Arama

Sivas - Sayfa 2

Güncelleme: 4 Aralık 2012 Gösterim: 45.514 Cevap: 16
GÜLGECELER - avatarı
GÜLGECELER
Ziyaretçi
27 Ağustos 2008       Mesaj #11
GÜLGECELER - avatarı
Ziyaretçi
SİVAS İLİ GELENEKSEL ERKEK KIYAFETLERİ
Yörede giyilen erkek kıyafeti genel olarak sakla tamamlanır. Aksesuar olarak; gümüşten ya başta fes olmak üzere; gömlek, pantolon tipinde pılan köstek, muska ve saat kullanılır. Ayağa ise zıvga/zivga. üzerine yelek ve bele bağlanan kuşakla tamamlanır. Aksesuar olarak gümüşten yapılan köstek saat ve muska kullanılır. Ayağa ise yün çorap ve yemeni giyilir.
Sponsorlu Bağlantılar

2q80cnq 1zccvnb

İşlik/Gömlek:
Sırla, beyaz yün dokumadan yapılmış, "işlik" adı verilen bir gömlek giyilir. İşliğin yakası boyuna paralel kesilip, üç parmak genişliğinde yaka dikilir. Yaka, yandan, sol tarafta, omuz başına kadar açıktır ve siyah düğmelerle kapatılır. Bedenin ön ortasında, üç parmak genişliğinde pat vardır. Patın üzerine süs amacı ile altı adet siyah düğme dikilir. Patın sağ ve sol yanına üçer adet nervür yine süslemek amacı ile yapılır. İşliğin kolları uzun, kol ağzı manşetlidir ve tek düğme ile kapatılır. Yaka etrafına, patın kenarlarına ve manşetlere ince siyah biye geçirilerek süslenir. Manşet, yaka ve patın üzeri beyaz iplikle makinada baklava dilimi şeklinde dikilir.

Şalvar-Zıvga-Zivga: İşliğin altına genelde lacivert renkli yün dokuma şayak kumaştan yörede şalvar-zıvga-zivga tabir edilen pantolon giyilir. Beli uçkurlu olup arkası az kırmalı olanına şalvar denir. Önde ilik cepler bulunur. Diz üzerine yaklaşık 70 cm. uzunluğunda- bilek kısmına ise yaklaşık 30-35 cm, çift kat mavi çuha dikilir. Dize dikilene "Dizleme" denir. Üst kısmı elips şeklinde, bileğe doğru olan kısmı sivri, üçgenimsidir. Bilektekiler yuvarlak, üst ucu dilimlidir. Bunların etrafı aynı renk kaytanlarla çevrilir. Şalvarın ön ve arkasında kaytan süslemeler vardır. Arkada ayrıca kırmalı paçanın altında bacak arasına yakın, aşağı doğru incelen, üçgen şeklinde, beyaz renkli "peyik"ler dikilir. Peyiklerin ucundan çıkan aynı renk kaytanlar yanlara dönmektedir. İşliğin etekleri zıvganın içine sokulduktan sonra, bel uçkurla sıkıca bağlanır.

Yelek: İşliğin üzerine genelde zıvganın renginde veya siyah yelek giyilir. Yeleğin yakası "U" kesimli, göğüs altına inecek şekilde kruvazedir. Çift sıra halinde gümüş dügme-biritlerle iliklenerek kapanır. Kolsuz olup. içi çizgili kumaşlarla aslarlanır, boyu bele kadar iner. İki yanında ilik cep bulunur. Yakanın etrafına, cep ağızlarına siyah kaytan geçirilir. Bazı yeleklerin bülün yüzeyi kaytanla işlidir
Ayrıca yörede "Kazeki" denilen yakasız uzun kollu ceket de giyilir

Şal: Bele "Gürün Şalı" bağlanır. Kare seklindeki şal, ikiye katlanır. Üçgen şeklini alan şalın uzun ucu tekrar içe katlanır, daraltılarak bele, işliğin üzerine sarılır

Fes: Başa kırmızı, siyah, püsküllü fes giyilir. Poşu, sarı-yeşii-lacivert-pembe v.b renklerde olabilir. Bundan başka keçi kılından tek şis ile örülmüş beyaz, kahverengi "papak" da giyilir. Ayrıca üzeri islemeli beyaz dokumadan "terlik" baş giyim çeşitidir. Pullarla ve püsküllerle süslemelere zenginlik kazandırılır.

Çorap ve Ayakkabı: Ayağa, nakışlı yün çorap, üzerine siyah meşinden yapılan kulaklı yemeni giyilir. Sivri burunlu, ucu kıvnk' arkası kulaklı, yüzü bileğe kadar kapalı, uzun topuklu, yanlarda içten lastiklidir. Ayrıca tokalı çarık da giyilir

Aksesuarlar: Aksesuar olarak ise boyunda üçgen şeklinde gümüş muska, göğüs üzerinde gümüş köstek vardır. Köstek, sag taraftan sola doğru takılır. Saat, kuşak veya serhatlik arasına sokulduktan sonra zinciri göbek üzerine sarkıtılır.
Bazen kola pazubentte takılır.
Yaşlı erkekler, yerli tezgahlarda dokunan aba (palto), yaşlı kadınlar da arasına pamuk konup astarlanarak kapitone yapılan "libade" tabir edilen kalın ceketler giyerler.


ANMA GÜNLERİ
Atatürk'ün Sivas'a İlk Gelişi: 27 Haziran , her yıl bu tarihte günün anlamını belirten etkinliklerle kutlanır.

Aşık Veysel ve Ozanlar Haftası:
15-21 Mart.
Her yıl bu tarihte ünlü halk ozanımız anılır.
Anma törenleri, Şarkışla ilçesinde ve ünlü halk ozanımızınköyü Sivrialan' da çeşitli etkinliklerle yapılır.

asik116ap

Zaralı Halil Söyler'i Anma Günü:
Haziran ayında.
Ozanımız çeşitli etkinliklerle Zara ilçesi ve Sivas'ta anılmaktadır.


