Arama

Şeyh Bedreddin İsyanı

Güncelleme: 29 Nisan 2010 Gösterim: 5.340 Cevap: 1
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
18 Mart 2010       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Sımavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Mahmud'un İsyanı

Sponsorlu Bağlantılar
Çelebi Sultan Mehmed devrinin en önemli hâdiselerinden birisi, Seyh Bedreddin Mahmud ve taraftarlarinin çikardiklari isyandir. Seyh Bedreddin, gerek memleket içinde, gerekse Kahire, Sam, Haleb gibi Islâm âleminin en namli kültür merkezlerinde uzun zaman dolasip; ciddi ve parlak bir tahsilden sonra Hüseyin b. Ahlatî isminde bir zata intisâb ederek seyhlik sifati almis olmasina ragmen, memleketin siyasî ve sosyal bünyesine vurmayi tasarladigi darbeyi vurabilecek yikici bir zekaya sahipti. O, ilim ve irfan üstadlarinin egitim ve terbiye nimazlarini kirarak, yerlesmis ve saglam sistemleri ezip geçecek kadar sakat bir yol seçmisti. Bilgi bakimindan zamaninin ileri gelenlerindendi. Onun bu özelligi daha önce temas edildigi gibi hayatini kurtarmis ve kendisine sürgün yerinde bile maas baglanmasina sebep olmustu. Gerçekten Seyh Bedreddin Mahmud, hem zahirî, hem de batinî ilimlerdeki vukuf ve ihatasiyla mümtaz ve müstesna bir mevki isgal etmisti. Islâm hukukunda zamaninin imami durumunda idi. Bu hususta "Câmiu'l-Fusûleyn" adli eseri, onun degerini ortaya koyma bakimindan yeterlidir. Bu eserinden önce fikha dair "Letâifu'l-îsârât" isimli eserini yazmisti. Seyh Bedreddin'in, "Kitâbu't-Teshil" adi ile kaleme aldigi eseri, "Letâifu'l-îsârât"in serhidir. Seyh Bedreddin bu eserini Edirne'de kadiasker iken yazmaya baslamis, 818 Cemaziyelâhir'in yirmi yedinci sali günü (3 Eylül 1415) Iznik'te ikamet ederken bitirmisti. Bedreddin'in bu eserleri ulemaca muteber kabul edilmislerdir. Seyh Bedreddin'in tasavvuf sahasindaki görüslerini ortaya koyan eseri, Vâridat adini tasimaktadir. Seyh Bedreddin'in bunlardan baska eserleri de vardir.
Ülkeye tek basina hâkim oldugu günden beri Seyh Bedreddin'in hareketlerini dikkatle takib eden Çelebi Sultan Mehmed, seyhin baslattigi dinî, siyasî ve ictimaî mahiyetteki ayaklanmayi bastirmaya muvaffak oldu.
Seyh Bedreddin, Misir dönüsü Haleb, Konya ve Tire'de dolasmaya basladi. Daha sonra Edirne'ye gidip ana ve babasina kavustu. Burada, iki seneden daha fazla bir süre, Osmanli tahtini kardesleri ile paylasarak saltanat sürmekte olan Musa Çelebi'nin takdirlerini kazanarak kadiaskerlige tayin edildi. Fakat Çelebi Sultan Mehmed'in kardeslerine galip gelmesi üzerine mevkiini kayb ederek Iznik'e gönderildi. Göz hapsinde bulunmasina ragmen Seyh Bedreddin burada rahat durmuyor, gizlice adamlarini yetistiriyordu. Bu dönemde Bedreddin'e, hareketlerinin sorumlulugunu yüklenecek ve kendisine yol açacak bir âlet lazimdi. Bu gaye ile Bedreddin, Izmir körfezinin güney ucunda ve Sakiz adasinin karsisinda Karaburun'da (Çesme) (o zamanki adi ile Stylaryus dagi) üzerinde dogmus, asagi tabakadan birini seçti. Bedreddin bu adamda, kendi görüslerini açiklayabilecek enerji ve heyecani buldugundan onu kendine kethuda, vekil ve dinî temsilci olarak seçti. Börklüce Mustafa denilen bu hizli fanatik, derhal kendini baba ve ruhanî reis ilân etti. Bundan dolayi da taraftarlari ona Dede Sultan adini verdiler. Bedreddin'e Torlak Kemal denilen bir yahudi de yardim etti. Bu yahudi, o zamanlarda Bedreddin'in görüslerini yaymaya çalisan dervislerin basina geçti. Onun görüslerinin temeli, esitlik ve fakr gibi insana cazip gelen sloganlara dayaniyordu. Buna göre kadinlar hariç olmak üzere her seyde ortaklik vardi. Bu meczuplar söyle diyorlardi:
"Ben, senin evinde kendi evim gibi otururum. Sen de benim elbiselerimi giyer, silahlarimi, arabalarini kullanirsin. Sadece kadinlar müstesnadir."
Bu safhada Börklüce Mustafa, Aydin, Yahudi Torlak Kemal de Manisa taraflarinda Rafizî Bâtinî bir Sia'nin tehlikeli hüriyeti ile faaliyetlerine basladilar. Bunlar, Seriat çerçevesi içine alinmis ahlâk degerlerini hiçe sayarak beser zaaflarina genis müsaadeler tanimak, bir taraftan da ferdî mülkiyeti, din farkini ve evlilik müessesesi gibi kanunun teminati altina alinmis sosyal barajlari da asip cemiyete yeni bir nizam tanimak yoluna koyuldular.
