Arama

Özbekistan'da Destan Çalışmalarının Tarihçesi

Güncelleme: 2 Haziran 2008 Gösterim: 7.667 Cevap: 0
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
2 Haziran 2008       Mesaj #1
Bia - avatarı
Ziyaretçi
ÖZBEKİSTAN’DA DESTAN ÇALIŞMALARININ TARİHÇESİ

Sponsorlu Bağlantılar
Dr. Selami FEDAKAR

Avrupa’da gelişen millîyetçilik ve millî romantik edebiyat akımlarının etkisiyle
başlayan Rus folklor çalışmaları, daha sonraki dönemlerde farklı siyasî akımların etkisiyle
gelişerek devam etmiş ve Orta Asya’daki diğer Türk boylarında olduğu gibi, Özbek
Türklerinin folkloru hakkında yapılan ilk çalışmaların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Tarihi çok
eskilere dayanan ve zengin bir sözlü geleneğe sahip olan Özbek Türklerinin folkloru ve
dolayısıyla Özbek destanları hakkındaki çalışmalar 19. yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır.
Özbek destanları hakkında yapılan çalışmaları, gerek metin derleme ve gerekse
inceleme çalışmaları, üç dönem halinde ele almak daha yararlı olacaktır. Her ne kadar bu
dönemler birbirinin devamı ise de, amaçları ve yöntemleri bakımından birbirinden farklı
özellikler arz etmektedir. Bu amaçla, Özbek destan çalışmalarını; 1. Çarlık Dönemi, 2. Sovyet
Dönemi ve 3. Bağımsızlık Dönemi başlıkları altında tanıtmayı ve değerlendirmeyi uygun
buluyoruz.

1. Çarlık Dönemindeki Çalışmalar:

Orta Asya’nın, 19. yüzyılın başlarında, Ruslar tarafından işgal edilmeye başlanmasıyla
beraber; Rus kökenli bilim adamları, subaylar, misyonerler ve seyyahlar, Çarlık hükümeti
adına Orta Asya’ya giderek çeşitli araştırmalar yapmaya başlamışlardır. Bu araştırma
çalışmaları, ekseriyetle, işgal edilen ya da işgal edilmesi düşünülen bölgelerin tarihi,
coğrafyası, inançları ve folklorunun öğrenilmesi ve bu bilgilerin kullanılması suretiyle
Türkistan’daki Rus idaresinin sağlamlaştırılması amacına yöneliktir. Orta Asya’yı işgalini bir
“uygarlaştırma hareketi” şeklinde gösteren Rusya, bu işgali haklı göstermeye çalışmış ve
bilimsel çalışmaların diğer alanlarında olduğu gibi, folklor çalışmalarını da kendi siyasî
amaçlarına ulaşmak için kullanmaktan kaçınmamıştır.

Özbek folkloru hakkındaki ilk bilgiler, bilim adamlarının, misyonerlerin ve
seyyahların günlüklerinde ve seyahatnamelerinde görülür. Bu çalışmalar daha çok masal
metinlerinin derlenmesi şeklindedir. Çarlık hükümeti tarafından bölgede araştırmalar yapmak
üzere gönderilen misyonerlerin en tanınmışı N. P. Ostroumov’dur.1 Ostroumov’un derlediği
Özbek masalları, Skazki sartov (1892) ve Narodnıye skazki sartov (1906) adlarıyla Taşkent’te
yayınlanmıştır. Ostroumov’dan başka A. A. Kuşakeviç, N. Lyapunova, A. Vasilev ve A. N.
Samayloviç pek çok masal metni derlemiş ve yayınlamışlardır (Mirzayev 1980: 21-22). Çarlık
hükümeti adına bölgeye gönderilen misyonerlerin yaptığı bu derleme çalışmaları sonucunda
toplanan masal metinlerinin Çarlık hükümetinin politikasına uygun olup olmadığının kontrol
edilmesi ve uygun olmayan metinlerin rejimin isteklerine uygun olarak değiştirilmesi söz
konusu olmuştur. Tarihçi B. V. Lunin’in bu konu hakkındaki, “Misyoner Ostroumov’un
kitaplarında, Çar hükümetinin menfaatlerini savunmaya yönelik ifadeler mevcuttur... Bu
nedenle, Rus burjuva bilim adamlarının eserleri bilimsel öneme sahip olsa da, bu eserlere
eleştirel açıdan yaklaşmak gerekir.” (Nurmuradov 1987: 35) şeklindeki ifadesi Özbek
folkloruyla ilgili olarak Rus bilim adamları tarafından yapılan ilk çalışmaların güvenilirliği
konusundaki şüphelerin haklılığını desteklemektedir.

Bu dönemde Özbek destanları üzerine yapılan çalışmalar oldukça sınırlıdır. Özbek
destanları hakkındaki ilk bilgiler 1870 yılına aittir. Töre Mirzayev’in belirttiğine göre; A. L.
Kün adlı oryantalist, Köroğlu Destanı’nın bazı kollarını Semerkant’ta derlemiştir. Özbek
destanları hakkında, bu dönemde yapılmış bir başka çalışma yine bir oryantalist olan E. F.
Kal’a aittir. E. F. Kal günlüğünde, 1890 yılının Ekim ayında, Termiz yakınlarındaki Salihabad
köyünde, Amannazar adlı bir anlatıcıdan üç saat boyunca bir destan dinlediğini yazmıştır.2
Fakat, E. F. Kal hangi destanı dinlediğini belirtmemiştir. Daha sonra Hadi Zarif, E. F. Kal’ın
günlüğündeki diğer bilgilerden yola çıkarak, bu destanın Alpamış Destanı olduğunu tespit
etmiştir (Mirzayev 1968: 6).

19. yüzyılın ikinci yarısında, destana meraklı kişilerin ve bahşıların gayretleri ile
“Yusufbek ile Ahmedbek”, “Tulumbiy”, “Hurlika ve Hemra” gibi destanların ilk yazılı
metinleri oluşturulmuştur. Adları bilinmeyen kişiler tarafından hazırlanan bu eserler, elyazma
metinlerin çoğaltılmasıyla ve daha sonraki dönemlerde de tipografik ve litografik usulde
basılarak halk arasında yayılmaya başlamıştır. Sözgelimi; Köroğlu dairesi destanlarından olan
ve Avaz Han etrafında oluşturulan birkaç destanın elyazması, 1875 yılında Petropavlonka adlı
Tatar köyünden olan Molla Hasan Mirbabaoğlu tarafından çoğaltılmış ve 1880 yılında
Hikâyet-i Goroğlı Sultan3 adıyla Kazan’da yayınlanmıştır. Bu eserlerin bir kısmı başka
toplumların destanlarının, örneğin Şehnâme’nin, tercüme edilmesi yoluyla oluşturulmuş, bir
kısmı ise; klasik edebiyattan alınan konuların Özbek destan geleneği çerçevesinde “yeniden
işlenmesi” yoluyla hazırlanmış eserlerdir. Bunlar arasında; “Çar Derviş”, “Rüstem Dastan”,
“Tahir ve Zühre”, “Aşık Garip ve Şahsenem”, “Senaber”, “Bozoğlan”, “Behram ve
Gülendam”, “Dilaram”, “Hurilika ve Hemra”, “Gülferah”, “Bozyiğit”, “Aldarköse”
(Mirzayev 1980: 25) gibi anlatmaları saymak mümkündür. 1930’lu yıllardan sonra ülkemizde de “halk kitapları” adıyla yayınlanan eserlere benzer olan bu eserler, bilimsel yayın olmaktan
çok, popüler niteliktedir.

