Arama

Hanlıklar - Buhara Hanlığı

Güncelleme: 11 Haziran 2012 Gösterim: 6.282 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Şubat 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Buhara Hanlığı (1599-1785)

Sponsorlu Bağlantılar
Ruslar, 1554'de Astrahan Hanlığı'nı topraklarına kattıkları zaman, hanedan mensubu Yar Muhammed Han, kaçıp Buhara'ya gelmişti. Yar Muhammed'in oğlu Can, Buhara hâkimi olan Şîbanoğulları'ndan İskender'in kızı ile evlendi. Bu evlilikten doğan Bakî Muhammed, Özbek Hanlığı, Safevîler'e yenilip ortadan kalkınca, 1599'da, kendini Buhara Hanı ilan etti. Böylece kurulan Buhara Hanlığı, 185 yıl kadar, bağımsız bir devlet olarak varlığını korudu.

Büyük merkezlerden Fergana, 1700'e; Belh ise 1740'a kadar, Buhara Hanlığı'na bağlı kaldılar.Bu sırada İran tahtına, Oğuzların Avşar boyundan olan Nadir Şah geçmişti. Bu şah, 1740'ta Maveraünnehir'e girdi. O dönemde Buhara Hanı olan Ebül Faiz, İran'ın hâkimiyetini tanımak zorunda kaldı ve Belh'ten çekildi. Buhara Hanlığı, fetihler peşinde koşan bir politika takip etmedi. Sadece varlığını korumaya çalıştı.
Buhara Hanlığı'nın son hükümdarı Ebül Gazi zamanında, 1758-1785 yılları arasında, ülke, Moğol asıllı ama Türkleşmiş Mangıt'lara geçti. Maveraünnehir, Türkmenistan, Horasan'ın bir kısmı ve Güney Türkistan'a hâkim olan Mangıtların başbuğu Miranşah Murad, Buhara hanlık tahtını işgal etti. Böylece Buhara Hanlığı'nda hanedan değişmiş oluyordu.
Mangıtlar zamanında devletin sınırları daralmaya başladı ve giderek Buhara-Semerkand bölgesinden ibaret kaldı. 19. yüzyıl sonlarına doğru, Türkistan içlerine gittikçe yayılan Ruslar, Mangıtlara ait toprakları da işgal ettiler. Komünist ihtilâlinden sonra, Buhara da öteki Türk illeri gibi Rus topraklarına katıldı. Buhara ve Semerkand, Özbekistan Cumhuriyeti sınırları içine alındı.
Buhara, İslâm hâkimiyetinin ilk çağlarında dünyanın sayılı büyük şehirlerinden ve kültür merkezlerinden biri idi. Burada pek çok bilim adamı ve edib yetişmiştir. Bilim adamlarının en büyüğü ve en meşhuru Hâdis âlimi Ebû-Abdullah Muhammed Buharî'dir.


Kaynak: Genel Türk Tarihi / dallog.com

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Şubat 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
XVIII. Yüzyılda Buhara Hanlığı ile İlişkiler

