Arama

Absürd Ansiklopedi / Bunları biliyor musunuz? - Sayfa 2

Güncelleme: 7 Nisan 2015 Gösterim: 118.324 Cevap: 183
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
15 Haziran 2006       Mesaj #11
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Tamamıyla İnsan Mıyız?

Sponsorlu Bağlantılar
Absürd Ansiklopedi / Bunları biliyor musunuz?İnsan bağırsağında bulunan yüzlerce bakteri türünün DNA’sını inceleyen bilim insanları, ‘bütünüyle insan olmayabiliriz’ fikrini tartışıyor.


WASHINGTON - Yetişkin bir insanın vücudunda bini aşkın türe ait yaklaşık 100 trilyon adet bakteri bulunuyor. Bu bakteriler, vücudun sindirim ve bağışıklık gibi çok önemli sistemleri için büyük önem taşıyor. Bilim insanları, insan ve bakterileri ‘karşılıklı olarak birbirine muhtaç organizmalar’ olarak niteliyor. Bazı bilim insanlarına göre, insan hücreleri de birer bakteri özelliği gösteren organizmalar.

ABD’de faaliyet gösteren, ‘The Institute for Genomic Research (TIGR)’ adlı kuruluşun yaptığı araştırmaya göre, bakteriler hastalık, beslenme, obezite gibi sağlık sorunlarında önemli ipuçları sağlayacak. Uzmanlar, insan vücudundaki bakterilerin alınan ilaçların bünyede en yararlı biçimde nasıl kullanılacağı konusunda dahi önemli bilgiler sunduğunu vurguluyor.

İNSAN VÜCUDUNDAKİ BAKTERİLER
New York State Üniversitesi uzmanı Steven Gill, insan vücudunun bir tür bakteri ve insan hücresi karışımı olduğunu, hatta bazı tahminlere göre vücuttaki hücrelerin yüzde 90’ının ‘aslında bakteri olduğunu’ öne sürdü. Gill, “Bünyemizin iyi bir durumda olması, tamamıyla bu mikrobik popülasyona bağlı, bakteri popülasyonundaki değişiklikler, yararlı mikropların vücudumuzdaki varlığı veya yokluğu gibi sonuçlara yol açıyor ve bu metabolizmada hastalıkları tetikleyebiliyor” görüşünü dile getirdi.

Bakteriler, ince ve kalın bağırsakta, doğumdan sonra kolonileşmeye başlıyor ve yetişkinlerde yaklaşık 1.000 türe kadar bir çeşitliliğe ulaşabiliyor. Bakteriler, vitaminler, şekerler ve lifler dahil, besinlerin sindirilmesine yardımcı oluyor, insan organizmasının sentezleyemediği bazı vitaminleri sentezliyorlar. Gill’e göre insanoğlunun milyonlarca yıllık evrimi, vücuda hayati derecede önemli katkılarda bulunan bu bakterilerle birlikte gerçekleşti.

‘BAKTERYEL DNA’LAR SÜRPRİZİ
İnsan dışkısındaki DNA’ları inceleyen Gill, büyük bir sürprizle karşılaştıklarını ifade ediyor. Gill ve ekibi DNA’ların önemli bir bölümünün bakterilerden kaynaklandığı sonucuna vardılar.

Bilinen bakterilerden gelen gen zincirlerini insan genleriyle karşılaştıran ekip, bağırsakların aşağı kısmındaki genetik çeşitliliğin oldukça yüksek olduğunu ve bu bölgede, insan genlerinden iki kat daha fazla, 60 bin’in üzerinde gen bulunduğunu ortaya çıkardı. Bağırsaktaki DNA sarmallarının yalnızca yüzde 1 ila 5’inin bütünüyle ‘bakteriyel olmadığını’, gerisinin bakterilerle bir bağıntısı olduğunu kaydeden Gill, “İşte bu insan vücudu hakkında çok önemli bir bulgu” yorumunda bulundu.

YENİ DENEYLER YOLDA
Bilim insanları, insan vücudunda ayrıca, ‘Archaea’ adı verilen genetik açıdan bakteriden farklı ve doğada, sıcak su kaynakları gibi marjinal ortamlarda yaşayan tek hücreli canlıların da şaşırtıcı derecede çok sayıda var olduğunu ortaya çıkardı. Bilim insanlarının kullandıkları denekler, analizlerin yapılması öncesinde 1 yıl boyunca antibiyotik veya bakterileri rahatsız eden diğer tip ilaçlardan almadı.

