Arama

Bir hastanın hiç yaşam ümidinin olmadığı nasıl tespit edilir?

Güncelleme: 22 Aralık 2010 Gösterim: 1.496 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Aralık 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Peki bir hastanın hiçbir ümidi olmadığı nasıl tespit edilebilinir ki?Kanserli hastalar da dahil olmak üzere genel tedavi görmeden,batı tıbbının birkaç ay ömür biçtiği bu insanlar her olasılığa rağmen iyileşebiliyor.Peki bu durum nasıl açıklanabilir?Beyninin yarısı olmayan down sendromlu bir genç okullar bitirip birçok işte çalışabiliyor peki bu nasıl mümkün?Sol beyni olmayan bu kişi nasıl konuşabiliyor nasıl yazabiliyor nasıl anlayabiliyor bunlar genelde sol beynin işlevi fakat nasıl oluyor?Galiba bende ahmaklardan biriyim.Bir insanı katletmeye ne gücü nede aklı yeten biri olduğum için.Ve herzaman herkes için her isteyen inanan ve bilen için umut olduğuna olan inancımdan dolayı,galiba bende ahmaklardan biriyim.
Sponsorlu Bağlantılar
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
22 Aralık 2010       Mesaj #2
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

Peki bir hastanın hiçbir ümidi olmadığı nasıl tespit edilebilinir ki?Kanserli hastalar da dahil olmak üzere genel tedavi görmeden,batı tıbbının birkaç ay ömür biçtiği bu insanlar her olasılığa rağmen iyileşebiliyor.Peki bu durum nasıl açıklanabilir?Beyninin yarısı olmayan down sendromlu bir genç okullar bitirip birçok işte çalışabiliyor peki bu nasıl mümkün?Sol beyni olmayan bu kişi nasıl konuşabiliyor nasıl yazabiliyor nasıl anlayabiliyor bunlar genelde sol beynin işlevi fakat nasıl oluyor?Galiba bende ahmaklardan biriyim.Bir insanı katletmeye ne gücü nede aklı yeten biri olduğum için.Ve herzaman herkes için her isteyen inanan ve bilen için umut olduğuna olan inancımdan dolayı,galiba bende ahmaklardan biriyim.


Bunu ''ahmaklık'' olarak addetmek ne kadar doğru tartışılr ancak yüce yaradanın hikmetinden sual olunmayacağı o dilerse herşeyin olabileceğini hatırlamak yerinde olacaktır Msn Happy Aşağıdaki mesaj bir nebze olsun yardımcı olacaktır. Geri kalan yorum yeteneği tamamen kişiye - kişinin inancına bağlı bir durum Msn Happy
Sponsorlu Bağlantılar

İnceleyiniz ;


Bir baharı, tek bir çiçek misilli suhuletle icad eder. Cüz'î, küllî, küçük, büyük, az, çok, o kudrete nisbeten farkları yoktur. Seyyareleri, zerreler gibi kolay döndürür.
(Şuâlar)
Bu misafirhane-i dünyaya gelen her zîşuur, gözünü açtıkça görür ki, bir kudret, bütün kâinatı kabzasında tutmuş. Ve nihayetsiz, hiç şaşırmayan ezelî, ihâtalı bir ilim ve gayet dikkatli, hiç mizansız, faydasız hareket etmeyen bir sermedî hikmet ve inayet, o kudretin içinde bulunup zerrat ordusundan birtek zerreyi meczup Mevlevî gibi döndürerek çok vazifelerde istihdam ettiği gibi; küre-i arzı aynı anda, aynı kanunla bir senede yirmi dört bin senelik bir dairede, yine bir meczup Mevlevî misilli gezdirir. Mevsimlerin mahsulâtlarını hayvan ve insanlara getirdiği aynı kanunla, aynı zamanda güneşi bir mekik, bir çıkrık yaparak, merkezinde cezbedarâne ve câzibekârâne döndürüp manzume-i şemsiye ordusu olan seyyarat yıldızlarını kemâl-i mizan ve intizamla vazifelerde çalıştırır.
Ve aynı kudret, aynı zamanda aynı kanun-u hikmetle zemin sayfasında, yüz binler kitap hükmünde yüz binler nevileri beraber, birbiri içinde, iltibassız, sehivsiz yazar, haşr-i âzamın binler nümunelerini izhar eder.
Ve aynı kudret, aynı zamanda hava sayfasını bir yazar-bozar tahtasına çevirir. Bütün zerrelerini birer kalem uçları ve o kitabın noktaları hükmünde, emir ve iradenin onlara tayin ettiği vazifelerinde istimal ederek ve bütün o zerrelere herbirine öyle bir kabiliyet vermiş ki, güya bütün sözleri ve konuşmaları bilir gibi alır, neşreder, şaşırmaz, küçücük birer kulak, incecik birer lisan olarak istihdam edip unsur-u hava, emir ve irade-i İlâhînin bir arşı olduğunu ispat eder.
(Şuâlar)
Vücut mertebelerinin en kuvvetli ve sarsılmaz olan vücub mertebesinde ve ezelî ve ebedî derecesinde bir vücut sahibi ve maddiyattan münezzeh ve mücerred ve bütün mahiyetlere mübayin bir mahiyet-i mukaddeseyi taşıyan bir Kadîr-i Mutlakın kudretine nisbeten, yıldızlar zerreler gibi ve haşir bir bahar misilli ve haşirde bütün insanları diriltmesi bir nefsin ihyâsı derecesinde kolaydır.
(Şuâlar)

