HAVA KUVVETLERİ. Savaşta kullanılan ilk hava taşıtı, 18. yüzyılın sonlarında Napolyon Savaşları sırasında gözcüleri taşıyan ve halatla yere bağlanan bir balondu. Daha sonra, 1871'de Prusyalılar Paris'i kuşattıklarında, Fransızlar dış dünya ile bağlantı kurmak için havada serbestçe süzülebilen balondan yararlandılar. İngiliz ordusu da Güney Afrika Savaşı'nda (1899-1902) gözetleme balonları kullandı. Ne var ki, hava kuvvetlerinin doğuşu, hava taşıtlarının hafif ve güçlü benzin motorlarıyla donatılmasından sonra gerçekleşti. Bu motorlar hava taşıtlarının hızını ve uçuş yükseltisini artırdı.
I. Dünya Savaşı (1914-18)Sponsorlu Bağlantılar
I. Dünya Savaşı'nın başlangıcında, savaşan her iki tarafın da belirli sayıda uçağı ve güdümlü balonu bulunuyordu. Almanlar'ın sağlam yapılı, puro biçiminde güdümlü balonlardan oluşan büyük bir hava gücü vardı. Ünlü tasarımcısı Kont Zeppelin'in adından bu taşıtlara "zeplin" adı verilmişti. Zeplinler ilk uçaklar kadar hızlı gidebiliyor ve daha ağır yükleri taşıyabiliyordu. Bazı kişiler bunların keşif uçuşları ve bombardıman için uçaklardan daha yararlı olduğunu düşünüyordu. Ama hemen tutuşabilen hidrojen gazıyla doldurulan balonların düşürülmesi de kolaydı. Kısa süre sonra uçakların savaş aracı olarak çok daha elverişli olduğu anlaşıldı.
1914'te düşmanın hareketlerini izlemek için iki taraf da uçaklardan yararlandı. İlk başta bu uçaklarda silah yoktu. Havada karşılaşan iki düşman uçağının pilotları birbirleriyle selamlaşırlardı. Kısa bir süre sonra uçaklar silahlandırıldı. Önceleri tabanca ve av tüfeği, sonra makineli tüfek, sonunda da sabit, öne doğru ateş eden silahlarla donatıldı. Pilotlar, düşman uçağının tümünü hedef alarak birbirlerini düşürmeyi amaçlar, hızla daireler çizerek yükselir, karşı tarafı görüş alanları içine almaya çalışırlardı. Bu hareket, yıllar boyunca savaş taktiklerinden biri olarak kullanıldı.
Uçaklar düşman hatlarının gerisinin bombalanmasında, top ateşini yönlendirmekte, düşman ve ikmal (ordulara araç gereç gönderilmesi) hatlarının durumunu fotoğraflarla belgelemekte, düşman gemilerinin ve denizal-tılarının saptanmasında ve bunlara saldırılma-sında da kullanıldı. Ayrıca, düşman bombardıman ve keşif uçaklarının izlenmesi ve düşü rülmesinde görevlendirildi. Bu görevlerden her biri için özel uçaklar yapıldı.
I. Dünya Savaşı'ndan sonra çeşitli ülkelerde uzun menzilli bombardıman uçaklarının artık en önemli savaş aracı olduğu düşünülmeye başlandı. 1939'a gelindiğinde sanayileşmiş ülkelerin çoğunda hava kuvvetleri kurulmuştu.
II. Dünya Savaşı (1939-45)
Almanlar, kara kuvvetlerini desteklemek üzere güçlü bir hava kuvveti oluşturmuştu. II. Dünya Savaşı'nda Alman Hava Kuvvetleri "yıldırım savaşı"na girişti. Bu yıldırım savaşında bir yandan uçaklarla düşman hatlarının gerisine paraşütçüler indirilirken, öbür yandan avcı uçakları ve pike bombardıman uçaklarıyla düşman savunma hatları arasından Alman tanklarına yol açıldı. Almanlar, gökler denetim altına alınmadıkça hiçbir kara savaşının kazanılamayacağına inanıyordu.
