Arama

AIDS hastalığı ve HIV virüsü hakkında bilgi verir misiniz?

Güncelleme: 19 Aralık 2010 Gösterim: 5.859 Cevap: 9
murat070707 - avatarı
murat070707
Ziyaretçi
11 Mart 2009       Mesaj #1
murat070707 - avatarı
Ziyaretçi
ilişkiye girdikten iki ay sonra aids olup olmadıgımızı test yaptırarak doruluyabilirmiyiz eger dogrulayabiliyorsak hangi testleri yaptırmamız gerkir ve ne kadar güvenilirdir teşekkürler...
Sponsorlu Bağlantılar
SEDEPH - avatarı
SEDEPH
Ziyaretçi
11 Mart 2009       Mesaj #2
SEDEPH - avatarı
Ziyaretçi
Aids ve Aids hakkında merak edilenler >>> inceleyiniz. Soru cevap şeklinde açıklamalarda bulunulmuş
Sponsorlu Bağlantılar
meleğimmm - avatarı
meleğimmm
Ziyaretçi
11 Mart 2009       Mesaj #3
meleğimmm - avatarı
Ziyaretçi
arkadaşlar lütfen yardımcı olun ödevimi acilen teslim etmem lazım hiç bi sitede bulamadım sonra karşıma bu site çıktı
SEDEPH - avatarı
SEDEPH
Ziyaretçi
11 Mart 2009       Mesaj #4
SEDEPH - avatarı
Ziyaretçi
Halk arasında Aids Testi olarak bilinen test; Tıbbı Terimlerde Anti-HIV Testi olarak geçer

HIV vücuda girdiğinden itibaren, vücutta bununla savaşmak için özel antikorlar oluşur. Kandaki bu antikorların ELISA yöntemiyle saptanmasına Anti-HIV testi denir.Anti-HIV antikorların ELISA yöntemiyle ölçülebilecek düzeye ulaşması için 3 aylık bir süreye (pencere dönemi) ihtiyaç vardır. Bu nedenle test, bulaşma olduktan 3 ay sonra yapılmalıdır. Anti-HIV testinin pozitif olması kanda HIV virusunun olduğunu gösterir. Ancak anti-HIV testinin yalancı pozitif çıkma ihtimali de vardır. Bu nedenle, kişinin HIV pozitif (seropozitif) olduğunu söyleyebilmesi için, Westernblood testi denen doğrulama testinin de yapılıp sonucunun pozitif olması gerekmektedir. Anti-HIV testi, üniversite hastanelerinin mikrobiyoloji laboratuarlarında, sigorta ve devlet hastanelerinin laboratuarlarında ve özel laboratuarlarda yaptırabilir.

Test Yaptırmak ve bu testler hakkında bilgi

Testi yaptıracağınız merkezin gizlilik tedbirlerini anlamak ve öğrenmek çok önemli bir konudur. Bu nedenle sonuçların gizliliği konusunda danışmanınızdan bilgi alın. Birçok danışma ve test merkezi aşağıdaki kurallardan birini uygular.

Gizli Test :

Bu testlerde, testi yaptırdığınız merkez, adınızı ve test sonuçlarınızı kaydeder ve sonuçları diğer personelin ulaşamayacağı bir yerde saklar. Eğer gizli bir test yaptırmış iseniz sonuçların özel doktorunuza gönderilmesini sağlamak için bir form imzalayabilirsiniz.

Anonim Test :

Bu tür testlerde kimse sizden adınızı veya başka bir bilgiyi istemez. Yalnızsınızdır ve test sonuçlarınızı sizden başka hiçbir kimse görmez. Bu tür testler her ülkede yapılmamaktadır.

Bilgi almak ve test yaptırmak için nereye gideceğinize karar verin :

Yaşadığınız yere göre seçebileceğiniz farklı test ve danışma merkezleri olacaktır. Bunlar, devlet tarafından yönetilen test merkezleri, sağlık klinikleri, dispanserler, üniversite hastaneleri, araştırma merkezleri ve özel hastaneler olabilir. Seçiminizi yaparken aşağıdaki faktörleri dikkate alın.

Eğer daha önce başka bir hastalık nedeniyle gittiğiniz ve kendinizi rahat hissettiğiniz bir sağlık merkezi var ise onu tercih edebilirsiniz.

