Her devrin bir saç akımı vardı
Kafamızda yer alan ve sayısı 100 bin ile 150 bin arasında değişen ince keratin oluşumların önemi ta ilk çağlara kadar uzanıyor... Birçok toplumda iktidarın ve gücün simgesi olan saçlar, tarih boyunca kadın ile erkek arasındaki mücadelenin de ana silahlarından biri olmuştu... Boyunu kimi zaman uzun kimi zaman da kısa tuttuğumuz saçlarımız, artık moda rüzgarlarının etkisinde...
"Saçlarınızı yine aynı biçimde mi keselim?"
Birkaç yıl öncesine kadar, berberlerin çoğunun işe başlaması için şu soruyu sormaları yeterliydi: "Saçlarınızı yine aynı biçimde mi keselim?" Ama geçip giden yıllarla birlikte erkek saç modasında biçim ve renkler o kadar çabuk değişti ki, berberler, müşterinin alışılmadık isteklerini karşılayabilmek için uyanık bir "saç stilisti" haline gelmek zorunda kaldı.
Kıvırcık saçlı Afrikalı görünümü yaratabilmek için, berberin, sayısız küçücük kıvrımlar yapması gerekiyor. Diken diken bir "kızılderili" kesimi için, kafanın ortasında bir saç demeti kalıncaya kadar dazlak tıraşı yapıyor. Asimetrik "yuppie" perçemleri için, üstte kalan saçların uzun ve gevşek bir şekilde alna düşürülmesi, aynı zamanda da kulakların üstündeki saçların mümkün olduğunca kısa bırakılması gerekiyor, Punkçı, parlak renkli saç uçlarının ok gibi dimdik durabilmesi uğruna berberden çok güçlü bir jöle kullanmasını istiyor. Öte yandan popçu, kadifemsi saçlarına perma yaptırıyor.
Çağımızın bu bireysel saç modası, en azından, alışılmadık yaşam tarzlarında da görülen türden bir göz ziyafeti sunuyor bizlere... Ama ne olursa olsun, modern kesimli saçlara sahip bütün erkekler, çağımızın eğilimlerine uymak gerektiğine inanıyorlar.
Günümüzde pek çok kişi saç modasını "kadın işi" olarak değerlendiriyor
Günümüzde pek çok kişinin "kadın işi" olarak değerlendirdiği bu saç çeşitliliği, aslında ne yeni bir şey, ne de çağımıza özgü bir davranış... Eski çağlardan beri erkeklerin saç güzelliğine önem veriyor olmaları, beş bin yıldır var olduğu gözlenen etkileyici saç modellerinin bir açıklaması sayılabilir. Tarih boyunca erkekler, berberliğin icat edilmesinden bu yana, hiçbir şekilde kadınların gerisinde kalmadılar ve onlarla başa baş gittiler. Bu tezi kanıtlayacak ve aynı zamanda şaşkınlık yaratacak çok delil var...
Sonuç olarak hâlâ bir soruyla karşı karşıyayız:
Erkekler, kadınların eşitliğinin tartışıldığı bir devirde bakışları yeniden kendilerine çekebilmek için gelecekte saçlarını nasıl "şekil"lendirecekler?
Bir tahminde bulunmak gerçekten zor... Çünkü saç modelleri galerimizi iyice incelediğimizde, oradaki modellerin herhangi bir zamanda yeniden moda olduğunu anlıyoruz. Dikkati çeken nokta ise şu: Tarihin akışı içinde çevrimlerin büyük ölçüde yavaşlıyor; bir saç modelinin modası, eski zamanlarda üç yüz yıl sürerken günümüzde birkaç hafta içinde terk edilebiliyor.
Bu yüzden kesin olarak söylenebilecek tek bir şey var:
Saç akımı, katı kurallarla belirlenmiş toplumsal sınıfların sıkı normları arasında bir daha asla sıkışıp kalmayacak. Çünkü, çağımızda kadınlar ve erkekler, kişiliklerini saçlarıyla yansıtabilecekleri yeniliklerin peşindeler. Böylece, pek çok insanın "çağımızın tipik bir özelliği" olarak değerlendirdiği bir şey gerçekleşiyor: Toplumsal sınıflar arasındaki sınırlar gün geçtikçe yok oluyor; en azından dış görünümde... Çoğu insan da bunu "gerçek saç tarihi" olarak değerlendiriyor..
