Anadolu
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Anadolu, Asya kıtası'nın Güneybatı ucunda yer alan bir yarımadadır. Tamamı Türkiye'de bulunur. Kuzeyinde Karadeniz, batısında Marmara ve Ege denizleri, güneyinde ise Akdeniz yer almaktadır.
Eski Batı kaynaklarında yarımadanın adı Küçük Asya (Latince: Asia minor, Yunanca: Mikrá Asia) olarak geçer. Ancak bu kullanım günümüzde eskimiş olup daha çok tarihi anlatımlarda yer alır.
Anadolu, Asya ve Avrupa'nın birleşim noktasındaki stratejik konumu nedeniyle, tarih öncesi çağlardan beri birçok medeniyetin beşiği olmuştur. Yeryüzünün en eski yerleşkelerinden bazıları Cilalı Taş Devri'nde Anadolu'da kurulmuştur. Çatalhöyük, Çayönü, Nevali Çori, Hacılar, Göbekli Tepe ve Mersin yerleşkeleri Cilalı Taş Devri'nden kalmadır. Truva yerleşkesi de Cilalı Taş Devri'nde kurulmuş ve Demir Çağı'na doğru uzanmıştır. Sümer,Asur, Hitit, Yunan, Lidya, Kelt ,Pers, Roma, Doğu Roma, Selçuklu, Osmanlı, gibi onlarca medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Yüzlerce, dil ve lehçeyi bağrında barındırır.
Hıristiyanlığın ilk doğduğu ve geliştiği topraklardan biridir. 11. yüzyıldan itibaren Türkler tarafından iskân edilmiş ve yönetilmiştir.
Kökenbilim
Anadolu kelimesi, Yunanca "Doğu" anlamına gelen ή άνατολή (anatole) kelimesinden türemiştir. Bu sözcük, "doğmak, yükselmek" anlamına gelen Yunanca άνατέλλειν (anatellein) fiilinden gelir. "Doğu ülkesi" anlamına gelen Anatolia ilk kez 7. yüzyılda Doğu Roma İmparatorluğu'nun Afyon, Isparta, Konya, Kayseri ve İçel yörelerini kapsayan idari birimi (Anatolikon Thema) için kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise Anadoli veya Anadolu, merkezi Amasya olan ve Sivas ve Kastamonu'yu kapsayan bir eyaletin adıdır. 19. yüzyılda genel anlamda imparatorluğun Asya kıtasında kalan ve Türklerle meskûn olan bölgesini tanımlamak için kullanılmıştır.
Cumhuriyet döneminden önce "Anadolu"nun geleneksel doğu sınırı olarak Fırat Nehri kabul edilirken, Cumhuriyetten sonra Türkiye'nin Asya kıtasında kalan kısmının tümü aynı coğrafi terime dahil edilmiştir.
Anadolu'yu Türkçe ana ve dolu sözcükleri ile açıklayan görüş, Türkiye'de 1930'lardan itibaren yaygınlık kazanan milliyetçi tarih anlayışı çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Tarihçe
Anadolu’da Türk varlığı ve hâkimiyeti 11. yüzyılda başlar. Ancak birkaç yüzyıl içinde sürekli göçler ve başarılı iskân politikalarıyla Anadolu, kısa sürede bir Türk ülkesi hâline gelir. Anadolu Türk varlığının çoğunluğu Oğuz Türklerinden oluşmakla birlikte, Kıpçak, Peçenek, Çiğil, Toxsı, Yağma gibi diğer Oğuz dışı Türk unsurlarının da Anadolu’ya geldikleri bilinmektedir.
Türklerin batı Anadolu'ya ilerleyişi Haçlı Seferleri'nin başlaması ile durdu ve Anadolu Selçuklu Devleti süresince, Anadolu Beylikleri dönemine kadar batı Anadolu Bizans kontrolünde kaldı.
