Arama

Sünnet ve Tıp Biliminde Sünnetin Yeri

Güncelleme: 24 Mart 2011 Gösterim: 13.392 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Nisan 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tıpta Sünnet
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  Circumcision_Sakkara_1.jpg
Gösterim: 407
Boyut:  26.9 KB
Antik Mısır'da bir sünneti gösteren hiyeroglif
Sünnet, daha çok erkeklerde penis (kamış) başını örten ve koruyan üstderinin (prepus) bir kısmının veya tamamının kesilip atılması diye bilinmekteyse de erkeklerde ve kadınlarda uygulanan birden fazla çeşidi vardır.

Erkek sünnetinin üç türü:
  • 1. Tip: Üstderinin kısmen veya tamamen kesilip atılması, frenulum da aynı işlem sırasında zarar görebilir, ya da kesilip atılabilir.
  • 2. Tip: Penis derisinin tamamen, bazen erbezi torbası ve kasıkları da kapsayacak şekilde yüzülmesi. Arabistan Yarımadası'nın güney kesimlerinde uygulanmış olduğu biliniyor. (halen uygulanmakta olabilir) Jacque Lantier benzer bir uygulamayı Afrika'da Namshi kabilesinde gözlemlemiştir
  • 3. Tip: Üriner tüpün erbezi torbasından penis başına kadar yarılarak açılması. Bu tür Avustralya yerlileri arasında halen uygulanmaktadır.
Kadın sünnetinin üç türü:
  • 1. Tip: Prepusla birlikte klitorisin bir kısmının veya tamamının kesilmesi
  • 2. Tip: Klitoris, prepus ve çevredeki küçük ve bir kısım büyük dudakların kesilmesi
  • 3. Tip: Klitoris ve prepus ile birlikte küçük ve büyük dudakların neredeyse tümüyle kesilmesi, açık yaranın dış çeperlerinin biraraya getirilerek yaranın tümüyle dikilmesi, sadece idrar ve aybaşı kanamasının akabileceği ve ancak küçük parmak genişliğinde olan bir açıklık bırakılması
Daha çok uygulananlar erkeklerde 1. tip, kadınlarda ise 1. ve 2. tiplerdir. En tahripkar olan 3. tip kadın sünneti %10 ile %20 arasında bir oranda, genelde Doğu Afrika'da uygulanmaktadır.
Sünnet, yazılı tarihten önce başlamıştır. Uygulamanın kaynağı, tarihin derinliklerinde kaybolmuştur. Erkeklerin sünneti Yahudi inancında mecburidir, pek çok Müslüman topluluğu ve bazı Hıristiyan topluluklarında ise gelenekselleştirilmiştir. Kadın sünneti ile ilgili herhangi bir dini atıf bulunmamasına rağmen özellikle Mısır'daki Müslüman topluluğu ve Afrika'daki Hıristiyan topluluklarınca dinen gerekli görülmektedir. Erkek sünneti ABD, Güney Kore ve Filipinler'de de uygulanmaktadır. Her yıl onüç milyondan fazla erkek ve üç milyondan fazla kız çocuğu sünnet edilmektedir.
Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Teşkilatı, Uluslararası Af Örgütü ve çeşitli dünya devletleri, "jenital sakatlama" olarak adlandırdıkları kadın sünnetini, kadının kendisi ve doğacak çocuklarının sağlığı açısından son derece sakıncalı görmekte ve uygulamayı sona erdirmeye çalışmaktadırlar. Jenital bütünlük savunucuları ise kadın ve erkek sünneti arasında ayrım yapılmasına tepki göstermekte ve her iki uygulamayla birden mücadele edilmesini istemektedirler.

