlı deliryum tremens tablosunda kişinin bilincinde oynamalar hayati fonksiyonlarında tehlikeler görülür. Bu dönemde damar yolunun açılması solunum desteğinde bulunulması ve özellikle B1 vitamini (tiamin) takviyesi hayat kurtarıcıdır.
Eğer B1 vitamini vermekte gecikilirse alkole bağlı kalıcı bunama tablosu gelişebilmektedir. Bu acil girişimle birlikte hastanın psikiyatrik ilaç tedavisi de düzenlenir. Psikiyatrik ilaçlarla kişilinin rahatlaması sıkıntısının azaltılması madde alma isteğinin giderilemesi ve madde kullanımı sonrası oluşan depresyon kaygı bozukluğu panik paranoya uykusuzluk iştahsızlık gibi durumların ortadan kaldırılması hedeflenir.



Kişilerin psikiyatrik ve tıbbi değerlendirilmeleri ve tedavilerinin düzenlenmesinin ardından psikolojik ve sosyal desteğe yönelik terapi programlarına geçilir.

B. Psikolojik destek programları;

a. Bilişsel terapiler: Madde kullanım bozukluğu olan bireylerde bir zaman sonra adeta maddenin yarattığı bir kişilik oluşur. Sanki kişinin kendisi gitmiş ve madde kullanan yeni bir kişilik hâkim konuma geçmiştir. Bunun sonucunda kişinin bilişsel algıları bozulmakta hayata bakış mutlu olma ve zevk alma duyguları değişmektedir. Sanki madde almadan mutlu olamayacakları madde sayesinde mutlu olabildikleri zevk alma unsuru olarak yalnızca maddenin olduğu maddenin çalışmasını ve günlük aktivitelerini düzenlediği gibi yanlış düşünce kalıpları gelişir.
Bu yanlış inanışlardan dolayıdır ki madde kullanan insanlar kendilerini ölümün eşiğine getiren şey madde olduğu halde onu bırakmak istemez hatta faydalı olduğunu savunacak kadar içgörüsüz bir hale gelir. Bazen de defalarca bırakıp başlamanın etkisiyle artık maddeyi bırakamayacakları şeklinde bir inanç gelişir ve bırakma konusundaki cesaretlerini iyice kaybederler. Bilişsel terapilerle kişide oluşan bu yanlış düşünce kalıpları düzeltilmeye ve içgörü kazandırılmaya çalışılır.

b. Davranışçı terapiler: madde kullanan kişiler bırakma aşamasında özellikle yoksunluk dönemlerinde dayanamayıp istemeyerek de olsa tekrar madde alırlar. Buna sebep aşerme dediğimiz yoğun madde alım isteğidir. Bu isteğin ilaçlarla azaltılmasına kişinin bu dönemde kendisine hâkim olmasına yardımcı olunur ancak davranışçı yaklaşımlarla da desteklenme zorunluluğu vardır. Kişinin bu dönemde maddenin yerine geçebilecek bir alana yönlendirilmesine gayret edilir ve madde almaması için ne gibi davranışların geliştirilebileceği tespit edilir.

c. Psikoteknik uygulamalar:

