Arama

Kanserden korunma yolları nedir?

Güncelleme: 3 Ağustos 2012 Gösterim: 5.778 Cevap: 2
erdsahi - avatarı
erdsahi
Ziyaretçi
17 Ekim 2009       Mesaj #1
erdsahi - avatarı
Ziyaretçi
kanserden nasıl korunulur
Sponsorlu Bağlantılar
TUZCUAY - avatarı
TUZCUAY
Ziyaretçi
7 Kasım 2009       Mesaj #2
TUZCUAY - avatarı
Ziyaretçi
Sağlık Bakanlığı, kanserden korunmak için günde en az 5 porsiyon sebze veya meyve tüketilmesini önerirken, bunlardan en az 2 porsiyonunun yeşil yapraklı sebze veya portakal ile limon gibi turunçgillerden tercih edilmesi uyarısında bulundu.

Sponsorlu Bağlantılar
Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Gıda Güvenliği Daire Başkanlığı'nca hazırlanan, 'Sağlıklı Beslenme Raporu'nda kanserden korunmak için nelere dikkat edilmesi gerektiği konusuna da yer verildi. Yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterilmesi, öğünlerde 4 besin grubundan yiyeceklerin yer aldığı dengeli bir menü hazırlanması gerektiğine dikkati çeken raporda, uygun vücut ağırlığının sağlanılması ve sürdürülmesinin de önemine işaret edildi.

Raporda, şu uyarı ve önerilere yer verildi: "Günde en az 5 porsiyon sebze veya meyve tüketilmelidir. En az 2 porsiyonu yeşil yapraklı sebzeler veya portakal, limon gibi turunçgillerden olmalıdır. Rafine tahıllar ve şeker yerine tam taneli tahıllar tercih edilmelidir. Özellikle yağı yüksek ve işlenmiş kırmızı et tüketimi sınırlandırılmalıdır. Kırmızı et yerine balık, tavuk, kuru baklagiller tercih edilmelidir. Etlerin haşlama veya fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir. Yağ alımının azaltılması için; yemeklerin az yağla pişirilmesi, et yemeklerinin yağ eklenmeden kendi yağları ile pişirilmesi, kızartma, kavurma gibi pişirme yöntemleri yerine haşlama, ızgara, fırında pişirme yöntemlerinin tercih edilmesi gerekir".

Bakanlık raporunda, gıda güvenliğinin sağlanmasında başlıca nelere dikkat edilmesi gereken şu konular vurgulandı:

- Alış-veriş yaparken besin ambalajı üzerindeki etiket mutlaka okunmalıdır.
- Çiğ besinlerle, pişmiş ve yemeğe hazır besinleri, satın alırken, pişirirken, depolarken birbiri ile temas ettirilmemelidir.
- Eller, besin hazırlanan, pişirilen, depolanan, servis edilen yerler temiz tutulmalıdır.
- Besinler uygun sıcaklık derecelerinde pişirilmelidir.
- Çabuk bozulabilecek besinler ve artan yemekler bekletilmeden buzdolabına yerleştirilmelidir.
- Yemekler oda sıcaklığında bekletilmemelidir.
- Bozulduğundan şüphe duyulan besinler kesinlikle tüketilmemelidir".

Raporda, "Gıda kirlenmesi nedir? Gıdalar nasıl kirlenir?" konusuna da yer verildi. Gıdada bulunması istenmeyen herhangi bir şeyin bulunmasına 'gıda kirlenmesi' adının verildiğini ifade ede raporda, gıda kirlenmesi 'fiziksel kirlenme', 'kimyasal kirlenme' ve 'biyolojik kirlenme' olarak üç gruba ayrıldı. Raporda, şunlar kaydedildi:

