Arama

Endonezya ve Endonezya Tarihi

Güncelleme: 15 Ağustos 2016 Gösterim: 18.821 Cevap: 11
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
3 Ekim 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı

Endonezya

Ad:  indoneziya1.jpg
Gösterim: 2923
Boyut:  74.9 KB

resmî adı ENDONEZYA CUMHURİYETİ, Endonezya dilinde REPUBLİK İNDONESİA,
Sponsorlu Bağlantılar
Güneydoğu Asya anakarasının açıklarında, Hint Okyanusuna ve Büyük Okyanusa bakan takımada ülkesi.

Toplam 13.670 adadan oluşur; bunlardan yaklaşık 12.700’ ünde yerleşme yoktur. Sumatra, Cava, Borneo’nun güney kesimi (Kalimantan) ve Selebes’ten oluşan Büyük Sunda Adalarını, Bali’den Timor’a kadar uzanan Küçük Sunda Adalarını, Selebes ve Yeni Gine arasındaki Maluku Adalarını (Baharat Adaları) ve Yeni Gine’nin batı kesimini kapsar. Yüzölçümü 1.948.700 km2’dir; batıdan doğuya 5.100 km, kuzeyden güneye 1.600 km boyunca uzanır. Doğuda Papua Yeni Gine ve Arafura Denizi, güney ve batıda Hint Okyanusu, kuzeybatıda Anda- man Denizi, kuzeyde de Mlakka Boğazı, Güney Çin Denizi, Selebes Denizi ve Büyük Okyanusun batı kesimiyle çevrilidir. Başkenti Cakarta’dır. Güneydoğu Asya’nın en büyük ve en kalabalık ülkesi olan Endonezya, Asya ve Avustralya arasındaki konumuyla da stratejik bir önem taşır. 1991 tahmini nüfusu 181.451.000’dir.

DOĞAL YAPI.


Yüzey şekilleri. Başlıca adaların en belirgin özelliği sık tropik ormanlarla kaplı sarp volkanik dağlardır. Bu dağlar yumuşak bir eğimle alçalarak yerini kalın alüvyonlu bataklıklarla örtülü, sığ denizler ve mercan kayalıklarla çevrili kıyı ovalarına bırakır. Bölge düzeyinde birbiriyle kesişen bir dizi sahanlık, volkanik dağ sırası ve denizaltı çukuru karmaşık bir coğrafi yapı oluşturur.
Büyük ve Küçük Sunda adaları Asya anakarasının güneydeki uzantısı Sunda Sahanlığının, Yeni Gine’ye komşu adalar ise Avustralya anakarasının kuzeydoğudaki uzantısı Sahul Sahanlığının üstündedir. Birinci sahanlık güney ve batıda, ikinci sahanlık ise kuzeydoğuda derin denizaltı çukurlarıyla çevrilidir. Japonya ve Filipinler dağ kuşağının uzantısı, Borneo ve Yeni Gine arasında bir dizi volkanik dağ ve çukur biçiminde yayılır. Sumatra’dan Timor’a kadar bir zincir biçiminde uzanan adaların güney kenarı Güneydoğu Asya anakarasının en hareketli kuşağını oluşturur. Etkin yanardağların bulunduğu bu bölge kuzeye ve iç kesimlere doğru alçalarak yerini bataklık düzlüklere ve sığ denizlere bırakır.

Dünyanın üçüncü büyük adası olan Borneo genellikle tepeliktir, ama yükseklik çok seyrek olarak 1.200 m’nin üzerine çıkar. Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan yayvan dağ sisteminin güneyinde alüvyonlu bataklıklar bulunur. Borneo ile Sumatra arasında Malakka Yarımadasının uzantısı olan, granit kökenli Riau Adaları (kepulauan) yer alır. Batıda volkanik olmayan bir dizi küçük adayla çevrili olan Sumatra, dört bölgeye ayrılır: Dar kıyı ovası, Barisan Dağları, alçak tepelik alan ve adanın doğu yansını kaplayan alüvyonlu düzlükler. Adadaki birçok güzel gölün en ünlüsü olan kuzeydeki Toba Gölü (danau) deniz düzeyinden 900 m yüksektedir.

Tek bir yapısal blok görünümünde olan Cava’nın güney ve kuzey kıyılarında kireçtaşı platformlar uzanır. Ortadaki yanardağ kuşağının iki yanında alüvyonlu havzalar bulunur. Cava’nın doğusunda sıralanan küçük adalardan Bali ve Lombok benzer bir yüzey şekli gösterir. Sumbawa ve Flores’ten sonra daralan zincir, kuzeye doğru kıvrılan volkanik Banda Adalarıyla sürer. Sumba ve Timor ise volkanik olmayan adaların bir uzantısını oluşturur. Sunda ve Sahul sahanlıkları arasında sıkışmış olan Selebes, derin körfezlerle oyulmuştur; adadaki sıradağlar da derin vadilerle parçalanmıştır. Yeni Gine, Kuzey Maluku ve komşu adaları kapsayan Sahul Sahanlığının kuzeyi dağlık bir kuşakla çevrilidir; Avustralya anakarasına bakan kesimler genellikle düzlük bataklıklardan oluşur.
Ad:  Endonezya2.jpg
Gösterim: 2315
Boyut:  48.1 KB

Endonezya’da 200 kadar etkin ve yüzlerce sönmüş yanardağ bulunur. Sumatra’dan Selebes’in kuzeyine kadar bir yarımay biçiminde sıralanan bu yanardağlar zengin bir toprak dokusu oluşturur. Yakın dönemde püsküren yanardağların çoğu Cava’dadır. Sumatra ve Cava adaları arasında, Sunda Boğazındaki Rakata Adasında bulunan dünyaca ünlü Krakatoa’nın (Krakatau) 1883’teki püskürmesi çevre adalarda tüm yaşamın yok olmasına neden olmuştur. Akarsular ve toprak dokusu. Ülkenin başlıca uzun akarsuları Borneo’daki Kapuas, Barito ve Mahakam’dır. Sığ iç denizler hem ulaşım, hem doğal kaynaklar açısından önem taşır. Cava’da andezitli volkanik, Sumatra’da riyolit, Borneo’da granit ve tortul kayaçlar egemendir. Nemli bölgeler genellikle verimliliği kayaç kökenine göre değişen lateritli topraklarla örtülüdür. Belirgin bir kurak mevsimin görüldüğü yerlerde esmer topraklara rastlanır. Yüksek sıcaklar ve şiddetli yağışlar genelde hızlı bir aşınmaya yol açar. Rüzgârların taşıdığı volkanik küllerin çökelmesiyle oluşan katmanlar en verimli alanlardır.

İklim.


Endonezya’nın iklim koşullarını belirleyen öğeler Ekvator’un çevresinde bulunması, adalardan oluşması ve iki kara kütlesi arasında yer almasıdır. Kıyı kesimlerinde 23°C-31°C arasında değişen yıllık ortalama sıcaklık 600 m’den sonra giderek düşer. Kar yağışı görülen tek bölge Yeni Gine Adasının doğusundaki Maoke Dağlandır. Gündüz ile gece arasındaki sıcaklık farkı mevsimler arasındaki sıcaklık farkından daha yüksektir. Yağışlar miktar ve dağılım bakımından önemli değişiklikler gösterir. Ülkenin büyük bölümünde yıl boyunca görülen şiddetli yağışlann büyük bölümü aralık-mart arasında düşer. Genelde 2.000 mm olan yıllık ortalama yağış miktarı, Doğu Cava ve Kuzey Selebes’te 1.500 mm’ye, Küçük Sunda Adalarında da 1.000 mm’ye kadar iner. Buna karşılık bazı merkezlerde 500-700 mm arasında değişen günlük yağışlar da saptanmıştır. Mevsimler arasındaki yağış farklılıkları muson rüzgârlarından kaynaklanır. Şiddetli kasırga ve tayfunlar görülmese de, öğle sonrası fırtınalara sık rastlanır.

Bitki örtüsü ve hayvan varlığı.


Endonezya’ nın yaklaşık üçte ikisi ormanlarla kaplıdır; ekili alanların oranı yüzde 11, çayır ve otlakların ise yüzde 7’dir. Alçak kesimlerdeki karışık tropik yağmur ormanları, 1.500 m’den sonra yerini genellikle meşe, defne, tikağacı ve manolyadan oluşan yaprakdökmeyen yağmur ormanlarına bırakır. Sumatra’nın doğu, Borneo’nun güney kıyı şeritlerinde mangrov bataklıkları bulunur. Çiçek açan bitki türleri 30 bini, ağaç türleri ise üç bini bulur.
Ad:  indoneziya2.jpg
Gösterim: 1819
Boyut:  82.0 KB

Endonezya hayvan varlığı bakımından iki bölgeye ayrılır. Asya’ya bağlı olan batı bölgesinde gergedan, orangutan, tapir, kaplan ve fil gibi hayvanlar yaşar. Bali ile Lombok ve Borneo ile Selebes arasından geçen Wallace Çizgisi’nin doğusunda Avustralya’ya özgü hayvanlara rastlanır. Bu bölgenin hayvan varlığı kakadu, çardakkuşu, cennetkuşu gibi kuşları ve bandikut, kuskus gibi keselileri kapsar. Belirli bir yöreye özgü türler arasında Cava’daki tavuskuşu, Barisan Dağlarındaki yabanıl keçi, Cava’mn batı ucundaki tek boynuzlu gergedan, Borneo’daki uzun burunlu maymun, Selebes’ teki geyik domuzu ve anoa denen yabanıl sığır ile 3 m boyundaki Komodo ejderi sayılabilir. Ülkede çok değişik böcek türleri de bulunur.

YERLEŞME DOKUSU.


Endonezya’da dağların ve denizlerin oluşturduğu engeller geçmişten gelen toplumsal, kültürel ve dinsel farklılıklara güçlü bir yapı kazandırmıştır. Bu nedenle günümüzdeki yönetsel bölünme, büyük ölçüde tarihsel bölgelere denk düşer. Kıyı kesimlerinde genellikle ticaretle uğraşan karışık kökenli “kıyı Malaylan” ağırlıktadır. Buna karşılık iç kesimdeki toplulukların geleneksel ve kapalı yapılarını korudukları görülür.

Temelde kırsal bir ülke olan Endonezya’ da Cava, Madura, Bali ve bir ölçüde de Sumatra ve Selebes dışında genellikle seyrek bir yerleşme dokusu vardır. Büyük ölçüde kendi kendine yeten küçük ve bağımsız köyler, yapı olarak önemli bölgesel farklılıklar gösterir. Yaşam biçimini toprağın verimliliği belirler; küçük ve bağımsız çiftçiler büyük çoğunluğu oluşturur.
Kentleşme yavaş bir süreç izlemektedir. Cakarta, Surabaya ve Medan dışındaki kentlerin çoğunda kırsal yaşam biçiminin izleri belirgindir. Önemli kentler Cava’da toplanmıştır.

kaynak: Ana Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 15 Ağustos 2016 21:28
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
1 Temmuz 2007       Mesaj #2
RuYa - avatarı
Ziyaretçi

NÜFUS.


Endonezya’nın çok renkli etnik bileşimi üç geniş grup altında toplanabilir. Hindu kültüründen güçlü bir biçimde etkilenmiş olan ve sulu pirinç ekimiyle uğraşan Cava ve Bali’nin iç kesimlerindeki topluluklar, ülke nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturur. Köklü ve gelişmiş bir kültüre dayanan bu grup Cava, Sunda, Madura ve Mali halklarını kapsar. Etnik bakımdan karışık bir yapı gösteren kıyıdaki Müslüman halklar Sumatra ile Selebes’in güneyinden gelen Malaylar ile Makassarlılardan oluşur. Bütün kıyı kentlerinde bulunan bu grubun etkisi Cavâ’nm dışında çok daha güçlüdür. Üçüncü grubun içine, yağışların sulu pirinç tarımına elvermemesi nedeniyle dönüşümlü ekim yapılan bölgelerdeki kabile toplulukları girer.
Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  ind5.JPG
Gösterim: 2664
Boyut:  70.6 KB
Bu kültürel sınıflandırmanın dışında kalan önemli etnik topluluklar arasında Sumatra’daki Bataklar ile Minangkabaular, Selebes’ in kuzeyindeki Minahasalılar ve Ambolular sayılabilir. Yerli kökenli olmayan en büyük topluluk, birçok kuşaktan beri Endonezya’ da yaşayan Çinlilerdir. HollandalIların ve Avrasyalılarm çoğu bağımsızlıktan sonra ülkeden ayrılmıştır. Büyük kentlerde iş yaşamında ve Batı kültürüyle ilgili alanlarda belirli bir ağırlığı olan Hintli, Arap ve Avrupalı kesim sayıca küçük bir topluluk oluşturur.

Konuşulan dillerin çoğu Malezya-Polinezya kökenlidir. Bu diller 16 büyük gruba ayrılır. Ulusal dil olan Endonezya dili Sumatra’nm doğusundaki Djambi ilinde konuşulan bir Malay lehçesinden geliştirilmiştir. Oldukça basit olduğu için kolayca benimsenmiş olan bu dil, ulusal birliğin sağlanmasında önemli bir etken olmuştur. Endonezya’da bütün büyük dinler önce kıyı kesiminde tutunmuş ve Cava ile Sumatra’nın güneyindeki açık bölgeler dışında çok yavaş bir biçimde iç kesimlere yayılmıştır. Günümüzde nüfusun yüzde 90’ına yakın bölümü Müslüman olmakla birlikte Hinduizm ve Budacılık ile eski animist ve pagan inançların güçlü etkisi sürmektedir. Ülkenin her yanma yayılmış olan Hıristiyanların yaklaşık üçte ikisi Protestandır. Çinlilerin çoğu Budacılık ve Konfüçyüsçülüğe inanır. Bazı uzak yörelerde kabile dinleri egemendir. İslama en sıkı biçimde uyulan yerler Aceh, Sumatra ve Cava’nm batı kesimleri, Kalimantan’ın güneydoğu kesimi ve bazı Küçük Sunda adalarıdır. Cava’da Müslümanların yalnızca üçte biri dinin gereklerini tam anlamıyla yerine getirir; bunlar santri olarak bilinir. Bürokratların çoğunluğunun oluşturduğu Hindulaşmış Müslümanlara priyayi, Müslüman olmakla birlikte geleneksel inançlarını da sürdüren ve çoğunlukla köylü olan gruba ise abangan denir.

Nüfus yoğunluğunun (1991) km2 başına 93 kişi olduğu Endonezya’da, nüfus dağılımı son derece dengesizdir. Aşın nüfus sorunu yalnızca belirli bölgelerde vardır. Dış göçler nüfus artışında ve bileşiminde önemli bir rol oynamaz. Toplam nüfusun (1990) yüzde 69’u kırsal kesimde yaşar. Doğum ve ölüm oranları (1988) sırasıyla binde 27,2 ve binde 11,1’dir. On beş yaşın altındaki grubun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 40’a yakındır.

EKONOMİ.


Endonezya’da büyük ölçüde tarıma ve madenciliğe dayanan, gelişme yolunda bir karma ekonomi yürürlüktedir. 1967’den sonra uygulanan planlı kalkınma, ikili ve çok taraflı yardım kuruluşları aracılığıyla çalışan Batılı ve Japon iş çevrelerince yönlendirilmektedir. Bu çalışmalar sonucu ekonomide küçümsenmeyecek bir gelişme sağlanmış olmakla birlikte, Endonezya kişi başına düşen milli gelir bakımından hâlâ en yoksul ülkeler arasında yer almaktadır. 1986 verilerine göre ülke gayri safi milli hasılası (GSMH) 87,9 milyar ABD Doları, kişi başına düşen milli gelir ise 490 ABD Doları’dır.

Gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) içindeki payı (1989) dörtte bire yakın olan tarım sektöründe, toplam işgücünün yansından fazlası çalışır. Üretimin büyük bölümünü küçük üreticiler sağlamakla birlikte, ihracata dönük büyük çiftlikler de tanmda önemli bir yer tutar. Endonezya dünyanın önde gelen kauçuk üreticilerinden biridir. Öteki önemli ürünler kahve, çay, tütün, kopra, baharat (karanfil ve küçükhindistancevizi), palmiye yağıdır. Temel gıda ürünü pirinçtir; devletin modernleştirme çalışmaları verimliliği önemli ölçüde artırmıştır. Aynca mısır, manyok, tatlıpatates, yerfıstığı ve soya-fasulyesi de yetiştirilir. Son yıllarda kereste ciliğin gösterdiği hızlı gelişme sonucunda, ahşap ürünler önemli bir ihracat kalemi durumuna gelmiştir. Hızlı kesimin ormanlarda yol açtığı yıkımı önlemek amacıyla bazı kısıtlamalar getirilmiştir. Balıkçılık henüz küçük ölçekli bir etkinliktir; Japonya’nın yardımıyla son yıllarda üretim ve ihracatta belirli bir artış sağlanmıştır.

Endonezya dünyanın önde gelen petrol, doğal gaz ve kalay ihracatçıları arasında yer alır. Petrol rezervleri 9,8 milyar varil, doğal gaz rezervleri ise 800 milyar m3 olarak tahmin edilmektedir. Devlet mülkiyeti altındaki bu yatakların işletilmesine kalifiye işgücü ve sermaye ile katkıda bulunan yabancı şirketler üretimden pay alır. Arıtım işlerini devlete ait petrol şirketi Pertamina yürütür. Doğal gaz alanında üretim tesisleri giderek artmaktadır. İşlenen öteki önemli madenler bakır, manganez, nikel ve boksittir.

Sanayinin en önemli dalını petrol üretimi oluşturur. Son yıllarda özellikle devletin öncülüğünde büyük ölçekli imalat sanayileri kurulmuştur. İthal hammaddeye dayanan başlıca sanayi dokumacılıktır. Kimyasal maddeler, oto lastiği, elektronik parçalar, çimento, gübre ve kâğıt da önemli sanayi ürünleridir. Genel tüketim malları üreten küçük ölçekli imalat kuruluşları yaygındır.
Bankacılık sektörünün büyük bölümünü elinde tutan devlet, faiz ve sıkı para politikalarıyla ekonomiye yön vermede önemli rol oynar. Bununla birlikte müdahale ve denetim mekanizmaları gevşetilerek, yabancı sermayeyi çekecek özendirici önlemler alınmıştır. Orta ve küçük ölçekli sanayilerde yoğunlaşmış olan özel sektörün ağırlığı giderek artmaktadır. Her yıl biraz daha artan petrol gelirlerine karşın, ödemeler dengesinin sağlanmasında dış yardımlar önemli rol oynar. Genelde hammadde ve gıda ürünlerine dayanan ihracat karşılığında mamul mallar ithal edilir. Ayrıca pamuk gibi hammaddeler ve bazı gıda ürünleri de ithal edilir. Dış ticarette en önemli yeri tutan Japonya’yı ABD, Singapur ve Malezya izler.

Ülke içi taşımacılık büyük ölçüde deniz ulaşımına dayanır. Başlıca yük limanları Cakarta’ya bağlı Tanjungpriok, Surabaya’ ya bağlı Tanjungperak ve Medan’a bağlı Belawan’dır. Petrol yüklemenin büyük bölümü Sumatra’nm güneyindeki Palembang’ dan yapılır. Karayolu ağının gelişkin olduğu adalar Cava ve Sumatra’dır. Endonezya Devlet Demiryolları (PJKA) Cava, Madura ve Sumatra’da toplam uzunluğu (1990) 6.500 km’ye ulaşan hatlar işletir. Ülke içinde çeşitli şirketlerce tarifeli hava seferleri yapılır. Dış hat seferleri genellikle Cakarta ile Bali’deki Denpasar havalimanlarından yapılır.

YÖNETSEL VE TOPLUMSAL KOŞULLAR.

Ad:  Endonezya3.jpg
Gösterim: 1589
Boyut:  55.1 KB

1945 Anayasası uyarınca yürütme gücü geniş yetkilerle donatılmış olan devlet başkanmın elindedir. Başkan, devlet yönetimi
nin en üst organı olan Halk Danışma Meclisi’nce (MPR) beş yılda bir seçilir ve bu organa karşı sorumludur. Silahlı kuvvetler başkomutanı olmanın yanı sıra yasama organı Halk Temsilcileri Meclisi’nin (DPR) önderi sayılır ve olağanüstü durumlarda DPR’nin izniyle yasa yerine geçen kararnameler çıkarabilir. DPR, siyasal partiler, silahlı kuvvetler, meslek kuruluşları, öğrenci birlikleri gibi grupların ve bölgesel temsilcilerin gösterdiği adaylar arasından başkanın seçtiği 1.000 üyeden oluşan ve beş yıllık görev süresi içinde yılda en az bir kez toplanan MPR, devlet yönetimine ilişkin genel ilkeleri ortaya koyar. DPR’nin 500 üyesinin 100’ü çeşitli gruplar arasından başkanca atanır; geri kalan üyeler nispi temsile göre seçimle belirlenir.

Başkan hükümet çalışmalarında kabinenin yanı sıra tanınmış kişilerden oluşan Yüksek Danışma Konseyi (DPA) ile mali işleri denetleyen beş kişilik Yüksek Hesap Kurulu’ndan (BPK) da yardım görür. Ülke siyasetindeki en önemli güç, birçok meslek kuruluşunu bünyesinde toplayan Sekber Golkar’dır. Resmî muhalefet partileri Birleşik Kalkınma Partisi (PPP) ve Endonezya Demokrat Partisi’dir (PDI). On yedi yaşma ulaşan ya da evli olan her yurttaşın oy kullanma hakkı vardır; seçimlerde aday olma yaşı ise 21’dir Endonezya’nın sosyal sigorta sistemi, tedavi ve koruyucu hekimliğe yönelik bütün sağlık hizmetlerinin bir arada bulunduğu il sağlık merkezlerine dayanır. Doktor ve yardımcı personel sıkıntısı henüz giderilememiştir. Önemli hastalıklar denetim altına alınmıştır, ama yetersiz beslenme sorunu özellikle çocuklar açısından hâlâ sürmektedir. Bebek ölüm oranı (1988) binde 83’tür Ortalama ömür (1988) kadınlar için 57,7 yıl, erkekler için 54,9 yıldır. Konut açığının büyük olduğu kentlerde genel hizmetler de yeterli olmaktan uzaktır.

Eğitim sistemi altı yıllık ilköğretimden sonra, üç yıl orta ve üç yıl lise düzeyinde verilen ortaöğretimi kapsar. Ders programları genel, mesleki, teknik ve tarımsal bölümler biçiminde ayrılır. Yükseköğretim resmî ve özel nitelikte 40 kadar üniversite, enstitü ve yüksek öğretmen okulunu kapsar. Başlıca üniversiteler Bogor Tarım Enstitüsü, Bandung Teknoloji Enstitüsü ve Endonezya Üniversitesi’dir.

KÜLTÜREL YAŞAM.


Endonezya’da yüzyıllarca süren kültürel özümleme, bu alanda zengin bir çeşitlilik yaratmıştır. İS 8-10. yüzyıllar arasındaki dönemde Cava’mn orta kesiminde inşa edilen ve günümüzde yıkıntı durumunda olan yaygın tapmak kompleksleri Hinduizmin etkisini yansıtır. Mahayana Budacılığının büyük anıtı Borobudur, Güney Yanküre’nin en görkemli yapısı olarak kabul edilir. Aynı dönemde yayılan Hindu efsaneleri Ramayana ve Mahabharata, Cava ve Bali’nin kırsal geleneklerine güçlü bir biçimde sinmiştir. Bu kültürel mirasın izleri müzik, dans ve oyunlarda açık bir biçimde görülür. Geleneksel tiyatro, gölge oyunu (wayang kulit), kukla oyunu {wayang gölek) ve aktörlerin yer aldığı sahne oyunu (wayang orang ya da wayang wong) biçimlerini kapsar. Sahne oyununda genellikle mask giyen aktörlere bir gamelan orkestrası eşlik eder.

Başlıca bezeme sanatları metal işlemeciliği, taş, ahşap, kemik ve fildişi oymacılığı, dokumacılık ve bez boyamacılığıdır. Bu alanda öteki Güneydoğu Asya kültürlerinin bazı etkileri görülmekle birlikte, çeşitli özgün üsluplar bulunur. Batik(*) boyama tekniğiyle ince işlemeli ve karmaşık desenler elde edilir. Örgü işlerinde şifreyi andıran geometrik figürler kullanılır. İpliklerin önceden boyanmasına dayanan dokumacılık son derece gelişmiştir.

Cakarta’daki Ulusal Müze’de zengin bir oyma, dokuma ve el sanatları koleksiyonunun yanı sıra ülkenin çeşitli yerlerindeki ev ve köylerin maketleri bulunur. Ulusal Müze’de kentin tarihini yansıtan belge ve yapıtlar sergilenir. Öteki önemli müzeler Surakarta’daki (Cava) Radya ****aka, Denpasar’daki Bali ve Ubud’daki (Bali) Ratna Warta’dır.

1950’lerde Cakarta’da açılan Ulusal Tiyatro Akademisi, bütün tiyatro türlerinin geliştirilmesini ve Batılı çizgilere uygun oyunların sahnelenmesini sağlamıştır. Edebiyat hem sözlü, hem yazılı türleri kapsar. 1920’lerde ve 1930’lann başında yayımlanan ilk modern romanların başlıca teması eski ve yeni kuşak, geleneksel ve modern yaşam biçimi, Endonezya ve Batı kültürü arasındaki çatışmadır. Selasih’in Kalan tek Untung (Talih İstemezse) adlı yapıtı, bir kadın yazar tarafından yazılmış ilk önemli kitap olarak kabul edilir. Bir şiir ustası olan Amir Hamzah’mn (1911-40) şürleri Tann konusundaki düşüncelerini dile getirir. Eugene Delacroix’dan etkilenmiş olan Raden Saleh (1816-80) modern resmin gelişmesine öncülük etmiştir.

kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 15 Ağustos 2016 21:24
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
10 Ekim 2008       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

TARİH.


İlk krallıklar ve Hint etkisi.


Bugünkü EndonezyalIların atası sayılan İlk-Malayların (Proto-Malay) Asya anakarasından adalara yönelik göç dalgalan Neolitik Çağdan başlayarak 1Ö 1000’lere değin sürdü. Kıyılarda ve akarsu çevrelerinde kümelenen birçok küçük topluluk, uzun yıllar kapalı ve dış dünyadan kopuk bir yaşam biçimini sürdürdü. İS 1. yüzyılda Hindistan ve Çin’le başlayan ticari ilişkiler, adalarda Hinduizm ve Budacılığın kültürel etkisinin yayılmasını sağladı. Limanlara uğrayan ticaret gemilerinden alınan vergilerle zenginleşen krallıkların en güçlüsü, merkezi Sumatra’nm güneydoğusundaki Palembang olan Şrivicaya Krallığı’ydı.
Ad:  ind6.JPG
Gösterim: 1679
Boyut:  53.1 KB

Şrivicaya krallarına ilişkin ilk yazılı kaynaklar 7. yüzyılın ikinci yarısından kalmadır. Mahayana Budacılığmın Tantra kolundan etkilenmiş olan bu krallar, kendilerini bodhisattva (geleceğin Budası) olarak görüyordu. Bu tutum yeni yükselmekte olan krallığın öteki rakipleri safdışı ederek deniz ticaretini kendi tekeli altına alma çabasıyla da bağlantılıydı. Zamanla küçük birimleri kendisine bağlayan Şrivicaya, egemenliğini Sumatra’nm yanı sıra Malakka Yarımadasına ve Cava’mn batısına kadar genişletti. 11. yüzyılın sonlarına doğru Minangkabau krallarının denetimindeki komşu Djambi kenti öne çıkarak kıyı ticaretini ele geçirdi. Bu sırada Çinliler bölgede yeni limanlar bulduğundan, Djambi güçlü bir krallığa dönüşmesini sağlayacak kaynaklardan yoksun kaldı. Ortaya çıkan boşluğu 13. yüzyılda bir Cava hükümdarı doldurdu.

Cava’nm tarihine ilişkin ilk bilgiler 8. yüzyılda adanın ortasındaki Kedu Ovasını elinde tutan ve Şrivicaya ile ilişkileri olan Şailendra hükümdarlarıyla ilgilidir. Tarımsal zenginliğe dayanan bu krallığın güçlü bir dinsel temeli de vardı. 10. yüzyıl başlarında Şailendralann ortadan kalkmasından sonra, adanın doğusundaki Brantas Irmağı vadisinde egemen olan Pasuruan Krallığı öne çıktı. 1035’te bütün rakiplerine boyun eğdiren Pasuruan kralı Erlangga, ülkesinin Kediri (Pancalu) diye bilinen güney kesimini oğullarından birine, Canggala diye bilinen kuzey kesimini de öbürüne vererek topraklarını iki oğlu arasında paylaştırdı. Bu kralların gücü, düzeni sağlama ve büyük çaplı sulama tesislerini kurma karşılığında vergi topladıkları köylülere dayanıyordu. Yerel feodal beylerin sürekli ayaklanmaları karşısında Kediri hükümdarları, 1222’de başkentlerini adanın doğusundaki limanlara daha yakın olan Kutaraja’ya (sonradan Singhasari) taşıdılar. Bu sırada Cava’nm gelişmiş kültürel değerleri çevredeki adalarda da etkili olmaya başladı. Bu etkiye dayanarak siyasal egemenliğini genişleten Kertanagara (hd 1268-92), 1275’te Malayu’yu da kendisine bağladı.

Macapahit egemenliği ve İslamın yayılması.


1289’da Kubilay Han’ın bağlılık bildirmesi için gönderdiği elçileri geri çeviren Kertanagara, Moğolların istilasına karşı koymaya hazırlanırken, çıkan bir ayaklanmada öldürüldü. Bir süre sonra duruma egemen olan damadı Kertaracasa, krallığın başkentini Macapahit’e taşıdı. Bir dizi ayaklanmayı bastırdıktan sonra 1319’da bütün Cava’yı denetim altına aldı. İmparatorluğun kurulmasında önemli rol oynayan ünlü komutan Gaca Mada, Kertanagara’nın kızının başta olduğu dönemde (y. 1329-50) devlet yönetimini üstlenerek Bali, Sumatra ve Bomeo’da Macapahit egemenliğini kabul ettirdi. Daha sonra başa geçen Hayam Vuruk’un döneminde (1350-89) Macapahitler güçlerinin doruğuna çıktı. Vuruk’un ölümünden sonra bağımsızlık ilan etmek isteyen Palembang hükümdarı yenilgiye uğratıldıysa da, bölgede yayılan İslamm etkisiyle Sumatra yeniden öne çıktı.
13. yüzyılın sonlarına doğru Sumatra’nm kuzeyinde Samudra-Pasai ve Perlak adlı iki küçük Müslüman krallık kurulmuş bulunuyordu. 14. yüzyıl sonunda varlıklı bir ticaret merkezi durumuna gelen Samudra-Pasai, 15. yüzyıl başlarında Malakka limanının girişini denetim altına aldı. Bölgeyle gelişen ticari bağlar sonunda Cava’nm kuzeyinde de benzer Müslüman devletçikler ortaya çıktı. 16. yüzyılda Samudra-Pasai’nin yerini alan Açe Sultanlığı, İslâmî Sumatra’nm batısındaki Minangkabau’ya da yaydı. Bu arada Macapahitlerin iç çekişmeler sonunda sahneden silinmesiyle Cava’da Müslüman devletler ile iç kesimdeki aristokratlar arasında çatışmalar baş gösterdi.