Neurobiofeedback (sinirsel ve bedensel geribildirim tekniği): Madde nini bırakılması ilk dönemlerde aşırı bir stres ve gerginlik oluşturmaktadır. Stres anında vücutta deri direncinin artmasına bağlı olarak uyuşma ve karıncalanma deri ısısının düşmesine bağlı olarak ellerde ayaklarda üşüme ve soğuk terleme kaslarda kasılmaya bağlı olarak gerginlik kasılmalar kramplar ve baş ağrıları kalpte hızlanmaya bağlı olarak çarpıntı ve nabızda artma damarlarda büzüşmeye bağlı olarak kan basıncında yükselme gibi fiziksel değişiklikler oluşmaktadır.
‘Neurobiofeedback'' sinirsel ve bedensel geribildirim anlamına gelmektedir ve beyin dalgalarındaki ve bu bahsedilen fiziksel değişikliklerdeki geribildirime göre hareket eden bir yöntemdir. Kas kasılması olduysa gevşemeye deri direnci arttıysa azaltmaya deri ısısı azaldıysa yükseltmeye kalp hızı arttıysa düşürmeye yönelik manevralar belirlemede ve bunları hastanın kendi başına günlük hayatta stresli durumlarda kullanmasını sağlamada kullanılır.
Bu fiziksel parametreleri normale getirmek için kullanılan kısmına ‘bio-feedback'' yani bedensel geribildirim stres anında gelişen elektriksel beyin değişikliklerini normale getirmek için kullanılan kısmına ise ‘neuro-feedback'' yani sinirsel geribildirim adı verilir. İki yöntemin birlikte kullanıldığı şekline de ‘neurobiofeedback'' denilmektedir. Maddeyi bırakamama ve tekrar alma sebeplerinden en önemlisi bırakma döneminde ortaya çıkan sıkıntının kontrol altına alınamamasıdır. Bu durumda ortaya çıkan sıkıntı bulgularının bilgisayar ortamında azaltmaya yönelik manevralarla düzeldiğini gören kişinin hem cesaretinin artmakta hem de sıkıntısını kontrol etmeyi öğrenmektedir.

RehaCom: Bu yöntem de beyin fonksiyonlarındaki bozulmalara bağlı olarak ortaya çıkan dikkat kusurlarını düzeltmede etkilidir. Bir manada bozulmuş dikkatin yeniden eğitilmesi ve yeniden geliştirilmesi için hazırlanmış bir yöntemdir. Madde kullanım bozukluklarında madde kullanımı ile ilgili olaylara nesnelere ortamlara isimlere karşı bir dikkat artışı olur. Kişi bir türlü dikkatini maddeden alamaz. Maddeye yoğunlaşma ve maddeyle aşırı uğraş kişiyi maddeye yönlendirir.
Sonuçta başarısız bırakma girişimleri söz konusu olur. Bu meyanda REHACOM çok etkili olmakta ve kişinin dikkatini olması gereken nötr hale getirmeye çalışır. Madde düşüncesiyle kirlenmiş dikkati bir manada temizler ve dikkati madde harici alanlara yönlendirebilme becerisini geliştirir. Merkezimizde bu yöntemin uygulandığı alkol esrar ve hatta eroin bağımlısı kişilerden çok olumlu neticeler alınmaktadır. Bu psikoteknik uygulamaları hızla madde tedavisinde yerini almaya başlamıştır. ABD ve Avrupa''da yıllardır uygulanmaktadırlar.

d. Rehabilitasyona yönelik terapiler:

— Meşguliyet terapileri (Ergoterapi): meşguliyet terapileri boş zaman etkinlikleri olarak tanzim edilir. Yoğun madde alma düşünceleriyle meşgul olunmasını engelleme ve moral takviyesi için uygulanırlar. Kişiye uygun aktivitelerden boyama heykelcik veya süs eşyası yapma küçük atölye araçları sayesinde oyma ve ahşap eşya yapma gibi etkinliklerdir. Hastanede yatan bireyler için bir ergoterapi uzmanının kontrolünde her gün 1 saatlik seanslar uygulanır. Bazı ölçekler vasıtasıyla performansları ölçülür. Bu meşguliyet faaliyetlerinin hastane sonrasında da sürdürülmesi için planlar yapılır.

— Sanat terapileri: Ebru resim heykel gibi sanatlara yatkınlığı olan bireyler bir sanatterapisti tarafından en az haftada 2 saatlik seanslara alınır. Bu seanslarla bir yandan kişinin iç dünyasında yaşadığı karmaşalar çelişkiler çatışmalar tespit edilirken öte yandan rehabilitasyon ve rahatlama imkanı yaratılmaya çalışılır.

