Arama

Absürd Ansiklopedi / Bunları biliyor musunuz? - Sayfa 3

Güncelleme: 7 Nisan 2015 Gösterim: 118.318 Cevap: 183
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #21
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
1. Suudi Arabistan'da bir kadın kocasına kahve yapmazsa bu boşanma nedenidir.

Sponsorlu Bağlantılar
2. Bir köpekbalığı 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kanı hissedebilir.


3. Bır fare bir deveye oranla daha uzun süre susuzluğa dayanabilir.


4. insan midesi 2 haftada bir iç zarını yenilemek zorundadır aksi halde kendi kendini sindirir.


5. i harfinin üzerindeki noktaya ingilizler "Dedikodu" derler.


6. Bir bardak taze şampanyanın içine bir kuru üzüm atarsanız üzüm asansör gibi bardağın altından üstüne üstünden altına sürekli dolaşır.


7. Eğer ağzımıza attığımız bir şeye tükürüğümüz değmese onun tadını anlayamayız.


8. Erkek Peygamber Devesi dişinin kokusunu 7 mil öteden duyabilir.


9. George Washington evinin bahçesinde marijuana yetiştirirdi.


10. Zürafa kulağını 53 santim uzunluğundaki dili ile temizler.


11. Lübnan'da dişi bir hayvanla cinsel ilişkiye girmek serbesttir ama erkek hayvanla yasaktır.


12. Mc Donalds'ın karının % 40'ı çocuk menüsü satışından gelir.


13. Her insanın dilinin izi de parmak izi gibi farklıdır.


14. Tarihi fılm Ben Hur'da çekim ekibinin farketmediği kırmızı bir otomobil görünür.


15. Einstein 9 yaşına kadar düzgün konuşamamıştır. Ailesı onun özürlü olduğunu düşünmüştür.


16. Hergün doğan çocukların ortalama 12'si yanlış anne babaya verilmektedir.


17. Kağıt para sanıldığı gibi kağıttan değil pamuktan yapılır.1950'den önce kenevir, ağaç kabuğu ve marijuana yaprağı kullanılarak yapılırdı.


18. Çikolatanın köpekleri öldürdüğü doğrudur. Onların kalbine ve sinir sistemine zarar verir. Yarım kilo kadar çıkolata küçük bir köpeği öldürebilir.


19. Birçok ruj çeşidi balık pulu içerir.


20. Katil balinalar köpek balıklarının midesine alttan torpil gibi vurarak onları öldürür.


21. Donald Duck çizgi fılmleri Finlandiya'da yasaklanmıştır. Nedeni kahramanların don giymemesidir.


22. Ketçap 1830'lu yıllarda ilaç olarak satılırdı.



Aşağıdaki olayların hepsi gerçek. Kesinlikle düş ürünü değil. Her gün yerkürede o kadar enteresan olaylar oluyor ki... İşte bunlardan sadece bir kısmı...

-Tazmanya'da kadın ölen kocasının cinsel organını boynuna asmak zorunda

-Guam'da bakirelerin evlenmesi yasak. Bunun için kızlar bekaretlerini para karşılığı bu işi yapan kişilere bozduruyor.


-Arizona'da patlak lastikli otomobil içinde sevişmek yasak. Kurala uymayan ön koltukta sevişen 25, arka koltukta sevişen 50 $ ödüyor.


-Gine'de evli kadını baştan çıkaran adamın el ve ayak parmaklarından biri kesiliyor. Kesilen parça ilişkiye giren kadına yediriliyor.


-Guyana'da banyoda sex yaparken yakalanan çiftler önce boyanıyor, sonrada bir eşşeğin arkasına bağlanarak şehirde gezdiriliyor.


-Colombia'da gelinin annesi gerdeğe giren çiftin yatağının kenarına oturarak ilk ilişkiye şahitlik ediyor.


-Hindistan'da evlere gündeliğe gelen kadınlar evdeki bekar gencin seksüel ihtiyacını karşılamak zorunda.


-Laos'da kadınların ayakları en erotik bölge kabul ediliyor. Bu nedenle kadınların ayaklarını göstermeleri yasak.


-Tayvan'da damadın akraba ya da arkadaşı gelinin bekaretini alıyor. Gerekçesi; "Damat böyle sıkıcı bir işle zaman kaybetmesin!!!"


-Liverpoll'daki dükkanlar çocuklar vitrini seyrederken kadın vitrin mankenini soyamaz ya da giydiremez.


-Amboyna adasında ürünün az olacağı belirlenirse, erkeklerin güneş batımında çıplak olarak tarlaya gidip ekinlerin arasında masturbasyon yapmaları gerekiyor
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
1 Temmuz 2006       Mesaj #22
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe kleimleirn hnagi srıdaa yzaldkılraı ömneli dğeliimş öenlmi oaln brincii ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyş. ardakai hfraliren srısaı krıaşık oslada ouknyuorumş çnükü kleimleri hraf hraf dğeil bri btüün oalark oykuorumuşz. BAKIN NASIL DA DÜZGÜN OKUDUNUZ, İLGİNÇ DEĞİL Mİ?:=)
Sponsorlu Bağlantılar
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
3 Temmuz 2006       Mesaj #23
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Mona Lisa Konuşuyor

Absürd Ansiklopedi / Bunları biliyor musunuz?Japon araştırmacılar, Leonardo da Vinci’nin ünlü resmi Mona Lisa’nın gerçek sesini bilgisayar simülasyonuyla yeniden yapılandırdı.

Kriminal soruşturmalarda yararlanılan bir yöntem kullanan Japon akustik uzmanları, tablodaki Mona Lisa’nın kemik yapısını temel alarak vücudundan çıkabilecek ses tiplerini bilgisayarda yarattı. Genizden konuşan Mona Lisa yumuşak bir ses tonu var.

Araştırmayı yürüten Matsumi Suzuki, yaratılan sesin gerçeğine son derece yakın olduğunu öne sürüyor. Emekli bir kriminoloji mühendisi olan Suzuki, Da Vinci’nin resmettiği Mona Lisa’nın 1.68 metre boyunda ve oldukça yumuşak bir sesi olduğunu ifade etti.