2. Sovyet Dönemindeki Çalışmalar:

19. yüzyılda, V. V. Radloff, Çokan Velihanov, A. A. Divayev vb. gibi bilim adamları
tarafından Kazak, Kırgız ve Karakalpak destanlarının derlenmesinde oldukça başarılı
çalışmalar yapılmış olmasına rağmen, Özbek sahası destanları üzerinde yapılan çalışmalar
neredeyse yok denecek kadar azdır. Özbek destanları hakkında yapılan ilk çalışmalar, ancak
1917 Ekim İhtilali sonrasında kurulan Sovyetler Birliği döneminde yapılmaya başlanmıştır.
Ancak, bu çalışmaların, sosyal bilimlerin diğer alanlarında olduğu gibi, çok sıkıntılı ve inişliçıkışlı
bir şekilde devam ettiği bilinmektedir.

1917-1924 yılları arasında Türkistan’daki bağımsızlık hareketleri kanlı bir şekilde
bastırılmıştır. Daha sonra Türkistan beş ayrı cumhuriyete bölünmüş ve bu dönemden itibaren
komünist rejimin yerleştirilebilmesi için edebiyat en önemli silahlardan biri olarak
kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle Stalin’in Sovyet yönetiminin politikalarını yönlendirme
noktasına gelmesiyle, Türkistanlı yazar ve şâirler, devrimi ve Sovyet rejimini öven şiir ve
romanlar yazmaya zorlanmışlardır. Buna uymanlar “Sovyet karşıtı”, “burjuva” ve hatta “halk
düşmanı” diye karalanmış ve edebiyat sahnesinden yavaş yavaş uzaklaştırılmıştır. Stalin’in bu
baskıcı politikası, 1935-1938 yıllarında acımasız uygulamalarla devam etmiştir. Bu dönemde
pek çok yazar ve şâir, yüzlerce aydın Sibirya’ya sürgün edilmiş, bu politika, idam ve kurşuna
dizmelerle korkunç bir uygulamaya dönüşmüştür. Süleyman Abdülhamit Çolpan, Abdurrauf
Fıtrat, Abdulla Kadiri vb. gibi pek çok meşhur Özbek şâir ve yazarı rejimin isteklerine boyun
eğmedikleri için 1936-1938 yılları arasında öldürülmüştür. Bu şiddetli baskı politikası II.
Dünya Savaşı’nın başladığı 1939 yılına kadar aralıksız bir şekilde devam etmiştir.
Sovyet hükümetinin bütün cumhuriyetlerde folklor çalışmalarına büyük önem
vermesinin sebebi, Sovyetler Birliği’nde bilimin bütün dalları gibi, folklorun da sosyalizm ve
komünizmin gerçekleştirilmesinde çok etkili bir araç olarak kabul edilmiş olmasıdır. Richard
Dorson’un da belirttiği gibi; Sovyetler Birliği’nde folklor alanında yapılan çalışmalar her
yönüyle Sovyetleştirme amacıyla kullanılmıştır. Köylerde yaşayan halk şâirleri, devrimi ve
devrim önderlerini öven şiirler ve destanlar yaratmaları konusunda teşvik ve taltif edilmiş, bu
şiirleri ve destanları yazan halk şâirleri madalya ve parayla ödüllendirilmiştir (Dorson 1984:
14-17).

Tanınmış bilim adamı Şakir Ibrayev’in, Sovyetler döneminin ilk yıllarında yapılan
folklor çalışmaları hakkındaki şu değerlendirmeleri dikkat çekicidir; “Folkloristler,
Sovyetlerin ilk dönemlerinden başlayarak devrimden önceki araştırmacıların çalışmalarında
bahsedilmeyen meseleleri ele almaya çabaladılar. Destan araştırmalarının bazı
çözümlenemeyen ve yanlış yapılan varsayım ve yaklaşımlarını yeniden değerlendirmeye
başladılar. Doğrusu, bu mesele hızlı bir biçimde kendi doğru çözümünü bulamamıştır.
Özellikle destanî eserlerin toplumsal ve sosyal vasfını açıklamada eksiklikler olmuştur. Sınıf,
parti ve halka ilişkin kavramlar destanı süzgeçten geçirmenin kaba eleği haline gelmeye,
geleneksel miraslarımız resmî ideolojinin oyuncağı olmaya başlamıştır” (Ibrayev 1998: 13).
Sovyet hakimiyetinin ilk yıllarında siyasî amaca uygun derlemeler yapılması için 1918
yılından başlayarak, 1925, 1932 ve sonraki yıllarda yapılan Komünist Partisi Genel Merkezi
toplantılarında bir dizi karar alınmıştır. Bu kararlar doğrultusunda yapılacak derlemelerin
kontrolünü sağlamak, propagandaya uygun malzemelerin yayınlanmasını hızlandırmak ve
Sovyet rejimine uygun olmayan malzemelerin kontrolden geçirilmeden yayınlanmasını
önlemek amacıyla çeşitli kurul ve komisyonlar oluşturulmuştur.

Folklor ürünlerini derleme ve bu ürünlerden “yararlanma” görevi, 1918 yılında
Türkistan Sovyet Cumhuriyeti Halk Maarif Komiserliği Bilim Bölümü’ne verilmişken, 1922
yılında Türkistan Maarif Komiserliği Bilim Bölümü Özbek Bilim Heyeti’ne devredilerek yeni
bir düzenleme yapılmıştır. Sovyet döneminin ilk yıllarında yapılan çalışmalar, genellikle
Özbek destan metinlerinin derlenmesi amacına yönelik olarak yürütülmüştür. Bu dönemde,
derlenen destan metinleri üzerinde yapılan inceleme çalışmaları sadece birkaç makaleyle
sınırlı kalmıştır.

Gazi Alim Yunusov, Özbek Bilim Heyeti’nin görevlendirmesiyle, 1922 yılının
yazında Taşkent, Semerkant ve Sirderya bölgelerinde derleme çalışmaları gerçekleştirmiştir.
Gazi Alim, bu bölgede yaşayan Özbeklerden pek çok folklorik malzemenin yanında, Fazıl
Yoldaşoğlu ve Hamrakul Bahşı’dan, Alpamış Destanı’nın bir bölümünü derlemiştir. Gazi
Alim, bu derleme çalışmalarının sonucunda “Özbeklerde El Tanış İşi” adlı bir makale
yazarak, Türkistan Gazetesi’nde (18 Aralık 1922) yayınlamıştır. Makalede, “Alpamış”,
“Goroğlı” ve “Yusuf ve Ahmed” destanları hakkındaki fikirlerini dile getirmiştir. Gazi Alim
Yunusov, kendisinin derlediği Alpamış Destanı’nın bazı parçalarını Bilim Ocağı Dergisi’nde
(1923, Sayı: 2-3) küçük bir mukaddimeyle yayınlamıştır. Töre Mirzayev, Gazi Alim
Yunusov’un derlediği Alpamış Destanı’nın bir kısmının Fazıl Yoldaşoğlu’ndan (s. 39-44),
geri kalan kısmının ise Hamrakul Bahşı’dan (s. 45-59) derlendiğini belirtmektedir. T.
Mirzayev, Alpamış Destanı’nın bu metninin hiçbir zaman tam olarak yayınlanmadığını ileri
sürmekte ve destanın elyazmasının halen kayıp olduğunu belirtmektedir (Mirzayev 1968: 7).