FESTİVAL ve ŞENLİKLER
4 Eylül Sivas Kongresi Kültür ve Sanat Etkinlikleri:
4-5-6 Eylül. Her yıl Sivas Kongresinin dönüm yılında, günün önemini belirtir çeşitli kültür ve sanat etkinlikleriyle kutlanmaktadır.
Aşık Veysel Kültür ve Sanat Şenlikleri: Değişik tarihlerde Şarkışla ilçesi ve Halk ozanımızın köyü Sivrialan' da çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. (Muhtemelen Temmuz ayında)
asikveysel7ku
Geleneksel Pir Sultan Abdal Şenlikleri: 3-4 Temmuz ünlü halk şairimizin köyü Banaz'da çeşitli kültür etkinlikleri ve şenlikler düzenlenmektedir.

volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
1 Ocak 2010       Mesaj #12
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Sivas İli, İç Anadolu Bölgesi'nde bulunmaktadır. Bir kımı ise Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesi Sınırları içerisinde kalmaktadır. Sivas İlinin tarihi oldukça eskiye dayanmaktadır. Sivas şehri genelde dağlarla çevrili arazi üzerine kurulmuştur. Sivas ili tarihi açıdanda gelişmiştir. Sivasda gezilecek yerler arasında Gökmedrese, Çifte Minareli Medrese, İzzeddin Keykavus Darüşşifası, Divriği Darrüşifası,Divriği Ulucamisi, Sıcakçermik, Soğukçermik, Balıklıçermik, Güdük Minare, Sivas Müzesi, 4 Eylül Atatürk Müzesi, Behram Paşa Hanı sayılabilir. Sivas ilinin ilçeleri Akıncılar, Altınyayla, Yıldızeli, Zara, Divriği, Doğanşar, Gemerek, Gülova, Gürün, Hafik, İmranlı, Kangal, Koyulhisar, Suşehri, Şarkışla, Ulaş ilçeleridir.
Sponsorlu Bağlantılar
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
17 Nisan 2012       Mesaj #13
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
OSMANLI DEVRINDE SIVAS
Timur'un tarihçisi Şerafettin Yazdî, Sivas surlarının çok sağlam olduğunu, kuzey, güney, doğu ve batının hendeklerle kuşatılmış olduğunu, 7 kapısının bulunduğunu kaydeder. Evliya Çelebi'nin tasviri de bu hükmü desteklemektedir. A. Gabriel'de Timur'un Sivas surlarını tamamen yıkmadığını, kale bedenleri ile kapıları tahrip ettiğini yazar.
Timur'un Anadolu'yu istilâsından sonra Kadı Burhaneddin'in damadı olması muhtemel Mezit Bey Sivas'ı elinde bulunduruyordu.
Tarihte Fetret Devri diye anılan bu devirde Osmanlı birliğini sağlayan Çelebi Mehmet Amasya'da oturmaktaydı. Sivas, Tokat, Samsun, Çorum sancakları da Amasya'ya bağlıdır. (1413)
Mezit Bey topraklarını genişletmek için harekete geçince Amasya'da bulunan Çelebi Mehmet, Beyazıt Paşa'yı onun üzerine göndermiş ve Mezit Bey Sivas'ta yaptığı şiddetli bir savunma savaşından sonra teslim alınarak Amasya'ya getirilmiş ve hayatı bağışlandıktan sonra uzun yıllar devlet hizmetinde bulunmuştur.

osmanli1
Kadı Burhaneddin’in esir edilişi (E. Yavi)

Hüseyin Hüsamettin, Amasya tarihinde, Mezit Bey'in Sivas hakimiyetinin 1408 yılına kadar sürdüğünü kaydetmektedir. Sivas'ın harap olan kalesi Çelebi Sultan Mehmet tarafından 1418 yılında Ak Bey eli ile tamir ve ihya edilmiştir.

osmanli2
Mezit Bey’in Beyazıt Paşa tarafından kuşatılması (E: Yavi)


osmanli3
Sivas Gravürü- 1881 (Mecmuai’l-Alem)


osmanli4
Sivas Vilayeti Haritası 1901 (Sivas Müzesi’nde)

Osmanlı-Akkoyunlu karşılaşması sırasında, başında Yusufça Mirza bulunan bir ordu 1472 yılında Sivas ve Tokat'ı yağmalamış ertesi yıl Otlukbeli zaferinden sonra Sivas, doğudan gelecek tehlikelerden kesin olarak kurtulmuştur. Çünkü Fatih 1475 yılında Otlukbeli'nde Uzun Hasan'ı yendikten sonra Akkoyunlar Devletini toplamaya çalışan eşi Begum Sultan'ın çalışmalarını engellemek için Uzun Hasan'ın küçük oğlu Uğurlu Mehmet'e kızı (Gevher Han Sultan'ı vermiş ve onu doğu bölgesindeki tehlikeyi karşılamak üzere Beylerbeyi yapıp Sivas'a göndermiştir. Ancak kısa bir süre sonra Uğurlu Mehmet'in öldürülmesi ile kızı Gevher Han Sultan ve torununu Sivas'tan İstanbul'a aldırmıştır.
Fatih, Uzun Hasan'ın üzerine giderken Sivas'tan geçmiştir. II. Beyazıt ile Cem Sultan arasındaki anlaşmazlıkta, Cem Sultan taraftarı Trabzonlu Mehmet Bey ile Sivas Beylerbeyi Süleyman Paşa'nın yaptıkları savaşı, Süleyman Paşa kazanmıştır. Cem Sultan bir ara Sivas üzerine yürümek istemişse de Fatih'in Ankara civarında olduğunu öğrenince geri dönmüştür.
1509 yılında Sivas, Amasya, Tokat, Çorum yöresi şiddetli bir zelzele geçirmiş, halk 45 gün dışarıda kalmıştır.
Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail üzerine giderken ordunun bir kısmını Sivas ile Kayseri arasında bırakarak Suşehri üzerinden Safevi topraklarına girmiştir.
1527 yılında Baba Zülnun ile Sülün oğlu taraftarları ayaklanarak Karaman ve Sivas Beylerbeyliği ordularını bozguna uğratmışlardır. Uzun uğraşmalardan sonra Diyarbakır ve Adana Beylerbeyi taraftarları ile birlikte bu isyan bastırılmıştır.
Daha sonra II. Beyazıt devrinin sonunda, şehzadeler isyanı sırasında vaziyetin kararsızlığından istifade ederek Anadolu'da geniş sahalara yayılan Şahkulu hareketini bastırmak üzere memur edilen Vezir-i âzam Hadım Ali Paşa Sivas havalisinde Gökçay mevkiinde çarpışma sırasında ölmüştür. Şakîler de doğu hudutlarına çekilerek Şah İsmail ile birleşmişlerdir.
Osmanlı hakimiyeti altında Sivas büyük bir eyalet merkezi olmuştur. XVI. yüzyılda Eyalet-i Rûm (Anadolu Eyaleti) denilen Sivas eyaleti, Paşa Sancağı olan Sivas'tan başka Amasya, Çorum, Yozgat, Divriği, Samsun ve Arapkir Livalarını ihtiva etmek üzere Orta Fırat havalisinden, Orta Karadeniz bölümüne kadar uzanıyordu.
XVII. yüzyılda başa geçen padişahların çoğunun dirayetsiz olması nedeni ile Anadolu'da isyanlar birbirini takip etmiştir. Sivas ve yöresi isyanların merkezi durumuna gelmiştir. Kapıkulu ve Tımarlı askerlerin bozulması, rüşvet, iltimas ve haksızlıklar ile uzun süren harpler sonucu bu isyanlar çıkmıştır. Yukarıdaki sebeplerin yoğunlaştığı bir sırada Yozgatlı Celal adlı bir eşkiya, etrafına topladığı binlerce adamı ile ilk isyanı çıkarmış, bundan sonraki isyanların hepsine Celâli İsyanları denilmiştir. En önemlileri Karayazıcı Delihasan, Canbolatoğlu, Kalenderoğlu, Abaza Mehmet Paşa ve Vardar Ali Paşa isyanlarıdır.
İran savaşları sırasında, 1635 yılında, Padişah IV. Murat bir ara Sivas'a gelmiştir.
XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Sivas, zaman zaman Çapanoğulları'nın tesiri altında kalmış, Valiler ve Derebeylerinin devlete karşı başkaldırma hareketlerinden çok zarar görmüştür. Bu zamanda Sivas'ın ekonomik önemi ile beraber nüfusu da azalmıştır.
XIX. yüzyılda Tanzimat ve Meşrutiyet devirlerini önceki dönemlere nispetle daha sakin geçirmiş ve oldukça verimli çalışmalar yapılmıştır. Halil Rıfat Paşa'nın yol davasındaki büyük çalışmaları "Gidemediğin Yer Senin Değildir" sözü ile değer bulmuştur.
Reşit Akif Paşa devlet idaresine sağladığı hürmet ve güvenle, Muammer Bey'in okul yaptırma açtırma yolundaki çabaları şükranla anılmaktadır.
500 yıllık bir süreden sonra, Timur'un yıktığı ve harap ettiği Sivas'a belirli bazı eserler yapılmış ve Sivas bu şekilde Cumhuriyet Hükümetine teslim edilmiştir.

