ben gözde , Milliyet Blog dostum ZELİN ARTUG: "Hocam, ille yaz, bir şeyler." deyince aklımın erdiği dilimin döndüğünce bir şeyler yazayım dedim....
En bilinen ve doğru tanımıyla BATI' nın müziği ÇOKSESLİ; DOĞU'nun TEKSESLİ'dir.
Bunun nedenini şöyle "ayaküstü" düşününce, çoksesli ve teksesli müziğin temelinde DİNİN yattığını söyleyebilirim...
Hıristiyanlık, İslamlık'a (Hıristiyanlık oluyor da İSLAMLIK neden olmasın?) göre, özellikle ibadet açısından çok faklı bir dindir...
En başta Hıristiyanlıkta bir RUHBAN sınıfı vardır... (İslamlık'da RUHBAN sözde yoktur da bizde özellikle son dönemlerde halka dini açıklayan ve bundan para kazanan bir ULEMA sınıfı doğmuştur...Arap'ta zaten bin zamandır böyle bir ULEMA SINIFI vardı... Yani, KUR'AN da olmasa da pratikte İslamlık'ta da bir RUHBAN sınıfı vardır...) Hıristiyanlık, halkın bu RUHBAN kişilere GÜNAH ÇIKARMASI ve bunun karşısında GÜNAHLARININ AFFEDİLMESİ geleneğini ya da kuralını getirmiştir....
Hıristiyanlık'ta İki bin yıldır, işleyen bu GÜNAH ÇIKARMA aslında çağdaş anlamda bir tür psikolojik danışmanlık olduğundan (öyle ya birey, kendi kendini bir başkasına anlatıyor, hem de en mahrem sırlarını....) belki de amacı dışında bir şeyi, BİREYİN KENDİ BİREYSELLİĞİNİ FARK ETMESİ' ni, sağlamıştır.
Nihad Sami Banarlı'da "roman" türünün neden DOĞU'da değil de BATI'da doğduğu bu GÜNAH ÇIKARMA ile açıklar... Roman, bireyin anlatılmasıysa, GÜNAH ÇIKARMA da bireyin bir tür kendiyle İÇ HESAPLAŞMASIYSA "roman" türünün BATI' da yani Hıristiyan toplumlarında doğaması dolaldır, diye düşünür BANARLI.... Sanırım da haklıdır...
Bunu bir kenara yazın.....
İbadet etme açısından Hıristiyanlık'ı İslamlık'tan ayıran bir başka önemli nokta ise, resmi ibadet gününün tek olması (pazar sabahı) ve ibadette ille de MÜZİK olmasıdır....... Pazar ayini sonrası kilise ayinine katılan halk, genellikle org ve piyano eşliğinde toplu halde (bu KORO demek) ihahi okurlar ve ayin sona erer... Çok sesli müziğin ilk adımları demek değil midir bu?
Her kilise de genellikle çocuklardan, oluşan bir kilise korosu bulunur... Bu koroya seçilen çocuklar toplumda ayracılıklı düşünülür... Sonraları, emekli olan yaşlılar, ev hanımları da bu kilise korolarında görev almışlardır....
İki bin yıldır nesilden nesile gelen bu "kilise korosu eşliğinde müzik" , özellikle 17.yy larda başlayan ve devam eden KLASİK BATI MÜZİĞİNİN temelini oluşturur....
(Antik Yunan da TRAGEDYA'da arasında duygular yoğunlaştığında da KORO vardı.... Hıristiyanlığın bir YUNAN ve LATİN kültürü üzerine de inşa edildiği aklınızda olsun.)
İslamlık'ın klasik anlayışında ise ibadet esnasında MÜZİK yasaktır... İslamlık'ın aslında "kaçak sokak çocukları" olan TASAVVUF ve ALEVİLİK'te ibadet esnasında MÜZİK serbest olsa da bu iki kol; resmi İslamlık'ta hep SOKAK ÇOCUĞU muamelesi görmüş, küçümsenmiştir... Bugün ülkemizde hâlâ CEM EVLERİ İSLAMLIK'ın İBADET EVLERİ sayılmamaktadır.... Cem evlerinde müzik eşliğinde kadınlı erkekli sema geçilmesini klasik İSLAM asla kabul etmemekte, hatta onu ibadet saymamaktadır....
Bu aklımca açıklayıcı bilgiler ışığında baktığımızda, BATI toplumunun ÇOK SESLİ müziğe yatkınlığı, neredeyse Hristiyanlık öncesine bile dayandırılabilirken, DOĞU toplumlarında gerek İslamlık öncesi gerek İslamlık sonrası müzikte böyle bir ÇOKSESLİLİK söz konusu değildir...
Doğu toplumlarının en belirgin çalgı aletleri başta saz veya onun türevleri, ardından tambur, kanun dur en genel anlamda.... Elbet, biz doğu toplumlarında da Itri, Dede Efendi, Cemil bey dıye hatırlıorum