Arama

Mide Hastalıkları

Güncelleme: 4 Ekim 2017 Gösterim: 135.553 Cevap: 14
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
12 Eylül 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Ülser

Sponsorlu Bağlantılar
Mide veya duedenum (onikiparmak barsağı)'un mide asidi ve sindirim sıvıları (örneğin:pepsin) tarafından harabiyeti sonucunda meydana gelen doku kaybıdır.Doku kaybı asit pepsinin etkisiyle daha derinlere inebilir,enflamasyon dediğimiz yara meydana getirir.
Toplumumuzda herhengi bir zamanda mevcut ülserli hasta (yeni geçiren veya geçirmiş) yüzdesi %2-6'dır. Duedenal (onikiparmak barsağı) ülseri , mide ülserine göre çok daha fazla görülür. Duedenal ülser 30-50 yaşları rasında daha sık olup , erkeklerde kadınlara göre 2-4 kat daha fazladır. Mide ülseri 60 yaşından sonra daha sık gözlenir ve kadınlarda daha çok görülür.
Belirtileri
En sık rastlanan belirti karnın üst kısmında kemirme ve yanma şeklinde ağrı olmasıdır. Genellikle öğün aralarında meydana gelir. Gece hastayı uykudan uyandırabilir (daha çok duedenal ülserde). Yemek yemekle ve antiasit dediğimiz mide asidini nötürleyen çiğneme tableti ve pastillerle birkaç dakika ile birkaç saat arasında ağrı hafifler. Sonbahar ve ilkbaharda ağrıların sıklığı artar. Ülserli hastalarda daha az sıklıkla meydana gelen belirtiler bulantı, kusma (özellikle ağrı varken oluşur, kusunca ağrının azalması veya kesilmesi çok tipiktir), iştahsızlık ve kilo kaybıdır.

Nedeni
En büyük neden "Helicobacter pylori" adlı bir mikroptur ve düzenli NSAİ ilaçlar (aspirin, antiromatizmal ilaçlar) alımıdır. Diğer muhtemel nedenler arasında genetik yatkınlık (irsiyet), her türlü stresler, kortizon türü ilaçlar, alkol, sigara, kahve alışkanlığı, çevre kirliliği sayılabilir.

Helikobacter Pylori
Birçok ülser helicobacter pylori mikrobunun varlığı ile meydana gelir. Duedenal ülserlerde Helicobacter pylorinin varlığı %100'e yakın oranla yüksek bulunmuştur. Helicobacter pylori varlığı saptanan , ancak ülser görülmeyen kişilerin varlığından dolayı , helicobacter pylori varlığı yanında başka faktörlerde (örneğin irsiyet) olması gerektiğini düşündürmektedir. Helicobacter pylori varlığı ülser yapması dışında müzmin gastrit yaptığı kesindir. Mide kanserlerine yol açtığı da iddia edilmektedir.

Helikobacter Pylori kültürü
Helikobacter Pyloriyi saptama yöntemleri
Endoskopik biopsi alınarak üreaz testi , patolojik inceleme , kültürde üretme gibi yöntemler.
Hasta kanında helicobacter pylori mikrobuna karşı gelişmiş antikoru saptayarak (hiç olmazsa 2 aylık dönemde helicobacter pylori enfexionu geçirdiği saptanır).
Endoskopik yöntemle alınan biopsi örneği özel hazırlanmış solusyana atılarak Helikobacter Pylorinin varlığının araştırılması( Üreaz testi)

Son düzenleyen asla_asla_deme; 17 Haziran 2010 06:24
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
12 Eylül 2006       Mesaj #2
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Ülser Teşhis ve Tedavi
Fizik muayene ve ultrason ile ülser herhangi bir işaret vermez. Ancak bize başka hastalıkları ekarte etme şansı verir. Ülser tanısı için üst sindirim sisteminin radyolojik tetkiki veya daha iyisi üst sindirim sistemi endoskopisi (özofagogastroduedenoskopi) ile konur.( tetkiklerin detayı )
Sponsorlu Bağlantılar
Endoskopi (Gastroskopi)
Küçük , ışıklı , kıvrılabilen bir boruyla yemek bousu , mide ve onikiparmak barsağının gözle direkt olarak gözlenmesidir. Görülmesi gereken organların yaklaşık her yeri net bir şekilde gözlenebilir. İşlem hastaya genellikle sakinleşmesi için bir ilaç verilerek yapılır. İşlem sırasında , patolojik tetkik ve üreaz testi için biopsi alınabilir. Biopsi alımı herhangi bir rahatsızlık veya ağrıya neden olmaz.

Helikobacter pylori için testler
Helikobacter pyloriyi tesbit edecek birçok test vardır. Bacterinin antikorlarının varlığını kanıtlamak için kan testleri alınabilir (pratiktir , genellikle tarama testi olarak kullanılır). Bakterinin meydana getirdiği ürünleri nefesten test eden nefes testleri uygulanabilir (değeri azdır , pahalı cihazlara gerek vardır). Tedaviyi değerlendirmek amacıyla yapılabilir. Mideden alınan biopsi (doku parçası) ile üreaz testleri yapmak , patolojik muayene yapmak, kültürden üreterek (zor ve zahmetlidir) helikobacter pylori tesbit etmek mümkündür.

Ülser tedavisi
Geçmişte baharatlı, acı, ekşi, turşudan, yağlı ve asidik yiyeceklerden kaçınılması gerektiği söylenip, süt tedavisi verilirdi. Bugün ülser için özel bir diyet olmadığı gibi, gece yatmadan önce içilen sütün zararı bile olabilir. Özel diyetin ülseri iyileştirmede katkısı olmadığı deneylerle gösterilmiştir. Şu anda kişisel olarak şikayetine sebep olduğu düşünülen yiyecek maddesinin kısıtlanması gerektiği söylenmektedir. (Örneğin ülserli bir kişiye soğan yemek dokunmuyorsa yemesinde bir sakınca yoktur). Ancak ülserli hasta sigarayı (eğer çok içiyorsa) bırakmalıdır. Sigara içiminin ülser iyileşmesini geciktirdiği, sık ülser tekrarlanmalarının ( nüks ) neden olduğu gösterilmiştir. Genellikle ülserli hastalar aspirin ve benzeri romatizma ilacı almamalıdır. Alkol alımı, yüzeyel mukoza direncini bozarak, gastrite ve ülser iyileşmesinde gecikmeye yol açabilir. akut ülserde özellikle alınmamasında yarar vardır.

Kullanılan ilaçlar
Gastroözofajial reflü tedavisinde ve ülserde kullanılan ilaçlar H2 reseptör blokerleri (Ranitidin, Famotidin, Nizatidin) ve proton pompa inhibitörleri (omeprozol, lansoprol) dir. Bunlar mide asitlerini azaltarak yakınmaları rahatlatırlar. Ayrıca mide asitinin ülser üzerine etkisini ortadan kaldırarak, iyileşmeyi sağlarlar. protein pompa inhibütörleri asiditeyi azaltmada, H2 reseptör blokerlerine oranla daha güçlüdür ancak daha pahalıdırlar. helikobacter pylori saptanan hastalarda, protein pompa inhibütörleri antibiyotiklerle birlikte helikobacter pyloriyi yok etmede ( eradikasyon ) kullanılmaltadır.

