Arama

Yunan - Makedonya İmparatorluğu (İskender'in İmparatorluğu)

Güncelleme: 9 Mayıs 2011 Gösterim: 30.973 Cevap: 3
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
2 Mart 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Yunan - Makedonya İmparatorluğu
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Yunan - Makedonya İmparatorluğu, Büyük İskender'in yaşamıyla paralel olan bir imparatorluktur. Bu nedenle Yunan - Makedonya İmparatorluğu'na İskender'in İmparatorluğu da denir.

Ad:  AlexandreLouvre.jpg
Gösterim: 3119
Boyut:  11.2 KB
M.Ö. 336 - M.Ö. 323 yılları arasında Makedonya kralı ve tarihteki en büyük imparatoru. Makedonya kralı II. Filip'in oğlu. Ayrıca Büyük İskender, İskender Rumi, İskender Yunani ve Makedonyalı İskender olarak da bilinir.
Pers İmparatorluğu'nu yıkarak Yunanistan'dan Hindistan'a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuş, Eski Yunan uygarlığının Doğu'ya yayılmasında etkili olmuş ve efsanevi bir kahramana dönüşmüştür.
Gençliği ve Tahta Geçişi
II. Filip ile Epeiros (Epir) kralı Neoptolemos'un kızı Olimpias'ın oğlu olan İskender, 13-16 yaşlarında Aristo'dan aldığı derslerin etkisiyle felsefe, tıp ve bilime ilgi duydu. Babası II. Filip'in Byzantion'a saldırdığı M.Ö. 340'ta Makedonya'yı yönetti ve bir Trak kabilesini yendi, iki yıl sonra II. Filip'in Yunanlılara karşı kazandığı Kaironeya Çarpışması'nda ordunun sol kanadına komuta etti.
II. Filip'in öldürülmesinin (M.Ö. 336) ardından komutanlarca kral ilan edildi. Öncelikle bütün olası hasım ve rakiplerini öldürttü. Babasının sağlığında Asya seferini gerçekleştirmek üzere oluşturulan, Korintos'taki Helen Birliği sinhedrion'da (meclis) bu birliğin hegemonu ve başkomutanı seçildi. Delphoi üzerinden Makedonya'ya dönerken M.Ö. 335 ilkbaharındaTrakya'ya girdi. Şipka Geçidini aşarak Triballileri (Triballoi) ezdikten sonra Tuna'nın öbür yakasına geçerek Getaları dağıttı. Ardından batıya dönerek Makedonya'yı istila etmiş olan Hiryalıları yendi. Bu sırada öldüğüne ilişkin söylentiler üzerine Atina'da ayaklanma patlak verdi. Bu ayaklanmanın ardında hem yeni Pers kralı III. Dara'nın mali desteği, hem de Demostenes'in çabaları yatıyordu. Askerlerini günde 30 km gibi o çağa göre çok yüksek bir hızla ilerleterek Yunanistan'a giren İskender, tapınaklar ve şair Pindaros'un evi dışında bütün Teb'i yerle bir etti. Yaklaşık 6 bin kişinin öldürüldüğü, sağ kalanların köle olarak satıldığı bu sindirme hareketi sonunda bütün Yunan Devletleri Makedonya üstünlüğüne boyun eğdi.

Asya'nın Fethi
Ad:  Hecataeus_world_map_tr.svg.png
Gösterim: 3066
Boyut:  136.1 KB
Büyük İskender zamanında bilinen dünya, M.Ö. 5. yüzyıl

Tahta çıkışından beri Pers İmparatorluğu'nu ele geçirmeyi tasarlayan Büyük İskender, II. Filip'in kurduğu orduyu beslemek ve 500 talente ulaşan borçları ödemek için gerekli kaynakları bulma düşüncesiyle hemen sefer hazırlıklarına girişti. Kral naibi olarak yönetimi Sibon'lu Antipatros'a bıraktıktan sonra M.Ö. 334 ilkbaharında toplam 30 bin piyade ve 5 binin üzerinde süvariden oluşan ordusuyla yola çıktı. Bu ordunun içinde 14 bin Makedonyalı ve Helen Birliği'ne bağlı 7 bin asker yer alıyordu. Silah ve güç dağılımı açısından çok iyi düzenlenen orduya mühendis, mimar, bilim adamı, saray görevlisi ve tarihçiler de eşlik ediyordu.
Homeros'tan aldığı esinle önce İlion'u ( Troya) ziyaret ederek Akhilleus'un mezarına çelenk koyan İskender, Pers ordularıyla ilk kez Granikos Çarpışması'nda karşı karşıya geldi. Bu çarpışmada elde ettiği zafer ona Batı Anadolu'nun kapılanın açtı. Yunanistan'da izlediği politikanın tersine, tiranları sürerek demokrasilerin kurulmasına ön ayak oldu. Ama kentleri fiilen kendisine bağlama yoluna gitti. Karya'daki Miletos (Milet) ve Halikarnassos ( Bodrum) kentlerinin direnişini kırarak yöneticilerini teslim olmaya zorladı.

Ad:  BattleofIssus333BC_mosaic_detail1.jpg
Gösterim: 2958
Boyut:  243.8 KB
Pompei'de bulunmuş, Büyük İskender'in Pers hükümdarı III. Dara ile savaşmasını gösteren İskender dönemine ait mozaik.