MONA LİSA GENİZDEN KONUŞUYOR VE SESİ YUMUŞAK
Mona Lisa’nın sağ orta parmağını inceleyen uzmanlar, tablonun yapıldığı çağdaki İtalyan kadınlarının boy ortalamasını da hesaba kattı. Mona Lisa’nın burnunun biraz büyük olduğu, bu nedenle de sesinin genizden boğuk gelebileceği tahmin ediliyor.

DA VİNCİ’NİN SESİ BAS TONLU
Leonardo da Vinci’nin sesi ise ünlü sanatçının 60’lı yaşlarında vücut yapısı temel alınarak yaratıldı. Suzuki, sanatçının o yaşlarda yaptığı bir özportrede sakallı olması nedeniyle çene yapısını tahlil edemediklerini, ancak güçlü bir çene yapısına has güçlü ve bas bir ses tonu olduğunu tahmin ediyor.

Suzuki, daha önce de fundamentalist El Kaide terör örgütünün lideri Usame bin Ladin’in de ses analizlerini yapmıştı.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #24
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Türkiyede İnternet'te En Çok Yapılan 10 Dolandırıcılık

Lütfen biraz daha dikkat...


• Eşyaların asla olmadığı ve satın alana gönderilmediği sahte online müzayedeler.

• İnternet ten alınan genel amaçlı malların kasıtlı olarak yanlış tanıtılması ya da satın alana gönderilmemesi.

• Parayı katlamayı vaadeden Nijerya mesajı

• İnternet ten alınan bilgisayar donanım-yazılımının kasıtlı olarak yanlış tanıtımı ya da dağıtımının yapılmaması.

• İnternet servis sağlayıcıların talep edilmeyen ya da kullanılmayan servisler için para istemesi.

• Kullanılmayan ya da yanlış tanıtımı yapılan bilgi/adult servisleri için kredi kartından para çekilmesi.

• Yüksek kar ve maaş vaad eden 'evde çalışın' projeleri.

• Tüketicilerden belirli bir miktarda para talep edilen, ön ödemeli 'cazip' kredi teklifleri.

• Düşük faiz oranlı sahte kredi kartı teklifleri.

• Aşırı derecede abartılı kar vaadeden iş fırsatları ve franchise olanakları.

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #25
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Duygusal Zekâ

İş hayatında başarılı olmak için neye ihtiyaç vardır?
Yazının ilerleyen bölümlerinde bu konuyu aydınlatmak için duygusal zekâ konusunda dünya çapında yaygın olarak kullanılan bir ölçek ile hazırlanmış bir araştırmanın kısa özeti bulunmaktadır. Söz konusu ölçek İsrailli Psikolog Dr. Reuven Bar-On tarafından geliştirilmiştir. Bar-On, Duygusal Zekâ (EQ) terimini ilk kez 1985'de kullanmıştır. Sosyal ve duygusal zekâyı homojenleştirerek 133 sorudan oluşan "EQ-i (Emotional Quotient Inventory)" ölçeğini hazırlamıştır. Bar-On’a göre Duygusal Zekâ "Bir kişinin çevresel baskılar ve isteklerle başarılı bir şekilde mücadele edebilme kapasitesine etki eden duygusal, kişisel ve sosyal nitelikteki bilgi ve yetenekler topluluğudur."
Bar-On'un duygusal ve sosyal zekâ modeli aşağıdaki beş ana bölümde 15 bileşene bölünerek verilmiştir. (Stein, Book, 2000)

1. Kişinin iç kapasitesi: Bu kapasite iç irademizi tanımlar. Kendimizi nasıl iyi tanıdığımızı, kendimizi nasıl iyi hissettiğimizi, duygularımızla aramızın nasıl olduğunu tanımlar, hayatta yaptıklarımızdan hangilerinin bize kendimizi iyi hissettirdiğini anlamamıza da yardımcı olur.
• Farkındalık: Kişinin kendinin farkında olması, kendini anlaması, kabul etmesi ve kendine saygı duyması.
• Duygusal Bilinç: İnsanın kendi duygularını bilmesi, tanıması ve birbirinden ayırt edebilme yeteneği.
• Dışavurum: Duyguları, düşünceleri ve inançları kırıcı olmayan bir yolla ifade edebilmek.
• Bağımsızlık: Düşüncede ve eylemde kişinin kendini yönetme ve kontrol etme yeteneği ve duygusal bağımsızlıktan uzak kalmak.
• Kendini gerçekleştirme: Birinin potansiyel yeteneklerini gerçekleştirebilmesi.

2. Kişiler arası yetiler: Bu yeti, başkalarını nasıl anladığımızı, onlarla nasıl ilişkide bulunduğumuzu tanımlıyor.
• Empati: Başkalarının duygularının farkında olmak, anlamak ve takdir etmek yetisi… İnsanların neyi neden yaptığına hassas olmak…
• Sosyal sorumluluk: Sosyal olarak sorumlulukla davranmak ve sosyal grup içinde yapıcı ve işbirlikçi olmak…
• Kişiler arası ilişkiler: Duygusal yakınlık, samimiyet ve etkilenme ile karakterize olan karşılıklı tatminkâr ilişkileri kurma ve devam ettirme yetisi…

3. Uyum Sağlama: Bu kapasite sorunsal durumlarla ilişkide esnek olmayı, çevresel isteklerle ve başarıyla baş edebilmeyi tanımlar.
• Gerçeklik testi: Duygusal olarak yaşanmış olanla, sübjektif olarak var olan arasındaki farkı anlama yetisi.
• Esneklik: Birinin duygularını düşüncelerini ve inançlarını değişen durumlara ve şartlara göre ayarlayabilme yetisi.
• Problem çözme: Sorunları belirleme, tanıma-tanımlama ve etkili çözümler bulma yetisi.