Ameliyat
Birçok ülserler ilaçla iyileşirler. Kanama, stenoz (daralma -tıkanma), delinme meydana gelirse, tıbbi tedaviye cevap vermezse acilen ameliyat gereklidir.



Ülserin Tehlikeli Sonuçları
Ülsere neden olan ilaçlar
Ülseri meydana getiren ikinci büyük sebep; düzenli NSAİ ( Ağrı kesici ve romatizmal ilaçlar ) ilaç kullanmaktır. NSAİ ilaçların bu kötü etkileri uygun ilaçlarla önlenebilir. Ülseri olanlar çeşitli hastalıklar için doktora gittiklerinde , doktora ülserli olduğunu söylemelidirler. Doktor gerektiğinde vereceği ağrı kesici ilaçlarla birlikte gastrointestinal yan etkileri önleyecek ilaç verebilir ya da yan etkileri olmayan ilaçlar (paracetamol gibi) kullanılabilecektir.

Mide Kanaması
Sindirim sistemi kanamalarının en büyük nedeni ülserlerdir. Bazen daha önce hiç mide ağrısı şikayeti olmayan kişilerde bile görülebilir. Bu kişiler "kahve telvesi" renkli bir materyel kusarlar ya da "katran renkli" siyah gaita dışkılarlar. Başka belirti olmadan , gaitasının siyah renkli olduğunu farkeden kişilerin mutlaka bir sağlık kurumuna acil olarak başvurması gereklidir.Kusma ve siyah renkli feçes olmadan önce aniden fenalık gelmesi , soğuk soğuk terleme halinde üst gastrointestinal kanamadan kuşkulanılmalıdır.

Perforasyon ( Mide delinmesi)
Mevcut ülserin derinliğinin artması ve tüm mide-duedenum katmanlarını geçerek delinmesidir. Mide asit-pepsin içeriğinin karın boşluğuna geçmesi sonucu aniden ve şiddetli bir ağrı oluşur. Karın tahta gibi sertleşir , kıpırdama ve yürüme ağrı nedeniyle zorlaşır. Tedavi genellikle ameliyat iledir.

Tıkanma
Özellikle duedenum ve pylor kanalında akut ülserin doku ödemi (şişliği) meydana getirmesiyle , uzun süredir derin ülserin olması sonucunda nedbe dokusu oluşması nedeniyle , yiyecek , içecek ve mide suyunun geçimini (pasajın) daralması (stenoz) , hatta tıkanmasına neden olur. Hasta yediği ve mide suyunun devamlı salgılanmaya devam etmesi sonucu mide içinde biriken , ileriye gidemeyen materyali kusar. Kusma bol ve süreklidir. Hasta yese bile yiyecekler hazmeden organlara geçemediğinden (hazım-emilim- mide değil,onikiparmak barsağı ve ince barsaktadır), sürekli kilo verme mevcuttur. Teşhis biran önce yapılıp , ameliyat edilmelidir.

Son düzenleyen GusinapsE; 12 Eylül 2006 23:11 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
12 Eylül 2006       Mesaj #3
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Mide Yanması-(Gastro Ozefajial Reflux Sendromu)
GÖRS Mide asidinin yemek borusuna doğru fışkırması sonucunda meydana gelen çeşitli durumları ifade etmek için kullanılır. Genellikle mide üzerinde veya göğsün ortasındaki kemiğin altında yanma şeklinde hissedilir. Çeneye ve boğaza yayılabilir. Bazıları boğazında acı, ekşi asit tadı alırlar. Hastaların bu yanma belirtileri 2 saat kadar sürebilir. Yemek yemeyle sıklıkla artar. Türkiye'de istatisliki bir rakam verilememekle birikte çok kişiyi etkiledildiği zannedilmektedir.
GÖRS'ün meydana geliş mekanizması
Mide salgıladığı çok miktarda aside karşı,asidin zararlı etkilerinden kendini koruyacak birçok koruma mekanizması mevcuttur.Midenin hareketlerı ile mide içindeki basıncın artması ile mide içeriğinin (asit pepsin içerir)yemek borusuna fışkırmasını engelleyen, yemek borusunun mideye giriş seviyesinde KÖS dediğimiz (Kardia özofajial Sfinkter=Yemek borusu alt ucunda büzük)mevcuttur (Bunu sanal olarak Çek-valf gibi çalışan bir kapak gibi düşünebiliriz). Mide ekşime ve yanmasını meydana getiren ,bu sifinkterin yeterli çalışmaması sonucunda midenin asitli materyalinin yemek borusuna geri kaçması sonucunda oluşur.Yemek borusunun içini örten iç tabakasının aside karşı kendisini koruyacak yapısı yoktur. Sonuç olarak fışkıran asidin sayısı ve yemek borusu ile temasta kalma süresi gibi bazı faktörlerin etkisi ile yemek borusu iç yüzeyinin yanması sonucunda hafif kızarıklıkta derin ve kanayan ülserlere kadar değişik hasarlara neden olur. Yemek borusu kendi doğal hareketleri ile kendine gelen asitli içeriği mide içerisinde doğru göndermeye çalışır. Yemek borusunun bu mideye gönderme hareketlerini bozan bazı hastalıklarda bu hasarlar daha fazla meydna gelir. Normal şartlarda geceleri yatarken ve yemeklerden sonra daha fazla olmak üzere günde yaklaşık 10-15 defa gözlenen normal bir olaydır. GÖRS'ü meydana getiren nedenlerin başında ( %65-70 ) alt yemek borusu büzüğünün yetersiz çalışması olduğu saptanmıştır.

Midenin oniki parmak barsağına doğru boşalmasını azaltan nedenler mide içeriğinin yemek borusuna doğru fışkırmasını arttırmaktadır.(mide çıkış bölgesindeki darlıklar)

Yaşlılarda ve özellikle hamilelerde GÖRS'e bağlı mide ekşime ve yanmasına sık rastlanılmaktadır.
Mide fıtıklarında(diyaframın altında mideyi yerinde tutan bağların zayıflaması sonucu mide üst kısmının göğüs boşluğuna doğru fıtıklaşması ) GÖRS'e bağlı ekşime, yanma çok görülmektedir. Midenin boşalmasını etkileyen nedenler, yiyeceklerin geri kaçmasına neden olur.
GÖRS'de görülen belirtiler
* Göğüs ortasındaki kemiğin altında yanma hissi (bu belirti yemek yemekle, öne doğru eğilmekle artar.Yukarı doğru yayılabilir. Antiasit gibi ilaçlarla geçici olarak şiddeti azalabilir)
* Yiyeceklerin veya asitli materyalin ağıza gelmesi
* Yutma güçlüğü (asidin yemek borusunu yakması sonucunda oluşan şişlik nedeniyle oluşur) Ülserasyon oluşmuşsa ağrılı yutma güçlüğü meydana gelir.
* Bol tükrük salgısı
* Göğüs ağrısı. (Kalp nedeniyle oluşan göğüs ağrılarından ayrılması gerekir.)
* Üst sindirim sistemi kanamaları (Bol olursa ağızdan taze kırmızı kan gelebilir.)