Aydin ve Karaburun'da etrafina binlerce insan toplayan Börklüce Mustafa'nin muvaffakiyetleri, seyhin Iznik'te kalmasini tehlikeli bir duruma sokmustu. Bunun için ailesini Iznik'te birakarak Sinop'taki Isfendiyar Beyi'nin yanina kaçti. Gayesi, oradan Tatar iline geçmekti. Isfendiyar Bey, Çelebi Mehmed'den çekindigi için seyhe müsaade etmedi. Bunun üzerine Seyh Bedreddin, gizlice bir gemiye binerek Rumeli yakasina geçip Zagra'ya gider. Seyhin, nüfuz dairesi burada gittikçe genislemeye baslar. Seyh, bir müddet sonra Zagra'dan Silistre'ye, oradan da Dobruca'ya geçer. Sonra da halkinin çogunlugu Siî olan Deliorman'a yerlesir. Deliorman'dan her tarafa mektup ve adamlar göndererek büyük bir propaganda faaliyetine girisir. Asikpasazâde'nin ifadesine göre o söyle diyordu: "Bundan sonra padisahlik benimdir. Sancak isteyen gelsin, subasilik isteyen gelsin velhasil her arzusu olan gelsin. Ben, halifeyim Mustafa (Börklüce) da benim hizmetkârimdir."
Bedreddin ile sirdaslarinin gizli amaçlari, Avrupa ve Asya'da bir hükümet kurmak oldugundan Hiristiyanlari ve özellikle Rumlari elde etmek istiyorlardi. Bu gayelerine erismek için de dervislerin görüsüne göre Hiristiyanlarin, Allah'a ibadet ettiklerini inkâr edenlerin kâfir olduklarini ilân ve kendilerine katilmak için gelen Hiristiyanlari gökten inen melekler gibi bereketli kabul ediyorlardi. Gerçekten de Börklüce, Dukas'in da dedigi gibi gayr-i müslimi bol olan Karaburun (Çesme) havalisinde Türklerden ziyade Hiristiyan ve Yahudilere taviz vererek o suretle bu cemaatleri basina toplayabilmisti.
Islâm tarihindeki, Batinî Hasan Sabbah hareketinin bir benzeri olarak karsimiza çikan bu hadise, devletin temelini kökten sarsmaya yönelik bir hadise idi. Karaburun, Aydin ve Manisa çevresinde baslayan bu fesad hareketinden haberdar olan Çelebi Sultan Mehmed, gerekli tedbirleri almakta gecikmedi. Fakat, baslangiçta bütün boyutlari ile büyüklügünün farkina varilamayan bu olay, Müslüman Türk kanina hayli pahaliya mal oldu.
Siî karekterli olan bu isyani bastirmak üzere harekete geçen Osmanli hükümdari, önce bölge beylerini bunlarin üzerine gönderecektir. Fakat bunlarin fazla bir varlik gösterememesi ve hatta maktul düsmeleri üzerine daha ciddi tedbirlerin alinmasi gerektigine kanaat getirip Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal ile târaftarlarini ortadan kaldiracaktir.
Anadolu'nun bu bölgesinde büyük bir tehlike olarak ortaya çikan bu isyani bastirmak üzere harekete geçen yeni Aydin Beyi Süleyman (Aleksandr) Bey'in maglub ve maktul düsmesi üzerine, Manisa Sancak Beyi Kara Timurtas Ali Bey, asilerin üzerine yürümüs ise de muvaffak olamamisti. Bunun üzerine Amasya sancak beyi ve henüz on iki yasinda bulunan Sehzade Murad ile lalasi Bâyezid Pasa, âsileri büyük bir bozguna ugratip Yahudi Torlak Kemal ile Börklüce Mustafa'yi öldürmüslerdi. Öbür taraftan etrafina pek çok Hiristiyan ve Yahudiyi toplayan Seyh Bedreddin, üzerine gönderilen kuvvetlere mukavemet edemeyerek teslim olmus ve Serez'de bulunan Çelebi Sultan Mehmed'in yanina götürülmüstü. Mehmed Çelebi'nin emri ile kurulan bir ulema divaninda durumu tesbit edilip toplum nizamini bozmakla suçlanan Seyh Bedreddin Mahmud, gayet âdilane cereyan eden bu muhakemede, Türk Islâm birligine karsi giristigi bozguncu hareketin zararini kabul etti. Devrin en seçkin âlimlerinden mütesekkil bir mahkemenin karsisinda suçunu kabul eden Seyh Bedreddin için, Saadeddin Teftazanî'nin talebelerinden olan Heratli Mevlânâ Haydar Acemî'nin verdigi "Mali haram, kani helâl" fetvasi üzerine 1420 yilinda Serez pazarinda idam edilmisti.
Dinî vecibelerin kalkmasi, kanunlarin bozulmasi, haramlarin helal kilinmasi, bazi kimseler için göz boyayan hos müsaadelerdi. Fakat bunlarin hepsinden cazip olani süphesiz ki memleketin muayyen bir zümre arasinda taksim edildi.