Gideceğiniz hastanenin veya merkezin gelişmiş olmasına dikkat edin. Çünkü eğer HIV+ iseniz veya ilgili bir hastalığınız var ise hastalığın yayılmasını önlemek için önlem alabilecek bir merkezin olması sizin için daha iyi olacaktır.

Gideceğiniz merkezin özel bölümleri olmasına dikkat edin. Mesela uyuşturucu kullanıyor iseniz, uyuşturucu tedavisi uygulayan bir merkez seçin.

Testten önce bilgi almak :

Herhangi bir danışma merkezine gittiğinizde, doktor yada danışman kişi ile görüşmeden önce bir takım materyalleri okumanız doğru olur. Danışmanınız size neden test yaptırmak istediğinizi sorabilir. Bu bilgiler, doktorunuzun test yaptırıp yaptırmayacağınıza dair karar vermesi için yardımcı olacaktır. Eğer doktorunuzun yada danışmanınızın kararı olumlu ise danışmanınız size bir takım açıklamalar yapacaktır. Bunlar :

Nasıl bir test ve nasıl olacağı :

- AIDS ve bulaşma yolları
- AIDS'i önlemenin ve korunmanın yolları
- Pozitif test sonucunun anlamı
- Diğer gerekli bilgiler

Eğer doktorunuzun anlattıkları sizi tatmin etmediyse siz doktorunuza soru sorun.Hiçbir zaman kafanızda soru işareti kalmasına izin vermeyin ve mutlaka test sonrası sonuçları doktorunuzla yüz yüze tartışın.
Anti-HIV testi (Aids Testi) için başvurabileceğin Merkezler

HIV ile ilgili testlerin konfirmasyonları Ankara Hıfzısıhha Enstitüsünde yapılmaktadır.

AIDS ile Savaş Derneği
Telefon: 0.212.231 76 81

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları
Sıhhıye-Ankara
Telefon: 0.312.305 1296

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları
Çapa-İstanbul
Telefon: 0.212.534 0000/ 2112

Sağlık Bakanlığı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi
İstanbul
Telefon: 0.212. 529 4400/ 1210

İstanbul Haydarpaşa Numune Hastanesi
Haydarpaşa-İstanbul
Telefon: 0.216.414 4502/1908

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları
İzmir
Telefon: 0.232.343 4343/ 3221

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları
Emek-Ankara
Telefon:0.312.214 1000/ 5429

19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları
Samsun
Telefon:0.362.457 6000/ 2797

Gülhane Askeri Tıp Akademisi
Etlik-Ankara
Telefon: 0.312.325 1211/ 4333



Alıntıdır

SEDEPH - avatarı
SEDEPH
Ziyaretçi
11 Mart 2009       Mesaj #5
SEDEPH - avatarı
Ziyaretçi
AIDS, Acquired Immuno Deficiency Syndrome kelimelerinin kısaltması olarak ortaya çıkmış ve Edinilmiş Yetersiz Bağışıklık Sistemi Sendromu olarak Türkçe'ye çevrilmiştir.

AIDS ilk olarak 1981 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde keşfedilmiştir. Keşfinden hemen sonra hızla yayılarak; erkek, çocuk, siyah, beyaz, Latin, Asyalı, zengin, fakir demeden bir çok insanın ölümüne neden olmuştur. Günümüze kadar AIDS'ten 225.000 kişinin öldüğü kaydedilmiştir. Bu sayı her 13 ila 15 ayda ikiye katlanmaktadır.

AIDS için halen kesin olarak bilinen bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. AIDS'ten korunmak bu tehlikeli ve ölümcül virüsün yayılmasını önlemek için uygulanabilecek tek yoldur. HIV, Human Immune Deficiency Virus, vücut bağışıklık sistemi virüsü, AIDS tamamen vücut bağışıklık sistemi ile ilgili olduğundan, hastalığa sebep olan virüse bu isim verilmiştir. Virüs, insan vücudunun hastalıklara karşı direncini sağlayan bağışıklık sistemini etkisiz hale getirmektedir. Vücut bağışıklık sisteminin etkisiz hale gelmesi, virüsten etkilenmeden önce kolayca başedebildiği deiğer hastalık mikroplarıyla artık çarpışamayacak duruma gelmesi demektir. Bu da basit bir enefeksiyonun bile ölümcül hale gelmesine sebep olabilir. AIDS hastalarının yarısından çoğu bağışıklık sistemlerinin etkisiz hale gelmesi yüzünden basit enfeksiyonlara yenilerek hayata veda etmişlerdir.