"Fiziksel kirlenme; gıda olmayan yabancı maddeler, cam kırıkları, saç, sinek gibi hayvanların gıda ile temasıdır. Kimyasal kirlenme ise gıdaların yetiştirilmesi sırasında kullanılan tarım ilaçları, yemek yenilen tabak, çatal gibi araçların iyi durulanmaması nedeniyle üzerlerinde kalan deterjanlar, gıda ambalajında kullanılan özellikle renkli plastiklerdir. Biyolojik kirlenme de gıdaları kirleterek gıda yolu ile oluşan hastalıklara ve gıda zehirlenmelerine sıklıkla yol açan patojen bakterilerdir. Gıda zehirlenmesi sorunlu bir gıda maddesinin tüketimine bağlı olarak şekillenen herhangi bir hastalık durumunun tanımıdır. Gıda zehirlenmelerine neden olan etmenler ise şunlardır: Yetersiz pişirme veya ısıtma, atıklar ve artıklar, gıdalardaki kimyasal maddeler, böcekler ve kemirgenler, hasta gıda işleyicileri, kalitesiz hammadde kullanımı, hava ve su, uygun olmayan sıcaklık derecelerinde muhafaza, kirli alet-ekipman, gıda işlemedeki hatalar, çapraz bulaşmalar, personel temizliğinin yetersizliği

SaKLI - avatarı
SaKLI
VIP VIP Üye
3 Ağustos 2012       Mesaj #3
SaKLI - avatarı
VIP VIP Üye
Her doktor öğrenciliği sırasında Otto Warburg'un buluşunu öğrenir. 1930'lu yıllarda Warburg kanserin en temel biyokimyasal sebebini, yani sağlıklı bir hücreyi kanser hücresinden ayıran şeyin ne olduğunu bulmuştur. Bu, o kadar önemli bir buluştur ki,Otto Warburg'a Nobel Ödülü kazandırmıştır.

Otto Warburg'a göre kanserin bir temel sebebi vardır. Bu da, vücudun normal hücrelerinin oksijenli solunumunun, oksijensiz - anaerobik- hücre solunumuyla yer değiştirmesidir.

Warburg'un buluşu bize başka neleri anlatmaktadır?

Birincisi, kanser, normal hücrelerden çok farklı bir biçimde metabolize olmaktadır. Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar;kanser hücreleri oksijenden kaçınır. Hiperbarik oksijen terapisi alternatif kanser tedavisi uygulayan kliniklerde kullanılan bir yöntemdir.

Bu buluşun bize anlattığı başka bir şey de, kanserin bir mayalanma (fermantasyon) süreciyle metabolize olduğudur.

Kanserin metabolizması normal hücre metabolizmasından 8 kat daha büyüktür.


Yukarıda söylediğimiz her şeyi birleştirirsek ortaya şu tablo çıkıyor: Vücut, kanseri beslemeye çalışırken mütemadiyen kapasitesinin üstünde çalışır.

Kanser devamlı açlıktan ölmenin eşiğindedir ve vücuttan kendisini beslemesini talep etmektedir.
Besin alımı kesilirse kanser açlıktan ölmeye başlar. Tabii kendisini beslemek için vücudun şeker üretmesini sağlayamazsa.

Proteinlerden şeker. Bu ziyan sendromuna kaşeksia (cachexia) denir. Kaşeksia vücudun proteinlerden (evet, doğru duydunuz,karbonhidratlardan veya yağlardan değil de, proteinlerden) "glükoneogenez" (yeniden glükoz yapımı) işlemiyle, şeker elde etmesidir.
Bu şeker kanseri besler. Vücut sonunda, kanser hücresini beslemeye çalışırken kendisi açlık çeker.

Şimdi, kanserin şekerle beslendiğini öğrenmişken, onu şekerle beslemek mantıklı geliyor mu size?
Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet uygulamak?

Bugün, kansere karşı uygulanan birçok besin terapisi mevcuttur (işe de yaramaktadırlar).

Çünkü günün birinde birisi şeker ve kanser arasındaki bağlantıyı görmüştür.
Bu terapilerde, karbonhidratlar bakımından zengin gıdalara izin verilmez.
Terapilerin hiçbirinde şekere de izin verilmez. Çünkü şeker kanseri beslemektedir.
Peki doktorunuz bu gerçekleri size neden söylemez? Kim bilir?
Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin siz değil, kendisi olduğunu düşünmektedir.
Belki Otto Warburg'un buluşunu duymuştur ama geri kalan parçaları tamamlayamamıştır.
Belki de beslenmeyle ilgili hiçbir şey öğrenmemiştir.