Anadolu Dilleri
Anadolu'da MÖ 2. ve 1. binyıllarda kullanılan bir grup Hint-Avrupa diline Anadolu Dilleri adı verilir. Bu diller arasında en önemlisi ve en iyi tanınanı, MÖ 1600-1100 yılları arasında yazılı belge bırakmış olan Hititçe'dir (Naşşili). Hitit imparatorluğu döneminde, Hititçe ile akraba diller olan Luwice (Luwili) ve Palaca da konuşulmuştur. Luwice'nin yayılım alanı Güney ve Batı Anadolu, Palaca'nınki ise Kuzeybatı Anadolu (Kastamonu yöresi)'dir.
Erken antik çağda, Luwice'den türemiş olduğu tahmin edilen Lykia dili, Lysia dili, Karia dili, Pisidia dili, Side dili ve kökenleri yeterince bilinmeyen Paphlagonia dili ile Kappadokia dili kullanılmıştır. Bu dillerin tümü MÖ 1. yüzyıla doğru Yunanca'nın egemen dil olması üzerine tarih sahnesinden çekilmişlerdir.
Günümüzde Anadolu
Günümüzde Anadolu'da yaşayan halkın büyük bir kısmı Türkçe konuşmaktadır. Anadolu Türkçe ile 11. yüzyılda Selçukluların fethi ile tanışmıştır. Buna rağmen çok kültürlü yapısını Selçuklular ve Osmanlılar döneminde devam ettirmiştir. Ayrıca kuzeydoğu Anadolu'da Laz, Gürcü ve Hemşinliler bulunur. Yunanca konuşan halkın (Rumlar) çoğu Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki mübadelede, Yunanistan'daki Türk kökenli halkla değiş-tokuş edilmişlerdir. Bugün Anadolu'da yaşayan halkın tamamına yakını Müslüman'dır.
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar
Anadolu
Anadolu, Asya kıtası'nın Güneybatı ucunda yer alan bir yarımadadır. Tamamı Türkiye'de bulunur. Kuzeyinde Karadeniz, batısında Marmara ve Ege denizleri, güneyinde ise Akdeniz yer almaktadır.
Eski Batı kaynaklarında yarımadanın adı Küçük Asya (Latince: Asia minor, Yunanca: Mikrá Asia) olarak geçer. Ancak bu kullanım günümüzde eskimiş olup daha çok tarihi anlatımlarda yer alır.
Anadolu, Asya ve Avrupa'nın birleşim noktasındaki stratejik konumu nedeniyle, tarih öncesi çağlardan beri birçok medeniyetin beşiği olmuştur. Yeryüzünün en eski yerleşkelerinden bazıları Cilalı Taş Devri'nde Anadolu'da kurulmuştur. Çatalhöyük, Çayönü, Nevali Çori, Hacılar, Göbekli Tepe ve Mersin yerleşkeleri Cilalı Taş Devri'nden kalmadır. Truva yerleşkesi de Cilalı Taş Devri'nde kurulmuş ve Demir Çağı'na doğru uzanmıştır. Sümer,Asur, Hitit, Yunan, Lidya, Kelt ,Pers, Roma, Doğu Roma, Selçuklu, Osmanlı, gibi onlarca medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Yüzlerce, dil ve lehçeyi bağrında barındırır.
Hıristiyanlığın ilk doğduğu ve geliştiği topraklardan biridir. 11. yüzyıldan itibaren Türkler tarafından iskân edilmiş ve yönetilmiştir.
Kökenbilim
Anadolu kelimesi, Yunanca "Doğu" anlamına gelen ή άνατολή (anatole) kelimesinden türemiştir. Bu sözcük, "doğmak, yükselmek" anlamına gelen Yunanca άνατέλλειν (anatellein) fiilinden gelir. "Doğu ülkesi" anlamına gelen Anatolia ilk kez 7. yüzyılda Doğu Roma İmparatorluğu'nun Afyon, Isparta, Konya, Kayseri ve İçel yörelerini kapsayan idari birimi (Anatolikon Thema) için kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise Anadoli veya Anadolu, merkezi Amasya olan ve Sivas ve Kastamonu'yu kapsayan bir eyaletin adıdır. 19. yüzyılda genel anlamda imparatorluğun Asya kıtasında kalan ve Türklerle meskûn olan bölgesini tanımlamak için kullanılmıştır.