M.Ö. 334-333 kışında Batı Anadolu'nun fethini tamamladıktan sonra, M.Ö. 333 ilkbaharında Akdeniz kıyı yolunu izleyerek Perge'ye ulaştı. Söylenceye göre Frigya'dan geçerken, Asya'ya hükmedecek kişinin çözebileceğine inanılan Gordion düğümünü kesti. Gordion'dan Ankry 'ya (Ankara) yöneldi, oradan da Kapadokya ve Kilikya Kapıları (Kilikiai pilai; bugün Gülek Boğazı) üzerinden güneye indi. Miryandros (bugün İskenderun yakınında) dolayında kamp kurduğunda, Pers hükümdarı III. Dara da Pinaros Çayı (bugün Deliçay) kıyısında savaş düzeni almış bulunuyordu. Bu karşılaşmayı izleyen İssos Çarpışması (M.Ö. 333 sonbaharı) sonunda Dara kesin bir yenilgiye uğradı ve ailesini savaş alanında bırakarak kaçtı.
İskender bu zaferden sonra Suriye ve Fenike'ye doğru ilerledi. Amacı Fenike kıyılarını fethederek Pers donanmasını üssüz bırakmak ve etkisizleştirmekti. Dareios' un barış önerisine karşı, kendisini Asya'nın efendisi olarak tanımasını ve koşulsuz teslim olmasını istedi. Başlangıçta Pers kentlerini kolayca ele geçirmesine karşın, Tiros (bugün Sur) önünde sert bir direnişle karşılaştı. Uyguladığı bütün kuşatma taktiklerine karşın, bu müstahkem ada kenti yedi ay boyunca başarıyla saldırılara karşı koydu. Kuşatma sürerken Dara, ailesi için fidye olarak 10 bin talent ödemeyi ve Fırat Irmağının batısında kalan topraklan bırakmayı önerdi. Bu olayla ilgili olarak, İskenderun komutanı Parmenion'un "İskender'in yerinde olsam kabul ederdim" dediği, buna karşılık İskender'in de "Parmenion olsaydım, ben de kabul ederdim" biçiminde bir karşılık verdiği anlatılır.
Tiros şiddetli saldırılara daha fazla direnemeyerek M.Ö. Temmuz 332'de düştü. İskender'in en büyük askeri başarısı sayılan bu harekâta geniş çaplı bir yağma da eşlik etti. Kentin bütün erkekleri öldürüldü, kadın ve çocukları da köle olarak satıldı. Suriye'yi Parmanion'a bırakarak güneye ilerleyen İskender, Gaza'da (Gazze) iki ay süren direnişe son verdikten sonra İÖ Kasım 332'de Mısır'a girdi ve halk tarafından kurtarıcı olarak karşılandı. Memphis'te (Memfis) kutsal Apis'e kurbanlar keserek firavunların geleneksel çifte tacını giydi. Kışı Mısır'da yönetimi düzenlemekle geçirdi. Mısırlı yöneticiler atamakla birlikte, orduyu Makedonyalıların komutasında tuttu. Günümüzde İskenderiye olarak anılan Aleksandreya kentini kurdurdu. Bazı kaynaklara göre Nil'in taşmasının nedenlerini araştırmak üzere bir keşif grubunu görevlendirdi. Siva'da ünlü bir kahinin, İskender'in Zeus'un oğlu olduğunu ilan etmesi ve Amon Tapınağında Tanrı Amon ile görüştüğü yolundaki söylentiler onun halkın gözündeki tanrısallığını bir kat daha arttırmıştı. Mısır'ın fethiyle Doğu Akdeniz'de kesin denetimi sağlayan İskender, M.Ö. 331 ilkbaharında Tiros'a döndü.

Ad:  AlexanderAndLion.jpg
Gösterim: 2931
Boyut:  130.6 KB
Büyük İskender aslanla savaşırken

Suriye'ye Makedonyalı bir satrap atadıktan sonra Mezopotamya'ya ilerledi ve temmuzda Fırat kıyısındaki Tapsakos'a vardı. Ninive'yle Arbela (Erbil) arasındaki Gaugamela Ovasında Dara'yla yeniden karşı karşıya geldi ve onu bir kez daha yenerek kaçmaya zorladı (bak. Gaugamela Savaşı). Güneye inerek Babil'i aldı ve Mazayos adında bir Persi satrap olarak atadı. Ardından Susa'ya girdi ve Zagros Dağlarını aşarak İran içlerine yöneldi. Persepolis'te I. Kserkses'in sarayını törenle yaktı. Kserkses'in Yunanistan'da yaptıklarına karşı bir misilleme olan bu hareketle aynı zamanda "öç seferi"nin sona erdiğini gösterdi.
M.Ö. 330 ilkbaharında Media'ya girerek, başkent Ekbatana'yı aldıktan sonra, Yunan askerlerinin geri dönmesine izin verdi. Pers topraklarını içine alan yeni bir imparatorluk kurmayı ve "Asya'nın efendisi" olmayı amaçlayan İskender, daha doğudaki toprakları ele geçirmeye yönelik yeni bir sefer başlattı. Kısa sürede yerel satraplara boyun eğdirerek Hazar kıyılarına, oradan da Afganistan içlerine ulaştı. Bu fetihler sırasında Makedonyalı ve Pers bileşimine dayalı yeni bir yönetim sistemi oluşturduğundan, eski komutanlarıyla baş-gösteren anlaşmazlıklar giderek derinleşti. Kendisine suikast girişimiyle suçladığı Parmenion'la oğlunu ortadan kaldırarak ordusunu yeni baştan düzenledi. M.Ö. 330-329 kışında Helmand Irmağını izleyerek kuzeye doğru ilerledi. Bu sırada Baktriane satrabı Bessus'un genel bir ayaklanma başlatması üzerine, Hindukuş Dağlarını aşarak karışıklıklara son verdi. Bu harekâtı yürütürken Siriderya' ya kadar ilerledi ve burada İskitlerin sert direnişiyle karşılaştı. Başka göçebe halkların da ayaklanmasıyla büyük güçlükler çıkaran bu direnişi ancak M.Ö. 328 sonbaharında bastırabildi.
Davranışlarıyla giderek bir Doğu despotuna dönüşen İskender, Pers hükümdarları gibi giyinmeye ve proskinesis (hükümdar karşısında yere kapanarak selamlama) uygulaması gibi Pers geleneklerini benimsemeye başladı. Bu arada Baktriane prenseslerinden Roksana'yla evlendi. Kendini tanrılaştırmaya giriştiyse de, Makedonyalılar ve Yunanlarca alaya alınınca bundan vazgeçmek zorunda kaldı. Bir komploya karıştığı gerekçesiyle tarihçi Kallisthenes'i hapse attırması bilgin ve filozoflar arasındaki desteğini yitirmesine neden oldu.

