Arama

Baharat Yolu

Güncelleme: 14 Kasım 2016 Gösterim: 50.256 Cevap: 5
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Kasım 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Baharat Ticareti

, uluslararası düzeyde baharat ve kokulu ot dolaşımı.
Büyük kültürel ve ekonomik önemi olan baharat ticaretinin kökleri çok eskilere uzanır. Tarçın, kakule, zencefil ve zerdeçal, Doğulu halklarca daha binlerce yıl önce biliniyordu. Bunlar, ticaretin yeni doğduğu dönemlerde önemli kalemler haline gelmişti. Tarçın, İsa’dan en az 2.000 yıl önce Ortadoğu’ya girmişti. Güney Arabistan (ilkçağdaki Arabia Felix), çok eskiden beri günlük ve mürrüsafinin yanı sıra, öteki güzel kokulu reçine ve sakızların da ticaret merkeziydi. Arap tüccarlar, bu baharat çeşitlerinin gerçek kaynağını ustaca gizliyorlardı. Merakları yatıştırmak, pazarlarını koruyabilmek ve rakiplerinin cesaretini kırmak için tarçının kanatlı hayvanlarca korunan sığ göllerde ve zehirli yılanlarla dolu derin vadilerde yetiştiği yolunda masallar bile yayıyorlardı. Yaşlı Plinius ise bütün bu öykülerle alay ediyor, “bu masalların tümünün fiyat yükseltmek için uydurulduğunu” çekinmeden ilan ediyordu.
Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  baharat-yolu-nerelerden-gecer-.jpg
Gösterim: 19537
Boyut:  46.8 KB
Asya kıtasını karadan geçen ticaret yolları ne kadar önemli olursa olsun, baharat ticareti ağırlıklı olarak denizyoluyla gelişti. İsa’dan önceki tarihlerde Araplar doğrudan deniz yolculukları düzenliyorlardı. Uzakdoğu’da ise Çinliler, Malay Takımadalarını çevreleyen sularda dolaşıyor, Maluku Adalarında (Baharat Adaları) ticaret yapıyorlardı. Seylan, merkezî bir ticaret noktasıydı.
Mısır’da İskenderiye’nin liman gelirleri, İÖ 80’de XI. Ptolemaios bu kenti Romalılara bıraktığı sırada büyük miktarlara ulaşmıştı. İskenderiye, Romalılar Döneminde dünyanın en büyük ticaret merkezi, Hindistan’ın güzel kokulu ve acılı baharat çeşitlerinin alışveriş yeri haline geldi. Bunlar Yunanistan ve Roma İmparatorluğu pazarlarına da girdi.