Müzikterapi (müzikle tedavi) :

Öncelikle müzikterapinin madde kullanımı olanlarda ne gibi etkinliklerinin olduğu ve bu konuda ne gibi araştırmaların yapıldığına değinelim;

Müzikal etkinlikler kişilerin maddeyi bırakamayacakları bırakırlarsa mutlu olamayacakları şeklinde saplantılarına çok etkili olmaktadır. Madde bağımlısı kadınlar üzerinde yapılan bir çalışmada dans terapisinin tedavi ve rehabilitasyon açısından faydalı olduğu kanıtlanmıştır. Dansın kendine güveni artırıcı etkisinin olduğu tespit edilmiş bunun da kişilerin maddeyle mücadelelerinde daha güçlü olmalarına fırsat verdiği düşünülmüştür. 1983 yılında yapılan bir diğer çalışmayla müzikle tedavinin bağımlılıkla yüzleşme tahammül etme içe çekilme ve yetersizlik korkusunda azalma uyumlulukta artma için bir çözüm yolu sunduğu ortaya koyulmuştur.

Madde bağımlılarında bir diğer önemli konu olan motivasyonun ve tedaviye uyumun sıklıkla tehliaaae girmesidir. Uzun bir süreç olan madde tedavisinde zaman içinde kişide bireysel terapi grup terapisi ilaç ve yeni bir çevrede bulunma girişimlerine karşı direnci gelişmektedir. Bu direnç dönemlerini başarıyla atlatabilen kişiler maddeyi bırakmaya muvaffak olabilmektedirler. İşte müzikle tedavi bu durumlarda güçlü bir tedavi yaklaşımı olabilmektedir.
1992 yılında Heany adlı araştırmacının yaptığı bir çalışma göstermiştir ki madde bağımlılığında müzik ve sanat terapisi yaklaşımları bireysel terapi grup terapisi ilaç ve yeni bir çevrede bulunma gibi diğer girişimlerinden daha zevkli ve bir o kadar da etkili bulunmuştur. Ayrıca bu tedavi yöntemlerine devam edilmesinin motivasyonu artırıcı olduğu belirlenmiştir. Bu türden aktivitelerin alkol içme davranışını da etkilediği ve alkol tüketimini %30 azalttığı gözlenmiştir.

Madde bağımlılığında en önemli konu tekrar madde alımının yani nükslerin çok sık olmasıdır. Tedavi edilebilen kişiler bile birçok tekrar alım teşebbüsünden sonra maddeyi bırakabilmişlerdir. Nükslerde en büyük etkenler; kişinin maddeyle karşılaşmadan önce yeterince hazırlıklı olamaması yoğunlaşamaması bu durumlarda neler yapabileceği konusunda iyi eğitilmemiş olması ve gerekli sosyal düzenlemenin yapılamamış olmasıdır.
Müzikle tedavi sayesinde beceri elde edilmesi destek ağı oluşturulması ve kendine güven gibi özel konulara odaklanıp yoğunlaşma sağlanması mümkün olmaktadır. Böylece madde ile karşılaşıldığında ortaya çıkacak zorlukların giderilmesi için çok yönlü ve uyum sağlayıcı bir tedavi imkânı sağlanmaktadır. Müzikle tedavi madde kullanımı için uygulanan hastane tedavisi ve rehabilitasyon programının ardından kişinin bir daha madde alımını engellemek için günlük hayata başarılı ve sakin bir şekilde geçişine fırsat tanımaktadır.

1970 yılındaki yapılan bir çalışmada LSD tedavisinde müziğin etkisi incelenmiş ve özellikle dinî müzik aşk türküleri romantik şarkılar gibi bilinen ve kişinin kültürüne yakın müziklerin dinletilmesi çok etkili bulunmuştur.

Madde bağımlıları genellikle toplumda istenmeyen ilişkiye girmekten kaçınılan insanlardır. Kendi aileleri akrabaları yakın çevreleri arkadaşları tarafından dışlanmaya maruz kalan hatta korkulan insanlardır. Madde bağımlılığı öncesinde çok saygın olan itibar gören kişi; bağımlılık sonrası ailedeki küçük çocukların bile dalga geçtiği önemsemediği bir insan haline gelebilir. Bu durum kişinin toplumdan uzak kalmasına yalnızlığa itilmesine özsaygısının ve kendilik algısının azalmasına sebep olmaktadır.
Sonuçta bir yandan toplumun tecrit etmesi öte yandan yalnızlığın tercih edilmesi kişiyi hızla maddeye itmekte; haliyle onu madde bağımlılığından kurtulmada çok önemli olan sosyal destekten mahrum bırakmaktadır. Müzik bu hastalarda sözel olmayan iletişimi ve paylaşım duygusunu artırır. Nitekim alkolizm tedavi merkezinde bir müzik aleti eşliğinde şarkı söylemenin tedavideki etkinliği incelenmiş ve içe kapanmış alkoliklerde grup etkinliğine katılımın arttığı tespit edilmiştir.