Üç denek üzerinde çalışan Gill ve ekibi, farklı etnik geçmişlere, farklı beslenme, içme ve sigara alışkanlıklarına sahip 30 insan üzerinde araştırmalar yapmanın daha kesin sonuçlar doğuracağını düşünüyor. Ekip ayrıca, insanın ağzındaki 800’den fazla türe sahip bakteriler üzerinde de çalışacak.
Son düzenleyen GusinapsE; 25 Haziran 2006 18:37
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
17 Haziran 2006       Mesaj #12
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Kahirede bulunan KEOPS PİRAMİDİ nin 12 ton ağırlığındaki 2,5 milyon bloktan oluştuğunu,günde 10 blok yerleştirilmesi halinde yapımının 664 yıl süreceğini,
-Piramidin üstünden geçen meridyenin,karaları ve denizleri tam eşit iki parçaya böldüğünü,ve piramidin dünyanın ağırlık merkezinin tam ortasında olduğunu,
Sponsorlu Bağlantılar
-Yüksekliğinin(164m),bir milyarla çarpımının güneşle dünyamız arasında ki uzaklığı verdiğini,
-Taban alanının,yüksekliğin iki katına bölünmesiyle Pİ(3.14) sayısını verdiğini,
-Piramitlerin içerinde ultrasound,radar,sonar gibi cihazların çalışmadığını,
-Kirletilmiş suyun bir kaç gün piramidin içerisinde bırakıldığında arıtılmış olarak bulundunğunu,
-Piramidin içerisinde sütün,bir kaç gün süreyle taze kaldığını ve sonunda bozulmadan yoğurt haline geldiğini,
-Bikilerin piramidin içerisinde daha hızlı büyüdüklerini,
-Çöp bidonu içerisinde ki yemek artıklarının hiç koku yaymadan mumyalaştığını,
-Kesik,yanık,sıyrık,vs yaraların piramidin içinde daha hızlı ve çabuk iyileştiğini,
-Piramidin içinde göreli olarak,yazın soğuk,kışın sıcak bir havanın olduğunu
-Piramidin kimin adına yapıldıysa,onun bulunduğu odaya yılda 2 kez güneş girdiğini,bu günlerden iri doğduğu,diğeri tahta çıktığı günler olduğunu,
-Temelinin her köşesi 51 derece, 51 dakika, 14 saniyedir.
-Bu eserin yapımında kullanılan temel ölçü birimi 636.66 mm'ye denk gelen piramit kübiti dir
-Dünyanın merkezinden kutba uzatılan yarıçap 6357 km'dir. bu da bir piramit kübitinin 10 milyon katına eşittir.
-Piramidin temel kenarının uzunluğu 365.25 "piramit kübiti"dir. bu da, dünyann güneş yılının gün sayısına eşittir,
-Yapımında yaklaşık 2.500.000 blok granit ve kireçtaşı kullanılmıştır. bu taş blokların her birinin ağırlığı 2 tondan 70 tona kadar değişmektedir. milimetrelik bir orandaki titizlikle özel boyutlarda kesilen tüm bu bloklar, birbirleri ile o denli hassas bir şekilde birleştirilmişlerdir ki, bloklar arasından saç teli bile geçemeyecek derecede, hiçbir boşluk bırakılmamıştır. bu birleştirilme işleminde hiç harç kullanılmamıştır.
Son düzenleyen GusinapsE; 25 Haziran 2006 18:38
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
17 Haziran 2006       Mesaj #13
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
1 Nisan şakasının kökeni nedir? 1564 yılında Fransa kralı IX Charles, yıl başlangıcını Ocak ayının birinci gününe aldı. Daha önce Avrupada yaygın olan yıl başlangıcı Mart 25 idi. O zamanki iletişim şartlarında IX Charles'in bu kararı fazla yayılamadı. Duyanlar ise protesto amacıyla eski adetlerine devam ettiler.1 Nisan'da partiler düzenlediler. Diğerleri ise onları Nisan aptalları olarak nitelendirdiler.1 Nisan'a bütün aptalların günü adını verdiler. Bu günde diğerlerine sürpriz hediyeler verdiler, yapılmayacak partilere davet ettiler, gerçek olmayan haberler ürettiler. Yıllar sonra Ocak ayının yılın ilk ayı olmasına alışılınca, Fransızlar 1 Nisan gününü kendi kültürlerinin parçası görerek devam ettirdiler. Oradan da bütün dünyaya yayıldı

İnsanlar niçin içki kadehlerini tokuştururlar? Bu konuda iki ayrı açıklama vardır. 1) İnsanların beş duyusunu tatmin amacıyla şarap kadehini sofrada çın sesiye tokuşturmak. Şarabın rengi, görme; diliyle tat alma; burunla koklama;eliyle dokurma,ve çın sesiyle işitme. Şarap bütün duyguları tatmin eder anlamını taşır. 2)Antik çağlarda bir insanın düşmanını yemeğe davet edip,ona zehirli içki sunması doğal sayılıyordu. Ev sahibi içkinin zehirsiz olduğunu kanıtlamak için kendi içkisini havaya kaldırır ve misafirin içkisinden bir yudumun kendi kadehine dökülmesini isterdi. Sonra aynı anda içkilerini içerlerdi. Misafir böyle durumda ev sahibine güvenini göstermek için kadehini ev sahibinin yukarı kaldırdığı kadehe hafifçe vurur, çın sesiyle içkiyi denemeye gerek olmadığını gösterirdi.

Çinliler yiyeceklerini niçin çubukla yerler? Çinlilerin yemek yeme alışkanlıklarının yiyeceklerini çok küçük parçalar halinde yemelerinden çubuk kullandıkları anlaşılıyor.Çinde eskiden yalnızca zenginler masada otururlardı. Halkın çoğunluğu tabakları ellerinde yemek yerlerdi. Bir elleriyle tabaklarını tutar, öteki elleriyle çubuk kullanarak beslenirlerdi. Hızla artan nüfus yüzünden yiyecek sıkıntısı çeken çinliler önlerindeki yiyeceği küçük parçalar halinde çoğaltarak yiyorlardı. O zamanlar ağaç sıkıntısı nedeniyle de tahta kullanımı kısıtlıydı. Masa kullanımı bu yüzden çok zordu. Çubuklar fildişinden ve kemikten yapılırdı.

Dünyanın en çok söylenen şarkısı hangisidir? Bu şarkı"Happy birthday to you" dur. Şarkının asıl kaynağı Amerika'lı iki kız kardeşe aittir. Orijinal adı " Good Morning to All" yani " hepinize günaydın"dır. Daha sonra güftesi değiştirilerek bütün dünyaya yayılmıştır. Fakat telif hakkı kardeşlere aittir, onlardan sonra da Warner/chappel müzik şirketine geçmiştir. Müzik ticari amaçlı kullanıldığı zaman şirkete ödeme yapma zorunluluğu vardır

Mezara niçin çiçek konulur? İlk olarak Mısır Firavunu Tutamkamon'nun milattan önce 1346 da öldüğünde mezarının çiçekten tacçlarla kaplandığı saptanmıştır. Kuzey Avrupada ise M.Ö 2000 yıllara kadar mezara çiçek konduğu belirlenmiştir. O zamanlarda bu çiçeklerin amacı iyi ruhları çekme, kötaü ruhları kovma amacıylaydı. Sonradan ise asıl amaç cesetler çürürken çıkan kokuyu kamufle etme amacını taşır. Servi ağacı da bu nedenle mazarlıklarda kullanılır. Ağacın yaprakları rüzgarı önler, kendine özgü ferah kokusu vardır. Cenaze törenherinde siyah giyinmenin amacı da mezarlıklarda hayalletlerden sakınmak amacı taşımaktadır.