4. Stres Yönetimi:
• Strese Dayanıklılık: Stresle aktif ve pozitif olarak baş edebilme...
• Tepkilerini Kontrol: Birinin duygularını düzenleme yetisi ve bir baskıya karşı koyabilme ve/veya erteleyebilme yetisi.

5. Genel Ruh durumu: Bu bölge, kişinin hayattan zevk alabilmesini tanımlar ve hayattan memnun olma ile alakalıdır.
• İyimserlik: Hayata parlak tarafından bakabilme ve zor durumlarda bile pozitif tavrı koyabilme yetisi.
• Mutluluk: Kendi ile ve başkalarıyla mutlu olabilmek, hayattan tat ve zevk almak ve eğlenmek.

Bu kısa açıklamadan sonra dönelim başlangıçtaki soruya. Yukarıdaki soruyu kolaylıkla cevaplayabilmenin mümkün olmadığı açıkça ortadadır. İş performansını ölçmek amacıyla duygusal zeka (EQ) ile zihinsel zekayı (IQ) karşılaştıran ilk çalışma büyük bir Asya bankasında yapıldı. Bu çalışmanın sonuçları, işyerindeki başarıyı tahmin etmede EQ’nun, IQ’dan daha önemli olduğunu bilimsel olarak göstermiştir. Araştırmayı yapan Multı-Health Systems Inc. (MHS)’den Dr. Steven Stein, şöyle belirtmektedir:
”Deneyimimizden ortaya çıkan somut delil göstermiştir ki: Duygusal zekâ iş performansıyla önemli ölçüde ve yüksek düzeyde ilişkilidir; ancak zihinsel zekâ, işyerindeki performans ile önemsiz ve çok düşük düzeyde bir ilişki göstermektedir.”

Konuyla ilgili Filipinler’deki Manila Üniversitesi’nden Joseph Hee-Woo Jae’nin çalışması 100 tane üniversite mezunu banka çalışanını kapsamıştır (%56 kadın, %44 erkek). Hepsi dünyanın ilk bilimsel duygusal zeka çalışması olan BarOn EQ-I uygulamasına kayıt olmuşlardır. Her bir çalışan ayrıca gözetim yapan görevli ile birlikte bağımsız performans incelemesine girmişlerdir. Çalışma sonucunda gerçek iş performansının EQ değerlendirmesi ile IQ değerlendirmesine göre daha sıkı ilişki içinde bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Aslında IQ değerlendirmesi, iş gelişimi ölçümünde %1’den az hesaplanarak, ölçümle ilgisiz çıkmıştır. Önceki tahminler iş başarısında IQ’yu %20’ye dek ilintili hesaplarken, çoğu araştırma bulguları %6’ya yakın bulmuştur. Ancak EQ sonuçlarının iş performansında etkileyici bir oranda, %27 oranında ilintili olduğunu ortaya çıkarmıştır. Dr. Stein, ‘‘Bu önemli bulgu pek çok insanların uzun yıllardır farkında olduğu, ancak bilimsel delillerle desteklenemeyen bir gerçeği ortaya çıkarmıştır.’’ dedi.

Dr. Reuven Bar-On bu sonucu şöyle karşılamıştır: ‘‘Bu, duygusal zekânın önemli olduğunu bilimsel olarak göstermiştir. Önemli olmasa bile, en azından işyerindeki başarının tahmin edilmesinde zihinsel zekâdan daha önemlidir. Bu, gerçek zeki insanın yalnızca zihinsel olarak zeki değil; aynı zamanda duygusal olarak da zeki olduğu anlamına gelmektedir.’’
Klinik Psikolog Steven J.Stein ve Psikiyatrist Howard E. Book tarafından yapılan geniş kapsamlı bir çalışma gösterdi ki; Duygusal Zekâ, iş başarısının %15 ile %45’ini açıklayabilmektedir. Bu çalışma esnasında, çeşitli işlerde çalışan 4888 kişi teste tabi tutuldu. Çalışmaya katılanlardan, işlerinde ne kadar başarılı olduklarını kendilerinin belirtmeleri istendi.
Bu bilgilerin tamamı Multi-Health System Inc. (MHS) tarafından Kuzey Amerika’daki insanlardan toplandı. Hepsinden EQ-i testini tamamlamaları ve işlerinde ne kadar başarılı olduklarını hissettiklerini değerlendirmeleri istendi. Bazı gruplar diğerlerinden daha küçüktü. Sadece istatistiksel önemi bulunmuş bilgiler kaydedildi. Her bir iş grubunda, yüksek performans gösterenler ile düşük performans gösterenleri ayırt edebilmek için, önem sırasına göre ilk beş faktör dikkate alındı.

Bazı gruplar ilk başta bir anlam ifade etmeyebilir. Örneğin, mühendislerden "gerçeklik testi" bileşeninden daha yüksek performans bekleyebilirsiniz. Bununla birlikte, sonunda tüm mühendisler "gerçeklik testi"nde nispeten yüksek puan aldılar ki bu da onların performanslarını birilerinkinden farklı kılmıyor. Bilakis yüksek performansı düşükten ayıran, aşağıda görüldüğü gibi diğer vasıflardır.

Stein ve Book bunları bir kek için tarifler olarak düşünülebileceğini söyleyerek, şöyle devam ediyorlar: "Biz en lezzetli kek için tarifler üretmeye çalışıyoruz. Yetkinlik analizimizde, bakılması gereken her bir faktörün ölçüsünü gösteren bir formül yarattık. Lojistik gerileme adlı süreci kullanarak pek çok iş grubu için EQ (duygusal zekâ) faktörlerinin ideal bileşimini tanımladık. Bunlar, çalışanlar, insanlar ve işleri arasında en tatmin edici uyumu bulmayı isteyen işverenler için büyük kârlar sağladı. İşlerinde tatmin olan kişilerin, duygusal yetileri o iş için formüle uyan kişiler olma eğilimi gösterdikleri ortaya çıkmıştır."