Ayrıca Bknz:
Osmanlı Padişahları - Sultan Mehmet Çelebi

Gerçekten, sayilari binleri bulan, mürid ve dervisler üzerinde seyhin nüfuzu o derece kuvvetli idi ki, bu adamlar, Allah birdir dedikten sonra peygamberligi sadece seyhlerine lâyik görüyorlardi. Seyhe ve halifelerine uyanlar arasinda Türklerden çok Yahudi ve Hiristiyanlar görülüyordu ki, bu da onlarin bol huzur ve kolayca servet temini gibi vaadleri çok cazib bulmalarindan ileri geliyordu. Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal gibi propagandacilar, seyhten aldiklari ilham ve hizla, kisa bir zamanda binlerce kisiyi ayaklandirmaya muvaffak olmuslardi. Tarihî seyri ve neticesi ne olursa olsun, her kaynasma ve ayaklanmada mühim olan birer figüran rolündeki yiginlarin çikardigi gürültü degil, bu yiginlarin gizli veya asikâr istek, izdirap ve zaaflarini sezip bunlari sahis ve zümre menfaatleri adina kullanmasini bilen anarsi merkezlerinin gayesidir. Bu belirli ihtiraslar etrafinda merkezlesen gayeler ise, sosyal sartlarin ve siyasî buhranlarin halk için sikintilar ortaya çikardigi devirlerde meydana gelen hosnudsuz ruh haletinden faydalanirlar. Nasil ki, Babaî isyanlari Selçuklu inkirazinin ortaya çikardigi sosyal bir çalkantinin sonucu ise, Bedreddin Mahmud da sahne olarak ayni cografya parçasini seçip on yildan fazla süren sehzadeler mücadelesinin dogurdugu siyasî ve ictimaî huzursuzluktan faydalanmasini bilmistir.
Büyük bir mücadele ve gayret sonucu, iç yaralari sarip memleket bünyesinin sagligini iade eden Çelebi Sultan Mehmed'in bu vatana en büyük hediyesi, Ikinci Sultan Murad gibi hükümdar namzedi bir sehzade yetistirip birakmasidir.
MsXLabs.org & OT



Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
YesilBoncuk - avatarı
YesilBoncuk
Ziyaretçi
29 Nisan 2010       Mesaj #2
YesilBoncuk - avatarı
Ziyaretçi
ŞEYH BEDRETTİN İSYANI