Akciğerle ilgili belirtiler (özellikle geceleyin fışkırmasının sonucunda müzmin öksürük,ses kısıklığı, ses kalınlaşması, astım, tekrarlayan, nedeni bulunmayan zatürre atakları(boğaza doğru fışkıran asidik materyalin akciğere kaçmasıyla meydana gelir.) Özellikle gece meydana gelen astım nöbetlerinde reflü araştırmalıdır.

Teşhis Yöntemleri
Hastanın yakınmalarının tipik olması reflü'yü düşündürmekle birlikte,özellikle reflü sonucunda meydana gelmesi muhtemel hasarın derecesini saptamak üzere şu tetkikler yapılabilir;
1-Özofagus Pasaj Grafisi
Baryum lokması yutturularak.Yutma işlemi sırasında seri filmlerin alınmasıdır.
Yutma güçlüğü olan tüm hastalarda pratik olduğundan hemen uygulanması gereken ilk tetkiktir.
2-Endoskopik İşlemler
Endoskop (gastroskop) ile yemek borusunun incelenmesidir.Yakınmanın nedenini araştırmak için ilk yapılan test olduğu gibi,özofagus pasaj grafisinde görülen lezyonun ayırdedilmesini de sağlar.
3-Manometrik İşlemler
Yemek borusunun hareketlerini, fonksionlarını ölçen kalp elektrosuna benzeyen, nispeten büyük merkezlerde yapılan bir tetkiktir.
4-pHmetrik işlemler
Burundan içeri sokulan yemek borusu alt uçtan 5cm yukarıda sabitleştiren 24 saat boyunca asit fışkırmalarını ve asidin kalma süresini gösteren gerçek reflü testidir.Malesef ancak ileri merkezlerde mevcuttur.
Tedavi

* Yatağın başının kaldırılması
* Yatmadan önce yiyecek ve içeceklerden uzak durmak(süt dahil)
* Sigara ve alkolü bırakmak
* Zayıflamak
Bazı yiyeceklerden kaçınmak (Tüm yağlı-salçalı yiyecekler, domates, kahve, çay, turunç giller, asitli yiyecek, alkolden uzak kalmak gerekir.)
* Karnı sıkacak kemer, korse, kuşak ve dar giysilerden kaçınmak
* Öne doğru eğilmekten kaçınmak.
KÖS basıncını arttıran reflü olan materyelin asiditesini azaltan ,mide boşalmasını hızlandıran asidik materyelin yemek borusuna fışkırmasını azaltan ilaçlar kullanılır.
Cerrahi Tedavi
GÖRS'ün nedeni mide fıtığı ise yukarıdaki ilaç ve diyet tedbirine rağmen rahatlama meydana gelmişse mide fıtığı ameliyatları uygulanabilir.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
12 Eylül 2006       Mesaj #4
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Endoskopi
Üst Gastrointestinal sistem endoskopisi (gastroskopi), yemek borusu (Ösofagus), mide ve ince bağırsakların ilk kısmının (Onikiparmak bağırsağı) görerek muayene yöntemidir. İşlem yemek borusu, mide ve onikiparmak bağırsağında ortaya çıkabilen rahatsızlıkların teşhis edilmesi amacı ile uygulanmaktadır. Bu işlem ince, uzun ve kolayca eğilebilen, elastik tüp şeklindeki bir cihazın ağızdan yutturulması yöntemi ile gerçekleştirilir. Doktor bu yöntemle yemek borusu, mide ve onikiparmak bağırsağının iç kısmını görerek inceler ve muhtemel hastalıkları teşhis eder. İşlem sırasında gerekli görülürse, küçük doku örnekleri (biyopsi), daha detaylı laboratuar incelemesi amacı ile alınır. Gastroskopi işlemi ve biyopsi alınması ağrı oluşturmaz.
Ön hazırlık
Mideniz bu işlemin yapılabilmesi için boş olmalıdır. Bu amaçla işlem sabahından önceki gece, saat 24:00 den sonra bir şey yenilip, içilmemelidir. Eğer zorunlu olarak kullanılması gereken ilaçlar varsa sadece az miktardaki su ile bu ilaçlar alınabilir. Mide yakınması için verilen antiasit türündeki şurup ve ağızda çiğnenerek kullanılan ilaçlar işlem öncesinde alınmaz.

İşlem nasıl yapılır
Doktorunuz yada endoskopi hemşiresi işlem öncesinde size açıklama yapacak ve bu işlemle ilgili sorularınızı cevaplayacaktır. Daha evvel herhangi bir endoskopik muayene yöntemi uygulanmış ise, bu konuda doktorunuza bilgi veriniz. Herhangi bir ilaç yada maddeye karşı allerjik reaksiyonunuz daha evvel oldu ise bunları doktorunuza bildiriniz. İşlem öncesi size bir gömlek giydirilecek, gözlükleriniz, kontakt lensleriniz ve varsa çıkabilen takma dişlerinizin işlem öncesi çıkarılması istenecektir.

Endoskopi işleminin kolayca uygulanabilmesi için boğazınıza sprey şeklinde kısmi anestezi (uyuşturma) amacı ile bir ilaç uygulanacak ve bu sayede boğazınızda geçici bir uyuşukluk, hissizlik sağlanacaktır. Böylelikle öğürme refleksiniz geçici bir süre ortadan kaldırılarak işlemin rahat uygulanması sağlanacaktır. Gerekli olursa daha da rahatlamanız ve yarı uykulu bir hal almanız için damardan bir ilaç uygulanacaktır. Muayene masasında yan olarak rahatça yatarken doktor endoskop aletini ağzınızdan yutturarak yemek borunuzdan aşağıya indirecektir. Dişlerinizi korumak amacı ile ağzınıza bir dişlik konulacaktır. Alet yemek borusundan geçtiği için, nefes alıp vermenizi engellemeyecektir. İşlem sırasında Ağızdan yada burundan rahatça nefes alınabilecektir. İşlem herhangi bir ağrı oluşturmamaktadır. Bu işlem yaklaşık olarak 10 dakika sürmektedir.

