Arama

Türk Devletleri - Eyyubîler Devleti (Eyyubiler)

Güncelleme: 21 Aralık 2016 Gösterim: 28.304 Cevap: 7
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Eylül 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Eyyubiler

Ad:  Eyyubiler.JPG
Gösterim: 1131
Boyut:  33.7 KB

12. yüzyıl sonlarıyla 13. yüzyıl başlarında Irak’ın yukarı bölümlerinde, Suriye’nin büyük kesiminde, Mısır ve Yemen’ de egemenlik kurmuş İslam devleti.
Sponsorlu Bağlantılar

Hanedana adını veren Salaheddin’in babası Eyyub (tam adı Necmeddin Eyyub bin Şadi), erkekleri 12. yüzyılda Irak ve Suriye Selçuklu hükümdarlarının hizmetinde paralı askerlik yapmış bir Kürt ailesinden geliyordu. Eyyub, Şam valiliğine atanınca, kardeşi Şirkuh’un da yardımıyla Haçlılara karşı Suriye’nin birliğini sağladı. 1173’te Eyyub’un ölümünden sonra Salaheddin, Şii Fatımi hanedanını ülkeden attı, Haçlılara karşı birleşik cephe oluşturmak amacıyla Müslümanları harekete geçirdi. 1187’de Kudüs’ü Haçlılardan geri aldı ve yaşadığı dönemde Mısır’ı dünyanın en güçlü İslam ülkesi durumuna getirdi. Salaheddin döneminde sağlanan birlik, ölümünden (1193) hemen önce dağıldı. Topraklarını, iç işlerinde özerk melikler arasında bölüştürmesi Eyyubi yönetiminin yarı feodal bir aile federasyonuna dönüşmesine yol açtı. Salaheddin’in kardeşi el-Âdil (hd 1200-18) ve yeğeni el-Kâmil’in (hd 1218-38) dönemlerinde Eyyubilerin Franklarla ilişkileri yumuşadı. Kudüs Hıristiyanlara geri verildi ve ülkedeki hizipler susturuldu. Bununla birlikte el-Kâmil’in ölümünden sonra yeniden canlanan eski aile kavgalarıyla başlayan düşüş, Memlûklerin 1250’de Mısır’da iktidarı ele geçirmesiyle sonuçlandı. Bir süre daha varlıklarını sürdüren kuzeydeki yerel Eyyubi meliklikleriyse İlhanlılar ve Akkoyunlular tarafından ortadan kaldırıldı.

Şiileri ve Hıristiyanları kendi inançlarına döndürmeye çalışan Sünni Eyyubiler, Mısır ve Kudüs’e medreseyi getirdiler. Uygarlıkları, Fatımi uygarlığının daha gelişmiş ve yayılmış bir devamı niteliğindeydi. İnşa ettikleri Kahire Kalesi ve Halep kenti istihkâmları, askeri mühendislik alanındaki yüksek düzeylerini ortaya koyar.

Kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Baturalp; 21 Aralık 2016 03:47
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ocak 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Eyyubi Devleti - Eyyubiler


Eyyübiler Suriye, el-Cezire, Mısır ve Yemen'de hüküm sürmüş bir hanedandır. Adını Salâhaddin Eyyubî'nin babası Eyyub bin Şadi'den alır. Eyyübîlerin asıl kurucusu Salahaddin Eyyubî'dir. Eyyub ve kardeşi Şirkuh, önce 17. yy.da Ani'de hüküm süren Sadadât sülâlesinin hizmetinde iken sonradan Bağdat’a giderek Mücahiddin Behruz'un maiyetine girdiler. Kendilerine Tekrit kalesi muhafızlığı verilir. Ancak Bağdat Selçuklu ordusu, Musul atabeki Zengî'yi yenince, Eyyub, Zengi'nin kaçmasına yardım ettiğinden artık Tekrit'te oturmalarına imkân kalmamıştı. Bu sebeple Musul'da Zengî'nin hizmetine girdiler. Zengî'nin seferlerine katıldılar; Eyyub, Baalbek muhafızı oldu. Fakat Zengi'nin ölümü üzerine Börî'ler Baalbek'i geri alınca Eyyub da onların tarafına geçti, kısa zamanda kendini göstererek başkumandanlığa kadar yükseldi. Şirkuh ise Nureddin Mahmud bin Zengî'nin hizmetine girdi, onun emriyle, Şam'ı müdafaa eden kardeşi Eyyub üzerine yürüdü. iki kardeş anlaştılar, Şam Nureddin Mahmud bin Zengî'nin topraklarına katıldı.
Sponsorlu Bağlantılar