Sponsorlu Bağlantılar
Daha önceki asırlarda olduğu gibi XVIII. asır başlarından itibaren XIX. asır başlarına kadar Osmanlılarla Orta Asya'daki Buhara ve Hive hükümdarları arasında Osmanlı pâdişâhının İslâm halifesi olması itibarıyla nâmeler alınıp gönderilmiştir.
İki tarafın ilişkileri, evvelce saldırgan bir halde bulunan Şii İran'a karşı Sünnî mezhebine mensup olan Osmanlı ve Buhara'nın müttefik hareketi şeklinde başlamış ise de, sonradan İran'ın zayıf düşmesi ve buna mukabil Rusların büyümesi dolayısıyla, bu XVIII. asırdan itibaren bazan Ruslardan şikâyet ve ekseriyetle de dostluk münasebetiyle devam etmiştir.
Orta Asya hükümdarlarından Semerkand, Buhara ve Belh taraflarındaki hanlara Osmanlı vesikalarında Özbek hanı denilmektedir. XVII. asır sonları ile XVIII. asır başlarında bunlardan Subhan Kulu Han, Hacı Ali ismindeki elçisiyle II. Mustafa'ya bir nâme göndermiştir; bu elçi, Edirne vakasını müteakib Türkiye'ye gelmiş ve pâdişâh III. Ahmet tarafından kabul olunarak, nâme ve hediyelerini takdim eylemiştir (1115 Receb 1703 Kasım).
Hacı Ali, elçilik vazifesini yaparak hacca gitmiş ve tekrar İstanbul'a gelerek Trabzon ve Kafkas yoluyla memleketine dönmüştür (1118 Safer ve 1706 Mayıs. Elçi, Osmanlı hükümdarının nâmesini götürdüğü zaman Subhan Kulu Han vefat ederek yerine küçük oğlu Ubeydullah Han hükümdar olmuştu.
Ubeydullah Han da hem kendi cülusunu bildirmek ve hem de III. Ahmet'in cülusunu tebrik etmek için, 22 Zilhicce 1117 tarihli nâme ile Hoca Mehmed Emin isminde bir elçi yollamıştır. Gelen elçi, 1118 Saferinin 22'sinde (1706 Haziran), yani memleketinden çıkışından iki ay sonra, pâdişâh tarafından kabul olunarak nâmesini ve hediyelerini takdim etmiştir.
Hoca Mehmed Emin de, hazır gelmişken hac ziyareti yaptıktan sonra memleketine dönmüştür. Ubeydullah Han, nâmesinde dostluktan ve Kazakları düzelttiğinden bahseyledikten sonra, Harezm taraflarını ilhak eylediğini ve Kazak, Karakalpak ve Deşt-i Kıpçak taraflarını nüfuzu altına aldığını yazmaktadır. Ubeydullah Han'ın nâmesine 1118 Safer ortaları tarihli (1706 Haziran) nâme ile dostça cevab verilmiştir.
Bunu müteakib, yine aynı aileden Subhan Kulu'nun büyük oğlu Belh hanı Seyyid Mehmet Mukim Han tarafından elçilikle gönderilmiş olan Abdülbaki Bey de 1118 senesi sonlarına doğru gelmiştir. Mukim Han'ın nâmesinin tarihi 22 Muharrem 1118'dir. Mukim Han, nâmesinde, babasının kendisini bütün oğullarına faik görüp Kubbetülislâm adı verilen Belh ve Bedahşan taraflarına vali yaptığını ve babasının vefatı sırasında Belh'te bulunup burası Buhara'ya uzak olduğu ve Buhara'yı Özbeklerin taarruzlarından muhafaza için Buhara devlet adamları, yaşça kendisinden küçük olan biraderi Ubeydullah Han'ı hükümdar yaptıklarını beyan etmiş ve Ubeydullah Han'ın Belh'e hücum etmesi üzerine, beylerbeyi Mahmut Atay ile müdafaada bulunarak biraderinin kuvvetlerini mağlûb edip Ceyhun nehrini geçtikten ve bir hayli yer aldıktan sonra adına hutbe okutup sikke kestirdiğini bildirmiştir.
Osmanlı padişahı ve İslâm halifesi sayılan pâdişâh III. Ahmed, Mukim Han'a gönderdiği cevabî nâmede, iki kardeş arasındaki nifakın iyi olmadığını, barışıklık yapılmasını ve ilk tecavüzün Ubeydullah Han'dan gelmiş olmasına rağmen, dalaşmanın bertaraf edilmesini tavsiye etmiştir. Elçi Abdülbaki Bey de Hicaz'a, gidip Beytullah'ı ve Ravza-i mutahharayı ziyaretten sonra, Şam ve Irak yoluyla Belh'e dönmüştür (1119 Safer ve 1707 Mayıs).