İşlem sonrası
İşlem sonunda sağlık merkezinde bir süre kalmanız gerekebilir. Bu süre eğer işlem sırasında yarı uykulu bir hal almanız için damardan ilaç uygulanmışsa yaklaşık yarım saat kadar olup, uygulanan ilaçların etkisinin geçmesi için gereken süredir. İşlem sonunda boğazınız uyuşuk ve hafif ağrılı olabilir. İşlem sonrasında 1 saat kadar birşey yiyip, içmeyiniz. Bu süre sonunda boğazınızdaki uyuşukluk kaybolup, yutma refleksiniz normale dönecektir. Eğer işlem sırasında sakinleştirici iğne yapılmış ise eve dönüşte yanınızda refakat edecek bir yetişkin yakınınızın bulunması gerekmektedir. Bu durumda günün geri kalan kısmında otomobil kullanmanız, dikkat gerektiren bir işle meşgul olmanız, herhangi bir makine kullanmanız ve önemli kararlar almanız istenmemektedir. Zira kullanılan ilaçların etkisi ile reflekslerinizde ve muhakeme gücünüzde geçici bir süre azalma olmaktadır.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
13 Eylül 2006       Mesaj #5
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Gastrit
Gastrit mide iltihabı anlamına gelmektedir. Midenin en iç bölümünde bulunan mide mukozasının iltihaplanması gastrite neden olur. Kısa süre için geçerli olan gastrit kendini sadece mide bulantısı, kusma ve ishalle gösterir. Uzun süre devam eden gastritler ise kansızlığa yol açabilir. Sağlıksız beslenme, sigara, alkol gastritin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Mideye zararı olabilecek ilaçlar, çeşitli virus ve bakterilerde etkin rol oynar. Bir takım gıdalara karşı hassasiyette söz konusu olabilir, bu nedenle alınan gıdalara dikkat edilmelidir.

Gastritin oluştuğu kişilerde üst karında sancı, normalin haricinde bir şişkinlik ve normal olmayan bazı duygular yaşanmaktadır. Yeme problemleri, mide bulantısı ve kusma, kusmukta ya da dışkıda kan görülmesi, sıvı kaybı yaşanmasıyla kendini gösterir.

Gastrit tanısı, endoskopi yapılarak, mideden bir parça alınarak ya da mide filmi ile konulur.

Mide asitini dengede tutmak için hastaya ilaçlı tedavi yapılmakta bazen asit oluşumunu önleyecek ilaçlar denenmektedir. Kişi yüksek oranda sıvı kaybediyorsa ve mide kanaması geçiriyorsa bu yönde uygulamalar yapılır. Bu zaman içerisinde yemeklere ara verilir. Daha sonra sıvı kaybının da giderilmesi amacıyla sulu yiyeceklere ağırlık verilir. Herhangi bir enfeksiyon halinde antibiyotikler kullanılır.

Mide kanaması kendini, dışkının oldukça koyu bir renk olmasıyla gösterdiği gibi, kusmukta da kan görülmesiyle de gösterebilir. İdrar yapamamak ve sürekli susamak sıvı azalımının göstergesidir. Dayanılması oldukça güç bir mide sancısı yaşanması onikiparmak ülserinin göstergesi olabilir. Bu gibi durumlar ciddi boyutlara varabileceği için derhal doktora gidilmelidir.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
13 Eylül 2006       Mesaj #6
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Peptik Ülser Hastalığı
Peptik ülser hastalığı duedenum(oniki parmak) ve gastrik(mide) mukozada oluşan aşınma ve delinme olup, muskularis içine alacak şekilde ilerler. Asit ve pepsin ihtiva ettikleri için mide ve oniki parmak bağırsağında bulunan ülserlere peptik ülser denir. A.B.D.'de de hayatları boyunca her yüz kişiden 10'unda peptik ülser oluşmakatadır. Ülser herhangi bir yaşta oluşabilir. Ama çoçukluk döneminde nadir rastlanmaktadır. Duodenal ülserler en fazla 30 ile 50 yaşları arasında, mide ise genelde 60 yaşından büyüklerde görülür. Duodenal ülserler erkeklerde, mide ülserleri de kadınlarda daha fazla görülmektedir.

ÜLSERE NEDEN OLAN FAKTÖRLER NELERDİR?

Son yüzyılda doktorlar stres ve dietin ülserin oluşmasına etki eden faktör olduğuna inanamışlardır fakat daha sonraki araştırmalar bunun daha ziyade hazım sıvıları(hidroklorik asit ve pepsin) ve midenin bunlara karşı müdafasının yetersizliğinden ülserlerin oluştuğu kanıtlanmıştır. Bugün ise ülserlerin en çok helicobacter pylori isminde bakteriden oluştuğu anlaşılmıştır.

Yaşam Tarzı
Diet ve psikolojik stres artık eski önemini kaybetmiştir.Yine de aktif ülser iyileşene kadar, yağlı ve kızarmış, asitli gıdalardan uzak durulması çoğu hekim tarafından önerilmektedir.

Sigara
İnsanlarda ülser oluşmasındaki önemlşi faktörlerden biridir. Ülser oluşumu riskini arttırır. Oluşmuş olan ülserin iyileşmesini engelleyip ve iyileşmiş olan ülserin tekrarlanmasını sağlar.

Kafein
Kahve, çay, kola ve kafein ihtiva eden gıdalar mideden asit salgılamasını arttırarak mevcut olan ülseri canlandırarak ağrıyı arttırır.

Alkol
Aşırı alkol alanlarda ve sirozlu kişilerde oluşumu artar. Stres Psikolojik stres ülserlere neden olmasa bile, ülserli kişiler psikolojik stres yaşadıkları zaman ülserden duydukları ağrı daha fazla artar. Fiziksel ağır yaralanmış kişiler, örneğin ağır yanıklar ve büyük ameliyet geçirmiş kişiler midede ülser oluşma riskini arttırmaktadır.

Asit ve Pepsin
Araştırmalar gösteriyor ki midenin asit ve pepsine karşı müdafası azaldığı zaman ülser oluşmaktadır. Mide de mukus ve bikarbonat salgılanarak koruyucu tabaka oluşur. Bikarbonat asiti nötralize etmektedir. Midedeki kan dolaşımında hasar görmüş mide hücrelerinin tamiri ve yenilenmesi için önemlidir.

Non_steroidal Antienflamatuar İlaçlar(NSAİDs)
NSAİDs, prostagladin salgılamasını engellediği için mideyi asit ve pepsine karşı daha hassaslaştırmaktadır. Aspirin, Ibuprofen, Naproxyn sodium gibi romatizma düşürücü ilaçlara NSAİDs denir. Aspirin ayrıca ağrı kesici, ateş düşürücü ve çeşitli hastalıklarda kan sulandırı olarak da kullanılmaktadır.

Bağırsakta çözülen NSAİDs'lerde de mideye aynı etkiyi gösterecek midenin müdafa sistemini azalatarak ülserin oluşumuna zemin hazırlayabilir. NSAİDs bırakıldığında bu tür ülserler kaybolmaktadır. Yeni gelişen COX_2 inhibitör non steroidlarda bu tür komplikasyonlar çok daha az görülmektedir.