16. yüzyılın ikinci yarısında bütün adayı egemenlik altına almaya çalışan Müslüman Demak sultanları yenilgiye uğrayınca, Cava’nm ortasındaki Mataram Krallığı güçlenmeye başladı. Mataramların 17. yüzyılın ilk yarısında kıyı devletlerine karşı saldırıya geçmesi, Cava’nm denizaşırı ticaretinin yıkılmasına yol açtı. Bu ortamda 1510’da Maluku Adalarını ele geçirmiş olan Portekizlileri izleyen İspanyollar, HollandalIlar ve İngilizler yerel güçleri birbirine karşı kullanarak bölgeyi adım adım denetim altına almayı başardılar.

Hollanda egemenliği.


1602’de oluşturulan Birleşik Doğu Hindistan Kumpanyası, öncelikle Cava’daki merkezi Batavia’dan yönettiği ticaret üsleri ağıyla bölgede bir ticari tekel kurmaya yöneldi. 1641’de Malakka’yı Portekiz’den aldıktan ve İngiliz etkisini önemli ölçüde sınırladıktan sonra, yerel hükümdarlıkları denetim altına almaya girişti. Ardından en güçlü devlet olan Mataram’m iç çekişmelerinden yararlanarak adım adım topraklarını ele geçirdi. Böylece 1755’te Mataram Krallığı’ndan geriye küçük Yogyakarta ve Surakarta sultanlıkları kaldı. Kumpanyanın bölgedeki ürünleri toplamak için kurduğu zorunlu ekim ve vergi sistemi, büyük bir zenginlik kaynağı oldu. Ama 18. yüzyılda kaçakçılık yüzünden ticari tekelin kırılması, yönetim giderlerinin yükselmesi, görevliler arasında baş gösteren yolsuzluklar ve İngiliz rekabetinin artan baskısı kumpanyayı mali güçlükler içine soktu. 1784’teki Paris Antlaşmasıyla Doğu Hint suları İngiliz ticaretine açıldı. Bir süre sonra Hollanda topraklarının Fransız yönetimi altına girmesi ve kumpanyanın dağıtılması bölgenin yönetiminde öne'mli değişikliklere yol açtı.
Ad:  Endonezya4.jpg
Gösterim: 1533
Boyut:  40.3 KB

Napoleon’un Doğu Hint Adalarını İngiliz saldırılarına karşı korumak için 1806’da bölgeye genel vali olarak atadığı Herman
Willem Daendels, merkezî bir yönetim sistemi kurdu. İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyasının 1811’de Cava’yı ele geçirmesinden sonra Hindistan genel valisinin yardımcısı olarak yönetimi üstlenen Thomas Stamford Raffles, merkeziyetçi yapıyı daha da geliştirerek sultanlıkları 16 İngiliz temsilciliğine bağladı. Zorunlu vergi sistemi yerine bütün arazilerin mülkiyetine el koyarak bir rant sistemi oluşturdu. Ama Napoleon’un yenilgiye uğramasından (1815) sonra Cava yeniden Hollanda’ya verildiğinden, bu taşanları uygulamaya geçirme olanağını bulamadı.

Merkezî yönetim sistemini temelde koruyan Hollandalılar, Cava Savaşı (1825-30) ve Sumatra’daki Padri Savaşı (1821-37) gibi yerel ayaklanmaları bastırdıktan sonra başlangıçta sultanlıklara tanıdıkları özerkliğe son verdiler. Bu arada genel valiliğe atanan Johannes van den Bosch, bölgenin tarım potansiyelinden yararlanmak amacıyla Tanm Sistemi (Cultuurstelsel) olarak bilinen yeni bir yöntem geliştirdi. Her köyün ekili alanlarının beşte birini ihracat ürünlerine ayırmasını ve bunu vergi olarak yönetime vermesini öngören bu sistem, 1840-80 arasında Hollanda’nın bütçe gelirlerinin üçte birini sağladı. Buna karşılık köylüler ağır sömürü altında giderek yoksullaştı. Yerel hükümdarlar ise sistemin uygulanmasında bir aracı durumuna geldi.
1860’larda adaların zenginliklerinden yararlanmak isteyen HollandalI iş çevrelerinin baskıları sonunda, söz konusu sistem hemen kaldınlmamakla birlikte, özel sermayenin de bölgeye girmesini sağlayacak Liberal Politika benimsendi. 1870’te kabul edilen bir yasayla Avrupalı yatırımcıların uzun vadeli kiralama yoluyla toprak edinmesine izin verildi. Böylece kahve, şeker, çay ve tütüne dayanan ihracata kauçuk, kopra gibi yeni ürünler ve kalay gibi madenler eklendi. Hızlı ekonomik gelişmeye siyasal egemenliğin yayılması eşlik etti. 1875-1904 arasındaki Açe Savaşı sonunda Sumatra’nın bütününde denetim sağlandı. Selebes ve Maluku adalarındaki hükümdarlar Batavia’ya bağlandı. Bunu doğudaki öteki adalar izledi. 1910’a gelindiğinde Doğu Hint Adalarını birleşik bir sömürgeye dönüştürme süreci tamamlanmış bulunuyordu. Bu gelişmelerle birlikte büyük kentlerde yönetim işlerini gören HollandalI bir topluluk oluştu. Öte yandan Batı etkisinde seçkin bir yerli tabaka ortaya çıktı. Plantasyon ekonomisiyle kırsal kesimde çözülmeler başladı.

19. yüzyıl sonlarında Hollanda’da sömürgedeki toplumsal koşulların düzeltilmesi gerektiği yönünde güçlü bir eğilim belirdi.
1901’deki yönetim değişikliğiyle birlikte eğitim ve sağlık hizmetlerini geliştirmeye ve köylüleri desteklemeye yönelik Ahlaki Politika benimsendi. Sömürgenin Batı uygarlığıyla bütünleşmesini sağlama düşüncesinden yola çıkan bu politika, yaşam koşullarında önemli bir değişiklik getirmedi. Bununla birlikte ekonomik sistemin dolaylı bir sonucu olarak geleneksel toplum yapısı kırılırken, aydın bir tabakanın doğması, modern düşüncelerin yayılması ve İslamcı çevreleri de etkilemesi sonucunu getirdi.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 15 Ağustos 2016 21:25
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
12 Ağustos 2011       Mesaj #4
ener - avatarı
Ziyaretçi

Milliyetçiliğin yükselmesi.


Sömürge yönetiminin ekonomik ve toplumsal alandaki ayrımcı politikalarına tepki temelinde gelişen milliyetçi akım, 1908’de Budi Utomo’nun kurulmasıyla örgütlü bir biçim aldı. Daha çok kültürel çalışmaları temel alan bu dernek, seçkin tabakayla sınırlı kaldı. Buna karşılık 1912’de kurulan Sarekat İslam (İslam Birliği) hızla büyüyerek geniş bir kitle desteği buldu. 1914’te de Doğu Hint Adaları Sosyal Demokrat Birliği (ISDV) kuruldu. I. Dünya Savaşı sonrasında Hollanda yönetiminin sınırlı bir temsil temelinde oluşturduğu Halk Konseyi (Volksraad), büyük ölçüde iç içe geçen iki örgütün yürüttüğü mücadeleyi durduramadı. 1920’de Endonezya Komünist Partisi’ne (PKI) dönüşen ISDV, Sarekat İslam içindeki tutucularla ortaya çıkan çatışmalar üzerine bağımsız bir mücadele çizgisine yöneldi. Bu partinin 1926 sonunda Cava’da, 1927 başında da Sumatra’nm batısında başlattığı ayaklanma kısa sürede bastırıldı. Bu arada Sarekat İslam da önemli ölçüde güç kaybetti.

Bandung’daki aydın çevrelerin aynı sıralarda bağımsızlık hedefiyle kurduğu dernekler, Temmuz 1927’de Sukarno’nun başkanlığında kurulan Endonezya Milliyetçi Partisi’nde (PNI) bir araya geldi. Hollanda yönetimiyle işbirliğini reddeden bu parti, ılımlı liderleri de içine alan geniş bir cephe kurmayı başardı. Ama 1929’da Sukarno ve öteki bazı liderlerin tutuklanması, cephenin bölünmesine ve birkaç partiye dönüşmesine yol açtı. 1931’de serbest bırakılan Sukarno, 1933’te yeniden tutuklanarak sürgün edildi. Bunu milliyetçi liderlere yönelik yoğun baskılar izledi. II. Dünya Savaşı’nm patlak vermesiyle Japonya’nın 1942’de Cava’yı işgal etmesi, milliyetçi hareketin önünde yeni bir dönem açtı.
Ad:  ind7.JPG
Gösterim: 1693
Boyut:  88.6 KB

Japon yönetimi baskıcı politikalar izlemekle birlikte, milliyetçi çevrelere dayanma yoluna gitti. Sukarno, Japon yönetiminin izniyle Mart 1943’te Halk Gücünün Merkezi (Putera) adlı bir örgüt kurdu. Ardından Merkezî Danışma Konseyi, gençlik örgütleri ve gönüllü savunma kuvvetleri oluşturuldu. 1944 sonlarında Endonezya’nın bağımsızlığı yönünde bazı adımlar atan Japonya’ nın teslim olmasının ardından, 17 Ağustos 1945’te Cakarta’da (Batavia) bağımsızlık ilan edildi. Devlet başkanma önemli yetkiler veren cumhuriyetçi bir yönetim oluşturuldu.

EndonezyalIların kararlı tutumu karşısında, yönetimin devri için görüşme masasına oturmak zorunda kalan Hollanda, Temmuz 1947’de ve Aralık 1948’de anlaşmaları çiğneyerek yönetimi zorla ele geçirmeye çalıştı. Bu girişimlerin sonuç vermemesi üzerine, Lahey’de yapılan yuvarlak masa toplantısı sonunda Ağustos 1949’da yönetimin devri konusunda anlaşmaya varıldı.

Bağımsızlık sonrası.


Hollanda ile sembolik bir birliği sürdüren Endonezya, 1950’de parlamenter yönetimi öngören bir anayasa benimsedi. 1955’teki ilk seçim öncesinde meclis üyeleri partiler arası bir anlaşmayla atama yoluyla belirlendi. Çok sayıda partinin katıldığı seçimler sonunda ilk dört sırayı Müslümanların ağırlıkta olduğu Masyumi ve Nahdatul Ulama - NU (Ulemanın Yükselişi) ile PNI ve PKI aldı. Bu partilerin dayandığı kesimler, ülkedeki parçalanmışlığı ve bölgesel çekişmeleri yansıtıyordu. Bağımsızlık sonrasında birbirini izleyen kısa ömürlü hükümetler, Dış Adalar ile Cava arasında odaklaşan çatışmanın üstesinden gelemediği için ayrılıkçı eğilimler güçlenmeye başladı.

Bu arada 1954’te Hollanda ile sembolik birliğe de son verilmesinden sonra, Yeni Gine’nin batı kesimini oluşturan Batı Irian (eskiden Irian Barat) konusundaki anlaşmazlık da şiddetlendi. Sınırlı yetkilerle devlet başkanlığını üstlenmiş olan Sukarno, bu ortamda iükenin geleneklerini temel alan Güdümlü Demokrasi görüşünü ortaya attı. Köylerde olduğu gibi, sorunların çözümünde uzun görüşmeler yoluyla anlayış birliğine varma ilkesinin uygulanmasını öngören bu sistem, devlet başkanı- mn gözetimi altında dört ana partiye ve meslek gruplarım temsil eden bir meclise dayanacaktı.

Süregiden karışıklıklar üzerine Mart 1957’de “savaş ve kuşatma hali” ilan edildi. Yıl sonunda HollandalIlara ait işletmelere el konmaya başladı. 1958 başında Batı Sumatra’daki ayrılıkçı liderler bağımsız bir hükümet oluşturdu. Masyumi’nin desteklediği bu ayaklanma Kuzey Selebes’e de sıçradı. Ama ordunun müdahalesiyle kısa sürede bastırıldı. 1959’da ordunun desteğiyle Güdümlü Demokrasi görüşünü yeniden gündeme getiren Sukarno, meclisin onayını alamamasına karşın yeni bir anayasayı yürürlüğe koydu. Yürütme gücünü de üstlenerek kendine bağlı bir hükümet kurdurdu. 1960’ta bütçeyi onaylamayan meclisi dağıtarak atama yoluyla yeni bir meclis oluşturdu. Yeni yönetimin temel dayanakları olan ordu ile PKI arasında bir denge politikası izlemeye özen gösterdi. Bu sırada enflasyon hızla yükselirken, ihracat gelirleri düşmeye ve dış borçlar artmaya başladı.

Bandung Konferansıyla (1955) Üçüncü Dünya içinde etkin bir yer almış olan Endonezya, Sukarno’nun yönetimi altında Batı’yla daha açık bir çatışmaya girdi. 1962’de Hollanda’yla varılan anlaşma uyarınca Batı Irian’ın 1969’da bölge halkının seçimini yapmasına değin BM yönetimi altına girmesi kabul edildi. Eylül 1963’te Malezya Federasyonu’nun oluşturulmasına karşı çıkan Endonezya, Şubat 1965’te BM’den çekildi.

30 Eylül 1965’te ordu içindeki bir darbe girişiminden sonra duruma egemen olan General Suharto, iktidarı ele geçirmeye çalışmakla suçladığı PKI’ye karşı Cava ve Bali’de vahşi bir kıyım başlattı. Ölü sayısının 80 bin ile 1 milyon arasında tahmin edildiği bu kıyımın ardından güç dengesinin bozulmasıyla, Sukarno giderek artan bir baskı altına girdi. Genelkurmay başkanlığını üstlenen Suharto, Mart 1966’da olağanüstü yetkiler elde ederek yönetimde geniş çaplı bir temizlik gerçekleştirdi ve sonunda Mart 1968’de devlet başkanlığına getirildi. Sukarno ise ölümüne (1970) değin ev hapsinde tutuldu.

Malezya ile çatışmaya son vererek BM’ye dönme kararı alan ve Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nin (ASEAN) kuruluşunda etkin bir rol oynayan Suharto, ülkeye yabancı sermaye girişini kolaylaştıran bir dizi önlem aldı. Bölgedeki sorunlarda ABD dış politikasına uygun bir çizgi izledi. Gücünü ordudan ve gizli güvenlik örgütünden almaya devam etmekle birlikte, sivil görünümlü bir yönetime geçiş için çeşitli siyasal düzenlemelere girişti. 1971’de baskı altında yapılan seçimlerde hükümet güdümündeki Sekber Golkar büyük bir çoğunluk elde etti. Getirilen siyasal kısıtlamalar üzerine, muhalefetteki partiler iki ana parti altında birleşti. İzlenen otoriter yönetime karşın, 1974’ten sonra özellikle İslamcı çevreler ve öğrenciler arasında düzene yönelik tepkiler yoğunlaştı. Bu arada çeşitli yolsuzluklar ve ordu içindeki hiziplerin çatışmaları da su yüzüne çıktı. 1975-76 yıllarında Portekiz’e ait olan Doğu Timor’un (Timor Timur) ilhakı, dış politikada sorunlara yol açtı.