İnsanlar saatlerini niçin sol kollarına takarlar? Özel bir durum veya farklı olma düşüncesi yoksa insanların çoğu saatlerini sol kola takar. Çünkü çoğunluk sağ elini kullanmaktadır ve bu kolun daha hareketli olması nedeniyle saatin bir yerlere çarpıp zarar görme olasılığı yüksektir. Zaten saatin kurma düğmesi 3 rakamının yanındadır. İnsanlar saati kurmak istedikleri zaman onu bilekten çıkarmadan sağ elle uzattıkları sol kollarındaki saati kurabilirler.

Satrançta şah niçin o kadar pasiftir? Çünkü şah koruma altındadır. Zaten satrançta amaç şahı almaktır. O yüzden bütün taşlar onu korumakla görevlidir. Vezir ise başkumandan gibi şaha yardım eder. İleri geri, çapraz her yöne gidebilir. Batıda vezire Kraliçe adı verilmiştir. Bununla Kraliçe'nin Kralın en büyük desteği olduğunu işaret etmektir. Satranç 6. yüzyılda Hindular tarafından oynanmaya başlanmış, oradan dünyaya yayılmıştır.

Bir hafta niçin 7 gündür? Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanıyorlardı. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile güneş ve ayın sayısı nın 7 oluşu bu sayıyı gizemli ve uğurlu kılıyordu. Daha sonra dinlerde göğün 7 kat oluşu ve doğadaki ana renk sayısının 7 oluşu, müzik notalarının 7 oluşu sayının önemini daha çok belirtti. Daha sonra Fransa takvim yapısını değiştirerek hafta sayısını 10 yaptı ama kabul görmedi. Rusya 5 günlük hafta uygulamasına geçti, o da tutulmadı. Sonunda yine hafta 7 gün olarak kaldı.

Niçin otellerin kapıları döner kapıdır? Döner kapıların tek amacı enerji tasarrufudur. Büyük binaların içerleri devamlı olarak ısıtılır. Açılan normal kapıdan içeri soğuk hava rahatlıkla girer. Eğer normal kapı kullanılırsa hava değişimi nedeniyle klimalar veya motorlar yeniden çalışacaktır. Özellikle çok kişinin girip çıktığı otel veya benzeri binalarda enerji tasarrufu için döner kapı kullanılır. Döner kanatlar sıcak havanın dışarı çıkmasına, soğuk havanın da içeri girmesini engeller.

Bardaktaki buzlar niçin birbirlerine yapışırlar? Buzun erimesi için yalnızca sıcaklık değil basınç da önemlidir. Dağlardaki buzulların kayma nedeni de budur. Basınçla alt tabaka erir ve kayma oluşur. Bir kabın içinde ya da bir bardakta üstüste duran buzların herbiri altındakine değdiği noktada bir basınç oluşturur ve bu noktada çok küçük kısım erir.Buradan hareket eden su çok az yanda iki buz küpçüğünün birleştiği noktada tekrar donar. İki buz parçası kaynak yapılmışcasına birbirlerine yapışır ve orada bir daha erime olmaz.

Kumaşlar yıkandıktan sonra niçin çeker? Aslında kumaş ıslanınca lifler şiştiğinden kumaşın az biraz uzaması gerekmektedir. Ama bükümlerin açılarındaki deformasyonun yarattığı çekme kuvveti daha fazla olduğundan sonuçta kumaş boydan kısalır. Kumaş yıkandıktan sonra kurutulduğunda şişmiş lifler eski durumlarına gelirler. Ama kumaş ilk ölçülerine dönemez. Su, yüksek ısı, çalkalama, sabun hepsi kumaşın çekmesini kolaylaştırır. Kumaş birkaç kez yıkandıktan sonra ölçüleri belli bir dengeye ulaşır ve ondan sonra yıkandığında çekmez.

Çinlilerin gözleri niçin çekiktir? Yalnız çinlilerin değil, Orta ve Güneydoğu Asya'da yaşayanların, japonların hatta Eskimoların da gözleri çekiktir. Aslında göz yapısı bütün dünyada aynıdır. Farkı yaratan göz kapaklarıdır. Çekik gözlü diye nitelendirilen ırklarda gözün üzerindeki göz kapağının ikinci kıvrımı, gözün üstüne daha çok inmiştir. Bazı teorilere göre bu kıvrım insanların gözlerini yoğun kar tabakasının, göz kamaştıran ışığından korumak için bir çeşit kar gözlüğü gibi gelişmiştir. Çinde ve öteki bölgelerde her ne kadar yoğun kar yağmıyorsa da onların atalarının buzul çağında kuzeyde yaşadıkları daha sonra güneye indikleri kanıtlanmıştır. Yalnız gözleri değil, burunları da rüzgara karşı korunmak için küçülmüş, burun delikleri soğuğu engellemek için daralmıştır. Ciltleri de koruma amaçlı olarak yağlıdır. Göz kapakları da yağlıdır. Gözü ve iç tabakalarını kara ve buza karşı korur. Yani çekik gözlü değil, düşük göz kapaklı, demek daha doğrudur.

İnsan korkunca niçin dişleri birbirine vurur? Bir insan büyük bir tehlike veya korku verici olayla karşılaşınca vücudu otomatikman savunmaya geçer. Diğer canlılarda olduğu gibi dişler ve çene savunmanın ana mekanizmalarıdır.İşte bu nedenle ilk insanlardan gelen kalıtımsal yapıdan dolayı önce çene ve dişler harekete geçer. Çenedeki kaslar titrer, bu da sanki dişler birbirine vuruyormuş gibi görüntü verir.

Akıl ile zeka arasında fark nedir? Akıl yalanla gerçeği, doğruile yanlışı ayırabilme, bir konuda düşünce yürütebilme ve görüş bildirme yeteneğidir. İnsan olgunlaştıkça aklı gelişir. Zeka ise bir olayı önce anlama, ilişkileri kavrama, yargılama ve açıklayarak çözme yataneğidir. Genel olarak 12 yaşına kadar gelişir, 20 yaşına kadar sürer sonra sabit kalır. Zeka bir insanın her türlü olay karşısında aynı yeteneği gösterebileceği anlamına gelmez. Bir besteci müzik yapıtını aklıyla değil zekasıyla yaratır. Fakat en basit matematik problemini çözemeyebilir. Sonuç olarak zeka, ruhsal olaylara, algı ve hafıza yeteneğine, tutkulara, eğilimlere göre farlılıklar gösterir. Akıl somut olarak ölçülemez, zeka IQ denilen testle ölçülebilir.