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
17 Nisan 2012       Mesaj #14
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
SELÇUKLULAR DÖNEMI SIVAS
Danişment Gazi'nin ölümünden sonra Sivas Nizamettin Yağıbasan idaresine geçmiş, Emir Danişment'in halefleri ile Selçuklu hükümdarı sık sık ihtilâf halinde bulunmuşlardır.1172 yılında Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan Emir Zulnun üzerine yürüyüp başşehri olan Sivas'ı almış, daha sonra sultan, Sivas ve Tokat havalisini Zulnun'a geri vermiştir. Fakat 1174'de Nureddin'in vefatı üzerine, yardımdan mahrum kalan Zulnun II. Kılıçarslan'a karşı mukavemet edememiş ve Sivas Selçuklu Sultanı'nın eline geçmiştir. 1175'de Sivas böylece kesin olarak Selçuklu devleti hakimiyetine girmiştir.

ddd
Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat Moğol tehlikesine karşı Sivas surlarını yeniliyor (E. Yavi/ 1221)

II. Kılıçarslan, topraklarını iki oğlu arasında paylaştırdığı sırada (11585) Sivas ve Aksaray'ı büyük oğlu Kubdeddin Melikşah'a vermiştir. Tokat emiri olan kardeşi Rükneddin Süleyman, daha sonra Melikşah'tan Sivas ve Konya'yı alarak Selçuklu Devleti'nin bütünlüğünü yeniden sağladı ve Sivas, devletin en mühim şehirlerinden biri halini aldı.
1220 yılında I. İzzeddin Keykavus tahta çıkınca amcası olan Erzurum hâkimi Mugiseddin Tuğrul Şah bunu tanımayarak İzzeddin Keykavus'u Sivas'ta kuşatmış, ancak Harran ve Ruha Meliki Aşraf bin Adil'in yardım göndermesi üzerine Tuğrul Şah çekilmek zorunda kalmıştır.
İzzeddin Keykavus 1220 yılında Sivas'ı merkez yapmış ve bu şehirde, daha önce uzun süre kalmıştır. İzzeddin Keykavus Anadolu'nun ilk Tıp Fakülteleri'nden olan Şifaiye Medresesi'ni 1217 yılında Sivas’ta açmıştır. Darüşşifa adı da verilen bu medresede; ruh, cilt ve göz hastalıkları bölümleri vardı.
İzzeddin Keykavus 1220 yılında Sivas'ta ölmüş ve vasiyeti üzerine Şifaiye Medresesi içindeki türbeye gömülmüştür. I. İzzeddin Keykavus'tan sonra tahta geçen Alaaddin Keykubat'ta Sivas'ın imarına devam etmiş bu arada şehrin kale ve surlarını tamir ederek yıkılan yerlerini yeniden yaptırmıştır (Resim 23). Bu hükümdar zamanında Sivas'ın Nüfusunun 120.000'e vardığı söylenir.
Fakat, çok geçmeden Moğollar'ın Anadolu'ya akınları ile durum değişti. 1231-1232 yıllarında Çermagon Noyin Kumandasında Sivas'a kadar uzanan Moğollar şehrin kale dışı mahallelerini yakıp yıktılar ve birçok genimet alıp götürdüler. bunları Erzurum'a kadar takip eden Emir Kemalettin Moğollar'a yetişemedi. Sivas'ın kesin olarak Moğollar tarafından alınması 1243 yılında oldu.