Subhan Kulu Han'ın oğullarından Ubeydullah Han ile Mehmet Mukim Han arasındaki saltanat mücadelesi devam etmiş ve neticede Ubeydullah Han Belh'i de ilhak ile memleket idaresini tamamen ele almış ve bu muvaffakiyetini 1121 Şaban ve 1709 Ekim tarihli nâmesinde bildirmiştir.
Özbek Han (Buhara hanı), nâmesinde, hükümdarlık için epey zamandan beri kavga ettiği kardeşinin vefatıyla saltanat kavgasının bertaraf olduğunu bildirmiştir.
Yine aynı aileden, yani Subhan Kulu Han'ın diğer bir oğlu olan Buhara hanı Ebülfeyz Seyyid Mehmet Bahadır Han'ın 1124 Cemaziyelâhır başları tarihiyle Mehmet Abdüssemî Yasavul'un elçiliği ile gönderdiği nâmesinde, baba ve dedesinin tahtına cülus ettiğini bildirmiş ve hediye olarak da Kur'an-ı Kerim ile şal ve destar, ipekli ve pamuklu kumaşlar ve kırk dört deste Semerkand kâğıdı ve cins atlar hediye yollamıştır. 1125 Rebiülâhir tarihli cevabî nâmeyi alan Buhara elçisi, evvelâ hacca gitmiş ve oradan da memleketine dönmüştür.
Yine Ebülfeyiz Han'ın Osmanlı-Rus muharebesini haber alması üzerine, 1125 Şaban başındea Şeyh Nimetullah ile göndermiş olduğu nâmede, kendi hududunda Ruslara taarruz ederek yardım etmeyi teklif eylemiştir.
Ebülfeyiz Han'ın nâmesine münasib cevap verilmiş ve Şeyh Nimetullah, vazifesini gördükten sonra, Kırım üzerinden memleketine dönüp huduttan çıkıncaya kadar her hususta kendisine yardım edilmesi gerekli yerlere yazılmıştır (1125 Şaban ortaları ve 1719 Eylül).
Buhara hanına âit yerlerdeki zengin şahıslar veya hanın maiyyeti erkânı, hacca gitmek isteyerek Osmanlı'ya gelirlerken, bu vesile ile kendi haklarında ihtiram gösterilmesi için hanın nâmesiyle hediyelerini getirmeyi âdet etmişlerdi. 1132 Rebiulevvel (1720 Ocak) de Ebülfeyz Seyyid Mehmed Han'ın Korucubaşı Allahverdi ile gönderdiği nâmeye dostça cevab verilmiştir. Hacc ettikten sonra memleketine dönmekte olan Buhara elçisi, yolda soyulmuş ve Meşhed'den keyfiyeti hükümdara yazdığından, Ebülfeyz Han keyfiyetten Osmanlı pâdişâhını haberdar eylemiştir.
1720'de Buhara ve Belh taraflarından hareket eden iki sefaret heyeti, 1721 Ocakta İstanbul'a gelmişlerdir. Bunlardan Hoca İvaz Mehmet'in riyasetindeki heyet, Ebülfeyz Mehmet Bahadır Han tarafından ve Dost Mehmet Korucubaşı reisliği altında gelen heyet de Buhara hanına tabi olan Belh hanı Mehmet Rahim tarafından gönderilmişlerdir.
Bunun üzerine, hükümet sefir göndermek bağımsız hükümdarlara mahsus olup bağımsız olmayanların elçi göndermeleri teşrifat kaidesine aykırı olduğunu beyan ile, yalnız Ebülfeyz Han tarafından gelen heyet vezir-i âzam ve pâdişâh taraflarından kabul olunmuş, bununla beraber, diğer heyet hakkında da îcabeden misafirperverlikte kusur edilmemiştir.
Bu tarihlerden sonra muhtelif hâdiseler sebebiyle, 1777 tarihine kadar Buhara (Özbek) hanları ile yarım asır kadar nâmeleşme olmamıştır. 