Sünnetle İlgili Teoriler
Ad:  Kadin_sunneti.jpg
Gösterim: 500
Boyut:  24.6 KB
Kadın Sünnetinin Dünya Genelinde Dağılımı. Koyu renkli alanlar sünnetin en şiddetli ve yoğun uygulandığı yerlerdir.
Sünnetle ilgili pek çok teori bulunmakta ise de, tam olarak nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir.
Bu teorilerin en önemlilerinden biri James DeMeo'nun, "Erkek ve Kadın Jenital Yaralamalarının Coğrafyası" (1997) adlı makalesidir. DeMeo, toplumların ataerkil özellikleri, sünnet uygulayıp uygulamadıkları ve uyguluyorlarsa bunun şiddetini ve küresel kuraklık endeksini bir harita üzerine koyarak karşılaştırır. Bu üç faktörün kesiştiğini farkeden DeMeo, sünnetin MÖ 5000 yıllarında Sahara'nın çölleşmesi ve bunun sonucunda kurulan ataerkil düzen ile ortaya çıktığı sonucuna varır. Daha sonra bazı tarihsel olayları inceleyerek sünnetin ataerkillikle birlikte Sahara'dan dünyanın başka yerlerine yayılışını açıklar.
Ashley Montagu de "Sakatlanan İnsanlık" (1991) adlı makalesinde her iki cinste sünnetin, ataerkilliğin yükselmesi ile ortaya çıktığını iddia eder. Günümüzde sünnetin devam etmesini, eski ataerkil eğilimlerin halen güçlü olmasına bağlar.
Nörofizyolog James Prescott'a göre erken yaşlarda, özellikle bebeklerde yapılan sünnet, bireyin gelişen beyin yapısında cinsel zevk duygusunun acı ile birlikte kodlanmasına neden olur, ve bu şekilde cinsel olarak sağlıklı gelişmesini, ve ileri yaşlarda cinsel zevki ve cinselliğin manevi boyutunu gerektiği şekilde yaşamasını güçleştirir. Ataerkil toplum, bireylerin cinselliğini bu şekilde kontrol eder.
Modern zamanlara kadar sünnet, cinsel bir kontrol aracı olarak düşünülmüştür. Bu görüşlerin en çok bilinenlerinden biri Yahudi asıllı düşünür İbn Meymun'un 1190 yılına ait şu sözleridir:
"Söz konusu sünnet olduğunda, öyle sanıyorum ki amaçlanan cinsel ilişkiyi azaltmak, cinsel organı zayıflatmak, ve bu şekilde erkeğin mutedil olmasını sağlamaktır. Bazı insanlar sanır ki, sünnet erkeğin yapısındaki bir bozukluğu gidermek içindir, ama buna herkes kolaylıkla cevap verebilir: Nasıl olur da doğadaki canlılar dışarıdan düzeltmeyi gerektirecek kadar "eksik yaratılmış" olabilirler, hele bu özellikle üstderi gibi işlevi açık seçik belli olan bir yapı ise? Gerçek şu ki, bu emir, eksik yaratılışlı bir yapıyı düzeltmek için değil, insanın ahlaki yetersizliklerini tamamlamak içindir. Bu organda açılan yara tam da istendiği gibidir; ne gerekli işlevlere zarar verir, ne de çoğalma yeteneğine. Sünnet basitçe aşırı isteği dengeler, çünkü sünnetin cinsel heyecanı azalttığına dair şüphe yoktur. Organ daha başlangıçtan kan kaybederek ve koruyucu tabakasını yitirerek güçsüz hale gelir......" (49. Bölüm, s.609)
Şaşırmışlara Rehber, İbn Meymun
19. yüzyıla kadar sünnet, Sahara Çölü, ve bu bölgeyle yakın etkileşim içindeki ve etkisindeki coğrafi alanlar ve topluluklarla sınırlı kalır. Bu ana kadar Batı dünyasının tavrı, sünnete karşı genelde dışlayıcı ve sünnet yapan ulusları küçük görücüdür. Ne var ki bu durum 19. yüzyılın yaygın cinsellik karşıtı ortamı ve mastürbasyon korkusu ile değişir. İngilizce konuşan ülkelerde sünnet, pek çok hastalığa neden olduğu düşünülen mastürbasyona karşı bir önlem olarak benimsenir. Sünnetle kesilip atılan prepus, gereksiz, hastalıklı bir organ olarak görülmeye başlanır. Uygulamada daha çok erkek çocuklar söz konusudur, ama kız çocukları da nasibini alır. Bu durum ABD haricinde İngilizce konuşan ülkelerde sünnetin büyük oranda terkedildiği 1940'lara kadar sürer. Bu değişimde cinsellik karşıtı ortamın yumuşaması yanında Douglas Gairdner'in prepusun işlevlerini açıkladığı 1949 yılına ait makalesi de büyük rol oynamıştır. Bugün ABD'de sünnet oranının %60 ile %80 arasında, diğer İngilizce konuşan ülkelerde ise ortalama %10'un altında olduğu sanılmaktadır. Ancak kesin istatistikler yoktur. Bunun dışında sömürge döneminde (19. yüzyıl) Filipinler'de, ve ABD askeri varlığı ile Güney Kore'de de (1950'den sonra) sünnet başlamıştır.