Göz, lâmba, şems gibi nur ve nurânî şeylerde cüz'î-küllî, cüz-küll, bir-bin müsavidir. Evet, şemse bak: Onun timsalleriyle seyyârat, denizler ve havuzlar, katre, kabarcıklar gibi bütün şeffaf şeyler, kemal-i suhuletle temessül ediyorlar. Kezâlik, Şems-i Ezelî şu kâinat kitabında bütün babları, fasılları, satırları, cümleleri, harfleri def'aten, bilâ-külfet yazıyor. Ve ba'sü ba'delmevtte dahi aynı bu suhulet vardır. "Hilkatiniz ve ba'siniz, bir nefsin hilkat ve ba'si gibidir" diye Kur'ân-ı Kerim emrediyor.
(Mesnevî-i Nûriye)

Elbette Kadîr-i Mutlak hadsiz kudretiyle manzume-i şemsiyeyi çevirmesi ve arz sefinesini medâr-ı senevîsinde gezdirmesi, bir cesette kanı ve kandaki küreyvât-ı hamrâ ve beyzâyı ve o küreciklerdeki zerreleri nizamlı, hikmetli çevirmesi derecesinde suhuletli ve kolaydır ki, bir insanı kâinat sisteminde, harika cihazlarıyla, bir katre sudan, birden, zahmetsiz yaratır. Demek o ezelî ve hadsiz kudrete isnad edilse, bu kâinatın icadı, bir insanın icadı kadar suhulet peydâ eder, kolay olur. Eğer ona verilmezse, birtek insanı acip cihazları ve duygularıyla yaratmak, kâinat kadar müşkülâtlı olur.
(Şuâlar)