1978’den sonra muhalefeti bastırmak için yeni baskıcı önlemler alan yönetim, orduya daha ağırlıklı bir rol verdi. 1982’de Sekber Golkar seçimleri kazanırken, Suharto 1983’te dördüncü kez, 10 Mart 1988’de de beşinci kez başkan seçildi. Endonezya 23 yıllık bir aradan sonra Ağustos 1990’da Çin’le ilişkilerini normalleştirdi. Aynı yıl başkanlık sisteminin değiştirilmesi ve daha demokratik bir sisteme geçilmesi yolundaki talepler yaygınlaşmaya başladı. 1991’de de bazı ünlü kişilerin önderliğinde demokrasi yanlısı çeşitli baskı grupları ortaya çıktı. Suharto 1993’te altıncı kez başkanlığa seçildi.

Endonezya Birliği,

Ad:  Endonezya5.jpg
Gösterim: 1596
Boyut:  58.9 KB

Endonezya dilinde PERHİMPUNAN İNDONESİA, EndonezyalI öğrencilerin 1920’lerin başında Hollanda’da kurduğu örgüt. Düşünsel alanda Endonezya milliyetçi hareketine önderlik eden güçlerden biri olmuştur. 1908’de Hint Adaları Derneği adıyla ortaya çıkan örgüt, Endonezya milliyetçiliğinin gelişmesi üzerine 1922’de adını Endonezya Derneği olarak değiştirdi. 1924’te Endonezya Birliği adıyla tanınmaya başladı ve Endonezya milliyetçi hareketinin öncüsü oldu. Endonezya’nın Hollanda’dan ayrılarak ulusal bağımsızlığını kazanması yolunda propaganda yaptı.

Adında “Endonezya” terimini kullanan ilk siyasal örgüt olan birlik, sosyalist düşüncelerden ve Gandhi’nin pasif direniş ilkesinden etkilenmişti. Birlik üyeleri Endonezya’ ya döndükten sonra araştırma kulüplerinde ve daha sonra da siyasal partilerde etkin görevler aldılar. Birliğin önde gelen üyelerinden ikisi Raden Sutomo ile Mohammad Hatta’ydı.

Endonezya Botanik Bahçesi,


Endonezya dilinde KEBUN RAYA İNDONESİA, Bogor ilçesinde 87 hektarlık bir alan üzerinde kurulmuş tropik bahçe. Önceleri HollandalIların, dünyanın çeşitli yörelerinden getirdikleri tropik bitkileri yetiştirmek amacıyla kullandıkları bu bahçe, 1817’de resmî bir kararla botanik bahçesine dönüştürüldü ve tropik bitki örtüsü üzerinde çalışan uzmanlar için bir eğitim alanı haline getirildi. Geniş yağmur ormanlarını ve özgün bitki örneklerini içeren bahçe doğal durumuyla korunmuştur.
Palmiyeler, bambular, kaktüsler, orkideler ve çeşitli süs ağaçları gibi önemli bitki koleksiyonlarının bulunduğu Endonezya Botanik Bahçesi’nde 10 bin kadar bitki türü yetiştirilir. Yaklaşık 1,5 milyon kuru bitki örneğini içeren büyük bir herbaryumu vardır. Lawang’da 85 hektarlık bir bahçeyi ve büyük bir orman alanını içeren Punvodadi Botanik Bahçesi ile Singdanglaja’daki Gedeh ve Pangerangö adlı ikiz yanardağların yamaçlarında kurulmuş olan Tjibodas Dağ Bahçesi de Endonezya Botanik Bahçesi’nin yönetimine bağlıdır.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 15 Ağustos 2016 21:26
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Ağustos 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Endonezya dili


Endonezya dilinde BAHASA İNDONESİA, Endonezya’nın resmî dili. Bu ülkede yaklaşık 22 milyon kişinin ilk dilidir. Ülke nüfusunun büyük bölümü tarafından ikinci dil olarak kullanılır. Eskiden bölgenin başlıca ticaret dili olan, bugün değişik lehçeler ve yerel diller konuşan EndonezyalIlar için ortak bir temel oluşturan Malezya diline (Bahasa Maleyu) dayanır. Latin alfabesiyle yazılır.
1945’te resmî dil ilan edilmiştir. Konuşanların birçoğu çokdillidir; bunlar, yerel dillerinin yanı sıra bilimsel etkinliklerinde ve iş ilişkilerinde Endonezya dilini kullanırlar.

Endonezya dilleri


BATİ MALEZYA-POLÎNEZYA DİLLERİ olarak da bilinir, Malezya-Polinezya dil ailesinin bir kolu. Yeni Gine’nin batısında konuşulan birçok Malezya-Polinezya dili ile Mikronezya’da konuşulan Çamoro ve Palau dil öbeklerini kapsar. Genellikle Okyanusya dilleri olarak adlandırılan Doğu Malezya-Polinezya dillerinden farklı özellikler gösterir. Yaygın olduğu başlıca bölgeler Malezya, Batı Endonezya, Filipinler, Madagaskar, Kuzey Selebes, Vietnam ve Kamboçya’dır (Çam öbeği). Endonezya dilleri içinde en yaygın olan Cava dili 80 milyonu aşkın insan tarafından konuşulur.

Endonezya edebiyatı


Endonezya’da yaşayan Cavalılar, Malaylar ve Sundalılar gibi çeşitli halkların kendi dillerinde ortaya koydukları manzum ve düzyazı yapıtlar. Hem sözlü olarak aktarılıp sonradan EndonezyalIlar ya da Avrupalı antropolog ve etnologlar tarafından yazıya geçirilmiş yapıdan, hem de 19. yüzyıldan başlayarak Batı etkisiyle gelişen modern edebiyatı kapsar.

Sözlü olarak aktanlan şarkı ya da şiirlerin çoğu, dinsel işlevi olan gelenekleri temsil eder. Büyük ölçüde doğaçlamaya dayanan ve günümüzde dilden dile dolaşan bu şiirlerin çoğunun pek eski olmadığı anlaşılmaktadır. Efsaneler, hayvan öyküleri, mitolojik öyküler, bilmeceler ve serüven öyküleri gibi sözlü edebiyat türleri, komşu kültürlerdeki yazılı edebiyatın etkisiyle gelişmiştir.

Yazılı yerel edebiyat ürünleri, çeşitli Sumatra ve Cava dilleriyle Bali, Lombok ve Selebes dillerinde korunmuştur. En gelişmiş olanlan Cava ve Malay edebiyatlarıdır.19. yüzyıldan sonra ortaya çıkan modern Endonezya edebiyatı, ulusal Endonezya dilini (Bahasa indonesia) yerleştirme çabasıyla birlikte gelişmektedir.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Ağustos 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM

ENDONEZYA ya da İNDONEZYA,


G.-D. Asya'da devlet, Büyük Okyanus’la Hint okyanusu arasında yer alan Hollanda Hindistanı adalarının çoğunu kapsar;
1 904 000 km2; 180 000 000 nüf. (1991). Başkenti Cakarta, resmi dili; bahasa.
Ad:  Endonezya6.jpg
Gösterim: 1501
Boyut:  56.3 KB

COĞRAFYA


doğal çevre


Sumatra'nın doğusunda, Cava’nın ve Kalimantan'ın kuzeyinde geniş alüvyon ovaları uzanır. Bu ovalar, dünyanın en gen niş kıta platformu olan ve bu büyük adaları suyun on, on beş metre altından (Cava denizi ve Güney Çin denizi'nin güney-batı'sı) Çinhindi’ne ve Malezya yarımadasına bağlayan Sunda platformu üzerindedir. Bu platformun batı ve güney kenarlarından, Sumatra'nın batısında ve Cava'nın güneyinde izlenebilen iki dağ yayı geçer.
Hint okyanusu'na bakan dış yay, Sumatra'nıri batı kıyıları açığında Simeulue, Nias ve Mentavai adalarında ortaya çıkar, Sunda'nın en güneyindeki küçük adalarına (Sumba, Savu, Timor) kadar uzanır ve kuzeye doğru (Tanimbar, Kai adaları), daha sonra da batıya doğru (Seram, Buru, Sulavesi) bir yay çizer Oligomiyosen kıvnlmalar İkinci ve Üçüncü Zaman gereçlerini etkiler; ne var ki bu bölgenin sismik açıdan Endonezya’nın en kararsız bölgesi olması, büyük olasılıkla dağoluş sürecinin henüz tamamlanmadığını gösterir, iç yay ülkenin başlıca dağ sıralarını kapsar; Barisan kütlesi ve platosu (Sumatra'nın omurgası), Cava'daki Kendeng sıradağları; bu yay Kuzey Sunda'nın küçük adalarıyla (Bali, Lombok, Sumbava, Flores, Alor, Vetar) D.'ya uzandıktan sonra K.'e kıvnlır.

Kıvnmlar dış yayınkinden (Pliopleyistosen) daha yenidir. Endonezya'daki 500 kadar yanardağın büyük bölümünü (100'den fazlası etkindir) bünyesinde toplayan bu yay dünyanın en büyük yanardağ kuşağıdır. Almaşık olarak kül ve lav püskürten stratovdkanlar en sık görülen oluşum biçimleridir (kireçli alkali lavlar ağır basar); bununla birlikte geniş, oyuk biçimlere de rastlanır: en ünlüsü olan Cava'daki Tengger kalderası (Cava'nın doğusu) olan, orta kesiminde (burada Bromo yanardağı gibi birçok yanardağ konisi yükselir) yanardağ kökenli “kum denizi" bulunan kalderalar. Yanardağ patlamaları zaman zaman çok sayıda can kaybına yol açar (Krakatoa adasını [Sunda boğazı] büyük bir denizaltı kalderasına dönüştüren ve çok büyük deniz yükselmelerine yol açan 1883'teki püskürme 36 000 kişinin ölümüne neden oldu). irian Jaya (Yeni Gine’nin batı bölümü) farklı bir bölgedir; Arafura platformu (Sunda platformundan Makasar boğazının denizaltı çukurlarıyla, Flores ve Banda denizleriyle ayrılır) da K.'da Endonezya'nın en yüksek noktası olan Puncak Jaya'da 5 000 m’yi aşan yeni bir tektonik dağ yayıyla çevrilidir.

Adalar devleti olmasının ve Ekvator'da bulunmasının (7 °K. ve 10 °G. enlemleri arasında) etkisiyle Endonezya dünyanın en sıcak ve nemli bölgelerinden biridir: sıcaklık yıl boyunca çok az değişiklik gösterir (ortalama 25 “C dolayında); en çok ekim-kasım olmak üzere her ay yağışlıdır; çoğu bölgede yıllık toplam yağış 3 m’yi aşar. Bu tipik ekvator iklimi, yağışlarda tropikal yağış rejiminin görülmeye başlandığı Cava'nın doğusunda, Sunda'nın küçük adalarında ve Celebes’in güneyinde bazı değişikliklere uğrar: bu bölgelerde kasım ile mayıs arası yağışlı, öteki aylar kurak geçer. Böyle bir iklimde bitki örtüsü çok canlı olur: ormanlar Endonezya topraklarının % 64'ünü kaplar ve ağaç, petrolden sonra Endonezya'nın ikinci dışsatım ürünüdür (Endonezya, işlenmemiş tropikal ağaç dışsatımında dünyada birinci sırayı alır). Ormanlardan kinin, hint hurması, değerli ağaçlar (tik, abanoz sandal ağacı, kâfur ağacı) elde edilir. En kurak bölgelerde (Küçük Sunda adaları), en alçak kesimlerde ya da en az korunaklı yerlerde, ormanlar yerlerini giderek kurak savanlara bırakır. Kıyıların çoğu geniş mangrovlarla çevrilidir.

nüfus


Nüfus bakımından Endonezya dünyanın dördüncü kalabalık ülkesidir. 1930'da 61 milyon olan nüfus, 1961'de 97 milyona, 1971'de 119 milyona çıkmış, 1981de 150 milyonu, 1991'deyse 180 milyonu geçmiştir. Yıllık büyüme hızı, aile planlaması çalışmalarıyla yavaşlatılmıştır (1961-1971 arasında yılda % 2,08, 1971- 1980 arasında % 2,34, 1980-1991 arasında % 1,56). Gene de küçümsenemeyecek ölçekteki bu genç nüfus artışı (1991de 15 yaşın altındakiler toplam nüfusun % 39,2'sini oluşturuyordu), her yıl iş piyasasına eklenen bu kitlelere iş bulmakta güçlük çeken Endonezya ekonomisini zor durumda bırakmaktadır.
Hâlâ bazı negrito ve veddalar (Sulavesi'de Toalalar, Sumatra’da Kubular) gruplarına ve özellikle MalezyalI siyahlara (irian Jaya’nın nüfusunun çoğunu oluşturan Papular) rastlanmakla birlikte Endonezya nüfusunun büyük çoğunluğunu Malaylar oluşturur. Genel olarak, ne hintlileştirilmiş ne de İslâmlaştırılmış Paleo EndonezyalIlar ya da Proto Malaylar (Sumatra'da Batak ve Gayolar, Doğu Cava'da Tenggerliler, Borneo’da Dayaklar, Lombok'ta Sasaklar, Sulavesi'de Toracalar) ve İslam ve hint dinlerinden büyük ölçüde etkilenmiş Yeni EndonezyalIlar (Sumatra'da Acehler, Minangkabaular, Lampunglar, Recanglar ve Malaylar, Cava’da Sunda ve Cavalılar, Madura'da Maduralılar, Bali'de Balililer, Sulavesi'de Minahasanlar, Borneo’da Bancarlar, Timor’da Belun ve Atoniler, Sumbava’da Bima ve Sumbavalılar, Molük adalarında Ambonlular) ayırt edilir. Bunlara HollandalIlar'ın gidişinden bu yana ticari etkinliklerin büyük bölümünü elinde tutan ve böylece kıskançlık ve yabancı düşmanlığı duygularını körükleyen, 4 milyonu aşkın Çinliyi de (çoğu Endonezya vatandaşı) eklemek gerekir. Ulusal dil bahasça her biri kendi yerel diline sahip bütün bu etnik topluluklar arasında Endonezya'da birleştiricilik açısından dinden daha önemli bir rol oynar. Çünkü, EndonezyalIların onda dokuzunun müslüman olduğu söylenmekle birlikte, Sumatra'da Palembang bölgesinde buddhacılık, Bali ve Lombok'ta hinduculuk egemendir. Bunun yanı sıra yerel hıristiyan toplulukları da vardır (Sumatra Batakları arasında Protestanlık, Flores ve Timor’da katoliklik).

Nüfusun bölgelere göre dağılımında büyük dengesizlikler göze çarpar. 1991'de ülke yüzölçümünün % 7'sinden daha az bir alan kaplayan Cava ve Madura'da 125 milyonu aşkın (ülke nüfusunun % 70'i) EndonezyalI yaşıyordu. Buralarda bu tarihte kmz ’ye yaklaşık 832 kişi düşmekteydi. Km2'ye düşen insan sayısı Bali'de 503, Sunda'nın küçük batı adalarında 135 kadardır; Sumatra'da ise 75'in altına, Sulavesi'de 66'ya, Molük adalarında 22, Kalimantan'da 16'ya ve irian Jaya'da 4'ten aza iner.