Denizde ise Japonlar, Büyük Okyanus'taki ilerleyişleri sırasında uçak gemilerinde üslenen uçaklardan yararlandılar. Avcı uçaklarının koruması olmaksızın Japon pike ve torpil bombardıman uçaklarının menziline giren Müttefik savaş gemileri derhal batırıldı. Japonlar 1941'de, avcı uçaklarını kullanarak Pearl Harbor'da ABD donanmasını felce uğrattı. Büyük Okyanus'taki büyük deniz savaşları uçak gemilerinden kalkan uçaklarla yapıldı ve düşman donanmaları çok seyrek karşı karşıya geldi. Atlas Okyanusu'ndaki Alman denizaltı kuşatması, keşif uçuşlarını aralıksız sürdürerek ve denizaltı üslerini bombalayarak yarılabildi.
Müttefikler'in Kuzey Afrika, Sicilya ve Normandiya çıkarmaları yoğun hava saldırılarıyla başladı. Bu saldırıların amacı, ilk birlikler karaya çıkmadan önce düşman savunmasını kırmaktı. Denizden girişilen saldırı, paraşütle ya da planörle karaya indirilen binlerce askerle desteklendi. Müttefikler, çok yükseklerde uçan uçaklardan fotoğraf çekerek düşman savunmalarını belirlediler ve Al-manlar'ın birçok gizli silahını öğrendiler.
Uzun menzilli bombardıman uçakları da hava savaşında önemli bir rol oynadı. Alman Hava Kuvvetleri İngiliz kentlerini bombaladı. Buna karşılık İngiliz Kraliyet Hava Kuv-vetleri'nin bombardıman uçakları da Almanya ve işgal altındaki Avrupa'nın sanayi kentlerine, kanallara, limanlara ve demiryolu istasyonlarına saldırılar düzenledi. Sonunda İngiltere ile ABD hava kuvvetlerine bağlı bombardıman uçaklarının birlikte hareket etmesiyle Almanlar savaş güçlerini yavaş yavaş bir savunma savaşında toplamak zorunda kaldılar. Buna karşın Alman fabrikaları tank ve uçak yapımını, Alman birlikleri ise Müttefik orduları Berlin'e girinceye kadar savaşmayı sürdürdü. Bombardıman uçakları savaşı kendi başlarına kazanmadı, ama savaşın çok daha erken sona ermesini sağladı. ABD'nin Japon kentlerine attığı iki atom bombasından sonra Japonlar teslim oldu.
Günümüzde Hava Kuvvetleri
Almanlar'ın geliştirdiği V2 roketleri II. Dünya Savaşı'nın gidişini değiştiremeyecek kadar geç kalmıştı, ama etkileri savaşın hemen ardından ortaya çıktı. ABD ve SSCB nükleer
savaş başlıkları taşıyabilen uzun menzilli balistik füzeler geliştirdi . 1980'lere gelindiğinde ağır jet bombardıman uçaklarının sayısı çok azalmıştı. Bunlardan bazıları havadan atılan füzeler taşıyordu. Savunmaya yönelik olarak da düşman radarlarını yanıltmak ve kendilerine yöneltilen füzeleri tuzağa düşürmek için çeşitli elektronik aygıtlarla donatılmıştı. Ne var ki, güdümlü füzeler çok pahalı olduğu için pilotlu uçakların yerini alamadı.
Radarlar önceleri avcı uçaklarında, düşman bombardıman uçaklarını engellemek üzere kullanıldı; daha sonra, gene avcı uçaklarının geceleri ve bulutlu havalarda uçabil-mesine yardımcı oldu. Bombardıman uçakları çok yüksekte uçtuğundan, avcı uçakları onları karşılamak için hızla yükselmek zorunda kalıyordu. Günümüzdeki bombardıman uçakları yüksek hızda yere yakın uçarak radara yakalanmadan geçer. Modern avcı uçaklarında, alçaktan uçan bu uçakları saptayabilecek "aşağıyı tarayan" radar bulunur. ABD'nin AWACS (Hava Uyarı ve Denetim Sistemi) gibi erken uyarı uçakları uçan radar istasyonları görevi görür. Bunların yabancı uçakları bulmak, tanımlamak ve gerekirse üzerlerine avcı uçakları göndermek gibi işlevleri vardır. Modern jetler ses hızının üç katı hızla uçabilir.