Aslında 1978'e kadar ABD'nin resmi kuruluşlarından biri, beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadığını iddia etmekteydi!!!!

Kanser ve şeker bağlantısından haberdar olanlar ise, dikkate değer terapilerle ortaya çıktılar.
Bunlardan biri 'Laetrile'dir.

Kaşeksialı hastaların yüzde 50'den fazlasında glükoneogenez sürecini durduran hidrazin sülfatbunlardan bir diğeridir.

Bugün, Minnesota Üniversitesi kemoterapi alanında bir "akıllı bomba" üzerinde çalışmaktadır.
Akıllı bomba diyebileceğimiz ilacın üzerinde bir kaplama vardır.
İlaç, vücutta oksijensiz bir bölge ile karşı karşıya geldiğinde bu kaplamayı üzerinden atar.
Kanseri yok etmek için kemoterapiyi serbest bırakır. Çünkü, vücutta oksijensiz tek alan, kanserli bölgedir.

  • Kanser hücresini aç bırakmaya çalışan besin terapileri de vardır.
  • Kanserin ne sevdiğini bilen hasta, bunları yemekten kaçınır.
  • Kanser, çiğ yiyeceklerdense, pişmiş yiyecekleri sever.
  • Pişirme işlemi, besinlerdeki enzimleri ve vitaminleri yok etmektedir.
  • Bir de, kanserin şeker sevdiğini aklınızdan çıkarmayın.
  • Kanserinizi sevmiyorsanız, onu beslemeyin!

Şeker yerine tatlandırıcı kullanmak çözüm değil
Şeker yerine tatlandırıcı kullanmayı düşünüyorsanız, başka bir tuzağa düşmüş olursunuz.
Tatlandırıcıların da vücuda ciddi zararları olduğu, yapılan araştırmalarla kanıtlandı.
Örneğin, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), sakarin içeren her türlü gıda maddesinin üzerine "Sağlığa zararlıdır.Hayvanlar üzerinde yapılan testlerde kansere yol açmıştır." ibaresinin konmasını şart koştu.
Aspartam ve sükraloz gibi diğer tatlandırıcılar da yan etkileri nedeniyle uzak durulması gereken gıdalar arasında.(Ama maalesef hiç birinin üzerinde böyle bir ibare yok).

Kaynak: International Wellness Directory.
Son iki yüzyıldır şeker tüketimi nasıl arttı?

İngiltere'de 1815'de 5 kg cıvarında olan kişi başına yıllık çay şekeri tüketimi 1970'de 50 kg 'ın üzerine çıkmıştır. 1970-2000 yılları arasında ABD vatandaşları önceki yıllara oranla yılda 100 litre daha fazla şekerli meşrubat tüketmişlerdir.

Türkiye'deki durum da artık çok farklı değildir. Çocuğu ile büyüğü ile çılgınca şeker ve beyaz un kullanılmaktadır.
Bütün bu bilgiler kanserlerin niçin arttığını göz önüne açıkça sermektedir.

Aşağıdaki tedbirlerle kanserlerin en az üçte ikisi önlenebilir;

* Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin.
* Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren 'light' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
* Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın.
* Bol taze sebze ve meyve yiyin.
* Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın.
Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin.
* Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin.
* Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını yiyin.
* Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin. Mümkünse manda sütü kullanın.
Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin.
* Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin.
* Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin.
* Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz).
* Stresten uzak durun.
* İyi uyuyun.
* Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durun.
* D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın.
* Yeteri derecede egzersiz yapın.
* Asla alkol kullanmayın.
* İşlenmiş soya ürünü yemeyin.
* Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.
* Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler.
* Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin. Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir.
* Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın.

İnsanoğlunun en kötü 3 icadını asla unutmayın

1. Eroin

2. Atom bombası

3. Şeker


Prof. Dr. Ahmet AYDIN

İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD

Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı

..

Benzer Konular

9 Ocak 2007 / Misafir Bilgisayar
9 Nisan 2011 / Pasakli_Prenses Taslak Konular
18 Ekim 2009 / Misafir Tıp Bilimleri
19 Şubat 2011 / Misafir Soru-Cevap
9 Ocak 2007 / MaKaLeLe Bilgisayar