Kösedağı Savaşı
Moğollar Baycu Noyin kumandasında Sivas'ın 80 km. kadar kuzeydoğusunda bulunan Zara-Suşehri arasındaki Kösedağı'nda II. Keyhusrev'in ordusunu dağıttıktan(26 Haziran 1243) sonra şehrin üzerine yürüdüler. Sivas Kadısı Kırşehirli Necmettin, başlangıçta Baycu Noyin'e başvurarak şehri yakılıp yıkılmaktan kurtardı, halkın kılıçtan geçirilmemesini sağladı, ancak; Sivas Moğol askerleri tarafından 3 gün yağma edildi. Baycu Noyin'in emri üzerine şehrin bütün kapıları kapatılarak yalnız Erzincan kapısı açık bırakıldı. Kösedağ Savaşı ile Anadolu Moğol hakimiyetine girmiş oldu.
İlhanlı nüfuzu altında Selçuklu hakimiyetinin devam ettiği XIII. yüzyılın 2. yarısında Sivas siyasi kararsızlıktan çok sıkıntı çekti. Bununla beraber, bugüne kadar gelen en değerli abidelerin bu sırada yapılmış olması ayrıca dikkati çekmektedir.
1298'de İlhanlılar'a karşı isyan eden Sülemiş önceleri muvaffak oldu, hatta Sivas'ı bir ay süre ile muhasara ederek zaptetti ise de, sonunda mağlup oldu. XIV. yüzyılın başından itibaren Anadolu, İlhanlıların gönderdikleri Valiler tarafından idare edilmeye başlandı (1303-1304). Bu valiler Selçuklu başşehri Konya'yı değil de daha merkezi durumda, temas imkanı daha kolay olan Sivas'ı merkez seçerek, müstakilmiş gibi yaşadılar. Bu sıralarda Sivas'ın çok önem kazandığı anlaşılmaktadır. Abu'l-Fida XIV. yüzyılın ilk yarısında Sivas'ı pek çok tüccarı bulunan, meşhur bir şehir olarak tasvir eder. Hamd Allah Al-Mustavfi Sivas'ın zahire, meyve ve pamuğunun bol olduğunu söyler (Sivas'ta pamuk yetiştiği ifadesi hatalı olup Cihannümaya kadar, daha başka bir takım kaynaklarca da tekrarlanmıştır.).
Heyd, (Histoire Du Commerce Du Levant 1923) XIII. yüzyılda Konya, Suriye ve Irak tacirlerinin burada toplandıklarını, XIV. yüzyılda Sivas'ın Avrupa ile bağlantı halinde olduğunu ve burada bir Ceneviz Konsolosu bulunduğunu kaydeder (Resim 24).
XIV. yüzyılın ilk yarısında Sivas'ı ziyaret etmiş bulunan İbni Batuta, Seyahatnamesi'nde Sivas'ı "Irak Melikinin Anadolu'daki şehirleri içinde en büyük olanı" diye anlatır. Şehrin inşa tarzının güzel, sokaklarının geniş, çarşılarının kalabalık olduğunu söyler. Bu sırada Sivas, İlhanlı hükümdarı Abu Said Bahadır Han'ın Naibi olarak Anadolu'nun büyük bir kısmını idare eden Emir Alaaddin Eratna hakimiyetinde bulunuyordu. Eratna daha sonra Memlük hükümdarının himayesine geçmiş ve Sivas ile Erzincan arasında Karanbük'te Timurtaş'ın oğlu küçük Şeyh Hasan'ı bozguna uğratarak (1343) Sivas'ta istiklâlini ilân etmiş, devletine merkez olarak da Sivas'ı seçmiştir. Eratna memleketini güzel idare ederek İlhanlı tahakkümünden bıkan halkı memnun etmiş, sukûneti sağlamış, adaletinden dolayı halk kendisine Köse Peygamber ismini vermiştir. Sivas, Kayseri, Niğde, Aksaray, Ankara, Develi, Karahisar, Amasya, Tokat, Merzifon, Samsun, Erzincan, Şarkkikarahisar ve Çorum'dan ibaret bir devlet kuran Eratna Bey, âlim bir hükümdan olup, Arapça konuşurdu.
1352 yılında vefat eden Eratna'nın yerine iki oğlundan biri olan Mehmet Bey geçti. Diğer oğlu Cafer Bey Mısır'a kaçtı, bir ara Mehmet Bey'e karşı veziri hoca Ali Şah isyan ettiyse de Memlûklû'ların yardımı ile bertaraf edildi, 1365'de Mehmet Bey katledilerek yerine oğlu Ali Bey getirildi. Ali Bey eğlenceye düşkün bir hükümdardır. Onun devrinde merkezin hakimiyeti gittikçe zayıfladı. Valiler kendi başlarına hareket ettiler. Bunu fırsat bilen Karamanoğlu Kayseri'yi zaptederek Ali Bey'i Sivas'a kaçırttı. Kayseri Kadısı olan Kadı Burhaneddin, Ali Bey ile beraber Sivas'a kaçtı ve ona vezir oldu. 1380'de ölen Ali Bey'in yerine oğlu II. Mehmet Bey getirildi. Pek küçük olan Mehmet Bey'i Kadı Burhaneddin tahttan indirdi ve hükümdârlığını ilân etti. Eratna ailesi yarım yüzyıl hüküm sürmüş, pek çok sikke (para) bastırmış, Sivas, Kayseri ve Tokat'ta bazı eserler yaptırmıştır.
Kadılıktan hükümdarlığa çıkan bu cesur ve âlim adamın babası Oğuzların Salur kolundandır. Ana tarafından ise Selçuklu devleti Maliye Nazırı Bedrüddin Mahmud'un kız torununun oğludur. Kadı Burhaneddin Şam ve Mısır âlimlerinden orta tahsil görmüş, memleketine dönünce de bir süre ders okutmuştur. Eratna oğlu Ali Bey'e vezirlik, Ali Bey'in küçük oğluna naiblik etmiş ve onu tahttan indirerek hükümeti eline almıştır (1380). Kadı Burhaneddin sonraları kendisine aleyhtar olan Eratna sülalesi ve Amasya Bey'i Ahmet, Tokat Bey'i Şeyh Necip, Karaman oğlu ve Erzincan hakimi ile mütemadiyen uğraşmış, Memlûk ve Osmanlılarla da çarpışmaktan geri kalmamıştır. 1389'da Sivas'ı 40 gün muhasara eden Memlûklular'ı çekilmeye mecbur ettiği gibi Çorum taraflarında Yıldırım Beyazıt'ın ordusunu da mağlup etmiştir. Kadı Burhaneddin eski müttefiki Akkoyunlu Beyi Kara Yülük Osman üzerine açtığı bir savaşta rakibini küçümsemiş ve bu küçümseme hayatına mal olmuştur (1398).
Timur tehlikesine karşı Memluklular'ın ve Osmanlıların dikkatini çeken Kadı Burhaneddin'in âni ölümü üzerine yerine Küçük oğlu Alâaddin geçirildi ise de, Timur tehlikesine karşı şehir Osmanlılar'a teslim edildi.
Kadı Burhaneddin gençliğinde askeri terbiye görmüş, spor yapmış, âlim kıyafeti yerine asker elbisesi ile gezmeyi tercih etmiş, kış geceleri ilmi tetkiklerdebulunarak kitaplar ve şiirler yazmıştır. Türkçe, Arapça, Farsça şiirleri vardır. Türkçe olan bir divanı (British Museum) da olup fotoğraflarla alınmış bir nüshası Necip ASIM Bey'in teşebbüsü ile Ankara Milli Eğitim Bakanlığı Kütüphanesi'ne konulmuştur. Bu divanın bazı parçaları 1922 yılında İstanbul'da da basılmıştır. Timur istilasını göz önünde tutan Kadı Burhaneddin, şehir surlarının yanına derin hendekler açtırmış ve kaleleri tamir ettirmiştir.

TİMUR'UN SİVAS'I İSTİLASI
Büyük bir ordu ile Anadolu'ya giren Timur, Yıldırım Beyazıt ile karşılaşmadan önce Erzincan üzerinden, 180.000 kişi ile şehri ansızın kuşattı. Kalede 4000 kişi vardı. Yıldırım Beyazıt'ın oğlu Şehzade Emir Süleyman kuvvet getirmek amacıyla şehirden çıktı. Kuşatılan şehre dışarıdan top ve mancılık yağdırıldı, surlara lağım atılarak büyük gedikler açıldı. Şehir ancak 18 gün dayanabildi, kan dökülmemek şartı ile teslim olan müdafiler diri diri toprağa gömüldüler, şehir üç gün yağma edildi.
1402 yılında Timur'un Yıldırım Beyazıt ile olan muharebesinde Yıldırım'ın mağlup edilmesi üzerine de Sivas Timur idaresine geçmiş oldu. Bu devirde Sivas çok harap edildi, bir kötülüğü ifade etmek için şu sözü deyim olarak Sivaslılar yıllarca söyledi. "Sana öyle bir kötülük edeyim ki Timur Sivas'a etmemiş ola".