Dolunay insan davranışlarını etkiler mi? İnsanlar arasında bu inanç oldukça yaygındır. Eskilerin Ay'ın dönemlerine bağladıkları boş bir inancın günümüze uzanan bir varsayımıdır. Bilim adamlarının yaptıkları bütün çalışmalar bu görüşün boş olduğunu kanıtlamıştır. Ay, dünyadaki okyanusların gel-git denilen suların alçalması ve yükselmesi olayı üzerinde doğrudan etkisi vardır. Vücudumuzdaki suyun oranı , okyanuslardaki su miktarıyla kıyaslanamaz. Yani Ay'ın çekim gücü insanı etkileseydi yalnız dolunayda değil her gün olması gerekirdi. Dolunayda ayın parlaklığı da pek önemli bir etken değildir. Çünkü gönderdiği ışık miktarı Güneş'in gönderdiğinin 600 binde biri kadardır

Niçin gözyaşı dökeriz? Dünyadaki canlılardan sadece insan ruhsal nedenlearle ağlar. İnsanı farklı kılan bu durum şüphesiz yaşam tarihindeki evrimin bir sonucudur. Aslında gözlerimize sürekli gözyaşı koruma amaçlı olarak salgılanmaktadır. Fakat ağlama ruhsal bir boşalmadır. Bu konuyu ilk inceleyer Darwin'dir. Daha sonra yapılan deneyler sonucu görüldü ki soğan doğrarken akan gözyaşlarının kimyasal yapıları farklıdır. Ruhsal gözyaşları daha çok protein içermektedir. Fakat henüz bu farkın nedeni açıklanamamıştır.

Üç yaşından daha önce olanları niçin hatırlamıyoruz? Bilim adamları geçmiş deneyimlerimizi saklayan hafızamızın beynimizde anıveya öykü şeklinde organize olduğunu ileri sürüyorlar. Üç yaşından küçükler bu şekilde iletişim kurma yeteneğine sahip değiller.Öykü ve anılarını anlatamıyorlar. Yer ve karakter kavramlarını anlamıyorlar. Üç yaşından küçükler düzgün konuşabildikleri,anlayış, seziş ve hafıza yeteneklerine sahip oldukları halde tüm olanları bir bütün olarak şekillendiremiyor, öyküye dönüştüremiyorlar.Hafızamız ne yaptığını ne yapıldığını 3-4 yaşlarında kaydetmeye başlıyor.

Develerin hörgüçlerinde ne var? Genelde hörgüçlerinde su olduğu ve uzun yolculuklarında bu suyu kullandıkları söylenir ama doğru değildir. Develerin hörgüçlerinde 30-35 kg kadar yağ bulunur. Yiyecek bulamadıkları zaman bu enerjiyle hareketlerini sağlarlar ayrıca yağ çöl sıcağına karşı koruma görevi de yapar. Develer suya az gereksinim duyarlar. Burun mukozaları insana göre 100 kat daha büyüktür. Soluk alırken havadaki nemin üçte ikisini kazanabilirler. Su kaybını da dokularından kaybederler, kandaki su etkilenmez.

Yumurtanın niçin bir tarafı yuvarlak, diğer tarafı sivridir? Eğer köşeli olsalardı kenarları dayanıklılık bakımından çok zayıf olurdu. En dayanıklı geometrik şekil küredir ama bu şekildeki yumurta yuvarlanacak olursa nerede duracağı belli olmaz. Yumurta yuvarlanınca düz gitmez. İnce tarafı üstünde dairesel bir yol çizer. Başladığı yere yakın bir noktada durur. Yani düz bir yerde kaybolması olanaksızdır. Yumurta, tavuğun yumurta kanalında küre şeklindedir. İlerlemesi sırasında arkada kalan dairesel kasların büzüşerek hem yumurtayı ileri iterler hem de bu kısmına baskı yaparak konik biçimini sağlarlar. Yumurtanın şeklinin nedeni de budur. Sürüngenlerde bu düzenek olmadığından yumurtaları küresel biçimdedir.

Kuşlar nasıl konuşabiliyor? Her insan ağzıyla konuşur ama konuşabilmeyi sağlayan asıl organ beyindir. Beyinde oluşan düşünceler dilimize ve dudaklarımıza aktarılır. Hayvanlar bu nedenle konuşamaz. Papağan ve benzeri kuşların yaptıkları konuşma değil, mükemmel bir ses tınısı ezberi ve tekrardır. Sesleri ezberler ve taklit ederler. Kuşların ses organları memeli hayvanlardan farklı olarak gırtlakta değil göğüs kafeslerinn dibinde, karın boşluğunun derinliklerindedir. Kuşların doğasında ses taklit yeteneği vardır. Doğayla içiçe yaşarken diğer kuşların seslerini taklit ederek bir çeşit iletişim sağlarlar.