Cava’da bazı ovalarda nüfus yoğunluğu km2 başına 1 000 hatta 1 500 kişiyi aşar. Burada sözkonusu olan büyük ölçüde kırsal nüfus yoğunluklarıdır. Çünkü Endonezya’nın, bir bölümü İslamlaşma döneminde gelişme gösteren (Şurabaya, Palembang, Makasar), bir bölümü de sömürge döneminin ürünleri olan (Cakarta, Medan) ancak birkaç büyük metropolü vardır. Hızlı büyüme göstermesine rağmen, kent nüfusu kırsal nüfusa göre çok düşüktür. Cava'nın bazı bölgelerinde düzenli olarak kül püskürten yanardağlar sayesinde zenginleşen verimli topraklara rağmen, günlük yaşamda beslenme sorunu çok önemlidir. Burada, aile tarımı yetersiz kalmaktadır. Yanardağların yanındaki verimli topraklar, tehlikeden büsbütün uzak olmamakla birlikte, çok kalabalıktır. Önce sömürge yöneticileri, daha sonra da hükümetler Cavalılar'ı öteki adaların az nüfuslu işlenmemiş bölgelerinde (öncelikle Sumatra olmak üzere, Sulavesi ve Kahmantan) yerleşmeye yönelterek, Cava'nın nüfus artışını önlemeye çalıştılar. Bununla birlikte, yapılan hesaplara göre, 1932-1974 arasında Cava'da bu yoldan sağlanan nüfus azalması 1 milyonun altında kalırken, adadaki nüfus artışı 39 milyonu bulmuştur. Bu da elde edilen sonuçların pek düşük ölçüde kaldığını göstermektedir.

iktisat


En önemli istihdam kesimi tarımdır. Hemen tamamen boş olan ormanlık bölgelerde tek başlarına yaşayan bazı kabileler (Borneolu Punanlar gibi) geçimlerini kök ve meyve toplama ve avcılık etkinlikleriyle sağlarlarsa da, Endonezyalılar'ın dörtte üçü tarımla uğraşır. Az nüfuslu ormanlık bölgelerde bazı etnik gruplar, yakılarak açılmış alanlarda tarım yaparlar (gezgin ya da yerleşik olarak): Kalimantanlı Dayaklar, Sumatralı Bataklar gibi. Bunların başlıca besin bitkileri yağmur sularından yararlanarak yetiştirdikleri pirinçtir. Fakat, doğu adalarında, özellikle irian Jayalı Papular’da, pirincin yerini yavaş yavaş "igname” ve “taro" almaktadır. Yine bu bölgelerde sagu palmiyesi iliği tüketimi de çok fazladır. Nüfusun çok yoğun olduğu bölgelerde (özellikle, Cava, Bali), kanallarla sulanan pirinç tarlaları (savahlar) yaygın bir durumdadır ve yılda iki rekolte verir: iki pirinç rekoltesi ya da çoğu kez bir pirinç, bir de mısır, soya ya da kuru mevsimde yer fıstığı rekoltesi. Cavalılar ile Balililer (Filipinler'in igorotları ile birlikte) Güney-doğu Asya'nın, dağ yamaçlarına kat kat taraçalar halinde pirinç tarlaları kurma yöntemini bulmuş halklarıdır. Savanların yanı sıra, sulanmayan topraklar (Cava'da telagan'lar), yalnızca yağmur mevsiminde pirinç, mısır, patates, manyok (yüksek bölge sebzeleri) verir. Bali'nin doğusundaki küçük Sunda adalarında, mısır temel besin maddesi olarak pirincin yerini alır (kuraklık daha fazladır).

Gerek iç piyasa gerekse dışsatım için ticari tarım, aile işletmelerinde de yapılır: Doğu Cava'nın telagan'larında şekerkamışı, tütün, kahve, Batı Cava'nın telaganlarında çay; Aceh ve Minangkabau (Sumatra) bölgelerinde hindistancevizi ve baharat, Sumatra'nın doğusunda kauçuk ağacı, güneyinde yine kauçuk ağacı ve biber. Bütün bu ürünler, bugün hepsi gerçekte ulusallaştırılmış olan ve bağımsızlıktan bu yana üretimleri çoğunlukla düşmüş bulunan büyük sanayi plantasyonlarından elde edilen ürünlere eklenir: eski Oostkust’ de (Sumatra) tütün, kauçuk ağacı ve yağ palmiyesi, Batı Cava'nın yüksek dağ yamaçlarında kauçuk ağacı ve çay. Hayvancılık önemsiz derecededir (domuz üzerinde din yasağı, aşırı nüfus). Cava'daki tarımın yoğun niteliğine rağmen ülke, nüfusunu besleyebilecek güçte değildir ve bu yüzden pirinç, şeker, vb ithal etmek zorunda kalmaktadır.

Maden kaynakları, dış satımların değerce üçte ikisini temsil eden petrol ürünleri sayesinde (fakat, bunların elde edilmesinde az insan kullanılır) ülke ihracatında çok önemli bir yer tutar. Sumatra'nın merkez-doğusu ülkenin başlıca petrol üreten bölgesini oluşturmaktadır (Minas yerüstü yatakları). Buna karşılık, Sumatra'nın güneyinde üretim gittikçe düşmektedir. En çok gelecek vaat eden bölgeler, Cavadenizi'nde (Arcuna, Cinta, Kitty yatakları) ve Kalimantan'ın doğu kıyılarında (Attaka, Handil, vb. yatakları) yer almaktadır. Doğal gaz da artık bir işletme konusu oluşturmakta ve Kalımantan'ın doğusu ile Sumatra'nın kuzeyindeki yataklarda yapılan üretimi işleyen iki fabrikadan sıvılaştırılmış olarak dışa satılmaktadır. Bu hidrokarbürler, amerikan, japon ve fransız şirketleri tarafından işletilmektedir. Bu şirketler, bir devlet şirketi olan Pertamina'nın yanı sıra, Endonezya'nın büyük bir petrol üreticisi (yılda yaklaşık 72 Mt petrol; 43 Gm'doğal gaz) ve OPEC üyesi bir petrol dışsatımcısı olmasına katkıda bulunurlar. Japonya ayrıcalıklı bir müşteri durumundadır.
Diğer maden kaynaklarının dışsatım bakımından önemi çok daha azdır: Bangka, Belitung ve Singkep adalarından çıkarılan kalay; Irian Jaya’da işletilen bakır; Bintan adasında (Singapur'un güneyindeki Riau takımadaları) boksit; Sulavesi’de nikel.

Fakat, bu kaynakların ürünleri ham olarak dışa satılır, çünkü sanayi henüz az gelişmiş durumdadır Sanayi, esas itibariyle Cava'da (işgücünün dörtte üçünden fazlası) ve özellikle büyük şehirlerde toplanmıştır; fakat, bunların gelişme derecesiyle hiçbir ilgisi yoktur ve ülkedeki işgücünün onda birinden daha azını istihdam eder Daha çok, tarım ürünlerini işleyen ya da tüketim malları üreten sanayiler söz konusudur ve bunlar ülke gereksinmelerini karşılamaktan uzaktır Fakat, bağımsızlıktan bu yana, bazı ağır sanayileri geliştirme yönünde çabalar harcanmıştır: en başta petrol yataklarına yakın yerlerde rafineriler; Cibinong, Gresik, Cilacap'da (Cava) çimento fabrikaları; özellikle, Pusri ve Kucang'da gübre fabrikaları; ve Sunda boğazı üzerindeki Cilegon’da (Cava) ham cevheri doğrudan redüksiyon usulüyle işleyen bir demir-çelik fabrikası kurulmuştur.

Birçok üçüncü dünya ülkesi gibi, Endonezya da özellikle tarımsal ve madensel hammaddeler dışsatımı, besin maddeleri ve sanayi malları dışalımı yapar. Petrol sayesinde fazlalık veren bir dış ticaret bilançosuna sahiptir Endonezya'nın ticaret yaptığı başlıca ülkeler, özellikle dışsatım alanında (hidrokarbürler ve en başta ham petrol satışı), ABD ve Japonya'dır.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 15 Ağustos 2016 21:23
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Ağustos 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM

TARİH


ilk uygarlıklar


Başlangıçta küçük krallıklara bölünen Endonezya, VII. yy.'da buddhacı Şrivicaya (yadaÇrivicaya) kraliığı’nın egemenliği altına girdi. Merkezi Güney Sumatra'da olan, Seylan’a (Sri Lanka) ve Kampuçya'ya dek uzandığı sanılan bu deniz imparatorluğunun Cava'da ve Malezya yarımadasına kadar uzanan topraklarda hüküm sürdüğü kesindir. IX. yy.’da Şailendra hanedanlığı egemendi; bu hanedan zamanında adanın merkezinde (Barabudur) birçok anıt yapıldı. Cava’nın batı bölümündeki krallar, Şrivicâya'ya karşı özellikle kral Airlanga döneminde (1019-1049) bir üstünlük mücadelesine giriştiler. Airlanga’nın ölümünden sonra adanın doğusunda Singasari krallığı kuruldu; son hükümdarı Kertanagara (1268-1292) Sumatra'nın güneyini ele geçirmeye çalıştı. Ama Çin'e karşı düşmanca tutumu nedeniyle moğol imparatoru Kubilay bu ülkeye tur sefer düzenlemek zorunda kaldı (1292). Moğol kuvvetleri, Endonezya'ya, hükümdarın ölümünden sonra ulaşabildiler. Sonunda Kertanagara’nın damadı Raden Vicaya, Moğollar’ı uzaklaştırdı ve takımadaya iki yüzyıla yakın bir süre egemen olacak Macapahit deniz imparatorluğunu kurdu. Moğol istilası başarısızlıkla sonuçlanmıştı; fakat bu istiladan geriye kalan askerler ya da kazazede denizciler takımadada Çin uygarlığının ilk çekirdeğini oluşturacaklardı. CAVA, SUMATRA.)

müsliimanlar ve Çinliler


Endonezya'ya İslamlık hintli ya da Ortadoğulu tüccarlar tarafından getirildi: Sumat- ra’ya daha XIII. yy.'da, Malakka (buradaki sultanlık, İslamlığın büyük yayılma merkezi oldu) ve Cava'ya ise XV. yy. Müslüman inançlar, eski animist temel üzerinde yayıldı ve İslam hukuku, adat'ın (Endonezya hukuku) yerini alamadı. Amamüslümanlığı benimseyen derebeyleri ve küçük krallar, "kâfir" olarak gördükleri Macapahit kralına itaat etmemek için bu durumu fırsat bildiler; Macapahit kralının egemenliği XVI. yy. başlarında çöktü. Hindu dinlerinden olanlar Bali’ye sığındılar.
Çinliler; Endonezya’yı özellikle iktisadi açıdan etkilediler. Çinlilerin, Avrupa egemenliği sırasında hızlanan göç hareketi, sömürge yönetimlerine sürekli sorunlar çıkardı.

Avrupalılaşın sızması


Avrupalılar'ın Endonezya'ya sızmasına müslümanlar yol açtı; Endonezya baharatlarını hintli ve özellikle arap tüccarlardan öğrenen Batıklar, bunları yerinden almayı tercih ettiler. Baharat kaynağını Hindistan'da öğrenen bir ticaret acentası kurdular (1521); 1511'de Albuquerque, stratejik bir konumu olan Malakka’yı ele geçirdi. Buradan atılan müslüman tüccarlar Sumatra'nın kuzeyindeki birbirine komşu limanlarda toplandılar: Pasai ve daha sonra son derece güçlü bir sultanlığın merkezi olacak Aceh Bununla birlikte Portekiz’ sömürge imparatorluğu henüz kurulmamıştı; bir dizi kale ve ticaret acentası, diplomasi ve şiddetin iç içe geçtiği bir siyaset Portekiz' in baharat tekelini bir dereceye kadar ele geçirmesini sağladı; aynı anda, misyonerlerin (Ternate'de Francisco de Jaso, 1546) başlattıkları hıristiyanlaştırma çalışmaları Flores ve Timor'da kalıcı izler bıraktı. Portekizliler, Macellan'dan beri Molük adalarına göz koyan ispanyollar ile çatıştılar ve sonunda onların Filipinler’e yerleşmelerine izin vermek zorunda kaldılar.

Hollanda Hindistanı


Portekiz'in ispanya tarafından ilhak edilmesiyle (1580) Lizbon baharat pazarından silinen HollandalIlar, XVI. yy. sonlarında baharat aramak için Molük adalarına gittiler. 1602'de kurulan Hollanda Doğu Hindistan şirketi, İngiliz rakibini atlatmayı ve Ambon (1605), Malakka (1641) ve Tidore'yi (1657) yitiren ve sonunda sadece Timor'un yarısını koruyabilen Portekizliler' ın yerim almayı başardı. Başlangıçta HollandalIlar, baharat plantasyonlarını, denetimi daha kolay olduğu için küçük Molük adalarında toplamışlardı. Kurdukları tekel ancak XVII. yy.'ın sonuna dek sürdü, ama Şirket Cava'ya daha önce el atmıştı, Mataram sultanlığı yıktı ve çinli aracıların yardımıyla adayı kendi hesabına işletmeye başladı. Bu acımasız sömürüye karşın ve şirketlere tekel olanağı sağlayan ilkenin tartışma konusu olmasına yol açan dünya iktisadi konjonktüründeki değişme nedeniyle Şirket iflas etti ve 1798’de ortadan kalktı.
1795'ten beri Fransa'nın müttefiki olan Batav Cumhuriyeti'nin sömürge alanı ingilizler’in eline geçti; Molük adalarını (1809-10) ve Batavia'yı (1811) işgal eden Ingilizler, vali Raffles döneminde Şirket'in müdahale ve ilhak politikasına sahip çıktılar. Çin yolunu daha iyi denetlemek için Borneo'nun kuzey kesimini (Labuan, 1846; Kuzey Borneo, Brunei ve Saravak, 1888) ele geçirdiler.

Britanya egemenliğinin yayılması, 1816'da eski topraklarına yeniden kavuşan HollandalIlar'ı kendi nüfuz alanlarını fiilen işgale yöneltti. Hollanda, Sumatra’ da Minangkabau bölgesinde (1817-1837). Aceh'de (1873-1903) ve Bali’de (1906 -1908) kanlı savaşlara girmek zorunda kaldı; işgal ettiği toprakların büyük bir bölümünü doğrudan yönetmeye başladı Hollanda Bancermasin topraklarından ötesini, Borneo'yu ancak 1900'den sonra işgal edebildi. Filipinler'de uygulanan İspanyol tütün tekelini örnek alan Hollanda Hindistanı sömürge yönetimi, yerlilerin zorla çalıştırılmasına dayanan bir tarım sistemi (Van den Bosch) uyguladı; bu sistem Hollanda'yı zenginleştirirken ülkeyi de kıtlığa sürükledi (1830-1870). XIX. yy. sonlarında "insancıl" yaklaşımla hazırlanan bir yasayla, geçinmelerine yetecek kadar toprak verilerek yerlilerin korunması öngörüldü (yerlilere, miras kalan topraklarını elden çıkarmalarını yasaklayan 1870 tarihli toprak yasası ve şekerkamışı tarımının devlet eliyle yapılmasına son veren şeker yasası); seçkin yerlilere Avrupa tarzında öğrenim görme olanağı sağlanırken hıristiyanlık da Minahasa'ya (Sulavesi) ve Batak bölgesine (Sumatra) yayıldı. Fakat, Süveyş kanalının açılmasıyla Avrupa ile iktisadi ilişkiler çok daha kolaylaşmıştı; tarımda zorla çalıştırmanın yerini küçük kolonlar ve özellikle, o tarihlerde ıssız olan Sumatra ovalarını işgal eden büyük şirketler aldı. Kahve, şeker, çay, tütün, kınakına, yağlı bitkiler, kauçuk, kalay ve petrolün büyük çapta üretimi, çok sayıda cavalının, özellikle de Çinlinin istihdam edilmesine yol açtı. (HOLLANDA SÖMÜRGE İMPARATORLUĞU.)