Nureddin tarafından Eyyub'a Şam valiliği, Şirkuh'a da, Humus verildi. Bundan sonra Nureddin, Mısır işlerine müdahale etmeyi kararlaştırınca, Şirkuh'u, Eyyub'un oğlu Salâhaddin ile beraber oraya gönderdi. Mısırlılar ve Kudüs kralı ile birçok mücadeleden sonra Şirkuh, Mısır'a hâkim oldu. Neticede Fatımî halifesi Azid, Şirkuh'u vezir tayin etti; Şirkuh'un ölümüyle de yerini Salâhaddin aldı. Salâlında Fatımî halifesinin hal edilmiş olduğunu açıklayarak hutbeyi abbasî halifesi adına okuttu. Bundan sonra kendi başına hareket etmeğe başlaması üzerine Nureddin ile araları açıldı.Fakat bir siire sonra Nureddin öliince Salâhaddin Mısır'ın tek hâkimi oldu. Daha önce de kardeşi Turanşah'ı göndermek suretiyle Yemen'i işgal eden Salâhaddin kolaylıkla Suriye'yi elde etti ve hâkimiyetini Irak içlerine kadar ulaştırdı. Suriye ve Filistin kıyılarına yerleşmiş olan haçlı kuvvetleriyle mücadele hazırlıklarına girişti.

Ön Asya'daki Türk boylarının da kendisine katılmasıyle 1187 yılında, Hittin muharebesinde Haçlıları büyük bir yenilgiye uğrattı, Kudüs ile birlikte diğer birçok kıyı şehirlerini eline geçirdi. Bunun üzerine Üçüncü Haçlı seferi düzenlendi (1189-1192). lngiltere kralı Arslan Yürekli Richard, Alman imparatoru Friedrich Barbarossa ve Fransız kralı Philippe-Auguste'nın kumandalarındaki haçlı ordusu Eyyubîlere karşı harekete geçtiler.

Ingiliz ve Fransız kralları Salâhaddin'in savunduğu Akkâ kalesini kuşattılar. Philippe- Auguste'un kuşatmadan çekilmesi üzerine, Richard kuşatmaya bir buçuk yıl daha devam etti. Pakat hiç bir başarı elde edemeden üç yıllık barış imzalayarak ayrıldı. Salâhaddin daha ölmeden önce, Ortaçağ’da kurulan diğer Türk devletleri geleneklerine uyarak ülkesini oğulları ve kardeşleri arasında paylaştırdı: oğulları EI-Efdal'e Şam [1260), El-Aziz'e Mısır (1252), EI-Zahir'e Halep, kardeşleri EIâdil'e El-Cezire, Tuğtekin'e de Yemen (1228) düştü. Ayrıca Humus (1262), Hısn-ı Keyfa (1254), Meyyafarikin (1260), Baalbek (1229), Kerek (1263) gibi şubeler de meydana geldi.

Salâhaddin 1193'te ölünce oğulları arasında anlaşmazlık çıktı. El-Âdil bu anlaşmazlıktan yararlanarak Salâhaddin'in oğullarinı ortadan kaldırdı ve bütün ülkeye sahip oldu. El-Adil de kardeşi gibi ülkeyi oğulları arasında bölüştürdü. Sadece Halep, Salâhaddin'in torunlarında kaldı. El-Adil'in 1218 yılında ölümünden hemen sonra Dördüncü ve Beşinci Haçlı seferleri başladı. Kendisine Mısır ülkesi verilmiş olan El-Adil'in oğlu Kâmil, ordusunun itaatsizliği yüzünden Haçlılara karşı Dimyat’ı dahi koruyamadı ve şehit düştü. Ancak Eyyubîlerin ortak çabaları sonunda, haçlı kuvvetleri durduruldu ve Dimyat geri alındı.Öte yandan Şamdaki El Muazzam'dan çekinen EI-Kâmil, imparator Friedrich II ile anlaşarak rakiplerini sindirmek istedi. Muazzam'ın ölümüyle yerine gelen oğlu El-Nâsır'a itimat etmesine rağmen Kâmil yine de Friedrich II ile işbirliği yapmak istedi ve sonunda, hem Eyyubîler, hem de Hristiyanlar arasında nefret uyandıran anlaşmayı yaptı (1229). Buna göre Friedrich II, Kâmil'i düşmanlarına karşı korumayı vaat etti, buna karşılık Kudüs'ü, ve Kudüs ile deniz arasındaki toprak parçasını aldı.