Bu ölçek 30 ayrı iş alanında çalışan toplam 4888 kişiye uygulanmıştır. Aşağıda araştırmaya katılan bütün kişilerin ve 3 iş alanına ait sonuçlar yer almaktadır. Burada her bir meslek için en önemli 5 faktör listelenmiştir. Parantez içindeki sayılar her bir grup için örneklem sayısını göstermektedir.

Genel İş Başarısı:
1- Kendini gerçekleştirme
2- Mutluluk
3- İyimserlik
4- Kendine saygı(öz saygı)
5- Kendine güven

Muhasebeciler:
1- Problem çözme
2- Sosyal ilişkiler
3- Mutluluk
4- Kendine saygı(öz saygı)
5- Duygusal farkındalık

Genel Satış Elemanları:
1- Kendini gerçekleştirme
2- Dışavurum
3- Mutluluk
4- İyimserlik
5- Kendine saygı(öz saygı)

İK Yöneticileri:
1- Mutluluk
2- Kendini gerçekleştirme
3- İyimserlik
4- Dışavurum
5- Stresle başa çıkma

Duygusal Zekâ ile ilgili çalışmalar, ülkemizde çok azdır. Konuyla ilgili Türkçe bir web sayfasına Duygusal Zeka adresinden ulaşılabilir

KAYNAKLAR:

1. Heart Work, Claus Møller, Time Manager International A/S, Hillerød, 1999
2. The EQ Edge- Emotional Intelligence and your success, Steven J.Stein, Ph. D., Howard E. Book, M.D., Stoddart Publishing Co. Ltd., New York. 2000.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #26
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Einstein'in yasak aşkları


Absürd Ansiklopedi / Bunları biliyor musunuz?İzafiyet Teorisi'nin fikir babası Albert Einstein'ın kişisel mektupları, 'dahi'nin birçok kadınla evlilik dışı aşk yaşadığını ortaya koyuyor.

Kudüs’teki İbrani Üniversitesi’nde tutulan Einstein’ın kişisel mektupları üvey kızı Margot Einstein’ın vaziyeti üzerine kamuya açıldı. İbrani Üniversitesi Albert Einstein Arşivi, 20’inci yüzyılın en büyük bilim insanının aşk ve özel hayatıyla birçok bilgi içeren, 1912-1955 yılları arasında yazılmış, 3.500 sayfayı aşan yüzlerce mektuba evsahipliği yapıyor. Mektuplarda Einstein iyi bir aşık, sevecen bir baba ve kötü bir yatırımcı olarak ortaya çıkıyor.

Einstein’ın mektuplarıyla ilgili araştırmayı yürüten İbrani Üniversitesi uzmanı Barbara Wolff, Albert ile Ethel arasındaki ilişkiyi ‘bir gönül ilişkisi’ olarak tanımlıyor. Wolff’a göre, Albert’ten 15 yaş küçük olan Ethel ‘sevecen, cana yakın ve Einstein’ın kızına karşı oldukça samimi’ bir insandı. Wolff, Einstein 10’dan fazla sevgilisi olduğunu ve bunların sadece ikisiyle evlenebildiğini belirtiyor.

Örneğin, Ethel Michanowski de bu ilişkilerden biri. Ethel Michanowski, Einstein ile 1920’lerin sonları ve 30’ların başlarında bir gönül ilişkisi yaşamış, hatta onu zorunlu göç ettiği İngiltere’ye kadar takip etmişti. Einstein’ın ikinci karısı Elsa ve kızı Margot ile evlilik dışı ilişkilerini “Kadınların benimle bu kadar ilgilenmesini, beğenmelerini anlamıyorum” sözleriyle paylaşmıştı.

Absürd Ansiklopedi / Bunları biliyor musunuz?Einstein ikinci karısı Elsa ve üvey kızı Margot’ya birkaç günde bir mektup yazıyordu.

NOBEL PARASI BORSADA BATTI

Mektupların açıklığa kavuşturduğu bir diğer gerçek de, Einstein’ın Nobel Ödülü’nen gelen parayı 1929 Büyük Buhran’ında borsada kaybetmesine çok üzüldüğü. Uzmanlar Einstein’ın 1921 Nobel Ödülü’nden gelen parayı eski karısı Mileva’ya tazminat olarak ödenmesi için bir İsviçre bankasına ayırdığını ortaya çıkardı. Bu paradan oğulları Hans Albert ve Eduard’ın eğitimleri karşılanmıştı. Einstein, Nobel parasını ABD’de çeşitli finansal araçları yatırmış, ancak daha sonra 1929 Buhranı’nda bu birikimlerini yitirmişti. Einstein’ın 1921 yılında Nobel’den 28 bin dolar almıştı, bu miktar bugünkü rakamlarla 300 bin dolara yaklaşıyor.

Albert Einstein’ın mektuplarda oldukça duygulu ve özenli bir baba olduğu anlaşılıyor. Mektuplarda oğulları babaları için olumlu sözler kullanıyor ve sevgilerini ifade ediyor. Bir mektubunda Einstein, Absürd Ansiklopedi / Bunları biliyor musunuz?oğlu Eduard’ın şizofreni hastalığından duyduğu üzüntüyü “Keşke hiç doğmasaydı” şeklinde tarif ediyor.

MEKTUPLARINI KENDİ BAĞIŞLAMIŞTI

Dünyanın en önemli araştırma kurumlarında İbrani Üniversitesi’nin kurucusu olan Einstein, kişisel el yazmalarını bu okula bağışlamıştı. Karısı ve çocuklarıyla yazışmalarını içeren mektuplar yıllardır üniversitenin arşivinde duruyordu. Ancak üvey kızı Margot Einstein’ın şahsi izni ile arşiv açılmış ve Einstein’ın mektupları uzmanlar tarafından incelemeye açılmıştı. Margot Einstein, mektupların kendisinin ölümünden ancak 20 yıl sonra kamuya açılmasını vasiyet etmişti.