Roma’nın Hindistan ticareti, 300 yılı aşkın süre yoğunluğunu korudu; daha sonra ise düşüş gösterdi. Roma’nm ticareti, Arapların bu alandaki egemenliğini kuşkusuz zayıflattı, ama kıramadı. Roma ticareti 5. yüzyılda yeniden canlandıysa da 6. yüzyılda önemini yitirdi; buna karşılık Arap ticareti ortaçağ boyunca sürdü.
Venedik, 10. yüzyılda Doğu Akdeniz ticaretinden zenginleşmeye başladı. 13. yüzyıl başlarında, Ortadoğu ticaretinin tekelini eline geçirdi; 15. yüzyılda Avrupa’da büyük bir güç haline geldi. Venedik’in büyük zenginliğinin bir bölümü, Doğu kaynaklı baharat ticaretinden kaynaklanıyordu. İskenderiye’den sağlanan baharat türleri Avrupa’nın batısındaki ve kuzeyindeki alıcı ve dağıtımcılara çok yüksek fiyatlarla satılıyordu.
İskenderiye’deki baharat kaynağını bilen, ama Venedik’in egemenliğini bir türlü kıramayan Avrupalılar, 15. yüzyılın üçüncü çeyreğinde gemiler inşa ederek, baharat üreten ülkelere giden bir yol bulmak amacıyla serüvenlere atılmaya karar verdiler. Böylece ünlü keşif yolculuktan başladı. Bu işe ilk girişen Portekizliler, Hindistan’dan Avrupa’ya Ümit Burnu yoluyla ilk kez 1501’de baharat getirdiler. Kristof Kolomb 1492’de İspanya bayrağı altında, John Cabot ise 1497’de İngiltere adına denize açıldı. Ama ikisi de efsanevi baharat ülkelerini bulamadı.
Fernao de Magalhâes (Macellan) 1519’da İspanya adına bir yolculuğa çıktı. Komutası altındaki gemilerden yalnızca biri, “Victoria”, başarılı olarak karanfil yüküyle İspanya’ya döndü. 1577’de, Sir Francis Drake, Macellan Boğazı ve Maluku Adaları yoluyla Yer çevresindeki serüvenli yolculuğuna başladı. “Golden Hind”i, 1580’de baharat ve öteki hâzinelerle yüklü olarak Plymouth limanına getirdi.
1595’te, Cornelis de Houtman komutasındaki bir filo Maluku Adalarına gitmek üzere Felemenk adına denize açıldı. Daha sonra 1598’de Jacob van Neck komutasındaki bir başka filo gene aynı ülke adına yolculuğa çıktı. Her iki filo da, karanfil, küçük hindistancevizi, hindistancevizi ve karabiber yükleriyle geri döndü. 1602’ de Felemenk Meclisi’nin izniyle Hollanda Doğu Hindistan Kumpanyası kuruldu. XIV. Louis döneminde, 1664’te devletin izniyle Fransız Doğu Hindistan Kumpanyası oluşturuldu. Öteki Avrupa ülkelerinin de berat verdiği Doğu Hindistan kumpanyalarının her birinin başarı oranı değişikti. Bunu, ticaretten yarar sağlamak ve ticaret üzerinde tekelci denetim kurmak için yapılan mücadeleler ve fetihler izledi. Yüz yılı aşkın süre Portekiz başat güç durumundaydı. Daha sonra İngiliz ve Felemenk girişimciliği ve fetihleri üstün geldi. 19. yüzyılda İngiliz çıkarları Hindistan ve Seylan’da iyice kök saldı. Doğu Hint Adalarının büyük bölümü Hollanda’nın denetimine girdi.
Bu dönem denizciler için serüven, tehlike, zorluk, hastalık ve ölüm getirdi. Ülkeler için ise, bir yandan mücadele, yenilgi ya da fetih çağı, öbür yandan da yeni ve geri kalmış toprakların ele geçirildiği, uygarlaşmış yabancı ülkeler üzerinde de üstünlük kurulduğu bir dönem oldu. Avrupa’nın çıkarları açısından özellikle başarılı bir dönemdi. Venedik’in tekeli kırıldı; Müslümanların baharat ticareti üzerindeki egemenliği yıkıldı. Avrupa ile Uzakdoğu arasında çok çeşitli mallarda büyük bir ticaret hacmi gelişti; Yenidünya’nın kapıları açıldı.
20. yüzyılda, dünya üzerinde düzenli ve istikrarlı bir baharat ticareti modeli oluştu. Önceleri Londra bu ticaretin merkezi iken, son yıllarda New York kenti Londra’nın yerini aldı.

Kaynak : Ana Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Mayıs 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Baharat Yolu ve Baharat Tarihi
Anadolu, on üç bine yakın bitkisiyle dünyanın en zengin bitki çeşidine sahip ülkelerinden biridir. Tarih boyunca tüm uygarlıklar bu zenginlikten yararlanmayı bilmiş, bu zenginlikleri "Baharat Yolu" sayesinde ülkelerine ulaştırmışlardır. Baharat Yolu, kervanların geçtiği en eski yollardan birisidir. Hindistan'dan başlayarak İran Körfezi ve Irak üzerinden Suriye limanlarına veya Kızıldeniz yoluyla Süveyş ve Akabe'ye, oradan da kara yoluyla İskenderiye'ye ulaşan yoldur. Buralarda Moin ve Saba hükümdarları ve onların soyundan gelen Hamir padişahları baharat alışverişini tamamıyla kontrolleri altına almışlardı. Yolun çeşitli yerlerinde vergi almak için kaleler kurulmuştu. Avrupalılar, kendi bölgelerinde kestikleri taze etleri çok miktarda tükettikleri için baharata ihtiyaç duyarlardı. Etlerini canlı tutabilmek için Doğu'dan sık sık baharat temin ederlerdi. Doğu'dan Batı'ya baharat ve et ihtiyaçları bu yoldan, Arap Yarımadası'ndan karşılanırdı. Gemiciliğin Kızıldeniz'de gelişmesiyle "Baharat Yolu" önemini yavaş yavaş yitirdi.
Sponsorlu Bağlantılar
Baharat Yolu, coğrafya keşiflerinden önce, Hindistan'la Akdeniz limanları arasında taşımada yararlanılan bir yoldu. Hindistan'da ve Güney Arabistan'da çıkan baharat (karabiber, zencefil, tarçın vb.) ile Doğu Asya ülkelerinden sağlanan inci, mercan, fildişi, elmas gibi değerli süs eşyası Avrupa'da çok aranıyordu. Bunlar iki yoldan Akdeniz limanlarına götürülüyordu. Birincisi, Hindistan'dan gemilerle İran körfezine gönderiliyor, oradan da kervanlarla Anadolu ve Suriye limanlanna taşınıyordu.
İstanbul, bu malların en çok bulunduğu bir şehirdi. İkinci yol, yine gemilerle Hint Okyanusu ve Kızıldeniz'den Süveyş'e getiriliyor, oradan kervanlarla Akdeniz limanlarına yollanıyordu. Bu iki yola, Baharat yolu denilmekte idi. İtalyan gemicileri de Akdeniz limanlarından aldıkları bu malları İtalyan limanlarına götürüyorlardı; oradan da türlü araçlarla Avrupa ülkelerine dağıtılıyordu. Ayrıca, Arabistan kıyılarına getirilen veya Arabistan'da çıkan bu çeşit mallar, kervanlarla Yemen ve Mekke üzerinden karayolu ile Akdeniz limanlarına taşınıyordu.