Bağımsızlık

Ad:  Endonezya1.jpg
Gösterim: 1456
Boyut:  40.4 KB

Endonezya Cumhuriyeti


Yabancı bir devletin çıkarına işleyen iktisadi kalkınma gerekli olan reformları beraberinde getirmedi. Avrupa'daki düşünce akımlarıyla kurulan ilişkiler, Japonya1 nın kazandığı zaferler, 1917 ekim devrimi milliyetçiliği geliştirdi. Partiler kuruldu: dini Sarekat İslam indonesia partisi (1911), Endonezya komünist partisi ya da PKİ (Partai Kominis indonesia, 1920), Dr. Sukarno tarafından kurulan (1927), sosyalist eğilimli Endonezya milliyetçi partisi ya da PNİ (Partai Nasionalis indonesia). Ortaya çıkan ılımlılar Lahey’den hiçbir ödün koparamadılar. ikinci Dünya savaşı sırasında Japonlar, Hollanda sömürgesini işgal ettiler (aralık 1941-nisan 1942). işgalciler, ülkenin kaynaklarını vahşice sömürdüler, ama milliyetçi önderleri serbest bıraktılar; onlar da bu durumdan yararlanarak özerklik istediler Japonya’nın teslim olmasıyla önce bağımsızlık (17 ağustos 1945), ardında Endonezya Cumhuriyeti ilan edildi ve Sukarno cumhurbaşkanı oldu (18 ağustos).

Hollanda hükümeti, mayıs 1946’da tanıdığı cumhuriyet topraklarını Cava ile sınırlamak ve cumhuriyeti Lahey' den yönetilen bir federasyon içinde tutmak istiyordu. İngilizler'in takımadayı işgal ettikleri bir geçiş döneminde sonra hollandalı askerlerin Endonezya’ya çıkmalarıyla başlayan gerilla savaşı ekim 1946’ya kadar sürdü. Linggadcati antlaşmasıyla (15 kasım 1946) HollandalIlar ve EndonezyalIlar, Hollanda krailığı'nı (Hollanda, Surinam, Curaçao) ve Birleşik Endonezya Devletleri'ni (Endonezya Cumhuriyeti [Cava, Sumatra Madura], Kalimantan ve "Büyük Dou") kapsayan bir Hollanda-Endonezya birliği’nin kurulmasını öngörüyorlardı. Daha sonra, Hollanda, Cumhuriyet toprakları üzerinde iki kez (temmuz 1947, aralık 1948) polis harekâtına başvurdu. Güvenlik konseyi’nin kabul ettirdiği bir ateşkesten (3 ağustos 1949) ve Lahey yuvarlak masa toplantısından (23 ağustos - 2 kasım 1949) sonra Hollanda, egemenlik haklarını, 27 aralık VIII. - XIV. YY. ARASI 1949’da Hollanda-Endonezya birliği'nin bir parçası olan Birleşik Endonezya Devletleri'ne 14 arallk, 1949 tarihli geçici anayasaya göre on altı konfedere devlet) bıraktı.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 15 Ağustos 2016 21:23
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Ağustos 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Sukarno'nun başkanlık dönemi


Adalarda, özellikle iktisadı bağımsızlık isteyen Sumatra'da, Molük adalarında (25 mayıs 1950’de ilan edilen Güney Molük Cumhuriyeti), hatta Cava'da (yüzbaşı VVesterling'in Bandung'a yönelik başarısız hükümet darbesi, ocak 1950), Cava hükümetini hedef alan ayrılıkçı hareketler ortaya çıktı. Endonezya, bu hareketlere, ülkenin birliğini sağlayan bir anayasayla (ağustos 1950), Hollanda ile birliği bozarak (ağustos 1954), irian’ı (Batı Yeni Gine) talep ederek ve Hollanda plantasyonlarını millileştirerek karşılık verdi. Endonezya Bandung konferansTnda (nisan 1955) üçüncü dünya halklarının temsilcilerini kabul eden de Endonezya oldu.
Başkan Sukarno, "batı demokrasisi "ne benzemeyen "güdümlü bir demokrasi” kurdu (şubat 1957). Karşılıklı işbirliği hükümeti (gotong royong) ve PKİ dahil tüm partilerin temsil edileceği bir Ulusal konsey oluşturmaya çalıştı. Partilerin çoğu bu girişime karşıydı. Mart ayında, Sulavesi (Celebes),Molük adaları ve Sumatra'da ayaklanmalar patlak verdi. Sukarno, ordunun ve silahlı kuvvetler komutanı general Nasution’un yetkilerini artıran sıkıyönetimi ilan etti, nisan ayında Cuanda Kartavicaya'nın başkanlığında PNİ-NU’dan (Partal Nasionalis indonesia-Nahdatul Ulama [müslüman]) oluşan bir olağanüstü durum hükümeti ve PKİ'nin de katıldığı Ulusal konseyi kurdu. Ağustos ayında "Yeni bir yaşam hareketi’1 başlattı. 30 kasımda düzenlenen bir suikasttan kurtuldu; suikast, Hollanda aleyhtarı yeni bir kampanyaya yol açtı; Hollandalılar'ın mallarına el kondu ve çok sayıda hollandalı sınır dışı edildi. 15 şubat 1958’de isyancılar, Padang'da (Sumatra) Endonezya Cumhuriyeti devrimci hükümetini ilan ettiler (PRRİ). Ama ordu, temmuz ayında, ayaklanmacıların işgal ettikleri başlıca kentleri geri aldı; sıkıyönetimin ilan edilmesi ve Hollanda şirket ve plantasyonlarının millileştirilmesi sayesinde gücü artmış olan ordu PNİ ile PKİ'nin yakınlaşmasından kaygılandı.
Ad:  Endonezya7.jpg
Gösterim: 1321
Boyut:  50.4 KB

5 temmuz 1959’da Sukarno, başkanlık rejiminin kuran 1945 Anayasası’nı yeniden yürürlüğe sokan bir kararnameyi imzaladı, ve bir “çalışma” hükümeti kurdu; Nasution'u güvenlik ve savunma bakanlığına atadı. Ağustos ayında, “Endonezya tipi sosyalizmi" öngören “siyasal manifesto'sunu (Manipol) ve'1Nasakom'' u (milliyetçi, dini ve komünist güçlerin ittifakı) açıkladı. Mart 1960'ta parlamentoyu dağıttı ve sadece iktidar partilerinin temsilcilerinden oluşan yeni bir meclis oluşturdu; muhalefet bastırıldı. Bir "Ulusal cephe" kuruldu. Bu sistem eylül 1965 hükümet darbesine dek sürdü. Sukarno, ordunun milliyetçi isteklerini karşılamayı ve kamuoyunun dikkatini bozuk iktisadi durumdan uzaklaştırmayı düşünüyordu; bu amaçla irian için Hollanda'ya, sonra Malezya'ya karşı cephe aldı. Cakarta, Lahey’ le ilişkilerini kesti (ağustos 1960) ve birkaç komando operasyonuna girişti. Ağustos 1962'de Hollanda'nın irian üzerindeki egemenliği BM’ye 1 mayıs 1963'tede Endonezya'ya devredildi.

Buna karşılık Malezya ile "çekişme" başarısızlıkla sonuçlandı. Malezya başbakanı Tunku Abdurrahman ile görüşen ve 1963 yazında Malezya ve Filipinler’i de içine alan bir Malezya ulusları konfederasyonu (Mafilindo) kurmayı tasarlayan Suyetkilerini daha da artırdı. İngiliz ve amerikan aleyhtarı gösteriler düzenlendi (1964); tüm yabancı petrol şirketlerinin denetimi devlete geçti (mart 1965). Çin'in etkisi arttı.

1961'den beri, Sukarno'yu ve siyasal düşüncesini desteklemek koşuluyla sadece on kadar partinin kurulmasına izin verilmişti. Sukarno, etkisizleştirmek amacıyla, komünistler, NU'nun (Nahdatul Ulama) temsil ettiği müslümanlar,askerler ve PNİ' de toplanan milliyetçilerin katıldığı Ulusal cephe'ye dayanıyordu. Rolü ve üyesi durmadan artan Aıdit’ın önderliğindeki PKİ, "Dvikora” kabinesi kurulurken (ağustos 1964) hükümete girdi; orduyu eleştirdi ve köylüleri, 1960'tan beri sürüncemede kalan tarım reformunu bizzat uygulamaya çağırdı. Ordu ve sağ güçler, sukarnoculuğu savunma hareketi perdesi altında, güçlenmeyi sürdürdüler, iktisadi durum kötüleşmeye devam etti: 1965'te enflasyon oranı °/o 500'e çıktı. 30 eylül 1965 akşamı Sukarno, sokakta fenalık geçirdi. Cumhurbaşkanlığı muhafız birliği (Gabrabirava) komutanı yarbay Untung, nüfuzlu altı generali tutuklattı (daha sonra Halim hava üssünde öldürüldüler), başkentte stratejik noktaları denetimi altına aldı ve bir Devrimci konsey'in kurulduğunu açıkladı. Ama, ertesi gün, stratejik yedek kuvvetler (KOSTRAD) komutanı general Suharto, Cakarta'da duruma egemen oldu.

“Gestapu”nun (30 eylül hareketi'ni oluşturan sözcüklerin, Endonezya dilindeki ilk harfleri) başarısızlığa uğramasından hemen sonra ordu ülkede denetimi ele geçirdi. Askerler; öğrenciler ve müslümanlar, PKİ'yi darbede başrolü oynamakla suçladılar. Tarihin en kanlı bastırma hareketlerinden biri başladı (özellikle Cava ve Bali'de): yarım milyon komünist ya da komünist zanlısı dışişleri bakanı Adam Malik'e göre 200 000 kişi-katledildi, 250 000'den fazla insan resmen tutuklandı, çok sayıda tutuklu yargılanmadan on beş yıl cezaevlerinde bırakıldı. Aidit yakalandı ve kasım ayında yargılanmadan öldürüldü. PKİ yasaklandı (18 ekim) ve üyeleri tüm devlet hizmetlerinden atıldı (16 kasım).

Suharto dönemi


Sukarno, orduya karşı yeni bir güç oluşnede Suharto güvenlik ve savunma, Adam Malik dışişleri ve Cogcakarta sultanı Hamengku Buvono IX iktisat bakanlıklarına getirildiler. Bu arada yandaşlarının tasfiye hareketi sürerken, Halk danışma kongresi (MPRS) Sukarno'nun ömür boyu başkanlığını kaldırdı (5 temmuz) ve Suharto'ya görevini yapamama durumunda, Sukarno'nun yerine geçme yetkisi verdi. 20 şubat 1967'de yürütme erki kendisine devredilen Suharto mart ayında “vekâleten başkan" oldu. Bir buçuk yıl sonra Sukarno, Bogor'da gözetim altına alındı. 21 haziran 1970'te öldü.

Suharto, öncelinin kurduğu düzeni temelden değiştirdi, içişlerinde antikomü- nizm en sert biçimiyle uygulandı, iyice zayıflamış bir ekonomiye çeki düzen vermek amacıyla, ABD'de yetişmiş ve Dünya bankası’na yakın teknokratların ("Berke- ley mafyası”) himayesinde liberal bir siyaset uygulandı. Dış siyasette Endonezya, Batı’ya yaklaştı, komünist rejimlerden, özellikle de ilişkilerin "dondurulduğu” (9 ekim 1967) Çin'den uzaklaştı. 11 ağcıstos 1966'da Malaysia ile ihtilafa son verildi; ertesi ay Endonezya, BM'deki yerini yeniden aldı. 1967'de Malaysia ve Singapur ile diplomatik ilişkiler yeniden canlandırıldı ve Güneydoğu Asya ulusları örgütü (ASEAN) kuruldu Yeniden Amerika yanlısı otan Endonezya, uluslararası yardımdan yararlanmaya başladı. Sultan Hamengku Buvono IX, “3 ekim düzenlemesi” denilen bir istikrar planını yürürlüğe koydu (1966); bu plan, bütçe dengesini, dış ticaretin liberalleşmesini, dış borçların ödenmesini, iç fiyatların yeniden ayarlanmasını, bürokrasiyle mücadeleyi ve yerel zenginlikleri geliştirmek için yabancı yatırımlara çağrıyı öngörüyordu. Durum, kısa zamanda düzeldi, petrol üretimi ve ihracat yeniden başladı. Ama ülke, uluslararası konjonktürdeki değişmelere gittikçe daha bağımlı oluyordu. Ayrıca dış borçlanma büyük ölçüde arttı.

Başkanlığı mart 1968’de MPRS tarafından onaylanan Suharto, genel seçimleri 1971’e erteledi, iktidarını pekiştirdi, ama aşırı müslümanlar, ahlaksızlığa karşı gösteriler düzenleyen öğrenciler, sertlik yanlıları ve öbür rakip generallerle uğraşmak zorunda kaldı. Partilerin etkisi kalmadı: Sukarno'nun, bölünen PNİ'si, Suharto’ya yanaştı; Suharto, siyasal kuruluş sayısını ikikarno, 16 eylül 1963'te Büyük Malezya federasyonu 'nun yada Malaysia'nın kurulmasını önleyemedi. ABD ve Uluslararası para fonu, Endonezya’ya yaptıkları iktisadi yardımı durdurunca ülke giderek daha fazla SSCB ve Çin'e yöneldi. Malaysia’nın Güvenlik konseyi'ne kabul edilmesi (ocak 1965) üzerine, Sukarno'n turmaya çalışarak ve kendini hakem gibi göstererek durumu düzeltmek istiyordu. Ama ordu, yavaş yavaş ağır bastı (“yeni düzen''). Su karno tüm yetkileri Suharto'ya devrettiğini belirten 11 mart 1966 Duyurusu'nu imzalamak zorunda kaldı. Ertesi gün, aralarında başlıca yardımcısı da bulunduğu on beş bakan yeni kabiye, ordu (parlamentoda 460 sandalyeden 100’ünü elde etti) ve çeşitli toplumsal örgüt ve güçleri temsil eden Golkar'ın da bulunduğu parlamento grupları ise dörde indirmek istedi; Golkar, daha sonra devlet partisi oldu. 1969'da ilk beş yıllık plan (Repelita 1) yürürlüğe girdi. 16 haziran 1969'da Suharto. irian Papular'ının “özgür seçim kararı" açıkladı; Cakarta' nın seçtiği 1 025 delega bölgenin Endonezya’ya bağlanmasını oy birliğiyle kabul etmişlerdi. Bu kararı onaylamayanlar gerilla savaşına giriştiler ve OPM'yi (Organisası Papua Merdeka [Bağımsız Papua örgütü]) kurdular. Aynı yıl SSCB’yle ilişkiler düzeldi; Nixon, Cakarta’yı resmen ziyaret etti. 1971 seçimleri hükümetin başarısıyla sonuçlandı.

Seçim konusundaki bir değişiklikten yararlanan Golkar, oyların % 63’ünü alarak 227 sandalye kazandı; onu izleyen NU. hoşnut olmayanların oylarını toplayarak 58 sandalye elde etti. Oyların°/o 6,9'u yani 20 sandalyeyle yetinmek zorunda kaldı. Askerlere verilen 100 sandalyeyle Suharto çok rahat bir çoğunluğa sahip oluyordu. Partilerin iki grupta birleşmesi ocak 1973'te gerçekleşti. O sırada Millet meclisi (Devan Pervakilan Rakyat [DPR]) üyeliklerinin dağılımı şöyleydı: Golkar 236. askerler 100, NU yandaşı dört müslüman partiden oluşan PPP 94 (Partai Persatuan Pembangunan [Kalkınma ve birlik partisi]), ve PNI yandaşı beş kuruluştan oluşan PDİ (Partai Demokrasi indonesia) 30 milletvekilliği.

Eylül 1971'de Suharto hükümet değişikliğine gitti; sivillere kabinesinde daha çok yer verdi. Ertesi yıl başında, siyasal tutuk- luların bir bölümünü serbest bıraktı. Mart 1973’te Parlamento Suharto'yu yeniden başkan seçerken Hamengku Buvono IX'u başkan yardımcılığına getirdi. Suharto, 4 nisanda, Endonezya'ya yön veren beş ilkeye (Panca Sita'lar) getirdiği yorumu yasalaştırdı; tek bir Tanrı, hümanizm, milliyetçilik, demokrasi ve toplumsal adalet şeklinde özetlenen Panca Sila'lar her tür sosyalist yaklaşımdan arındırıldı. Aynı zamanda silahlı kuvvetlerin ikili görevi ilkesini (Dvifunksi [Ülke savunması ve kalkınması]) vurguladı; bu ilke uyarınca birçok subay, çıkar ve rüşvet kaynağı olan, resmi ve iktisadi kuruluşların yönetiminde görev aldı. Suharto'nun 23 martta kurduğu hükümet, sivillerin etkisini daha da artırdı.