Kâmil, Eyyubîler arasındaki anlaşmazlıkları ortadan kaldırmağa çalıştı. Ancak bu sıralarda Konya Selçukluları üzerine yaptığı birtakım başarılı seferler yeni anlaşmazlıkların ortaya çıkmasına sebep oldu. Kâmil, kendisine karşı başkalarıyle birleşmiş olan Şam hâkimi El-Eşref'in üzerine yürüdü. Şam yakınlarına geldiği sırada ölen El-Eşref'in yerine geçen kardeşi Salih İsmail, Şam'ı El-Kâmil'e teslim etmek zorunda kaldı. Fakat bir süre sonra Kâmi1'in ölümüyle Eyyubîler'in çöküş devresi başladı. Mısır'da babasının halefi ilân edilen Kâmil'in oğlu El-Adil yerini, ağabeyi El-Salih Eyyub'a bırakmak zorunda kaldı. Salih İsmail ise tekrar Suriye'yi ele geçirdi ve Mısır'a karşı cephe aldı.

Memluklara dayanılarak ve şiddet göstermek suretiyle Eyyubî ülkesi yeniden merkeze bağlandıysa da, artık hanedan, tamamen kuvvetten düşmüşve emrindeki Türk boyları da ayrılmışlardı. St. Louis ile gelen altıncı haçlı kuvvetleri, Dimyat'ı zapdettilerse de perişan olmaktan kurtulamadılar. EI-Salih Eyyub'un ölümünden sonra yerine geçen oğlu Turanşah, Memlûklar tarafından 1250'de öldürülünce, yerine annesi Şecerüddür ve ardından da Aybek geçti. Hutbenin 1254 yılına kadar Eyyubî sultanı adına okunmuş olmasına rağmen Aybek'in sultanlığı ile beraber Mısır'da fiilen Memlük hâkimiyeti başlamış oldu.Öte yandan Halep'te 1236 yılında; babası El-Aziz'in yerine geçerek Suriye'yi zapteden E1-Nâsır Yusuf, Mısır Memlûkleri ile mücadeleye girişti.

Fakat, bu sırada (1260) başlayan Moğol istilâsı bu mücadeleye son verdi. Böylece, 1228 yılında Yemen, 1245'te de El-Cezire Eyyubîlerinden sonra, 1260 yılında Halep ve Şam, 1262'de Humus Eyyubîleri son buldu. Moğol hâkimiyetini tanıyan Hama kolu ise Salâhaddin'in kardeşi Şehinşah sülâlesinden bir hanedan haline getirildi ve Mısır Memlûklarına bağlı valiler olarak 1241 yılına kadar varlıklarını korudular.

Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun geleneklerine göre kurulan Eyyubî Devleti, Türk İslâm Medeniyeti tarihinde önemli bir bolümü meydana getirir. Eyyubî devlet teşkilâtı sonradan Memlûklarca örnek olarak alındığı gibi Osmanlı devlet teşkilâtı üzerine de etkili oldu. Haçlı seferleri sırasında Avrupa, Eyyubîler yoluyle Türk kültürüyle temasa girdi, bazı unsurları ; (Örn. Arma sistemi, kıyafet); benimsediler. Ayrıca Eyyubîler, Sünniliğin yerleşmesinde ve Türk örf ve geleneklerinin benimsenmesindeki hizmetleriyle de önem kazanmışlardır.
Son düzenleyen Baturalp; 21 Aralık 2016 03:52 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
15 Ekim 2008       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

Eyyubiler

Ad:  Eyyubiler1.JPG
Gösterim: 831
Boyut:  26.1 KB

(1171-1252).

Mısır, Suriye, Gü­neydoğu Anadolu ve Yemen'de 80 yıl kadar hüküm sürmüş bir hanedan olan Eyyubiler'in kurucusu Selahaddin Eyyubi'dir. Önceleri babası ve amcasıyla birlikte Şam Atabeyi Nureddin Zengi'nin hizmetinde çalışan Sela­haddin Eyyubi 1168'de Fatımiler'in elindeki Mısır'ın alınışına katıldı. 1169'da Fatımi yöne­timini eline geçiren ve vezir olan amcası Şirkuh kısa bir süre sonra ölünce ordunun da desteğiyle yerine geçti.

Fatımi Halifesi Adid'in 1171'de ölümünden sonra da bu hanedana son vererek Mısır'ı kendi adına yönetmeye başladı. Bundan sonra egemenli­ğini Suriye'ye doğru genişletti ve 1174'te Şam Atabeyi Nureddin Zengi'nin ölümünden son­ra Suriye tümüyle Selahaddin Eyyubi'nin denetimine girdi. Kardeşi Turanşah da 1174'te Yemen'i aldı. Egemenliğini Diyarba­kır'a kadar yayan Selahaddin Eyyubi'nin en büyük başarısı 90 yıla yakın bir süreden beri Haçlılar'ın elinde bulunan Kudüs'ü geri alma­sıdır.