"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
17 Nisan 2012       Mesaj #15
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
SİVAS

meydnn

Üç vadi arasındadır Sivas. Kızılırmak Havzası; kenti İç Anadolu iklimine, Yeşilırmak; Karadeniz, Fırat Havzası ise Doğu Anadolu iklimine bağlamaktadır. Bu üç su, üç yol, üç farklı kültür demektir.
Kuzeyden Kelkit vadisi, doğuda Köse Dağları'nın uzantısı olan Kuruçay vadisi ve Yaman Dağı, güneyde Kulmaç Dağı, Tahtalı Dağları'nın uzantılarıyla, Hezanlı Dağı, batıda Karababa, Akdağlar ve İncebel Dağları gibi yükseklikler çizer kentin doğal sınırlarını.

Coğrafya
35 derece-50 dakika ve 38 derece-14 dakika doğu boylamlarıyla, 38 derece-32 dakika ve 40 derece-16 dakika kuzey enlemleri arasında kalan il, 28,488 km2 lik yüzölçümü ile Türkiye'nin toprak bakımından ikinci büyük ili olan Sivas'ın il topraklarının büyük bölümü Kızılırmak, bi bölümü de Yeşilırmak ve Fırat havzalarına girer.
İl alanı kuzeyden Kelkit Vadisi, doğudan Köse Dağları'nın uzantıları, Kuruçay Vadisi ve Yama Dağı, güney­den Kulmaç Dağları, Tahtalı Dağları'nın uzantıları ve Hezanlı Dağı, batıdan Karababa, Akdağlar ve incebel Dağları gibi doğal sınırlarla çevrilidir. Kızılırmak, Kelkit Çayı, Tozanlı Çayı, Yıldız Irmağı, Çallı Çayı ve Tohma Çayı en önemli akarsularıdır.
Sarkışla-Gemerek Ovası. Yıldızeli (Bedehdun) Ovası, Suşehri Ovası, Tohma Vadisi, Kızılırmak Vadisi. Çallı Suyu Vadisi ve Kelkit Vadisi ilin belli beşli tarım olanları ve ulaşımı belirleyen önemli olanlarıdır.
Sivas ilinde ağırlıklı yeryüzü seklini platolar oluşturmakladır, il olanının % 47,6'sı platolarla, % 46,2'si dağlarla, %6,2'si ise ovalarla kaplıdır. Sivas'ın en büyük platosu Uzunyayla'dır. Ayrıca, Uzunyayla'ya oranla daha zengin otlaklara sahip olan Meraküm Platosu da ilin ender yüksek düzlüklerindendir.
Kuzey Anadolu Dağlarıyla Güney Anadolu Dağlarının birbirine yaklaştığı bir yöre olan Sivas il alanında kıvrılma ve yükselmeler sırasında bazı kesimler Çöküntüye uğramıştır. Bu çöküntü alanları ilin önemli su merkezlerinden olan gölleri oluşturmuştur. Hafik Gölü, Tödürge Gölü, Lota Gölleri, Gürün - Gökpınar Gölü bu göllerden bazılarıdır.

İklim
Sivas, çevre illere göre kendine has bir iklim özelliğine sahiptir. Çevresine göre bir mikro klima iklim bölgesidir. Bu özelliği sağlayan temel unsurlar; çevre illere göre daha yüksek oluşu, kuzey rüzgârlarına açık oluşu, enge­beli bir yapıya sahip oluşu, yıl içinde değişen basınç farkı, il topraklarının farklı coğrafi bölgelerde yer almasıdır.
Sivas'ta aralarında küçük farklar olmakla birlikte ana hatlarıyla karasal iklim görülür. Kızılırmak Havzası'na giren bölümlerinde karasal iklim yaşanan ilde, Yeşilırmak Havzası'na giren kısımlarda Karadeniz ardı iklimi, Fırat Havzası'na giren kısımlarda ise Doğu Anadolu iklimi egemendir. Kışları soğuk ve sert geçer, genede kış ayalarında bol kar yağışı görülür ve il 3-5 ay karla örtülüdür. Yazları sıcak ve kurak, ilkbahar ve sonbahar ayları yağmurlu geçer. İlin küzey bölümünde, Koyulhisar ve Suşehri ilçelerinde, karasal iklimden tipik karadeniz iklimine geçiş görülür. Bu bölgelerde, iç kesimlere göre havalar ılık geçer.

Sivas Adının Kaynağı
Sivas, Roma Devrinde Sebasteia adıyla anılmıştır. Birçok kaynak ise Sivas adının Sebastia'dan türediği konusunda ortaklaşmaktadır. Kentin Tabura veya Talavra, Megalopolis, karama gibi bilimsel olarak kesinlik kazanmamış adlarının yanı sıra, MÖ 1. yüzyılda Romalı komutan ve devlet edamı Pompeius'un verdiği Diopolis adı da kaynaklarda yer almaktadır. Sivas adının Hititlerin bir kolu olan Sibasip kavminin adından geldiği de tarihsel bir söylence olarak kayıtlara girmiştir.
Selçuklular Döneminde zaman zaman başkent olan Sivas, bir bilim ve ticaret kenti olarak önemini korumuştur. Osmanlı Devrinde Eyalet-i Rum'un Eyalet-i Sivas kimliğiyle yönetsel bir merkezi olan kent, Cumhuriyet Devrinde Sivas adıyla il merkezine dönüşmüştür.

Nüfusu
Sivas Genel nüfusu 631,112 - Sivas il merkezi nüfusu (belde ve Köyler dahil) 329.011 dir. - Şehrimizde 62 mahalle mevcuttur. Sivas 16 ilçesi ve 1245 köyü ile önemli bir idari yapıya sahiptir.

Cumhuriyet Üniversitesi
7 Fakülte 3 Enstitü ve il ve ilçelerde 15 Meslek Yüksek okulu ile dev bir eğitim yuvası olan Cumhuriyet Üniversitesi , 18.000 öğrenci kapasite ile Sivas'ımız da önemli bir potansiyeldir.

Sivas Okul Durumu
Sivas Merkezinde 160 İlköğretim , 22 Lise ve dengi okul. Sivas Genelinde 702 İlköğretim , 70 Lise ve dengi okul . bulunmaktadır.