Hindistan'ın Fethi

Ad:  Alexander_and_Porus.jpg
Gösterim: 2818
Boyut:  53.9 KB
Büyük İskender'in Hindistan'ı fethini canlandıran temsili resim

Ele geçirdiği ülke halklarından yeni askerler toplayarak engebeli arazide savaşma yeteneğine sahip yeni bir ordu oluşturan İskender, M.Ö. 327 yazında Hindistan üzerine yürümek amacıyla Baktriane'den ayrıldı. Daha hafif silahlar kullanan piyade birliklerinin yanı sıra ok ve mızrak kullanan süvari birliklerinin yer aldığı bu ordunun asıl savaşçı gücü 35 bin askerden oluşuyordu. Plutarkhos'un bu ordu için verdiği 120 bin rakamının, yedek kuvvetleri, katır ve deve sürücülerini, sağlık görevlilerini, seyyar satıcıları, askerleri eğlendirmekle görevli gösteri gruplarını, kadın ve çocukları da kapsadığı sanılmaktadır. Hindukuş Dağlarını ikinci kez geçen İskender, M.Ö. 326 baharında İndus Irmağı yakınındaki Taksila'ya (bugün Takshaşila) girdi. Hydaspes (bugün Cihelum) ile Akesines (bugün Çenab) ırmakları arasındaki bölgenin hükümdarı Poros'u, Hidaspes Çarpışması'nda yenilgiye uğrattı. Başarısını kutlamak üzere Aleksandreia Nikaia kentini, ayrıca burada ölen atı Boukefalos'un adını verdiği Bukefala (Boukephalia) kentini kurdu. Asya'nın doğusuna doğru yoluna devam etmek için Hifasis (Beas) Irmağına kadar gitmesine karşın, ordusunun ayaklanmak üzere olduğunu görerek geri dönmeye karar verdi.
Hidaspes Irmağı kıyısında 800-1.000 gemiden oluşan bir donanma kurduktan sonra bazı birlikleri karadan yürüterek İndus Irmağı boyunca Hint Okyanusuna kadar ilerledi. Bu arada Hydroates (Ravi) Irmağı yakınlarında Mallilerle girişilen çarpışmada ağır biçimde yaralandı. M.Ö. Ağustos 325'te İndus Deltasının ağzındaki Patala'ya vardı; burada bir liman ve tersane yaptırdı. Dönüş yolculuğu için ordusunun bir bölümü Nearkhos'un komutasındaki gemilerle İÖ Eylül 325'te denize açılırken, kendisi de kıyıyı izleyerek yiyecek sıkıntısı içinde ve çok zor koşullarda Gedrpsia'yı (bugün Belucistan) geçti. Bu arada Hindistan seferi hazırlıklarına basladı.

İmparatorluğun Güçlendirilmesi

Ad:  AlexanderCoin.jpg
Gösterim: 3033
Boyut:  102.4 KB
Büyük İskender adına basılmış madeni para

Daha Hindistan seferine başlamadan yönetimde kanlı temizlik hareketlerini başlatan İskender, yokluğu sırasında da bu politikayı sürdürerek satraplarından üçte birini değiştirmiş, altısını öldürtmüştü. MÖ 324 ilkbaharında Susa'ya vardığında hazine görevlisi Harpalos'un 6 bin paralı asker ve 5 bin talentle Yunanistan'a kaçtığını öğrendi (Harpalos daha sonra Girit'te öldürüldü). Makedonyalılarla Persleri kaynaştırma politikasına daha çok ağırlık verdiği bu dönemde, Dareios'un kızı Barsine'yle (Stateira olarak da bilinir) evlendi ve komutanlarıyla askerlerini de aynı yolu izlemeye özendirdi. Ama Perslerin ordu ve yönetimde giderek eşit bir konuma yükselmesi Makedonyalıların tepkisini çekmeye başladı. Makedonya'da askeri eğitim gören 30 bin Persli gencin dönüşü, Baktriane, Sogdiana ve Arakhosia gibi Doğu ülkelerinden gelenlerin süvari birliğine, ayrıca Pers soylularının kraliyet muhafız birliğine alınmaları bu hoşnutsuzluğu daha da artırdı. İskender'in Makedonyalı eski askerleri ülkeye geri göndermeye karar vermesi, imparatorluğun güç ve yönetim merkezini Asya'ya kaydırmaya yönelik bir girişim olarak değerlendirildi. M.Ö. 324'te Gpis'te çıkan ayaklanmaya kraliyet muhafızları dışında bütün ordu katıldı. Bunun üzerine İskender bütün orduyu dağıtarak Perslerden yeni bir ordu kurdu ve ayaklanmanın sona ermesinden sonra 10 bin eski askeri armağanlarla yurda gönderdi.