Dinlerin Bakışı
Sünnet Yahudi dini inancında büyük yer tutar. Kutsal kitaplarına göre, Tanrı, elçisi İbrahim aracılığı ile Yahudilerle arasında "Akide" adı verilen anlaşmayı yapmış, ve bu anlaşmanın delili olarak da İbrahim ve halkına sünnet olmalarını emretmiştir. Bu inanışın gereği olarak Yahudiler, doğumdan kısa bir süre sonra erkek bebeklerini sünnet ederler.
Yahudiler arasında doğan Hıristiyanlık inanışında da sünnet önceleri tartışma konusu olmuş, ancak havarilerin ve özellikle de Paul'un "gereksiz" olarak görmesi nedeniyle dini bir gereklilik halini almamıştır. Ne var ki Mısır'daki Kıpti topluluğu gibi Afrika'daki bazı Hıristiyan gruplar hem kadın hem erkek sünnetini, ABD'deki bazı Protestan mezhepler ve Filipinler'deki Katolikler ise erkek sünnetini dinen gerekli olarak kabul ederler.
Müslümanların kutsal kitabında sünnetle ilgili herhangi bir ifade yer almaz, ayrıca İslamiyet'in ilk yıllarında sünnet tartışma konusu da olmamıştır. Bu sıralarda Arapların kadın ve erkek sünnetini ne oranda uyguladıkları bilinmemektedir. Bugün Müslümanların büyük çoğunluğu erkek sünnetini, Afrika'daki inananlarının büyük bir kısmı ise kadın ve erkek sünnetini dinen gerekli görürler. Sünnetin Müslümanlar tarafından gelenekselleştirilmesinin 9. yüzyılda İslam'a dönen Yahudi asıllılarının beraberlerinde kendi dinlerinin inançlarını İslam'a taşıması anlamına gelen İsrailiyyat ile olduğu sanılmaktadır.
Sünnetle ilgili dini yorumların, bulunulan coğrafi bölgeye göre değişmesi (Mısır'lı Hıristiyan Kıptiler örneğinde olduğu gibi), uygulamadaki temel belirleyicinin din değil coğrafya (Asya'ya uzanan Sahara çöl kuşağı), ve bununla bağlantılı ataerkillik olduğunu göstermektedir.

Tartışma
İngilizce konuşulan ülkelerde sünnetin uygulanmaya başladığı 19. yüzyılda, bazı hastalıklara mikropların neden olabileceği gibi modern teoriler henüz bilinmemektedir. Bunun yerine hastalıklara, kas kasılması gibi olaylarla açıklama getirilmeye çalışılmaktadır. Bu ortam içinde erkek ve kız çocuklardaki prepusun, ve bu arada mastürbasyonun pek çok hastalığa gerekçe olduğu düşünüldü. Bu hastalıklara çare ya da önlem olarak da, daha çok erkek çocuklarda sünnete başlandı. Ne var ki hastalık nedenleri ile ilgili bu iddialar mikropların öneminin anlaşılması ve tıp biliminin ilerlemesi ile 20. yüzyılın başlarında terkedildi.
Bugün, büyük ölçüde Afrika kıtasına özgü olan kadın sünneti lehinde tibbi hiçbir argüman sunulmamaktadır. Ne var ki başta Mısır olmak üzere çeşitli ülkelerdeki din adamları zaman zaman kadın sünnetinin dini bir vecibe olduğunu ileri sürmekte, ve sünnet aleyhtarlığını eleştirmektedirler. Bu ve benzeri geleneksel baskıların ağırlığı sonucu kadın sünneti çeşitli uluslararası örgütlerin ve devletlerin muhalefetine rağmen, Afrika'da yaygın bir şekilde uygulanmaya devam etmektedir.
Erkek sünneti içinse farklı olarak, hem dini hem de tıbbi argümanlar ileri sürülmektedir. 20. yüzyılda, sünnetin erkeklerde penis, kadınlarda rahim kanserini, bebeklerde idrar yolları enfeksiyonunu, bazı cinsel yolla bulaşan hastalıkları, ve son olarak da AIDS'i önlediği ileri sürülmüştür. Bunlardan sonuncusu olan AIDS hariç, diğer teoriler ilk ortaya atıldıklarında ilgi çektiyseler de, hastalık riskinin sünnetin kendi riskinden düşük olması, veya diğer hastalık yapıcıların keşfedilmesi nedeni ile bugün sünnet için yeterli gerekçe olarak görülmemektedir. AIDS konusundaki tartışma sürmektedir.
Erkeklerde prepusun kendisinden kaynaklanabilecek sorunlar da sünnet için diğer nedenler olarak öne sürülmüştür. Sünnet karşıtları ise bu sorunların ortaya çıktıkları zaman sünnet dışı yöntemlerle tedavi edilebileceğini, sünnete en son çare olarak başvurulabileceğini söylemektedirler.
Bu arada erkek cinsel organı hakkındaki yaygın bilinçsizlik, prepusun doğal gelişiminin hastalıklı olarak görülmesine, ve pek çok gereksiz sünnete neden olmaktadır.
Erkek sünneti konusundaki dini tartışma Yahudiler, ve ABD'deki az sayıdaki Hıristiyan mezhep arasında devam etmektedir. Müslümanlar arasında ise genelde konu tartışmaya açılmamıştır.

HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
20 Kasım 2008       Mesaj #2
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Sünnet (Circumcision)

Sünnet, glans penis( penis başı)i örten ‘Prepisyum’ derisinin kısmen veya tümüyle cerrahi olarak çıkartılması olayıdır. Sünnetin gerekliliği konusu batı dünyasında oldukça uzun bir süre tartışılmıştır. Sünnet niçin yapılmaktadır, niçin yapılmalıdır ve niçin yapılmamalıdır. Bu soruların yanıtını bundan 10 yıl önce rahatça vermek olanaksızdı.
Sponsorlu Bağlantılar

Günümüzde ise daha rahat yanıtlar verilebilmektedir. Sünnetin uygulama nedenlerinden biri dinseldir.

Müslümanlarda, Musevilerde , Avustralya’daki baza kavimlerde, Azteklerde, bazı Afrika kavimlerinde sünnet dinsel geleneklere bağlı olarak gerçekleştirilmektedir. Mısır erkek mumyalarının tümü sünnetlidir. Dinsel yönden ine elendiğinde sünnetin ne anlam taşıdığı her zaman açık değildir. Dinsel açıdan sünnet, temizliği veya kurban vermeyi amaçlıyor olabilir. Dinsel amaçlar dışında sünnetin uygulandığı iki durum daha vardır. Bunlardan biri tıbbi zorunluklardır, diğeri de nedeni tam olarak bilinmeyen alışkanlıklardır. Fimozis ve parafimo-zis gibi durumlarda sünnet tıbbi bir zorunluluk halini almaktadır Buraya kadar olan sünnet gerekçeleri tartışma kaldırmaz. Fakat bunların dışında kalan ve nedeni bilinmeyen bir alışkanlık olarak uygulanan sünnet, tartışmaya değerdir. Yakın geçmişte yapılan bir inceleme Musevi kadınlarda rahim boynu kanserinin çok ender görüldüğü, buna karşılık sünnetsiz erkeklerle evli Batı Avrupalı kadınlarda rahim boynu kanserinin oldukça sık görüldüğü sonucunu ortaya koydu. Bu farkı yaratan etken neydi? Akla gelen ilk yanıt Musevi erkeklerinin sünnetli olması nedeniyle eşlerinde rahim boynu kanseri oluşma riskinin azalmasıydı. Peki sünnet derisinin (prepisyum] rahim boynu kanseri Üzerindeki etkisi neydi? Bazı tıp adamları, prepisyumun salgıladığı ‘Smegma’ denilen salgının rahim kanserine yol açabileceğini* savundu. Diğer yandan sünnet olmamış erkeklerde prepisyum derisinde ender de olsa kanser gelişebiliyordu. Yukarıda belirttiğimiz iki neden sünneti bir gereklilik durumuna getirmişti adeta.