Ancak, özellikle iş çevreleriyle çinli azınlığın işine yarayan bir iktisadi politikanın uygulanması sonucu zenginlerle yoksullar arasındaki fark büyüdü ve toplumsal gerginlik arttı. 1973’te ülkede çin asıllı 2 milyon Endonezya yurttaşı vardı. Ağustos ayında Bandung'da başlayan çin aleyhtarı sert gösteriler, kısa sürede zenginlerle çatışmaya dönüştü. Aynı yıl, tarımsal plan açısından çok kötü geçen ve pirinç fiyatında aşırı artışa yol açan bir yıldan sonra enflasyon oranı tekrar % 25'e çıkmıştı. 1974 yılı, 15 ocak olayıyla (Endonezya dilinde "Malari") başladı: japon başbakanı Tanaka Kakuei’nin Cakarta’yı ziyareti nedeniyle şiddetli gösteriler ve yağmalama eylemleriyle başladı. Japonya'ya karşı duyulan geleneksel kuşkuya bir de hakları ellerinden alınan en yoksul sınıfların öfkesi eklenmişti; ayrıca, bunun yanı sıra kulisler, Suharto'nun her ikisi de özel dairelerin başında olan iki başyardımcısı general Sumitro ve general Murtopo arasındaki siyasal mücadeleyle kaynıyordu.

'Malari" ile ilişkili olduğu sanılan general Sumitro,, 49 yaşında “zorunlu emekliliğe" sevk edildi.
Dış politikada Endonezya'nın rolü, 1970'li yılların ilk yarısında arttı. 1971’de papa Paulus VI ve kraliçe Juliana, Cakarta'ya geldiler; ertesi yıl da Suharto Avrupa’ya gitti. Amacı, Batı Avrupa ile ilişkilerini artırarak ABD ve Japonya ile ilişkilerini dengelemekti. Aynı zamanda ASEAN üyesi beş ülke, ilişkilerini, özellikle iktisadi işbirliği konusunda sıklaştırdılar; Cakarta'da sürekli bir sekreterlik kuruldu (1974). Ocak 1973’te, ABD ve Vietnam Demokratik Cumhuriyeti'nin ortak isteği üzerine Endonezya, Vietnam savaşı’na ilişkin Paris antlaşmalarının uygulanmasını sağlamakla görevli Uluslararası denetim ve gözetim komisyonu'na katıldı.
Birinci beş yıllık planın sonunda Suharto, umut verici bir iktisadi bilanço elde etti. Ama nüfus, tedirgin edici bir hızla artıyor, 109 milyondan 132 milyona çiKiyordu; bunun üçte ikisi Cava ve Bali'de toplanmıştı; oysa öbür adalara göç çok sınırlı kaldı. Çalışan nüfusun % 30'u işsizdi. Hayat pahalılığı büyük bir hızla artıyordu. Topraksız köylü sayısının artması zaten aşırı derecede kalabalıklaşmış olan kentlerin daha da şişmesine neden oldu. Ayrıca dış borç, Sukarno zamanındakini geçti.

Portekiz devrimi ve Doğu Timor’un sömürgelikten kurtularak bağımsızlığına kavuşma olasılığı endonezyalı askerleri rahatsız etti. Suharto, Endonezya’ya bağlanmayı reddeden milliyetçi Fretilin hareketine karşı bir eyleme girişilmesini isteyen generallerini yatıştırmada zorluk çekti. Kısa ve karışık bir iç savaştan sonra Fretilin bağımsızlığını ilan etti (28 kasım 1975). 7 aralıkta Doğu Timor'u istila eden Endonezya birlikleri başkent Dili'yi işgal ettiler. Fretilin, buna, yıllarca sürecek bir gerilla savaşıyla karşılık verdi. Zora dayalı bu ilhak, halka felaket getirdi; bastırma hareketleri ve kıtlık nedeniyle 1974'te 650 000 olan nüfus 1978'de 522 000’e düştü. Büyük üstünlüğüne karşın cakada ordusu direnişi bastıramadı. 31 mayıs 1976'da Cakada’nın kurduğu “Doğu Timor eyalet hükümeti” bölgenin Endonezya’ya katılmasını istedi; 17 temmuzda Suhado, Doğu Timor’un, ülkenin 27. eyaleti olduğunu ilan etti.

Rejime karşı giderek adan iç eleştirilere rağmen, hükümet ve devlet tarafından desteklenen Golkar, 2 mayıs 1977 seçimlerini kazandı. Fakat daha ağustos ayında öğrenciler Suhado ve karısına karşı gösterilere başladılar. Ordu, bu hareketi bastırdı; haber denetimi yeniden kuruldu. Bir kez daha rakipsiz kalan Suhado, 22 mad 1978’de oybirliğiyle seçildi.

1979'da hükümet, halkın moralini yükseltmek ve canlanan doktriner İslamlıkla mücadele etmek amacıyla yeniden ”sukarnoculuğa”, milliyetçiliğe ve Cava geleneklerine sarıldı. Aralık ayında Gestapu'nun, yargılanmadan tutuklu kalan son siyasal tutukluları da serbest bırakıldı. 13 mayıs 1980'de, Nasution ya da Cakarta eski valisi Alı Sadikin gibi emekli generallerin yönettiği ”50'ler grubu”, Suhado’nun Panca Sila'ya ihanet ettiğini açıklayınca bu sefer kendileri başkanı öldürmeyi tasarlamakla suçlandılar ve evlerinde göz hapsine alındılar. 1980 ve 1981'de, Cava'nın merkezinde, kısa sürede zenginlere karşı eylemlere dönüşen çin aleyhtarı ciddi gösteriler düzenlendi.

Bununla birlikte konjohktür elverişliydi: fiyatlar, bu arada petrol fiyatı da çok artmıştı. Üçüncü beş yıllık kalkınma planı (1978 -1983), bu elverişli durumdan yararlanarak “gelişmenin meyvelerinin eşit bir şekilde dağıtılacağım” açıkladı. 1979-80’de petrol arama çalışmaları yeniden başladı. Mayıs 1982 genel seçimleri bir kez daha Golkar’ın zaferiyle sonuçlandı. Mad 1983’te Suhado yeniden seçildi. Paranın değeri, dolara göre, % 27,Saranında düşürüldü (1983). 24-25 nisan 1985’te Asya-Afrika konferansının 30. yıldönümünde 80 Asya ve Afrika ülkesinin temsilcileri Bandung’ta yeniden bir araya geldi.

1987’deki genel seçimlerde. Golkar oyların % 73’ünü aldı. 1988’de Suhado halk meclisi tarafından beşinci defa başkan seçildi. Ancak kısa süre sonra, siyasi hayata “şeffaflık” kazandırılması gerektiğini savunan görüş, parlamentodaki silahlı kuvvetler grubu tarafından gündeme getirildi. Suharto’ya verilen destek giderek azaldı, iktidar partisi Golkar bile yasal bir muhalefetin gereğini vurguladı. Bu arada öğrenci olayları patlak verdi. Suharto, olayları bastırmak için şiddet kullandı (1989).

Ülkede 27 yıldan beri süren grev yasağı 1990'da kaldırıldı. Aynı yıl, 23 yıl süren bir aradan sonra, Çin'le ilişkiler normalleştirildi. 1991’de. Timor'da bağımsızlık isteyen gönencilerin üzerine ata, açıldı (12 kasın i Olav bir krize yol açtı. Özellikle Hollanaa, Kanada ve Danimarka Endonezya’yı, ekonomik yardımı kesmekle tehdit ettiler (1992). ilk defa olarak Suharto olayın faierinin cezalandırılması için harekete geçti. 1992 haziranında yapılan seçimleri yine Golkar kazandı. Ancak bu kez, oylarında bir kayıp söz konusuydu: % 68 (1987'de % 73).

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 15 Ağustos 2016 21:22
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Ağustos 2016       Mesaj #9
Safi - avatarı
SMD MiSiM

ASKERİ TARİH


Endonezya, 1942’d.e Pasifik savaşı sırasında Japonlat tarafından ele geçirildi. Japon harekâtı, ocakta Sulavesi ve Ambon’nun (Molük adaları) işgali ve Borneo'nu doğu kıyısında Tarakan ve Balikpapan'a düzenlenen saldırıyla başladı. Sumatra’ya gönderilen japon kuvvetleri (şubat) Palembang'ı işgal ettiler. Japon çıkarmasını durdurmaya çalışan bir müttefik filosu, 1 martta Surabaya yakınında yok edildi; aynı anda bir Japon filosu da Makasar boğazını zorladı. Timor ve Bali'ye, sonra Cava'nın kuzey kıyısına birlikler çıkardı. 5 martta Batavia işgal edildi, 9'unda Hollanda birlikleri, 82 000 asker ve 700 topla teslim oldu.
Endonezya, 1945'te Müttefiklerin Filipinler’de giriştikleri harekât sonunda geri alındı. 1 mayısta AvustralyalIlar Tarakan adacığına ayak bastılar. 10 haziranda Borneo'nun kuzey-batı’sına ve 1 temmuzda da güney-doğu kıyısına çıktılar. Bağımsızlık sözü verdikleri halk tarafından desteklenen Jafıonlar’ın iç kesimlerdeki direnişleri yer yer sürdü. 22 eylülde İngiliz, 8 ekimde de hollanda birlikleri Cava'ya yerleştiler. ingilizler, 1946'da Endonezya hükümetiyle yapılan bir anlaşma sonucu geri çekildiler. EndonezyalIlar ile HollandalIlar arasındaki çatışmalar, HollandalIların geri çekilmesine kadar uzadı.
Endonezya, bağımsızlığa kavuştuktan sonra ulusal bir ordu kurdu; bu ordunun örgütlenmesi, 1953'e kadar bir Hollanda askeri hevetine bırakıldı.
Ad:  Endonezya8.jpg
Gösterim: 1301
Boyut:  59.1 KB

ÇAĞDAŞ EDEBİYAİ


Endonezya dili, eskiden malayca denilen dilin bugünkü (1928'den başlayarak) adıdır Ama çağdaş Endonezya edebiyatı, yerini aldığı klasik malezya edebiyatından tümüyle farklıdır; bu da, geçmişin türlerinden ve üslubundan tamamen koparak (MALEZYA edebiyatı) Batı’yı örnek almasından kaynaklanır Edebiyat tarihindeki bu ani kopuşa, düşünce ve yaşam tarzlarının köklü bir biçimde değişmesi neden olmuştur. Matbaanın ve malayca bir basının ortaya çıkması, edebiyatın yayılmasini, hatta malzemesini başka bir biçime sokarak bu değişikliği kolaylaştırdı. Böylece, elyazmaları ve profesyonel masalcıların belleği yerini kitaba bıraktı; biçim içeriği belirlemeye başladı.
Genç endonezyalı yazarlar roman, öykü, tiyatro oyunu ve kısa şiir gibi Avrupa edebiyat türlerini benimsediler. Çinli azınlığın ortaya koyduğu bir edebiyat (1880 -1940 arasında birkaç bin cilt) ile yüzyılın başında ulusçu gazetecilerin (Semaoen, Mas Marco Kartodikromo [1890-1932]) yayımladıkları, siyasal bakımdan angaje birkaç roman bir yana bırakılacak olursa bu çağdaş edebiyat, devlet yayınevi Balaiaka sayesinde 20’li yıllarda kendim gösterdi.

ilk romancılar Sumatra'nın batısından çıkmıştır. Üzerinde en fazla durdukları temalar, genç yurttaşlarının sorunlarıdır: zorla evlendirmeler, kuşaklar arası çatışma, batılı eğitim, vb. Müslümanlık, Hamka'nın yapıtlarında görüldüğü gibi çok önemli ruhsal ve toplumsal bir kaynaktır. 1933'te, Sutan Takdir Aliscahbana (doğm. 1908), Emir Hamza (1911-1946) ve Armicn Pane (19081970) gibi şairler tarafından Poecangga Baroe (Yeni Yazarlaı) dergisi kurulunca yeni bir dönem başladı “Dergiyi yönetenler, sorunları temelden, lianda'nın etkisinden kurmunu mu örnek almalıydı, yoksa tam tersi olarak gelecekteki evriminin temelini geleneklerinde mi araması gerekiyordu?

Dönemin romanları, duygusal, öğretici ve ahlakçıdır; bir kuşağın kafasını kurcalayan sorunları dile getirir. Bununla birlikte edebiyat, Avrupa damgası taşımaktadır. Suvarsih Cocopuspito (1912-1977) gibi yazarlar, yapıtlarını hollandaca kaleme almıştır. Endonezya edebiyatı, ancak savaş ve sonra da bağımsızlıkla özgün bir yapıya kavuştu.
Ortam, edebiyat etkinlikleri için pek elverişli değildir; şiir Şairil Enver (1922 -1949), düzyazı da idrus (1921-1979) ile kısa, özlü, sert ve bireyci niteliğe büründü. Serbest nazımlı şiir ve kısa öykü (cerpen), ana çizgileriyle çağı belirlemeye yöneldi: şiddet, boğuntu ve geleceğini saptama isteği. Savaş, Endonezya’nın belleğine köklü bir biçimde damgasını vurmuş ve daha sonraki kuşağın,yani “45'liler kuşağı"nın başlıca konularından biri durumuna gelmiştir.

Bu dönemin belgeleri, eleştirmen H. B. Jassin'in (doğm. 1917) yorulmak bilmez çalışmalarıyla günümüze aktarılmıştır. Bağımsızlığın gerçekleşmesi üzerine, "sanat sanat içindir” görüşünde olanlarla “sanat halk içindir" görüşünü savunanlar arasında bir uçurum oluştu. Halk için sanat anlayışından yana olanlar, 1950’de komünist partinin desteğiyle kurulan Lekra (Lembaga Kebudayaan Rakyat) “Halk kültürü enstitüsü” bünyesinde toplandı. Yazarlar bir yanı tutmak zorunda kaldılar. Ama komünist Pramudya Ananta Tur (doğm. 1925) siyasal görüş bakımından liberal Muhtar Lubis'e (doğm. 1922) ters düşmekle birlikte, her iki yazar da romanlarında bağımsızlık savaşının acı hatıralarını ve ülkenin karşı karşıya bulunduğu ekonomik ve toplumsal güçlükleri işledi.

Düzyazıda ivan Simatupang (1928 -1971) ve şiirde Sitor Situmorang (doğm. 1924) ile varoluşçuluğu!) ve gerçeküstücülüğün keşfi, üslupta bir arılaşmaya yol açtı. Ama yazarların hepsi Batı’yı örnek almadı. Örneğin oyun yazarı Utuy Tatang Sontani (doğm. 1920) ve şair Subagio Sastrovardoco (doğm. 1924), geleneklerine sıkı sıkıya bağlı kaldılar.