Ölümü

Ad:  Makedonimp.jpg
Gösterim: 2569
Boyut:  62.2 KB
İskender'in İmparatorluğu

Kendisine tanrısal onurlar yakıştıran ve bunu Yunan kentlerine zorla kabul ettiren İskender, MÖ 324 kışında Luristan'da yerel halka yönelik sert bir sindirme hareketine girişti. İlkbaharda Babil'e geçerek bir bölümü uzak ülkelerden gelen elçileri kabul etti. Bu arada Hindistan'la deniz bağlantısını sağlamak için Arabistan kıyılarına yönelik bir sefer için hazırlıklara başladı. Ayrıca Hazar Denizi'nin ötesine bir keşif birliği gönderdi. Babil'de sulama kanalları yaptırmayı ve İran Körfezi kıyılarında yeni kentler kurmayı planladığı bir sırada, uzun bir içkili eğlencenin ardından hastalandı ve on gün sonra henüz 33 yaşındayken öldü. Cenazesi önce Memfis'e, oradan İskenderiye'ye götürüldü ve burada altın bir tabuta kondu.
İskenderin ölümünden sonra imparatorluk 4 parçaya ayrıldı. Cassander Yunanistan'a, Creatus ve Antigonos Batı Asya'ya, Seleukos Doğuya, Ptolemy ise Mısır'a hükümdar oldular. Cassander güce olan tutkusunu kısa zamanda göstererek 7 yıl sonra İskender'in annesi Olimpias'ı idam ettirdi. 12. yılın sonunda ise İskenderin karısı Roksana ve imparatorluğun gerçek varisi olan oğlunu zehirlettirdiğinde ise artık İskenderin soyunu tamamen kurutmayı başarmıştı. İskender'in metresi Barsine'den doğan oğlu Herakles'i de zehirletti. Hatta Cassander'in İskender'in ölümünden sorumlu olduğu da iddia edilmektedir.

Değerlendirme
Genç yaşta ölmesine karşın 12 yıl 8 ay süren hükümdarlık dönemine büyük çaplı seferleri sığdıran İskender'in kurduğu geniş imparatorluk temelde Perslerden kalma yönetim sistemine dayanıyordu. Bununla birlikte yerel satraplara bağlı olmayan tahsildarlardan oluşan merkezî bir vergi toplama mekanizması kurarak yeni bir mali sistemin temelini attığı bilinmektedir. Görevlilerin yolsuzlukları ve yiyiciliği nedeniyle bu sistemi iyi işletememekle birlikte, sikke çıkarma hakkını tekeline alarak ve Pers hazinelerinde birikmiş gümüş ve altını para biçiminde piyasaya sürerek bütün Önasya'da ve Akdeniz'de ticaret ve para ekonomisini geliştirdiği söylenebilir.
Öte yandan İskender'in yeni kentler kurması (Plutarkhos bu kentlerin sayısının 70'in üzerinde olduğunu söyler) Yunan yayılmasında yeni bir dönem açtı. Askeri birer üs olarak kurulan, ama zamanla birer kültür ve ticaret merkezine dönüşen bu kentler Eski Yunan etkisinin Hindistan'a kadar yayılmasında önemli rol oynadı. Bu arada Pers-Makedonya karışımıyla yeni bir ırk yaratma girişimi sonuçsuz kaldıysa da, Yunan kültürüne yatkın, ama Doğu'ya özgü yeni bir soylu sınıfı ortaya çıktı.
Kendisini ve askerlerini en güç işlere yöneltmeyi başaran güçlü bir irade ve yetenekle esnek bir düşünce yapısını birleştiren İskender, koşullar gerektirdiğinde geri çekilmeyi ve değişiklikler yapmayı bilen bir kişiydi. Düş gücü ve romantizmi kendisini Herakles, Akilleus ve Diyonizos gibi kahramanlarla özdeşleştirmesine yol açacak ölçüde güçlüydü. Çabuk öfkelenme, acımasızlık ve inatçılık gibi özellikleri uzun seferlerde daha çok ortaya çıkıyordu. Güvenmediği kişileri hiç sorgulamadan öldürmekten çekinmemesine karşın, adamları onun peşinden gidiyor, ona bağlı kalıyor ve güçlüklere katlanıyordu.
Dünyanın en büyük askeri dehaları arasında sayılan İskender, değişik kuvvetleri bir arada kullanmada ve düşmanın yeni savaş biçimlerine yeni taktiklerle karşı koymada son derece ustaydı. Yaratıcılığıyla, savaşın sonucunu belirleyecek fırsatları değerlerdirmeyi çok iyi bilirdi.
İskender'in kısa süren hükümdarlığı, Avrupa ve Asya tarihi açısından önemli bir dönüm noktası sayılır. Seferleri ve bilimsel araştırmalara merakı, coğrafya ve doğa tarihi gibi konulardaki bilgilerin gelişmesine katkıda bulunmuş, ayrıca büyük uygarlık merkezlerinin geliştirdiği bilgi birikiminin ortak bir potada kaynaşmasına zemin hazırlamıştır. Siyasal açıdan olmasa bile, ekonomik ve kültürel açıdan Cebelitarık'tan Pencap'a uzanan, ticarete ve toplumsal ilişkilere açık bir imparatorluk kurduğu ve ortak sayılabilecek bir uygarlığa ve bir lingua franca olarak Yunan Koine lehçesine dayalı yeni bir dünya meydana getirdiği söylenebilir.
Sonuçta İskender kendisinin Herakles'in soyundan geldiğini benimsemesi ve kendisini tanrısallaştırması onun halkın gözündeki büyüklüğünü ifade etmekteydi. Temsil edilen figürlerinde bile kendisini Amon gibi koç boynuzu ile, Herakles gibi Aslan başlı postuyla göstermektedir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
2 Mart 2009       Mesaj #2
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
(İÖ 334 yazı başları), Pers İmparatorluğu'nun istilası sırasında Büyük İskender'in kazandığı bir zafer. Sayıları büyük olasılıkla 40 bini bulan Persler, Granikos ırmağı (Kocabaş Çayı) kıyılarında mevzilenmişti. İskender'in hücum tabur, karşı kıyıdan yağan kargılara karşın ırmağın sığ yerinden öbür tarafa geçti. Onları izleyen İskender, Pers hattının sol merkezini vuracak biçimde yerleştirdiği komutanlarını harekete geçirdi.

Sponsorlu Bağlantılar
İskender, Pers Kralı III. Dareios'un iki akrabasını öldürdü; kendisi ise süvari birliği komutanı Kleitos (Kara) sayesinde ölümden kurtuldu.. Persler bundan sonra dağıldı. İskender'in biyografisini yazan Arrhionos'a göre (İS 2. yy) bu savaşta Makedonyalılar yalnızca 115 kayıp verdiler.

