Arama

Meddah ve Meddahlık

Güncelleme: 8 Ocak 2016 Gösterim: 14.657 Cevap: 5
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
28 Nisan 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Meddah
MsXLabs.org & Temel Britannica
Sponsorlu Bağlantılar

Dinsel ya da dindışı öyküleri bir gösteri niteliğinde anlatan meddahlar doğuya özgü sanatçılardır. Öykülerin arasına tekerle­meler, mâniler, taklitler katarak, kahraman­larını hareketlerle, mimiklerle canlandırarak dinleyenlerin ilgisini çekmeye çalışırlardı. Gösterilerini saz eşliğinde sunan meddahlar da vardı. Asya'da ve Afrika'da köklü bir geleneği olan meddahlık Türkler arasında da İslam öncesi dönemden beri yaygındı. Asya'daki bazı Türk topluluklarında hâlâ yaşayan meddah geleneği İslam ülkelerinden İran ve Fas'ta da canlılığını korumaktadır. Anadolu' da meddahlığın 14. yüzyıldan beri var olduğu bilinmektedir. 16. yüzyılda kahvehanelerin çoğalmasıyla birlikte kentlerde de yaygınlaş­maya başlayan meddahlık en parlak dönemini 17. yüzyılda yaşamıştır. Bu yüzyılda yetişen Tıfli Çelebi meddahların piri sayılır.
Meddahlar Hamzaname, Battal Gazi, Ebu Müslim Horosani, Hz. Ali'nin cenkleri, Kerbela Olayı gibi konusunu İslam tarihinden alanların yanında Şehname, Binbir Gece Ma­salları, Ferhad ile Şirin gibi Hint-İran kökenli masallar, söylenceler, destanlar da anlatırlar­dı. Ayrıca meddahların günlük olaylardan yola çıkarak oluşturdukları öyküler de çok sevilirdi. Örneğin İstanbul'da doğmuş med­dah öyküleri arasında Hançerli Hanım, Letaifname, Çevri Çelebi, Tayyarzade, Tıfli ile İki Biraderler ve Sansar Mustafa 20. yüzyıla kadar anlatılagelmiştir.



Meddahlar gösterilerini daha çok kapalı mekânlarda yüksekçe bir yerde oturarak su­narlardı. Omuzlarına attıkları mendille elle­rinde tuttukları sopayı anlattıkları öyküdeki olayları betimlemek, kişilerin, karakterlerini yansıtmak için kullanırlardı. Gösterilerine ka­lıplaşmış sözlerle başlarlar, öykünün sonunda bir ibret dersi çıkarıp gene belirli tümcelerle sözlerini bağlarlardı.
20. yüzyılda Karagöz, ortaoyunu gibi öbür geleneksel gösteri sanatlarıyla birlikte hızla kaybolan meddahlık yalnız Doğu Anadolu'da destan ve halk öyküsü anlatıcılığı biçiminde bir süre daha varlığını sürdürebilmiştir. Gü­nümüzde zaman zaman televizyonda yer alan meddah gösterileri ise çoğunlukla sinemanın teknik hilelerine başvurularak hazırlandığın­dan geleneksel özellikleri yansıtmayan birer taklit niteliğindedir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 8 Ocak 2016 18:47
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
29 Mayıs 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Meddahlık