Keşif uçuşları özel radarlar, kızılötesi elektronik alıcılar ve geniş açılı kameralarla donanmış uçaklarla yapılır. Keşif uçakları radara yakalanmamak için çok yükseklerde uçar ya da kıyılardan uzakta kalarak hedefi "yanları tarayan" radarlar aracılığıyla izler. Robot uçaklar, uzaktan kumandalı hava araçları ya da yörüngede dolanan uydular da keşif amacıyla kullanılabilir. Askeri uydular uzaydan hedeflerin fotoğrafını çekebilir, hatta hava açıkken yerdeki birliklerin hareketini izleyebilir .
19. yüzyılda birliklerin, araç ve gereçlerin savaş alanına denizyoluyla ulaştırılması haftalar alırdı. Günümüzde, modern hava kuvvetlerinin taşıma araçlarıyla kara kuvvetlerine bağlı bir tümenin tümü tank, araç ve silahlarıyla birlikte dünyanın herhangi bir yerine birkaç saat içinde gönderilebiliyor. İvedi durumlarda savaş uçakları tanker uçaklarından havada yakıt alarak çok uzun yolculuklar yapabiliyor. Hava birlikleri ve ağır donanım havadan paraşütle ya da helikopterlerle karaya indirilebiliyor.
İlk kez 1950'lerin başlarında Kore Savaşı'nda yaygın olarak kullanılan helikopter, artık hava kuvvetlerinin önemli bir parçası olmuştur. Helikopterler birlik ve donanımın taşınmasından, havada ve denizde kurtarma işlerine ve yaralıların taşınmasına kadar uzanan geniş bir alanda görev yapar. Silahlandırılmış helikopterlerle de karadaki hedeflere saldırı düzenlenebilmektedir 1914'te düşmanın hareketlerini izlemek için iki taraf da uçaklardan yararlandı. İlk başta bu uçaklarda silah yoktu. Havada karşılaşan iki düşman uçağının pilotları birbirleriyle selamlaşırlardı. Kısa bir süre sonra uçaklar silahlandırıldı. Önceleri tabanca ve av tüfeği, sonra makineli tüfek, sonunda da sabit, öne doğru ateş eden silahlarla donatıldı. Pilotlar, düşman uçağının tümünü hedef alarak birbirlerini düşürmeyi amaçlar, hızla daireler çizerek yükselir, karşı tarafı görüş alanları içine almaya çalışırlardı. Bu hareket, yıllar boyunca savaş taktiklerinden biri olarak kullanıldı.
Uçaklar düşman hatlarının gerisinin bombalanmasında, top ateşini yönlendirmekte, düşman ve ikmal (ordulara araç gereç gönderilmesi) hatlarının durumunu fotoğraflarla belgelemekte, düşman gemilerinin ve denizal-tılarının saptanmasında ve bunlara saldırılma-sında da kullanıldı. Ayrıca, düşman bombardıman ve keşif uçaklarının izlenmesi ve düşü rülmesinde görevlendirildi. Bu görevlerden her biri için özel uçaklar yapıldı.
I. Dünya Savaşı'ndan sonra çeşitli ülkelerde uzun menzilli bombardıman uçaklarının artık en önemli savaş aracı olduğu düşünülmeye başlandı. 1939'a gelindiğinde sanayileşmiş ülkelerin çoğunda hava kuvvetleri kurulmuştu.
II. Dünya Savaşı (1939-45)
Almanlar, kara kuvvetlerini desteklemek üzere güçlü bir hava kuvveti oluşturmuştu. II. Dünya Savaşı'nda Alman Hava Kuvvetleri "yıldırım savaşı"na girişti. Bu yıldırım savaşında bir yandan uçaklarla düşman hatlarının gerisine paraşütçüler indirilirken, öbür yandan avcı uçakları ve pike bombardıman uçaklarıyla düşman savunma hatları arasından Alman tanklarına yol açıldı. Almanlar, gökler denetim altına alınmadıkça hiçbir kara savaşının kazanılamayacağına inanıyordu.