Eski zamanlarda erkekler, kadınlar gibi, saçları "yaşam gücünün merkezi" olarak görmüşlerdi
Tarihte pek çok toplum, özellikle de Akdeniz toplumları, saçı "gücün merkezi" olarak değerlendirmiştir ki; bu düşünce günümüzde de sürmektedir. Benzer bir şekilde, İslam ülkelerinde erkekler ve kadınlar, saçlarını bir başlık altında gizlerler. Çok eskilerden gelen bu gelenek, İslam'ın dini kurallarıyla da örtüşmüştür. Dini kurallar bir yana, bu "yaşam iksiri", yabancı bakışlardan ve istenmeyen dış etkilerden korunmak zorundadır.
Tarihin her döneminde saça gizemli güçlerin atfedilmesi, çok da şaşılacak bir şey değildi…
Çünkü saçları yitirmek, gücü yitirmekle aynı anlama geliyordu. Bu, özellikle erkekler için büyük üzüntü kaynağıydı. Sözkonusu inanışın bilinen en ünlü kurbanı, İncil'de de adı geçen Samson'du. Samson, görkemli saçlarıyla birlikte insanüstü güçlerini de kaybetmişti, inanışa göre gür saçları olan insan, şans, sağlık ve zenginlik sahibi olmayı da hak ederdi. Öte yandan, saçlarını kaybeden insanın yaşama gücü, yaşlanma ya da hastalanma tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
"Yüce Güç"ün simgesi
Aynı şekilde, saçlarından yakalanmış insan, aşağılık ve yenilmiş bir mahluk olarak görülüyordu. Örneğin, bir Mısır kralının düşman karşısındaki zaferi, galibin mağlup edilenin saçından tutmasıyla tasvir edilmişti. Resimde anlatılan bir başka olay da şuydu: Mısırlı rahipler kendi istekleriyle saçlarını kestiriyor ve "Yüce Güç"e tabi olduklarını kabul ediyorlardı.
Saç, inanışların, hurafelerin ve büyünün başlıca konusu haline gelmişti. Öyle ki, çok sık saç yıkamak, uzun bir süre tehlikeli sayıldı. İranlı bir kralın saçları yılda yalnız bir kez, doğum gününde yıkanıyordu. Aynı şekilde İnkalar'da da çocuk prenslerin saçları ancak iki yaşına bastığında kesilmeye başlanıyordu. Bir zamanlar Arizona topraklarında yaşayan Hopi kızılderilileri ise saç kesme olayını toplu bir merasime dönüştürmüşlerdi. O yıl doğan tüm bebelerin saçları bir yıl sonraki kış ayının ortasında toplu bir biçimde kesilirdi.
Samson, dillere destan gücünü saçlarından alıyordu.
Hem erkekler hem de kadınlar için saç, 'ihtiras nesnesi"ydi...
Aşk ilişkilerinde saçın ne kadar önemli bir rol oynadığını, sevilen erkeğin bir tutam saçının boyna asılan bir zincir ucundaki kutuda saklanması geleneğinden anlamak mümkün... Bu "aşk yemini", özellikle 19. yüzyılda çok yaygındı. Aynı şekilde, dileğin gerçekleşmesi halinde saçın kesileceğine söz vererek bir "aşk adağı"nda bulunmak da sık rastlanılan bir durumdu.
Öte yandan saç, büyü dünyasının da merkezini oluşturuyordu. Eski çağlarda, "Sakalım üstüne!" diyerek haykırmak, "Hayatım üstüne!" diye yemin etmekle aynı anlamdaydı.
Erkekler de kadınlar gibi buklelere karşı zaaf duydular
Saç tarihine bir göz attığımızda çok açık bir durumla karşılaşıyoruz: "Kıvırcık saçlı gençler" çoğunlukta... Kadınlar gibi uzun buklelere sahip olmak, 12. yüzyılda Avrupalı genç ve soylu erkekler arasında zaten modaydı. Günümüzde, uzun kıvırcık saçlarla enseyi süslemek yine moda... Özellikle tek bir saç buklesini ön plana çıkarma modasını deli dolu İngiliz erkekleri bulmuş ve "sevgi buklesi" diye özgün bir isim yaratmışlardı.