Gazi Alim Yunusov, derlediği Alpamış Destanı’nın girişinde destanın önemini
belirttikten sonra destanı derlemek istemesinin sebebini şöyle açıklamıştır: “Destan halk
edebiyatındaki en önemli yere sahip. Destan kabile hayatının bütün unsurlarını en kolay ve
anlaşılır şekilde anlatan edebî türdür. Türk-Özbeg (orijinal yazılış şekli) destanlarını
bilmezsek, Türk boylarının çabaları, politik-ekonomik gayelerinin nedenleri, savaş yöntem ve
kuralları, toplumlarındaki kahramanların karakterleri ve sosyal durumları, kısacası geçmiş
hakkında bilgi edinemeyiz. Millî destanlar, destanların temel özelliği olan yerel ‘akınların’
üslup ve geleneklerinden oluşur. Türk dünyası, destanlar bakımından zengindir. Bütün Türk
boylarının kendi destanları vardır. Kıpçakların ‘Koblandi Batır’ı, Nogayların ‘İdige Batır’ı,
Kongratların ‘Alpamış Batır’i, Naymanların ‘Çora Batır’ı ile Kırgızların Manas Batır’i gibi.
Ek olarak, Altay Dağları, Türkistan bozkırları ve Volga kıyılarında Türk-Özbeg ‘akınları’
tarafından tekrarlanan, fakat yazılmamış olan başka destanlar da var. Bizim uyanış
dönemimiz başlıyor ve Millî edebiyatımız bu şartlar altında mutlaka önemli bir amaca hizmet
edecek. İran dilinden etkilenen, şekil ve ruhunu ondan alan hatalı Çağatay Klasisizminden
kurtarılabilirse, edebiyatımızın bu yeniden doğuşu çok daha güçlü olacak. Son olarak; yeni
edebiyatımız halkımızın ruh gücüne ve saflığına dayanmalıdır.” (Baysal 1991: 83-84).

Gazi
Alim Yunusov, Alpamış Destanı’nın başına yazdığı bu mukaddimede, destanların millî
kimliğin oluşturulmasındaki önemi üzerinde durmakta ve Türk boylarına ait destanların, Türk
kimliğinin bir bütün halinde anlaşılmasında kullanılacak en faydalı kaynaklar kabul
etmektedir. Yunusov, farklı boylara ait destanları sayarak; aslında bu destanların, tek bir millî
Türk edebiyatını oluşturduğuna işaret etmektedir. Türk boylarının ortak millî edebiyatı
üzerinde duran bu mukaddime ile başlayan Alpamış Destanı’nın içeriği, destanın derlendiği
yıllarda Türkistan’ı beş ayrı cumhuriyete bölmek isteyen Sovyet politikalarıyla çatışmaktadır.
Bu destanın tam metninin hiçbir zaman yayınlanmamış olması ve elyazmasının yok
edilmesinin sebebi de bu çatışmada aranmalıdır.
Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulduktan sonra, folklor ürünlerini
derleme çalışmaları, Rus Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 18 Haziran 1925’te çıkardığı
“Partinin Edebiyat Sahasındaki Politikası”4 önergesi doğrultusunda, Özbekistan SSR Halk
Maarif Komisyonu-Özbekleri Öğrenme Komitesi’nin kurulmasıyla hız kazanmıştır. Gazi
Alim Yunusov’un başkanlığa getirildiği bu komisyonun faaliyetleri neticesinde, 1926 yılından
itibaren Alpamış Destanı’nın tam metni Muhammed Canmuradoğlu Polkan, Ergaş
Cumanbülbüloğlu ve Berdiyar Pirimkuloğlu’ndan derlenmiştir (Mirzayev 1972: 25). Ergaş
Cumanbülbüloğlu, Fazıl Yoldaşoğlu ve Muhammed Canmuradoğlu Polkan ve İslam Şair
Nazaroğlu adlı destan anlatıcıları bu derlemeler sonucunda tanınmaya başlanmıştır. Hadi Zarif’in, Polkan Şâir hakkında yazdığı “Halk Şâiri Muhammed Canmuradoğlı Polkan” adlı
makalesi 1927 yılında Maarif ve Okıtuvçı Dergisi’nde (Sayı: 7-8, ss. 63-65), Fazıl Yoldaşoğlu
hakkında yazdığı “Özbek El Şâiri Fazıl Yoldaşoglı” adlı makalesi ise, 1928 yılında Alanga
Dergisi’nde (Sayı: 10-11, ss. 14-15) yayınlamıştır. Aynı yıl Gazi Alim Yunusov’un “El
Edebiyatı ve İnkılab” adlı makalesi Alanga Dergisi’nde (Sayı: 1, s. 2) yayınlanmıştır.
Bu dönemde çeşitli destan anlatıcılarından “Yadgar”, “Şeybaniyhan”, “Yusuf bilen
Ahmed”, “Alibek bilen Balibek”, “Rüstem”, “Goroğlining Tuğılışı”, “Yunus Peri”, “Miskal
Peri”, “Gülnar Peri”, “Avaz Han”, “Hasan Han”, “Dalli” ve “Ravşan” gibi destanlar
derlenerek yayınlanmıştır (Mirzayev 1980: 28).
1920’li yılların sonlarına doğru yapılan derleme faaliyetleri sonucunda pek çok destan
metni yazıya geçirilmiş ve büyük bir folklor arşivi oluşturulmuştur.5 Daha sonraki yıllarda bu
arşivde bulunan malzemeler kullanılarak bir çok metodolojik çalışma yapılmıştır.

Bu
çalışmalar arasında, Özbek folklorunun bütün sahalarında büyük emeği bulunan Hadi Zarif’in
çalışmalarının müstesnâ bir yere sahip olduğunu özellikle belirtmek gerekir.
Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin, 23 Nisan 1932 yılında aldığı “Edebiyat ve
Sanat Teşkilatlarının Yeniden Yapılandırılması Kararı” doğrultusunda, yeni komiteler
oluşturulmuştur. Bu yıllarda yapılan çalışmaların, Sovyet döneminde yaratılan folklor
ürünlerine yöneldiği görülmektedir. Özbek destanlarının tasnifinde “Yeni Destanlar” olarak
adlandırılan ve Özbek bahşılarının dönemin şartlarından dolayı, Lenin ve Stalin gibi
idarecileri ve övdüğü “Ortak Lenin”, “Merdikar”, “Kooperatif Oğrıları”, “Amir Kaçtı” ve
“Cizzah Kozğalanı” adlı anlatmaların bazı bölümleri, dönemin yöneticilerinin emirlerine
uygun olarak hazırlanan Özbek Sovet Folklorıdan Numuneler (Taşkent: 1935) adlı kitapta
yayınlanmıştır. Töre Mirzayev; bu eserin bilimsel öneminin, 1930’lu yıllarda hazırlanmış olan
ve ilk defa bu eserin yayınında kullanılan diyalektolojik transkripsiyon alfabesi ile
hazırlanmış olmasından kaynaklandığını belirtmektedir (Mirzayev 1972: 26).
1930’lu yıllardaki araştırmalar daha çok destan ve destan anlatıcıları üzerinde
yoğunlaşmaya başlamıştır. Büyük Kerimov’un, ünlü destan anlatıcısı Fazıl Yoldaşoğlu
hakkındaki “Fazıl Bahşı” adlı makalesi Kızıl Özbekistan Gazetesi’nde (14 Aralık 1935),
“Balagerdan Destanı” hakkında ilk incelemelerin bulunduğu “Balagerdan” makalesi ise
Sovyet Edebiyatı Dergisi’nde (Sayı: 5, 1936, s. 57) yayınlamıştır. Tanınmış Özbek şâiri
Hamid Alimcan’ın, Alpamış Destanı’nın kahramanları ve bu kahramanların özellikleri
hakkında değerlendirmeler yaptığı “Alpamış ve Barçın” adlı makalesi Kızıl Özbekistan
Gazetesi’nde (18 Mayıs 1938) yayınlamıştır.