Denizde ise Japonlar, Büyük Okyanus'taki ilerleyişleri sırasında uçak gemilerinde üslenen uçaklardan yararlandılar. Avcı uçaklarının koruması olmaksızın Japon pike ve torpil bombardıman uçaklarının menziline giren Müttefik savaş gemileri derhal batırıldı. Japonlar 1941'de, avcı uçaklarını kullanarak Pearl Harbor'da ABD donanmasını felce uğrattı. Büyük Okyanus'taki büyük deniz savaşları uçak gemilerinden kalkan uçaklarla yapıldı ve düşman donanmaları çok seyrek karşı karşıya geldi. Atlas Okyanusu'ndaki Alman denizaltı kuşatması, keşif uçuşlarını aralıksız sürdürerek ve denizaltı üslerini bombalayarak yarılabildi.
Müttefikler'in Kuzey Afrika, Sicilya ve Normandiya çıkarmaları yoğun hava saldırılarıyla başladı. Bu saldırıların amacı, ilk birlikler karaya çıkmadan önce düşman savunmasını kırmaktı. Denizden girişilen saldırı, paraşütle ya da planörle karaya indirilen binlerce askerle desteklendi. Müttefikler, çok yükseklerde uçan uçaklardan fotoğraf çekerek düşman savunmalarını belirlediler ve Al-manlar'ın birçok gizli silahını öğrendiler.
Uzun menzilli bombardıman uçakları da hava savaşında önemli bir rol oynadı. Alman Hava Kuvvetleri İngiliz kentlerini bombaladı. Buna karşılık İngiliz Kraliyet Hava Kuv-vetleri'nin bombardıman uçakları da Almanya ve işgal altındaki Avrupa'nın sanayi kentlerine, kanallara, limanlara ve demiryolu istasyonlarına saldırılar düzenledi. Sonunda İngiltere ile ABD hava kuvvetlerine bağlı bombardıman uçaklarının birlikte hareket etmesiyle Almanlar savaş güçlerini yavaş yavaş bir savunma savaşında toplamak zorunda kaldılar. Buna karşın Alman fabrikaları tank ve uçak yapımını, Alman birlikleri ise Müttefik orduları Berlin'e girinceye kadar savaşmayı sürdürdü. Bombardıman uçakları savaşı kendi başlarına kazanmadı, ama savaşın çok daha erken sona ermesini sağladı. ABD'nin Japon kentlerine attığı iki atom bombasından sonra Japonlar teslim oldu.
Günümüzde Hava Kuvvetleri
Almanlar'ın geliştirdiği V2 roketleri II. Dünya Savaşı'nın gidişini değiştiremeyecek kadar geç kalmıştı, ama etkileri savaşın hemen ardından ortaya çıktı. ABD ve SSCB nükleer
savaş başlıkları taşıyabilen uzun menzilli balistik füzeler geliştirdi . 1980'lere gelindiğinde ağır jet bombardıman uçaklarının sayısı çok azalmıştı. Bunlardan bazıları havadan atılan füzeler taşıyordu. Savunmaya yönelik olarak da düşman radarlarını yanıltmak ve kendilerine yöneltilen füzeleri tuzağa düşürmek için çeşitli elektronik aygıtlarla donatılmıştı. Ne var ki, güdümlü füzeler çok pahalı olduğu için pilotlu uçakların yerini alamadı.
Radarlar önceleri avcı uçaklarında, düşman bombardıman uçaklarını engellemek üzere kullanıldı; daha sonra, gene avcı uçaklarının geceleri ve bulutlu havalarda uçabil-mesine yardımcı oldu. Bombardıman uçakları çok yüksekte uçtuğundan, avcı uçakları onları karşılamak için hızla yükselmek zorunda kalıyordu. Günümüzdeki bombardıman uçakları yüksek hızda yere yakın uçarak radara yakalanmadan geçer. Modern avcı uçaklarında, alçaktan uçan bu uçakları saptayabilecek "aşağıyı tarayan" radar bulunur. ABD'nin AWACS (Hava Uyarı ve Denetim Sistemi) gibi erken uyarı uçakları uçan radar istasyonları görevi görür. Bunların yabancı uçakları bulmak, tanımlamak ve gerekirse üzerlerine avcı uçakları göndermek gibi işlevleri vardır. Modern jetler ses hızının üç katı hızla uçabilir.