Helicobacter Pylori
Helicobacter Pylori spiral şeklinde midede bulunan bir tür bakteridir. Bu bakteri mide ve duodenumdaki tahribat yaparak enflamasyon ve ülserlere neden olur. Üreaz isimli enzimi salgılayarak mide asitinden kendini korumakta olan bu bakteri, midede yaşamaktadır. Midenin koruyucu müküs tabakasını delerek geçebilmektedir. Hem kendi salgılarıyla hem de midenin asit salgılamasını artırarark midede enflamasyon( iltihabi tahriş) yaratıp ve bu da ileride ülsere dönüşebilmektedir. Çok kişide helicobacter pylori enfeksiyonuna yakalandıklarından, birkaç hafta içinde gastritis oluşabilmektedir. Yalnız herkesde şikayetlere yol açmaz.

Diğer
Midedeki asiti çok fazla yüksek seviyelere çıkararak midede ülsere yol açan Zolinger_Ellison sendromu gibi hastalıklar mevcuttur. Ayrıca multiple endokrin adenoma sendrome ve sistemik mastocytosis gibi genetik hastalıklar ülserlere yol açmaktadır.Kan grubu sıfır olan kişilerde duodenal ülser riski daha fazladır.

ÜLSERLERDEKİ SEMPTOMLAR NELERDİR?
En fazla mide bölgesinde( epigastrium) kazıntı ve yanma hissi vardır. Ağrı genellikle yemek arası veya sabah erken saatlerde olmaktadır. Birkaç dakikadan birkaç saate kadar devam edebilen ve bazen yemek sonrası ve antiasit aldıktan sonra iyileşme gösterebilir. Bazen bulantı, kusma, iştahsızlık, ve kilo kaybı olabilir. Kanayan ülserler mideden veya onik parmak bağırsağından ülserin iyileşmesini sağlar. Reflüye(mideden yemek borusuna asit dönmesi) ait özafagus ülserlerinde de bu tür ilaçlar çok etkilidir.



ÜLSERİN KOMPLİKASYONLARI NELERDİR?
a)
Ülser ilerledikçe altındaki damarı aşarak kanamaya neden olabilir.Yukarıda bahsedildiği gibi kronik ve klinik olarak belli olmayan yavaş kanamaya neden olabilir veya ağır aktif kanama olabilir. Ülserden kanayan hastaların % 10'unda kanama dışında başka şikayetleri yoktur.
b) Midenin uç kısmında tam duodenuma girişe yakın ülser oluştuğunda ödem ve skatris dokudan dolayı darlık meydena gelebilir. (Pilorik stenoziz) ve buna bağlı olarakta şikayetler gelişir.
c) Perforasyon, ülserinin mide veya duedenum duvarını delerek karın boşlupuna (peritona) açılmasına denir. Bu streil ortamı bakteri ve mide muhteviyatının girmesi ile peritonit ağır ve ciddi şikayetlere yol açabilir.

ÜLSERLER NASIL TEŞHİS EDİLİR?
1) Mide Duodenal Grafisi
Bu baryumla çekilen bir filmdir. Bunun dezavantajlarından bir tanesi radyoloğun tecrübeli olmasına rağmen % 30'a varan yorum faklılığı olabilir. Ayrıca helicobacter pylori varlığı belli olmayıp biopsi alınamamaktadır.

2) Endoskopi
Ülserin teşhisi için en hassas yöntem budur.Hafif sedasyon verilerek fleksible ucunda kamera bulunan ince bir cihaz ağızdan sokularak zafagus( yemek borusu), mide ve duodenum inceleniyor. Lüzum halinde dijital fotoğraf çekilebilinir. Helicobacter pylori testi yapılıp, gerek olursa histoloji için biopsi alınıyor. Bu test genelde 5 ile 10 dk.'yı geçmez.

3) Helicobacter Pylori testi
Bunun için değişik testler mevcuttur. Mideden biopsi alınıp, mikrobiyolojiye göndererek kültür yapılabilinir. Patolojiye göndererek histoloji incelenir. Clotest yapılarak üreaz enzimin salgılamasını çoğu zaman 1 saat içinde tespit edilerek neticeye varılabilir. Bunun yanı sıra nefes test yapılarak solunumda ve kan testi yapılarak antikor tespit edilebilir. Antikorun kanda tespiti sadece daha önce hastanın helicobacter pylori geçirdiği anlaşılır ve hala mevcut olup olmadığı anlaşılmaz.

ÜLSER NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Herhangi bir dietin etkili olmadığı anlaşılmıştır. Genel olarak fazla yağlı ve kızartılmış veya fazla asitli gıdalar ülser iyileşene kadar uzak durulması genelde önerilmektedir. Sigaranın ve alkolun bırakılması çok önemlidir. Aspirin ve diğer NSAİDs lerin geçici olarak bırakılması gerekir.

İlaçlar
Asit düşürücü ilaçlar
a) H2 blokerler:
Bunlar Simetidin, Ranitidin, Famotidin ve Nizatidin'dir. Bu tür ilaçlar H2 reseptörü bloke ederek asit salgılamasını azaltıp ve ülserlerin iyileşmesine yol açar.
b) Asit pompa inhibitörleri: Bunlar Omeprezol, Lansoprosol ve Pantoprozol. Bunlar asit pompasını inhibe ederek asit salgılamasını önemli ölçüde azaltarak ülserlerin iyileşmesini sağlar.

Mukozayı Koruyucu İlaçlar
Bunlar midenin müküs tabakasını asite karşı korumaktadır. Asit salgılamasını önlemiyor.

a) Sucralfat; bu ilaç ülserin tabanına yapişarak asite karşı zararı engellemektedir.
b) Misoprostol; Sentetik prostoglandın( vücutta normal olarak bulunan bir madde) mide tabakasını mukus ve bikarbonat salgılamasını artırıp, mide kan dolaşımınıda arttırarark ülserin iyileşmesini sağlar ve NSAİDs' e karşı koruyucu etkiside vardır.
c) Anti asitler; bunlar kismi rahatsızlık sağlayıp,midedeki asiti nötüralize eder.
d) Bizmut subsalicylate; bunlar helicobacter pyloriye karşı hem mide koruyucu hem de antibacteriyal etkileri vardır.

Antibiyotikler
Helicobacter pylorinin duodenal ülserlerdeki % 95, mide ülserlerdeki rolü % 50 olduğu için ülserin tedavisinde çok önem kazanmakatadır. Son 10 senede çok değişik antibiyotik protokollar kullanılmıştır ve zamanla daha pratik hale gelmiştir. Şimdiki kullanılan tedaviler bir hafta proton pomp loker( Omeprozol,Lansoprosol veya Pantoprazol) veya pylorid (Ranitidin ve Bizmut subsalicylate karışımı) günde iki kez alınarak uygulanmaktadır. Bunun yanı sıra 2 antibiyotik_Klaritromisin ve Amoksisilin(veya Metronidazol) aynı anda 1 hafta boyunca verilmektedir. Bu tedavi ile helicobacter pyloriyi yok etme şansı % 90'dan daha fazladır.