İnsan vücudu bir defa HIV virüsü ile enfekte olmuşsa artık bu virüsün hiçbirşekilde yok edilmesi yada vücuttan atılması mümkün değildir. Fakat, virüsün etkilerine engel olmak için bir takım ilaçlar geliştirilmiştir. Bunlardan ilki ve ençok bilineni AZT (Zidovudine) adı verilen ilaçtır. Bu ilaç virüsün çoğalmasını engellemektedir. AZT AIDS virüsünün meydana getirdiği belirtilerin görünmesini engellemekte ve AIDS'li hastanın yaşamının kısmen de olsa uzamasını sağlamaktadır.

Bilim adamları AIDS'le savaşabilmenin diğer yollarını aramaya devam etmektedirler. Son yıllarda bu konuda büyük gelişme kaydedilmiştir. AIDS'e karşı korunmak için aşıların testleri halen deneysel aşamadadır. 1990 yılının başlarından itibaren bu konuda başarılı sonuçlar kaydedilmektedir.

AIDS dokunma, öpüşme, solunum gibi dış kontaklarla bulaşan bir hastalık değildir. Bu nedenle insanların AIDS'li hastalara yaklaşmaması ya da onları toplumdan dışlaması hem gereksiz hem de yanlış bir tutumdur. Çünkü AIDS'li bir hastaya dokunarak veya yanında bulunarak AIDS'e yakalanmanın mümkün değildir. Ayrıca AIDS evcil hayvanlardan, tuvaletlerden, yüzme havuzlarından, tabak ya da bardaklardan bulaşıcı özellik göstermez. Bu nedenle insanların bu konularda korkutulması ya da yersiz bir kaygıya neden olunması çok yanlıştır. AIDS'in ana bulaşma yolu seksüel birleşme, uyuşturucu kullanıcılarının enjektörlerini paylaşması ve çok da az olsa kan transferidir. Ne yazık ki, AIDS hastalığına yakalanmış hamile bir kadının daha doğmamış bebeği de bu hastalığa yakalanmış demektir.

Neden AIDS'i daha önce duymamıştık? AIDS 1981 yılına kadar tanımlanmış bir hastalık değildi. AIDS'in izinin sürülmesi doktorların bu bilinmeyen hastalığı yeterli derecede tanımasıyla başladı. AIDS'in ilk rastlandığı 1981 yılında ABD'de 316 kişinin AIDS hastalığına yakalandığı tespit edilmiştir. Beş yıl sonra 1986 Ağustos'unda 23.000 vaka rapor edilmiştir. Hastalığın artışı büyük bir hızla devam etmiş ve 1990'larda sadece ABD'de 60.000 nin üstünde AIDS hastası tespit edilmiştir. Bu hızlı artış, bilim adamları, doktorlar ve hükümetler için bir alarm sinyali olmuş ve onları konuyla ciddi biçimde ilgilenmeye itmiştir.

AIDS'in gerçek kökeni bilinmemektedir. Çünkü AIDS yeni gelişmiş bir hastalıktır. AIDS'in kökeni hakkındaki en geçerli görüş hastalığın Afrika kökenli olduğudur. Afrika'da ki yeşil maymunların taşıdığı bir virüs insanlarda rastlanan AIDS virüsüne çok benzemektedir. Bilimsel tahminler maymunlarda rastlanan virüsün doğal ortamda organizmalar içinde yaşamını sürdürerek, mutasyon geçirdiği ve burdanda insanlara geçtiği üzerinde yoğunlaşmaktadır. Görülen mutasyonun çok nadir olduğu da görüşler arasında yer almaktadır.

Bir başka görüş ise virüsün biyolojik silah olarak üretilmek istendiği fakat sonucun etkisi uzun sürede görüldüğü için araştırmalara devam edilmediği, ve bir ara nasıl olduysa labaratuvar dışına çıkarılarak insanlara bulaştırıldığı üzerinedir. Yeşil maymunlar Afrika'nın çoğu bölgesinde lezzetli bir yemek olarak görülmektedir. Virüsün maymunlardan insana iyi pişmemiş organlardan ya da etlerin pişirilmeye hazırlanırken meydana gelebilecek kesik vb. gibi yaralardan bulaşmış olabileceği de düşünülmektedir. Çünkü bilindiği gibi virüsün bulaşma yollarının en önemlilerinden biri kandır. Hastalığın ilk insana bulaşması böyle olmuştur. Bundan sonra hastalık diğer insanlara seksüel birleşme ve uyuşturucu kullanımı ve kan transferleri sırasında yayılmıştır. Afrika devletlerinin bir çoğu bu görüşün mantıklı olduğunu savunmaktadır. Bu olayların hiçbiri ırkla ilgili değildir. Şunu unutmamak gerekir ki tek bir kişi değil tüm insanlık AIDS'in gelişmesinden sorumludur ve bizde bu sorumluluğu paylaşmaktan ve bu öldürücü virüsün yayılmasını engellemekten sorumlu sayılırız.