1939 yılında II. Dünya savaşının başlamasıyla beraber, Sovyetler Birliği’nde, sosyal
bilimlerin bütün dallarında olduğu gibi, folklor çalışmalarına yeni bir eğilim hakim olmuş ve
Sovyetler Birliği içinde yer alan Türk boylarının folkloruna yeni bir bakış açısı getirilmiştir.
Bu dönemde propaganda konuları değişmiş, Nazilere karşı savaşan askerleri motive etmek
amacıyla, halk şâirlerinden vatanseverlik ve kahramanlık temalarının öne çıkarıldığı, destan
geleneğine bağlı olarak oluşturulan destanlar ve bunlara benzetilerek üretilmiş şiirler
derlenmeye başlanmıştır. Bu amaçla Özbek destan anlatıcılarından da bu tür şiir ve termeler6
derlenmiş ve yayınlanmıştır. Fazıl Yoldaşoğlu’ndan; “Selmaş” (1939), “Armiyam” (1941),
“Ataning Nasihati” (1941), “Mamatkerim Palvan” (1941) ve “Er Yigitlar Meydanga” (1942);
Polkan Şâir’den “Komsomolka Aytoti” (1939) ve “Uzak Yaşasın” (1941); İslam Şâir
Nazaroğlu’ndan “Savga Selamlar Eyledik” (1940), “Cengçilerge” (1941), “Kahramanım”
(1941), “Cengnâme” (1942), “Kahramannâme” (1942), “Yaşa Ey Moskovam” (1944) ve
“Kızıl Kervan” (1944); Ergaş Cumanbülbüloğlu’ndan “Keldim” (1939), “Kızıl” (1939),
“Oktyabr” (1941) ve “Şora” (1941) gibi termeler derlenerek çeşitli dergi ve gazetelerde
yayınlanmıştır.
Özbekistan Yazarlar Birliği’nin 1939’daki II. Kurultayı’nda folklor konusuna ayrı bir
seksiyon ayrılması, folklorun diğer türleri hakkındaki araştırmalarla birlikte destan
çalışmalarına da hız kazandırmıştır. Töre Mirzayev’in verdiği bilgilere göre; Hamid Alimcan,
Maksud Şeyhzade, Hadi Zarif, Şakir Süleyman, Büyük Kerimov, Mansur Afzalov ve Yunus
Sultanov gibi araştırmacıların gayretleri ile “Alpamış”, “Şirin bilen Şeker”, “Arzıgül”,
“Muradhan”, “Rüstemhan”, “Goroğlining Tuğılışı”, “Balagerdan”, “Kunduz bilan Yulduz”,
“Melike “Ayyar” ve “Ravşan” (Mirzayev 1980: 35) gibi Özbek destanları bu dönemde
yayınlanmıştır.


1930’lu yıllarda Özbek folklor metinlerinin üniversitelerin filoloji fakültelerinde ve
pedagoji enstitülerinde okutulmasına yönelik bazı çalışmalar başlatılmış ve bu çalışmalar
dahilinde 1934 yılında Hadi Zarif tarafından bir program hazırlanmıştır (Mirzayev 1967: 15).
Hadi Zarif, 1939 yılında filoloji fakülteleri ve pedagoji enstitülerinde okutulmak üzere Özbek
Folklorı (Taşkent, 1939) adlı kitabı yayınlamıştır. Bu kitap, bu sahadaki ilk örnek olması
açısından ve Özbek folklor ürünlerinin pek çoğunun bir arada verilmiş olması bakımından
oldukça önemli bir çalışmadır. 1939 yılında yayınlanmış olan kitap, o dönemde Özbekistan’da
kullanılan Latin Alfabesi’yle hazırlanmıştır. Eser, Önsöz’den sonra, üç bölüm halinde
düzenlenmiş ve Birinci Bölüm’de X.-XIV. yüzyıllar arasında; İkinci Bölüm’de XV. yüzyıldan
Ekim İhtilaline kadar; Üçüncü Bölüm’de ise Sovyet devrinde yaratılan folklor ürünlerinden
örnekler verilmiştir. Kitabın İkinci Bölümü’nde “Melika Ayyar”, “Alpamış”, “Ravşanhan”, “Rüstemhan”, “Yusuf ve Ahmed”, “Kunduz bilen Yulduz” ve Küntuğmış” destanlarından
parçalara yer verilmiştir. Hadi Zarif, bu serinin devamı olarak Oktyabr Sotsiyalistik
Revolutsiyasîdan Keyingi Özbek Folklorı [Ekim İhtilalinden Sonraki Özbek Folkloru]
(Taşkent, 1941) adlı kitabı yayınlamıştır. Bu kitabın tamamı Sovyet döneminde yaratılan
folklor ürünlerini kapsamaktadır. Bu kitaplar, yüksek öğrenim gören ve folklor çalışmalarına
hevesli olan genç nesiller için bir rehber özelliği taşımaktadır. Daha sonraki yıllarda, Hadi
Zarif’in bu çalışmalarına benzer olarak filoloji fakülteleri ve pedagoji enstitülerinde
okutulmak üzere Mansur Afzalov bir ders kitabı hazırlamıştır. M. Afzalov’un, içinde Özbek
destanlarından örneklerin bulunduğu Özbek Folklorıdan Okuv Materiallari adlı kitabı 1951
yılında Taşkent’te yayınlanmıştır.


1939 yılındaki yayınlardan üzerinde durmak istediğimiz başka bir eser, ünlü Özbek
şâiri Hamid Alimcan’ın yayına hazırladığı “Alpamış Destanı”dır. Hadi Zarif, Fazıl
Yoldaşoğlu’ndan derlediği ve bazı kısaltmalar yaptığı bu destanın sadece birinci kısmını
Özbek Folkloru adlı kitabında (ss. 80-128) aynı yıl yayınlamıştır. Hamid Alimcan ise,
Alpamış Destanı’nın metnini, bazı kısaltmalar yaparak, yayına hazırlamış ve metne bir önsöz
yazarak yayınlamıştır. Hamid Alimcan’ın Alpamış Destanı’na yazdığı bu önsözün akıbeti
hakkında bazı tartışmalı noktalar bulunmaktadır. Hasan B. Paksoy; destanın Hamid Alimcan
tarafından yayınlanan 1939 baskısının Batı’daki kütüphanelerde bulunmadığını ve bu baskının
bir kopyasını SSCB kütüphanelerinde bile görmenin çok zor olduğunu belirtmiş ve Hamid
Alimcan’ın destana yazdığı önsözün “8’den 25’e kadar olan sayfalarının 90 dakikalık bir
toplantı sonucunda kaybolduğunu” ileri sürmüştür (Baysal 1991: 84-85). Hamid Alimcan’ın
destana yazdığı önsözün kaderinin, Gazi Alim Yunusov’un derlediği Alpamış Destanı’nın
kaybolmuş elyazmasının başına gelenlerle aynı olması büyük bir ihtimaldir. Destana yazılan
önsözün akıbetinin belirsiz olmasına ve Hamid Alimcan tarafından bazı kısaltmalar yapılmış
olmasına rağmen, bu çalışma Alpamış Destanı’nın Özbek versiyonunun tam metninin ilk defa
yayınlandığı eser olması itibariyle oldukça önemlidir. Hamid Alimcan’ın yayıma hazırladığı,
Alpamış Destanı’nın bu metninin ikinci bakısı 1957 yılında, üçüncü baskısı ise 1958 yılında
“Fenler Akademisi Neşriyatı” tarafından yayımlanmıştır. Bu metin, Özbekistan Cumhuriyeti
bağımsızlığını kazandıktan sonra, Töre Mirzayev tarafından yeniden gözden geçirilerek
yayıma hazırlanmış ve birinci cildi 1992, ikinci cildi de 1993 yılında “Özbekistan Neşriyatı”
tarafından yayımlanmıştır.