Ancak daha yakın zamanlarda yapılan bir araştırma değişik bir sonuç ortaya çıkarttı. Hindistan’da Müslüman bir etnik grubun kadınlarında yüksek oranda rahim boynu kanseri görülmekteydi, Kuzey Afrika’da yapılan bir araştırma da Hindistan’daki gibi sonuç verdi. Bunlara göre sünnetli veya sünnetsiz olmanın kadınlarda rahim boynu kanserine yol açma konusunda etkili olmadığı sonucunu ortaya çıkarttı. Musevi kadınlarında rahim kanserinin daha az görülmesi coğrafi bir etkene bağlı olabilirdi. Diğer yandan Musevi dininin kadınlarm adet görme döneminde cinsel ilişkide bulunmalarını yasaklaması (Niddah töresi) bir etken olabilir mi? Ancak Musevi kadınların bu töreye ne kadar bağlı kaldıklarını bilemiyoruz.

Sünnetsiz erkeklerde çok az da olsa prepisyum kanseri gelişme riski tartışılmaz bir gerçektir. Ne var ki halkın sağlık ve temizlik kurallarını iyi bilmediği ve uygulamadığı ülkelerde prepisyum kanseri [sünnet derisi kanseri] halkın temizlik kurallarına uyduğu ülkelere oranla daha sık görülmektedir.

Sünnetin yaratacağı komplikasyonlar kanama, ülserleşme, mikrop kapma ve bilgisizce uygulanan sünnetler sonucu peniste sakatlıkların gelişmesidir.

Afrika’daki bazı kavimlerde kadınlara da sünnet uygulanmaktadır. Bunun da amacı dinseldir. Bu uygulamada kadının vulvasının bir bölümünü oluşturan ‘Labium majus’ (büyük dudak) kesilmektedir. Bu uygulama son derece kanlı, acı verici ve vahşicedir. Birçok kadın bu uygulama sonucu kan kaybından veya mikrop kapma sonucu ölmektedir. Diğer yandan kadının cinsel organının haz duyma bölgelerinden biri de ortadan kaldırılmış olur.
Özetlenecek olursa dinsel töreler ve fimozis ve parafimozis gibi iki tıbbi zorunluluk dışında sünnetin uygulanmasında bir gereklilik olmadığı kanısını taşımaktayız.

Sünnet doğumdan sonra ilk hafta içinde uygulanabileceği gibi herhangi bir yaşta da uygulanabilir. Sünnet için en uygun yaşın, çocuğun idrar kontrolünü öğrendiği yaş olduğu konusunda görüş birliği mevcuttur.

Sünnetin mutlaka sağlık memurlarına ya da doktorlara yaptırılması gerekir. Aksi takdirde çeşitli komplikasyonlar ve sakatlıklar doğabilir. Bu sakatlıklar kişinin cinsel yaşamında düzeltilmesi olanaksız bozukluklara yol açabilir,
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
24 Mart 2011       Mesaj #3
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
'Sünnet' erkek sağlığını nasıl etkiler?
Uzmanlar, 'sünnet'in erkekleri birçok hastalıktan koruduğunu ve hastalıklara yakalanma riskini azalttığını söylüyor.
ANKARA - Penisin baş kısmını kapatan ve prepisyum olarak bilinen derinin cerrahi yöntemlerle kesilerek çıkarılması işlemi 'sünnet' olarak tanımlanıyor.

Bunun ABD'de en sık uygulanan pediatrik cerrahi işlemi olduğunu belirten Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedreddin Seçkin, dünyada bulunan erkek nüfusunun yaklaşık altıda birin sünnetli olduğunu ifade etti. Sünnet yaptırmadan önce, bir ürolog muayenesinden geçmek gerektiğini anlatan Seçkin, çocuğun muayene sırasında ürologla kuracağı diyalogun çok önemli olduğunu vurguladı.


Seçkin, sevgi ve hoşgörü ile çocuğun bir yandan bilgilendirilirken, bir yandan da muayene edilebileceğini dile getirerek, ürolojik muayene ile çocuğun o ana kadar fark edilmemiş sorunlarının da belirlenebileceğini söyledi.