Sponsorlu Bağlantılar
Dramatik öykü anlatıcısı da denir. Arabistan'da Hz. Peygamber'i ve ailesini olduğu kadar, hükümdar ve kahramanların da övgüsü yapmak olarak yer alan Meddahlık, Türkiye'de kendine özgü bir tiyatro sanatı türü olmuştur. Meddahlar'ın dağarcıklarında yalnızca görülebilir değil, İslam kaynaklarına dayanan dinsel konular, İran kaynaklarına dayana efsane, destan ve Şehnameler; Türk hikaye, masal ve efsaneleri, romanlar ile tiyatro oyunları da bulunmaktaydı. Genellikle Ramazan akşamlarında, kahvehane gibi kapalı yerlerde ve halkın içinde gösterilerini gerçekleştiren Meddah'ın hem başlık yerine kullanmak için, hem de türlü ses ve ağız taklitleri yapmak için omzuna astığı geniş bir mendil, elinde de oyunu başlatma, izleyiciyi sessizliğe çağırma ve saz, süpürge, tüfek, at, vb. yerine kullanmak için bir sopa vardı. Anlatılarına şiirler, tekerlemeler ve kalıplı sözlerle başlayan Meddahlar, anlattıklarının üslubunu taklitli bir anlatıya ya da temsile uygulayarak, "tek kişilik gösteri"lerini sunar, yine kalıplı sözlerle gösterilerini bitirirlerdi. Günümüzde Meddahlığı yeniden çeşitli biçimler altında yaşatma eylemlerine tanık olunmaktadır.
Hikâye anlatma şeklinde icra edilen meddahlık bir taklit sanatıdır. Perdesi, sahnesi, dekoru, kostümü tek bir sanatkârın eseri olan bir temaşa, yani gösteri türüdür. Meddah bir sandalyeye oturarak dinleyicilerine hikâyeler anlatır. Meddahın anlatısını, günlük yaşamdaki olaylar, masallar, destanlar, öyküler ve efsaneler oluşturur. Meddahın aksesuarları bir mendil ile bir sopa-bastondan ibarettir. Genellikle güldürücü, ahlakî ve edebî sonuç çıkarılacak hikâyelerine klişeleşmiş "r'vıy'n-ı ahbar ve n'kıl'n-ı 'sar ve muhaddis'n-ı rüzigar şöyle rivayet ederler ki" şeklindeki sözbaşı ile başlar, daha sonra kahramanları sayıp hikâyesini anlatır. Meddah hikâyenin kahramanlarını kendi yöresinin dili ve şiveleriyle konuşturan insandır. Meddah çok oyunculu bir tiyatro eserinin tek sanatçısı, oyuncusu konumundadır. Okumanın gelişmediği, dinlemenin rağbet gördüğü zamanlarda Osmanlı Sarayı'nda, şehirlerde, kasabalarda, Ramazan gecelerinde, sünnet düğünlerinde, kahvehanelerde bu sanatı sürdürürdü. Bu sanatın günümüzdeki uzantısı stand-up shovmenleridir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
17 Şubat 2012       Mesaj #3
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Meddah

Meddah övgücü, metheden kişi demektir. “Meddahlık, hareketten çok, ses taklidi, jest ve mimiklere dayanan bir sanattır. Meddah; kitaptan ve ezberden hikâye anlatan kişiler veya olayları taklitli ve temsilli biçiminde gösteren, yani anlattığı hikâyeyi oynayan kişi demektir. Meddahlık şehre ait bir sanattır. Meddahlar gösterilerini kahvehanelerde, saray ve konaklarda yapmış, hikâyelerini buralarda anlatmışlardır. Meddah hikâyelerinin konularını; gelenekten gelen konular, ( Köroğlu, Dede korkut vb.) İslam geleneğinden gelen dinsel konular, Seyit Battal Gazi, Kerbela vb. olaylar ve efsaneler, destanlar, şehnameler oluşturmaktadır. Değişik kaynaklara dayanan hikâyelerde, çeşitli mizaçlar yansıtılmakta, övgüler yapılmakta, kıssadan hisse çıkarılacak olaylar konu edilmektedir. Meddah, hikâyesi bittikten sonra onun sorumluluğunu, hikâyenin kaynağına bırakıp özür diler. Meddahlık, yalnızca Türkiye’de değil Doğu ve İslam ülkelerinde de yayılmış olan sevilen bir sanattır. Meddaha Arap’lar “Kassas”, İranlılar “Kıssahan” demektedir. Meddah bir anlatı türü olmasından dolayı Karagöz ve Ortaoyunundan ayrılır. Ancak anlatı bölümlerinin aralarındaki söyleşmeli, taklitli, kişileştirmeli bölümler nedeniyle dramatik türden sayılır. Meddah, yöntemleri bakımından Karagöz ve ortaoyununa çok yakın olmakla beraber, bunlar gibi yalnızca güldürüyü amaçlayan tiyatro değildir.

theMira
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
9 Nisan 2014       Mesaj #4
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Meddah
MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Seyirlik halk oyunlarının yansılama benzeri kimi ortak ögelerini kullanarak öykü anlatan kişi. Halk hikâyeleri sınıflamasında da konuları ve kişileri bakımından gerçekçi olarak nitelenen anlatılar, meddah hikâyeleri adı altında toplanır. Eskiden kahvehanelerde dinleyicilerden daha yüksekçe bir yere konulmuş iskemlesine oturup öykü anlatan meddahın anlatımda yararlandığı araçlar, elindeki bastonla omuzundaki büyükçe mendildir. Mendil, ses ve şive taklitleri yaparken, baston da çeşitli gürültüler çıkarmak için kullanılır.

