Arama

Halk hikayesi hangi dönemde ortaya çıkmıştır? - Sayfa 2

En İyi Cevap Var Güncelleme: 10 Ocak 2012 Gösterim: 56.424 Cevap: 64
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ekim 2009       Mesaj #11
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
DESTAN HANGİ DÖNEME AİTTİR
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2009       Mesaj #12
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
halk hıkayesı kac yılında ortaya cıkmıstır
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2009       Mesaj #13
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

halk hıkayesı kac yılında ortaya cıkmıstır

Alıntı
fadedliver adlı kullanıcıdan alıntı


Hikaye türünün en eski örnekleri olan ve destandan modern hikayeye geçişi sağlayan anonim eserlerdir. Başka bir tanım yapacak olursak; Türk edebiyatı verimleri içinde 16.asırdan itibaren görülmeye başlanan, genellikle aşıklar tarafından nazım-nesir karışık bir ifade tarzı ile dinleyicilere karşı anlatılarak nesilden nesile intikal eden, yer yer masal ve destan özellikleri gösteren hikayelerdir.

...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2009       Mesaj #14
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
arkadaşLar destan islam öncesinde ortaya çıkmıştır yani islam öncesi türk edebiyatında yer almıştır ilk olarak
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2009       Mesaj #15
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
iran edebiyatı döneminde ortaya çıkçıştır

MESNEVİ İRAN EDEBİYATI DÖNEMİNDE ORTAYA ÇIKMIİTIR
Son düzenleyen Misafir; 4 Ekim 2009 13:24 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
4 Ekim 2009       Mesaj #16
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

destan kac yılında ortaya cıkmıstır kım tarafından

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

destan, halk şiiri, mesnevi, roman edebi türleri ne zaman ortaya çıkmıştır?

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

destan ve halk hikayeri hangi dönemde ortaya çıkmıştır

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

destanı bulamıyom ya yardımcı olun bi ya

Destan (Farsça: داستان), milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış (savaş, göç, istilâ gibi) tarihî olayların (yangın, salgın hastalık, sel, deprem gibi) toplumsal ve doğal olayların çağdan çağa aktarılmış, aktarılırken de hayal unsurlarıyla oluşmuş, süslenmiş, değiştirilmiş manzum söylenceleridir.
Destanlar, Araplar’da “esastır “, Batı’da “myth” olarak adlandırılır. Destanlar ikiye ayrılır; Yapay ve Doğal Destanlar. Yapay Destanlar: yazarı belli olan,daha yakın zamanda yazılan ve olağanüstü durumlara az yer veren bir destan türü iken, Doğal Destanlar: anonim( yazarı belli olmayan),ilkel dönemde yaşanmış olayları konu alan ve sözlü destan türüdür. Destanlar İslamiyet’in kabulünden önceki Türk Edebiyatı kategorisine aittirler. Ayrıca da çok uzun yazılardırlar. Destanlar 3 safhadan oluşur:
Halkın benliğinde iz bırakan olaylar ve bunda rol oynayan kahramanlar,
Olayın ağızdan ağıza aktarılması,
Yazıya daha sonradan geçirilmesidir.
Milletlerin toplumu derinden etkileyen, tarihi önem arz eden önemli olaylarını (doğal afetler, savaşlar, göç, yangın vb.) konu edinirler. Çoğu kez manzum olurlar. Tarih, etnografya, folklor gibi bilimler destanlardaki bilgilerden yararlanır.
Destanlar da masallar gibi Sözlü ve Yazılı olmak üzere ikiye ayrılır. a)Doğal Destanlar (İslamiyet öncesi ve islami dönem destanları-Sözlü Destanlar-Anonim) b)Yapay Destanlar (Örn. Nazım Hikmet ^ Kuvayı Milliye) Türk edebiyatında destanlar İslamiyet öncesi ve İslami dönem olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlar doğal destanlardır.
Doğal Destanlar : Bu destanların çoğu destan döneminde yani İslamiyet öncesi dönemde ortaya çıkmıştır. Destan dönemi çok eski dönemlerde mitolojilerin ortaya çıktığı dönemdir. İnsanların evreni, yaradılışlarını, yaşanılan tüm doğa olaylarını sorguladıkları, adlandırmaya çalıştıkları dönemdir. (Örn. Yunan mitolojisindeki Zeus ve Afrodit gibi tanrı ve tanrıçaların ortaya çıkması bu dönemdedir.)
1-) Destanların temelinde çekirdek bir olay vardır. Bu olay gerçektir. Zaman içerisinde yaşanmış olan bu gerçek olay o millet tarafından; kimi zaman benzetmeler, kimi zaman abartmalar kullanılarak yaratılmıştır. 2-) Özellikle İslamiyet öncesi döneme kaynaklık ederler. 3-) Destanların dil ve anlatımı kimi zaman kahramanlara olağanüstü özellikler kazandırır, ifadeler açıktır. Uzun betimlemeler yer almaz. 4-) Sözlü ürünlerdir. Doğal destanların üç dönemi vardır : a) Ortaya çıkma b) Yayılış c) Derleme 5-) Destanlar manzum örneklerdir. Bu, akılda kalıcılığı ve sürekliliği sağlamak içindir. 6-) İslamiyet öncesi Türkler göçebe yaşam tarzı sürerlerdi. Atçılık ve avlanma onlar için önemlidir. Göktanrı inancı hakimdir. Tüm bu sosyal şartları aynı zamanda destanlarda görebiliriz. 7-) Destanlarda iki tip vardır : a) “Veli” tipi (yol gösteren, yaşlı pir kişi) b) “Alperen” tipi (savaşçı, cesur, korkusuz kişi) Özellikle bazı destanlarda, anlatılan bölüm hikaye, karşılıklı konuşmaların ve seslenmelerin olduğu bölüm nazımdır. Yani nazım ve nesir iç içedir. (Destanların aslı manzum örneklerdir)