Alıntıdır
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
11 Mart 2009       Mesaj #6
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
AIDS, ölümle sonuçlanan mikrobik bir hastalıktır. Bu mikrop bulaştıktan sonra, bağışıklık sistemini bozarak, insanın birçok hastalığa karşı kendini koruyamamasına sebep olur. Ancak, hastalık belirtileri hemen ortaya çıkmaz. Zamanla vücudun savunma sistemi yavaş yavaş ortadan kalkar ve ortalama 10 yıl sonra , çeşitli hastalık belirtileri görülmeye başlar. AIDS hastalığı ortaya çıksın, çıkmasın, mikrobu taşıyan kişiler başkalarına bulaştırabilirler.
Bir insanda AIDS mikrobu olduğunu belli edecek net bir işaret yoktur. Kişinin kendi kendine tanı koyması mümkün değildir. Kesin tanı ancak kan muayenesi ile konulur. AIDS'in kesin tedavisi yoktur ve henüz koruyucu bir aşı bulunamamıştır. Mikrop, kişiden kişiye 3 yol ile geçebilmektedir: cinsel ilişki yoluyla, kan yoluyla ve anneden bebeğine.
AIDS'ten korunmak için şu önlemler alınmalıdır:
*Mikrobu taşıyıp, taşımadığı bilinmeyen kişi ile girilen cinsel ilişkilerde kondom kullanılmalıdır.
*Kontrol edilmemiş kan ve kan ürünleri kesinlikle kullanılmamalıdır.
*Şırınga, iğne, jilet gibi her türlü delici ve kesici alet, başkaları ile paylaşılmamalıdır.
*Çiftler evlilik ve hamilelik öncesinde AIDS testi yaptırmalıdır.

AIDS mikrobu vücut dışında yaşayamayan çok dayanıksız bir virüstür ve dış ortamda kısa sürede ölür. Bu yüzden el sıkışma, sarılma, dokunma, aynı tabaktan yemek yeme ile, tuvalet ve banyolardan geçme tehlikesi yoktur. Bu nedenle AIDS'e yakalananları gereksiz yere dışlamayınız, onlara destek olunuz.
Daha fazla bilgi edinmek için sağlık kuruluşlarına başvurunuz.

2. CİNSEL İLİŞKİ İLE BULAŞMA HAKKINDA BİLGİ
AIDS insandan insana en fazla kadın-erkek arasındaki cinsel ilişki yoluyla bulaşmaktadır. Bunun yanısıra, iki erkek arasındaki eşcinsel ilişkiler de AIDS'in bulaşması açısından önemli yollardandır. Cinsel ilişki sırasında kadın ve erkek cinsel organlarındaki, makattaki zedelenmeler mikrobun sağlam kişinin vücuduna girmesine yol açar. Cinsel organlarda herhangi bir hasar olmaksızın da geçiş olabilir. Cinsel ilişki sayısı ile bulaşma riski artmaktadır. Bununla birlikte tek bir cinsel ilişkiyle de bulaşma olabilmektedir.
Cinsel ilişkide, kadın cinsel organının daha geniş bir doku yüzeyine sahip olmaları ve ilaveten meninin daha yüksek yoğunlukta mikrop içermesine bağlı olarak, kadınlar daha fazla risk altındadırlar. Sosyal yönden riskli davranışlar; birden fazla kişi ile korunmasız cinsel ilişkide bulunmak, eşcinsellik, hayatını fuhuşla kazanan kişilerle korunmasız cinsel ilişkiye girmek olarak sıralanabilir.
Günümüzde AIDS'in dünyadaki yayılımında bir numaralı bulaşma yolu cinsel ilişkidir. Aynı şekilde ülkemizde de AIDS vaka ve taşıyıcılarının büyük bir çoğunluğunda mikrobun cinsel ilişki yoluyla bulaştığı kesin olarak belirlenmiştir. Bu yolla bulaşmanın engellenmesinde tek çözüm; herkesin "Güvenli Cinsel Davranışlar"ı benimsemesidir. Bunun için her iki eş karşılıklı tek eşlilik davranışı içerisinde olmalıdır. Bunun yanında cinsel ilişki ile bulaşmanın önlenmesinde bugün için bilinen yolun, ilişkilerde kondom kullanılması olduğu daima akılda tutulmalıdır. Kucaklama, okşama, sarılma, zedeleyici olmayan öpüşmeler ile AIDS bulaşmaz.