Meddah hikâyeleri olağanüstü ögelerden arındırılmıştır. Bu hikâyelerde devlere, perilere, insanüstü güçleri olan kahramanlara rastlanmaz. Meddahın anlatımı doğrudan konuşma diline dayanır. Taklitlerle de gerçek hayattaki tiplerin benzerleri canlandırılmaya çalışılır. Meddahlar konularını hikâye kitaplarından, sözlü halk masallarındaki çeşitli olaylardan almışlardır. Bu hikâyelerin kahramanları toplum içinde her gün rastlanabilecek insanlardır.

Meddah, anlatının merkezindeki eylemi, eğlendirici ögelerle, çoğu kez ana eylemle ilgisiz, ikinci derecede kişiler, olaylar, fıkralarla genişletir, çeşitli taklitlerle zenginleştirir. Hikâyesine, kimsenin alınmaması için "İsim isme, kisb kisbe, semt semte benzer. Geçmiş zaman söylenir, yalan gerçek dinlenir, vakit geçer" biçiminde bir kalıp sözle başlayıp, "Bu kıssadır, bir mecmua kenarında kaydolunmuş, biz de gördük, söyledik. Her ne kadar sürçi lisan ettikse affola" biçimindeki bir kalıp sözle de anlatısını bağlar. Meddah hikâyeleri kentlerde oluşmuş ve gelişmiştir. Birçok hikâyenin konusu İstanbul'un günlük yaşamından alınmıştır.

Osmanlı döneminde yetişmiş meddahlar üzerine kesin olarak bilinenlerin en eskisi Fatih Sultan Mehmet zamanına kadar uzanmaktadır. Kıssahan, şehnamehan da denilen ve Türk hikâye geleneğinde bir çeşit kıssalar, hikâyeler anlatan ya da okuyan bu sanatçılar konusunda 16. yüzyıldan başlayarak daha çok bilgi verilmektedir. Evliya Çelebi de "Seyahatname"sinde İstanbul, Erzurum, Malatya ve Bursa'da hikâye anlatan birçok meddahın adını saymaktadır. III. Murat'ın "Eğlence" adlı meddahıyla IV. Murat döneminde yetişen Tıfli Çelebi, 19. yüzyılda Aşkî ve Sururî, adları bilinen meddahların en ünlüleridir.
theMira
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
8 Ocak 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
MEDDAHLIK a.
1. Meddahın sanatı ve yaptığı iş: Günümüzde meddahlık giderek ölüyor.
2. Dalkavukluk.

Kaynak: Büyük Larousse
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
8 Ocak 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
MEDDAH a. (ar. medh'ten meddah). Sey. oy.
1. Kahve vb. yerlerde dramatize ederek öykü anlatan sanatçılara verilen ad. (Bk. ansikl. böl.)
2. Meddah kahvesi, meddahların öykü anlattıkları kahvelere verilen ad. (Bk. ansikl. böl.)

—Ed. Meddah hikâyesi, meddahın anlattığı öykü. (Bk. ansikl. böl.)

♦ sıf. Öven, aşırı metheden, dalkavuk: "...o riyakâr münekkide, o meziyyetsiz meddaha hiddetlenirim" (Baha Tevfik).

—ANSİKL. Meddah, öyküsünü anlatırken canlandırma ve benzetme öğelerinden yararlanır. Anlattığı öykünün konusuyla ilişkili olarak çeşitli etnik gruplardan kişilerin, değişik yaştaki ve tipteki insanların, hayvanların, makinelerin ve doğa olaylarının taklitlerini yapar. Elinde bir değnek ve omuzunda büyükçe bir mendil vardır. Değneğini yere vurarak izleyicilerin dikkatini üzerine toplar, oyunun başlayacağını bildirir. Değneği tüfek, süpürge, at vb. yerine aksesuvar olarak da kullanır. Mendille çeşitli etnik grupların ve değişik meslekten kişilerin giyimlerini, başlıklarını taklit eder, kadın taklidi sırasında başörtüsü olarak kullanır. Mendilin bir işlevi de değişik sesler çıkarmada yardımcı olmasıdır. Meddah, öyküden çıkarılacak öğreneği vurguladıktan sonra kalıp sözlerle öykünün sorumluluğunu kaynağına bırakıp özür diler; gelecek öykünün adını, anlatılacağı yeri ve zamanını belirterek gösteriye son verir.
Evliya Çelebi İstanbul ye Anadolu'daki meddahları anlatmakta, İstanbul'da bunların sayısının 80, Bursa'da 75 olduğunu, Malatya'da gezinti yerlerinde de gösteri yaptıklarını yazmaktadır. Bu konuda bilgi veren yabancı kaynaklar da vardır. Bunlardan birinin XVIII. yy.’da meddahların öykü anlatmak yanında resmi haber kaynağı gibi devletçe alınan kararları aktardıklarını ve bir tür gazete işlevi gördüklerini belirtmesi ilginçtir. Bu bilgi daha sonraki başka kaynaklar ve tanıklarca da doğrulanmıştır. Örneğin Moltke'nin Türkiye'deki durumlar ve olaylar üzerine mektuplar (i960) adıyla türkçeye çevrilen yapıtında, bundan söz edilmektedir.