Baharat Tarihi
Baharatın ilk kullanıldığı yer olarak, Uzak Doğu kabul edilir. Öyküsü insanlık tarihiyle iç içedir. Antikçağlardan beri dünya pazarlarında kıymetli bir yeri olan baharat, yiyecek ve içeceklere, sağlığa, parfümlere, dinsel hayata, büyülere ve törenlere damgasını vurmuştur. Eski Yunan, Çin, Sümer, Asur, Mısır ve Roma'da şifalı ot olarak hastalıkları iyileştirmede baharatların kullanıldığı bildirilmektedir. Hyprokratus, Galenus, Diaskorides gibi ünlü hekimler baharatlı ilaçlar yapmışlardır. Ticaret ağları yoluyla dünyayı dolaşmış ilk ürün olan baharat, binlerce yıldır efsanelerde ve tarihte adından sıkça söz ettirmiştir. Örneğin, erkek kardeşi Hz. Yusuf'u sattığı zaman, onu satın alanlar Arabistan'dan Mısır'a giden baharat tüccarlarıydı. Saba Melikesi, Hz. Süleyman'ı ziyaret edip de erdemini sınadığında, ona ödül olarak Kraliyet armağanı olan, Arabistan baharatı vermişti. Baharata duyulan istek, Vasco da Gama'nın Afrika'yı dolaşan yeni bir deniz yolu açmasını ve bu olayla hemen hemen eşzamanlı olarak, Kristof Kolomb'un Yeni Dünya'yı keşfini sağladı.
Baharata verilen önem öylesine büyüktü ki bu önem zenginliğe, fetihlere, soykırımlara yol açtı. Sömürgeci güçler onun için savaştı, ticaretini kontrol etmek amacıyla insanları köleleştirdi ve öldürdü. Ne var ki baharat tarih boyunca hep tehlikeli bir tat oldu.
Asurlular, Arabistan'ın baharat vergisi uğruna savaşıp öldüler. Cenevizliler ve Venedikliler, ortaçağ Avrupası'nda baharat ticareti için uzun süre mücadele ettiler. Dördüncü Haçlı Seferi'ne katılan askerler, Venedik'in telkiniyle İstanbul'u kuşattı ve şehrin efsanevi baharat ticaretini Venedik'in denetimine verdiler. İngilizlerin sahip olduğu ilk deniz aşırı toprak olan, Endonezya'daki minik Run Adası'nda Felemenkler, karanfil ve küçükhindistan cevizi ticaretinde tekel olma gibi kötü bir girişimde bulunarak adayı fakir düşürdüler ve öteki halklarının kökünü kuruttular. Benzer şekilde 19.yy.da afyon fiyatlarının düşmesi sonucu ekonomisi tehdit altında kalan İngiltere, Çin'i Hint Adaları'ndan afyon ithal etmeyi sürdürmeye ikna etmek amacıyla, Çin'e karşı iki kere savaş açtı.