1191 Cemaziyelâhır 1777 Temmuz tarihiyle Buhara hanı Seyyid Gazi Han'a gönderilen nâmede iki taraf arasındaki dostluğun İran vaziyeti dolayısıyla kesintiye uğradığından habsedildikten sonra, 1188 H. - 1774 M. de Rusya'ya elçilikle gönderilmiş olan Molla Ernazarî ismindeki Buhara elçisinin Osmanlı elçisi Seyyid Abdülkerim Paşa ile görüştüğü ve Buhara'dan hacca gidecek olanların Rusya'dan geçerken kendilerine engel olunmaması hakkında Osmanlı hükümetinin İstanbul'daki Rusya elçisi vasıtasıyla teşebbüste bulunulmasını rica ettiği ve bunun için Mehmed Bedî isminde birisinin Molla Ernazarî tarafından İstanbul'a yollandığı beyan edilmekte ve bundan yararlanarak din birliği münasebetiyle, Mehmed Bedî'e yapılan şifahî öğütlerin nazar-ı dikkate alınacağı ümit olunarak, Buhara ulema, meşayih ve sülehasının duası ve Rus hududu tarafındaki Kazak, Kırgız ve diğer İslâm aşiretlerinin Ruslara karşı hareket etmeleri tavsiye olunmaktadır.
Buna karşılık 1194 H. - 1780 M. de Buhara hükümdarı Seyyid Mehmet Bahadır Han'dan Mehmed Ernazarî ve Mehmed Şerifi isimlerinde baba oğul iki elçi ile dostluk nâmesi gelmiştir. Baba oğul bu vazifeden istifade ile sürre-i hümâyun ile hacca hareket etmişlerse de, Molla Ernazarî Konya'da vefat etmiştir. Mehmed Şerifi hacdan avdetten sonra, Kırım ve Rusya yoluyla memleketine döndüğü sırada, I. Abdülhamit, Buhara hükümdarı Ebülgazi Seyyid Mehmed Bahadır Han'a Farsça bir nâme ile bazı kıymetli hediyeler göndermiştir.
Kırım yarımadasını Rusların elinden geri almak isteyen Osmanlı hükümdarı, Ruslara karşı açmak istediği seferde Buhara hanlığını da harbe iştirak ettirmek isteyerek, Buhara hükümdarı Seyyid Mehmed Bahadır Han'a 1201 Cemaziyelevvel (1787 Nisan) tarihli bir nâme yollamıştır. Bu nâmede, Rusların Kaynarca antlaşmasına riayet etmeyerek türlü türlü tekliflerle tehditlerde bulundukları ve hududa kuvvet yığdıkları beyan edilip, muvaffakiyet ümit edildiği cihetle harb başladığı haberi alınır alınmaz Kazak hanları ve Kırgızlar vasıtası ile Ruslara hücum edilmesi ve muzafferiyet için dua yapılması bildirilmiştir.
Bu nâmeyi müteakib 1897 Ağustos tarihli diğer bir nâme ile Ruslarla muhar****** başladığı cihetle, Buhara mücahidleriyle harekete geçilmesi bildirilmiş ve bu nâme Van valisinin tatarı Seyyid Mehmed Emin ile gönderilmiştir. I. Abdülhamid'in bu nâmesine cevap olarak, Seyyid Gazi Mehmet Han'ı tahtından indirerek hükümdarlığını îlân etmiş olan Buhara hanlarının veziri, Mengûzerden Masum Han'dan bir nâme gelmiştir. Masum Han 1789 Haziran tarihli olan nâmesini Hacı Mehmed Bedî ismindeki elçisi vasıtasıyla yollamış ve aynı zamanda vezir-i azama da mektup göndermiştir. Masum Han, nâmesinde özetle şöyle demektedir:
Bundan akdem 1152 H. - 1739 M. senesinde pederim vefat etmekle müteessir ve perişan-ı hatır iken, garibnüvazlık edip bir kıta nâme-i hümâyunları varid olmağla bizlere kuvvet-i kalb olup cemiyet-i hatırımıza badi olmuştu; anun gibi bu defa dahi bir kıt'a nâme-i şahaneleri ihsan buyrulup içinde 1188 senesinde (1774 M.) Rusya ile sulh yapılmışken bu defa nakzı ahd ettikleri beyân ve bu diyarda olan ulema ve sulehanm ve kâffe-i ehl-i İslâm'ın dua etmeleri ferman buyurulmuştur.
Ferman-ı mülükâneyi duyanların hepsi can-ü dilden İslâm'ın galibiyeti için dua etmekte bulunmuşlardır; nice dua etmezler ki devlet-i aliyye-i İslâmiye'ye dua âmme-i ehl-i İslâm'a vacib ve lâzımdır ve Maveraünnehir'de sakin olan halk ve hususiyle Maveraünnehir ile Rusya beynindeki deşt-i kebirde sakin olan Kazak ve Kırgız taifelerinin (bunlar Hanefi mezhebinde idiler) Ruslarla muharebe etmeleri babında sadır olan ferman-ı âlilerine imtisalen o tararlara erler gönderdim; belki cümleye farz olan muharebe-i küffara bizzat kendim gidip rızaullah için canımı feda ederdim, fakat dört tarafımız ehli küfrolan Özbekiye taifesi olup kenduler ile beynimiz hoş değildir.