Ateş böceği nasıl ışık saçıyor? Aslında bu böceğin verdiği ışığın ateşle de sıcaklıkla da bir ilgisi yoktur. Bilimsel adı "Soğuk Işık"tır. Bu ışık olayı, moleküler seviyede kimyasal bir işlemdir. Bazı moleküllerin ayrışarak daha yüksek enerjili hale geçebildikleri ve bu fazla enerjiyi ışığa dönüştürebildikleridir. Ateş böceğinin karın bölgesindeki ışık organında bulunan guddelerden ışık elde etmede rol alan iki ana kimyasal madde üretilmektedir. Fakat onlar da tam olarak ışık vermeye yetmediği için böceğin ışık bölgesine yakın solunum organının ışık verme anında burayı oksijenle beslemesi gerekmektedir

Kediler balık ve sütü niçin severler? Kedilerin sudan hoşlanmadığı bilinir. Ama aslında kediler çok iyi yüzerler. Hava şartlarından dolayı ve de tembelliklerinden suya girmeyi sevmezler. Evkedisinin balık sevmesinin yanında kuşlara ve farelere olan düşkünlüğünün nedeni evcilleştirilmeden önce Mısır'da Nil vadisinde balık, kurbağa, küçük kuş ve fareleri avlayarak yaşamış olmasıdır. Zaten eski Mısırlılar kedilerifare avcıları olduğu için evcilleştirmişlerdir. Günümüzde kedinin kuzey Hindistan ve Güneydoğu Asya'da yaşayan türleri ırmakların kenarlarında balık avlayarak yaşamaktadır. Patileriile balıkları sudan dışarı atar, gerekirse suya tamamen girerler. Eski Mısır'da kedi bakıcıları onları ekmek ve sütle beslemişlerdir. Kedilerin süt zevkinin de Mısırlı bakıcılarının yarattığı beslenme alışkanlığından kaynaklanmaktadır.

Horozlar niçin sabahları erkenden öterler? Sabah güneş doğarken ötmek yalnız horozlara özgü değildir. Kulağa en çok horozun sesinin gelmesi, onun sesinin diğerlerinden daha güçlü olmasıdır. Kuşların büyük çoğunluğu da aynı saatlerde ağaçlarda koro halinde öterler. Gün boyu hem horozlar hem kuşlar bu ötüşü sürdürürler ama seslerinin en güçlü çıktığı zaman sabah saatleridir. Horoz ve kuşların sabah gün doğarken ötmeleri biyolojik saatleriyle ayarlanmıştır

Evlerimizdeki sinekler kışın nereye gidiyor? Sineklerin her türü kışın ortadan kaybolur. Havaların ısınmasıyla birlikte ansızın ortaya çıkarlar. Sinekler ısıya karşı çok hassastır. Güneş bulutun arkasına girdiği zaman oluşan ısı düşmesinden etkilenirler. Kış günlerinde yaşama şansları yoktur. Ölmeden önce yumurtalarını toprağa veya kuytuya gömerler. Lavra ve yumurtalar soğuktan etkilenmez. Yaz sıcakları başlayınca yumurtalar çatlar ve yine sinekli günler başlar.

Tükenmez kalemin dolmakalemden farkı nedir? Kalemin tarihi yazınınkinden de eskidir. İlk insanlar sivriltilmiş çakmak taşlarıyla duvar resimleri yapmıştır. Mürekkepli metal kalemler Romalılar tarafından biliniyordu. Tükenmez kalem adı ile bilinen bilye uçlu kalemin ilk modeli 1880 yılında yapılmıştır fakat rağbet görmemiştir. Uçakların gelişmesiyle gündeme tekrar gelir. Uçaklar 2-3bin metreye çıkınca hava basıncı oldukça azalır. Dolmakalem mürekkebi basınç nedeniyle dışarı akarak kağıdı ya da giysiyi lekeler. 2.Dünya Savaşı'nda askeri uçaklarda kullanılan tükenmez kalem sonradan yaygınlaşmıştır. Tükenmez kalemlerde mürekkep kağıda pirinç uçtaki yuvaya yerleştirilmiş minik bir bilye aracılığıyla aktarılır. Fakat dolmakalemin özelliği seçkin ve yazıyı kaliteli kılmasıdır.

Doktorlar niçin dizimize çekiçle vurur? Bir sandalyeye rahatça oturup bacak bacak üstüne atarken doktor dizkapağının hemen altına, kası kemiğe bağlayan tedoma minik lastik bir çekiçle vurduğu zaman bacak ileri fırlar. Bu reflekste baldır kaslarındaki duyu sinirleri kasın genişlemesine tepki verir ve yeni sinir sinyalleri oluşturarak kaslara hafif bir basınç uygulandığını ve gerildiklerini omuriliğine iletirler. Omirilik ise bu basınca dayanabilmesi için kasların kasılması gerektiğini bildirir, bacak tekrar geri hareket eder. Refleks, beyin denetiminden geçmeksizin, yani beyin devrede olmadan doğrudan omuriliğin komutlarıyla gerçekleşmektedir. Diz kapağı refleksi omuriliğin işleyişi konusunda bilgi veren önemli bir tanı yöntemidir.

Yapıştırıcılar nasıl yapıştırıyor? Yapıştırıcıların sağladığı yapışma olayı aslında kimyasal bir reaksiyondan başka bir şey değildir. Günümüzde imalatçılar yapıştırıcıları sentetik malzemeler kullanarak yaparlar. Yapışma olayında benzer veya ayrı malzemeden iki madde, bir de yapışkan gerekir. Burada en önemli görev yapıştırıcıdadır. Yapıştırıcının moleküllerinin diğer iki madde molekülleri ile birleşme eğilimi gösterir bir yapıda olması gerekmektedir.

Matematikte niçin (-2) ile (-2) nin çarpımı (+4) tür? Haftanın beş günü işe otobüs ile gidip geldiğinizi varsayalım. Her sefer bir milyonluk bir biletle yapılıyor. On milyon tutarında on tane bilet aldınız. Hergün gidiş geliş kullandıkça iki tanesi eksiliyor. Bunun eşitlikteki yeri (-2) dir. Siz bu işi beş gün süresince yani 5 kez yaparsanız (-2)x(+5)= 10 olur. Diyelim ki bayram tatilinin iki günü o haftanın Perşembe ve Cuma günlerine geldi ve tatil. Bu kez yapmanız gerekeni yapmıyorsunuz. İki günlük 4 bileti kullanmıyorsunuz. Bu hareket, yapmanız gerekene göre negatif yani ters yönde bir harekettir. Hergün bilet almak yerine iki gün süresince hiç bilet kullanmıyorsunuz.İki kere negatif hareketi "-2" bilet üzerinde yapınca o hafta elinizde (-2)x(-2) =(+4) bilet kalıyor.

