Yunus Emre, “İlim, ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir/Sen kendini bilmezsen/Bu nice okumaktır” diyor. İlmin amacının insanın kendini tanıması olduğunu dört mısrada özetliyor.
Yaratıcımız, insanı varlıkların en üstünü, en şereflisi olarak yaratmıştır. İnsan, kâinatın adeta özüdür. Bütün varlıklar ona hizmette adeta yarışır. Arılar ballarını, meyve ve ağaçlar meyvelerini onun için hazırlar. Güneş, ay, yağmur, deniz, ırmak, her şey, Yaratıcının emriyle insan için kendilerine verilen görevi yerine getirirler. Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim, insana gönderilmiş, peygamberler ona doğru yolu göstermek için görevlendirilmişlerdir.
Yazılan bütün kitapların muhatabı insandır. İlim adamları, sanatçılar, şairler, ekonomistler vb. daha yaşanabilir, daha sağlıklı bir dünya hazırlamak için çalışmalarını sürdürürler. Tıp, onun ruhî ve bedenî sağlığı, edebiyat, onun duygu ve düşüncelerini aktarmak için vardır.
İnsan, Yaratıcımızın bir sanat eseri olarak yaratılmıştır. O, kendisine verilen binlerce nimet karşılığında kendi yaratıcısını tanımak, O’nun emir ve yasakları doğrultusunda hayatını sürdürmek, dünyadaki sınavını vererek öte dünya mutluluğa kavuşmak durumundadır.
Sevgili Peygamberimiz,
“Nefsini bilen Rabbini bilir” buyuruyor.
İnsanın sınavı kazanması, ancak kendisini tanımasıyla mümkündür.
İnsan kendisine sormalı: Ben kimim? Beni kim var etti? Görevim, sorumluluklarım nelerdir? Beni bunca nimetle birlikte yaratan Rabbim benden ne istiyor? Söz ve davranışlarım açısından hangi noktadayım? İki günüm birbirine eşit mi? Çirkin huylarım, zaaflarım neler? Bunları nasıl düzeltebilirim? Neleri biliyor, neleri bilmiyorum? Hangi yeteneklerim var? Bu yetenekleri nasıl insanların yararına kullanabilirim?
Bu ve benzeri sorular, insanın kendisini tanımasına yol açacak ve insan o yolda gerçeği bulacaktır: “Ben bir kulum. Yaratıcım: Allah. O’na, kendime, insanlara karşı görev ve sorumluluklarım var.”
Kişisel gelişim uzmanları da insanın her şeyden önce kendisini tanımasını, kendisiyle ve toplumuyla barışık olmasını, hayata olumlu bakmasını tavsiye etmektedirler. Bu, insanın başarılı ve mutlu olmasına yönelik bir tavsiyedir.
Kendini hakkıyla tanıyamayan insan, başarısız ve mutsuzdur. Hayatı kendisine de, çevresine de zehir eder. İnsan olduğunu unutur. İnsana yakışmayan davranışlar sergiler. Zulmeder, zarar verir. Allah’ın kulu olduğunu unutur; nefsine, paraya, mevkiye, kötülüğe, çirkinliğe kul olur; onların dediğini yapar. Gerçek kul ise, bunlara kul değil, efendi olur. Onları iyilikte, güzellik ve doğrulukta kullanır.
Kendimizi ne derece tanıyoruz?
İnsanı tanıyor muyuz?
Kul olduğumuzu unutmamak için neler yapıyoruz?
Bu soruların cevabını doğru bir biçimde vermek için kılavuz ve şaşmaz ölçü: “Nefsini bilen Rabbini bilir.”