Eski zamanların kesilmiş gür kıvırcık saçları,
15. yüzyılın ortasına kadar soylu erkekler arasında moda olmaya devam etti. Ardından, sevimli hotozlarla bezenmiş komi tipi saç modası, kısa bir süre de olsa üstünlüğünü hissettirdi. Floransa'da görülen bu kısa saç modasından, Rönesans dönemi boyunca etkili olacak yeni bir saç modeli doğdu: Oldukça pahalıya mal olan, bakımlı, orta uzunlukta kıvırcık saç biçimi; "zazzera"... Bu modelde, kulakların üstünde bol miktarda saç kabartılarak enine bukleler oluşturuluyor ve zengin bir görünüm sağlanıyordu.
Bu değişim oyunu, günümüze kadar devam etti. Saç modasında uzun, alımlı buklelerin eşsiz bir biçim olarak kabul gördüğü dönemlerle, düz ve kısa saçların moda olduğu dönemler birbirini izledi.
Saç uzunluğu, kadınlar gibi, erkekler için de çok özel anlamlar taşıdı
Yalnızca kadınlar saçlarını büyük bir hevesle uzatmazlardı. Tövbekarlar ve kahinler dışında erkekler, Vaftizci Yahya gibi saçlarını omuzlarının üstünde dalgalandırırlardı. Sıradan insanların da uzun saçları olurdu; aynı şekilde, Yahudi kökenli erkekler için uzun saç, namuslu, özgür insanların simgesiydi.
Germenler, özgür doğmuşluğun belirtisi olarak saçlarını uzatırlardı. Bu yüzden, kölelerinin ve suç işleyen herkesin saçlarını keserlerdi. Gençler arasındaki dazlak kafa modası, yüzyıllarca, pek çok toplum tarafından ayıp sayıldı. Oysa bazı kişilere göre, iki günlük sakal, insanı şerefli yapıyordu.
Saç çeşitliliği, MÖ 5,000 yılında da görülüyordu;
Bunu, mezarlarda bulunan taraklar, saç tokaları, tıraş bıçakları ve aynalardan öğreniyoruz. Bu ilk kalıntılardan şu sonuç çıkıyor: Eski Mısırlılar için saç bakımı ve şekli oldukça önemliydi ve bu konuda kadınlarla erkekler arasında pek az fark vardı. 19. yüzyıla kadar saçlar, sınıf farkları, insanların "içsel durumları", kökenleri ve içinde bulunulan çağın zihniyeti hakkında giysilerden daha çok şey anlatıyordu.
Saçın kurban edilmesi
Tarihteki yüksek kültürlü toplumlarda bile yalnızca cenaze törenlerinde söz konusu oluyordu. M.Ö. 3 bin yılından kalma eski Mısır mezarlarında, ölünün son yolculuğunda yanında götürmesi için ahşap kutulara yerleştirilen saç yumakları bulunmuştur.
İnsanoğlu, aşk meselelerinde, evlilikte, doğumda ve ölümde saçının bir parçasını neden feda ediyordu? Kişi, ilahların ve kötü ruhların gücüne karşı "savunmasız" kaldığını hissettiği her an bu edimi gerçekleştiriyordu. Saçıyla birlikte, kendi benliğinden bir parçayı da, bütün bu güçlere karşı sembolik olarak feda ediyor, böylelikle iyi ruhların koruması altına gireceğini umuyordu.
Avrupada erkekler de kadınlar gibi kendilerini takma saçlarla süslüyorlardı
17. ve 18. yüzyıllarda, altlan kabarık biçimsiz peruklar, saray halkının görkemli giysilerinin bir parçası olarak, saltanat ve asalet simgesi haline geldi. Soylular arasındaki peruk merakı, varlıklı burjuvalara da sıçradı, 18. yüzyılın sonlarında, Fransız İhtilali'ne kadar, hemen her mesleğin kendine özgü peruğu vardı; bu perukların kesimine bakarak kişinin toplumsal konumunu anlamak mümkündü, Hukukçular, rütbelerinin bir simgesi olarak, modası çoktan geçmiş olsa da, gür, kıvırcık, altı kabarık perukları tercih ediyorlardı. Bugün peruklar, İngiliz hukukçularının cüppelerini tamamlayan bir aksesuar olarak hâlâ kullanılıyor...
Goethe, Handel ya da Bach gibi şairler ve müzisyenler de kendilerini peruklarla süslemişlerdi, 18, yüzyıl askerlerinin üniformalarında örgülü peruklar çok sık kullanılırdı. Fransız İhtilali'nin kargaşa dolu günlerinde, sadelik ve doğallık saç modasına da yayıldı. Pudralar ve peruklar, nefret edilen soylular sınıfının köhnemiş simgeleri haline geliverdi.