II. Dünya Savaşı yıllarında döneme uygun olarak, özellikle kahramanlık destanlarının
yayınlanmasında büyük bir artış görülmektedir. “Dalli”, “Huşkeldi”, “Zülfizar bilen
Avazhan”, “Çambil Müdafaası”, “Çambil Kamali” destanları ve Özbek Köroğlu dairesi destanlarından, içinde savaş sahneleri yoğun olan destan metinlerinin bulunduğu Tolak Batır,
Merdler Meydanda ve Goroğlı gibi seçmeler yayınlanmıştır (Mirzayev 1980: 35).


II. Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliği’nin Batı bölgelerinin Almanların işgaline
uğramasıyla birlikte, Sovyetlerin Birliği’nin Orta Asya araştırmalarının ve bu bölgede yaptığı
propagandaların daima merkezinde yer alan “Doğu Çalışmaları Enstitüsü”, Leningrad’daki
merkezinden Taşkent’e taşınmak zorunda kalmıştır. Bununla beraber, Sovyetler Birliği
Bilimler Akademisi’nin “Muhbir Üyeleri”nden V. M. Jirmunskiy, E. E. Bertels, A. K.
Borovkov, A. Y. Yakubovskiy, S. P. Tolstov; Sovyet bilim adamlarından K. V. Trever, B. S.
Meylah, D. D. Blagoy, N. L. Brodskiy, N. K. Piksanov, K. L. Zelinskiy ve Alpamış Destanı
başta olmak üzere Özbek destanlarından bazılarını Rusça’ya tercüme edecek olan L. M.
Penkovskiy, S. L. Lipkin ve V. Derjavin gibi bilim adamları Taşkent’te yaşamaya
başlamışlardır. Bu bilim adamları savaş yıllarında Özbek bilim adamlarıyla pek çok ortak
çalışma yapmışlardır (Mirzayev 1980: 34-35). Bu dönemde Özbek destanlarıyla ilgili
yapılmış iki önemli çalışmadan bahsetmek gerekir. Alpamış Destanı’nın Fazıl Yoldaşoğlu
anlatmasının bazı bölümleri L. Penkovskiy tarafından Rusça’ya tercüme edilmiş ve Alpamiş:
Uzbekskiy Narodnıy Epos [Alpamış: Özbek Halk Destanı] adıyla 1943 yılında Taşkent’te
yayınlanmıştır. V. M. Jirmunskiy bu destana “Alpamışa” adlı bir önsöz yazmıştır. Diğer
çalışma da yine bir tercüme olup, Alpamış Destanı’nın birinci bölümünün tamamı V.
Derjavin, A. Koçetkova ve L. Penkovskiy tarafından Rusça’ya tercüme edilerek Fazıl Yoldaş:
Alpamiş adıyla 1944 yılında Taşkent’te yayınlanmıştır. Özbek destanları hakkında yapılmış en
önemli çalışmalardan kabul edilen Uzbekskiy Narodniy Geroiçeskiy Epos [Özbek Halk
Kahramanlık Destanı] (Moskova, 1947) adlı kitap bu dönemde yayınlanan çalışmalardandır.


II. Dünya Savaşı yıllarında Taşkent’te yaşayan V. M. Jirmunskiy ile Özbek bilim adamı Hadi
Zarif tarafından Rusça olarak hazırlanan bu çalışma 1947 yılında Moskova’da yayınlanmıştır.
Araştırmacılar bu çalışmada, Özbek destanlarını ilk defa tasnif etmişler ve tasnif edilen
destanların özellikleri üzerinde durmuşlardır. Bunun yanında, Özbek destanları ve destan
anlatma geleneğinin özellikleri hakkında değerlendirmeler yapmışlar, yeri geldikçe de Özbek
destanlarını diğer Türk boylarının destanlarıyla karşılaştırmışlardır.


II. Dünya Savaşı sırasında, Sovyetler Birliği’ne bağlı cumhuriyetlerde sağlanan
rahatlama, savaş bittikten sonra, 1949 yılından itibaren değişmiş ve savaştan önceki politik
bakış açıları tekrar uygulamaya koyulmuştur. 1951 yılında Türk boylarının destanlarına karşı
bir karalama kampanyası başlatılmıştır. 1940’lı yıllarda “dünyadaki epik şiirin mükemmel
örnekleri, Orta Asya milletlerinin hürriyet şarkıları, adalet ve vatan sevgisinin anlatmaları”
olarak kabul edilen bu destanlar, 1951 yılında “burjuva destanları”, “halka karşı” ve “feodalist sınıfın yaratmaları” şeklinde suçlanmıştır. Ağırlıklı olarak, Kırgızistan’da “Manas”,
Tataristan’da “Edige”, Türkmenistan’da “Köroğlu” ve Azerbaycan’da “Dede Korkut”
hakkındaki araştırmalar, açıkça olmasa da, yasaklanmıştır. Bu karalama kampanyasını
düzenleyenler, Özbekistan’daki hedefleri olarak “Alpamış” destanını seçmişlerdir.
Kampanyanın uygulayıcıları olarak da A. Abdunabiyev ve A. Stepanov görevlendirilmiştir.
Abdunabiyev ve A. Stepanov birlikte yazdıkları, “Ob epose Alpamış [Alpamış Destanı
Hakkında]” (Pravda Vostoka Gazetesi, 29 Ocak 1952) ve “Pod flagom narodnosti [Halkçılık
Bayrağı Altında]” (Zvezda Vostoka Dergisi, 1952, No: 2, ss. 79-87) adlı makalelerinde
Alpamış Destanı’nın “halka karşı” ve “nihilist” bir destan olduğunu iddia etmişlerdir. 28-31
Mart 1952 tarihleri arasında, Özbekistan Bilimler Akademisi Dil ve Edebiyat Enstitüsü ile
Özbekistan Sovyet Yazarlar Birliği ortaklaşa bir toplantı düzenlenmiştir. Aynı suçlamalar, söz
konusu toplantıda da devam etmiş ve Alpamış Destanı’nın, “kanlı savaşları öven”, “hanların
ve beylerin halka uyguladığı zulmü debdebeli bir şekilde anlatan”, “halka karşı” bir destan
olduğu iddiaları ortaya atılmıştır. Alpamış Destanı’na yapılan bu karalamalar 1954 yılında son
bulmuştur. 1954 yılının Temmuz ayında Moskova’da “SSCB Halkları Destanlarını Araştırma
Meselesi” adlı bir toplantı düzenlenmiştir. Bu toplantıda A. K. Borovkov, H. Zarifov, A.
Valitova ve M. Afzalov, Alpamış Destanı’na yapılan bu asılsız suçlamaları tenkit etmişler ve
bu destanın halka ait özellikleri barındırdığını ifade etmişlerdir. Daha sonra 20-25 Eylül 1956
tarihleri arasında SSCB Bilimler Akademisi Dünya Edebiyatı Enstitüsü ile Özbekistan
Bilimler Akademisi A. S. Puşkin Dil ve Edebiyat Enstitüsü tarafından bölgesel bir
sempozyum düzenlenmiştir.7 Sempozyuma Orta Asya’daki Türk boylarından bilim adamları
ile birlikte Sovyetler Birliği’nin çeşitli bölgelerinden yirmi bilim adamı katılmış ve Alpamış
Destanı’nın diğer boylardaki varyantları hakkında bildiriler sunmuşlardır (Mirzayev 1968: 13-
17).