Sponsorlu Bağlantılar
Timur istilâsından sonra karışan ve tarihte kargaşalık, keşmekeş anlamında olarak (fetret devri) diye anılan bir duraklama çağı yaşayan Türkiye’de birden bire enteresan bir fikir ve hareket baş gösterdi. Çağının en ileri bilim başkentlerinde felsefe, tıp, matematik ve en çok din bilim (ilâhiyat) okuyan Şeyh Bedrettin, Edirne’de yerleşmiş ve iki yıl kadar Türkiye’nin dinsel ve yargısal en yüksek katı olan kazaskerlik görevine getirilmişti.
Burada bilim ve din bakımından adı ve ünü yayılmış, herkesten saygı görmüştür.
Osmanlı Devletinin on bir yıl süren kargaşalık çağından politik çıkar sağlamak için, Moğol saldırısının ve kargaşalığın doğurduğu işsizlikten, açlıktan, fakirlikten yararlanmak, böylece iktidarı ele geçirmek isteyen Şeyh Bedrettin bu amaçla Osmanlıcılık ideolojisinin spiritüel, moral ve dinsel yapısını “bütün dinlerin birliği” gibi bir ilke ile ve hümanist bir felsefe ile sarsmak, İslâm dinini bir başka biçimde yorumlamak istemiştir.
Şeyh Bedrettin bu alışılmamış dinsel açıklamaları, çağının ekonomik sosyal krizinin maddi temelleri üzerine yerleştirmek yolunda yeni bir ekonomi ve yarı dinsel bir dünya görüşü yaymaya çalışan Şeyh Bedrettin, bilgeliği ve inandırıcı propagandası ile kısa zamanda geniş bir akım meydana getirmiş ve kendisine inananlarla birlikte bir ihtilâl hareketine girişmiştir.
Bir yandan uydurma bir şecere ile Osmanlı tahtına hak iddia etmiş, bir yandan da aç ve fakir halk yığınlarını peşine takarak Osmanlı Devletini yıkmaya teşebbüs etmiştir.
Dinler arasında fark olmadığı, bütün dinlerin eşit ve benzer ilkeler üzerine kurulduğu, toprak ve mammarın müşterek duruma getirilmesi, özel mülkiyetin kaldırılması gerektiği görüşünü savunan ve yayan Şeyh Bedrettin, adamları ile birlikte giriştiği isyan hareketinde başarıya ulaşamamış ve bir ara memleket çapında bir genişlik kazanmak durumuna gelen propagandası önlenerek, isyan bastırılmış ve kendisi idam edilmiştir.
Şeyh Bedrettin’in aylaya çalıştığı bir tür sosyalist dünya görüşüne, Timur saldırısıyla gelen düşüncelerin, Doğu felsefesinin, İslâm kültür merkezlerinde edindiği bilgilerin, tanıştığı bilim adamlarının, Avrupalıların geniş ölçüde etkisi olmuştur. Bu etkiler altında, sentezci ve çağının problemleri karşısında harekete gelmiş bir felsefe ile, devleti ve toplumu değiştirmeye çalışmıştır.
Şeyh Bedrettin hakkında yazılıp çizilenler verilen hükümler değişiktir. Henüz ciddi bir değer yargısına bağlanmamış bulunan Şeyh Bedrettin ve dünya görüşü ile isyanı hakkında bilinenler ve yazılanlar bilimsel olmaktan çok, duygusal ve noksandır.
On beşinci yüzyıl Türkiye’sinin üzerinde durulacak en ilgi çekici olaylarından birine imzasını atan Şeyh Bedrettin’in ve düşünceleri ve bu düşüncelerinin oluşumu ciddi olara incelenmeye ve araştırmaya değer bir konudur.
Zaman zaman gelişigüzel itham edilen, bazen övülen bazen yerilen bazen de komünist düşünceler kampına itilen veya çekilen, çok değişik çevreler tarafından değişik hükümlere bağlanan Bedrettin’in ve giriştiği faaliyetin “Türk düşüncesi ve Türkiye’deki ekonomik düşünceler tarihi”ndeki yeri önemsenmelidir.
Şeyh Bedrettin hakkındaki incelemelerin, edebiyat ve destan denemelerinin dışında, sosyoloji, ekonomi, din bilimi açılarından genişlemesi ve derinleşmesi bu konudaki belgelerin okunmasını ve yayılmasını gerektirmektedir.


Benzer Konular

9 Eylül 2012 / The Unique Türkiye'den
9 Eylül 2012 / The Unique Türkiye Cumhuriyeti
25 Haziran 2010 / _Yağmur_ Taslak Konular
9 Haziran 2010 / _Yağmur_ Tarih