Kadınlar gibi erkekler de ünlü kuaförlerin diktasına boyun eğiyorlar...
Saç modellerini gerçekte kim çıkarır? Saçlarda yenilikler yaratan, küçük sayılabilecek saç sanatkarları grupları hep vardı. Bunlar bir zamanlar sarayda oturuyor, toplumun önde gelenleri de bu kişilere gidiyorlardı. 18. yüzyıldan itibaren "eğilim belirleyiciler" olarak nitelendirilen berberler de bu grubun bir parçası oldular. Bunlar da, seçkin müşterilerinin isteklerini yerine getirmekle kalmayıp, kendileri de yepyeni modeller yaratıyorlardı. Doğal olarak saçlarını yaptıranlar saygın kişilikler olarak kabul edildikleri için, berberler de söz konusu modanın en önemli temsilcileri sayıldılar.
Geçmişte bu tür eğilim belirleyiciler, Metternich ya da Mozart gibi kişilerdi. Bunların dış görünümleri, halk arasındaki dedikodunun da kaynağıydı, Bugün, film ve pop yıldızlarının posterleri ve televizyondaki görüntüleri bu işlevi görüyor; bu yıldızların saç kesimleri, milyonlarca insana örnek oluyor. İşte 1960'lı yılların efsanevi örneği: Beatles'ların mantar başları... Ama daha önceleri, Bill Haley'in dağınık kıvırcık saçları, James Dean'in perçemleri, Elvis Presleyin omuzlarına düşen dalgalı saçları saçın tarihini yazmıştı. Baylar, erkeksi örnekleri izlerken (bugün de izliyorlar), bayanlar da Greta Garbo, Marlene Dietrich ve Marilyn Monroe gibi ünlü aktrislerin saç modellerini her yerde taklit ettiler.
Nasıl çıkıyorlar? Saçlarımız hakkında ilginç bilgiler
*Genel kıl dünyamız içinde saçlarımız çok küçük bir yer tutuyor.
*Sayıları 150 bini aşmayan saçlarımız, genel kıl varlığımızın yaklaşık % 3'ünü oluşturuyorlar.
*Fetüs yaşamının üçüncü ayından itibaren çıkmaya başlıyorlar.
*Saçlar, günde 0,3 milimetre, ayda yaklaşık 1 santimetre kadar büyüyorlar.
*Büyüme hızı kadınlarda genellikle daha yüksek...
*Bu hız, garip bir biçimde, 50 ile 70 yaşları arasında maksimum düzeye ulaşıyor.
*Saç, üstderide bulunan minik bir çukur içinden doğuyor. Bu çukurun içinde aynı zamanda yağ üreten bezler var. Bu iliğimsi çukurun tabanı kıl soğanlarıyla kaplı... Bu kıl soğanları periodik olarak kimyasal bir sinyal salgılıyorlar. Derialtındaki bu faaliyet, çukurun içinde canlı bir molekül hareketliliği yaratıyor ve bunun sonucu olarak hücre sayısında bir artış meydana geliyor. Bu artış giderek bir sap biçimini alıyor. işte, bu noktadan sonra sap biçiminde kıl soğanı yükselmeye başlıyor. Bu yükselme sırasında saç, keratin ve melanin maddeleriyle donanıyor.
*Keratin, kükürt açısından zengin bir protein ve kuş gagalarının, tüylerinin, tırnakların ana maddesi...
*Melanin ise saçlara rengini veren pigment... Onun yokluğu ya da yetersizliği beyaz saçlara yol açıyor ki, buna da "albinizm" adı veriliyor.
*Yükselmeye başlayan saç, daha sonra kasların etkisiyle kendisine düz bir yol bulup, deriden dışarıya çıkmayı başarıyor.
Bir saç tanesinin yaşamında üç aşama gözleniyor
Birinci aşama, yaklaşık üç yıldan fazla süren büyüme aşaması... Buna "anagen" aşaması adı veriliyor. "Katagen" adı verilen ikinci aşamada da saçlar dinleniyor. Bu süreç, iki ya da üç haftaya yayılıyor. Üç aylık "telogen" aşamasında ise saç, tüm nesnelerin tabii olduğu yerçekimi kuralları gereğince düşüyor. Sağlıklı bir saç yapısında, saçların yaklaşık yüzde 80 ile 90'ı büyüme, yüzde 1'i dinlenme ve yüzde 6 ile 20'si de düşme aşamasında bulunuyor.