Madde bağımlılığı tedavisi gören insanların tedavi kürü sonrasında yalnız kalmaları boşluk duygularını artırıp maddeye dönmelerini kolaylaştırmaktadır. Bu yüzden bağımlının tedavi sonrası süreçte yalnız kalmasına sıkıntı yaşamasına fırsat verilmemeli ve bunun için gerekli etkinlikler düzenlenmelidir. Bu meyanda oluşturulan korolar müzik aleti eğitim grupları çok etkili olmaktadır. Müzik stresi azaltma etkisinin yanında sosyal çevre değişikliği için de fırsat oluşturmaktadır.

Alkoliklerde müzikle tedavinin; var oluşsal ve duygusal açıdan kendini ifade etme kendine güven ve iletişim üzerindeki etkilerini inceleyen bir çalışmada; müzikle tedavi seanslarının kişilere bir maddeye ihtiyaç duymaksızın duygularıyla başa çıkma yollarını öğrettiği gözlenmiştir. Yapılan bir çalışmada bağımlıların %75''inde müzikle tedavinin iyileşme için uygun bir tedavi aracı olduğu tespit edilmiştir. Mutluluk sevinç ve zevk alma duyguları artarken suçluluk üzüntü itimatsızlık duyguları azalmıştır (Jones 1998).

Müzikle tedavi ve müzik bağımlı kişilerin duygularına ulaşmada ve onları açığa çıkarmada etkilidir. Bir müzik çalışmasına ritim aletleriyle eşlik etmek ifade edilen duyguların yoğunluğunu artırmaktadır. Sanatın ve müziğin kullanıldığı aktivitelerde diğer terapi yöntemlerinden daha çok duygusal yoğunluk yaşanır ve daha çok duygu şekillendirilir. Madde kullanım sorunu olan kişilerin iç dünyalarının derinliklerinde ifade edilemeyen ruhsal acıların ve ihtiyaçların olması söz konusudur. Müzikle tedavi bunları yüzeye çıkarmada ve uygun bir şekilde müdahale etmede çok başarılı olmuştur. Özellikle şarkı yazma ve şiir yorumlama seanslar esnasında kişilerin duygularını ortaya çıkarmada başarılı bulunmuştur.

Şarkı yazma veya şiir yorumlama etkinlikleri sosyal iletişimi artırmakta kişinin özgüvenini geliştirmektedir. Ergenlerde uyuşturucu kullanımına yatkınlığı artıran sebepler arasında yeterince bilgi sahibi olmamak yatmaktadır. Bilgilendirmenin eğitmenin bilinçlendirmenin madde kullanımını azalttığı bilinmektedir. Madde kullanımı olan ergenler üzerinde yapılan bir çalışmada alınan maddeyle ilgili şarkılar seçilmiş kaydedilmiş ve sözleri yazılmış.
Sonra bu şarkılar ergenlere dinletilmiş yazdırılmış; şiirler de yorumlatılmış. Bu sayede ergenlerin maddelerle ilgili konuları anlamalarına yardımcı olunmuş ve kontrol kaybı fiziksel yıkım bağımlılık artışı gibi sorunların farkına varmaları sağlanmıştır. Müzikle tedavi sayesinde ergenler günlük stresle başa çıkmanın alternatif yollarını öğrenmişler ve uyuşturucu konusunda bilinçlenmişlerdir (113). Gevşeme eğitimi şiir yorumlama ve şarkı yazma gibi müzikle tedavi girişimleri duygudurumu olumlu şekilde etkiledikleri gibi zihinsel performansı da artırmaktadır.