Sovyet yönetimi tarafından uygulanan bu baskılar, 1953 yılının Mart ayında Stalin’in
ölümüyle başlayan ve “Ottepel (Isınma)” veya “Kruşçev Demokrasisi” adı verilen
yönetimdeki yumuşamayla azalmıştır. Özellikle Kruşçev’in 1955 yılında Stalin’in
politikalarını eleştirerek reddetmesinden sonra, sosyal bilimlerin diğer alanlarında olduğu
gibi, folklor çalışmaları için de nispeten daha rahat bir ortam yaratılmıştır. 1972 yılında
toplanan Yazarlar Birliği Kongresi’nden sonra, yine Sovyet rejiminin kontrolünde olmakla
beraber, folklorcular daha da bağımsız bir şekilde çalışmaya yönelik haklara sahip
olmuşlardır.

1955 yılından sonra daha önceki yıllarda derlenmiş olan destanların farklı bahşılar
tarafından anlatılan varyantları derlenmiş ve daha önce derlenememiş olan destan metinleri de derlenerek yayınlanmıştır. Bu dönemde destan metinlerinin yayınlandığı önemli bir çalışma
Hadi Zarifov tarafından yayına hazırlanan ve iki cilt halinde yayınlanan Özbek Halk
Destanları’dır. Tanınmış Özbek destan anlatıcılarından derlenen destan metinlerinin
bulunduğu Özbek Halk Destanları’nın 1956 yılında yayınlanan birinci cildinde; Ergaş
Cumanbülbüloğlu’ndan “Aysuluv”, “Çambil Müdafaası”, “Ravşan” ve “Küntuğmış”, Polkan
Şair’den “Çambil Kamali”, Fazıl Yoldaşoğlu’ndan “Şirin bilan Şeker”, “Rüstem” ve “Melike
Ayyar” destanları yayınlanmıştır. 1957 yılında yayınlanan ikinci ciltte ise; Fazıl
Yoldaşoğlu’ndan “Yadgar”, “Muradhan”, “Balagerdan” ve “İntizar”, İslam Nazaroğlu’ndan
“Arzıgül” destanları yer almıştır.
Yine 1958 yılında, makalenin daha önceki bölümlerinde tanıttığımız, Özbek Sovet
Folklorıdan Numuneler (1935) kitabına benzer yöntemle hazırlanmış Özbek Şairlerining
Sovet Devridegi İcadı adlı kitap yayınlanmıştır. H. Zarif, H. Rasul, M. Afzalov, Ş. Afzalov, İ.
Recebov, M. Alaviye’den oluşan geniş bir grup tarafından yayına hazırlanan bu kitapta pek
çok destan anlatıcısının Sovyet devrindeki eserleri yayınlanmıştır. Çalışmada, Ergaş
Cumanbülbüloğlu, Fazıl Yoldaşoğlu, M. Canmuradoğlu Polkan, İslam Nazaroğlu, Abdulla
Nuralioğlu, Halyar Abdükerimoğlu, Kurban İsmailoğlu, İbrahim Babayev ve Anac Apa’nın
destan geleneği temelinde hazırladıkları şiir ve termeler yer almıştır.

1960’lı yıllarda Özbek destan metinlerinin yayınlanmasında daha sistemli çalışmalar
ortaya konulmaya başlanmıştır. Özbek folklor ürünlerinin 1964 yılından başlayarak 45 cilt
halinde yayınlanması planlanmış ve bu plan dahilinde Özbek Halk İcadı serisi hayata
geçirilmeye başlanmıştır. Bu seride; masal, fıkra, atasözü vb. gibi türlerin yanında, serinin
temelini oluşturan pek çok destan metni yayınlanmıştır. “İntizar”, “Muradhan”, “Arzıgül”,
“Goroğlining Tuğılışı”, “Gülnarperi”, “Ravşan” ve “Dalli” destanları bu seride metinleri
yayınlanan destanlardan bazılarıdır.

Bu yayınların yanında tanınmış Özbek destan anlatıcısı Ergaş Cumanbübüloğlu’ndan
derlenen destan metinlerinin yayınlandığı iki ayrı çalışma mevcuttur. Bunlardan birincisi,
Ergaş Cumanbülbüloğlu’nun anlattığı destanlardan seçmelerin yer aldığı Ergaş
Cumanbülbüloğlu: Tanlangan Eserler (Taşkent, 1971) adlı kitaptır. Bu kitapta “Tercümei
Hal”, “Ravşan” ve “Kunduz bilan Yulduz” yer almaktadır. Aynı destan anlatıcısının destan ve
termelerinden oluşan bir başka yayın ise, Bülbül Teraneleri (Ergaş Cumanbülbüloğlu’ndan
Destan ve Termeler) adını alan ve beş ciltten oluşan seridir. Bu serinin birinci cildinde (1971)
“Aysuluv”, Yakka Ahmed” ve “Küntuğmuş” destanlarının metinleri yayınlanmıştır. İkinci
ciltte (1971) “Dalli” ve “Ravşan” destanları bulunmaktadır. Serinin üçüncü cildi (1972)
“Huşkeldi” ve Kunduz bilan Yulduz” destanlarından oluşmaktadır. Dördüncü cilt (1972 “Haldarhan” destanına ayrılmıştır. Serinin beşinci (1973) ve son cildinde Ergaş
Cumanbülbüloğlu’nun Sovyet devrinde oluşturduğu eserler ve termeler yayınlanmıştır.


Derlenen destan metinlerinin yayınlanmasıyla, Özbek bilim adamları; destan
anlatıcıları, destan geleneği, destanların yayılma sahaları ve destan mektepleri üzerinde
incelemeler yapmışlardır. Bu dönemde bahşılar ve onların sanatları hakkında yapılan önemli
çalışmaları şöyle sıralayabiliriz. M. İ. Afzalov’un, ünlü Özbek destan anlatıcısı Muhammed
Canmuradoğlu Polkan’ın hayatı, repertuarı ve sanatı hakkında hazırladığı Polkan Şâir adlı
kitabı 1955 yılında yayınlanmıştır. Z. Kerimova, yine bir başka destan anlatıcısı olan Ergaş
Cumanbülbüloğlu hakkında hazırladığı Ergaş Cumanbülbüloğlu adlı kitabı 1964 yılında
yayınlanmıştır. T. Gazıbayev’in, Fazıl Yoldaşoğlu adını taşıyan kitabı 1967 yılında
yayınlamıştır. A. Sabirov’un, İslam Şâir Nazaroğlu (Hayatı ve İcadı) adlı kitabı 1967 yılında
yayınlanmıştır. Yine A. Sabirov’un bir destan anlatıcısı hakkında hazırladığı başka bir
çalışma, Umir Safarov adını taşımaktadır ve bu eser 1982 yılında yayınlanmıştır. Daha
sonraki yıllarda, tek bir bahşının hayatı ve anlattığı destanlar hakkında yazılan makalelerin bir
araya getirilmesiyle hazırlanan kitaplar da yayınlanmıştır. “Özbek Halk İcadı Boyıca
Tadkikatlar Serisi” içinde yayınlanan kitaplar şunlardır; Özbek Halk İcadı (1967), Ergaş Şâir
ve Uning Dastançilikdagi Örni (1971), Fazıl Şâir (1973), Polkan Şâir (1976), İslam Şâir
Uning Halk Poeziyasida Tutgan Örni (1978).