BÜYÜK İSKENDER'İN GRANİKOS SAVAŞI

(Valerio Massimo Manfredi'nin Büyük İskender adlı romanından. Can Yayınları) Peritas yüzünü yalayarak sahibini uyandırdı; İskender ayağa fırladığında, zırhını giydirmek için yardımına gelmiş iki askerini gördü. Leptine, gümüş bir tepside ona 'Nestor Lokması' getirmlşti; kahvaltısı peynir, un, bal ve şarapla çırpılmış çiğ yumurtaydı.
Hükümdar zırhı ve dizlikleri bağlanır, kemeri beline geçirilir, kılıcı takılırken, ayaküstü kahvaltı etti. "Bukefalos'u istemiyorum," dedi çıkarken. "Irmağın kıyıları fazlasıyla kaygan ve o çamura gömülebilir. Bana doru Sarmaçya atımı getirin."

Yardımcıları onun seçtiği atı almaya gittiler. İskender tolgasını sol kolunun altına sıkıştırıp kamp alanının ortasına doğru yürüdü. Adamları sıra sıra dizilmişlerdi; her an yeni askerler gelip arkadaşlarının yanındaki yerlerini alıyorlardı. İskender getirilen atına bindi, önce Makedon ve Thessalialı süvari birliklerini, sonra Yunan piyadelerini denetledi.

Uç birliklerinin süvarileri kampın ötesinde, doğu kapısına yakın bir noktada, mükemmel düzende beş sıra olmuş bekliyorlardı. Kralları geçerken, sessizce mızraklarını havaya kaldırdılar. İskender hareket buyruğunu verdiği anda, Kara onun yanındaki yerini aldı. Yürümeye başlayan binlerce atın ve savaşçıların mızraklarının sesi karanlıkta yankılanmaya başladı.

Granikos'un birkaç stadyon ötesinden gelen nal seslerinin ardından dört haberci karanlıktan sıyrılıp İskender'in önünde durdular. "Kralım," dedi en öndeki, "barbarlar henüz yerlerinder kımıldamadılar; ırmaktan üç stadyon ötede alçak bir tepenin üzerine yerleştiler. Kıyıda Med ve İskit gözcüler var onlar bizim kıyıyı da gözlem altında tutuyorlar. Onları bütünüyle habersiz yakalayamayacağız."

"Elbette hayır," dedi İskender, "ama onların orduları doğu kıyısıyla aralarındaki üç stadyonu kapatana dek bizler ırmağın sığ yerinden karşıya geçmiş olacağız. O nokta da olan olacak zaten." Sonra özel korumalarına yaklaşmaları için işaret etti. "Elverişli bir yer bulur bulmaz karşıya geçeceğimizi tüm birlik komutanlarına bildirin. Borazanla çalar çalmaz kendimizi ırmağa atacağız ve olanca hızımızla karşıya geçeceğiz. Önden süvariler gidecek."

Korumalar uzaklaştılar; az sonra piyadeler durarak yanlarındaki süvarilere, Granikos'a doğru ilerlemeleri için yol verdiler. Gökyüzü, doğudan hafifçe aydınlanmaya başlamıştı. "Güneşin gözümüzü yakacağını sanıyorlardı, ama ay bile göremedik," derken, İskender Phrygia tepelerin ardından, güneyden batan hilali gösteriyordu. Elini kaldırarak yanında Kara ile birlikte atını ırmağa sürükledi; tüm Uç Birliği onunlaydı. Aynı anda karşı kıyı da bir nara işitildi, sonra bağırışlar giderek çoğalıp kalabalıklaştı; sonunda bir kornonun sesini uzaktan gelen sesler yanıtlamaya başladılar. Med ve İskit gözcüler alarm veriyorlardı.

Irmağın ortasında olan İskender, "Borazanlar!" diye haykırdı. Ve borazanlar boğuk, iç paralayıcı tek bir nota ile çalmaya başladılar. Sanki karşı kıyıya yanıt verir gibiydiler; çevredeki tepelerde hem kornoların, hem borazanlarıN sesleri yankılanıyordu.

Hükümdar ve askerleri olabildiğince çabuk karşı kıyıya geçmeye çalışırlarken Granikos (Kocabaş çayı) köpürüyordu. Bir bağırış işitildi ve bir Makedon asker yaralanarak suya devrildi Med ve İskit keşif kolları kıyıya yığılmış, hedef bile almadan ok yağdırmaya başlamışlardı. Başka askerler de boyunlarından, karınlarından, göğüslerinden yaralandılar. İskender kalkanını kaldırdı, doru atını mahmuzlayıp asker kalabalığından sıyrıldı. Şimdi dışarıdaydı!

"İleri!" diye haykırdı. "İleri! Borazanlar!"

Borazan seslerinin daha tiz ve etkileyici olarak yükselmesiyle, atlarını kamçılayarak suyun girdabından kurtarmaya çalışan binicilerin bağırışlarına, karmaşadan dolayı heyecana kapılan atların kişnemesi de katıldı. Şimdi üçüncü ve dördüncü sıra sudan çıkmıştı; dördüncü, beşinci ve altıncı sıra süvariler ırmağa giriyorlardı. İskender bu arada kendi birliği ile kaygan kıyıyı tırmanmaya başlamıştı.

Arkasından savaş düzeninde yürümekte olan piyadelerin haykırışları ona eşlik ediyordu. Düşman öncüler, okları tükenince atlarına atlayarak, son hızla kamplarına doğru kaçmaya başladılar; kamptan da gürültüler, silah sesleri geliyordu. Savaşçı gölgeleri ellerinde meşalelerle, karanlığın her yanında koşuyor, havayı değişik dillerde naralar dolduruyordu. İskender, Uç Birliği'ni savaş düzenine sokup başına geçti.