Kudret-i ezeliye gayr-ı mütenâhidir. Hem Zât-ı Akdese lâzime-i zaruriyedir.
(Sözler)
Bir şey zâtî olsa, onun zıddı o zâta ârız olamaz. Çünkü içtimaü'z-zıddeyn olur; o da muhâldir.
İşte bu sırra binaen, madem kudret-i İlâhiye zâtiyedir ve Zât-ı Akdesin lâzım-ı zarurîsidir. Elbette, o kudretin zıddı olan acz, o Zât-ı Kadîre ârız olması mümkün olmaz.
(Şuâlar)
Zerreyi icad eden, yıldızın icadından âciz kalamaz. Ve lisan gibi bir uzvu halk eden, elbette insanı kolayca halk eder. Ve birtek insanı böyle mükemmel yaratan, herhalde bütün hayvanatı kemâl-i suhuletle yaratabilecek ve gözümüz önünde yaratıyor. Ve çekirdeği bir liste, bir fihriste, bir defter-i kavânin-i emriye, bir ukde-i hayatiye mahiyetinde yaratan, elbette bütün ağaçların Hâlıkı olabilir. Ve âlemin bir nevi mânevî çekirdeği ve cemiyetli meyvesi olan insanı halk edip bütün esmâ-i İlâhiyeye mazhar ve ayna ve bütün kâinatla alâkadar ve zeminin halifesi yapan Zâtın, elbette ve elbette öyle bir kudreti var ki, koca kâinatı, insan icadının kolaylığı ve suhuleti derecesinde halk edip tanzim eder. Öyleyse, zerrenin ve cüz ve cüz'î ve çekirdek ve bir insanın Hâlıkı, Sânii, Rabbi kim ise, elbette, bedahetle yıldızların ve nevilerin ve küll ve külliyatların ve ağaçların ve bütün kâinatın Hâlıkı, Sânii, Rabbi aynen Odur. Başka olması muhal ve mümtenidir.
(Şuâlar)
Ve madem bir şeyde mertebelerin bulunması, o şeyin içinde zıddının tedahülü iledir. Meselâ ziyanın kavî ve zayıf gibi mertebeleri, zulmetin müdahalesi ile; ve hararetin ziyade ve aşağı dereceleri, soğuğun karışması ile; ve kuvvetin şiddet ve noksan miktarları, mukavemetin karşılaması ve mümânaatiyledir. Elbette o kudret-i zâtiyede mertebeler bulunmaz. Bütün eşyayı, birtek şey gibi icad eder.
Ve madem o kudret-i zâtiyede mertebeler bulunmaz ve zaaf ve noksan olamaz. Elbette hiçbir mâni onu karşılayamaz ve hiçbir icad ona ağır gelmez.
Ve madem hiçbir şey ona ağır gelmez, elbette haşr-i âzamı bir bahar kadar kolay ve bir baharı bir ağaç kadar suhuletli ve bir ağacı bir çiçek kadar zahmetsiz icad ettiği gibi, bir çiçeği bir ağaç kadar san'atlı, bir ağacı bir bahar kadar mucizatlı ve bir baharı bir haşir gibi cemiyetli ve harikalı halk eder ve gözümüzün önünde halk ediyor.
(Şuâlar)
Kudret-i zâtiyenin bir cilvesiyle, birtek güneş, birtek aynaya ziyalı akis verdiği gibi, hadsiz aynalara ve parlak şeylere ve katrelere o kayıtsız kudretinin geniş faaliyetinden ziyalı ve hararetli olan ayn-ı aksini emr-i İlâhî ile kolayca verebilir. Az ve çok birdir, farkı yoktur.
(Şuâlar)
Elbette hem gayr-ı mütenâhi, hem ezelî, hem ebedî, hem bütün kâinatı adem-i sırftan icad eden ve bütün ukulü hayrette bırakan, hem âsâr-ı azametiyle tecellî eden kudret-i ezeliyeye nisbeten, şüphesiz herşey müsavidir. Hiçbir şey Ona ağır gelmez.
Hem birtek kelime söylense, nihayetsiz hallâkıyetin nihayetsiz vüs'atinden, o birtek kelime, birtek adamın kulağına zahmetsiz girdiği gibi, bir milyon kulakların kafalarına da izn-i Rabbânî ile zahmetsiz girer. Binlerle dinleyen ile birtek dinleyen müsâvidir, fark etmez.
Hem göz gibi birtek nur veya Cebrail gibi nuranî birtek ruhânî, tecellî-i rahmet içinde olan faaliyet-i Rabbâniyenin kemâl-i vüs'atinden, birtek yere suhuletle baktığı ve gittiği birtek yerde suhuletle bulunduğu gibi, binler yerlerde de, kudret-i İlâhiye) ile suhuletle bulunur, bakar, girer; az, çok farkı yoktur.
(Şuâlar)
Cenâb-ı Hak öyle bir Kadîr-i Mutlaktır ki, adem ve vücut, kudretine ve iradesine nisbeten iki menzil gibi, gayet kolay bir surette oraya gönderir ve getirir. İsterse bir günde, isterse bir anda oradan çevirir.
(Mektûbat)
Sen sadece aynasin...

Benzer Konular

12 Temmuz 2017 / Ziyaretçi Cevaplanmış
28 Aralık 2016 / Misafir Soru-Cevap
16 Mart 2010 / by charisma Soru-Cevap
6 Mayıs 2014 / Misafir Cevaplanmış
24 Nisan 2013 / Misafir Soru-Cevap