Kimlere Ameliyat Gerekebilir?
Günümüzde artık ameliyat eskiye nazaran ameliyata çok daha az gerek duyuluyor. Bunların nedenleri ülser için diagnostik metotların ve kullanılan ilaçların daha iyi ve endoskopik tekniklerin daha gelişmiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Tüm medical tedavilere rağmen iyileşmeyen ülser ve devam eden ağır kanmalar ve balonla açılamayan darlıklara ancak ameliyat gerekebilir. Bazı yapılan ameliyat türleri: vagotomi(midedeki siat salgılaması için, önemli olan vagus siniri kesilmesi), antrectomi( midenin ön kısmının çıkarılması), gasrektomi parsiyel, subtotal veya total, pyloroplasty vagatomi ile yapılacak başka bir ameliyat türüdür.



ÜST SİNDİRİM SİSTEMİNDE BAŞKA NASIL ÜLSERLER BULUNABİLİR?Şunu bilmek gerekir ki ülser selim bir hastalıktır. Ama ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Mide ülseri iyileşene kadar takip edilmelidir. Az da olsa kanser riski vardır. Bazen görünüm ve biopsi olarak selim olsa da daha derin tabakalarda habis olan hücreler mevcut olabilir, özellikle de yaşlı hastalarda. Duedenumdaki ülserler hemen hemen her zaman selimdir, ama lenfoma gibi habis ülserlerle nadiren karşılaşılabilinir. Özafagusta(yemek borusu), değişik nedenlerden dolayı enflamasyon ve ülser oluşabilir. Buda sık görülmektedir. Bilhassa herni hiatal( mide fıtığı) olan insanlarda daha fazla görülmektedir. Mide ülserlerindeki şikayetlerin bir kısmı özafajiti olan hastalar da paylaşır. Bunun yanı sıra reflü, retrosternal yanma, ağrı gibi şşikayetleri vardır. Bazen kalp rahatsızlığı olan kişilerde göğüs ağrısı gibi kendini gösterir. Fakat şu unutulmamalıdır ki özafajitis(yemek borusu iltihaplanması) genel olarak midedeki asite bağlıdır ve midedeki asitin özafagusa fazla miktarda çıkararak burda değişik derecelerde iltihaplanmalara neden olabilir. Akciğer şikayetlerine de yol açabilir veya mevcut olan şikayetleri de arttırabilir.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
13 Eylül 2006       Mesaj #7
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Crohn Hastalığı Nedir?
Crohn hastalığı
Crohn hastalığı da ülseratif kolit ile aynı gruptan, ancak farklı özelliklere sahip kronik iltihabi bir barsak hastalığıdır. Tüm sindirim sistemini etkileyen crohn hastalığı çok seyrek olarak mideyi ya da yemek borusunu da tutabilmektedir. Her 100 bin kişiden 1-10 kişide görülmektedir. Birinci derece akrabaları arasında Crohn hastalığı bulunan birinin hastalığa yakalanma ihtimali 2-4 kat artmaktadır.
Ülseratif kolitle Crohn hastalığı arasındaki fark şöyle tanımlanmaktadır. Crohn hastalığı tuttuğu organı bölüm bölüm tutar, hastalanmış kısımlar arasında sağlam bölgeler vardır. Öte yandan ülseratif kolit barsağın sadece iç yüzünü döşeyen mukoza tabakasını tutarken, Crohn hastalığında içten dışa bütün duvar hastalığa iştirak eder.
Nedenleri tam olarak bilinmeyen Crohn hastalığıyla ilgili değişik teoriler bulunmaktadır. Crohn hastalığında başlatıcı olabilecek mikrobiyal faktörler arasında atipik tüberküloz bakterileri, kızamık; çevresel faktörler arasında sigara olduğu ileri sürülüyor.
Belirtiler
Karnın sağ alt tarafında hissedilen karın ağrısı hastalığın en tipik belirtisi olarak kabul ediliyor. Sulu ishal, kilo kaybı, halsizlik, iştahsızlık da karın ağrısına eşlik ediyor. Hastalık aktif olduğunda veya karın içi abse gibi bir enfeksiyon geliştiğinde ateş görülüyor. Barsak tıkanıklığı riski de Crohn hastalığının yol açtığı sağlık sorunlarından biri. Bu hastalıkların belirtileri söndüğü sürece kişinin iş yaşamı üzerine de kötü bir etkileri bulunmuyor. Aktif oldukları dönemde ise, iş gücü kaybına neden oluyorlar. Her ikisi de kronik, takibi gerektiren, pahalı tetkik ve tedavilerin kullanıldığı hastalıklar olduğu için ülseratif kolitli ve Crohn’lu hastaların bir sosyal güvenlik şemsiyesi altında bulunmaları, dolayısı ile iş yaşamlarını sürdürmeleri çok büyük önem taşıyor.
Crohn hastalığı ince barsak kanseri riskini biraz arttırmaktadır. Kolo-rektal kanser riski konusunda birbirine zıt veriler olmakla beraber, kalın barsağın yarısından fazlasının tutulduğu, hastalık yaşının 10’u aştığı ve hastalığın erken başladığı vakalarda riskin arttığına inanılmaktadır.
Tedavide kullanılan ilaçlar
Crohn hastalığının tedavisi, ülseratif kolite göre daha fazla çaba gerektiriyor. Crohn hastalığında tedavi seçeneklerinde tutulum yeri büyük önem taşıyor. İlaç tedavisinde başlıca aminosalisilatlar, immunosupresifler, antibiyotikler, probiyotikler ve immunomodülatörlerin kullanıldığı belirtiliyor. Bu ilaçların duruma göre kombinasyonlar halinde verilmektedir.
Crohn’lu vakalarda sıklıkla çeşitli cerrahi girişimlere başvurulur. Bu nedenle Crohn hastalığı, gastroenteroloji ve genel cerrahi uzmanlarınca yakın işbirliği içinde izlenmelidir. Hastalar arasındaki yaygın inanışın aksine barsağın tutulan kısmının ameliyatla çıkarılması, hastalığın sona erdiği anlamına gelmez. Ameliyat sonrası dönemde genellikle ince barsak tarafında hastalığın nüks ettiği görülür. Bu nedenle özellikle barsağın bir kısmının kesilip çıkarılması tarzındaki cerrahi girişimlerden, kesin indikasyonlar olmadıkça, barsağın gittikçe kısalmasına yol açacağı için kaçınılır. Günümüzde iltihabi barsak hastalıklarının tedavisindeki en önemli ilerleme, hastalığa neden olan mekanizmaların anlaşılmaya başlanmasıyla geliştirilen ve iltihabi olaylarda rolü olan sitokinleri bastıran tedavilerin kullanıma girmesidir. Zamanla bu yeni tedavi yönteminin fayda ve zararları konusunda daha fazla bilgi sahibi olacağız.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
13 Eylül 2006       Mesaj #8
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Çölyak Hastalığı Nedir?
Çölyak Hastalığı Nedir ?
Çölyak Hastalığı, bağırsaklardaki sindirimi sağlayan "villus" denilen yapıların bozulmasına sebep olmakta ve dolayısıyla da yiyeceklerdeki besinin emilmesini engelleyen ve ince bağırsakta hasarlar oluşturan bir sindirim hastalığıdır. Çölyak hastası olan kişiler buğdayda arpada çavdarda ve yulafta bulunan ve "gluten" olarak adlandırılan bir proteine tahammül edememektedir. Çölyaklı hastalar gluten içeren yiyecekler yediklerinde, bağışıklık sistemi bunu ince bağırsaklara zarar vererek yanıtlar. Özellikle çok küçük ve parmak şekline benzeyen villus olarak adlandırılan ince bağırsaktaki emilimi sağlayan yapılar kaybolur. (düzleşir ve görevini yapamaz hale gelir.)