1187'de Hittin'de Haçlılar'ı büyük bir bozguna uğratan Selahaddin Eyyubi Filis­tin'in kıyı şeridindeki önemli kentlerle birlikte Kudüs'ü de ele geçirdi. Bu olayın Avrupa'da­ki yankıları büyük oldu. Papa Hıristiyanlar'ca da kutsal sayılan Kudüs'ün geri alınması için yeni bir Haçlı Seferi çağrısında bulundu. Papanın çağrısına Avrupa'nın üç büyük dev­leti olumlu yanıt verdi ve İngiltere Kralı I. Richard (Aslan Yürekli Richard) Fransa Kra­lı II. Philippe ile Almanya Kralı Friedrich Barbarossa komutasındaki birleşik Haçlı or­dusu karadan ve denizden Kudüs'e doğru yola çıktı. Karadan giden Friedrich Barbaros­sa Tarsus Çayı'nı geçerken boğularak öldü. Bir bölümü Filistin'e varan Haçlı ordusu uzun bir kuşatmadan sonra 1191'de Akkâ'yı aldı. II. Philippe bu arada İngiltere kralıyla anlaş­mazlığa düşerek ülkesine dönmek üzere ordu­dan ayrıldı. Tek başına Kudüs'e yürüyen I. Richard bir yıldan fazla süren bir kuşatmadan sonra sonuç alamayacağını görerek Selahad­din Eyyubi ile barış antlaşması imzaladı ve geri çekildi.

Selahaddin Eyyubi'nin 1193'te ölümünden sonra Eyyubi hanedanı devletin bütünlüğünü korumakta büyük güçlüklerle karşılaştı. Sela­haddin Eyyubi daha sağlığında Suriye, Ye­men ve el-Cezire (Diyarbakır ve güneyi) bölgelerine kardeşlerini ve oğullarını emir olarak atamıştı. Ölümünden sonra hepsi de kendi bölgelerinde bağımsız olarak davran­maya başladılar. Adil (1200-18) ve Kâmil (1218-38) dönemlerinde yönetim birliği bir ölçüde korunabildi. Kâmil Hıristiyanlarca iyi geçinebilmek amacıyla 1229'da Kudüs'ü Haç-lılar'a geri vermek zorunda kaldı. Onun ölümünden sonra Eyyubiler yerel emirliklere bölündü. Bununla birlikte 1250'de yeni bir Haçlı seferi düzenleyen Fransa Kralı IX. Louis'yi yenmeyi başardılar. Ama iyice zayıf­layan Mısır'daki ana kol 1252'de Memlûklar tarafından ortadan kaldırıldı. Şam, Halep ve el-Cezire'deki kollara da 1260'ta Moğollar son verdi. Yemen'deki kol ise daha 1229'da Resuliler tarafından ortadan kaldırılmıştı. Yalnız Hasankeyf ve Diyarbakır'da hüküm süren yerel bir Eyyubi emirliği 1470'teki Akkoyunlu istilasına kadar varlığını korudu.

MsxLabs & Temel Britannica
Son düzenleyen Baturalp; 21 Aralık 2016 03:30 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
17 Haziran 2010       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Eyyubiler


(1174-1250)
  • Mısır ve Suriye'de kurulmuş Müslüman bir devlettir.
  • Hittin savaşında Haçlıları yenerek Kudüs'ü almışlardır.
  • Eyyubiler; Mısır'da, Suriye'de, Filistin'de, Yemen'de ayrı ayrı Eyyübi Devleti kurdular.
  • Türkler Mısırdaki Eyyubilere son verdiler.
  • Suriye Eyyubileri İlhanlıların yönetimine girdi.
Son düzenleyen Baturalp; 20 Aralık 2016 01:25 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
29 Eylül 2011       Mesaj #5
ener - avatarı
Ziyaretçi

Eyyubîler

Ad:  Eyyubiler3.JPG
Gösterim: 829
Boyut:  37.1 KB

Suriye, el-Cezire, Mısır ve Yemen'de egemen olmuş Türk-Arap hanedanı.

Hanedanın kurucusu Selahattin Eyyubî olup babası Necmettin Eyyup bin Şâdi, Türk Zengi hanedanının kumandanlarındandı. 1173'te öldükten sonra kardeşi Esedüddin Sirkûh, 1169'da Mısır Fatımî halifelerinin veziri oldu. Selahattin Eyyubî, amcası ile birlikte Mısır'da bulundu. Amcasının ölümünden sonra Fatımî veziri olan Selahattin, Mısır'da Fatımîlerin temsil ettiği Şiî mezhebini ortadan kaldırarak İslâm dünyasındaki mezhep ayrılığına son verdi. Sultan Nurettin öldükten sonra Selahattin tek başına Mısır sultanı oldu. Kardeşi aracılığıyla Yemen'i, kendisi de Suriye ve Irak'ın bir kısmını işgal etti. 1187 yılında Önasya'daki Türk boyları ile birlikte Hittin Muharebesi'nde Haçlıları büyük bir yenilgiye uğratarak Kudüs ile birlikte Filistin kıyılarındaki birçok Hristiyan şehrini ele geçirdi. Bu zafer üzerine Avrupa'da 3. Haçlı Seferi düzenlendi (1189-1192). İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard, Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa, Fransız Kralı Philippe-Auguste'ün kumandasındaki Haçlı orduları, Eyyubilerin elindeki Akkâ Kalesi'ni 1,5 yıl muhasara ettiler. Selahattin Eyyubî, 1193 yılında öldükten sonra imparatorluk, Türk geleneğine uygun olarak çocukları arasında paylaştırıldı. Ancak kardeşi El Adil yeğenleriyle mücadele ederek bütün ülkeyi ele geçirdi. 1250 yılından sonra Mısır'da egemenliği ele geçiren Türk Memlûklerle Eyyubî hanedanı fiilen sona erdi.

Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs.org
Son düzenleyen Baturalp; 21 Aralık 2016 03:34 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
11 Haziran 2012       Mesaj #6
buz perisi - avatarı
VIP Lethe

Eyyubîler Devleti

Ad:  Eyyubiler2.JPG
Gösterim: 2597
Boyut:  30.8 KB

(1171-1348)

Mısır'da bir devlet kuran Selâhaddin Eyyûbî ünlü Avrupa krallarının kumanda ettiği Birleşik Avrupa ordusunu yendi ve Kudüs'ü kurtardı. Bir önceki bölümde gördüğümüz gibi, Selâhaddin Eyyûbî, Musul Atabeyi Nureddin Mahmud'un yanında yetişmiş, onun tarafından Şirkuh ile birlikte Mısır'a gönderilmişti. Selâhaddin Eyyûbî, Fatımîleri yenerek Atabey Mahmud adına Mısır'ın idaresini ele almıştı (1171).

Fatımî Devleti'ni ortadan kaldıran Selâhaddin Eyyûbî, Mısır'da kendi adı ile anılacak olan Sünnî devletini kurdu. Kısa zamanda bu devleti güçlendirdi. 5 Temmuz 1187'de meşhur Hıttîn seferi ile Haçlıları büyük bir yenilgiye uğrattı ve Kudüs'ten çıkardı. Bu başarısından sonra devletin sınırlarını Yemen'den ElCezire'ye kadar genişletti. Bölgede Sünnîliği pekiştirdi. Selâhaddin Eyyûbî'nin kurduğu devlette halkın çoğunluğunu Türkler meydana getiriyordu. Ordu da Türklerden kuruluydu ve resmî dil Türkçe idi.

Selâhaddin Eyyûbî'nin Haçlıları Kudüs'ten çıkarması, III. Haçlı Seferi'nin yapılmasına sebep oldu. Bu sefere Almanya İmparatoru Friedrich Barbarossa, Fransa Kralı PhilippeAuguste ve ingiltere Kralı Richard (Arslan Yürekli Rişar) katıldılar. Avrupa'nın en büyük orduları, en büyük hükümdarların kumandasında, Akkâ'yı kuşattılar (1189).

Karada ve denizde çok şiddetli savaşlar oldu. Haçlılar silâh ve asker sayısı bakımından çok üstün durumdaydılar. Selâhaddin Eyyûbî'nin askerleri ise süregelen savaşlardan dolayı yorgun düşmüştü. Buna rağmen, Haçlılar Selâhaddin Eyyûbî'nin karşısında hiç bir şey elde edemediler ve on binlerce Haçlının kutsal topraklarda ölmesinden başka bîr sonuç alamadılar. Yalnız Richard Anadolu'da .Kayseri'yi ele geçirmişti. Sonunda barış istemek zorunda kaldılar. Kudüs'ü alamamışlardı, fakat barış antlaşmasına göre, Hıristiyanlar silâhsız olarak mukaddes yerleri ziyaret edebileceklerdi.

Batının en büyük hükümdarları Selahaddin'e saygı duydular ve onu örnek bîr hükümdar olarak kabul ettiler. Gerçekten de Selâhaddin Eyyûbî mert, cömert, hoşgörü sahibi idi. Mecbur olmadıkça kan dökmekten kaçınırdı. Fakat savaşmak zorunda kalincş da, hem taktik, hem cesaret bakımından üstünlüğünü gösterirdi. Büyük başarılarını ezici çoğunluğu Türk olan ordusu ile sağlamıştır. Kültür, sanat ve edebiyatı çok korumuş, bilginlere büyük saygı göstermiştir. Sultanlığı 21,5 yıl sürdü. 1193'de öldü. Türbesi Şam'dadır ve Müslümanların ünlü ziyaret yerlerinden biridir.