Absürd Ansiklopedi / Bunları biliyor musunuz?İbrani Üniversitesi’nin eski rektörü Hanoch Gutfreund, mektup arşivinin Einstein’ın kamuya açılacak son önemli kişisel eşyası olacağını ifade etti. Gutfreund, mektupların Einstein’ın özel yaşamı kadar bilimsel buluşlarından önceki derin ruh hali ve buluşları nasıl yaptığıyla ilgili önemli ipuçları gösterdiğini söyledi. Gutfreund, mektuplar için; “Şimdi karşımızda daha aydınlık, daha renkli bir Einstein resmi var, çağdaş bir tabirle Albert’in yüksek çözünürlüklü resmi” betimlemesini yaptı.

İZAFİYET ÜZERİNE ÇALIŞMAKTAN YORULMUŞTU

Einstein’ın 1921 tarihli bir mektubunda İzafiyet Teorisi ile ilgili şu not, kuram üzerinde çalıştığı günlerdeki ruh halini aydınlatıyor; “Bu izafiyetin içine o kadar girdim ki, neredeyse sonsuza dek izafiyet yapacakmışım gibi. Yakında bana sıkıntı gelecek. İnsanın uğraştığı izafiyet bile olsa bir sonra da o bile ortadan kayboluyor”.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
16 Temmuz 2006       Mesaj #27
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Guinness rekorlar kitabında bulunan türk rekorlarını Bİliyormusunz??


Kişi başına ekmek tüketiminde dünya birinciliği (Kişi başına 199.6 kilogram)

* Hakan Şükür'ün,t Dünya Kupası'nda 11'nci saniyede attığı en hızlı gol (29 Haziran 2002)

* 81 sessiz harften oluşan bir Kafkas dilini dünyada tek konuşan kişi, Tevfik Esenç (1992 yılında öldü.)

* Selçuk- Efes'te 20 bin kişinin deve güreşi izlemesi.

* 150 mm boyutunda dünyanın en büyük mikrop fosilinin (foraminiferida) yaşlı bir kayada Türkiye'de bulunması.

* En değersiz paranın Türk Lirası olması (Şubat 2003, 1 USD = 1.672.449 TL)

* 8.8 cm ile Artvin'li Mehmet Özyürek'in en uzun burun rekoru.

* Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu'nun halterde kırdığı 2'şer rekor.

* Bilkent Üniversitesi'nce dünyanın en küçük mikrofonunun yapılması (Ortalama saç kalınlığı 50 mikron iken bu mikrofunun çapı 40 mikron idi.)

* Adana Rotary Kulübü'ne ait en uzun çamaşır ipi (33081 metre) ve üzerine asılı 42.300 parça çamaşır

* Kırkpınar Güreşleri, 1460'dan beri aralıksız devam eden en eski güreş organizasyonu.

* Hakan Zengin, 433 metrekarelik dünyanın en büyük bayrağı ile paraşütle Eskişehir'de atladı. (17 Haziran 2004)

* İlker Yılmaz, burnundan aldığı sütü 2 metre 795 mm ileriye gözünden fışkırtması. (1 Eylül 2004)

* Akdeniz Üniversitesi'nde 1983 öğrenci aynı anda balon patlatarak rekor kırdı. (12 Mayıs 2004).
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
16 Temmuz 2006       Mesaj #28
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
üniversite profesörü öğrencilerine
>su soruyu sorar;
>- 'Var olan her şeyi Tanrımı yarattı?'
>>Cesur bir öğrenci ayağa kalkar ve yanıtlar. - 'Evet her şeyi Tanrı
>>yarattı!'
>>
>>Profesör sorusunu yineler ve öğrenci yine 'evet efendim' diye
>>yanıtlar.
>>
>>Profesör devam eder; -'Eğer her şeyi yaratan Tanrı ise ve şeytan
>>var olduğuna göre şeytanı da Tanrı yaratmış olur ve
>>çalışmalarımızda uyguladığımız 'Kesinleştirme' prensibine göre de
>>Tanrı şeytandır.
>>
>>Öğrenci böyle bir önerme karşısında şaşırır ve yerine oturur.
>>Profesör ise öğrencilerine bir kez daha Tanrı'nın içindeki kaderin
>>bir efsane olduğunu kanıtlamaktan ötürü oldukça mutludur.
>>
>>Bu arada bir öğrenci ayağa kalkar ve; -Bir soru sorabilir miyim
>>profesör? der. Profesörde sorabileceğini söyler.
>>
>>Öğrenci ayağa kalkar ve 'Soğuk var mıdır? diye sorar.
>>
>>Profesör; Nasıl bir soru bu böyle, tabi ki vardır ' diye yanıtlar.
>>'Sen hiç soğuktan üşümedin mi?'
>>
>>Öğrenci ; -'Aslında, fizik yasalarına göre soğuk yoktur.
>>Yaşamda/realitede biz soğuğu sıcaklığın yokluğu olarak düşünürüz.
>>Herkes veya nesneler o enerji oradaysa veya bir şekilde enerji
>>iletiyorsa onu deneyimler. Örneğin, Absolute 0 (-460 derece F)
>>sıcaklığın kesin yokluğudur (hiç olmadığı seviyedir). Tüm
>>maddelerin bu seviyede reaksiyon verme özellikleri bozulur ve
>>değişir. Soğuk yoktur, o yalnızca sıcaklığın yokluğunda
>>duyumsadıklarımızı tarif etmek için yarattığımız bir kelimedir' der
>>ve devam eder,
>>
>>- Profesör, karanlık var mıdır?
>>
>>Profesör ; - 'Tabi ki vardır'.
>>
>>Öğrenci yanıtlar, - 'Korkarım gene yanılıyorsunuz efendim. Çünkü,
>>Karanlıkta yoktur. Yaşamda/realitede karanlık ışığın yokluğudur.
>>Biz ışık üzerinde çalışabiliriz ama karanlığı çalışamayız.
>>Gerçekte, biz Newton'un prizmasını kullanarak beyaz şığı kırar ve
>>renklerin çeşitli dalga uzunlukları üzerinde çalışabiliriz. Ama
>>karanlığı ölçemeyiz. Bir basit ışık işini karanlık bir mekanı
>>aydınlatarak karanlığı kırmış olur yani karanlığı geçersiz kılar.
>>Siz belli bir mekanın/uzayın ne kadar karanlık olduğundan nasıl
>>emin olursunuz? Işığın miktarını ölçersiniz! Bu doğrudur değil mi?
>>Karanlık insanlık tarafından, ışığın olmadığı yer/mekan için
>>kullanılan bir kelimedir.
>>
>>Son olarak öğrenci profesöre gene sorar; - 'Efendim şeytan var
>>mıdır?
>>
>>Bu kez profesör pek emin olamamakla birlikte yanıtlar; -'Tabi ki,
>>açıkladığım gibi, biz onu her gün ,her yerde onu görürüz.
>>Şeytan/kötülük bir kişinin başka bir kişiye her gün sergilediği
>>insaniyetsizliğinin bir örneğidir.O, dünyadaki işlenmiş tüm
>>suçlarda, şiddette yer alır. Bunların tümü şeytanın kendisinden
>>başka bir şey de değildir.' der.
>>
>>Öğrenci devam eder; - 'Şeytan yoktur efendim. Yani o kendi başına
>>yoktur. Şeytan basit olarak Tanrının yokluğudur.O aynen karanlık ve
>>soğuk ta olduğu gibi insanın tanrının yokluğunu tarif etmek üzere
>>yarattığı bir kelimeden ibarettir.Tanrı şeytanı yaratmadı.
>>Şeytan/kötülük insanın tanrısal sevgiyi yüreğinde duyumsamadığı
>>zaman deneyimlediklerinin bir sonucudur. O aynen sıcaklığın
>>olmadığı yere gelen soğuk ya da ışığın olmadığı yere gelen karanlık
>>gibidir.
>>
>>Profesör yerine oturur. Genç öğrencinin adı Albert eınsteın dır.
>
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
4 Ağustos 2006       Mesaj #29
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Bana kan grubunu soyle sana kim oldugunu soyleyeyim