Radyonun sesi açılınca pil daha çabuk mu biter? Pille çalışan portatif radyolarda sesin yüksekliği pilin ömrünü etkiler. Radyo açık, sesi kapalı durumu ile sesin sonuna kadar açık durumu arasındaki fark pillerin ömürlerinin kısalmasına neden olur. Ses sonuna kadar açıldığında pillerden çekilen akım yüzde 30 artmaktadır. Bu durum, küçüğünden büyüğüne, pille çalışan ve ses yükselticisi olan bütün radyo, teyp, volkmen vb. için aynıdır.

Termos nasıl sıcağı sıcak, soğuğu soğuk tutuyor? Tek nedeni vardır, vakum.Yani boşluk.Bir termosta içiçe geçmiş iki kap vardır.Dıştaki metal bir kap olup içteki genellikle bir cam şişedir.İkisinin arasındaki hava ise boşaltılmıştır.Tam olmasa da üreticiler tarafından elde edilebilen tama yakın bir boşluk vardır.Vakumlu bir ortamda hava molekülleri de ılmadığından ısı iletilemez.Cismin ısısı başlangıçta ne ise o halde kalır.İçerden dışarıya, dışardan içeriye ısı geçişi olmaz.Böylece termosa konan sıvı sıcaksa sıcak, soğuksa soğuk kalır.

İmdat çağrısı S.O.S 'in anlamı nedir? Çok kişi "Save our Ship" gemimizi kurtar; "Save our Soul" ruhumuzu kurtar; "Stop Other Signals" diğer sinyalleri sözcüklerinin kısaltılmışı sanır. Oysa hiçbiri değildir. Tamamen telgraf zamanından kalma mors alfabesiyle ilgilidir. İmdat çağrısının çok kolay akılda tutulabilmesi için 1908 de üç çizgi, üç nokta, üç çizgi olan S.O.S seçildi.
Son düzenleyen GusinapsE; 25 Haziran 2006 18:34
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
18 Haziran 2006       Mesaj #14
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
NEDEN ALO DERİZ

Telefonda hemen hemen hergün kimbilir kaç kez kullandığımız "Alo" sözcüğü, gerçekte bir sevgilinin kısaltılmış adıdır. Sevgilinin tam adı Allessandra Lolita Oswaldodur. Bu sevimli genç kız, telefonu icat eden, A.Graham Bellin sevgilisiydi. Graham Bell telefonu icat edince ilk hattı sevgilisinin evine çekmişti. Atölyesinde telefon çalınca arayanın Allessandra Lolita Oswaldodan başkası olamayacağını bildiğinden Graham Bell, telefonu açar açmaz "Allessandra Lolita Oswaldo" diyordu. Bell, zamanla sevgilisine, adını kısaltarak hitap etmeye başladı ve telefonu her açışında onu "Ale Lolos" diye karşıladı. Çalışmaları uzadıkça Graham Bell, sevgilisinin adını daha da kısalttı ve öne iki heceli bir ad buldu. Bu kısa ad "Alo" idi. Allessandra Lolita Oswaldo, geliştirip, tüm kente yaymaya çalıştığı telefondan başka birşey düşünmeyen sevgilisinin bitmek tükenmek bilmeyen deneylerinden rahatsız olmaya başlayınca Graham Belli telefonuyla başbaşa bırakıp onu terketti.Yaşlı Bell, sevgilisinin birgün onu arayacağı umuduyla telefonun başından ayrılmadı. Kentte çekilen telefon hatlarının sayısı da giderek artmaya başlamıştı. Graham Belli artık başka kişiler de arıyordu. Fakat o, telefonun her çalışında kendisini sevgilisinin aradığını sanarak telefonunu "Alo" diyerek açıyor ve artık herkes "Alo" diyordu. O günlerde hemen herkes telefonu açtıklarında Alexander Graham Bellin anısına saygı olarak "Alo" demeye başladı. Bugün tümümüzün kullandığı "Alo" sözcüğü işte o günlerden günümüze uzanmaktadır
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
20 Haziran 2006       Mesaj #15
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Ayda'ki Ezanın Sırrı

Newl Amstrong aya ayak bastiginda bilindigi üzere bir ses duyar ve dünyaya indiginde misir gezisindeyken bu sesi tekrar duyar ve bunun ne oldugunu sorunca müslümanlari ibadete çagirmak için bir isaret oldugu söylenir ve kahramanimiz yasamini müslüman olarak sürdürmeye karar verir.
Path Finnder uzay araci marsa yollandiginda pramite benzer cisimlerin bulunduunu ve bunlarin insanlara gösterilirken gizlendigi söylentisi ses getirmisti.

Bu yapitlarin dünyada hangi bölegede bulundugu herkez tarafindan biliniyor.Sonuçta kahramanimizda uzaydaki sesin benzerini misirda duymadimi?
Din bilimcilere göre orada (misir) bir kavim hüküm sürmüs ve bu kavmin ileri düzeyde zekali olduklari ve 3000 e yakin kitap yazdiklari söyleniyor.
Bu kavim içinde bir karmasa çikyor ve kavim kendi içinde bir kaos yasiyor ve bu kaostan kavmin yok olmasi sonucu doguyor.Burada adi geçen din bilimciler konuya söyle devam ediyor.

"Bu kitaplardan 10 tanesi elimizde olsaydi biz su anda galaksi galaksi geziyor olurduk"

Bilindigi üzere her kabilenin içerisinde alim ve bilim adamlari vardir ve eger bu teori dogruysa bunlar kaosun kavmi dagitacagini anladilar ve yanina aldiklari digerleriyle onlara göre siradan olan galaksi yolculugunu gerçeklestirdiler ve yerlestikleri yerde dünyadaki benzerleri gibi anitlar yaptilar.