Ulaşım
Sivas İli, Orta Anadolu ile Doğu Anadolu ve Karadeniz ile Güneydoğu Anadolu illeri arasında bir geçiş mekanı üzerinde bulunmaktadır. 1930'larda demiryolu ve sonrasında karayollarının geliştirilmesi sonucunda il, konum itibariyle ulaşım ağı üzerinde bir kavşak noktası oluşturmuştur. Yük taşımacılığında demiryolu, yolcu taşımacılığında karayolu ağırlıklı olmak üzere çevre illerle ve ülkenin diğer illeri ile ulaşım kolaylıkla sağlanmaktadır. Son yıllarda hızla gelişen havayolu taşımacılığı ilimiz ekonomisine ayrı bir canlılık kazandırmıştır.

Karayolu Ulaşımı
İlin Türkiye genelinde tüm illerle karayolu bağlantısı vardır. Yük taşımacılığında TIR ve kamyonların önemli bir yeri olup, yolcu taşımacılığı ise ildeki otobüs şirketleri ve çevre illere ait, ilimiz üzerinden geçiş yapan otobüs firmalarınca sağlanmaktadır.

Demiryolu Ulaşımı
1930 tarihinden beri faal olan demiryolu ulaşımı ilde, yük ve yolcu taşımacılığında önemli bir yere sahiptir. Her gün Doğu Ekspresi ile Kars ve İstanbul yönüne, Güney Ekspresi ile Tatvan, Kurtalan ve İstanbul yönüne, Mavi Tren ile Malatya, Kayseri ve Ankara yönüne, haftanın belirli günlerinde Malatya ve Diyarbakır yönüne karşılıklı tren seferleri, Samsun yönüne her gün karşılıklı Posta Treni vardır.

Havayolu Ulaşımı
Şehir merkezine 23 km. uzaklıktadır. Haftanın her günü İstanbul-Sivas. Sivas-İstanbul seferleri devam etmektedir.

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
17 Nisan 2012       Mesaj #16
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
İl Adının Tarihçesi
Sivas’a farklı dönemlerde hakim olan devletler, şehre kendilerine özgü değişik isimler vermişlerdir. Bunlar; Sebaste, Sipas, Megalopolis, Kabira, Diaspolis (Tanrı Şehri), Talaurs, Danişment İli, Eyalet-i Rum, Eyalet-i Sivas ve Sivas isimleridir.
Bu gün kullanılan Sivas isminin kaynağı hakkında ise farklı görüşler bulunmaktadır. Bunların içinden ‘Sebaste’ Sebasteia eski yunancada (Augustus Şehri) ismi, Pontus kralı Polemon’un hanımı Pitodoris tarafından verilmiştir. Romalılar, Pont Krallığını egemenlikleri altına aldıkları zaman şehrin yönetimini Pont Krallığı’nda bırakmışlardı. Pont Kralının hanımı ise, Roma Kralı Augustus’un sevgisini kazanmak ve ona bir şükran ve sadakat ifadesi olmak üzere Yunanca’da Ogüst şehri anlamına gelen “Sebaste” adını verdiği sanılmaktadır. Sebaste’nin zamanla “Sivas”a dönüştüğü ileri sürülmektedir.
Yine diğer bir görüş de, bugün “Sivas” olarak kullanılan ismin “Sipas”tan geldiğidir. Şehrin ilk kurulduğu dönemlerde, bugünkü şehrin merkezinin bulunduğu yerde büyük çınar ağaçlarının altında üç adet su gözesi (Kaynağı) bulunmaktadır. Bu gözelerden bir tanesi “Allah’a Şükür”ü ikincisi “ana ve babaya saygı”yı, üçüncüsü de “Küçüklere sevgi”yi temsil eder. Bu bölgede yaşayan insanlar, zamanla bu özelliklerini koruyamayıp yitirince, bu üç göze de kurur. Şehrin isminin de “üç göze” anlamına gelen “Sipas”tan kaynaklandığı ve zamanla bugün kullandığımız “Sivas”a dönüştüğü ileri sürülmektedir.

Yazılı Tarih Öncesi: 1927’ den bu yana süregelen kazı ve araştırmalarda saptanan bulgular, Sivas’ta Neolitik Dönem’den başlayarak yerleşildiği yolundaki savları güçlendirici niteliktedir. Bölgede Kalkolitik Dönem (M.Ö. 5000-3000) ve ilk Tunç Çağ (M.Ö. 3000-2000) yerleşmelerinin varlığı ise, bu dönemlerden kalma çanak-çömlek, ev ve kent kalıntılarıyla kesin olarak saptanmıştır. Maltepe Höyüğü kazıları, yörede ilk yerleşmenin M.Ö. 2600’lerde başlayıp M.Ö. 2000’lere kadar kesintisiz sürdüğünü göstermektedir.