Yiyeceklerdeki besinler bu villuslardan geçerek kan dolaşımı içine emilirler. Villuslar olmadan kişi; her ne kadar yiyecek yerse yesin; beslenemez. Vücudun kendi bağışıklık sistemine zarar vermesinden dolayı çölyak hastalığı otomatik bağışıklık sistemi rahatsızlığı olarak düşünülmektedir. Bununla birlikte, yiyeceklerin emilememesinden dolayı sindirim rahatsızlığı olarak ta adlandırılabilir. Çölyak hastalığı genetik bir hastalıktır. Bazen hastalık bir ameliyat, çocuk doğumu, hamilelik, viral enfeksiyon yada şiddetli duygusal stresten sonra, tetiklenebilir, ilk seferde aktif olabilir. Çölyak hastalığı kişide herhangi bir zamanda görülebilir. Çocukluk, ergenlik ve orta yaşlarda görülebilmektedir.

Çölyak Hastalığının Belirtileri Nelerdir?
Çölyak hastalığının oluşumunda rol oynadığı düşünülen faktörlerden birisi kişinin bebekliğinde anne sütüyle ne kadar zaman beslendiğidir. Çölyak hastalığı anne sütünden uzun süre yararlanmış kişilerde daha geç oluşur. Diğer bir faktör ise gluten içeren yiyeceklerin yenilmeye hangi yaşta başlandığı ve ne kadar gluten yenildiğidir. Belirtiler sindirim sisteminde var olabilir yada olmayabilir. Örneğin bir kişide ishal ve karın ağrısı olabilirken diğer bir kişide aşırı sinirlilik, öfke, veya depresyon olabilmektedir. Aşırı öfke ve sinirlilik çocuklarda görülen en yaygın belirtilerden biridir. Çok sık tekrarlanan karın ağrıları, kronik ishal, kilo kaybı, açık renkli, kötü kokulu dışkı , anemi, gaz, kemik ağrısı, bacaklarda uyuşma, karıncalanma, haddinden fazla kilo kaybından dolayı oluşan adet düzensizliği.. gibi belirtileri vardır.

Çölyak Hastalığı’nın Teşhis’i Nasıl Konulur?
Çölyak hastalığını teşhis etmek çok zor olabilmektedir. Çünkü hastalığın belirtilerinden bazıları diğer hastalıkların belirtileri ile aynı olabilir. Son zamanlarda araştırmacılar çölyak hastalarının kanlarında kimi antikorların normal seviyesinden daha yüksek olduğunu keşfettiler. Vücut algıladığı yabancı maddeleri yok etmek için karşılık olarak bağışıklık sisteminden antikorları üretir. Çölyak hastalığının teşhisinde doktorlar glutene karşı oluşan antikorların seviyesini ölçmek için kan testi yapabilmektedirler. Bu antikorlar antigliadin, anti-endomysium ve antireticulin’ dir. Eğer test sonuçları ve belirtiler Çölyak hastalığını işaret ediyorsa, doktor villuslardaki hasarı kontrol etmek için ince bağırsaktan çok küçük bir doku parçası alabilir. Biyopsi işlemi; endoskop olarak adlandırılan ince bir tüp ağız ve mideye doğru ince bağırsağa içine sokulur ve aletin yardımıyla küçük bir doku örneği endoskopa alınır. İnce bağırsak biyopsisi Çölyak hastalığını teşhis etmenin en iyi yoludur.

Çölyak Hastalığının Tedavisi Nasıl Olur?
Çölyak hastalığı için tek tedavi glutensiz diyet uygulamaktır. Glutensiz diyet gluten içeren tüm gıdalardan sakınmak ve onları tüketmemektir. Diyetin başladığı günler içerisinde iyileşmelerde başlar ve ince bağırsak genellikle tam olarak iyileşir. Bunun anlamı villusların hiç zarar görmemiş gibi olması ve (üç ile altı ay içinde) çalışmasıdır. (Bu süre yetişkinler için iki yıla kadar çıkabilmektedir.) Glutensiz diyetin yaşam boyu sürmesi gerekmektedir. Ne kadar az olursa olsun gluten ve dolayısıyla glutenli gıdalar tüketmek bağırsaklara zarar verir. Bu Çölyak hastası olan herkes için böyledir. Hastalığın ilerlemesi yada glutensiz diyetin uygulanmaması çölyaklar için oldukça vahim sonuçlar doğurabilmektedir. Bu sonuçların herhalde en vahimi bağırsak kanserine yol açabilmesidir. Kişinin tanı anındaki yaşına bağlı olarak bazı problemler örneğin büyüme geriliği ve diş bozuklukları iyileşmeyebilir. Çölyak hastalarının küçük bir yüzdesi glutensiz diyetle iyileşmeyebilir. Bu kişiler bağırsaklarına aşırı derecede zarar vermişlerdir. Öyle ki diyetlerinden gluteni yok etseler bile iyileşme olmaz. Onlar bağırsaklarından yeterli derecede besin ememediğinden toplam damar içine ilave besin almaya ihtiyaçları vardır. Kökleşmiş Çölyak hastalığı için ilaç tedavisi tercih edilmektedir.
MaRCeLLCaT - avatarı
MaRCeLLCaT
Ziyaretçi
28 Nisan 2008       Mesaj #9
MaRCeLLCaT - avatarı
Ziyaretçi
Reflü


Günümüzün en yaygın problemlerinden biri olan reflü, kişilerde her yemek sonrasında ağzı gelen acı su, göğüste yanma ile birlikte ortaya çıkıyor.


Hemen her yaş grubunda görülebilen bu hastalık sağlığı olumsuz yönde tehdit ediyor!…


Mide içeriğinin veya mide asidinin yukarı doğru yani yutma borusuna doğru yer değiştirmesine “reflü” denir. Yukarı doğru kaçan sıvı safra ve asit içerdiği için, hastalık zaman içinde yemek borusunda ciddi hasara yol açar.

Reflü hastalığına 30-40’lı yaşlarda daha sık rastlanmasına karşın, her yaş grubunda da ortaya çıkabilir. Aşırı kilolu kişilerde, yaşlılarda ve stresli kişilerde reflü görülme olasılığı artar. Çocuklarda da reflü hastalığına sıkça rastlanır.

Bu Belirtilere Dikkat !