Son düzenleyen perlina; 14 Kasım 2016 16:27
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
25 Kasım 2010       Mesaj #3
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık
normal icad'lara göre, deniz sandalı geç icat edilmiştir.
en büyük sebebi; denizlerle yeni yer keşfedenin bulduğu baharatları kimselere söylememe olayıdır.
Baharatlar
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
20 Aralık 2010       Mesaj #4
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye

Baharat Yolu


Baharat Yolu (Buhur Yolu da denir), Hindistan'dan başlayarak İran Körfezi ve Irak üzerinden Suriye limanlarına veya Kızıldeniz yoluyla Süveyş ve Akabe'ye, oradan da kara yoluyla İskenderiye'ye ulaşan yoldur. Uzak Doğu ile yapılan ticaret, Venedik ve Mısırlıların elinde bulunuyordu. Bu devletler, diğer devletlerin Baharat Yolu'ndan faydalanmasını engellemeye çalışmışlardır.

Baharat Yolu, eski çağlarda, Uzakdoğu'yu batıya bağlayan ticaret yollarından biriydi. Baharat günümüzden binlerce yıl önce doğu ülkelerinde kullanılıyordu. Orta Çağ Avrupası'nda soyluların sofralarına da girince çok önemli bir ticaret ürünü haline geldi, ama pahalı olması nedeniyle ancak varlıklı kimseler satın alabiliyordu. Aslında tarçın, kakule, zencefil ve zerdeçal satışına dayanan baharat ticaretini Çinliler Mîlat'tan önce başlatmıştı.

Baharat, doğudan Avrupa'ya iki ayrı yoldan gelirdi. Bunlardan biri Orta Asya üzerinden geçen İpek Yolu'ydu. Ama İpek Yolu asıl olarak eski çağlarda Çin İpeği'nin Roma’ya taşındığı yoldu. Öbür yol ise, Hindistan ve Seylan'dan (Sri Lanka) Kızıldeniz'deki Akabe Körfezi'ne, Yemen kıyılarına ya da Basra Körfezi'ne gelen denizyoluydu. Bu kıyılardaki limanlarda gemilerden boşaltılan baharat, karayoluyla Fenike ve Filistin kıyılarına, Mısır'da İskenderiye'ye ve Karadeniz'e ulaştırılırdı. Sonra gene denizyoluyla Avrupa'ya taşınırdı.

Baharat üreten ülkelere doğrudan ulaşmanın yolları arandı. Sonunda Vasco da Gama 1498'de Ümit Burnu'nu dolaşarak Hindistan yolunu açtı. Kristof KolombBatı Hint Adaları'na, Macellan Güney Amerika'yı dolaşarak Doğu Hint Adaları'na vardı. Böylece baharat üreten ülkelere yeni yollar açıldı. Bunun sonucunda baharat ticaretinde Venedik tekeli kırılırken, tarihsel Baharat Yolu da önemini yitirdi.
Son düzenleyen Baturalp; 24 Aralık 2016 17:22 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Sen sadece aynasin...
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
25 Nisan 2011       Mesaj #5
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

Baharat yolu

;16. yüzyıldan önce dünya ticaretinin yapıldığı başlıca iki yoldan biri. Hindistan'ı Akdeniz ülkelerine bağlardı. Hindistan malları ;
1) Aden Boğazı-Kızıldeniz yoluyla Mısır'a, oradan da Akdeniz kıyılarına,
2) Yemen-Hicaz-Suriye kervan yoluyla yine Akdeniz'e ya da,
3) Basra-Irak-Suriye yoluyla Akdeniz'e gelirdi.
Yol üzerinde bulunan devletler, tüccar gemilerinden ya da tüccar kervanlarından vergi alırlardı. Bu konuda en büyük yararı Mısır sağlardı. Yolun sağladığı büyük transit vergisi yüzünden, yol üzerinde en eski devirlerden beri büyük siyaset ve uygarlık merkezleri meydana gelmiştir.

Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs
Son düzenleyen perlina; 14 Kasım 2016 16:29 Sebep: Yazı rengi ve sayfa düzeni.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
14 Kasım 2016       Mesaj #6
perlina - avatarı
Ziyaretçi

Baharat yolu

ya da Cadde-i baharat. Çoğu baharat Doğu kökenliydi. Avrupalılar'ın ilk tanıdıkları baharat olan hint karabiberinin adı, Theophrastos’un, daha sonra Dioskurides, Galenos ve Yaşlı Plinius’un yapıtlarında anılır. Kutsal Kitap’ta sözü geçen ve Eskiler tarafından yağ ve merhem yapımında kullanılan, bazı yörelerde tütün gibi içilen tarçın, üretim bölgelerinden (Hindistan ve Seylan) kervanlarla İskenderiye'ye kadar geliyordu, bu nedenle de uzun süre Arabistan kökenli sanıldı.