Madde bağımlılarında maddenin bırakıldığı aşamalarda en önemli problemin aşırı içme duygusunun yarattığı kaygı ve sıkıntılar olduğundan bahsetmiştik. Müzikle tedavide uygulanan hayal kurma ve gevşeme teknikleri madde bağımlısı olan kişilerde hem kısa vadede hem de uzun vadede algılanan stresi ve bunaltıyı azaltmakta etkilidir.
Stresin ve sıkıntının azaltılması maddeyi bırakmadaki başarıyı etkileyen en önemli parametredir. Eğer kişiye bu sıkıntılı devrede yardımcı olamazsanız maddeye gidişini önlemeniz neredeyse imkânsız hale gelir. Bu yüzden uzman sık sık gevşeme eğitimi vermeli ve bağımlının bunu seans harici zamanlarda da kullanmasını sağlamalıdır.

Müzikle tedavi kişinin kendilik kavramını düzeltir ki madde bağımlılarında kendine güven ileri derecede azalmıştır. Çoğunda artık işe yaramayacakları ömürlerinin böyle geçip gideceği inancı gelişmiştir. Araştırmalarda görülmüştür ki müzikle tedavi işe yarama duygusunu yeniden uyandırmakta unutulmuş olan birey olma idrakini yeniden oluşturmaktadır.

Madde bağımlıları kendileri ve çevreleri için bir şeyler üretebilmek için maddenin şart olduğuna inanırlar. Bu yüzden madde alabilmek maksadıyla kendilerini toplumdan geri çekerler. Madde bağımlılarında görülen sosyal geri çekilmeyi ortadan kaldırmak için şiir ve ritim içerikli doğaçlama yöntemi kullanılmıştır. Böylece katıldıkları etkinlikler sayesinde elde ettikleri kazanımların kaybettiklerini düşündükleri şeylerden çok daha fazla olduğu kendilerine gösterilmiştir

Yapılan çalışmalar ışığında görüyoruz ki müzikle tedavi duygusal boşluklarını maddeyle doldurmaya çalışan bağımlılar için maddeye karşı güçlü ve etkili bir alternatif olmaktadır. Bu da tedavide başarı şansını artırmaktadır.

Merkezimizde uygun olan hastalar için haftada iki seans müzikterapi seansları tertip edilmektedir. Ayrıca her hasta için müzik saatleri oluşturulup bu saatlerde kişilerin eğlenmeleri şarkı söylemeleri şarkı dinlemeleri oynamaları dans etmeleri sağlanmaktadır.

Sosyal terapiler: Kişinin hastanedeki arındırma tedavisinden sonra hayatında yeni bir sayfa açması ve kendisi için güvenli ve huzur verici bir ortam oluşturulması çok önemlidir. Bunun için hastane ortamında kazandırılmış beceriler sanat ve meşguliyet faaliyetlerinin yardımıyla boş zaman etkinliklerine yönlendirilir ve kişinin çevresine yönelik bilgilendirme ve rehabilitasyon etkinliklerine başlanır.
Hasta yakınlarına madde ile mücadele seminerleri tertip edilir grup terapileri için gruplar oluşturulur. Ayrıca belki de en önemli etkinlik olacağını düşündüğümüz ‘hastanın arkadaşlarını bilgilendirme rehabilite etme ve gerekirse grup etkinlikleri içine dahil etme'' programı tertip edilir. Çünkü madde kullanımı beraberinde bir kültür halini almakta ona göre bir çevre oluşmaktadır ve bu çevre yeniden içmeyi teşvik edici olmaktadır. Bu çevreden ve bu kültürden uzaklaşmak tedavinin en önemli aşamasıdır.

ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞI TANI VE TEDAVİ PROTOKOLÜ

Tanı Protokolü:

Ayırıcı Tanı (DSM IV''e göre)

1.Özgeçmiş

2.MCA Anamnez Formu

CEEG / Brain Mapping ve/veya “Test Dose”

Psikolojik Testler

1.Hamilton Depresyon

2.Hamilton Anxiety

3.Beck Depresyon

4.Beck Anxiety

5.Stai Form 1-2

6.SCL 90-R

7.MMPI (Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri)

8.Rorschach (Mürekkep Testi)