UNUTMAYINIZ!
AIDS'ten korunmanın en güvenli yolu tek eşliliktir.
İnsanların dış görünüşlerinden HIV ile enfekte olup olmadıklarını anlayamazsınız. Güvenli bir cinsel ilişki için kondom kullanınız.

3. KAN YOLUYLA BULAŞMA HAKKINDA BİLGİ
Mikrobu almış kişiden alınan; kan, kan ürünleri, organ, doku ve spermin başkasına verilmesiyle virüs bulaşabilir. Buna bağlı olarak, kan nakline yoğun olarak ihtiyaç gösteren kişiler normal nüfusa kıyasla daha fazla risk altında kabul edilirler.
Kan yoluyla bulaşmanın diğer bir biçimi de, sterilize edilmemiş yani mikroptan arındırılmamış, iğne, enjektör, makas, jilet gibi diğer delici-kesici aletlerin kullanılması ile olan bulaşmalardır. Damardan uyuşturucu kullananlar kendi aralarında ortak iğne, enjektör kullanmalarına bağlı olarak, en fazla risk altındaki gruplar arasında yer almaktadır.
Kan yoluyla bulaşmanın önlenmesi için, öncelikle tüm kan ve kan ürünleri ile organ, doku, sperm vs. veren kişilerin uygun testlerle taranması gerekir. Mikropla bulaşmış veya kontrolü yapılmamış kan ve kan ürünleri hiçbir şekilde kullanılmaz. Bu tedbirler hükümet tarafından alınmıştır.
Bugün için dünyada ve ülkemizde kan ve kan ürünleri nakli yoluyla olan bulaşmalar düzenli tarama çalışmaları neticesinde büyük ölçüde kontrol altına alınmış durumdadır.Kan ve kan ürünlerinin kontrolü ve tek kullanımlık enjektör uygulamasının yaygınlaştırılması ile yıllar içinde bu yolla olan bulaşmalar giderek azalmıştır.
Ancak kan yolu ile bulaşmanın tamamen önlenebilmesi için, mikrop taşıyan iğne, şırınga ve kesici aletlerle bulaşmaların da önlenmesi gerekir. Uyuşturucu bağımlılığı olan ve ortak enjektör kullanımı nedeniyle mikrobu alan kişiler ise hem Avrupa ülkelerinde hem de ülkemizde artmaktadır.
Tıbbi uygulamalarda tek kullanımlık iğne, şırınga ve malzeme kullanılmalı ya da bunlar sterilize veya dezenfekte edilmeden kullanılmamalıdır. Kişiler AIDS'ten korunmak için ortak jilet kullanımından kaçınmalı, makas, kesici delici tırnak bakım malzemelerinin steril olduğundan emin olmadan kullanılmalarına izin vermemelidirler. Bu aletlerin 20 dakika kaynatılması veya çamaşır suyunda bekletilmeleri ile AIDS mikrobunun etkisiz hale getirilmesi kolayca mümkün olabilmektedir.

4. ANNEDEN BEBEĞE BULAŞMA HAKKINDA BİLGİ
Mikrobu almış olan anne, bebeğine bulaştırabilir. AIDS mikrobu, hamilelik esnasında, doğum sırasında veya anne sütü ile bebeğe geçebilir. Anneden bebeğe bulaşma oranı kesin olarak bilinmemekte, % 30 civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Annneden bebeğine bulaşmayı en erken devrede tanımlamak ve gerekli önlemleri alabilmek için gebelik öncesi AIDS tarama testleri yaptırılmalıdır.
Mikrobu aldığı bilinen kadın için önerilebilecek tek yol hamilelikten kaçınmaktır. Çünkü doğacak bebeğin AIDS'e yakalanma olasılığının yanısıra , öksüz ve yetim kalma olasılığı da gözönüne alınmalıdır. Gebelik oluştuktan sonra nihai karar aileye ait olmak üzere gebelik sonlandırılabilir.
Son yıllarda ülkemizde de AIDS'li bebek doğumlarında artış olmuştur. Bugüne kadar annesinden AIDS mikrobu alan 6 bebek bildirilmiştir.