Özellikle 1960’lı yıllardan başlayarak Özbek destan geleneği ve Özbek destanları
üzerinde yapılmış çalışmalarda artış olduğu görülmektedir. Bunlar arasında sayabileceğimiz
önemli çalışmalar şunlardır; M. Saidov, Melikei Ayyar Destanı (1964) adlı kitabında Melikei
Ayyar Destanı’nın varyantları, tür ve yapı özellikleri üzerinde durmuştur. Bu dönemde
yayınlanan bir başka önemli çalışma Töre Mirzayev’e aittir. Töre Mirzayev, Alpamış
Dastanining Özbek Variantlari (1968) adlı kitabında Alpamış Destanı üzerinde yapılan
çalışmaların tarihçesini vermiş, Alpamış Destanı’nın Özbek varyantlarını incelemiş ve bu
destanın tür ve yapı özellikleri üzerinde değerlendirmeler yapmıştır. Kitabın sonunda,
Alpamış Destanı hakkındaki çalışmaların bibliyografyası ve Alpamış Destanı’nı anlatan
bahşılar ve bu destanı derleyenler hakkında bilgilerin bulunduğu iki bölüm bulunmaktadır.
Aynı dönemde yayınlanan bir başka eser de M. Saidov’un Özbek Halk Dastançiligida Badii
Maharet Meseleleri (1969) adlı kitabıdır. Saidov bu çalışmasında Özbek destanlarını
konularına göre tasnif ettikten sonra, destan türü, Özbek destanlarında varyant meselesi,
Özbek destan daireleri ve bu destanların tür ve yapı özellikleri üzerinde durmuştur. Amanulla
Madayev’in 1972 yılında yayınlanan Harezm Destanları ve Ularning Öziga Has
Hususiyetleri adlı kitabının konusunu, Özbek destan geleneğinden farklı özelliklere sahip Harezm bölgesi destanları ve destan geleneğinin özellikleri oluşturmaktadır. Daha çok Özbek
Köroğlu dairesi destanları hakkındaki çalışmalarıyla tanınan Melik Muradov, Goroğlı
Dastanlarining Janr ve Gayevî-Bediî Hususiyetleri (1975) adlı kitabında Özbekistan’da
anlatılan Köroğlu dairesi destanlarını ve bu destanların özelliklerini incelemiştir. Özbek
destan geleneği ve destan anlatıcıları hakkında hazırlanmış en başarılı incelemelerden biri
kabul edilen Halk Bahşılarining Epik Repertuarı (1979) adlı kitabın yazarı Töre
Mirzayev’dir. Yazar, kitabın birinci bölümünde; Özbek destan geleneğini oluşturan, destan
anlatıcıları ve özellikleri, destan mektepleri, destan anlatma yeri ve zamanı, Özbek
destanlarının varyant ve versiyonları gibi konular üzerinde durmuştur. İkinci bölüm de ise,
Ergaş Cumanbülbüloğlu’nun hayatı, sanatı ve bahşının anlattığı “Yakka Ahmed”,
“Küntuğmış” ve “Goroğlı Dairesi” destanlarının özellikleri hakkında değerlendirmeler
yapmıştır. Yine 1980’li yıllarda Özbek destan daireleri, eş metin ve benzer metin konusunda
iki ayrı çalışma yayınlanmıştır. Bu kitaplardan ilki M. Abidova’nın Rüstam Türkümidegi
Dastanlar (1982) adlı kitabıdır. M. Abidova, Özbek destan daireleri, Rüstemhan destan
dairesini oluşturan “Sultanhan”, “Muradhan”, “Rüstemhan”, “Aftabay” ve “Rüstemin
Yaralanışı” destanlarının konusu ve yapı özellikleri üzerinde değerlendirmeler yapmıştır.
Özbek destan daireleri konusu üzerine hazırlanmış bir diğer çalışma, Muazzam Mirzayeva’nın
Özbek Halk Dastanlarida Türkümlik [Özbek Halk Destanlarında Daireleşme] (1985) adlı
kitabıdır. Bu kitapta, Özbek destan daireleri ve daireleşme prensipleri, destan dairelerinin
özellikleri, Goroğlı destan daireleri ve bu destanların tasvir ve ifade vasıtaları konuları
üzerinde ayrıntılı incelemeler yapmıştır. Yine Melik Muradov, Sarçaşmadan Tamçılar (1985)
adlı kitabında özellikle Özbek destan geleneğinin 1970-1980 yılları arasındaki durumu ve
yazarın bu yıllarda derlediği destan metinlerinin özellikleri üzerinde ayrıntılı bilgi vermiştir.

3. Bağımsızlık Dönemindeki Çalışmalar:

Orta Asya Türk Cumhuriyetleri 1990’lı yılların başında bağımsız birer devlet olduktan
sonra, kendi bölgelerinde anlatılan destanları hiç bir engel olmadan derleyebilme ve özgür
iradeyle yorumlayabilme hürriyetine kavuşmuştur. Sovyet döneminde derlenip, yazıya
geçirilmiş ve arşivlenmiş, ancak yayınlanmaları sırasında rejimin ideolojisine uygun hale
getirilmiş destan metinleri, bağımsızlık sonrasında tekrar kontrol edilmeye ve folklor
arşivlerinde saklanan orijinal metinlerle karşılaştırma yapılarak yayınlanmaya başlanmıştır.


Bağımsızlıktan sonra Özbekistan’da Alpamış ve Köroğlu destanlarının metinleri
arşivdeki elyazmalarıyla karşılaştırılarak yeniden yayınlanmıştır. Mahmud Zarifov tarafından
Fazıl Yoldaşoğlu’ndan derlenen ve Hamid Alimcan tarafından kısaltılarak 1939 yılında yayınlanan Alpamış Destanı’nın tam metni, Hadi Zarif ve Töre Mirzayev tarafından daha
sonraki yıllarda yeniden yayına hazırlanmıştır. Alpamış Destanı’nın söz konusu metni Töre
Mirzayev tarafından yeniden gözden geçirilmiş ve birinci cildi 1992 yılında, ikinci cildi ise
1993 yılında olmak üzere iki cilt halinde Taşkent’te “Özbekistan Neşriyatı” tarafından
yayınlanmıştır. Bu eser, 1998 yılında tek cilt halinde “Şark Neşriyatı” tarafından yeniden
yayınlanmıştır.