Ad:  baharat yolu-384x288.jpg
Gösterim: 4825
Boyut:  60.6 KB
İlk çağlardan bu yana Çin’de ve Hindistan'da kullanılan zencefil,Yunanlılar’a Persler tarafından tanıtıldı; zengin Romalılar'ın beslenmesinde büyük bir rol oynayan zencefil, gerek fiyatı, gerek tüketimi bakımından Ortaçağ Avrupası 'nda, karabiber kadar önem kazandı. Baharat olarak ve ayrıca hem ilaç, hem boya yapımında kullanılan, Batı Asya (Keşmir, İran, Phrygia) kökenli safran, Kilikia safranını da öven Romalılar tarafından biliniyordu. Baharatın Bizans imparatorluğu yoluyla Avrupa’ya geçmesi, IX. yy.'dan başlayarak müslümanlarca engellendi. Bununla birlikte, çok miktarda yenen etin korunması için büyük gereksinim duyulan baharatın tadı, zengin sınıflarca unutulmamıştı. Haçlı seferleri ile baharata olan ilgi yeniden canlandı ve bu seferlerden sonra safran, Fransa ve İtalya'da da yetiştirilmeye başlandı. Doğu Akdeniz'de müslümanların elinde bulunan limanlar (İskenderiye) yeniden avrupalı tüccarlara açılınca, Venedikliler, Avrupa'da baharat dağıtımını hemen hemen tekellerine aldılar. Ortaçağ'ın sonunda Avrupa'da bir baharat tutkusu almış yürümüştü; görkemli şölenlerde bol bol baharat ikram ediliyordu; çok büyük dolaplarda saklanan baharat, kabul törenlerinde "sofra baharatı” adı altında her fırsatta sunuluyordu. Son derece zenginleşen baharat tüccarlan, XIV. yy.'ın başında 288 çeşit baharat satmaya başladılar.

Venedik’ın tekelinden kurtulmak için baharat arama girişimleri, büyük coğrafya keşiflerinin başlıca nedenlerinden biriydi ve baharat istifçiliği XVI. ve XVII. yy.’da sömürge imparatorlukları kuranların sürekli ilgisini çekmekteydi. XVI. yy.'ın başında Banda hindistanceviziyle Meksika vanilyası Avrupa’ya girmeye başladı. Atlas okyanusu kıyısındaki limanlara büyük miktarlarda gelen baharatın birçok hastalığa iyi geldiği söyleniyordu (karabiber lapası, hindistancevizi ve zencefilin mide ağrılarını iyileştirmesi, tarçının kuvvet verici rolü). 1560’a kadar Lizbon’da baharat fiyatı sürekli yükseldi. Hayvan yemi olarak kullanılan bitkilerin yetiştirilmesindeki gelişmeler, her mevsimde, hayvan kesimine olanak verinceye alkollü uyarıcı çeşitleri zenginleşinceye ve tıbbın ilerlemesi bazı önyargıların doğru olmadığını kanıtlayıncaya dek daha iki yüzyıl boyunca baharat, büyük bir rol oynamayı sürdürdü.

Bu arada, Maurice ve Bourbon adaları valisi, krallık yetkilisi Poivre’ın çabalarıyla karabiber, bu adalarda (1770), daha sonra da Cayenne’de ekilmeye başlandı; aynı tarihte, Molük adalarının hindistancevizi üzerindeki tekeline son verildi ve tıpkı tarçın ağacı gibi hindistancevizi de Poivre’ın gözetiminde yetiştirildi; XVI. yy.'ın başında, Meksika ve Antiller' de yetiştirilen zencefil, XVII. yy.'dan başlayarak Brezilya'da da ekilmeye başlandı.

Bununla birlikte, bazı baharat tekelleri daha uzun süre devam etti.Banda’da ancak 1864'te hindistancevizi ağacının serbestçe ekimine izin verildi. Ama baharat yetiştiren bölgelerin çoğalması, özellikle daha ucuza mal edilen çeşnileme ürünlerinin yaygınlık kazanması (tereyağının gittikçe artan rolü), yemek zevklerindeki değişiklikler, XIX. yy.’ın başından itibaren baharatın ticari öneminin azalmasına yol açtı.

Kaynak :Büyük Larousse

Benzer Konular

14 Kasım 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
14 Kasım 2016 / nelii Cevaplanmış
24 Aralık 2016 / Misafir Cevaplanmış
14 Kasım 2016 / Misafir Cevaplanmış
12 Ekim 2018 / Baturalp X-Sözlük