Bu arada iki hetairoi birliğiyle iki Thessalialı süvari birliği onu arkadan ve yanlardan komutanlarının buyruklarına göre korumaya aldılar. Makedonlara Krateros ile Perdikkas, Thessalialılara Prens Amyntas ve subayları Enomaos ile Ekekratides komuta ediyordu. Borazancılar, hareketi başlatmak için Hükümdar'ın buyruğunu bekliyorlardı.

"Kara!" diye seslendi İskender. "Bizim piyadeler neredeler?"

Klitos, safları sonuna dek gözden geçirdikten sonra ırmağa doğru baktı ve, "Tırmanmaktalar, Kralım," dedi. "Tamam o zaman, haydi borazanlar! Dörtnala ileri!" Borazanların yeniden çalmasıyla on iki bin süvari aynı anda ileri atıldılar; atlar kişniyor, İskender'in gösterişli ve ağır Sarmaçyalı dorusunun adımlarına uyarak ilerliyorlardı.

Öte yanda, Pers süvarileri telaşla toplanırlarken belli bir karmaşa yaşamıyor değillerdi: Düzene girmiş olanlar Komutan Spithridates'in buyruğunu bekliyorlardı. İki öncü heyecan içinde onların yanına varıp, "Saldırıyorlar efendim!" diye bağırdı.

"Haydi, beni izleyin!" diye buyurdu Spithridates, daha fazla oyalanacak zamanı olmadığını anlamıştı. "Şu yauna'ları kovalım, onları yeniden sulara döküp balıklara yem edelim! Haydi! İleri!"

Kornolar çaldığında toprak, ateşli atların yeri çekiç gibi döven nalları altında titriyordu. İlk sırada Medler ve çift kıvrımlı büyük yaylarıyla Horazmiler vardı, arkadan kıvrık palalarıyla Oksian ve Kaduslar, en arkadan da Sakalar ve ellerinde devasa kılıçlarıyla Drancanlar gelmekteydiler. Süvariler yola çıkınca, çoktan düzene girmiş olan Yunan paralı askerleri de onları sıkı saflar halinde izlemeye başladılar.

"Anadolu'nun askerleri!" diye bağıran Memnones, onları yüreklendirmek için mızrağını havaya kaldırdı. "Satılık kılıçlar! Sizin geri dönecek bir eviniz ve vatanınız yok! Siz yalnızca kazanabilir ya da ölebilirsiniz. Bunu unutmayın, bizlere kimse acımaz, çünkü Yunan da olsak, Büyük Kral'ın yanında savaşmaktayız. Erkekler, bizim ülkemiz onurumuzdur, mızrağımız ekmeğimizdir. Canınız için sava-şın: Elinizde kalan bir tek budur!

Alalalái! Sonra öne atıldı; önce hızlı adımlarla, sonra koşarak ilerlemeye başlayınca adamları da ona yanıt verdiler: Alalalái!

Cephe düzenini bozmadan komutanlarının arkasından giden askerlerin ayakları toprağa değdikçe, müthiş bir demir ve bronz gürültüsü duyuluyordu. İskender bir stadyon uzaklıktan beyaz toz bulutunu gördü ve borazancılara bağırdı: "Savaş adımları!" Borazan öyle bir çaldı ki, Uç Birliği iyice coştu. Süvariler mızraklarını indirip öne atıldılar. Sol elleriyle atlarının dizginlerini ve yelelerini tutuyor, böylece çarpışma ânında, insanlarla hayvanlar birbirlerine dehşet verici seslerle bağırır, dişbudak ve kızılcıktan yapılmış mızraklar birbirine çarpar, Pers ciritleri havada uçarken hayvanlarına destek oluyorlardı.

İskender, kılıcı al kana boyanmış Spithridates'in öfkeyle sağ yanında savaştığını gördü, dev Rheonıithres onun solunu korumaya almıştı; bunun üzerine atını o yana sürdü. "Dövüş barbar! Cesaretin varsa Makedon Kralı'yla dövüş!"

Bunun üzerine Spithridates de atını Kral'a doğru sürüp kılıcını sallamaya başladı. Kılıcın ucu İskender'in zırhının omuzluğunu sıyırıp boynu ile kaval kemiği arasına battı, ama kılıcını kınından çeken Hükümdar ötekine öyle şiddetle saldırdı ki, atının üzerindeki dengesini bozdu. Vali, yere düşmemek için atına tutunmak zorunda kalınca yanı açıkta kaldı: O anda İskender kılıcını onun kolunun altına sapladı, ama artık tüm Persler ona doğru gelmeye başlamışlardı. Bir ok doru atını yaralayınca, hayvan dizleri üstüne çöktü; o da Rheomithres'in baltasından kurtulamadı.

Kalkanı, darbeyi bir noktaya kadar engelleyebildi; balta metali yardı, keçesini kesip kafa derisine çarptı; bunun üzerine artık atıyla yere düşmüş olan Kral'ın başından fişkıran kanlar yüzüne akmaya başladı. Rheomithres baltasını yeniden havaya kaldırdı, ama Kara o anda deli gibi bağırarak onun üzerine atıldı ve ağır İllyria kılıcıyla kolunu kökünden kesiverdi. Barbar, çığlıklar atarak atından yuvarlandı; kesik koldan fışkıran kan onu henüz öldürmemişti; o anda yeniden ayağa dikilen İskender, kılıcını göğsüne sokarak ona öldürücü darbeyi vurdu.

Sonra Kral, alanda başıboş koşan bir ata atlayıp tekrar kalabalığın içine daldı. Komutanlarının ölümüyle korkuya kapılan Pers askerleri gerilemeye başladılar; bu arada Uç Birliği'ne desteğe gelen hetairoi'ler ve Amyntas'ın komutasındaki Thessalialı süvariler de çarpışmaya katıldılar.