Vikipedi
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
4 Ekim 2009       Mesaj #17
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Kahramanlarının olağanüstü eylemlerini coşkulu, törensel bir üslupla anlatan ve genellikle birkaç bölümden oluşan manzum yapıtlardır. Bilinen en eski edebiyat türlerinden biridir. mitoloji, efsane, folklor ve tarihi öğeler içerir. Destanlar ve destansı öyküler ilkçağlardan beri dünyanın her yerinde gelenekleri sonraki kuşaklara aktarmak için kollektif olarak yaratılmış edebi biçimlerdir.Destanların Ortak ÖzellikleriHepsinde yarı tanrısal nitelikler taşıyan bir ya da birçok kahramandan söz edilir. Destan bu kahramanın eylemleri üzerine kurulmuştur. Olaylar çok geniş bir kozmik coğrafya üzerinde geçer. Bir destanın dünyası ortaya çıktığı zaman içinde düşünebilecek her şeyi barındıran bütünsel, çok yönlü bir dünyadır. Hemen bütün destanlarda uzun yolculuklar anlatılır. Çoğu destanda olaylara doğaüstü yaratıklar da katılır. Kişiler, olaylar, doğal varlıklar hep gerçek yaşamdaki boyutlarından daha büyük, daha zengindir. Özellikle sözlü destanlarda uzun anlatı, betimleme (tanımlama) ve konuşma bölümleri bulunur. Öykü içinde öyküye yer verilir. Törensel söyleyişler ve kamusal duyarlılık hakimdir. Gerçek yaşamın Yansımaları da destanların içinde bazen realistik çoğu zaman da stilize edilmiş halde bulunur. Destan sahiplerinin yaşadıkları doğal çevreye ilişkin bilgiler edinmek mümkündür.Destan TürleriDestanlar temel olarak iki gruba ayrılır:

A. Sözlü Destanlar: Yazının henüz bulunmadığı ve yaygınlaşmadığı bir kültürde doğan ve kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarıldıktan sonra yazıya geçirilen destanlardır. ozan ve şarkıcıların değişik zamanlarda söylediği şarkı ve şiirlerin bütünleşmesi ve işlenmesiyle oluşturulurlar. ''Örnekler:''

''Gılgamış:'' MÖ 3000 yıllarında Mezopotamya’da ortaya çıkmıştır. Bilinen en eski destandır. Babil ve Akad toplumlarınca da benimsenmiştir. Ama bugüne kalan en eksiksiz biçimi Sümer toplumunda ortaya çıkmıştır. Zalim Uruk kralı Gılgameş’in ölümsüzlük arayışını anlatır. Gılgameş ve arkadaşı Enkidu ile birlikte uzun arayışlardan sonra ölümsüzlük otunu bulur, ama bir yılana kaptırır.
''ilyada ve Odysseia:'' MÖ 11-12’nci yüzyıllarda geçtiği sanılmaktadır. homeros destanları olarak bilinirler. Yunan Yarımadası’ndaki Akhalar’ın, anadolu’daki İon krallıklarına saldırısı ve Akha kral ve prenslerinin daha sonraki serüvenleri anlatılır. Özellikle Odysseia, Yunan tragedyası ve Batı edebiyatının önemli bir kaynağıdır.
''Beowulf:'' Eski İngilizce Halk destanı Beowulf
''Heldenlieder:'' Eski Almanca kahramanlık türküleri
''Nibelungenlied:'' almanya
''Kudrunlied:'' almanya
''Chanson de Geste:'' Fransa (kahramanlık şarkısı)
''Chanson de Roland:'' Frank kralı Charlemagne’ın savaşlarını anlatır
''El Cantar de Mio Cid:'' İspanya
''Mahabharata:'' Hindistan
''ramayana:'' Hindistan
''Heike Monogatari:'' Japonya