Sünnet öncesinde, ailenin çocuğu bu sürece hazırlamasının da önemine değinen Seçkin, ailenin bu hazırlığı tamamlayarak hekime başvurduğunda ürolog ile çocuk arasındaki diyalog ve sonrasında uygulanacak sünnet işleminin çok daha kolay olduğunu ifade etti.


Genel kabul gören görüşün sünnetin, çocuk 2 yaş altında veya 6 yaş üzerindeyken yapılması yönünde olduğunu dile getiren Seçkin, ''İki yaş altı çocukların gerek ağrı kontrolü ve gerekse sünnet sonrası bakımı nispeten daha kolay olmaktadır. 3-6 yaş arası çocuklarda özellikle psikolojik travma oluşturacağı endişesi ile sünnet önerilmemektedir'' diye konuştu.


Seçkin, tıbbi zorunluluk olması halinde her yaş grubunda gecikmeksizin sünnet uygulamasının yapılması gerektiğini vurgulayarak, ''Altı yaş sonrası çocukla iyi diyalog kurulabileceğinden ve çocuk iyi ile kötüyü ayırt edebilir kabul edildiğinden yapılması daha uygun olacaktır. Çocuğun, sünnetin niçin yapıldığını algılaması; kendisi, hekim ve aile açısından sürecin daha sıkıntısız geçirilmesini sağlar'' dedi.


''SÜNNET, ÜROLOG TARAFINDAN YAPILMALI''

Türkiye'de sertifika sahibi sağlık memurları da dahil olmak üzere pek çok sağlık çalışanının sünnet yapabildiğini anlatan Seçkin, sünnet öncesi ve sonrası oluşabilecek risk faktörleri göz önüne alındığında bir ''ürolog'' tarafından yapılmasının uygun olduğunu söyledi. Seçkin, sünnetin sadece küçük bir cerrahi işlem olarak algılanmaması, bir ''penis ameliyatı'' olarak düşünülmesi gerektiğini ifade etti.

Penis hastalıklarının, çocuklarda ve erişkinlerde cerrahi yöntemle tedavi deneyimine en çok sahip olanların ürologlar olduğuna dikkati çeken Seçkin, ''Bu nedenle, sünnet sonrası oluşan bir problem halinde, üroloğa sevk edilmesinden önce, sünneti başından itibaren bir ürolog yardımı ile gerçekleştirmek en uygun olanıdır. Çünkü bir problem çıktığında tedaviyi yapacak kişi yine bir ürologdur'' dedi.


''PENİS KANSERİ OLUŞMA İHTİMALİ AZALIYOR''

Sünnetin sağlık açısından faydalı olduğunu vurgulayan Seçkin'in verdiği bilgiye göre, sünnet idrar yolu iltihabı oluşumunu azaltıyor. Bu nedenle tekrarlayan idrar yolu iltihabı olan bazı çocuklarda sünnet derisinin enfeksiyona zemin hazırlayabileceği düşünülerek sünnet öneriliyor.

Doğuştan ürolojik organ anomalisi olanlarda, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu oluşma ihtimalini düşürüyor. Sünnet derisinin penis baş kısmına yapışarak idrar akım hızını yavaşlatıyor (fimozis) ya da sünnet derisi iltihabı riski azalıyor. Bilimsel verilere göre, penis kanseri oluşma ihtimali azalıyor. Çocuğun, gelecek dönemde cinsel yönden erken boşalma riskini azalttığı düşünülüyor. Sünnet derisinden salgılanan sıvı ortadan kalkacağından, kişide yeterli hijyen sağlanabiliyor.


Sünnetli erkeklerin eşlerinde rahim ağzı kanseri (serviks kanseri) daha az görülüyor. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların görülmesi azalıyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan araştırmada, sünnetli erkeklerin AIDS'e yakalanma oranlarının yüzde 50'ye varan oranlarda az olduğu gösteriliyor. Ancak, sünnet AIDS'e karşı tam koruma sağlamıyor.

Kaynak: ntvmsnbc ve AA

Benzer Konular

26 Temmuz 2013 / asla_asla_deme Hz. Muhammed
15 Ağustos 2015 / Misafir Tıp Bilimleri
10 Temmuz 2012 / Misafir Soru-Cevap
30 Nisan 2009 / UnknowN Hz. Muhammed
15 Kasım 2009 / Misafir Soru-Cevap