Perslerin süvarileri cesurca savaştılarsa da, giderek içeri dalan Uç Birliği yüzünden dağılmaya başladılar; Makedonların hafif süvarileri de yanlara doğru dalga dalga yayılmaya başlamışlardı. Bunlar hayvan gibi yabanıl Trakyalı ve Triballi savaşçılardı; ok ve mızrak yağmuruna aldırmadan ilerliyorlardı; düşmanla yüz yüze gelip onu kan revan içinde bırakmak için atılıyorlardı. İskender'in arkadaşları Krateros, Philotas, Ephestione, Leonnatos, Perdikkas, Ptolemaios, Seleukos, Lysimakhos krallarını örnek alarak ön safta savaşıyor, büyük kayıpla veren düşman komutanlarla yüz yüze gelmeye çalışıyorlardı. Bunların aralasında Büyük Kral'ın yakın akrabaları dı vardı.

Sonra Pers süvarileri kaçmaya başlayınca hetairoi'ler Thessalialılar, Trakyalılarla Triballilerin hafif süvariler onların peşine düştüler. Şimdi önde pezhetairoi zırhlı piyadeleri, bir de Memnones'in saflarını bozmadan, omuz omuza, gövdelerini büyük dışbükey kalkanlarla yüzlerini Korinthos tarzı maskeyle koruyan paralı askerleri vardı. Her iki ordu avaz avaz:

Alalalái! diye bağırıp mızraklarını uzatarak öne atıldılar. Memnones'in bir buyruğuyla Yunan paralı askerleri mızRaklarını hep birlikte kaldırıp düşmanın üzerine fırlattıktan sonra, ellerini bellerindeki kılıçlara attılar. Piyadelerin toparlanmasına fırsat vermeden aralarına daldılar. Düşman cephesini yarmak için Makedonların kendilerine özgü o uzun mızraklarını kırmaya uğraşıyorlardı. Parmenion, tehlikeyi sezerek vahşi Agrianları işin içine soktu; Agrianlar saldırınca, Memnones'in paralı askerleri savunmaya geçtiler.

Böyle olunca Makedon piyadeler de toparlanıp ön cepheden mızraklar fırlatmaya başladılar. Yunan paralı askerleri ise Persleri kovalamış geri gelen süvariler tarafından da kuşatıldılar ama son soluklarına dek savaştılar.

Güneş ovayı ışınlarıyla aydınlattığı zaman cesetler yerde üst üste yığılmıştı. Veterinerler yaralı dorusuyla ilgilenmeye başlayınca, İskender Bukefalos'unu istedi ve atıyla muzaffer ordusunun önünde bir geçit yaptı. Başındaki yaradan ötürü yüzü kan kırmızısıydı; zırhı Spithridates'in kılıcıyla yırtılmıştı; bedeni de ter ve toz içindeydi ama o anda askerlerinin gözünde o bir ilahtı. Hepsi birden, Philippos'un onun doğuşunu müjdelediği gün yaptıkları gibi mızraklarını kalkanlarına vuruyor,

İskender! İskender! İskender! diye coşkuyla bağırıyorlardı. Kral gözlerini pezhetairoi saflarının en arkasına çevirip yetmiş yaşındaki General Parmenion'un, bedeninde eski savaşların izleri, elinde kılıcıyla yirmilik bir asker gibi duruşunu seyretti. Onun yanına gidip atından indi, generalini kucaklarken askerlerinin haykırışları gökyüzüne ulaşıyordu.


Kaynak

snackbloot - avatarı
snackbloot
Ziyaretçi
3 Ocak 2011       Mesaj #3
snackbloot - avatarı
Ziyaretçi
10 iskender imparatorlugu
Büyük İskender İmparatorluğu Haritası
Makedonya'dan Hindistan'a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuş, Eski Yunan uygarlığının Doğu'ya yayılmasında etkili olmuş ve efsanevi bir kahramana dönüşmüştür.
Filip'in tahtını, babasının yarım kalmış plânlarını uygulamak için yola çıkan ve henüz 20 yaşında olan İskender aldı. Atina'nın düştüğünü görünce Atina geleneklerini geri getirmek için Pers İmparatorluğu'nu ortadan kaldırmak istedi. Daha sonra Yunan şehirlerinin kendine liderleri olarak kabul ettiği Korint'e gitti ve ardından güç toplamak için kuzeye ilerledi. İskender'in ordusunun çekirdeği, sağlam Makedon dağ-savaşçılarıydı. İskender, ordusuna her türlü desteği sağladı ve Yunanistan'ın her köşesinde gördüğü, Tebai'deki süvarilerden Sparta'daki gerilla taktiğine kadar, savaş taktiklerini değiştirdi. Her şeyini Yunan kökenine uygun hâle getirdi. Trakya'ya sefere çıktığında Tebai şehrinin ayaklandığı haberini aldı hemen güneye inerek Tebai şehrini yerle bir etti. Daha önce büyük dedelerinden birine bir şiir hediye etmiş olan Pindar'ın yaşadığı ev dışında ayakta hiç bir yapı bırakmadı. Büyük İskender'in bu hareketi, Yunan şehirlerine eğer İskender'in gücünü kabul etmezlerse başlarına neler gelebileceğini, "uslu dururlar" ise nasıl yaşayabileceklerini gösteren acımasız bir gözdağıydı.

M.Ö. 334'te Büyük İskender, Asya'ya geçti ve bugün Çanakkale ili sınırları içerisinde kalan Granikos Çayı kıyılarında Persleri yenilgiye uğrattı. Bu galibiyet, İskender'e İyonya kıyılarının kontrolünü verdi ve bu nedenle özgürlüğüne kavuşmuş diğer Yunan şehirlerinde zafer kutlamaları yaptı. Bu yörede her şeyi düzene koyduktan sonra Anadolu'da, Kilikya üzerinden Suriye'ye seferler düzenledi ve M.Ö. 333'te III. Darius'un ordusunu yendi. Burada da düzeni sağladıktan sonra Fenike üzerinden küçük bir askerî direnç ile karşılaştığı Mısır'a geçti. Fakat Mısır halkı Büyük İskender'i Perslerin ve imparator Amun'un oğlunun baskısından rahata çıkaran bir kurtarıcı gibi karşıladılar.