B. Edebi Destanlar: Belirli bir yazar tarafından eski örneklere uygun olarak ve okunmak üzere kaleme alınmış destanlardır. Örnekler:

'' Vergilius’un Aeneis’i:'' MÖ 29-19’uncu yüzyılları kapsar. Troyalı Aeneias’in uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra latin ülkesine gelerek Lavinium kentini kurması anlatılır. Lavinium sonradan Alba Langa ve Roma kentlerinin yerine kurulan ilk kenttir.
'' Milton’un Kayıp Cennet'i (Paradise Lost):'' İnsanın cennetten kovuluşu ve tanrının şeytanla mücadelesini anlatır.
'' dante-nedir+dante-ne-demek'>dante’nin İlahi Komedya'sı (La Divina Commedia):'' MS 1310-1321 yılları arasında yazılmıştır.
'' Ariosto’nun Çılgın Orlando'su (Orlando Furioso):'' 1532'de yazılmıştır.
'' Camoes’in Os Lusidas’ı:'' 1572'de yazılmıştır.

türk edebiyatında Destan
Asya kıtasının çeşitli bölgelerinde yaşayan türk boyları arasında zengin bir destan geleneği vardır. Bilinen türk destanları arasında en eskisi Yaradılış Destanı’dır. Altay Türkleri arasında söylenmektedir. V. Radlov tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir.

* Alpamış Destanı Orta Asyanın bütününde bilinir; en cok basımı yapılmış destandır.
* Saka Destanı İskit Türkleri’ne aittir. Bu destan zinciri içinde Alp Er Tunga ve Şu parçaları bulunur. Bunlar Kaşgarlı Mahmut’u divanü Lugati-t-türk adlı eserinde yer almıştır.
* Oğuz Kağan Destanı 14’üncü yüzyılda derlenmiş özet nitelikte bir metindir. Oğuz Kağan’ın doğumu ve üstün nitelikleri, askeri başarıları ve ülkeyi oğulları arasında pay edişi anlatılır.
* Oğuz Türkleri’nden günümüze gelen tek destan metni ise Dede Korkut Kitabı’dır. Bayındır Han soyundan geldikleri sanılan Akkoyunlular’ın egemen olduğu Kuzeydoğu anadolu’daki olaylar ve Müslüman Oğuzlar’ın yaşamı anlatılır.
* Göktürk Destanları çeşitli parçalardan oluşmuştur. Bozkurt parçasında Göktürkler’in bir boz kurdun soyundan geldikleri, Ergenekon parçasında ise Ergenkon’a sığınmaları, çoğalıp buraya sığmayınca dağı eriterek dış dünyaya çıkmaları anlatılır. Köroğlu parçasında, göçebe Oğuzlar’ın Horasan ve Hazar’da İranlılarla savaşlarından sözedilir. Bunlardan biri de Ergenekon Destanıdır.
* Manas Destanı’nda Kırgız Türkleri'nin putperest Kalmuk ve Çinliler’le savaşları vardır.
* anadolu türk destanlarından Saltukname(Saltuk-nâme), Sarı Saltuk, Batı anadolu ve Rumeli olayları anlatır.
* Cengiz Han Destanı Moğol istilasından sonra Kıpçak bozkırlarında ve eski Uygurların yaşadığı bölgelerdeki olayları anlatır.
* Timur Destanı Timur’un savaşları ve kişiliğine yer verir.
* Danişmend Gazi Destanı’nda Türklerin anadolu’yu ele geçirmeleri anlatılır.
* Battal Gazi Destanı’nda da anadolu’daki türk-Bizans savaşları yer alır.

kaynak
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
4 Ekim 2009       Mesaj #18
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Türk edebiyatında roman 19. yüzyılda ortaya çıkan bir yazım türüdür