Keşif uçuşları özel radarlar, kızılötesi elektronik alıcılar ve geniş açılı kameralarla donanmış uçaklarla yapılır. Keşif uçakları radara yakalanmamak için çok yükseklerde uçar ya da kıyılardan uzakta kalarak hedefi "yanları tarayan" radarlar aracılığıyla izler. Robot uçaklar, uzaktan kumandalı hava araçları ya da yörüngede dolanan uydular da keşif amacıyla kullanılabilir. Askeri uydular uzaydan hedeflerin fotoğrafını çekebilir, hatta hava açıkken yerdeki birliklerin hareketini izleyebilir .
19. yüzyılda birliklerin, araç ve gereçlerin savaş alanına denizyoluyla ulaştırılması haftalar alırdı. Günümüzde, modern hava kuvvetlerinin taşıma araçlarıyla kara kuvvetlerine bağlı bir tümenin tümü tank, araç ve silahlarıyla birlikte dünyanın herhangi bir yerine birkaç saat içinde gönderilebiliyor. İvedi durumlarda savaş uçakları tanker uçaklarından havada yakıt alarak çok uzun yolculuklar yapabiliyor. Hava birlikleri ve ağır donanım havadan paraşütle ya da helikopterlerle karaya indirilebiliyor.
Modern hava kuvvetleri gemileri korumak ve denizaltıları avlamakla da yükümlüdür. II. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru, radar ve sonarlarla donatılmış, bomba ve su bombalarıyla silahlandırılmış, deniz kuvvetlerine bağlı uzun menzilli devriye uçakları denizaltıları bularak saldırabiliyordu. Ne var ki, sualtında füze fırlatabilen ve derin sulara dalan nükleer denizaltılar, havadan gelen saldırılardan etkilenmez. Denizaltıları batırabilmek için elektronik aygıtlar, hedefe güdümlü torpiller ve su bombalarıyla donatılmış uçaklardan yararlanır.
Bugün yalnızca ABD'de büyük uçak gemilerinden oluşan bir filo bulunmaktadır. Daha küçük gemilerde de helikopterler ve Sea Harrier gibi uzun piste gereksinimi olmayan jetler üslenebilmektedir. Düşey kalkış ve inişli (VTOL) uçaklar için beton pist gerekmez; ağaçlar arasında gizlenebilen ve ormanlardaki açık alanlardan havalanabilen bu uçaklar kara kuvvetlerini desteklemede çok yararlıdır.
Dünyanın Başlıca Hava Kuvvetleri
ABD ve SSCB dünyadaki en güçlü hava kuvvetlerine sahiptir. ABD'de ilk hava filosu 1914'te kuruldu. Bu filo ilk olarak 1916'da Meksika'ya yapılan başarısız saldırıda kullanıldı. ABD Hava Kuvvetleri II. Dünya Savaşı'nda kara kuvvetlerine bağlı olarak çalıştı. 1947'de silahlı kuvvetler içinde bağımsız bir komutanlık oldu.
Sesten üç kat daha hızlı uçabilen McDonnel-Douglas F-4 tipi uzun menzilli avcı uçağı ile Sparrow (güdümlü roket) ve Sidevvinder (nükleer olmayan savaş başlıklı, havadan havaya fırlatılan bir roket) füzeleriyle donanmış uzun menzilli F-15 Eagle uçağı ABDHava Kuvvetlerindeki en modern askeri uçaklardandır. ABD Hava Kuvvetleri'nin güdümlü füzeleri arasında bulunan uzun menzilli Cruise füzeleri bazı Avrupa ülkelerine de yerleştirilmiştir.
Uzay araştırmalarında, 1980'lerin ortalarında Yıldız Savaşları politikası olarak bilinen ABD Stratejik Savunma inisiyatifi (SDI) çalışmaları başladı. Başlıca amacı uzaydan ABD'ye yönelen düşman füzelerinin yok edilmesi olarak açıklanan bu politikanın, aslında savunmadan çok saldırı amaçlı olduğu ileri sürülmektedir. Yıldız Savaşları projesi günümüzde üzerinde özellikle tartışılan bir konudur.