Cumhuriyet döneminden önce "Anadolu"nun geleneksel doğu sınırı olarak Fırat Nehri kabul edilirken, Cumhuriyetten sonra Türkiye'nin Asya kıtasında kalan kısmının tümü aynı coğrafi terime dahil edilmiştir.
Anadolu'yu Türkçe ana ve dolu sözcükleri ile açıklayan görüş, Türkiye'de 1930'lardan itibaren yaygınlık kazanan milliyetçi tarih anlayışı çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Tarihçe
Ortaya ÇıkışıAnadolu toprakları 65 milyon yıl önce yer hareketleri sonucu Tetis denizinden yükselmiştir. Tüm İç Anadoluda uzun süre küçük bir iç deniz olarak kalmıştır. Tuz Gölü bu iç denizin parçasıdır.
Türklerin Anadolu'ya GirişiAnadolu'ya Türklerin gelişi Büyük Selçuklu İmparatorluğu Sultanı Alp Arslan'ın 1071'de yapılan Malazgirt Savaşı'nda Bizans İmparatorluğu'nu yenmesi ile başlamıştır. Bu savaşta Bizans bünyesindeki gayrimüslim Türklerin bir kısmı da paralı asker olarak Müslüman olan Selçuklular'a karşı savaşmıştır.
Anadolu’da Türk varlığı ve hâkimiyeti 11. yüzyılda başlar. Ancak birkaç yüzyıl içinde sürekli göçler ve başarılı iskân politikalarıyla Anadolu, kısa sürede bir Türk ülkesi hâline gelir. Anadolu Türk varlığının çoğunluğu Oğuz Türklerinden oluşmakla birlikte, Kıpçak, Peçenek, Çiğil, Toxsı, Yağma gibi diğer Oğuz dışı Türk unsurlarının da Anadolu’ya geldikleri bilinmektedir.
Türklerin batı Anadolu'ya ilerleyişi Haçlı Seferleri'nin başlaması ile durdu ve Anadolu Selçuklu Devleti süresince, Anadolu Beylikleri dönemine kadar batı Anadolu Bizans kontrolünde kaldı.
Anadolu Dilleri
Anadolu'da MÖ 2. ve 1. binyıllarda kullanılan bir grup Hint-Avrupa diline Anadolu Dilleri adı verilir. Bu diller arasında en önemlisi ve en iyi tanınanı, MÖ 1600-1100 yılları arasında yazılı belge bırakmış olan Hititçe'dir (Naşşili). Hitit imparatorluğu döneminde, Hititçe ile akraba diller olan Luwice (Luwili) ve Palaca da konuşulmuştur. Luwice'nin yayılım alanı Güney ve Batı Anadolu, Palaca'nınki ise Kuzeybatı Anadolu (Kastamonu yöresi)'dir.
Erken antik çağda, Luwice'den türemiş olduğu tahmin edilen Lykia dili, Lysia dili, Karia dili, Pisidia dili, Side dili ve kökenleri yeterince bilinmeyen Paphlagonia dili ile Kappadokia dili kullanılmıştır. Bu dillerin tümü MÖ 1. yüzyıla doğru Yunanca'nın egemen dil olması üzerine tarih sahnesinden çekilmişlerdir.
Günümüzde Anadolu
Günümüzde Anadolu'da yaşayan halkın büyük bir kısmı Türkçe konuşmaktadır. Anadolu Türkçe ile 11. yüzyılda Selçukluların fethi ile tanışmıştır. Buna rağmen çok kültürlü yapısını Selçuklular ve Osmanlılar döneminde devam ettirmiştir. Ayrıca kuzeydoğu Anadolu'da Laz, Gürcü ve Hemşinliler bulunur. Yunanca konuşan halkın (Rumlar) çoğu Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki mübadelede, Yunanistan'daki Türk kökenli halkla değiş-tokuş edilmişlerdir. Bugün Anadolu'da yaşayan halkın tamamına yakını Müslüman'dır.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!