5.AIDS TANISI VE TESTLER HAKKINDA BİLGİ
AIDS'in kesin tanısı laboratuvar tetkikleri ile konulur. En fazla kullanılan tanı yöntemi; tarama testleri ile kanda antikor tayinidir. Antikor, mikroba karşı vücudun geliştirdiği maddelere denilir ve bunlar mikrop girdikten ortalama 3 ay sonra oluşurlar. Bu süre 6 haftadan 1 yıla kadar değişebilmektedir. Dolayısı ile maruziyetten hemen sonra yapılan testler doğru sonuç vermeyebilir. Bu nedenle riskli davranışta bulunan kişinin durumu en erken 3 ay sonra belli olabilir.
İlk tarama testleri ile pozitif bulunan tüm örnekler mutlaka daha ileri teknik gerektiren doğrulama testi ile incelenir. Çünkü başka nedenlere bağlı olarak hatalı pozitiflik görülebilmektedir. Doğrulama testi ile tekrar pozitif bulunan kişi AIDS mikrobu ile karşılaşmış demektir.
Tarama testleri devlet hastanelerinde, halk sağlığı laboratuvarlarında, özel hastane ve laboratuvarlarda, kızılay kan merkezlerinde, üniversite hastanelerinde yapılmakta olan kolay ve ucuz testlerdir.
Test başvurusunda adınızı kodlayarak verebilir, kimliğinizi saklayabilirsiniz. Yasal olarak, kimlik bilgileriniz bilinse bile sağlık kuruluşunda gizli tutulmak zorundadır ve izniniz dışında açıklanamaz.
Mikrobu aldığınızdan herhangi bir şüpheniz varsa, hem bir an önce gerekli tıbbi yardımı almak, hem de sevdiklerinizi korumak için test yaptırınız.

6. AIDS TEDAVİSİ VE RUHSAL DESTEK HAKKINDA BİLGİ
AIDS tedavisinde iki yaklaşım vardır. Birincisi AIDS mikrobunun kendisine yönelik yaklaşımlar, ikincisi AIDS'e bağlı olarak ortaya çıkan hastalıkların tedavisi.
AIDS mikrobuna karşı bugüne kadar kesin etkili bir yöntem bulunamamıştır. Ancak, son yıllarda kaydedilen gelişmeler umut vermektedir. Hastalığın mümkün olduğunca erken tanımlanması ve sonra birden fazla ilacın birarada kullanıldığı tedavi şemaları ile hastalık belirtilerinin ortaya çıkışı geciktirilebilmekte ve hastanın yaşam süresi uzatılabilmektedir. Bunlar hatalı kullanıldıklarında zehir etkisi olabilecek ilaçlardır ve yalnız hekim kontrolünde kullanılmalıdır.
İkinci yaklaşım ise, AIDS mikrobunun vücudun bağışıklık sistemini hasara uğratması neticesinde ortaya çıkan verem, mantar ve benzeri diğer hastalıkları bilinen yollarla tedavi etmektir. Kişide gelişen hastalık tablosuna göre, antibiyotikler, antifungal ajanlar, radyoterapi, kemoterapi ve cerrahi tedavi yöntemleri kullanılmaktadır.
Hastanın diğer bir bulaşıcı hastalığı yoksa ve kendi sağlığı gerektirmedikçe, ayrı bölümlerde bulundurulmasına gerek yoktur.
Genel bir kural olarak, hastalığı ne olursa olsun, her hastaya mümkün olduğunca cesaret ve umut vermek gerekir. Buna özellikle ihtiyacı olan AIDS hastaları, doktoruna, yakınlarına ve arkadaşlarına güven duygusunu kaybetmemeli ve olabildiği ölçüde normal yaşantı ve ilişkilerini sürdürmelidirler. AIDS'e yakalananlarda başlangıçta kabullenememe ve isyan duyguları ortaya çıkabilir, bunu yalnızlık, toplum tarafından dışlanma hissi, umutsuzluk ve çaresizlik duyguları izler. Kişi ruhsal olarak çökkünlüğe girebilir. Uykusuzluk, iştah bozukluğu, zayıflama, unutkanlık, çabuk yorulma, halsizlik, umutsuzluk, çaresizlik duyguları ruhsal çöküntü belirtisi olabilir. Bu durum tedavi edilebilir ancak kişi bu duyguları kaderi olarak değerlendirip, yardım istemeyebilir. Oysa, ruhsal destek ve tedaviler, hastanın yaşama daha umutla sarılmasını ve mücadele için kendini daha güçlü hissetmesini sağlayacaktır. AIDS'e yakalananlar çekinmeden psikiyatriste başvurmalı ve duygularını paylaşmalıdırlar. Böylelikle kendisine gerek kendi sağlığını koruması, gerekse başkalarına bulaştırmaması için nasıl davranması gerektiği konusunda da bilgi verilecektir. Gerekiyorsa ailesine de danışmanlık hizmeti sağlanacaktır.