SSCB Hava Kuvvetleri 1969'un sonlarında kurulmuştur. Yaklaşık 500 hava üssü ve Alman Demokratik Cumhuriyeti, Çekoslovakya, Macaristan ve Polonya'ya yayılmış personel ve donanımı bulunur. SSCB uçakları arasında MİG bombardıman ve avcı uçakları. Tupolev TU-26 bombardıman uçakları, Suk-hoi SU-7b Fitter A tipi karaya saldırı uçakları ve Bison yakıt ikmal uçakları vardır. Karadan havaya güdümlü binlerce füze ile 1.000'in üzerinde kıtalararası balistik füze SSCB'nin geniş füze stokları içinde yer alır.
SSCB uzay savaşı alanında da nükleer savaş başlığı taşıyan yörünge uydusu SS-9 Scarp üzerinde araştırmalar yürütmüştür. ABD gibi SSCB de keşif ve uzaktan gözetleme için uydulardan yararlanır.
Türk Hava Kuvvetleri
Türkiye'de hava kuvvetlerini kurmak amacıyla ilk girişimler 191 l'de yapıldı. Balon ve uçak sağlanması ve gerekli tesislerin kurulması için Hava Komisyonu kuruldu. Gönüllü subaylar havacılık eğitimi için yurtdışına gönderildi. 1912'de Yeşilköy'de bir havaalanı yapıldı ve aynı yıl Fransa'dan iki küçük uçak alındı. 1913-14 yıllarında yeni uçaklar satın alınarak uçuş denemeleri sürdürüldü. I. Dünya Savaşı sırasında Türk Hava Kuvvetleri, 18 bölükten oluşan gücüyle Çanakkale, Filistin, Irak. Medine ve Kafkas cephelerinde keşif uçuşlarında bulundu.
I. Dünya Savaşı'nın sonunda Osmanlı Dev-leti'nin elinde çok az uçak ve pilot kalmıştı. Maltepe'de kurulan tesislerde toplanan küçük hava gücü. başlayan Kurtuluş Savaşı'na karşı kullanılmak üzere elde tutuluyordu. Ama pilotlar Kurtuluş Savaşı'na katılmak için uçaklarıyla birlikte Anadolu'ya kaçma girişiminde bulundular. Bir pilot ve uçağı dışında bu girişim başarısızlıkla sonuçlandı. Ama pilotlar ve öbür görevliler daha sonra çeşitli yollardan Anadolu'ya geçtiler. Bu arada İngilizler geriye kalan uçakları ve yer tesislerini bombalarla yok ettiler.
1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kurulmasından hemen sonra bir Hava Kuvvetleri Şubesi oluşturuldu. Ne var ki. eldeki olanaklar çok kısıtlıydı. Konya'ya getirilip toplanan bozuk uçaklar yedek parça yokluğundan uçamaz durumdaydı. Uçakları onar mak için çeşitli yollar deneniyor, örneğin patates kabukları ile hayvan kemikleri kaynatılarak elde edilen maddeyle uçağın delikleri kapatılıyordu. Onarılan birkaç uçakla ancak keşif uçuşları yapılabiliyordu.
Cumhuriyet döneminde hava kuvvetlerine özel bir önem verildi. Fransa'dan yeni uçaklar alındı, personel eğitildi. 1925'te ilk uçak fabrikası Kayseri'de kuruldu. Aynı yıl kurulan ve sonradan Türk Hava Kurumu adını alan Türk Tayyare Cemiyeti ile Türk havacılığı gelişmeye başladı. 1937'de açılan Hava Harp Akademisi ile askeri personel eğitimi sağlandı. Ordu içinde önemli bir güce ulaşan hava kuvvetleri, 1944'te kurulan Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın birimleri olarak yeniden örgütlendi. Günümüzde Hava Kuvvetleri Komutanlığı toplam 56 bin personele ve yaklaşık 500 modern uçağa sahiptir.
Msxlabs & TemelBritannica
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....