Türk Şiirinin Tarihçesi


Türkiye'de çağdaşlaşma serüveni genellikle Batılılaşma hareketleriyle başlatılır. Osmanlıdaki Batılılaşma çabalarının, reformist girişimleri dayatan, Batı'nın istemleriyle gerçekleştiği bilinir. 1839 Tanzimat Fermanı da bu doğrultudaki çabanın ürünüdür. III. Selim dönemi ıslahat hareketleri, belki de Batı ile ilişkilerin başlama noktası olarak alınabilir. Ama asıl çağdaşlaşma bilinci Cumuhuriyet'le gelen bir olgudur. Ki; 1923'te başlayan bu süreç aydınlanma düşüncesini de var etmiştir. Buna, bir bakıma, Anadolu aydınlanması da denilebilir.

1923 devrimi birçok şeyin başlama noktasıdır Türkiye için. Bir dönemeçtir de. Özellikle toplumsal yaşamdaki yenilikler; eğitim, kültür alanındaki atılımlar aydınlanma felsefesini oluşturucak kurumların yapılandırılması bu süreçte gerçekleştirilir.

Aydınların Batı'yı yakından tanımalar sonucu, yeni kültürel değerleri oluşturma, var olanlara bakabilme bilinciyle donatır onları. Öteden beri süregelen Doğu-Batı arasındaki çatışma/ikilem bir bakıma da, formüle edilmeye çalışılır.

Kuşkusuz bu süreçte Türk edebiyatının yapısal sorunları da gündeme gelir.

3 Kasım 1928'de Harf Devrimi yapılır, Latin Alfabesi kabul edilir. Genç Cumhuriyet'in kültür devriminde önemli adımdır bu.

Edebiyatın yapısal sorunlarından söz ettmiştik. Tanzimat Dönemi'nde (1859-1896) ilk kez gündeme gelen konular, sorunlar; edebiyatımızın oluşma/gelişme sürecindeki diğer dönemlerde de hep gendeme gelmiş tartışma ortamı yaratmıştır. Özellikle şiir ve düzyazı türlerinde yaşanan ikilem, dilde ve biçimdeki yenileşme çabaları bu tartışma gündeminin odak noktası olmuştur sürekli.

Her türlü yenilik Batılılaşma ile karşılanmış. Çağdaşlaşma düşüncesi ancak Cumhuriyet döneminde yerini ve anlamını bularak, edebiyatın güncel sorunlarını akılcı biçimde gündeme getirmiştir.

İmlediğimiz eksenden bakarak, Türk şiirinin Cumhuriyet Dönemi'ndeki çağdaşlaşma serüvenini oluşumuna kısaca göz atmak da yarar var, sanıyorum.

Bugünkü şiirimizin genel görünümünü değerlendirebilmek için bu oluşma seyrine bakmak kaçınılmaz gibi geliyor, bana.

Cumhuriyet Dönemi Şiiri
"Cumhuriyet Dönemi Şiir Antolojisi" ya da "Çağdaş Türk Şiir" denilerek hazırlanan seçkilerde günümüz şiirinin çağdaşlaşma sürecinin başlama noktası olarak ya Yahya Kemal Beyatlı ya da Ahmet Haşim alınır.(1) bu konudaki kaygılarını, hazırladığı antolojinin "Giriş" inda dile getiren Memet Fuat, özellikle şunun altını çizer: "Nedim'de, Şeyh Galip'te,Yahya Kemal'de, Haşim'de çağdaş şiirin belli özellikleri, belli oranda bulunsa da, 'yolu açmış'

olmanın ötesine geçtiklerini söylemek kolay değildir; çağdaş şairler oldukları ileri sürülemez. Ne var ki bu durum onların çağdaş Türk şiirinin oluşumundaki etkilerini yok etmiyor. Kendileri 'çağdaş' olmasalar da, arkalarından gelenlere çağdaşlaşmaya dönük pek çok şey bıraktıkları yadsınamaz."

Çağdaş Türk şiiri, eski şiirle, özellikle Divan şiiriyle alışverişini, hesaplaşmasını yeni dönemde sürdüredurdu. Çatışma ve ters düşmede temel nokta 'dil'di elbetteki. Bunu izleyen biçim ise yeni şiirin olanaklarıyla kırılmaya çalışılır. İleriki aşamalarda "gelenek" sorunu gündeme geldiğinde, 'eski' şiirin bu yapısal özellikle daha iyi değerlendirilecektir. Çağdaş Türk şiirinin oluşumunda bunun yeri ve etkileri dönem dönem hissedilmiştir.