Bu dahi atebe-i ulya'ya arzolunur ki nâme-i hümâyun vüruduna dek bu diyarın ahali ve tüccarlarının ve kazakların alış verişleri Rusya ile olup bu defa taraf-ı devlet-i aliyyeden Ruslarla muharebeye memur olmalariyle birbirlerine gelip gitmeleri münkatî ve alış verişleri mümkin olmayıp eğer devlet-i aliyye Ruslarla müsaleha yapacak olursa bunları da sulhe idhal etmeleri niyaz olunur.
Bu dahi atebe-i ulyaya arzolunur ki devlet-i aliyyeleri duasiyle meşgul olan bu diyarın ahalisi İran rafizileri sebebiyle yüz otuz seneye yakın farz olunan haçtan mahrum kalmışlardır. Eğer devlet-i aliyye İran'a bir serasker ile kuvvet gönderecek olursa, bu taraflarda olan bütün Müslümanlar yardım edip canlarını feda ederler.
Mehmed Masum Han'ın vezir-i azama göndermiş olduğu mektupta da Buhara hanlığındaki değişiklik hakkında şu malûmat vardır:
Ez kadim bu memleketlerin pâdişâhları ebenan ceddin Cengiz neslinden olup Nadir Şah'ın galebesinden sonra erbab-ı devlet hakir olmuşlardı; hattâ ol zaman akrabamızdan Mehmed Rahim Han'a emrolunmuştu ki, hâkim-i vakit olan Ebülfeyz'i hükümdarlıktan indire ve yerine yabancılardan biri Han olmayıp hanedanına zarar etmemek için yine Ebülfeyz evlâdından birini pâdişâh ede. Böyle olmuşken yerine pâdişâh olan oğlu, iğvay-ı şeytan hasebiyle ol zatı şehid edip ve han-ı şehid yani Ebülfeyz kesirünnesil olmağla erbâb-ı agrazm nifakiyle yedi evlâdını dahi şehid etmiştir.
Badehu kendisinin Abdülmümin Han ve Lütfullah Han nam iki evlâdı kalıp az vakitten sonra salîfülzzikr Mehmed Rahim Han dahi mumaileyhi şehid edip badehu Mehmed Rahim Han (Mengitlerden) dahi vefat etmekle, bir müddet Nadir Şah ve ondan sonra velinimet ve kıblegâhımız olan Amik Han bir zat-ı nasafet ve kaderdan olmağla, cümlesi Han-ı müşarünileyhi padişahlığa ihtiyar ettiler; onun vefatından sonra biz, emaret ve hükümetten içtinap etmişken yerine hükümdar olduk.
Osmanlı pâdişâhı tarafından 1201 H. - 1787 M. senesinde Buhara Hanı Ebülgazi Han'ı Ruslarla muharebeye teşvik için elçilikle Buhara'ya gönderilmiş olan Alemdar Seyyid Mehmed Emin Efendi, zorlukla o tarafa vardığı zaman, Ebülgazi Han'a karşı vaki isyan dolayısiyle Ebülgazi'nin şaşkın bir halde bulunup hükümdarlığından hal' olunduğunu görmüş ve Buhara'da duramayarak tavsiye üzerine Afganistan yoluyla memleketine dönmüş ve Afganistan hükümdarı Timur Şah'ın 27 Rebiulevvel 1205 (1790 Aralık) tarihli bir namesini getirmiştir.
Masum Şah'ın, elçisi Hacı Mehmed Bedî ile gönderilmiş olan 1203 H 1789 M tarihli namesine III. Selim tarafından 1204 Rebiulâhır (1789 Aralık) tarihiyle verilen cevab, Buhara elçisinin vefatı dolayısıyla Bağdat valisinin bir adamı ile gönderilmiştir. Bu cevabî nâmede Buhara hükümdarı Ruslarla muharebeye teşvik ediliyor ve barış yapıldığı esnada savaşan halkın barışmaya katılacağı va'd olunuyordı; aynı mealde olarak vezir-i âzam ve serdar-ı ekrem Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından da Masum Şah'a bir mektup gönderilmiştir.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
11 Haziran 2012       Mesaj #3
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Buhara Hanlığı (1599 -1868)