Selâhaddin Eyyûbî'nin ölümünden sonra devlet, kardeşleri ve oğulları arasında bölüşüldü. Ülke, bazıları kısa, bazıları uzun ömürlü olan 9 kola ayrıldı. En kısa ömürlüsü olan Güney Arabistan kolu 1228'e, en uzun ömürlüsü olan Hama kolu 1348'e kadar devam etti. Mısır kolu ise bağımsızlığını 1250'ye kadar koruyabildi.
Eyyûbî'lerin diğer kolları ŞamHalep, Humus, El Cezire, Baalbek, Kerek ve Hısnı Keyfa (Hasankeyf) idi.

Son düzenleyen Baturalp; 21 Aralık 2016 03:34 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
In science we trust.
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
20 Aralık 2016       Mesaj #7
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Eyyubîler Devleti

Ad:  Eyyubiler4.JPG
Gösterim: 1032
Boyut:  34.4 KB

(1171 - 1252)
Ünlü kumandan ve siyaset adamı Selâhaddin Eyyûbî tarafından, Suriye, Filistin, Mısır ve Yemen’de kurulan devlet.

Hânedânın kurucusu olan Selâhaddin Eyyubî, Hazbanî kabilesine mensuptu. Ancak bu aile, uzun yıllar Türkler arasında bulunmuş ve tam manâsıyla Türkleşmişti. Selâhaddin Eyyubî, 1138’de çok sayıda askeri ile birlikte Musul Türk kumandanı Zengî bin Aksungur’un hizmetine girdi. Bu durumun akabinde Selâhaddin’in kardeşi Şirkûh da Zengî’nin oğlu Nureddin’in hizmetine girdi. Şirkûh, bu hizmetteyken, 1169’da Mısır’ın kontrolünü ele geçirdi ise de, çok geçmeden öldü ve onun halefi olarak yerine Selâhaddin geçti. Böylece, hânedânın gerçek kurucusu olarak ortaya çıkan Selâhaddin Eyyûbî, 1171 yılında, Şiî Fâtımî idaresini tamamıyla ortadan kaldırdı. 1175 yılında ise, İsmâil Zengî ile Böri Gâzi’nin kumanda ettiği orduyu Kurunhama’da bozguna uğrattı ve Eyyûbî Devletinin temellerini attı. 1176 yılında kardeşi Turan Şahla beraber, Yemen’deki Abdün-nebi Fırkasını yıkan Selâhaddin Eyyûbî, Abbasî halifesi tarafından Suriye, Yemen, Filistin ve Kuzey Afrika’nın sultanı ilan edildi. Bu durum, aynı zamanda, halife tarafından, devletinin kabul edilmesi demekti.

Selâhaddin Eyyûbî, ilk iş olarak Mısır’daki Fâtımî idaresinin son izlerini de ortadan kaldırdı. Onların eski toprakları üzerinde, din ve eğitimde kuvvetli bir siyasetin teşvik ve uygulayıcısı oldu. Şiîliğin yerine Sünnî mezhebini yaymaya başladı. Bunda başarılı olan Selâhaddin, Mısır ve Suriye’de Fâtımîlerin yaydığı yanlış itikadın önüne geçerek, Ehl-i sünnet itikadının yayılmasında önder oldu. Selâhaddin Eyyûbî’nin takip ettiği siyasetin diğer bir yönü de, Haçlılara karşı mücadelenin başlatılması idi. Bilindiği gibi bu yüzyılda Haçlılar, iki defa Anadolu’dan Kudüs’e kadar gitmişler ve geçtikleri yerlerde kan ve gözyaşından başka bir şey bırakmamışlardı. Hattâ bu zalimler, kendi dindaşları ve ırkdaşlarının kalplerinde bile, derin bir nefret uyandırmışlardı. Kutsal şehir Kudüs, yıllardır bu zalimlerin elinde bulunmaktaydı. Nitekim, Selâhaddin’in Haçlılara karşı tesirli bir şekilde başlattığı cihad siyaseti, bütün İslâmî gayret ve heyecanı onun etrafında birleştirdi. Türk ve Arap ordularının aynı gaye etrafında toplanmasını sağladı.

Topladığı bu kuvvetlerle, 1187 yılında, Haçlıların karşısına çıkan Selâhaddin Eyyûbî, Hattin’de parlak bir zafer kazandı. Perişan bir vaziyete düşen Haçlıların elindeki bütün kaleler, Kudüs dahil Eyyûbîlerin eline geçti. 89 yıl düşman elinde kalan kutsal şehir Kudüs’ün de ele geçirildiği bu zaferle, bütün Müslümanların gönüllerinde taht kuran Selâhaddin Eyyûbî, büyük bir üne kavuştu. Avrupa, bu hezimet karşısında birbirine girdi ve üçüncü Haçlı seferi için çalışmalara başladılar. Ancak, bu yeni Haçlı ordusu, daha Akka’da iken hezimete uğratıldı ve yine onların aleyhine olarak bir antlaşma imzalandı.