Meddah kahvesi. Özellikle ramazan ayında çok rağbet gören yerlerdi. İstanbul’un çeşitli semtlerinde meddah kahveleri vardı. XIX. yy.'ın ikinci yarısı ve XX. yy.’ın başında meddahların öykü anlattığı başlıca kahvelerden birkaçı şunlardı: Aksaray'da Dilküşa kıraathanesi, Merkez kıraathanesi; Beyazıt’ta Afitab kıraathanesi, Mısır lokantası bahçesi; Dolmabahçe' de Yüksek kahve; Fatih'te Reşadiye kıraathanesi; Kadıköy Söğütlüçeşme'de Kurbağalıdere kıraathanesi; Samatya'da Coil Efendi tiyatrosu; Sultanahmet'te Köşeba- şı kıraathanesi; Şehremini'de Hacı Selim Ağa kahvesi; Tophane'de Arnavut Ahmet Efendi kahvesi; Üsküdar'da İsmail Efendi kıraathanesi.

—Ed. Meddah hikâyesi masallarda olduğu gibi dev, peri türünden doğa dışı yaratılara, destanlarda olduğu gibi insanüstü gücü olan kahramanlara yer vermez. Halk hikâyelerinde olduğu gibi saz eşliğinde söylenmez. Buna karşılık meddah, kahramanlarını şive taklitleri yaparak canlandırır. Bu hikâyeler köy çevrelerine kadar yayılmış halk hikâyelerinden farklı olarak kent çevresinin malıdır; saraylarda, konaklarda, XVI. yy. sonlarından başlayarak da kahvehanelerde anlatılmışlardır. XVII. yy.’dan sonra konularını kentlerin, özellikle İstanbul'un günlük yaşamı etkilemiştir. Bu son dönemdeki meddah hikâyelerinin anlatımı halkın konuşmasıyla, yarı okumuş orta sınıfın özentili konuşmasını birleştirir. En eski meddah hikâyeleri yazılı olarak günümüze ulaşmamıştır. Ancak bunların Şehname'deki bazı konuları, kahramanları arasında Hz. Ali, Hz. Hamza, Battal Gazi vb.'nin yer aldığı dinsel ve tarihsel kahramanlık serüvenlerini aktardıkları bilinmektedir. XVI. yy.’da Varkc ve Gülşah mesnevisini yazan Yusufi Msddah’ın bu hikâyesini dinleyiciler karşısında okuyan bir meddah olduğu belirtilmektedir. XVI. yy.’da, Murat lll’ün sarayındaki "Eğlence” adlı meddah, kendisinden önceki hikâye konularını aktarıyordu. Padişahın yeni hikâyeler istemesi üzerine şair Cenani, Bedayi ül-asar adlı yapıtı kaleme aldı. Bu yapıtta halkın o dönemdeki yaşamı dile getiriliyor, gezinti yerlerine, mahalle baskınına, kervan ve gemi yolculuğuna ait görüntüler canlandırılıyordu. Bu yüzyılda Vahdi'nin "Hoca Abdürrauf” hikâyesi (Anabacı hikâyesi) halk arasında ün kazanmıştı. XVII. yy.’da çoğalan kahvehanelerle birlikte İstanbul, Bursa, Erzurum, Maraş gibi kentlerde bu tür hikâyeler anlatan sanatçılar çoğalmıştı. 1616’da Bursa'da bir kahvehanede “Bedi ve Kasım" adlı hikayeyi dinleyen topluluk iki kahramanı destekleyen iki gruba ayrılmış, çıkan tartışmada şair Hayli, Saçakçızade adlı hikâyeciyi öldürmüştü. Gene bu yüzyılda meddahların piri diye adlandırılan ve hikâyelerini Murat IV'ün sarayında anlatan lifli daha öncekilerden bütün bütüne farklı, yeni hikâyeler meydana getirmişti. Bunların kahramanları arasında padişahla birlikte yazarın kendisi de bulunmaktaydı. Tıflinin "Hançerli Hanım", "Sansar Mustafa", "Kanlı Bektaş” gibi hikâyelerinde konular ortak bir kalıba