9.TAT (Tematik algı Testi

10. Conners'' Aile Değerlendirme Formu

11.CBCL Aile Değerlendirme Formu

12.CBCL Kişisel Değerlendirme Formu

13.Strese Dayanıklılık Ölçeği

14.Maudsley OKB Soru Listesi

15.Alkol Kullanım Bozukluklarını Saptama Ölçeği

“Neurobehavioral” Testler

1.ADAS

2.AAMI

3.Modified Hachinski Scale

Neuropsikolojik Testler

T.O.V.A

COGNITRON (Dikkat)

DAUF (Sürekli Dikkat)

SPM ( Muhakeme-Zeka )

FVW (Verbal Bellek )

NVLT (Sözel Olmayan Öğrenme)

WAIS Memory

Bender-Gestalt

Benton

MMSE (Mini Mental Test)

KKM

McNair and Kahn Kendini Değerlendirme Ölçeği

Global Deterioration Scale

WMS-R

MRI SPECT Görüntüleme

Tedavi Protokolü:
Yatarak Tedavi
Farmakolojik Tedavi
Bireysel Psikoterapi
Sosyal Destek Çalışmaları
Aile ile yapılan çalışmalar
Arkadaşlar ile yapılan çalışmalar

Etkileşim Grup Terapileri
Bilgisayar Eğitim Modülleri
1.Attention and Concentratıon
2.Divided Attetion
3.Vigilance
4.Topological Memory
5.Physiognomic Memory
6.Memory for Words
7.Verbal Memory
8.Logical Reasoning
9.Rewards for Children

Neurobiofeedback
1.Alpha training with relaxation
2.Beta training with relaxation
3. Beta training with fixation
4.Alpha-Theta crossing training
5.High Alpha Training
6.High Beta Training
7.EEG & EMG Feedback Combination Training
8.EEG & GSR Feedback Combination Training
9.EEG & BVP Feedback Combination Training
10.Asimetric Hemisphere Training
11.aaaa Combination (EEGEMGGSRBVP feedback instrument)

Sonuç : MCA tanı ve tedavi protokolü. Tedavi ekibi tarafından rutin olarak seçeneklere göre uygulanır.

TEDAVİ
Alkol Zehirlenmesi ve Yoksunluk Ted.
Belirtilerinin Tedavisi
Alkol Yoksunluk Belirtilerinin Ted.
‘Deliryum Tremens'' Tedavisi

· Ruhsal ve bedensel sorunların T.
· Bağımlılığın tedavisi
· Alkolü bırakma isteğinin Artırılması
· Alkolden arındırma (Detoksifikasyon)

Uzun Süreli Tedavi Yaklaşımları
Psikoterapötik Yaklaşım
İlaç Tedavisi

ALKOLDEN UZAKLAŞTIRICI YA DA ALKOLÜ BIRAKMAYA YARDIMCI YÖNTEMLER

Kendine Yardım Grupları-Adsız Alkolikler (AA)
Bağımlıların % 10-40''ı alkole bağlı sorunlar nedeniyle tedavi görürler. Sonlanımın iyi olduğunu belirleyen göstergeler:

· Sosyal destek sistemlerinin yeterli olması
· Alkolü bırakma konusunda istekli olması
· Eş ve yakınlarının ilgi ve işbirliğinin bulunması
· Uygulanan başlangıç ted tamamlayabilmesi
· Ayaktan tedaviye uyumu ve sürdürmesi

Bu özelliklerin bulunması ilk 1 yıllık bırakma dönemi için % 60 oranında olumlu beklenti doğurur.
Yapılan çalışmalarda 1 yıllık bırakma döneminin bulunmasının uzun dönem gidiş için olumlu bir gösterge olduğu vurgulanmıştır
L0nLy - avatarı
L0nLy
Ziyaretçi
28 Şubat 2011       Mesaj #10
L0nLy - avatarı
Ziyaretçi
uçucu madde kulananların kullanmadan önce ve kullandıktan sonraki resimleri lazım yardımcı olabilirmisiniz.?

Benzer Konular

6 Mart 2015 / ZİYARETÇİİİ Soru-Cevap
8 Şubat 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
21 Aralık 2009 / Misafir Cevaplanmış