- Ağıza acı su gelmesi
- Göğüs kemiğinin arkasının yanması
- Gıdaların ekŞi ve acı şekilde ağıza gelmesi reflünün en sık rastlanılan belirtileridir.


İlaç Tedavisi veya Ameliyat Gerekir

Reflü rahatsızlığı bulunan kişilerin, öncelikle günlük hayatında alacağı önlemler hastalıkla ilgili olarak şikayetleri büyük ölçüde azaltacaktır. Hastaya uygulanan ilaç tedavisinin ise mutlaka doktor kontrolünde yapılması gerekir.

İlaç tedavisinin yeterli kalmadığı ileri düzeydeki reflü rahatsızlıklarında cerrahi tedavi yöntemi ile hastalar tedavi edilir.

Hastalarda günlük hayatlarındaki değişikliklere ve uygulanan ilaç tedavilerine rağmen şikayetleri tekrarlamaya devam ediyor ise ameliyat yapılması önerilir. İlaç tedavisi sonrasında şikayetlerinde azalma olan hastalar uzun yıllar boyunca ilaç tedavisi görmek istemiyorlar ise de reflü ameliyatı uygulanabilir.

Reflü Hastalarına Öneriler

- Yemekten sonra spor yapılmaması
- Sigara ve alkolden uzak durulması
- Fazla kiloların verilmesi
- Dar giysiler giyilmemesi
- Yemeklerin hızlı yenmemesi
- Gazlı içeceklerden uzak durulması
- Çikolata, kahve, tereyağ, susamlı yiyecekler tüketilmemesi
- Yemek sonrasında hemen yatılmaması
- Kahve ve limon gibi mide asidini yükseltici gıdalardan kaçınılması
- Akşam yemeklerinin hafif yenmesi
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
10 Ocak 2011       Mesaj #10
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da önerisi değildir

Hazımsızlık Nedenleri


Hazımsızlık (dispepsi), karnın üst bölgesinde ağrı, erken doyma, şişkinlik, bulantı hissi gibi yakınmalarla tarif edilen bir rahatsızlıktır. Oldukça yaygın olan bir durum olan hazımsızlıktan hemen herkes yaşamının bir döneminde yakınır. Ancak toplumun ortalama dörtte birinde bu yakınmalar uzun süreli olarak bulunur ya da sık nükseder.

Acıbadem Maslak Hastanesi İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bahattin Çiçek, hazımsızlık diye tarif edilen durumun tek bir hastalık olmadığını, bazı durumlarda hazımsızlığı yapan görülür ve organik bir hastalık olduğunu belirterek şunları söyledi:

- Yemek borusunda reflü olması

- Safra kesesi hastalıkları

- Pankreas hastalıkları

- Mide ülser veya kanseri

- Aspirin veya romatizma ilaçlarının kullanımı

Az Hareket, Kilo Almak da Hazımsızlık Yapar

Hastaların üçte ikisini oluşturan fonksiyonel hazımsızlıkta ise kesin bilinen bir neden yoktur. Ancak bu kişilerde de büyük oranda sorumlu olduğu düşünülen durumlar vardır. Örneğin bu kişilerin büyük kısmı yakınmalarının yemeklerle ilişkili olduğunu belirtirler. Az yemekle hemen doyduklarını, şiştiklerini bazen de açlıkla midelerinin ağrıdığını belirtirler. Dolayısı ile mide hareketlerinde, boşalmasında sorun olması veya mide asidine kişinin duyarlı olması fonksiyonel hazımsızlıktan sorumlu olabilir. Hareket azlığı, kilo alımı mide barsak hareketlerinin yavaşlaması sonucu hazımsızlığa neden olur.

"Helikobakter pylori" mikrobu ülkemizde yaygın olarak bulunmaktadır. Bu mikrobun hazımsızlıktaki rolü net değildir. Helikobakter mikrobu ortadan kaldırıldığında hastaların ancak onda birinde kalıcı rahatlama sağlanabilmektedir. Stres muhtemelen kişinin hazımsızlığı daha ciddiye almasına, daha çok sorun etmesine neden olmaktadır. Anksiyetesi olan kişiler diğerlerine göre daha çok hekime başvurmaktadır.

45 Yaş Üzerindekilerde Hazımsızlık Araştırılmalı


Öncelikle hazımsızlığın altta yatan ciddi bir hastalığın yansıması olup olmadığının bilinmesi gerekir. Hekimin görevi hazımsızlık şeklinde belirti veren mide ya da mide dışı ciddi organik nedenleri fonksiyonel hazımsızlıktan ayırt etmektir. Hazımsızlık sık görüldüğü ve genellikle tetkiklerde ciddi bir bozukluk saptanmadığı için her hazımsızlık tanımlayan kişinin araştırılması önerilmez. Kişide ciddi bir hastalık varlığını düşündüren sebepsiz kilo kaybı, lokma yutmada güçlük, inatçı kusmalar, kansızlık, dışkı veya kusmukta kan olması durumunda veya hazımsızlık tanımlayan kişi 45 yaşın üzerinde ise araştırılması gerekir. Yemek borusu, mide ve oniki parmak bağırsağının görüntülenmesini sağlayan endoskopi, hazımsızlıkta tercih edilmesi gereken testtir. Organik hastalıkların dışlanması durumunda fonksiyonel hazımsızlığın kişi için önemi yaşam kalitesini bozması, işgücü kaybına neden olabilmesidir. Fonksiyonel hazımsızlık ilerleyici bir hastalık değildir. Ancak çalışmalar göstermiştir ki zaman zaman rahatlamalar olmasına rağmen fonksiyonel hazımsızlığı olan kişilerin önemli kısmında uzun dönemde de bu yakınmalar devam etmektedir. Hazımsızlığın giderilmesinde ilaç tedavisi uygulanırken, mide asidini baskılayıcı ya da mide hareketlerini uyarıcı ilaçlar kullanılmaktadır. Eğer uygun bir ilaç tedavisi ile yakınmalarda belirgin bir düzelme sağlanamıyorsa hekimin yeniden değerlendirmesi gerekir.

Hazımsızlık Çekenlere Öneriler:

- Yeme alışkanlığınızı gözden geçirin

- Hazımsızlık yaptığını bildiğiniz besinlerden sakının

- Ağır, yağlı yiyecekler yemeyin

- Fazla yemeyin

- Akşam geç saatlerde yemeyin

- Hızlı yemeyin

- Egzersiz öncesi yemeyin

- Sigara içmeyin

- Alkolden sakının, özellikle akşamları fazla almayın

- Sağlıklı bir kiloda kalın

- Haftanın 4-5 günü en az yarım saat egzersiz yapın


"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

23 Temmuz 2018 / RoSSoRoSe Tıp Bilimleri
5 Şubat 2009 / MaRCeLLCaT Tıp Bilimleri
1 Kasım 2011 / Misafir Tıp Bilimleri
1 Kasım 2011 / Misafir Tıp Bilimleri
2 Mayıs 2016 / Safi X-Sözlük