Tek damlası bile değerli olan, damarlarımızda taşıdığımız kan hakkında neleri biliyoruz, ya bilmediklerimiz.... Vücut ağırlığının % 7- 8´ini kan oluşturuyor. Tek bir damlası bile birçok konuda etken.

Çeşitleri karakterimizi belirliyor, özelliklerinin değişmesi hastalıklara yol açıyor. Dikkat kan aranıyor! Radyolardan sık sık duyduğumuz bir anons bu. Belki, o anda bunun önemini düşünmeyiz ama, en basitinden bir yerimiz kanadığında damlayan kanın ne derece değerli olduğunu anlarız. Hepimizin de bildiği gibi, kan vücudumuzdaki en önemli yapı taşlarından biri...

Damarlarımızda dolaşan ve birçok hayati fonksiyonu bulunan bu kırmızı renkli sıvının en önemli görevi hücrelere oksijen taşıması...Ayrıca hayati önemi olan maddeleri hücrelere taşıyor ve zararlı olan metabolizma artıklarının dışarı atılmasını sağlıyor. Kan bedenimize canlılık vermek için yaratılmış bir yaşam sıvısıdır. Bedenimizde dolaştığı sürece onu ısıtır, soğutur, besler, korur, ona enerji verir ve içindeki zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Bedenimizdeki haberleşmenin neredeyse tamamını üstlenir. Ayrıca damarlarda oluşan her yırtığı anında kapatır. Sistem böylelikle kendini sürekli olarak yeniler.

Dünyada kan gruplarının dağılımı :

0 RH pozitif
Her 100 kişiden 40´ı
0 RH Negatif
Her 100 kişiden 7´si
A RH pozitif
Her 100 kişiden 34´ü
A RH Negatif
Her 100 kişiden 6´sı
B RH Pozitif
Her 100 kişiden 8´i
B RH Negatif
Her 100 kişiden 1´i
AB RH Pozitif
Her 100 kişiden 3´ü
AB RH Negatif
Her 200 kişiden 1´i


En eski kan grubunun "0" grubu olduğunu belirtiliyor. "Herkes 0 grubuyken insanlar çok küçük bir alanda yaşıyorlardı, aynı yemeği yiyor, aynı organizmaları soluyorlardı ve bu yüzden değişim gereksizdi. Ancak nüfus arttığında ve göçler hızlandığında değişimler ivme kazandı. Sonrasında gelişen A ve B gruplarının geçmişi ancak 15 bin - 25 bin yıl öncesine uzanıyor. AB grubu ise çok yenidir."
0 grubu "avcı", A grubu "çiftçi", B grubu "göçebe" ve AB grubu "modern" olarak değerlendiriliyor
Kan gruplarına göre kişilik tahlili
0 grubu: Kendine güven, cesaret.
A grubu: Sinirli ve hassas.
B grubu: Uyumlu ve yaratıcı.
AB grubu: En çekici ve ilginç...

En cesur ve güçlü " 0" grubu
Bu kan grubu taşıyan herkes gücü, dayanıklığı, kendine güveni, cesareti, sezgiyi ve tanrı vergisi bir iyimserliği genetik hafızalarında taşırlar.Melodik mizaç özelliğine sahiptirler. Bunlar yaşamın tadını en iyi çıkaran, dünya nimetlerinden en geniş biçimde yararlanan kişilerdir. Hayati bir melodi gibi yaşar ve kavrarlar.

İçinde bulundukları ortama çok iyi uyum gösterirler. Tüm insanlarla ve bütün varlıklarla anlaşırlar. Onlara ters düşmeden, olumlu ilişkiler kurmayı başararak yaşarlar. Bu engin uyum düzeni içinde, önlerine sunulan olanaklardan rahatlıkla yararlanırlar.

Amaçladıkları sonuca, büyük uğraşlara kalkışmadan, kolayca ulaşırlar. Onların bu başarılarındaki en büyük etken, dış dünyayla, sudaki hidrojenle oksijen gibi uyumlu olmalarıdır.