En başarılı yazarının Motinggo Boesce (doğm. 1937) olduğu gözlenen bir halk edebiyatı gelişmesine rağmen, edebiyat az sayıda aydının tekelinde kaldı ve basım zorlukları nedeniyle küçük edebiyat dergilerinin dışına çıkamadı; bunun sonucu olarak da seçkinlere özgü ve kalıcılıktan yoksun bir duruma geldi.
1960'larda, aralarında öykücü Acip Rosidi (doğm. 1938), romancı Nh. Dini (doğm. 1936) ve şair W.S. Rendra'nın (doğm. 1935) bulunduğu bir yeni yazarlar kuşağı ortaya çıktı. Bunlar, 1965-66 yıllarının siyasal çalkantısıyla trajik bir biçimde başlayan sonraki dönemin, önemli edebiyatçıları oldular.
Yeni düzenin kurulmasıyla, komünist yazarlar tutuklandı ve sürgüne gönderildi. Onların rakipleriyse, siyasallaştırmanın boyunduruğundan kurtuldukları ya da yeni rejimin yapacağı ilk işleri bekleyerek sustukları için angaje olmayan bir sanata dönmüş gibi davrandılar. Böylece biçimsel deneyler moda halini aldı. Putu Vicaya, Danarto, Sutarci Calzum Başri gibi yeni adlar dikkati çekmekteyse de bunların edebiyat tarihinde ne gibi bir yere ulaşacaklarını kestirmek için henüz çok erkendir.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 15 Ağustos 2016 21:22
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Ağustos 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM

ARKEOLOJİ VE SANAT


tarihöncesi ve ön tarih


Endonezya'da insan etkinliğinin ilk izleri Alt yontmâtaş çağına kadar uzanır (Pacitan kültürü). Avustraloidler'in ve Eski Me- lanezyalılar'ın gelmesiyle belirlenen Ortataş çağında ilk kaya resimleri görülür (Sulavesi).
Malaya-Polinezyalı toplulukların görülmesiyle birlikte Yenitaş çağı başlar (İ.Ö. 2000 dolayları); bu çağı, bir geçiş evresi yaşanmadan megalitik ve Döng Son kültürleriyle ayırt edilen Tunç ve Demir çağının izlediği sanılır Tüm Endonezya’ya yayılan megalitik uygarlığın özelliği birbirini izleyen taraçalar halindeki piramitli tapınaklardır (Cava'da Banten, Siri); bu piramit tipine XIV.-XV. yy.'da yapılmış geç Cava tapınaklarında da rastlanır (candi Sukuh ve candi Ceta).
Ad:  Endonezya9.jpg
Gösterim: 1349
Boyut:  64.8 KB

Döng Son (Thanh Hoa siti, Vietnam) sanatı, özellikle bronz eşya üretimi bakımından özgündür: kullanımı ekim dönemine ve kuraklığa bağlı olduğu sanılan ve üzerlerindeki belli belirsiz kabartmalarda geometrik ya da figüratif bir süslemenin (savaşçılar, kuşlar, evler, gemiler, vb.) yer aldığı davullar (Sumatra, Cava). Bunlardan erkek olarak kabul edilen bazılarında, tabla üzerine tutturulmuş, yuvarlak kabartılar halinde kurbağalar vardır. Asimetrik ağızlı, zarif, güzel tören baltalarının süslemeleri davulların süslemelerini çağrıştırır (Roti ve Cava baltaları); tören kapları, dikkati çekecek bir biçimde yassıtılmıştır. İsa'dan sonraki ilk yüzyıllar, itici gücü ticaret olan hintlileştirmenin yavaş yavaş ortaya çıktığı dönemdir. Bu karanlık dönem, birkaç buddhacı gezginin (Çinli Fa Şien, V. yy.) tanıklığı ve yazıtlar (Tuk Mas, VII. yy.) aracılığıyla bilinmektedir. Hafif malzemelerin kullanıldığı mimarlıktan geriye hiçbir iz kalmamıştır. Ama Amaravati hint üslubundaki Buddha heykelleri (Leiden ve Amsterdam müzelerindeki Buddha) ve Pallava (Cibuaya Vişnusu, Cava) bu ilişkilerin göstergeleridir.

tarihsel dönem


Bu dönem, dağlık kesimdeki kralların hanedanı Şailendra tarafından geliştirilen orta cava sanatı denen sanatla (yaklş. VIII. yy. ortası-X. yy.) başlar. Dayanıklı malzemeyle yapıldığı için korunmuş olan en eski tapınaklar (candi), Orta Cava'nın kuzeyindeki yanardağların yamaçlarında (Dieng yaylası, Gedong Sanga öbeği) yapılmıştır. Bu yapılar, mimari özellikleri bakımından, esinlendikleri hint örneklerini andırır: silmelenmiş etek duvarı üzerine oturtulmuş kare planlı bir cella, küçültülmüş yapılarla süslü piramit biçimli bir çatıyla örtülüdür.

Ama tapınakların en önemlileri Güney’ deki ovalarda bulunur. Kedu ovasındaki ilk tapınak öbeği, Vacrayana (elmas yolu) buddha kültünü yansıtır; Barabudur, Pavon ve Mendut candilerinden oluşur (IX. yy.). Barabudur candisi, bir yapı topluluğunun parçası olarak tasarlanmış bir mandala'yı (derin düşünme şeması) temsil eder; bu topluluk,duvarları, kinnara’ların (yarı insan, yarı kuş yaratıklar) koruduğu tanrısal ağaçlarla süslenmiş küçük Pavon candisini ve cellasında üç heykel (tarihi Buddha ve çevresinde yer alan Bodhisattva Avalokiteşvara ve Vacrapani) bulunan Mendut candisini kapsar.

Prambanan ovasında daha fazla esere sahip olan ikinci öbek, her biri özgün planlı Kalasan, Sari, Plaosan, Sevu (çok harap olmuş başka bir mandala, ama' planı zemin üzerindedir) candileri gibi buddhacılığın önemli yapıtlarından oluşur. Lara Conggrang şivatapınağı (IX. yy., sonu-X. yy. başı), üç hindu tanrısına (Brahma, Şiva ve Vişnu) adanan üç ana tapınağı ve ikinci dereceden beş tapınağı içine alan üç çevre duvarından oluşmuştur; dış bölümde dört sıra halinde yerleştirilmiş 224 minyatür tapınak, bu tapınağı Sevu candisinin mandala'sıyla karşılaştırma olanağını sağlar. Dindışı mimarinin tek örneği olan Ratu Baka kratonu, yakınlardaki bir tepenin yamaçlarında yapılmıştır. Birkaç taş bölüm (kapılar, merdivenler, etek duvarları) dışında, hafif malzemeden yapılmış bu binaların varlığını ortaya koyan hiçbir şey kalmamıştır.

Gupta ve pala hint modellerine göre yapılan heykelcilik, plastik değeri büyük yapıtlar ortaya koymuştur (Mendut ve Lara Conggrang candilerindeki heykeller). Kabartmalar (Barabudur, Lara Conggrang) özellikle yoğun, ama son derece dengeli kompozisyonlarıyla dikkati çeker, insan figürü, yumuşak bir bütünlükle işlenmiştir; doğa duygusu ve hayvan sevgisi yine bu kompozisyonlarda belirgin bir biçimde ortaya çıkar. Aynı zamanda dikkati çeken yaygın kala (alt çenesi olmayan gökyüzü canavarı) teması kapıların üstünü süsler; daha sonraki dönemde kala alt çenesi de bulunan, ayrıca pençe biçiminde iki elle donatılmış olarak canlandırılmıştır.

Bir geçiş dönemi niteliği taşıyan X.-XII. yy.Tarda yalnızca ölüler için kutsal havuzlar yapılmıştır Başlıcaları, Penanggungan dağı yamaçlarındaki Calatunda (977) ve Belahan havuzlarıdır. Doğu Cava döneminde (XIII.-XIV. yy.) anıtsal mimarlık ve heykelcilik yeniden canlanmıştır. Kutsal havuzların yapımına bir süre devam edilirken, belirgin bir değişikliğe uğramış olan tapınakların yapımına da yeniden başlanmıştır. Etek duvarının önemi artarken cella daha daraltılmış ve dışa doğru çıkıntı yapan bir kornişten sonra çatı, birbirini izleyen, seviye farkı az saraklarla süslenmiştir (Saventar, Kidal candileri). Çoğu mezar özelliği taşıyan tapınaklar arasında, Singasari, Cavi, Cabung, Suranovo, Kedaton, Cago candileri dikkati çeker. En önemli tapınak sitesi Panata- ran’dakidir (XIV. yy.). Bu site, kabartma larla süslü (ilk sırada Ramayana, İkincisinde Krişnayana, en yukarıda aslanlar) üç taraça üzerine oturtulmuş bir ana tapına ğı ve oldukça iyi korunmuş çeşitli ek ya pıları kapsar; bunlardan biri olan naga tapınağının cellası, ayakta duran insan hey kelleri tarafından taşınan yılanlarla çevri lidir; daha klasik olan tapınak ise 1369 tarihlidir.

Yüksekkabartma alanında, tantracı nıtetikteki Bara Ganeşa’sı (kafatası süslemesi) ve iki büyük Singasari dvarapala’ sı kuşkusuz en gözalıcı örneklerdir. Çok değerli öteki yapıtlar: Singasari candi'sin- deki heykeller ve Pracna-paramita (Leiden müzesi) ya da Sumbercati candi'sindeki Vişnu'dur (Cakarta müzesi). Kabartma sanatı da gelişmiştir. Anıtlar, çok oymalı, ama hâlâ canlılıklarını koruyan bir süsleme friziyle bezenmiştir. Resimlendirilmiş temalar, ülkeye uyarlanmış hint Ramayana'sı ve Arcunavivaha gibi Cava efsaneleridir (Panataran, Cago, Cavi candileri).
XV. yy.'dan başlayarak hindulaşmış uygarlık, yerini islamiyete bıraktı. Hintliler gibi müslümanlar da, Endonezya'ya ticaret yapmak amacıyla geldiler ve barışçı yoldan kendilerini kabul ettirdiler. Eski tarihlere uzanan müslüman yerleşmesinden geriye mezar taşları (Guimet müzesi), minareler (Cava'da kudus) ve kraton’lar (Cogcakarta) kaldı.

Gittikçe animizmle kaynaşan hinduculuk Bali’ye kaydı; birçok değişikliğe uğramasına rağmen bugün de varlığını sürdürmektedir. Bali'deki birçok tapınaktan (her köyde en azından üç tane), Gunung Agung kıyısındaki Besakih yapı topluluğunu belirtmek gerekir. Mimaride, taşın yerini alan, ayaklar üzerine oturtulmuş ahşap hafif yapılara geçilmiştir; tapınaklar (meru), üst üste birçok çatıyla örtülüdür (Şiva için on bir, Brahma ya da Vişnu için dokuz), içinde bulundukları çevre duvarının dışında bu tapınakların eklentileri ve .barok üslubunu andıran oyumlu süslemek taş kürsü vardır; şenlikler sırasında tanrıların bu kürsüye ineceğine inanılırdı. Büyük heykelciliğin yerini artık zanaatçılık almıştır. Özellikle çokrenkli güzel ahşap parçalar, resimler, vayang kahramanları (vayang purva ya da vayang kulit, gölge tiyatrosu ve vayang gölek, ahşap kukla tiyatrosu), daha çok kriss üretiminde uzmanlaşmış kuyumculuk ve batik, sanatsal üretimin belirgin nitelikleridir.

Endonezya dili


ya da bahasa indonesia, 28 ekim 1928!de Cakarta’da yapılan ikinci milliyetçi gençlik kongresiyle resmi dil olarak kabul edilen modern malaycanın evrimleşmiş biçimidir. Bir yandan kültürel saygınlığı bulunan, öte yandan da gelecekteki EndonezyalIların yarısından fazlasının anadili olan cava dili karşısında malaycanın seçilmesi, bu dilin uzun süredir takımadaların lingua franca'sı olmasıyla açıklanır. VIII. yy.'dan başlayarak Srivicaya krallığı'nın ve Malakka boğazının dili olan malayca, müslümanlığın ve müslümanların yaptığı ticaretin gelişmesiyle kıyı bölgelerine yayılır. XVI. yy.'da Molük adalarına değin uzanan bir alanda konu şulur: Macellan’ın seferine katılan Pigafetta endonezya dilinin oralarda konuşulduğunu belirtir; Francisco de Jaso Molük adalarındaki vaazlarında bu dili kullanır. Ardından, farklı çin lehçeleri konuşan denizaşırı çin topluluklarınca ve ticaret, yönetim dili olarak HollandalIlar da bu dili kullanır, incil'i (1731) ve Kutsal Kitap'ı (1733) bu dile çevirirler. Öte yandan, malaycanın seçimi, cava dilini yabancı dil olarak gören ve öteki azınlık dillerini konuşanlardan (Cava’da madura ve sunda dilleri) gelebilecek bir direnişi de önlüyordu. Cava dilinin, malaycanın görece yalınlığı karşısındaki dilbilgisel ve sözcüksel karmaşıklığını da belirtmek gerekir.
Bununla birlikte, 1930’da, endonezyalı milliyetçiler henüz hollandaca konuşuyordu. 1933'te kurulan Poecangga Baroe dergisi çevresinde birleşen genç yazarlar, malaycayı bir kültür dili durumuna getirmek için geliştirmeye uğraştılar: denemeler, romanlar ve şiirler yayımladılar; dilbilgisi, yazım ve terminoloji konusunda çalışmalara giriştiler.

1938'de Endonezya dil kongresi, bu dili kurallara bağlamak ve öğretmek amacıyla bir araştırma enstitüsüyle bir fakülte kurulmasını önerdi. Japon istilasıyla önemli bir dönem aşıldı. Halkın kendi saflarında yer almasını sağlamak isteyen Japonlar, hollanda dilinin kullanılmasını yasakladılar ve endonezya dilini tüm takımadalara soktular. 1942’de bir dil komisyonu kurdular- Japonlar bölgeden ayrıldığında bu komisyon 7 000 terim yaratmış bulunuyordu. Endonezya dili, 1945 Anayasası’nın 36. maddesiyle resmi dil ilan edildi. Yeni bir komisyon, 1947’de 5 000 yeni teknik terim üretti. 1950'den 1966'ya değin, Ulusal dil enstitüsü 300 000'den fazla yeni sözcük yarattı ve bilimsel alanda kullanılan yeni terimlere ilişkin 29 sözlük yayımladı.

Endonezya dilinin
temel sözcük dağarcığı malaycadandır, ama gelişimi boyunca, cava dilinden ve öteki endonezya dillerinden, sanskritçeden (300 gündelik sözcük), arapçadan (yine 300 sözcük), çinceden, hollandacadan ve günümüzde de amerikan İngilizcesinden çok sayıda sözcük alınmıştır. Çok sayıda eşil sözcük bulunması bu olgudan kaynaklanır: böl geye, dine, toplumsal çevreye göre aynı kavramı anlatmak için birçok sözcüğe başvurabilir. Ayrıca, kısaltmaların ve yalnızca sözcüklerin başhartlerinden oluşan adların hızla çoğaldığını belirtmek gerekir: örneğin, Sukarno'nun bulduğu bir parola olan berdikari (tek başına başarmak), 4 sözcükten, berdiri dıatas kakai send/ri’den (tek başına ayaklarının üstünde durabilmek) yola çıkılarak oluşturulmuştur. Çoğu kez, hollandaca ya da amerikan İngilizcesi kaynaklı cümle kuruluşlardan etkilenen sözdizimi de, bu dilin gelişim içinde olduğu izlenimini uyandırmaktadır.

Endonezya dilini, günümüzde, çoğu kez ikinci dil olarak, 80 milyondan fazla kişi konuşmaktadır. Bu dil, orta ve yükseköğretim dilidir. Basın ve radyo-televizyonla da yayılan endonezya dili, yavaş yavaş kırsal kesime girmekte ve kendi bölgesel dillerini kullanmaktan kaçınan gençlerce giderek benimsenmektedir. Dün olduğu gibi bugün de ulusal birliği sağlayan güçlü bir araç niteliği taşımaktadır.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

26 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
16 Ağustos 2016 / Misafir Cevaplanmış
21 Aralık 2009 / Misafir Cevaplanmış