II. Abdullah Han'ın ölümü üzerine (1598) baş gösteren iç çekişmeler ve taht kavgaları Özbek Hanlığı'nın parçalanmasına yol açmıştı. Halkın ileri gelenlerinin teklifi ile Astrahanlı Yar Muhammed'in oğlu Baki Muhammed hanlığa getirildi (1599). Böylece Buhara'da Şibani hanedanı yerine Astrahanlılar hanedanı başlamış oluyordu. Bu hanedanın Canıbeg kolu, İran hükümdarı Nadir Şah'ın Buharayı işgaline kadar devam etmiştir. Diğer kolu olan Mangıt Hanedanı ise 1753 yılında Muhammed Rahim Atalık'ın hâkimiyeti ele geçirmesiyle başlayıp, 1920 yılına kadar devam eder. Buhara ve Hive Hanlıkları, İran ve Ruslara karşı Osmanlılar ile iyi ilişkiler kurmuşlardır. Ancak mesafenin uzaklığı daha sıkı ilişkileri engellemiştir. 1868 yılında Rus hâkimiyetine düşen hanlık, 1920 yılında yeni Sovyet yönetimi tarafından ortadan kaldırılmıştır.

In science we trust.
Huni - avatarı
Huni
Ziyaretçi
11 Haziran 2012       Mesaj #4
Huni - avatarı
Ziyaretçi
Buhara Hanlığı, Buhara ve bugünkü Özbekistan dolaylarında hükümü sürmüş Şeybani Hanedanı, Aştarhan Hanedanı (Canoğulları Hanedanı) ve Mangit Hanedanı olmak üzere üç hanedan.Buhara Hanlığı (1561 - 1599)
1428'de kurulan ve 1468'de Timur tarafından yıkıldıktan sonra tekrar kurulan Şeybani Hanlığı (Özbek Hanlığı) 1561'de yönetim merkezini Buhara'ya taşımış ve Buhara Hanlığı olarak anılmaya başlamıştı.
Kaynak:Wikipedia

Benzer Konular

18 Haziran 2012 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
30 Mayıs 2008 / Misafir Taslak Konular
8 Mart 2010 / Misafir Taslak Konular
8 Mart 2010 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
8 Mart 2010 / Misafir Taslak Konular