Ibadetlerinide dünyadaki gibi yapmaya devam ettiler.Birkaç yil önce amerikada bir metor parçasi bulundu ve bunun üzerinde hiyoroglif yazilara raslandi ve bu yazilarin ASUR alfabesiyle benzerlik gösterdigi saptandi,MISIR pramitlerinin ve nigdedeki yer alti tünellerinin asurlularin yaptigina inaniliyor ve sonuçta asurlularda bir kaos yasadilar.
Son düzenleyen GusinapsE; 25 Haziran 2006 18:32
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
24 Haziran 2006       Mesaj #16
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Beyin Seçimini Nasıl Yapar

Absürd Ansiklopedi / Bunları biliyor musunuz?Beyin seçim yaparken anlık keyif ile uzun vadeli mantıklı karar arasında gidip geliyor. Mantıklı kararı seçebilmek için anlık zevkin bastırılması gerekiyor.
Bilim insanları, beyinde kişi seçim yaparken devreye giren yeni bölümler keşfetti. Deneyde kişiler iki seçenek arasında seçim yapıyor, bunlardan biri mevcut durumda yararı bilinen bir seçenek, diğeri ise yeni henüz bilinmeyen ve potansiyeli olan bir seçenek. Araştırmaya göre, beyin uzun vadeli seçeneği seçebilmesi için kısa vadeli hazır yarardan vazgeçmesi gerekiyor.
Araştırmada deneklere kumar makinelerinde şans oyunları oynatıldı. Makinelerin ödül şemaları, her bir seferde değişecek şekilde ayarlandı. Oyun sonunda 14 deneğin 11’i arada sırada farklı makineyi deneyerek, acaba diğerinin daha iyi kazandırıp kazandırmayacağa baktıklarını ifade etti. Denekler, mevcut makinede iyi kazandığını düşündüğünde eldeki makineyi değiştirmiyor, bir başka makineye ancak mevcut makinede az kazandığını düşündüğünde geçiyor.

Denekler mevcut bir makinede şansını denerken, beyinde alnın hemen arkasındaki mantık işlerini gören bölge aktif hale geliyor. Daha yüksek kazancın peşinden giderken ise, beynin daha derinindeki keyif ve mükafat merkezleri aktif hale geliyor.

BİRAZ BEKLERSEN MÜKAFAT ARTAR

Araştırmayı yürüten University College London profesörü Nathaniel Daw, yeni bir seçim yaparken kişinin risklerine karşı getirilerini tarttığını ve bunun mantık merkezi ile mükafat merkezi arasında bir çatışma yarattığını belirtiyor. Dr. Daw’a göre seçim sırasında beyin kendine şu soruyu soruyor; “Şimdi az bir ödülle yetinmek yerine bekleyip, daha yüksek bir ödül almak daha mı iyi?”

Örneğin, şimdi tek bir kurabiye yemek anlık zevki artırıyor, ancak biraz bekleyip iki kurabiye yemek daha mantıklı. “Dolayısıyla” diyor Dr. Daw, “Beyin, tatlı bir opsiyondan feragat edip, gelecekte daha iyisini kazanma alternatifini seçebiliyor, ancak bunun için anlık keyif içgüdüsünü bastırması gerekiyor.”
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
25 Haziran 2006       Mesaj #17
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Hobbit Alet Yapacak Kadar Zekiydi

Absürd Ansiklopedi / Bunları biliyor musunuz?Homo floresiensis'in 12 bin yıl önce yeryüzünden silindiği düşünülüyor, ancak, Flores adasına gelen Hollandalı denizcilerin 18'inci yüzyılda Hobbit'e benzer bir yaratığa rastladıklarına dair günlükleri bulunuyor.

Antropologlar, Hobbit insansısının, küçük kafatasına karşın oldukça gelişmiş bir beyne sahip olduğunu ve alet yapmayı başardığını ortaya attı.

Endonezya’nın tropikal Flores adasında iskeleti bulunan Hobbit insansısının karmaşık aletler yapabilecek bir beyin yeteneğine sahip olduğu fikrini güçlendiren bir araştırma saygın Nature dergisinde yayımlandı. Bilim insanları, boyu bir metreyi geçmeyen ve kafatası ancak greyfurt büyüklüğünde olan ‘Homo Floresiensis’ insansı canlısının yeterince zeki olmadığını varsayıyordu. Bu teze göre, Hobbit’in ayrı bir tür değil, genetik hastalığa maruz bir insan türüydü. Ancak yeni araştırma Hobbit’in insanoğlunun bir tür akrabası olabileceğini savunuyor.

Araştırmayı yürüten Australian National University antropoloğu Adam Brumm, beynin küçüklüğüne dair iddiaları reddederek Hobbit’in sanılan aksine, şempanze türlerinden çok daha gelişmiş kendi çapında bir kültür ve sosyal kodlar geliştirecek kadar yetenekli olduğunu vurguluyor. Brumm ve ekibi Hobbit’in insanoğlunun soyağacında yeni bir dal olduğunu savunuyor.

Brumm, Hobbit iskeletinin bulunduğu bölgedeki bazıları 800 bin yıllık olan aletleri karşılaştırdı. Bu aletler arasında bitkileri ve hayvan derisini soymaya ve tahta oymaya aletler bulunuyor. Brumm, bölgedeki alet teknolojisinde zaman için bir tutarlılık ve süreklilik gözlemlendiğinin altını çiziyor.

SOY' LARININ NE ZAMAN TÜKENDİĞİ DE BELLİ DEĞİL

Homo floresiensis’in 12 bin yıl önce büyük bir volkanik patlamayla yeryüzünden silindiği düşünülüyor, ancak, adaya gelen Hollandalı denizcilerin 18’inci yüzyılda Hobbit’e benzer bir yaratığa rastladıklarına dair günlükleri bulunuyor. Hobbit’in modern insanın atası Homo erectus’tan gelen farklı bir tür olduğu tezi antropoloji dünyasında büyük tartışma yaratmıştı. Bazı uzmanlar Hobbit’in beynin alet yapacak yetenekte olmadığını öne sürmüştü.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
25 Haziran 2006       Mesaj #18
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
En Büyük Kromozomun Şifresi Çözüldü

Absürd Ansiklopedi / Bunları biliyor musunuz?Bilim adamları, insandaki en büyük kromozom olan ve hayatın kitabı olarak adlandırılan kromozom-1'in şifresini çözdü.

1990'lardan beri yürütülen projenin başkanı Dr. Simon Gregory, 3 bin 141 genin bulunduğu kromozom-1'in kanser, Alzheimer ve Parkinson gibi 350 hastalıkla bağlantılı olduğunu söyledi.