7. AIDS UYUŞTURUCU İLİŞKİSİ HAKKINDA BİLGİ
Uyuşturucu madde bağımlılığı AIDS için çok ciddi bir risk faktörüdür. Damar yolu ile uyuşturucu kullananlarda AIDS'e sık rastlanılmaktadır. Uyuşturucu bağımlıları, damar yolu ile uyuşturucu kullanırken sıklıkla başkası tarafından da kullanılmış, kirli enjektörleri defalarca kullanmaktadırlar. Kirli ve kullanılmış enjektörler AIDS mikrobunun bağımlılar arasında hızla yayılmasına neden olmaktadır. Buna ilaveten uyuşturucu kullananlar arasında kontrolsüz ve korunmasız cinsel ilişkiler yaygın olarak görülmektedir. Bu ilişkiler de AIDS'in yayılımına neden olmaktadır.
Uyuşturucu bağımlılığı olan ve ortak enjektör kullanımı nedeniyle mikrobu alan kişi sayısı hem Avrupa ülkelerinde hem de ülkemizde artmaktadır.
Sağlığınızı korumak için uyuşturucu kullanmaktan kaçınınız. Uyuşturucuların yarattığı manevi ve maddi yıkım sonunda, ya doğrudan uyuşturucudan yada AIDS'ten ölüm riski olduğunu unutmayınız.
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
11 Mart 2009       Mesaj #7
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
HIV İnfeksiyonun Tanısı Nasıl Koyulur?
Tanı, bulaşmadan 1 - 3 ay sonra kanda beliren virüse karşı antikorların (anti-HIV) saptanmasıyla koyulur. Bu antikorların kanda saptanabilecek düzeylere gelmesi nadiren 6 ay kadar gecikebilir. Eğer bir bulaşma şüphesi varsa (cinsel temas, bulaşık kanla temas, vb.) ve testler 6. ayda da negatif olarak bulunmuşsa, testleri tekrarlamak gereksizdir. Kişi negatif olarak kabul edilmelidir.
HIV enfeksiyonunda iki farklı test (ELISA ve Western Blot) kullanılır. ELISA ile virüse karşı oluşan antikorların varlığı saptanır. Western Blot testiyle de ELISA testinin doğrulaması yapılır. Erken dönemde her iki test de negatif bulunabilir. Bu durumda kuşku çok fazlaysa, kanda doğrudan HIV’nün kendisi aranır.
Hasta anneden doğan bebekler anneden aldıkları antikorları (anti-HIV) 15 aya kadar taşırlar. Sadece antikorların pozitif bulunmasıyla bebeğinde hasta olduğu söylenemez. Bebekte bulaşmanın varlığı doğrudan HIV’ünün gösterilmesi ile belirlenir.

HIV İnfeksiyonunda Virüs Hastanın Hangi Vücut Sıvılarında Bulunur?
Virüs içerdiği gösterilmiş vücut sıvıları şunlardır:
·Kan
·Semen
·Vajinal salgılar
·Süt
·Kan içeren vücut sıvıları

İlave olarak sağlık personeline bulaşma açısından önemli olabilen sıvılar:
·Eklem sıvısı
·Fetüsü çevreleyen amniotic sıvı
·Beyin omurilik sıvısı (BOS)
·Plevra sıvısı
·Periton sıvısı

HIV İnfeksiyonuyla Diğer Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH) Arasında Bir İlişki Var mı?
CYBH olanlarda HIV bulaşma riski 3 - 5 kat daha fazladır. Bunun nedeni, bu kişilerde riskli davranışların fazla olması ve CYBH’a bağlı genital bölgede HIV bulaşmasını kolaylaştıran, deri bütünlüğünü bozan ülser ve yaraların bulunmasıdır.