Yazılı Tarih: Sivas’ın eski bir yerleşim yeri olmasına rağmen ne zaman ve kimler tarafından kurulduğuna dair kesin bilgiler mevcut değildir. Bugün şehir merkezi ilçe ve köylerinde yapılan çeşitli Arkeolojik kazı ve araştırmalarda edinilen bilgiler bulunan höyük ve eski şehir harabeleri, Sivas’taki yerleşimin tarihin ilk dönemlerinden itibaren başladığını göstermektedir. Bu dönemlere ait, yeterli aydınlatıcı araştırmalar yapılmamış olduğundan Sivas’ın tarihini, Anadolu’nun büyük bir bölümünü kapsayan Kapadokya tarihi içerisinde incelemek zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Bu bakımdan Kapadokya tarihine baktığımızda Sivas’ın M.Ö. 2000 yıllarına kadar uzanan bir geçmişe sahip olduğunu, yerleşim merkezi olarak kullanıldığını ve eti hakimiyetinin sınırları içerisinde kaldığını görmekteyiz. Etiler döneminde yapılan çeşitli savaşlar, Sivas ve çevresinde meydana gelmiş, Sivas da bu savaşlardan etkilenerek yakılmış ve yıkılmıştır. Asur hükümdarı Sargon, M.Ö. 710 yılında Anadolu içlerine yaptığı bir akında Sivas içlerine kadar gelmiştir. Yine M.Ö. 676 yıllarında Kafkasya’dan İskitler, İran’dan Medler Anadolu içlerine kadar uzandılar. Kapadokya bölgesinde Asurlar’a karşı direnecek güç kalmayınca Medler ve Lidyalılar, M.Ö. 585 tarihinde Kızılırmak sınır olarak kalmak üzere bir anlaşma yaptılar. Böylece Kızılırmak’ın doğu yakası yani Sivas ve çevresi Medler’e kaldı. Medler’in bölgedeki hakimiyeti fazla sürmedi. Persler M.Ö. 550 yılında Med egemenliğine son vererek Sivas’ı ele geçirdiler. Diğer önemli bir akın da Makedonya Kralı Büyük İskender’in M.Ö. Anadolu’ya yaptığı akınlardır. Büyük İskender ilk olarak M.Ö. 334’de ikinci olarak da iki yıl sonra M.Ö. 332 ‘de iki kez Anadolu içlerine akın düzenlemiş, her ikisinde de Sivas’ta hakimiyetini sürdüren Perslerin yönetimine son vermiştir. Geçtiği yerlerde durmayıp, Makedonya subaylarından komutanlar bıraktığı için, Sivas da bir müddet Makedonyalı subaylardan Sabistes’in yönetiminde kalmıştır. Sabistes kendi zevk ve sefasına daldığından askerlerinin şehri yağmalamasına ve yıkmasına aldırış etmemiştir. Bu duruma dayanamayan halk ayaklanmış, tekrar Pers Kralı I. Ariaretes’in egemenliğine girmeyi kabul etmişlerdir. Sonunda Roma Kralı Tiperius M.S. 17’de Sivas ve çevresini ele geçirmiştir. Böylece Sivas, Roma İmparatorluğu egemenliğine girmiş ve ‘Eyalet-i Rum” olmuştur.
M.S. (17- 395) yıllarında çeşitli istilalarla karşılaşan Sivas, bu dönemde daha çok Roma egemenliğinde kaldıktan sonra, M.S. 395’te Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuna ayrılan topraklar içinde yer aldı. Bu dönemde de uzun süre Sasanlı akınlarından etkilenmiş, X.yy’ dan sonra da merkezi yönetimin güçlendirilmesi amacıyla kurulan Sebasteia (Sivas) Theması’na bağlanmıştır.
1059’da Anadolu’ya giren Türkmen güçleri ve 1064’te Alp Arslan’ın önünden kaçan Selçuklu Şehzadesi Elbasan Sivas yöresinde kısa süreli etkinlik sağladılarsa da, Bölgenin Türk egemenliğine girmesi ancak 1071’ den sonra gerçekleşti. Kısa bir süre Selçuklu etkinliğinde kalan Sivas’ta 1075’te Danişmentli Beyliği kuruldu. 1143’den sonra Danişmentliler arasında baş gösteren taht kavgaları bu beyliğin gücünü kırınca, Anadolu Selçukluları’nı yeniden birleştiren I. Mesud, 1152’de Sivas’ı eline geçirdi. Anadolu Selçukluları ile Danişmentliler arasında sürekli el değiştiren Sivas, 1175’te II. Kılıç Arslan’ca kesin olarak Selçuklulara bağlandı.
II. Kılıç Arslan’ın 1186’da ülkeyi 11 oğlu arasında paylaştırmasıyla başlayan taht kavgaları, I. Alaeddin Keykubad’ın 1220’de başa geçmesine değin sürdü. Bu dönemde Anadolu’yu tehdit etmeye başlayan Moğollara karşı etkin önlemler alan Keykubad, Sivas’ı da surlarla çevirterek korunaklı duruma getirdi. Yerine geçen II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in kötü yönetimi sırasında büyük sıkıntı çeken Türkmen kökenli halk, 1240’larda ayaklanarak Sivas’ı yağmaladı. Selçuklu askerlerinin sivilleri sindirmek için seferber olduğunu gören Moğollar, Anadolu’yu ele geçirmek üzere harekete geçtiler. Gıyaseddin Keyhüsrev’i 1243’te Kösedağ Savaş’ında yenilgiye uğratan Moğol güçleri, Sivas’ı işgal ettiler. Selçuklu Sultanlarının yarattığı karışıklıkların sivil halkı tedirgin etmesini gerekçe gösteren İlhanlı yöneticisi Gazan Han o dönemde Selçuklu tahtında bulunan III. Alaeddin Keykubad’ı Isfahan’a çağırarak, 1318’da Anadolu Selçuklu Devletine son verdi.

İlhanlılar’ın Anadolu Valiliğine atanan Timurtaş, 1322’de Sivas’ın da içinde bulunduğu topraklar üzerinde bağımsızlığını ilan etti. Bu durum üzerine İlhanlılar’ın, üzerine ordu göndereceğini öğrenince de Memlük’lere sığındı. Yerine vekil olarak bıraktığı Eretna bey, önce İlhanlılar’ın egemenliğini kabul ettiyse de İlhanlı yönetiminin taht kavgaları ile zayıflamasından yararlanıp, kendi özerk beyliğini kurdu.
Eretna Bey’in ölümünden sonra, oğlu Gıyaseddin Mehmed’in yaşının küçüklüğünden yararlanan vezirleri, ülkeyi aralarında paylaştılar. Bölünerek iyice zayıflayan Eretna Beyliği, 1378’de Kadı Burhaneddin’in vezirliğe getirilmesiyle yeniden güçlendi. Kadı Burhaneddin Eretna Beyliği’nde kadılık, vezirlik, ve naiplik görevleri yaparak edindiği devlet yönetimi tecrübesini Eretna Beyliğini ele geçirerek uygulamıştır. Son Eretna Bey’i Ali Bey’in zevkine düşkün olmasından yararlanarak, kendine muhalif olan kişileri birer birer ortadan kaldırmış, 1388 yılında Ali Bey’in ölümü üzerine Sivas’ta bağımsızlığını ilan etmiştir. Kendi adıyla anılan Kadı Burhaneddin Devletini kurmuştur. Memluk akınlarına başarıyla karşı koyan Kadı Burhaneddin, Timur tehlikesine karşı Osmanlı ve Memlukler’in desteğini sağlamaya çalışırken, Akkoyunlu Osman Bey’e yenilerek, 1398’de öldürüldü.
Kadı Burhaneddin’in ölümüyle bir iktidar boşluğu oluşan Sivas’ta kentin ileri gelenlerinin isteğiyle Osmanlı egemenliği tanındı. 1400’de Anadolu’ya giren Timur, az sayıda Osmanlı askerince savunulan Sivas’ı uzun bir kuşatmadan sonra alarak, yakıp yıktı ve geri çekildi. Osmanlılar’ın Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilmesinden sonra (1402), Yıldırım Bayezid’in oğulları arasında taht kavgaları baş gösterdi. 1408’de Sivas’ı ele geçiren Çelebi Mehmed, 1413’te ülkede duruma egemen olunca, Sivas Osmanlı topraklarına katılmış oldu. 1472’de kısa süreli olarak Akkoyunlular’ın eline geçmesi dışında, hep Osmanlı egemenliğinde kaldı.
Osmanlı egemenliğinde eyalet merkezi haline getirilen Sivas; Amasya, Çorum, Tokat, kısmi olarak Malatya ve Kayseri illeri Sivas’a bağlı birer sancak olmuştur. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde belirtildiği gibi Sivas zamanın en önemli eyaletlerinden biridir. (40 İlkokul, 1000 dükkan, 18 Han, 40 kadar çeşmesi olduğundan bahsedilir.)