göre değişir: batakhaneye düşen bir delikanlı padişahın araya girmesiyle kurtulur, batakhane sahibi kadın ağır bir biçimde cezalandırılır. Gene bu döneme ait “Çevri Çelebi”, "Tayyarzade" gibi meddah hikâyeleride XVII. yy. İstanbul yaşamındaki gerçekçi izler taşıyan bu hikâyeleri andırır. Farklı şivelerle konuşan ayrı ırklardan, kentlerden, toplumsal kesimlerden insanların birbiriyle ilişkileri meddah hikâyelerinde geniş yer tutar. Bu yoldaki taklitlerden hoşlanan Murat IV. için Çevri, 12 farklı şivenin taklidine dayanan bir "şehzade hicvi” yazmıştı. XVII. yy. Kırımlı Derviş Mehmet'in (öl. 1708-1709) "lifli derecesinde sergüzeşt söylediği” kabul ediliyordu. Evliya Çelebi, Murat IV'ün sarayında meddahlık yapan Sarı Recep'in "Boğuk kaptan", "Forsa Mustafa", “Rumelihisarı” gibi hikâyelerinin çok beğenildiğini anlatır. Meddah, hikâyelerini doğaçtan anlatır. Girişte, bitişte ve belirli yerlerde kalıplaşmış sözlere yer verir. Tekerlemeler, uyaklı sözlerle anlattıklarını süsler. XVIII. yy.'da İstanbul'da anlatılmış meddah hikâyelerini tanıtan bir yapıtta (İstanbul Üniversitesi kitaplığı, T. Y. 6758) bu hikâyelerin adları, bazılarının özetleri verilmiş, kimler tarafından anlatıldığı belirtilmiştir. Bu kaynakta yer alan, öri neğin "Hazinedar Ahmet Ağa Yusuf bâ Attarzade” hikayesinde konunun geleneksel Yusuf ile Züleyha” hikâyesinden alınarak kişilerin çağdaş ye gerçek bir olay çerçevesinde canlandirıldığı görülmektedir. XIX. yy. meddahlarından Hafız Ömer'in başlıca hikâyeleri arasında "Serseri Arif Ağa”, "Affeyle devletli", “Halil odabaşı", "Kaptanpaşa çıplağı", "Çifte yeniçeri ağası", "Abdullah çavuş” gibi hikâyeler yer alıyordu. Padişah Abdülaziz Mısır'a giderken (1862) yanında bulunan bu sanatçının o yolculukta anlattığı "Çala mehterbaşı" hikâyesi çok beğenilmiş ve o dönemde sık sık anlatılmıştır. Bu yüzyıl meddahlarından Kız Ahmet'in anlattığı "Lüleci Ahmet’in menkıbesi", Nazif Efendi'nin anlattığı “Hacı vesvese" gibi hikâyeler o dönemde ermeni harfleriyle türkçe olarak basıldı. Meddah Aşki'nin (öl. 1934) anlattığı "Portakala yahudi", “Surpik Dudu ile Belalı bıçkın”, "Sulukule kavgaları” gibi hikâyeler plağa; Küçük Ali’nin (Muhittin Sevilen) anlattığı "Sandıklı ebe", “Dünya güzeli”, “İstanbul'un taşı toprağı altın” gibi taklitli hikây^er ses bandına alındı. Birçok güldürü sanatçısı, meddah hikâyelerini yer yer yenileştirerek gösteriler düzenlediler. Erol Toy'un Meddah (1971) adlı yapıtı geleneksel malzemeyi çağdaş temalarla birleştiren bir deneme oldu. Meddah hikâyelerinin seyirci sürükleyen anlatımı ilk türk romanlarına örnek alındı. Bu anlatım biçimi okurla senlibenli söyleşi havası içinde Ahmet Mithat Efendi’nin romanlarının tipik yanını oluşturur.

Kaynak: Büyük Larousse

Kaynak: Meddah Nedir?

Benzer Konular

9 Nisan 2013 / memnune çolak Soru-Cevap
18 Nisan 2011 / trsades Soru-Cevap
8 Ocak 2016 / RivaN X-Sözlük
8 Mart 2010 / BrookLyn Rüya Tabirleri