HIV Testi Pozitif Çıktığında Ne Yapılması Gerekir?
HIV testi ELİSA ile pozitif bulunduktan ve WESTERN BLOT testiyle doğrulandıktan sonra yapılması gerekenler:
· Bu durumu cinsel olarak birlikte olduğunuz kişilere açıklayın ve onların da testlerinin yapılmasını sağlayın.
· HIV enfekte hastaların takip edildiği bir sağlık kuruluşuna veya hastanelerin Enfeksiyon Hastalıkları bölümlerine zaman geçirmeksizin başvurun.
· Erken başlanacak bir tedavinin AİDS evresine gidişi yavaşlatacağını ve yaşam süresini uzatacağını bilin.
· Kan bağışında bulunmayın.
· Diş fırçası ve traş bıçaklarını başkalarıyla birlikte ortak kullanmayın.

HIV Testlerinin Güvenilirliği Nasıldır?
Testlerin doğruluk oranı yaklaşık yüzde 99’dur. ELİSA testi ve tekrarı pozitif çıktıktan sonra yapılacak WESTERN BLOT doğrulama testi de pozitif ise tanıdan kuşku yoktur.
Aşağıda belirtilen kişilerin HIV testi yaptırmaları önerilir:
·
HIV enfeksiyonu için riskli kişiler,
· Korunmasız seks yapan kişiler,
· Gebe kadınlar,
· Gebe kalmayı planlayan kadınlar,
· Cinsel yolla bulaşan hastalık tanısı alanlar,
· Damar yoluyla uyuşturucu kullananlar,
· Tüberküloz ve fırsatçı enfeksiyon tanısı alanlar,
· 1985 yılından önce kan transfüzyonu yapılmış olanla

HIV’nün Bulaşmasında Değişik Riskler Nelerdir?
Değişik etkinliklerdeki HIV bulaşmasına ait riskler şu şekildedir:
Çok düşük risk (Bu etkinliklere bağlı HIV’nün bulaştığına dair olgu bildirimi yok)
· Masturbasyon
· Masaj
· Erotik masaj
· Öpüşme
· Kondomla oral seks

Düşük risk (Bu etkinliklere bağlı olgu bildirimleri var)
· Uzun süreli öpüşme
· Oral seks
· Kondomla vajinal seks
· Kondomla anal seks

Yüksek risk
·
Kondomsuz vajinal seks
· Kondomsuz anal seks




HIV’nün Genellikle Bulaşmadığı Durumlar Neler?
· Günlük ilişkiler
· Tokalaşma, kucaklaşma
· Sosyal öpüşme
· Telefonlar
· Böcek, sinek ve sivrisinek ısırmaları
· Bardak, fincan ve yemek araç - gereçlerinin ortak kullanımı
· Tuvaletler
· Hamam ve saunalar
· Ortak kullanılan elbiseler
· Havlular
· Yüzme havuzları
· Hapşırma ve öksürük
· İnfekte kişinin idrarı ve teri
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
11 Mart 2009       Mesaj #8
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
ayrıca bu forumun tümü bu konu hakkındadır >>>> AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome)
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Eylül 2009       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
slm ben bundan yaklasık 4 gun once karakoy de kondom kullanmadan ilişkiye girdim her hangı bır vırus kapmısmıyımdır cevabınızı beklıyorum sımdıden tesekkur edrım
burak_179 - avatarı
burak_179
Ziyaretçi
19 Aralık 2010       Mesaj #10
burak_179 - avatarı
Ziyaretçi
Sayın Arkadaşlar,

7 aylık bir süre çerçevesi içinde HIV/AIDS Virüsüne yakalanmış bir insanın o virüsten tamamı ile kurtulma yani hastalığa tamamen son verme şansı var mıdır? Varsa, nasıl bir yönteme başvurmalı yada neler yapması gerekir? Teşekkürler...


Red ribbon

not: Çok önemli bir mevzu var.

Benzer Konular

22 Mart 2013 / tkj44 Soru-Cevap
28 Mart 2015 / daMLa- Soru-Cevap
5 Temmuz 2011 / Misafir Soru-Cevap
11 Nisan 2009 / Aragorn_3814 Soru-Cevap
9 Şubat 2016 / Met Taslak Konular