Sivas Valiliği
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
4 Aralık 2012       Mesaj #17
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Sivas
MsXLabs.Org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

İç Anadolu'nun yukarı Kızılırmak bölümünde il ve bu ilin merkezi olan kent. Kuzey ve güneyinde, küçük bir bölümü Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerine girer. Geniş bir il olan Sivas, kuzeyde Giresun, Ordu ve Tokat; batıda Yozgat; güneyde Kayseri, Kahramanmaraş ve Malatya; doğuda Erzincan ile sınırlanır. İç

Anadolu'nun kuzeydoğusunda, Doğu Anadolu'ya geçiş yerinde bulunan Sivas ili, bölgenin en engebeli ve ortalama yüksekliği en fazla olan bir yöresinde yer alır. Kuzey sınırındaki Kelkit vadi oluğuyla ilin kuzey ve merkez kesiminden geçen Kızılırmak Vadisi arasında bir seri sıradağ ve kitleler doğudan batıya uzanırlar. Bu dağların bazılarında en yüksek doruklar 2.500 m.yi aşar. Bu dağlık sıranın güneyinde, yine doğudan batıya uzanan Yukarı Kızılırmak vadi oluğu bulunur. Yer yer genişleyerek (örneğin Zara-Hafik-Sivas arası) ilin başlıca düzlüklerini meydana getirir. Fakat bu ovalar da yüksektir (Zara 1.450 m., Sivas 1.285 m.). Kızılırmak'ın güneyinde, kuzeydekilere göre daha da yüksek ve sürekli ikinci bir dağlık yöre bulunur. İlin, Şarkışla ile Kangal ilçeleri arasına çizilecek bir çizginin güneyinde kalan kesimleriyse, yine yüksek bir plato olan Uzunyayla yöresine girer. Sivas ilinin iki ana ırmağı Yeşilırmak'ın başlıca kolu olan Kelkit ile Kızılırmak'tır. Bu iki ırmak il sularının büyük bir bölümünü toplar ve Karadeniz'e taşır. Ancak, güneyde bazı sular Zamantı'nın yukarı kaynaklarıyla Seyhan'a ve daha çoğu da Tohma ve Çaltı sularıyla Fırat'a yönelir. Sivas ili, İran Körfezi ve Karadeniz havzaları arasında subölümü alanıdır. İlde önemli göl yoktur. Ancak, oldukça geniş yer kaplayan jipsli arazilerde, dışarıya akıntısı olmayan bazı küçük göller bulunur. Bunların en büyüğü Zara-Hafik arasında Demiryunt Gölü'dür. Sivas'ın morfolojik koşulları, ilde bütün İç Anadolu Bölgesi'nin en karasal iklim tipinin yer almasına neden olmuştur. İl topraklarının hemen hemen merkezi yerinde bulunan il merkezi Sivas'ta, kış mevsiminin bütün aylarının ortalaması sıfırın altındadır (aralık -2,5, ocak -3,6 ve şubat -1,0 derece). En sıcak ayın ortalaması ise 19,7°dir. İl merkezinde saptanan en düşük sıcaklık -24,4, en yüksek sıcaklık ise 38,3°, ortalama karla örtülü gün sayısı 62, donlu günlerin sayısı da 124'tür. Bu değerler, Sivas ilinin, İç ve Doğu Anadolu bölgeleri arasındaki geçiş yöresi niteliğini yansıtır. Yıllık yağış tutarları ilin çeşitli yörelerinde 320-610 mm. arasında değişir. Sivas ili, orman bakımından yoksuldur. 28.500 km2'lik alanıyla Türkiye'nin en geniş illerinden biri olan Sivas'ın nüfusu 707.645'tir (1997). İl merkezi, 272.846 nüfusuyla her ne kadar Türkiye'nin büyük kentlerinden biriyse de, kentsel nüfus genel olarak azdır. Sivas'ın merkez ilçeden başka 16 ilçesi vardır. Sivas ilinin nüfus bakımından dikkati çeken bir özelliği de, Türkiye'de iç göçlere en yüksek oranda katılan illerden biri olmasıdır. Kızılırmak Vadisi'nin kuzeyinde ve ırmağa 3 km. uzaklıkta Meraküm Yaylası eteklerinde kurulmuş olan Sivas kenti, İç Anadolu'nun önemli merkezlerinden biridir. Türkiye'nin öteki bölgelerine kara ve demiryollarıyla bağlıdır.

Başlıca şoseler şunlardır:
a) Batıdan, Ankara ve Yozgat üzerinden gelen, Sivas'a ulaşan ve Kızılırmak Vadisi boyunca Hafik, Zara, İmranlı üzerinden Erzincan ve Erzurum'a uzanan şose. Doğu Anadolu'yu batıya bağlayan bu önemli yol, yer yer yüksek geçitlerden aşar;

b) İl merkezini, 42 km. doğuda, Yıldızeli'de, Tokat üzerinden iki yerde Karadeniz kıyısına bağlayan yol (Tokat-Amasya-Samsun ve Tokat-Niksar-Ünye);

c) İl merkezini güney illerine bağlayan yollar (Sivas-Gürün-Malatya ve Sivas-Şarkışla-Gemerek-Kayseri). Samsun ve Ankara yönlerinden gelen demiryolları Sivas'tan geçtikten sonra, kentin 135 km. güneydoğusunda, Çetinkaya'da ikiye ayrılır. Biri, Divriği üzerinden doğu illerine, diğeri de güneye inerek Malatya'ya ulaşır. Sanayi bakımından fazla gelişmiş bir il olmayan Sivas, yeraltı kaynakları açısından zengindir. İl merkezinde TCDD'ye ait yük vagonu yapan bir fabrikayla, Sümerbank'a ait büyük üretim kapasitesi olan çimento fabrikası, kimyasal maddeler, yem, kiremit, kereste, halı, seccade tezgâhları ve benzeri sanayi kurumları bulunur. Yeraltı kaynakları içinde en önemlisi, başlıca üretim merkezi Divriği olan demir cevheri; krom, madenkömürü, bakır, kurşun, manganez, amyant, cıva ve alçıdır. Bu kaynaklardan üretilen cevherler Türkiye'nin diğer sanayi merkezlerine gönderilir. Geniş ve oldukça nüfuslu bir ilimiz olmasına karşın, tarım fazla gelişmiş değildir. Tahıl üretiminin çoğu buğdaydır. Baklagiller üretiminin çoğu fiğ ve fasulyedir. Yaklaşık 100.000 ton üretimiyle şekerpancarı, ilin tek sanayi bitkisidir. Meyve üretimi, dikkati çekecek kadar azdır. Sivas ilinde hayvancılık, ekonomiye daha büyük katkıda bulunur. En çok beslenen iki hayvan türü inek ve koyundur. Yıllık süt üretimi 100.000 tonu bulur. Yakın tarihinin en önemli olayı, Millî Mücadele'nin başlıca merkezlerinden biri olmasıdır. Sivas Kongresi'nden sonra İradei Milliye gazetesi de bu kentten yayımlanmıştır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Sen sadece aynasin...

Benzer Konular

11 Eylül 2008 / Bia Eğitim Bilimleri
27 Ocak 2012 / Yavru_Aslan Türkiye Coğrafyası