Darius, ülkesine barış içinde dönebilmek için İskender'den barış istemeye hazırdı, fakat Büyük İskender'in böyle bir niyeti yoktu. Pers topraklarını fethedip kendini dünyanın imparatoru yapmaya kararlıydı. Kuzeydoğu'da Suriye üzerinden Mezopotamya'ya ilerledi ve Dairus'u tekrar bu kez Gaugamela Savaşı'nda yenilgiye uğrattı (M.Ö. 331). Bu savaştan sonra Dairus kaçtı ve kendi yandaşları tarafından öldürüldü ve böylece Büyük İskender, Susa ve Persepolis'de hiçbir karşı koymaya uğramadan kendini Pers İmparatorluğu'nun başında buldu.

Büyük İskender, Yunan İmparatorluğunu bu kadar sahiplenmiş iken bazı şehirler Makedonya kontrolünden kaçmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. M.Ö. 331'de Megalopolis'de, Büyük İskender'in vekili Antepater, Makedonya üstünlüğünü tanımak istemeyen Sparta'lıları yendi.
Büyük İskender'in ele geçirdiği topraklar

Büyük İskender ardından azimle Afganistan, Pakistan ve İndus Irmağı vadisine ilerledi. M.Ö. 326'da Pencab'a girdi, Ganj Nehri ve Bengal Körfezi'ne geldiğinde ise askerlerde baş gösteren isteksizlik ve yorgunluk nedeni ile ordusunu toplayarak geri dönme kararı aldı. Hayâl kırıklığı içinde Yunanistan'a gitmek için yola çıktığında ise dönüş yolunda M.Ö. 323'te Babil'de bilinmeyen bir ateşli hastalığa yakalanarak yaşamını yitirdi.

Büyük İskender'in ölümünün ardından kurduğu imparatorluk yıkıldı ama yapmış olduğu fetihler Yunan dünyasını tamamen değiştirdi. Binlerce Yunan onunla veya ondan sonra, almış olduğu topraklara yerleşti. Başta İskenderiye olmak üzere, kurduğu şehirler önemli merkezler hâline geldi. Mısır'da, Suriye'de, İran'da ve Baktria'da Yunanca konuşulan krallıklar kuruldu. Doğu ile batının kültür ve bilgi birikimi birleşip etkileşmeye başladı.
Kutadgu - avatarı
Kutadgu
Ziyaretçi
9 Mayıs 2011       Mesaj #4
Kutadgu - avatarı
Ziyaretçi
ANADOLUDA Kİ BÜYÜK İSKENDER ASKERİ

Yunan - Makedonya İmparatorluğu (İskender'in İmparatorluğu)
MUĞLA’NIN ÖZLÜCE KÖYÜ YAKINLARINDA SÜRDÜRÜLEN KURTARMA KAZILARINDA, BÜYÜK İSKENDER'İN ORDUSUNA AİT OLDUĞU BELİRLENEN, 2 BİN 300 YILLIK SAVAŞÇI İSKELETİYLE SAVAŞ ALETLERİ BULUNDU.
Yunan - Makedonya İmparatorluğu (İskender'in İmparatorluğu)
YAZITI BULUNMAYAN MEZARIN İÇİNDE BİR SAVAŞÇIYA AİT OLDUĞU BELİRLENEN İSKELET, KILIÇ, MİĞFER VE 2 ADET TOPRAK KAP BULUNDU. İSKELETİN TÜM PARÇALARININ SAĞLAM OLDUĞU GÖZLENİRKEN KILICIN PASLANARAK BÜYÜK BİR BÖLÜMÜNÜN YIPRANDIĞI BELİRLENDİ. ANCAK MİĞFERDE HİÇBİR YIPRANMA OLMAMASI ARKEOLOGLARI ŞAŞIRTTI. SAVAŞÇININ KAFATASINDAKİ İZE BAKILARAK ALDIĞI KILIÇ DARBESİYLE ÖLDÜĞÜ ANLAŞILDI.
Yunan - Makedonya İmparatorluğu (İskender'in İmparatorluğu)
YAPILAN İNCELEMEDE SAVAŞÇININ 2 BİN 300 YIL ÖNCE HELENİSTLİK DÖNEMDE YAŞADIĞI BELİRTİLDİ. BÜYÜK İSKENDER'İN ASKERLERİNDEN BİRİ OLDUĞU BİLDİRİLEN SAVAŞÇININ PERS İMPARATORLUĞU'NA KARŞI AÇILAN SAVAŞA GİTMEK ÜZERE BÖLGEDEN GEÇMEK İSTERKEN SALDIRIYA UĞRAMASI SONUCU ÖLMÜŞ OLABİLECEĞİ İFADE EDİLDİ.
Yunan - Makedonya İmparatorluğu (İskender'in İmparatorluğu)
KAZANDIĞI BAŞARILAR VE SAVAŞLARLA EFSANELEŞEN BÜYÜK İSKENDER'İN, M.Ö. 334 YILINDA ADANA VE İSKENDERUN ÇEVRESİNDE HÜKÜM SÜREN PERS İMPARATORU DORYUS'A SAVAŞ AÇTIĞINI BELİRTEN TARİHÇİLER, "PERSLİLER'E KARŞI UNUTULMAZ BİR ZAFER KAZANAN BÜYÜK İSKENDER, TARİHTE KAYRA VE LİKYA OLARAK ADLANDIRILAN MUĞLA BÖLGESİNDEN GEÇMİŞTİ" DEDİ.
>ALINTI<

Benzer Konular

1 Temmuz 2012 / TheGrudge Tarih
29 Aralık 2016 / Misafir Tarih
15 Aralık 2011 / Misafir Tarih
3 Ocak 2010 / Misafir Soru-Cevap
1 Ağustos 2012 / ThinkerBeLL Arşive Kaldırılan Konular