Modaya, havaya, zamana hemen uyuverirler. Herhangi birine çok değişik ve ters gelebilecek bir ortam düşünelim. Onlar bu ortam içinde dağılıp şaşırmaz, ürküp sinmez, bir köşeye çekilip donup kalmazlar. Hemen uyum gösterirler. Sivri ve uç düşünceleri, aykırı fikir ve eğilimleri yoktur.

Sağlıklı bir bünye ve iyimserlikle desteklenmiş liderlik özellikleri (güç, etki, güvenirlik) ve başarı için gerekli güdüler size kalan 0 grubu mirasıdır.

En paylaşımcı "A" grubu


Kalabalık insan toplulukları ve yerleşik ama daha kırsal yaşam gerilimleri baş edebilmek üzere ortaya çıkmıştır. Psikolojik özelliklerinin bazıları, kalabalık çevresel kitlelerin ihtiyaçlarına katlanabilmekle gelişir. Uyumlu mizaç özelliğine sahiptirler. Bu grup içinde yer alanlar, duyan, hisseden, sürekli olarak araştıran, çevrelerindeki kişiler ile bağlantı ve uyum sağlamaya çalışan kişilerdir. Dış dünyadaki tüm değişikliklere karşı duyarlıdırlar. Ancak aşırı duyarlılıkları, çevrelerinde büyük uyum güçlüğüne düştüklerinde onların geriye doğru kaçmalarına ve içlerine kapanmalarına neden olur.

Uyumlular, içinde bulundukları toplumun en ilgi çekici ve en renkli varlıklarıdır. Ancak dayanma ve uyum sağlama yeteneklerinin yetersiz kaldığı ortam ve koşullarda çözülürler. Acınacak, zavallı insanlar olurlar.

Büyük bir olasılıkla, bu oluşumun içindeki bireyde olması gereken en önemli özellik, paylaşımcı yapıdır. İlk A´lar, karmaşık bir hayatın meydan okumalarına karşı duyarlı, kurnaz, istekli ve akıllı olmak zorundaydılar.

Ancak bütün bu niteliklerin tek bir yapıda toplanması gerekiyordu. Belki de bu bugün bile A´ların daha gerilimli bir yapıya sahip olmalarının bir nedenidir. Sıkıntılarını içlerine atarlar.

Fakat patladıklarında da dikkatli olmalısınız. O gruplarının çok başarılı olduğu gerilimli ve sıkışık liderlik pozisyonlarına A´lar pek uygun değildir. Bu onların lider olamayacakları anlamına gelmiyor. Ama içgüdüsel olarak, çıkar gözeten liderliği istemezler.

A kan grubunda diğer gruplardan daha az grip görüldüğü bilinmektedir. Ayrıca virüslerin etkisi, AB grubunda da diğer gruplara göre daha azdır.


En uyumlu "B "grubu

Irkların karışması, yeni topraklar ve yabancı iklimlerle karşı karşıya kalan ilk B gruplarının yaşamlarını sürdürebilmek için uyumlu ve yaratıcı olmaları gerekiyordu.

B grupları yerleşik A grupları kadar düzenli ve uyumlu bir konfora gereksinim duymazken O grularından da daha az kararlılık sahibidirler. Bu özellikler B gruplarının her hücresinde mevcuttur. Biyolojik olarak B gruplar diğer gruplardan daha uyumludur. Ritimli mizaç özelliğine sahiptir. Davranışlarında akılcı, sistemli, düzenli ve iradelidir. Başkalarının tepki ve eğilimlerini dikkate almaksızın, kendi düşünce ve kararları doğrultusunda ilerler. Onu bir demiryolu üzerinde giden, önüne çıkan engelleri ezen veya birlikte sürükleyen bir lokamotife benzetebiliriz.

Çevrelerine egemen olmak ve yönetmek isterler. Gözüpek, inatçı, otoriter ve serttirler. Mantık ve irade, onlarda daima duygulardan daha önce gelir. Bu mizaca sahip bulunanların tipi, asker, uzman ve danışmandır.

Bir çok yönüyle B grupları bütün olası seçeneklerin en iyisine sahiptirler. A gruplarının zihinsel ve duygusal olarak uyarılmış edimlerinin yanı sıra O gruplarının saldırgan ve keskin fiziksel tepkilerine ait öğeleri de içlerinde barındırırlar.

B gruplarının farklı kişiliklerle daha kolay ilişkiye girebilmelerinin nedeni, genetik doğaları gereği daha uyumlu olmalarındandır. Çünkü kendilerini rekabet ve savaşlara karşı daha az eğilimli hissederler. Onlar diğerlerinin bakış açısından da bakabilirler. Empati yetenekleri vardır.

En çekicisi "AB" grubu
Bu grup sinirli ve hassas A´larla dengeli B´lerin birleşmesiyle oluşmuştur. Sonuç ise tinsel, yaşamın özellikle sonuçlarının pek farkında olmadıkları bir takım etkenlerini kucaklayan, biraz parça parça bir karakterdir. Kompleks mizaç özelliği gösterirler. diğer üç mizacın tüm özelliklerini, karmaşık ve karışık bir biçimde bu kümede yer alan kişilerde görülür. Bu üç özellik, farklı yoğunluklarla bir arada bulununca, kişi birbiriyle uyuşmaz eğilimlerin elinde adeta oyuncak olur.

Böyleleri, dengeleri için gerekli olan dinamik bir düzenleme, güçlü bir irade ve iyi bir disiplinle karşılaşana değin, çelişen, karmaşık duygu, düşünce ve eğilimlerin elinde bocalayan, kaprisli, kararsız ve tutarsız bir kişi olur çıkarlar. Bununla birlikte çevrelerine önem vermeleri, sosyal tutum ve yargıları önemsemeleri, mantıklı düşünme yetisine sahip olmaları gibi olumlu yönleri onları başarıya ulaştırabilir."