Hemen hemen bütün günleri harp meydanlarında geçen, Ortadoğu’daki Haçlı varlığının belini kıran ve onu asla eski gücüne kavuşamayacağı bir hale getiren, böylece Ortadoğu-İslâm dünyasının kudretini, bütün Avrupa’ya gösteren Mücâhid Sultan, 4 Mart 1193 Çarşamba günü Dımaşk’ta (Şam) vefat etti. Aynı şehirde bulunan kabri, bugün, büyük ziyaretgâhlardandır.

Selâhaddin Eyyûbî, ölmeden önce devletinin çeşitli bölgelerini oğullarına ıktâ olarak dağıtmıştı. Bununla beraber merkezî kontrol, oğullarından El- Âdil’in elindeydi. Bu sultan zamanında, daha önceki aktif politika terk edilerek yumuşak bir siyaset izlenmeye başlandı. Frenklerle barış yapılarak, ilişkiler, normal bir duruma getirildi. 1205 senesinde Samsat, Serve ve Ra’sul-ayn’ın şehirlerine hakim olan Melik el-Efdal, amcası El-Âdil’le ilişkisini keserek Anadolu Selçukluları Sultanı Keyhüsrev’e bağlandı. Bu dönemde Eyyûbîler, 1208’de Ahlat’ı, 1215 senesinde ise Yemen’i hakimiyetleri altına aldılar. Beşinci Haçlı seferi sırasında Dimyat’ın Haçlılar eline geçmesi ile üzüntüsünden hastalanan Sultan El-Âdil, çok geçmeden vefat etti (10 Eylül 1218). Yerine oğlu el-Kâmil geçti.

El-Kâmil, kısa sürede orduyu toparlayarak, Haçlıları geri püskürtmeye muvaffak oldu. Ancak, daha sonra, İmparator İkinci Frederik ile anlaşan El-Kâmil, anlaşılamayan bir tutumla, Kudüs’ü Haçlılara terk etti. Böylece, İkinci Frederik ile başlayan sulh dönemi, Mısır ve Suriye’ye bazı iktisadî faydalar sağlarken, aynı zamanda Akdeniz Hıristiyan devletleri ile ticaretin yeniden canlanmasına yol açtı. Sultan El-Kâmil’in devri, diğer taraftan iç çatışmalara ve çalkantılara sahne oldu. Sultana karşı ülkede ittifaklar kuruldu. Aynı zamanda sultanın kardeşi Muazzam ile Melik Eşref bile, bu ittifakın içinde yer aldı. Hattâ, Melik Eşref, bir ordu ile sultanın karşısına çıktı ise de, aniden vefat ettiğinden kuvvetleri dağıldı.

Eyyûbî Devleti son parlak devrini, Sultan El-Kâmil ile yaşadı. Onun ölümüyle ülke parçalanmaya yüz tuttu. El-Kâmil’in yerine geçen Es-Sâlih zamanında, ülke bir taraftan iç mücadelelere sahne olurken, diğer yandan altıncı Haçlı seferi başgösterdi. Bu karışık vaziyete rağmen, Haçlılara karşı başarılar kazanıldı ve Fransa Kralı St. Louis esir alındı. Sultan Es-Sâlih’in kısa bir süre sonra ölümü üzerine, Mısır Eyyûbî ülkesi, 1250 yılında, Türk Bahri Memlûk birliklerinin eline geçti.

Halep’te ise, 1236 senesinde ölen El-Azîz’in yerine geçen En-Nâsır Yûsuf, Mısır’daki Sultan Sâlih’in ölümü üzerine bütün Suriye’yi ele geçirdi. Onun Suriye üzerindeki iddiaları, Mısır Memlûkları ile mücadelelere sebep oldu. Bu sürekli mücadelelere, ancak Moğolların taarruzu son verdi. Devamlı tâbi halde yaşayan Hama’daki şube ise, varlığını 1342 senesine kadar sürdürdü. Bu tarihte, onlar da Moğollar tarafından ortadan kaldırıldı. Sadece Diyarbekir ve Hısnıkeyfa civarında, mahallî bir beylik, Moğolların ve Timurlular'ın hücumlarından kurtulabildi. Eyyûbîlerin bu kolu da Akkoyunlular tarafından ortadan kaldırıldı.

Eyyûbîler Devleti, Zengîler'in bir devamıydı. Eyyûbî devlet teşkilâtı, diğer İslâm devletlerindeki teşkilâtlardan farklı değildi. Başta bir sultan ve onun hânedânı, sonra, idarî ve askerî yetkiye sahip emîrler, daha sonra bürokratlar ve ilmiye sınıfına mensup olanlar gelirdi.