Gregory, insan genlerini ve DNA zincirini belirlemeyi amaçlayan proje için, "bu başarıyla İnsan Genleri Projesi'nde bir cilt tam anlamıyla bitirilmiş oluyor" dedi.

İnsan Genomu

Kromozom-1'in genetik şifresinin çözülmesiyle elde edilen bilgiler, kanser, otizm, zihinsel ve diğer hastalıkların teşhis ve tedavisinde kullanılabilecek.

İnsan genomunda yaklaşık olarak 20-25 bin arasında genin bulunduğu tahmin ediliyor. Kromozom-1'in şifresinin çözülmesiyle de binden fazla yeni gen tespit edildi.

Sırada Yeni Aşama Var

Dr. Gregory, bundan sonra yeni aşamaya geçerek, genlerin yaptıklarını ve birbirlerini nasıl etkilediklerini bulmaya çalışacaklarını belirtti.

Kromozom-1'in genetik haritasının şu anda yarık damak ve dudak geninin bulunmasında kullanıldığını belirten Gregory, bunun yanında insanların genetik değişimine neyin neden olduğunu anlamakta da kullanılacağını ifade etti.

Kromozom

Her canlı gibi insan da, her türlü yaşam biçiminin en küçük birimi olan hücrelerden meydana gelir. Her hücre bir sitoplazma ve çekirdekten meydana gelir. Çekirdeğin içinde ise kromozom adı verilen ipliksi parçalar bulunur.

Kromozomlar, elektron mikroskobunda I, V, J harfleri gibi biçimlerde görünür. Kromozomların sayısı canlı türlerinde değişiklik gösterir. Örneğin sirke sineğinde sekiz, kurbağada 26, farede 42, köpekte 78 kromozom vardır.

İnsanın kromozom sayısı ise 46'dır. 22'si çift otozom kromozomdur. İnsan hücresinde bir çift de eşey kromozomu bulunur ve toplam sayı 46 eder.

Kromozomlar, molekül yapıları çok iyi bilinen DNA (deoksiribonükleik asit) zinciriyle histon denilen protein zincirinden oluşur. DNA zincirleri de özgül proteinleri sentezlemekle görevli gen adı verilen birimlerden oluşur.

İnsanın genetik şifresinde yüzde 8'lik bir kısmı oluşturan kromozom-1, diğer kromozomların yaklaşık iki katı gen içeriyor.



virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
25 Haziran 2006       Mesaj #19
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
- İstanbulun nüfusu 131 ülkenin nüfusundan daha fazla.
- Türkiyede Mehmet adındaki insan sayısı 1 milyon 229 bin.
- Peruda bir tek bile umumi tuvalet bulunmuyor.
- Çinde İngilizce konuşan insan sayısı ABDdekinden fazla.
- İsviçre denize kıyısı olmadığı halde, dünyada deniz ticaret filosu olan tek ülke.
- Monaco Prensliği in ulusal orkestrası, ordusundan daha geniş bir kadroya sahip.
- Panamada güzel olanlara yüzde 20 oranında indirim yapılır.
- Herkes ABDliler gibi yaşasaydı, tüketim düzeyini sürdürebilmek için 4 dünyaya ihtiyaç duyulurdu.
- Bir yılan üç gün uyuyabilir.
- Dünyada her yıl ortama olarak 2 milyon kadın sünnet ediliyor.
- Köpekbalıkları hasta olmaz.
- İngiliz süpermarketleri, müşterileri hakkında İngiliz Hükümeti den daha fazla bilgiye sahip.
- Hindistanda 44 milyon çocuk işçi bulunuyor.
- Kenyada bir ailenin gelirinin üçte biri rüşvete gider.
- Dünyadaki uyuşturucu pazarı 400 milyar dolar (576 milyar YTL) civarında
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
27 Haziran 2006       Mesaj #20
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Avrupa’nın İlk Piramidi Tepenin Altında

Absürd Ansiklopedi / Bunları biliyor musunuz?

Bosna Hersek’te bir tepede süren kazı çalışmalarına katılan Mısırlı uzmanlar, toprağın altındaki piramidin Mısır’daki Gize piramitlerine benzediğini açıkladı.

Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna yakınlarında, altında Avrupa’nın ilk piramidinin yattığı düşünülen dağın kazılmasına devam ediliyor. Kazı çalışmalarına katılan Mısırlı jeoloji ekibi, dağın gerçekten de bir piramit barındırdığını düşünüyor. Mısırlı uzman Dr. Ali Abdi Alla Barakata, piramidin Mısır’dakilerden farklı daha arkaik bir formu olabileceğini ifade etti.

Mısırlı jeolog Dr. Barakata, piramitler ülkesi Mısır’dan Bosna’daki kazı çalışmalarını inceleyen ilk uzman. Barakata, toprağın altından çıkan taşların yapısının antik piramitleri andırdığını vurguladı.

Absürd Ansiklopedi / Bunları biliyor musunuz?Kazı çalışmalarına başkanlık eden Samir Osmanagiç, başkent Saraybosna’nın 40 km dışındaki Visoçika tepesinin altında Avrupa’nın ilk piramidinin olduğunu savunuyor. 650 metre yüksekliğindeki tepenin prizmayı andıran yapısı ve kazılan bölümlerde gizli tünellerin bulunması, Avrupa’nın ilk piramidi olduğu kanısı güçlendirmişti. Osmanagiç’in ekibi genellikle amatör ve gönüllülerden oluşuyor.

PİRAMİT DEĞİL İDDİASI
Kimi uzmanlar, dağın altında bir piramit olmadığını, kazı çalışmalarının hüsranla sonuçlanacağı iddiasını dile getirmişti. Bu görüşteki uzmanlar, böyle bir piramidi inşa edecek herhangi antik bir uyguarlığın Bosna Hersek topraklarında yaşamamış olduğuna dikkat çekmiş, tepenin olağandışı bir şekil olduğunu savunmuştu.

Benzer Konular

30 Haziran 2011 / ultraslan_merve Soru-Cevap
10 Temmuz 2012 / SeRCaX.TR Genel Mesajlar