Arşivden kontrolü ve karşılaştırması yapılarak yayınlanmış bir başka destan, Köroğlu
Destanı’dır. Özbek Köroğlu dairesi destanlarının Rahmetulla Yusufoğlu anlatması, Töre
Mirzayev ve Zübeyde Hüseyinova tarafından yayına hazırlanarak dört ciltlik bir seri halinde
yayınlanmasına karar verilmiştir. Bu serinin birinci cildi Goroğlining Tuğılışı adıyla 1996
yılında “Yazuvçı Neşriyatı” tarafından yayınlanmış, ikinci cildi ise Avazhan adıyla, aynı
yayınevi tarafından 1997 yılında yayınlanmıştır.


Son olarak, günümüze yakın dönemlerde yapılan ve Alpamış Destanı üzerinde
yoğunlaşan destan çalışmalarından bahsetmek istiyoruz. Alpamış Destanı’nın 1000. Yılı
Kutlamaları çerçevesinde, 5-8 Kasım 1999 tarihleri arasında Termiz’de “Alpamış Destanı ve
Dünya Halklarının Epik Yaratıcılığı” adlı uluslararası bir konferans düzenlenmiştir.
Konferansa Orta Asya Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinden
20’ye yakın bilim adamı katılarak, bildiri sunmuştur.
Konferansın ardından Alpamış Destanı’nın 1000. yılı münasebetiyle, Alpamış Destanı
hakkında yazılan makalelerin bulunduğu Alpamış: Özbek Halk Kahramanlık Eposı adlı kitap
“Fen Neşriyatı” tarafından 1999’da yayımlanmıştır. Kitapta; Hadi Zarif’in daha önce Şark
Yulduzu Dergisi’nde (1957, Sayı: 1) yayımlanan “Alpamış Dastanining Esasiy Motivlari”
[Alpamış Destanının Temel Motifleri] adlı makalesi (ss. 24-46); Viktor Jirmunskiy’nin
“E***eskoye skazaniye ob Alpamişe i Odisseye Gomera” adıyla (1960) Moskova’da ve daha
sonra “The Epic of Alpamysh and the Return of Odysseus” adıyla (1966) Londra’da
yayınlanan makalesinin Özbek Türkçesine çevirisi “Alpamış Hakıda Epik Dastan ve
Gomerning Odisseyesi” [Alpamış Hakkında Epik Destan ve Homer’in Odissey’i] adıyla (ss.
47-82); Hamid Alimcan’ın Alpamış Destanı’nın 1939 baskısına yazdığı giriş “Söz Başı
Örnida” adıyla (ss. 82-96) yayımlanmıştır. Kitapta bu makalelerden başka; Töre Mirzayev,
Kamilcan İmamov, Bahadır Sarımsakov, Gayrat Calalov, Mamatkul Corayev, Şamirza
Turdimov, Cabbar İşankul ve İsa Cabbarov gibi bilim adamlarının makaleleri de yer
almaktadır.


1999 yılında, Alpamış Destanı’nın farklı destan anlatıcılarından derlenen varyantları
yayınlanmıştır. Destanın Fazıl Yoldaşoğlu varyantının Özbek Türkçesiyle beraber Rusça çevirisi Fan Neşriyatı tarafından yayınlanmıştır.
Destanın Polkan Şâir ve Ergaş
Cumanbülbüloğlu’ndan derlenen varyantı “Yazuvçi Neşriyatı” tarafından yine 1999’da
yayınlanmıştır. 1999’da yapılmış bir başka metin yayını, destanın Berdi Bahşı (Berdiyar
Pirimkuloğlu) anlatmasıdır. 2000 yılında ise, Alpamış Destanı’nın Saidmurad Penahoğlu
anlatması ve Alpamış’ın oğlu “Yadgar” etrafında oluşturulan “Yadgar Destanı”nın Fazıl
Yoldaşoğlu anlatması tek bir kitapta Alpamış-Yadgar adıyla yine “Yazuvçi Neşriyatı”
tarafından yayınlanmıştır. Bu kitap, Özbekistan’da günümüzde kullanılmakta olan Latin
Alfabesi ile yayınlanmıştır.


1860’lı yıllarda başlayan Özbek destan araştırmaları, Çarlık yönetimi ve Sovyetler
Birliği dönemindeki her türlü baskı ve olumsuzluğa rağmen, kesintiye uğramadan günümüze
kadar sürmüştür. Özbekistan Bilimler Akademisi Alişir Nevaî Edebiyat Enstitüsü Müdürü
Prof. Dr. Töre Mirzayev’in verdiği bilgilere göre; Hadi Zarif Folklor Arşivi’nde 2000’e yakın
folklorik malzeme mevcuttur. Bu malzemeler içinde, seksen civarında çeşitli destan metni
bulunmaktadır. Destanların farklı anlatıcılardan derlenmiş eş metinleri de dahil edildiğinde,
söz konusu arşivde, üç yüzden fazla destan metni olduğu ifade edilmektedir.


Özbek destan geleneği içinde oluşturulmuş destan metinlerinin derlenmesi,
yayınlanması ve incelenmesinde Gazi Alim Yunusov, Büyük Kerimov, Hadi Zarifov, Maksud
Şeyhzade, Mansur Afzalov, Şakir Süleyman, Yunus Sultanov ve Müzeyyene Alaviye,
Ahuncan Sabirov, Töre Mirzayev, Kamilcan İmamov, Bahadır Sarımsakov, Melik Muradov
ve Zübeyde Hüseyinova gibi bilim adamlarının çok büyük emekleri vardır.

KAYNAKLAR:
Baysal, Ü. Banu (1991) Alpamış Destanı (H. B. Paksoy’un Alpamış Adlı Eserinin Tercümesi).
İzmir (Lisans Tezi); Çalışmanın İngilizce orijinali için bkz. H. B. Paksoy (1989)
Alpamysh-Central Asian Identity under Russian Rule. Hartford, Connecticut.
Dorson, R. M. (1984) Günümüz Folklor Kuramları. Çev.: N. Ulutaş, İzmir: E.Ü. Basımevi.
Ibrayev, Şakir (1998) Destanın Yapısı (Kazak Destanlarında İnsan, Zaman ve Mekan).
(Türkiye Türkçesine Aktaran: A. Abbas Çınar), Ankara: AKM Yayını.
Mirzayev, Töre (1967) Hadi Zarif. Taşkent: Bedii Edebiyat Neşriyatı.
.................. (1968) Alpamış Dastanining Özbek Variantlari. Taşkent: Fen Neşriyatı.
.................. (1972) “Özbek Folkloristikasining Tarakkiyat Tarihidan”. Özbek Dili ve
Edebiyatı Dergisi, Sayı: 6, ss. 24-32.
.................. (1980) “Folklorşunaslık”. Özbek Halk Ağzaki Poetik İcadı. Yayına Hazırlayanlar:
H. Razzakov, T. Mirzayev, A. Sabirov, K. İmamov. Taşkent: Okıtuvçi Neşriyatı,
ss. 20-48.
Nurmuradov, Y. (1987) Özbek Folklorı Nemis Tilida. Taşkent: Fen Neşriyatı, 1987.
Milli Folklor Dergisi, Yaz-2004, Sayı: 62, ss. 67-79.
Son düzenleyen Bia; 2 Haziran 2008 03:38 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi

Benzer Konular

6 Mayıs 2014 / Misafir Soru-Cevap
7 Nisan 2017 / Misafir Cevaplanmış
26 Ekim 2016 / xödew Cevaplanmış
9 Haziran 2009 / Kral_Aslan Müzik tr
2 Mayıs 2014 / MusicİsMyLife:) Soru-Cevap