Çoğu kez onlar detaylarla uğraşıp kendilerini yormazlar. AB grubu, kan grupları arasında en çekici ve en ilginç olanıdır. Ama onların doğal karizması ardında hep kırık kalpler bırakır.

Kan grupları arasında AB çok ender görülür.A grubuyla B grubunun karışmasından meydana gelen bu kan grubuna dünya nüfusunun ancak %5 ´i dahildir.Ve de bu grup,kan gruplarının en yenisidir.Bundan 10-12 yüzyıl öncesine kadar böyle bir kan grubu yoktu.Doğudaki istilacı güçlerin batıdaki ülkeleri ele geçirmeleri üzerine farklı uluslar birbirlerine karıştılar. Doğuyla batı uygarlığının karışması sonucunda AB kan grubu ortaya çıktı. M.S. 900 yıllarından itibaren AB kan grubu oluştu. A ve B gruplarındaki Avrupalılar´ın evlilik yoluyla bir araya gelmedikleri kesindi. Ancak doğudan batıya akın başladıktan sonra farklı kan grupları birleşebildi.

Kan grubu-Kişilik ilişkisi

Kan gruplarının insan kişiliği ile yakından ilgisi olduğu anlaşıldı. Japon uzmanlar farklı kan gruplarının erkekler ve kadınlar üzerindeki etkilerini konu alan bi araştırmasının sonuçlarını açıklarken, "İnsan vücudunun kimyası ile kişilik arasında önemli bağlar var. Kan grupları bunlardan biri." dedi

A Grubu Kadını

Para harcamasını çok sever. Seksi iç çamaşırlarına düşkündür. Çocukları çok sever ve çocuk sahibi olduktan sonra eşini ihmal eder. Değişikliği seven biridir.

A Grubu Erkeği
Düzenli yaşamayı sever. İyi bir dost ve konuşmacıdır. Birlikte olacağı kadını seçerken çok titiz davranır.

B Grubu Kadını
İstek doludur. Sekse hiç hayır demez. Para konusunda eli ya çok açıktır ya da cimridir

B Grubu Erkeği
Özgürlüğünün sınırlanmasından nefret eder. Kadınlara saygısı sonsuzdur. Hep neşe dolu bir aileye sahip olmak ister. Yemek konusunda son derece titizdir.

AB Grubu Kadını
Erkeklerin yüreğini hoplatan elbiseler giymeye bayılır. Para konusunda tutumludur. Yemek pişirmekte, mükellef bir sofra hazırlamakta üzerine yoktur.

AB Grubu Erkeği
Aile içinde mutlaka sözünün dinlenmesini, isteklerinin yapılmasını ister. Hoşgörülü ve kararlıdır. En iyi aşıklar bu gruptan çıkar. Eşine ev işlerinde yardım etmekten çekinmez.

0 Grubu Kadını
Mutfak masraflarından kısarak kendine hoş elbiseler alır. Çocukları biraz ele avuca geldiğinde hemen çalışma hayatına dönmek, toplumdaki yerini almak ister. Yemek yapmakla fazla uğraşmak istemez. Pratik yemekleri tercih eder.

0 Grubu Erkeği
Aşık olduğu zaman birlikte olduğu kadını çok kıskanır. Kalabalığı sevmez. Son derece hareketli, çalışkan ve hırslıdır. Sevgilisine veya eşine sık sık hediye almayı sever
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
4 Ağustos 2006       Mesaj #30
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
İnsan gelişiminin en temel öğlerinden biridir. Çok değişik tanımları olmasına karşın, bireyin doğuştan sahip olduğu, gelişmeye açık zihinsel bir işlev olduğu konusunda psikologlar görüş işbirliği içindedir. Zekanın katılımyla kuşaktan kuşağa geçtiği; deneyim, öğrenme çevre etkisiyle biçimlendiği ve geliştiği de kabul edilmektedir. Zeka nesenler arasındaki ilişkiyi kavrama, yeni durumlara uyabilme; soyut düşünebilme, sorunlara çözüm bulma yeteneği olarak da tanımlanır. Hiç eğitim görmemiş bir insan da zeki olabilir; zeka birbirinden değişik insanlarda farklı biçimlerde kendini gösterir.

20. yüzyılın başlarında psikologlar kuşaktan kuşağa üstün zekalı bireylerin yetiştiği aileleri incelediler, öğrencilerin derslerindeki başarısının ya da başarısızlığın nedenlerini araştırdılar. Fransız psikolog Alfred Binet 1905-11 arasında, Theodore Simon ile birlikte, değişik yaşlardaki çocukların zekasını ölçmek için testler geliştirdi. Binet belirli bir yaş gurubundaki çocukların becerilerini ve zihinsel yeteneklerini saplayarak zeka yaşı kavramını ortaya attı. Buna göre, örneğin takvim yaşı (kronolojik yaş) 10 olan bir çocuk test sonucu 11 yaşındaki bir çocuğun başarısını göstermişse, zeka yaşı 11 olarak değerlendiriliyordu. Bunun tersi ise, takvim yaşı 10 olan bir çocuğun ancak 7-8 yaşındaki bir çocuğun başarısını göstermesiydi.

Zeka yaşı, farklı takvim yılındaki çocukların zekalarını ve yeteneklerini karşılaştırmada sağlıklı bir ölçüt olmadığında daha sonra zeka yaşını takvim yaşına bölerek 100 ile çarpılmasından elde edilen zeka katsayısı (IQ) kullanılmaya başladı. IQ, ingilizce intelligence (zeka) ve guotient (bölüm) sözcüklerinin başharflerinden oluşur. Ortalama zekalı bir çocuğun IQsu 100 olarak kabul edilmiştir. 130un üstünde puan alanlar üstün zekalı 70 in altında puan alanlar geri zekalı olarak nitelendirilir.

Benzer Konular

30 Haziran 2011 / ultraslan_merve Soru-Cevap
10 Temmuz 2012 / SeRCaX.TR Genel Mesajlar