Yahya Kemal ve Ahmet Haşim
İşte bu süreçte, tam dönemeç noktasında bu iki etkili ad öne çıkıyor: Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958), Ahmet Haşim(1885-1933). İki şair de hem eğilimleri, hem de sürdürdükleri ve getirdikleri tarz ile çağdaş Türk şiirinin oluşumunda etkili olurlar. Yahya Kemal, geleneği Batı şiiri ile birleştirir; Ahmet Haşim, bir ucuyla dil ve anlatımda Tevfik Fikret çizgisinden giderek Fransız simgecilerinin etkisinde şiirler yazar. Sonraki yıllarda Çağdaş Türk şiirinin onlarla başlayan, giderek de açımlanan, bu kanalda geliştiğini gözleriz. Ama onların da öncesinde, tam Cumhuriyet'in kuruluşu arefesindeki uluslaşma hareketi şiirde de yeni oluşumların önünü açmıştır. "Hececiler" diye anılan, Hecenin Beş Şairi [Orhan Seyfi (Orhon) 1890-1972; Halit Fahri (Ozansoy) 1891-1971; Enis Behiç (Koryürek) 1891-1949; Yusuf Ziya (Ortaç) 1895-1967; Faruk Nafiz (Çamlıbel)1898-1973] bu süreçte ortaya çıkar; yurt sevgisini dile getiren hece ölçüsüylüe şiirler yazarlar. "Konuşulan güzel Türkçeyi yazı diline geçirerek yeni ve büyük davayı kazanan ve kazandıranlar" olarak nitelendirilen Hececiler; Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin'lerin başlattıkları "Yeni Lisan" anlayışının etkisiyle, Osmanlıcadan arınan bir dille şiir yazamaya yönelirler. Ulus/ulusçuluk bilincini sürekli ön planda tuttular.

Çağdaş Türk şiiri asıl ivmesini 1920'li yıllarda alır. Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962), Kemalettin Kamu (1901-1948), Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967), Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983) hiçbir akıma bağlı olmaksızın, ilk ürünlerini bu süreçte verirler. Bir ara, "geçiş dönemi" diyebileceğimiz bir süreçte ortaya çıkan Yedi Meşaleciler [ Muammer Lütfi Bahşı (1903-1947), Vasfi Mahir Kocatürk (1907-1961), Sabri Esat Siyavuşgil (1907-1968), Cevdet Kudret (1907-1991), Yaşar Nabi Nayır (1908-1981), Ziya Osman Saba (1910-1957) ] ilk ürünlerini 1928'de Yedi Meşale adlı kitapta toplarlar. Kitabın önsözünde çıkış amaçalarını;"Yazılarımızı müşterek neşretmemizin sebebi, memleketimizde son edebi cereyanları gösterecek toplu bir eser vücuda getirmek arzusudur.(...) Canlılık, samimiyet ve daima yenilik...bizi müşterek bir eser neşrine teşvik eden fikirlerimizi bu suretle edebiliriz." düşünceleriyle dile getirirler. Onların bu çıkışı ilgiyle karşılanır. "Yeni imgeler ve yeni benzetmeler peşinde olan" bu genç şairlerin eylemini Cevdet Kudret, yıllar sonra, şöyle değerlendirecektir: "Kendinden önceki kuşakları hırpalayarak ortaya çıkan Yedi Meşale'nin atılımı hoşgörüylü ve çok geniş bir ilgiyle karşılanmıştı."
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2009       Mesaj #19
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
* Kahramanlarının olağanüstü eylemlerini coşkulu, törensel bir üslupla anlatan ve genellikle birkaç bölümden oluşan manzum yapıtlardır. Bilinen en eski edebiyat türlerinden biridir. Yunanca “espos” sözcüğünden gelmektedir. Mitoloji, efsane, folklor ve tarihi öğeler içerir. Destanlar ve destansı öyküler ilkçağlardan beri dünyanın her yerinde gelenekleri sonraki kuşaklara aktarmak için kollektif olarak oluşturulmuş edebi biçimlerdir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2009       Mesaj #20
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
roman tanzimat döneminde ortaya çıkmıştır

Benzer Konular

6 Kasım 2013 / sheeyma Soru-Cevap
24 Eylül 2013 / Misafir Soru-Cevap
6 Şubat 2013 / Misafir Soru-Cevap
24 Eylül 2013 / sheeyma Soru-Cevap
6 Ağustos 2014 / Misafir Cevaplanmış