Devlet işlerini yürüten üç dîvân vardı. Dîvân-ül-İnşâ; bürokrasinin idaresi ve diplomatik işlerin yürütülmesiyle uğraşırdı. Dîvân-ül-Ceyş; ordu ve onun malî işlerinden sorumluydu. Dîvân-ül-Mâl; bugünkü maliye bakanlığının görevini yapardı. Dîvânlar arasında en geniş teşkilâta sahip olan bu dîvândı.

Eyyûbîler Devletinin en önemli hedefi, Ortadoğu’da Haçlılar tarafından işgal edilen İslâm topraklarını kurtarmaktı. Bu sebepten sultan, her zaman, savaşa hazır güçlü bir orduyu beslemek zorundaydı. Ordunun temelini, toprağa bağlı süvariler meydana getiriyordu. Bunların yanında, maaşlarını para olarak alan bir miktar piyade ve süvari vardı. Piyadeler, kale savunma veya kuşatmalarında vazife alıyorlardı. Diğer muharebelerde ise, timarlı süvariler savaşıyordu. Süvarilerin en önemli kısmını, parayla satın alınarak veya devşirilerek yetiştirilen memlûklar teşkil ediyordu. Bunların büyük çoğunluğu Türk'tü.

Eyyûbîler Devletinde sağlık hizmetleri çok gelişmişti. Birçok şehirde hastaneler yapılmıştı. Bu hastaneler arasında Dımaşk’taki Nureddin ve Kahire’deki Selahaddin hastaneleri, mükemmel tıp merkezleriydi. Buralarda erkekler, kadınlar ve sinir hastaları için ayrı kısımlar vardı. Tarihte sinir ve ruh hastalıkları için ilk ilaçlar, bu hastanelerde hazırlanmıştır. Hastanelerin yanında, kimsesiz, bakıma muhtaç çocukların ve fakirlerin korunması için birçok bakım evleri ve misafirhaneler açılmıştır.

Eyyûbîler Devletinde, teknik ve sanat da gelişmişti. Dımaşk ve Kahire’de dökümhaneler ve cam imalathaneleri vardı. Bu şehirlerde ayrıca, su ile çalışan kâğıt değirmenleri de yer alıyordu. Kâğıt; buğday, pirinç sapları ve pamuktan yapılıyordu. Musul kumaşları, Mısır pamukluları ve Dar-ut-Tirâz’da imal edilen yünlü, ipekli ve pamuklu kumaşlar çok meşhurdu. Bakır işlemeciliği gelişmişti. Bugün, Eyyûbîler devrine ait şamdanlar, leğen ve tabaklar çeşitli ülkelerin müzelerinde bulunmaktadır. Silâh imalatı da oldukça ileri seviyede idi. Bilhassa Dımaşk’ın meşhur çelik kılıçları çok ünlüydü.

Eyyûbîler devri, ilmî hayat bakımından İslâm tarihinin en canlı ve hareketli dönemlerinden biriydi. Bozuk itikadlara karşı, Ehl-i sünnet itikadını yaymak gayesiyle, Kahire ve Dımaşk’ta birçok medreseler açıldı. Burada tefsir, hadis, fıkıh ilimleri yanında, fen ilimleri de öğretiliyordu. Ayrıca Kur’ân ilimlerini öğretmek için Dâr-ul-Kurrâlar, hadîs ilimlerini öğretmek için Dâr-ul-Hadîsler ve fen ilimlerini öğretmek için Dâr-ül-Hendeseler açıldı. Medreselerin yanında camiler de önemli ilim merkezleriydi. Camilerde çeşitli ilimlerin okutulduğu halkalar ve köşeler vardı.

Tarihte çok önemli bir rol oynayan Eyyûbîler, Büyük Selçuklu Devleti'nin geleneklerini yeniden kurarken, Şiî Fâtımî Devletine en büyük darbeyi vurmuş ve İslâm'ın yeniden ihyasına canla başla çalışmışlardır. Haçlılara karşı büyük bir devlet ve güç meydana getirmişler, nitekim geçici bir zaman için de olsa Kudüs’ü ele geçirebilmişlerdir. Eyyûbîlerin devlet teşkilâtının izleri, daha sonra Memlûk ve Osmanlı devlet teşkilâtında tesirli olmuştur.

Kaynak: Genel Türk Tarihi / dallog. com
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 21 Aralık 2016 03:31
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
21 Aralık 2016       Mesaj #8
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
Selahaddin Eyyubi - Eyyubîler Devleti
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

25 Temmuz 2015 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
16 Nisan 2009 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
15 Ocak 2013 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
23 Ocak 2007 / Misafir Taslak Konular
21 Aralık 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış