Arama

Çorum

Güncelleme: 28 Kasım 2012 Gösterim: 20.027 Cevap: 10
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Eylül 2006       Mesaj #1
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ÇORUM TARİHİ

Sponsorlu Bağlantılar
Çorum İli, tarihin derinliklerinden günümüze dikkate değer izler taşıyan bir bölgedir. Her tarafında en eski tarihlerden bugüne kadar gelmiş değişik medeniyetlere ait kalıntılara rastlanır. Hititler Anadolu egemenliğine bu bölgeden başlamışlardır.
Bölgede bu uygarlık kalıntıları bitişik veya üst üste bulunmaktadır. Bir Hitit höyüğü yanında bir Frig, Roma, Bizans devri mezarı veya taban mozaikleri, diğer yanda Selçuklu Kervansarayına ait yıkıntı yerleri ve onun yanında Osmanlı eserlerine rastlamak mümkündür.
Çok sayıda tarih öncesi devrin en belirgin özelliğini taşıyan tabii ve yapma mağaralar mevcuttur. Yazılı tarih öncesi ve sonrası uygarlıkların kalıntıları, yapılan kazılarla gün ışığına çıkmakta ve Çorum bölgesinin uygarlık tarihinde eski bir medeniyet merkezi olduğunu göstermektedir.

ÇORUM ADININ KÖKENİ
Çorum adının kaynakları ile ilgili muhtelif rivayetler ve bilgiler vardır.
a- Bizans Kaynaklarına Göre
Anadolu’nun Türkleşmeye başladığı 1071 Malazgirt Meydan Savaşından çok önce Türk boyları yavaş yavaş Anadolu’ya sızmaya ve yerleşmeye başlamışlardır. Bu tarihte Bizans’a bağlı olan Çorum, Nikonya (Yankoniye) adını taşımaktaydı.
b- Danişmendname’ye Göre
Melik Ahmet Danişmend çetin savaşlardan sonra Bizans’ın elinden Çorum bölgesini alır.Halk müslüman olup bağlılık gösterir. Ancak bu tutumları, Melik Ahmed’ i ve ileri gelen komutanları bir ziyafette zehirlemek istemelerinden dolayı bir tuzaktır. Bu kötü niyetlerini ve şehrin bir depremle tamamen yıkılacağını Melik Ahmet bir gece rüyasında görür. Melik Ahmet bu rüyanın verdiği endişe ile uyanırken şehir sallanmaya başlar. Askerlerini ve arkadaşlarını derhal kaleden çıkarır.
Kaledeki Bizanslılar müslümanların çekilişinden memnun kalarak kaleyi tekrar kapatarak savaş hazırlığına başlarlar ve yeniden dinlerine dönerler. Fakat deprem yeniden şiddetlenerek kale ve şehir tamamen harabeye döner. Bizanslılara bu saldırılarından dolayı, suçlu anlamına gelen “Cürümlü” adı verilir, zamanla bu “Çorumlu” olur.
c- Evliya Çelebi Seyahatnamesine Göre
Evliya Çelebi Seyahatnamesinin II.Cildi 407.sahifesinde bölgenin havasının astım hastalarına iyi gelmesi nedeniyle, Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan hasta oğlu Yakup Mirza’ yı ve yüzlerce çorluyu (bakımsız, zayıf, hastaları) buraya göndermiş ve bunlar sağlıklarına kavuşmuşlardır. Bundan dolayı şehre Çorum denilmiştir.
d- Çorum’un çevresinin dağlarla çevrili oldukça geniş bir ova olmasından dolayı (Çevrim) denildiği, halk ağzında Çorum’a dönüştüğü söylenmektedir.
e- Çorum (önceleri bazen Çorumlu) Türklerin bölgeye gelmesiyle bu adı almıştır. Çorum veya Çorumlu adının Oğuz boylarından Alayunt’lu boyunun bir oymağına ait olduğu belirtilmektedir.

İSLAM ÖNCESİ ÇORUM

Çorum bölgesi, tarihi ve kültürel açıdan günümüzden 7000 yıl öncesine kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Bölgede sırasıyla Kalkolitik (Taş), Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri, Hitit, Frig, Helenistik, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserlere rastlanmaktadır.
Paleolitik (Yontma Taş) ve Neolitik (Cilalı Taş) Devirler
Çorum bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda az sayıda bulunan bazı taş aletler, bu bölgede Yontma Taş (Paleolitik) ve Cilalı Taş Devrinin (Neolitik) yaşandığına ilişkin kanaat oluşturmakla beraber, bu devirlere ait yerleşmeler konusunda kesin bir sonuç elde edilememiştir.
Kalkolitik Devir (Taş Çağı) M.Ö. 5000-3000
Çorum ve çevresinde ilk yerleşim M.Ö. 5000 yıllarına, Kalkolitik dönemin 4. aşamasına rastlar. Yörede kazısı yapılan merkezlerin hemen hepsinde, Kalkolitik çağa ait kaplar ve bakırdan yapılma malzemeler bulunmuştur. Ayrıca yörede diğer maden yataklarının bulunması, teknolojik evrimi çabuklaştırmış ve bölgede zengin etnik grupların ve krallıkların ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Bu devir eserlerine Alacahöyük, Büyük Güllücek, Boğazköy, Eskiyapar ve Kuşsaray’ da rastlanmıştır. Yerleşimler bu dönemden itibaren devamlılık göstermiştir. En önemli Kalkolitik yerleşme, Alaca’nın Büyükgüllücek köyünde yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır.
Bu dönem mimarisinde Orta Anadolu için tipik 2-3-4 odalı evler, elde yapılmış siyah, gri, kırmızı renkli seramikler, bu devir için karakteristiktir. Bu dönemde damga mühür kullanımı yaygınlaşmış, idollerin (şematik insan tasvirleri) sayısı artmıştır.
Tunç Çağı (Maden Devri) M.Ö. 3000-1000
Çorum İlinin tarihinde en önemli dönem Tunç Çağıdır. Bakır ve kalayın karıştırılmasıyla elde edilen “tunç” döneme de ismini vermiştir. M.Ö. 3000-1000 yıllarına kadar süren bu dönem üçe ayrılır.
a) Eski Tunç Devri (M.Ö. 3000-2000)
Çorum ve çevresinde M.Ö. 3000 yıllarında etrafı surlarla çevrili pek çok şehir devletinin varlığı, yapılan arkeolojik kazılarla belirlenmiştir. Başlangıçta nadir eşyanın yapımında kullanılan Tunç, henüz yaygınlaşmamıştır. Eski Tunç I. evresine bazen Bakır Devri de denmektedir. Bu dönem 500 yıl kadar sürmüştür. Bu sürenin sonunda Tunç eşyalarının yapımı ve kullanımı yaygınlaşmaya ve halka mal olmaya başlar. Bu döneme de Eski Tunç II. Dönemi denir ve M.Ö. 2500-2300 yılları arasında yaşanmıştır. Alacahöyük, bu dönemin en zengin şehirlerinden biri olarak karşımıza çıkar. Eski Tunç III. Döneminde (2300-2000) Anadolu, çok sayıda şehir devletlerinden oluşan, oldukça renkli etnik bir görünüm sunan, kavimler topluluğu halindedir. Alacahöyük beldesinde yapılan kazılar sonunda elde edilen eserler, Tunç Çağı’nın III. Dönemine aittir.
Anadolu’da bu devirde zengin şehir devletleri kuran kavim Hattiler’ dir. Hattiler Anadolu’ da ismi bilinen en eski yerli kavim olarak karşımıza çıkmaktadır.
b) Orta Tunç Devri
Anadolu’da Asur Ticaret Kolonilerinin ve Eski Hitit Devletinin ortaya çıktığı dönemdir. Eski Tunç çağından yazının kullanılmaya başlanmasıyla ayrılır.
Asur Ticaret Kolonileri Çağı (M.Ö. 1950-1850)
M.Ö. II. bin yılı başlarında Anadolu zengin ve bayındır bir yerleşim yeriydi. Anadolu’nun bu durumunu bilen Mezopotamyalılar Asur Devletinin önderliğinde Anadolu’yla ticaretlerini geliştirdiler. Asurlular dokuz Anadolu kentinin yanına Pazar şehri “Karum” kurdular. Boğazköy de (Boğazkale) “Hattuş-Karum” adıyla kurulan şehir, bu ticaret merkezlerinden biriydi. Asur’ a bağlı olan bu Karumlar ticaret ve yol güvenliği için yerel yöneticilere vergi veriyorlardı.
Bu ticaret ilişkileri Anadolu’yu kültürel, ekonomik ve politik yönden etkilemiştir. M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu yazıyı tanımıştır.
Bu çağın önemli eserleri silindir ve damga, mühürler, tabletler, insan ve hayvan heykelcikleri ile hayvan biçimli içki kaplarıdır (riton). Çanak-çömlek yapımı, çarkın kullanılmasıyla büyük gelişme göstermiştir. Anadolu’da yaşamakta olan sanat, yerli gelenek ve görenekler Mezopotamya’ dan gelen etkilerle gelişmiş, yeni bir boyut kazanarak daha sonraki Hitit sanatının temelleri atılmıştır.
Hitit Çağı (M.Ö. 1650-1200)
Asur Ticaret Kolonileri dönemi, sosyal ve siyasal yeni görüşlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Yerel Prenslerle yönetilen Anadolu’da, Mezopotamya’daki gibi merkezi devlet fikri gelişmiş ve sonucunda iç mücadeleler başlamıştır. Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler, MÖ.3000 yıllarının sonunda küçük gruplar halinde Kafkaslar üzerinden Anadolu’ ya girerek yerli halk Hatti nüfusu ile karıştılar .
Hititler, Asurluların Anadolu’ dan çıkma zorunda kalmasıyla devlet idaresini ellerine almışlardır. Anadolu’nun yerli halkıyla kaynaşıp Hitit Devleti’ni kurmuşlardır. Bu devletin kurucusu Labarna‘dır. Başkenti ise Hattuşa’ dır. (Boğazkale)
Hitit tarihi M.Ö. 1650-1450 eski krallık ve M.Ö. 1450-1200 Hitit İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada incelenir. Hitit Devletinin kuruluşundan itibaren, sanattaki Mezopotamyalı unsurlar kaybolarak, Anadolu’nun yerli sanatıyla birleşmiştir. Sanatta, boyutları büyümüş anıtsal eserler ortaya çıkmıştır. Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya kabartmaları ve orthostatlarla (bina cephelerinde alt sırada yer alan kabartmalı taşlar) önceki sanattan ayrılır.
Hitit Siyasi Tarihi
M.Ö. 1800 yılları, Anadolu tarihinin başlangıcı yerli Aglutinant dil grubuna ait Hattiler ve Hint Avrupalı Hititler hakkında ilk bilgilerin edinildiği dönemdir. Bu çağ, Hitit kültürünün başlangıç ve gelişme aşamalarının kaynağıdır. M.Ö 2500-2000 yılları arasında Kuzey Kapadokya ve Orta Karadeniz bölgesinde gelişmiş kültürün temsilcisi Hattiler’ di. Şehir devletleri tarafından yönetilen bu bölgenin müstahkem şehirleri, kral mezarları, hazineleri, Hatti kültürünün simgeleridir. M.Ö 2000 yılları sonlarında büyük savaşlar sonucunda çıkan yangınlarla sona eren bu çağı, Asur Ticaret Kolonileri dönemi izler. Yazılı kaynaklardan Hititlerin, Anadolu’ya M.Ö. 3. binin son yıllarında, 2. binin başında küçük gruplar halinde, girmeye başladıkları ihtimali çıkmaktadır. Hititlerin Anadolu’ya kuzey Karadeniz üzerinden veya kuzeydoğudan, Kafkaslar üzerinden geldikleri ve Kızılırmak kavisinin kuzey kesimine yerleşmiş oldukları değerlendirilmektedir.
Birbirini izleyen akınlarla Orta Anadolu içlerine yayılan Hititler, zamanla etki alanlarını genişletmişler, Hattili Prenslerin arazilerine hakim olmuşlardır.
Asur Ticaret Kolonilerinin geç evresinde (M.Ö 1800-1730) Kuşşara Kralı Pithana ve oğlu Anitta tarih sahnesine çıktılar. Onlar Hitit diline Naşili adını veren Kaniş/Neşa’yi zaptedip krallığın ilk merkezi yaptılar. M.Ö. 1700’lerde Kuşşara kralı Anitta, Hattuş Krali Pijusti’yi yenip şehrini tahrip ettiğini anlatmaktadır.
“Geceleyin yaptığım bir saldırı ile şehri aldım. Yerine yaban otu ektim. Benden sonra her kim kral olur ve Hattuş’u yeniden iskan ederse gökyüzünün Fırtına Tanrısı’nın laneti üzerinde olsun.”
Hattuşa M.Ö. 17. yy.’ ın ikinci yarısında, Hitit Kralı I. Hattuşili tarafından başkent olarak seçilir. Eski Hitit Devleti’nin kurucusu I. Hattuşili Kızılırmak kavisi içindeki çekirdek ülkede birliği sağladıktan sonra, Kuzey Suriye ve Yukarı Fırat Bölgesi’nde Hurri Ülkesine karşı yönettiği akınlarla, kendisini izleyecek Hitit Krallarına bir Dünya devleti olma amacının işaretini veriyordu. Murşili istilalara güneyde devam ederek ve Suriye’deki şehir devletlerini devreden çıkartarak, Mezopotamya ticaret yollarını kontrol altına aldı. Halep ele geçirildi ve ordu Babil’e kadar ilerleyerek Hammurabi hanedanlığına son verdi.
Ancak, Murşili’nin Hantili tarafından öldürülmesi bir karışıklık dönemi getirir. Hantili idareyi ele aldıysa da o da öldürüldü. Hantili’den sonra tahta geçen Zidanta ve I. Huzziya’da Hantili ile aynı kaderi paylaşarak öldürüldüler.
Bu dönemde Hitit devleti, Torosların güneyindeki ülkeleri, Güney ve Güneydoğu Anadolu’daki diğer bölgeleri yeniden Mitanni Krallığı’na kaptırdı.
Telipinu tahta geçince, saraydaki kan davalarını durdurmayı başardı. Önceki kralların uzak bölgelere yaptıkları seferleri durdurarak, Anadolu’yu kendi içinde tutarlı bir idari teşkilat altına almaya çalıştı. Bu amaçla eyalet sistemini kurdu. Telipinu fermanı olarak bilinen fermanı yayınlayarak, taht verasetini belli kurallara bağladı.
Geleneksel Hitit tarihi çağ ayrımına göre, Telipinu devrini “Orta Krallık” adı verilen dönem izler.
Aynı zamanda I. Tuthaliya Hititlerin amansız düşmanı Kaşkalar’ la da başetmek zorunda kalmıştır. Metinlerde Tuthaliya zamanında, Fırat’ın yukarı yatağında kalan bölgelere ve Kuzey Mezopotamya’da Hurrilere karşı yapılan askeri harekatlardan söz edilmektedir. Bu başarılarla I. Tuthaliya’nın Hatti ülkesinde krallığın gücünü yeniden sağladığı anlaşılmaktadır. Ancak I. Tuthaliya’nın hükümdarlık alanı genelde Anadolu ile sınırlı kalmıştır.
I. Şuppiluliuma tahta geçince, öncelikle Anadolu’ daki hakimiyetini sağlamlaştırmıştır. Daha sonra Suriye ve Kuzey Mezopotamya’ nin bazı bölgelerini Hitit Krallığı’ na katmıştır. Kaşka’ larla savaşmış, Ugarit Kralı II. Nigmedu ile bir anlaşma yapmıştır. Şuppiluliuma Mısır’ da Tutankhamon’ un ölümünden sonra çıkan çatışmaları fırsat bilmiş, Kargamış’ ı alarak Mitanni Krallığı’ na son vermiştir.
II.Murşili’nin, Anadolu’nun kuzeyindeki ve batısındaki seferleri, Hitit çekirdek ülkesinde vebanın hüküm sürdüğü ve giderek artan Asur etkisiyle Suriye’de huzursuzlukların yaşandığı bir döneme rastlamıştır.
Babası Murşili’nin ardından fazla zorluk çekmeden tahta geçen11. Muvattalli, yirmi yıldan fazla ’’Büyük Kral’’ olarak hüküm sürmüştür. O’ nun küçük kardeşi Hattuşili, askeri birliklerin başı, saray memuru, kuzey sınırının sürekli huzursuz bölgelerinde ve Hattuşa’da Vali olarak Hükümdara birçok alanda hizmet vermiştir. Bu dönemde Muvattalli sarayını, tanrı ve atalarının heykelleri ile birlikte Hattuşa’dan Tarhuntaşşa’ya taşımıştır. Muvattalli zamanında Orta Suriye’deki Amurru bölgesi nedeniyle, Hititler’in anlaşmazlığa düştüğü ülke Mısır’dı. Bu anlaşmazlık Kadeş Savaşı’ na yol açtı. (M.Ö. 1274)
Günümüzde Mısır’ daki Abydos, Luksor, Abu Simbel’in duvarları ve Ramsesseum’un pylonlarının üzerindeki kabartmalarda, Yakındoğu’nun geçmişindeki en ünlü savaşlardan biri olan Kadeş Savaşı’nın tasviri görülmektedir. Kabartmalara II.Ramses’in Hitit Kralı II. Muvattalli’yi yenerek elde ettiği zaferin kutlandığı hiyeroglif metinler eşik etmektedir. Firavun çok iyi hazırlanarak savaş alanında bizzat bulunmasına rağmen, savaşın asıl galibi Hititler olmuştur. Amurru yeniden Hitit yönetimi altına girmiş, ayrılıkçı yerel kral Benteşina ise Anadolu’ya sürülmüş, Kadeş Kalesi Hitit denetiminde kalmıştır.
Büyük Kral II. Muvattalli öldüğünde, eski bir kurala uyulmuş ve imparatorluğun en güçlü adamı olan kardeşi Hattuşili yerine, oğlu III. Murşili/Urhi-Teşup tahta geçmiştir. O, başkenti Tarhuntaşşa’dan, yeniden Hattuşa’ya taşımıştır.
Bölgede II. Muvattalli döneminden ve Kadeş Savaşı’ ndan bu yana II. Ramses hüküm sürmekteydi. Hattuşili Asur ve Babil Hükümdarları ile olduğu gibi, II. Ramses ile de hükümdarlar arasındaki olağan ilişkilerini sürdürmüştür. I. Şuppiluliuma’ dan beri süregelen savaş durumunu sona erdirmiş ve Mısır ile barış antlaşmasını imzalamıştır. Antlaşma Hattuşa’ da ortaya çıkarılan ve günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan kil tabletten anlaşılmaktadır. Akadca yazılmıştır. Ayrıca Mısır-Karnak Ramesseum’ da da Mısır hiyeroglifi ile kaleme alınmış kopyaları görülmektedir. II. Ramses ile yapılan barış antlaşması, Hattuşili’ nin hükümdarlık döneminde ulaştığı bir zirvedir. Bu başarı kendisinin rakipleri Asur ve Babil ile Ege’ deki rakibi Ahhiyava karşısındaki konumunu güçlendirmiştir.
Kurallara uygun olmaksızın tahta çıkmış olmasına rağmen, III.Hattuşili önemli politik başarılar ve uluslararası takdir kazanmıştı; ancak Hattuşa’da tahtına çıkacak kişi ile ilgili düzenlemeyi yapmak da kendisi için önemliydi. Önceden seçilen varisten vazgeçilmiş ve yerine Prens IV. Tuthaliya seçilmişti. Tuthaliya tahta çıktıktan sonra, Tarhuntaşşa Kralı Kurunta ile antlaşma yapmış ve Tarhuntaşşa ülkesinin sınırları yeniden çizilmiştir. II. Muvattali’nin oğlu olarak hanedandan gelen Krala, imparatorluk hiyerarşisi içinde Karkamış Kralı ile aynı düzeyde yer verilmiştir.
Hitit İmparatorluğu’nun bilinen son hükümdarı IV. Tuthaliya’ nın oğlu II. Şuppiluliuma, başgösteren yiyecek sıkıntısıyla daha da gerginleşen duruma rağmen bazı askeri başarılar elde etmiştir. Hattuşa’da bugün Güneykale olarak adlandırılan kesimdeki bir yazıtta, II. Şuppiluliuma’ nın askeri birliklerinin Orta ve Güneybatı Anadolu’da başarıyla savaştığından, Tarhuntaşşa’ da da hükümdarın yeniden otorite kurduğundan söz edilir. Çivi yazılı belgeler de, Kargamış Kralı ve doğrudan Büyük Kral tarafından denetlenen Alaşiya (Kıbrıs) ülkesiyle antlaşma yapıldığı belirtilir.
Hitit İmparatorluğu’nun M.Ö. 1200’den kısa bir süre sonra yıkılma nedeni halen tam olarak anlaşılamamıştır. İmparatorluğun yıkılmasına çeşitli etkenlerin neden olduğu değerlendirilmektedir. Son büyük kralın hüküm sürdüğü dönemde, halk içinde huzursuzluklar ve Hitit aristokrasisinde giderek artan çatışmalar başgöstermiştir. Hitit Devletinin ayakta olduğu son yıllara tarihlenen yazılı kaynaklar, sefalet içinde olduğu belirtilen Anadolu’ya Suriye ve Mısır’dan büyük miktarlarda tahıl sevk edildiğini kanıtlamaktadır. Aynı zamanda Anadolu’daki huzursuzluklar ve Suriye üzerindeki Hitit etkisinin azalması da Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasında neden ya da sonuç olarak değerlendirilmektedir.
Hitit Dili
Arkeolojik araştırmalarda Hitit yerleşimlerinde bulunan yazılı belgeler, Anadolu’da aynı dönemde (M.Ö. 1800’ lü yıllarda) Hint-Avrupa dillerinin en eskisi Hititçe’den başka, yine aynı dil grubuna ait Luvi ve Pala dillerinin, ayrıca Hurrice, Hattice ve Akadca’ nın yazı dili olarak kullanıldığını göstermektedir. Çivi yazısı ile yazılan bu dillerde her işaret bir heceyi simgeler. Hititlerin kullandığı bir başka yazı türü de Luvi dilinde yazılan ve hiyeroglif denen resim yazısıdır. Hititlerin kullandığı ve Mısır hiyeroglifinden tamamen farklı olan bu hiyeroglifte, heceler hatta kelimeler tek bir işaretle temsil edilebiliyordu. Hiyeroglif daha çok mühürlerde ve kaya anıtları gibi büyük yazıtlarda tercih edilmekteydi. Hititlerde okur yazarlık yalnızca çok küçük bir gruba ait bir beceri olarak kabul edilirdi. Çivi yazısını kralların da (LUGAL.GAL) okuyamadıkları, aldıkları mektupların sonunda yer alan ve yazıcıya hitap ettiği anlaşılan “sesli oku” ibaresinden anlaşılır.
Hitit Dini
Hitit dini çok tanrılı bir dindir; panteonun (tanrılar ailesi) içinde binlerce tanrı ve tanrıça vardır ve bunların pek çoğu diğer kavimlerin dinlerinden alınmıştır.
Hititler’ de tanrılar tıpkı insanlar gibidir. Fiziki şekilleri insan gibi olduğu kadar, ruhen de onlarla aynı olup, insanlar gibi yerler, içerler, kendilerine iyi bakıldığı sürece insanlara iyilik ederler; ancak ihmal edildikleri zaman hemen intikam almaya, insanları en acımasız yöntemlerle cezalandırmaya hazırdırlar. Bir Hitit metni insanlarla tanrıları birbirleriyle kıyaslamakta ve tanrı- insan ilişkilerini bey - hizmetçi ilişkilerine benzetmektedir.
Hitit devletinin panteonu Anadolu ve Suriye şehirlerinin çeşitli yerel panteonlarının zamanla bir araya getirilip birleştirilmesinden oluşmuştur.
Hitit devletinin başlangıcından itibaren baş tanrı, fırtına tanrısıdır (Teşup). Kozmik dönemi (kainatı) sağlayan, krallığı ve ülkenin düzenini koruyan fırtına tanrısıdır. Kral, efendisi adına ülkeyi yönetir.
Hitit İmparatorluğu’nun Yapısı
Siyasal yapısı itibariyle Hitit Devleti, Kral ve üyeleri kraliyet ailesinden gelen kişilerden oluşan politik bir kurumdu. Yönetimin politik organı Panku’dur (İmparatorluk Meclisi). Herhangi bir politik sorun olduğunda Panku Kral tarafından toplantıya çağırılmaktaydı.
Hitit Kraliyet ailesi, dışarıya karşı kapalı bir topluluk değildi. Krallık kalıtsaldı, ancak, Kral olabilecek birinci ve ikinci dereceden erkek olmaması durumunda, birinci dereceden bir prensesin eşi de Kral olabilirdi. Kral tarafından belirtilen veliahdın Panku’nun onayını aldıktan sonra bağlılık yemini etmesi gerekiyordu. Krallık yanında, kurumsallaşmış bir Kraliçelik de vardı. Kraliçenin politik hayatta önemli görevler üstlendiği III. Hattuşili’nin eşi Puduhepa’nın icraatlarından anlaşılmaktadır. Ancak Hitit devlet yapısında Kral, mutlak güçtü.
Kadeş Savaşı ve Barış Antlaşması
M.Ö. 1274 tarihinde II. Ramses ile Muvattalli arasında Kadeş önünde büyük bir meydan savaşı yapılmış ve Kadeş Barış Antlaşması ile sonuçlanmıştır. Bu antlaşmaya bağlı olarak II. Ramses savaştan önce aldığı yerleri boşaltmış, Kadeş Şehri Hititlere kalmıştır.
Kadeş Barış Antlaşması sırasında orduda çıkan bir isyanda, Muvattalli öldürülmüştür. Antlaşma, onun yerine geçen III. Hattuşili tarafından imzalanmıştır. (M.Ö.1269) Bu antlaşma dünya tarihinde eşitlik ilkesine dayanan en eski antlaşmadır. Antlaşma çivi yazısıyla gümüş plakalar üzerine Akadca olarak yazılmıştır. Ayrıca Kralın mührünün yanında Kraliçenin mührü de vardır.
Bu antlaşmanın gümüş levhalara kazınmış olan asıl metinleri kayıptır. Mısır’da tapınakların duvarlarına kazınan antlaşmanın bir nüshası da, Boğazköy (Boğazkale) kazılarında kil tablet olarak bulunmuş olup Istanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Kadeş antlaşmasının Hattuşa’da bulunan çivi yazılı tabletinin büyütülmüş kopyası New York’ta Birleşmiş Milletler Binasında asılıdır.
Frig Çağı
Hitit Devleti’nin yıkılışından sonra, Anadolu’da 300 yıllık bir karanlık devir yaşanmıştır. M.Ö. 800 yıllarında Asur kaynaklarında “Muşki” olarak geçen Frigler, merkezi Gordion olmak üzere Kızılırmak yayı içindeki bölgede bir devlet kurarak tarih sahnesine çıkmışlardır. Frigler’ in Çorum bölgesindeki yerleşme merkezleri Pazarlı, Boğazkale, Alacahöyük ve Eskiyapar’dır. Bu çağın önemli bir özelliği de, demirin uygarlığa girmesi ve “Demir Çağına“ Frigler’ le başlanmasıdır. M.Ö. 7. yy.’ ın ilk yarısında Kimmerler tarafından yıkılan Frigler; kültür ve sanattaki etkinliklerini M.Ö. 330’da Büyük İskender’in Anadolu’yu ele geçirmesine kadar devam etmişlerdir.
Frig Sonrası
Kimmerlerin Frig devletini yıkmasından sonra Çorum bölgesi İran’da bir devlet kuran Med’lerin, daha sonra da Pers’lerin hakimiyetinde kalmıştır. M.Ö. 276’da Galatlar, Çorum ve çevresinde Hitit ve Frigler’ den sonra en çok iz bırakan devlettir. Roma İmparatoru Julius Cesar zamanında bölge, Romalıların eline geçmiş ve M.S. 395’te Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra Çorum ve civarı Bizans İmparatorluğu’nun yönetimine geçmiştir. Bu devirde Çorum’un adını Yankoniye olarak görmekteyiz.

Çorum Bölgesine Oğuz Boylarının Yerleşmesi ve Türk Egemenliğine Geçiş

Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah’ ın Danişmend Beyi olan Ahmet Gazi, Amasya’yı aldıktan sonra Çorum’u da (Nikonya) almak için Çavlı Beyi görevlendirdi. Çavlı Bey, emirlerinden Karatekin ve Serkes Ahmet Gazi ile Çorum’a yürüdü ancak, Çorum Tekfuru (yönetici) Nastura’ya Kastamonu’dan yardım geldiği için Çavlı Bey başarılı olamadı. Bunun üzerine Melik Ahmet Gazi 30.000 kişilik askeriyle Çorum’a geldi. Beraberinde Komutanlarından İltekin Gazi’de bulunmaktaydı.
Kastamonu’dan Çorum’a yardım için gelen Bizans kuvvetleri bozguna uğratılarak şehir kuşatıldı. Melik Ahmet Gazi Nastura’ya, elçisi Yahya’yı şehri teslim etmesi için gönderdi. Nastur bu teklifi reddetti. Bir haftalık kuşatmadan sonra Nikonya (Çorum) Şehri 1075 yılında alındı.
Melik Ahmet Gazi Oğuzlar’ ın Alayunt’lu boyundan Çorumlu oymağının başı bulunan İlyas Beyi Çorum’a yönetici olarak bırakmış, İltekin Gazi ile Osmancık’ı almak üzere Çorum’ dan ayrılmıştır. Çankırı yöresinin fethi için Çavlı ve Karatekin Beyleri görevlendirdi. Osmancık alındıktan sonra burasını Alayunt boyundan Osman Bey’e verdi. Osmancık adını bu beyden almıştır.
Kısa zamanda Orta Anadolu’yu Bizans’ın elinden alan Danişmend Beyliği, Çorum ve çevresini Türk boylarına açarak Anadolu’nun Türkleşmesine katkıda bulunmuştur. Bu bölgede Oğuz Türkleri yerleştikleri yerlere boylarının ve oymaklarının adlarını vermişlerdir. Köy, mahalle, dere, tepe, dağ ve ova gibi bazı yer isimleri Oğuz boylarının adlarını taşımaktadır. Bayat, Büget, Kayı, Kınık, Salur, Avşar, Bayındır, Karakeçili, Karaevli, Dodurga verilen boy ve oymak adlarından bazılarıdır.
Anadolu'nun Türkleşmesinde Oğuz Boylarına mensup Türkmenler'in büyük rolü olmuştur. Bu çerçevede Karadeniz Bölgesi'ne de çok sayıda Oğuz Boylarına mensup Türkmenlerin yerleştiği görülmektedir. Bu Türk boyları bölgenin hem fetihlerle, hem de iskanlarla Türkleşmesini sağlamışlardır. Prof. Dr. Faruk SÜMER'in araştırmalarından yapılan tespitlere göre; XVI. Yüzyılda, Amasya, Canik (Samsun), Çorum, Karahisar-i Şarki, Kastamonu, Kengiri (Çankırı), Sivas ve Trabzon sancaklarındaki yer adları incelendiğinde, Yirmidört Oğuz Boyunun 21’i yerleşmiştir. Bunlar; Kayı, Bayad, Kara-Evlu, Yazır, Döğer, Todurga, Afşar, Kızık, Beğ-Dili, Karkın, Bayındır, Çavundur, Çepni, Salur, Eymür, Ala-Yundlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva ve Kınık boylarıdır. Bölgede bu boylara ait 268 yer adı bulunmaktadır.
Kıyı şeridi başta olmak üzere, Karadeniz Bölgesi'nin Türkleşmesinde özellikle ÇEPNİLER önemli roller oynamışlardır.
Anadolu'nun fethinden sonra bölgeye yerleşen Türklerin Çorum bölgesini yurt ve otlak olarak kullandıkları kayıtlardan anlaşılmaktadır.
Bölgede en çok köy ve yer adı bırakanlar Bayat, Eymir, Kargın, Yapar ve Çavuldur boylarıdır.

Danişmend Beyliği Zamanında Çorum

Danişmend Ahmet Gazi tarafından Bizans’tan alınan Çorum, Danişmend Beyliği’nin Sivas koluna bağlıydı. Sonradan merkezleri Niksar olmuştur. 1174 yılına kadar bağımsız olan Danişmend Beyliği, Anadolu Selçuklu Sultanı II.Kılıç Arslan tarafından yıkılarak toprakları Anadolu Selçuklu Devletine katılmıştır.
Danişmendliler zamanında Anadolu’nun büyük bir kısmı Anadolu Selçukluları tarafından ele geçirilmiştir. Ancak Haçlı ordularının Ankara’ya yürümesi üzerine, Ankara Emiri olan Fetih Han Çorum Sancağına çekilmek zorunda kalmıştır.

Anadolu Selçukluları Zamanında Çorum

Çorum’un Anadolu Selçuklu Devleti’nin yönetimine katılması I.Kılıç Arslan zamanında olmuştur. Haçlılarla Çorum yakınlarında savaş yapılırken Çorum Beyi olan Obruna’nın Kılıç Arslan’a sığınmış olduğu ve şimdiki kalenin I.Kılıç Arslan tarafından yaptırıldığı değerlendirilmektedir.
Çorum’un I. Kılıç Arslan tarafından alınması Danişmendliler ile aralarının açılmasına neden olmuştur.
I.Kılıç Arslan’dan sonra Anadolu Selçukluları zamanında Çorum giderek gelişmiş olup, 1200 yılına ait bir tutanakta Camii Kebir (Ulu Camii) Pazar Camii, Abdi bey Camii Defterdar Camii, Burhan Kethüda Camii ayrıca Süleyman ağa Kütüphanesi’nin bulunduğu görülmektedir.
II.Gıyasettin Keyhüsrev döneminde (1237-1245) Çorum yönetim bakımından serleşkerlik (Bölge Komutanlığı) şekline dönüşmüştür.
Bu zamanda Baba İshak ismindeki bir dervişin, Türkmenler arasında taraftar toplayarak ayaklanması güçlükle bastırıldı. Baba İshak’ ın en yakın müridlerinden olan Baba İlyas Çorum’daki Türkmen beylerinden olup, Baba İshak’ın öldürülmesinden sonra Amasya’ ya geçerek şeyhliğine devam etmiş, yerine oğlu Aşık Paşa (Aşık Ali) geçmiş, daha sonra Aşık Ali’nin oğlu Elvan Çelebi şeyhliklerini sürdürmüşlerdir.
Moğollar ile Anadolu Selçukluları arasında, 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşında, Anadolu Selçuklu Devletinin yenilmesi sonucu, Anadolu’da yeni bir karışıklık dönemi başlamıştır. Bu durum Çorum’u da etkilemiştir. Karahisar Temürliye sahip olan “Hüsamettin” bu karışıklıkta Çorum ve Osmancık’a da egemen olmuştur. 1276 yılında Kunduz bey’in oğlu Emir Celalettin’in Çorum’daki Moğolları yenerek Çorum ve Amasya’yı almıştır.

Osmanlılar Dönemine Kadar Çorum

İlhanlı Devletine 1308’ de bağlanan Çorum’da, Moğolların Anadolu yöneticisi olan Timurtaşın Mısır’a kaçması üzerine Eretna Bey egemenlik sağlamıştır. Eretna Bey’in ölümünden sonra yedi yaşındaki oğlu Mehmet Beyliğe getirilirken Kadı Burhanettin buna vasi olmuştur. Kadı Burhanettin Hükümdarlığını ilan ederek Şahgeldi Paşayı yenmiş, Çorum’u almış daha sonra Osmancık’ı da ele geçirmiştir. Kadı Burhanettin Osmanlılara karşı Karamanoğulları ve Kastamonu Emirleriyle üçlü anlaşma yapmıştır.
Anadolu’da Türk siyasi birliğini kurmak isteğiyle hareket eden Yıldırım Beyazıt, önce Kastamonu Emiri Süleymanı yenerek Kadı Burhanettin’den Osmancık’ın teslimini istedi. Bugünkü Kırkdilim yöresinde yapılan savaşı Kadı Burhanettin kazandı (1392). Bir süre sonra Yıldırım Beyazıt kendisine taraftar beylerin yardımlarıyla Çorum, İskilip ve Osmancık’ı ele geçirdi. Kadı Burhanettin Sivas’a çekilmek zorunda kaldı.
Osmanlı İdaresinde Çorum
Ankara Savaşı sonucunda (1402) Yıldırım Beyazıt’ın kurmuş olduğu siyasi birlik bozulmuştur. Timur himayesinde Amasya’da egemenliğini yürüten Çelebi Sultan Mehmet zamanında Çorum, yine Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Bu durum Cumhuriyet yönetimine kadar devam etmiştir. Çelebi Sultan Mehmet Çorum’da Subaşılık (Komutanlık) kurduğu gibi sık sık Çorum’u rahatsız eden Köpekoğlu Sülü ve kardeşi Hüseyin’i öldürtmüş, ayrıca Babaiye tarikatı taraftarlarıyla uğraşmıştır.
Osmanlı birliğini sağlayan Çelebi Mehmet, oğlu II.Murat’ı Amasya’ya Vali yapmıştır. II.Murat’ın Lalası Biçer oğlu Hamza Bey’in Çorum’a hizmetleri olmuştur. XVI. yy.’ dan itibaren Çorum bölgesi Karayazıcı gibi Celalilerin ayaklandığı bir yer haline gelmiştir.

Milli Mücadele Döneminde Çorum
Çorum’da Milli Mücadele hareketi üç bölüm halinde açıklanabilir.
19 Mayıs 1919’ dan Önce Çorum
İttihat ve Terakki Partisinin kökü olan Vatan ve Hürriyet Cemiyetinin kurulmasında Çorum’lu Doktor Mustafa Cantekin’in büyük rolü olmuştur. Çorum’da İttihat ve Terakki Partisinin kurulmasında Edebiyat öğretmeni Münüf Kemal, Yüzbaşı Selahattin öncülük etmişlerdir.
I.Dünya Savaşından önce meydana gelen genel karışıklık Çorum’da da görülmüş Hürriyet ve İtilafçılar Avukat Kamil ve Avukat Sabit öncülüğünde faaliyete geçmişlerdir. Bu zamanda İttihat ve Terakki Partisi dağılmıştır.
19 Mayıs 1919’dan 23 Nisan 1920’ye Kadar Geçen Olaylar
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı sırada ülkenin içinde bulunduğu karışık ortam Çorum’da da yaşanmaktaydı. Bu zamanda Çorum Ankara’ya bağlı bir sancaktır. Bu sancağın yönetiminde Ankara Valisi olan Muhiddin Paşa’ya bağlı Samih Fethi bulunmaktaydı. Padişah taraftarı olan bu kişiler Milli Mücadele hareketine cephe almışlardı. Atatürk, Ali Fuat Cebesoy’u görüşmek üzere Havza’ ya davet etti. Ali Fuat Cebesoy, Sungurlu - Çorum - Merzifon yolunu uygun görerek 16-17 Haziran’ da Çorum’a gelmiş ve burada misafir olmuştur. Onu takip ederek Çorum’a gelen Ankara Valisi Muhiddin Paşa, Muhtasarrıf Samih Fethiyle görüşerek Ali Fuat Cebesoy’u tutuklamak istemiş ancak başarılı olamamıştır.
Atatürk Erzurum Kongresini yaptıktan sonra, kongre yapmak üzere Sivas’a geldiği sırada, Çorum’da bulunan Samih Fethi bir takım engellemeler yapmak istemişse de başarı gösterememiştir. Çorum Sancağından Sivas Kongresine katılmak üzere, Mehmet Tevfik Efendiyle Çorum Lisesi Fransızc a Öğretmeni olan Dursun Bey temsilci olarak gönderilmiştir.
Cumhuriyetin İlanına Kadar Çorum’da Geçen Olayların Ana Hatları
Gazi Mustafa Kemal’ in her sancaktan beş kişi seçilmesine dair genelgesine uyularak Çorum’dan seçilen beş kişi, ilk T.B.M.M.’ ni kurmak üzere Ankara’ya gönderildiler. Bu sırada Çorum’a Mutasarrıf Vekili olarak Haymana Kaymakamı Cemal Bey atanmış ve Çorum’a gelişinden bir gün sonra Ankara’da T.B.M.M. açılmıştır.
Milli Mücadele hareketinin başlangıcı ve en zor zamanında Çorum bir taraftan Çapanoğullarının, öte yandan Pontusçuların tehdidi altında bulunuyordu. Çorum halkının Milli Mücadele hareketine bağlılığı sayesinde, Çapanoğulları isyanı daha fazla genişlemeden söndürülmüştür.
Çorum Milli Mücadelede en çok şehit veren illerden olup, merkez ve ilçelerinden İstiklal Savaşına katılan 1510 kişi İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır.

corum

RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
3 Temmuz 2007       Mesaj #2
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
GENEL BİLGİLER
Karadeniz Bölgesinin İç Anadolu’ya açılan kapısı olan Çorum İli , Anadolu kültür mozaiği içerisinde eşsiz bir konuma sahiptir.
Sponsorlu Bağlantılar
Günümüzden 7 bin yıl öncesine ait kültürel verilere rastlanan Çorum’da, ilk organize devleti kuran Hititlerin ilk başkenti Hattuşa bulunmaktadır.
Hattuşa Anadolu’nun kalbinde, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınmış ülkemizdeki 9 değerden biridir. Hitit uygarlığı en az Mısır Uygarlığı kadar eski ve zengin bir uygarlıktır. Hititlerle Mısırlılar arasında yapılan Kadeş Antlaşması metin tabletleri Boğazköy’de bulunmuştur.
Hititlerin diğer önemli kült (dini) merkezlerinden sayılan, arkeolojide Arinna olarak bilinen Alacahöyük Ören Yeri; 13 Kral Mezarı , Hatti Tunç Güneş Kursu ve Sfenksli Kapıları ile görülmeye değer tarihi bir yerdir. Ulu Önder Büyük Atatürk’ün bizzat direktifleriyle ilk milli kazılarımızın başlangıç noktası olması ile de önem arzeder.
Ortaköy İlçesindeki Şapinuva ören yeri de büyük bir Hitit kenti olup, hala sürmekte olan kazı çalışmalarında bol miktarda yazılı belge ortaya çıkarılmıştır.
Ayrıca, 1990 yılında başlatılan ve kongre dili Türkçe olan “Hititoloji Kongresi” her üç yılda bir düzenlenmekte olup, 6 yılda bir de Çorum’da gerçekleştirilmektedir. Bu kongreye dünyanın bir çok yerinden bilim adamı katılmaktadır.
Hitit uygarlığının yanısıra, her biri sanat şaheseri olan Selçuklu ve Osmanlı Dönemine ait; cami, köprü ve kalelerle süslü Çorum, yayları ve İncesu Kanyonu gibi doğal güzellikleri ile de görülmeye değer bir yerdir.
Meşhur leblebisi, Osmancık ve Kargı’da üretilen kaliteli pirinçleri dünyaca tanınmaktadır.

İLÇELER

Çorum (merkez), Alaca, Bayat, Boğazkale, Dodurga, İskilip, Kargı, Laçin, Mecitözü, Oğuzlar, Ortaköy, Osmancık, Sungurlu, Uğurludağ.

Müzeler

Çorum Müzesi
İl merkezinde Endüstri Meslek Lisesi yanında yer almaktadır. Hicri 1332 yılına tarihlenen bina, yapıldığı bugünden bu yana hastane ve okul olarak kullanılmıştır. 1989 yılından itibaren Çorum Müzesi olarak kullanılmak üzere restorasyonuna başlanmış ve halen restore işlemi devam etmektedir. Müzede Geç Kalkolotik (M.Ö. 4500) dönemden itibaren kronolojik olarak Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri Çağı, Eski Hitit, Hitit İmparatorluk, Firig, Helenistik, Roma ve Bizans Dönemi eserlerinin sergileneceği arkeolojik salon ile Çorum yöresine ait Etnoğrafik eserlerin sergileneceği Etnoğrafik salonu açma çalışmaları devam etmektedir.

Alacahöyük Müzesi
Alaca İlçesi, Alacahöyük beldesinde yer almaktadır. Çorum Müze Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet veren müzede ; Alacahöyük kazılarında elde edilen Kalkolotik, Eski Tunç Çağı, Hitit ve Frig Dönemine ait eserler ile yöreden derlenen Etnoğrafik eserler sergilenmektedir.Çorum’a 45 km. uzaklıktadır. Alacahöyük’te ilk yerel müze 1940 yılında teşhire açılmış, 1982 yılında ise yeni binasına taşınmıştır. İki katlı olan müzenin üst katında Hamit Zübeyr Koşay ve Remzi Oğuz Arık salonları bulunmaktadır. Kazı başkanlarının isimlerinin verildiği bu salonlarda Alacahöyük ve Pazarlı kazısında elde edilen eserler sergilenmektedir.

Boğazköy Müzesi
Çorum’a 84 km. uzaklıktaki Boğazkale ilçesinde yer almaktadır. Çorum Müze Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet veren müzede Boğazköy-Hattuşa kazılarında açığa çıkartılan eserler ile çevreden elde edilen eserler sergilenmektedir.
12 Eylül 1966 yılında açılan Müze, Boğazköy (Hattuşaş) kazılarında açığa çıkan ve çevreden müzeye gelen eserlerin depo ve sergilemesinin yapıldığı mahalli bir müze konumdadır.
Hitit Dönemine ait eserlerin ağırlıklı olduğu müzede ; Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Roma ve Bizans dönemlerine ait eserler de sergilenmektedir.
Örenyerleri
Alacahöyük Örenyeri Çorum’un 45 km güneyinde, Alaca İlçesinin 17 km kuzeybatısında yer almakta olup, Boğazköy’e 34, Ankara’ya ise 210 km uzaklıktaki Alacahöyük Köyü yerleşim alanı içerisindedir. Höyük, bilim alemine ilk kez 1835 yılında W.C.HAMİLTON tarafından tanıtılmış olup, bu yıllardan itibaren Orta Anadolu’yu ziyaret eden bilginlerin uğrak yeri olmuştur.
Eski Tunç ve Hitit Çağında çok önemli bir kült ve sanat merkezi olan Alacahöyük’te 4 uygarlık çağı bulunmaktadır. Geç Kalkolotik çağını Eski Tunç, Hitit, Frig, Roma ve Bizans dönemleri takip eder. Örenyerinde Hitit İmparatorluk dönemine ait Sfenksli Kapı, şehrin batısındaki Poternli Kapı ve mimari eserler ile Hatti uygarlığının aydınlanmasına çok katkıları olan Alacahöyük Eski Tunç Çağı haneden mezarları ile yerel müzesi, Boğazköy ve Yazılıkaya’yı ziyaret edenler için aynı gün gezilebilecek önemli bir örenyeridir.

Hitit İmparatorluk dönemine tarihlenen kalker temel üzerine andezit bloklarla inşa edilmiş iki kule arasında yer alan Sfenksli Kapı’nın genişliği 10 metredir. O, bir yolla bağlandığı büyük mabedin anıtsal geçididir. Dış girişin iki yanındaki büyük söğe bloklarının dış yüzleri Sfenks protomları ile süslüdür. Kulelerin dış ve iç yüzlerinde yer alan kabartmalar Fırtına Tanrısı onuruna kutlanan bir kült festivalini yansıtmaktadır.
Alacahöyük kazıları , Orta Anadolu’nun kuzey bölgesinin kesintisiz stratiğrafisini veren tek merkez olması ve özellikle 13 kral mezarı ile eski Tunç dönemine, monimental mimari kalıntılarıyla Hitit dönemine ışık tutması açısından dünya arkeoloji literatüründe önemli bir yere sahiptir.

Boğazköy Örenyeri Boğazköy ( Hattuşa ) Örenyeri , Çorum ilinin 82 km güneybatısında yer almakta olup, Ankara’ya uzaklığı ise 208 km’dir. Hitit devletinin eski çekirdek bölgesinin merkezinde bulunan Boğazköy ( Hattusa ) örenyeri Budaközü Çayı vadisinin güney ucunda , ovadan 300 m. Yükseklikteki sayısız kaya kütleleri ve dağ yamaçlarının bölünmesiyle çevrili olarak kuzey ve batıda derin yamaçlarla sınırlandırılmıştır. Şehir kuzeye doğru açık olup, kuzey kısmı dışında diğer kısımları surla çevrilidir. Arkeolojik kazılarda gün ışığına çıkarılarak restore edilen ve artık bir açık hava müzesi niteliğinde ziyaret edilebilen kalıntılar, Boğazköy Tarihi Milli Parkı’nın da odak noktasını oluşturmaktadır. Hattuşa 1986 yılında, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınmıştır. Ayrıca burada bulunan çivi yazılı tablet arşivleri de 2001 yılından itibaren UNESCO’nun “Dünya Belleği Listesinde” yer almaktadır.
Hattuşa’nın keşfi 1834 yılında Fransız mimar Charles Texier tarafından gezilmiş ve dünyaya tanıtılmıştır. Bu buluş aslında yalnızca Hattuşa’nın keşfi değil , tamamen unutulmuş olan Hititlerin keşfi olarak da tanımlanabilir. 1893-94’de Ernest Chantre’nin birkaç sondaj yapmasına ve ilk çivi yazılı tabletleri yayınlamasına kadarki dönemde pek çok bilim adamı ve gezgin Hattuşa’yı ziyaret eder. Muze-i Humayun müdürü Osman HAmdi Bey, 1906’da müzesi adına Makridi’nin sorumluluğunda Boğazköy kazılarını başlatmış, zamanın çivi yazısı uzmanı Assiriyolog Hugo Winckler’i de kazı heyetine alarak , burasının Hitit Başkenti Hattuşa olduğunu tespit etmişlerdir. 1931-1939 yılları arasında ve 2.Dünya savaşı nedeniyle verilen aradan sonra 1952’de yeniden başlatılan kazılar kesintisiz olarak Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülmektedir.
Antik Kapadokya bölgesinin kuzey sınırına yakın bir yerde bulunan ve arkeolojik kazılarla gün ışığına çıkartılıp restore edilen ve açık hava müzesi niteliğindeki ziyaret edilebilen Hititlerin başkenti Hattuşa-Boğazköy’deki kalıntılar, Boğazköy Tarihi Milli Park’ın temelini oluşturmaktadır. Yüz yıldır sürdürülen kazı ve araştırmalar Hattuşa-Boğazköy çevresindeki en erken yerleşmenin Kalkolotik çağda (M.Ö. 6000) olduğunu ortaya koymuştur. Eski Tunç Çağı’nda da sürekli yerleşmenin görüldüğü Hattuşa’da bu dönemi Asur Ticaret Koloni devri izler. Yazılı belgelere göre M.Ö. 2. binin başlarında Kuşar’lı Anitta Hattuşa Kralı Pijusti’yi yenip şehri tahrip eder ve şehri lanetler. Anitta’nın lanetine rağmen şehir M.Ö. 1600/1650 yıllarında Hitit Kralı 1. Hattuşili tarafından başkent olarak seçilir. Hititlerin M.Ö.1200’de şehri çeşitli nedenlerle terk etmesiyle burada Erken Demir Çağı (Karanlık Çağ) başlar. Bu dönemi M.Ö. 9.yüzyılda Frig Çağı daha sonra Helenistik, Galat ve Roma/Bizans çağları takip eder.
Boğazkale Yazılıkaya Boğazkale, Hattuşa’nın 1.5 km. kuzeydoğusunda yer almaktadır. Hattuşa’nın en büyük ve etkileyici olan kutsal mekanı, şehrin biraz dışında yer alan, yüksek kayalar arasına saklanmış Yazılıkaya tapınağıdır. Özellikle ilkbahardaki yeni yıl kutlamalarında kullanıldığı sanılan bu Açıkhava tapınağında, ülkenin önemli Tanrı ve tanrıçaları alay halinde kayalara kabartma olarak işlenmiştir.
Yazılıkaya Açıkhava tapınağında tabii kayalığa yapılmış olan, A odası olarak adlandırılan büyük galeri ile, B odası olarak adlandırılan küçük galeri yer almaktadır. Büyük galeri’nin (A Odası) batı duvarı Tanrı kabartmalarıyla, doğu duvarı ise tanrıça kabartmalarıyla bezelidir. Ayrı bir girişi bulunan Küçük Galeriyi ( B Odası ) girişin iki yanında bulunan aslan başlı , insan gövdeli cinler korumaktadır. B odasının batı duvarında sağa doğru ilerleyen 12 tanrı, doğu duvarında ise Kılıç Tanrısı ile Tanrı Şarruma ve himayesindeki Kral IV.Tudhalia yer almaktadır.
Ortaköy Şapinuva Çorum’un 53 km güneydoğusunda yer alan Ortaköy ilçesinin , 3 km güneyindedir. Ortaköy Hitit şehri ,Yeşilırmak Nehrinin üzerinde bulunduğu ve Kelkit’ten başlayan Koyulhisar-Reşadiye-Niksar üzerinden Amasya’ya doğru gelişen vadinin hemen sonunda yer almaktadır.Şehir derince bir vadinin kuzey yamaçlarındaki bir plato üzerine kurulmuştur.
1990 yılında Prof. Dr.Aygül Süel ve Dr.Mustafa Süel başkanlığında kazı çalışmaları başlatılmıştır.1994 yılında Ortaköy’ün Hitit Çağı’ndaki adının Şapinuwa olduğu tesbit edilmiştir. Bu önemli Hitit şehri Hitit Devleti’nin başkentlerinden biridir.

Yapılan çalışmalarda monumental yapılar günışığına çıkarılmıştır.Bu binalarda şu ana kadar sayıları dört bini aşan Hitit çivi yazılı tablet arşivleri ele geçirilmiştir. Bunların çoğunu Hititçe metinler oluşturur. İçerik olarak birbirleriyle ilişkileri, paleografileri ve buluntu durumlarına göre, Ortaköy –Şapinuva tabletlerinin büyük bir kısmının aynı döneme ait oldukları, Boğazköy ve Maşat Höyük belgeleri ile olan ilişkileri nedeniyle de bu tabletlerin Orta Hitit döneminin sonlarına tarihlendiği açıklanmıştır.
Eskipazar Örenyeri
Alaca ilçesinin 5 Km Batısında,Alaca-Sungurlu yolu üzerindeki höyük,Boğazköy’ün 25 Km Kuzeydoğusunda, Alacahöyük’ün ise 20 Km Güneydoğusunda yer almaktadır. Yapılan çalışmalar sonucunda Höyükte kesintisiz bir iskanın varlığı tespit edilmiş olup,Höyükte eski Tunç, Hitit, Frig, Roma ve iki safhalı Helenistik döneme rastlanmıştır.
Höyükün Kuzeydoğu ve Batı kesimlerinde Hitit İmparatorluk çağı şehir surunun temelleri bulunmuş,dikdörtgen planlı,avluları taş döşeli binalar Boğazköy ve Alacahöyükteki binalardan farksız olarak ,Hitit üslubunda inşaa edilmişlerdir.Höyükün Güneydoğu kesiminde geniş bir alana yayılan eski Hitit dönemi mahallesinin yanmış evlerinden çok sayıda toprak eserler elde edilmiştir.Yine bu alanlarda bulunan kabartmalı kült vazoları burasının dini bir merkez olduğu görüşünü kuvvetlendirmiştir.Höyükte Hitit tabakaları altında yer alan eski Tunç çağı tabakalarında yapılan çalışmalarda ,bir evin tabanı altında altın ve gümüş objelerden oluşan bir defineye rastlanılmıştır.Gümüş vazolar,Suriye şişesi,gümüş merasim baltası ,değişik tiplerde altın iğne,boncuk,küpe ve bileziklerden oluşan define,bir taraftan Alacahöyük,Kültepe,diğer taraftan Truva ,Poliochni ve Kuzey Suriye-Mezopotamya buluntularıyla benzer olup bu buluntular Ankara Medeniyetler Müzesinde sergilenmektedir.

Yörüklü (Hüseyindede Tepesi)
İlimiz Sungurlu ilçesi,Yörüklü kasabası Hüseyindede tepesi olarak adlandırılan mevkiide bulunmaktadır.Yapılan çalışmalar sonucunda Eski Hitit dönemine ait iki ayrı kabartmalı vazo parçalarına yine aynı döneme ait olan tek mekanlı bir odada rastlanmıştır.Elde edilen parçaların restorasyon çalışmaları sonucunda birisinin inandık vazosu tipinde olduğu,diğerinin ise daha küçük ve boyun üzerinde tek filiz halinde Hitit dini törenlerini anlatan bir tasvir bantının olduğu tespit edilmiştir.Bu tasvir bantı üzerindeki en önemli sahneyi ise boğa üzerinde takla atan bir akrobat oluşturmaktadır.İnandık vazosu tipinde olan ve üzerinde 4 tasvir bantı olan büyük vazonun ağız kenarında küçük bir tekne ve başları içe bakan dört boğa başı yer almaktadır.Tasvir bantlarında konular yine Hitit dini törenlerini anlatmaktadır.Bu kabartmalı vazoların yanı sıra yapılan çalışmalarda Eski Hitit dönemine ait olan (formlarını daha önceden bilinen) Matara biçimli kap ve yuvarlak ağızlı yüksek boyunlu testiler de elde edilmiştir. 1998 yılındaki çalışmalarda ise teraslama tekniğinde yapıldığı ortaya çıkan Eski Hitit Dönemine ait mimari takip edilmiş olup, ileri ki dönemlerde kazı çalışmalarına devam edilecektir.

Laçin Kapılıkaya Anıtsal Kaya Mezarı
Çorum’un yaklaşık 27 km. kuzeyinde, Kırkdilim mevkiinde oldukça sarp, kayalık ve akarsu tarafından yarılmış derin vadilerin oluşturduğu engebeli arazi üzerinde, kuzeye doğru uzanan bir kaya blokunun burun kısmının kuzey-batı köşesinde yer almaktadır.
Komutan İKEZİOS’a ait hellenistik dönem kaya mezarı olup, M.Ö. II.yüzyıla tarihlenmektedir. Çay seviyesinden 65 m. Yükseklikteki kaya mezarının yamuk biçimli bir podyum zemini vardır.Bu podyumdan 8 basamaklı merdivenle ikinci platformda, oradan da 12 basamaklı merdivenle mezar önündeki podyuma geçilmektedir.
Mezar odasının kapısı üzerinde “İKEZİOS”yazısı okunmaktadır. Mezar odası kareplanlı olup, girişin sağ ve solunda niş şeklinde oyulmuş ölü şekilleri vardır.

İskilip Kaya Mezarı
İskilip merkezinde bulunan Osmanlı dönemine ait 100 m yükseklikteki tabi bir kaya üzerine inşa edilmiş, kalenin güney ve güneydoğu eteğinde Roma dönemine ait kaya mezarları bulunmaktadır. Güneydoğusunda bulunan kaya mezarının iki sütunlu dikdörtgen bir girişi vardır.Yuvarlak sütun gövdeleri yukarı doğru inmektedir. Başlıklarda bulunan bilezikler üzerinde oturmuş birer aslan bulunmaktadır. Sütun başlıkları üzerindeki üçgen alınlık içerisinde ise yatar durumda karşılıklı kanatlı iki aslan figürü bulunmaktadır. Kabartmalardan birinin elinde kılıç, diğerinin elinde kadeh mevcuttur. Mezar odası içerisinde iki adet ölü sekisi bulunmaktadır.

Kuleler ve Kaleler

Saat Kulesi: l894 yılında Çorum’lu Beşiktaş Muhafızı Yedi Sekiz Hasan Paşa tarafından yaptırılmış olup, yüksekliği 27.5 m.dir. İlimizin tarihi bir simgesidir.

Çorum Kalesi: Selçuklu mimari özelliği taşıyan Çorum Kalesinde halen iskan mevcuttur. Şehrin güneyinde yüksek bir tepe üzerinde kurulmuştur. Kare planlı olup, 80×80 ebatındadır. Yüksekliği 7.35 m. Duvarların genişliği 2.40 metredir. Kalenin kapısı kuzeyde olup, 2.70×3.30 m. Ölçüsündedir. Kalenin içerisinde büyük bir mescit bulunmaktadır. Kalenin kitabesi olmadığı için kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Danişmend veya Selçuklu Dönemine tarihlenen kalede düzgün kesme taş, moloz taş, Roma ve Bizans dönemine ait devşirme taşlar kullanılmıştır.
İskilip Kalesi: Yüz metre yükseklikte, üç tarafı kayalık üzerine inşaa edilmiştir. Güneye bakan bir kapısı, kale içinde sol tarafta bir zindan odası vardır. Dört tarafında burçlar bulunmaktadır.
Osmancık Kalesi: Yüksek bir tepe üzerine kurulmuş olan kalenin surlarının uzunluğu 250 m. Yüksekliği 30 m.dir İlk defa kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte Roma Devrinde yapılmış olduğu sanılmaktadır. Kaleden Kızılırmağa gizli yollar mevcuttur. Kale duvarı örgülerinde Horasan harcı kullanılmıştır. Kale içinde kayalar oyularak yapılmış bir hamam harabesi mevcuttur. Kalenin ön kısmında bir kitabe, gözlemci yeri, kapısı ve burçlardan kalıntılar bulunmaktadır.
Sungurlu Saat Kulesi: l892 yılında kaymakam Edip Bey tarafından yaptırılmıştır. İnşaat malzemesi olarak kesme taş kullanılan saat kulesi, kaide ve saç örgü kısmı dahil sekiz kısımdır. Saat çelik halat ve 50 kğ.lık kovalar vasıtasıyla çalışmaktadır

Tarihi Çorum Evleri

Çorum’un eski evleri Türk toplumunun geleneksel yapısı ile bütünleşmiştir.Sözkonusu evlere; Çorum’un Çepni, Karakeçili, Devane gibi eski mahalleleri ile İskilip, Sungurlu ve Kargı’da rastlanılmaktadır.

NE YENİR?

Leblebisi ile ünlü olan Çorum, yöresel yemekler bakımından oldukça zengindir.
İlin özgün yemekleri arasında Mayalı , (Saç Mayalısı, Tava Mayalısı) , Yanıç , Cızlak , Kömbe, Oğmaç, Hingal, Haşhaşlı Çörek, Borhani (Hamurlu, Yumurtalı, Mantarlı) Helise, Çullama, Madımak, Tirit , İskilip Dolması , Keşkek, Kara Çuval Helvası, Hedik, Teltel, Has Baklava sayılabilir.

NE ALINIR?
Çorum ilinden alınabilecek şeylerin başında, şehrin sembollerinden olan , Çorum leblebisi ve bakır hediyelik eşya gelmektedir.
Ayrıca, İskilip’te ağaç oyma işleri, Alaca Büyük Camili Köyünde kilim, Ortaköy İlçesi Karahacip beldesinde kilim, heybe, patik, çorap ve el örgü ürünlerini bulmak mümkündür.
Osmancık ve Kargı’da üretilen pirinçler de, farklı lezzetleriyle mutlaka tadılması önerilen ürünlerdendir.

YAPMADAN DÖNME
Alaca höyük, Bogazkale Müze ve Ören yerlerini ziyaret etmeden
Kargı ve Abdullah Yaylalarını, Osmancık Başpınar ve Karaca Yaylalarını, İskilip Elmabeli ve Bayat Kurtçaçimeni Yaylalarını gezmeden,
Ortaköy İncesu Kanyonuna gitmeden,
Bakır El Sanatlarını görmeden,
Çorum Mantısı, Keşkek ve İskilip Dolması, Gül burma ve Has Baklavasını tatmadan,
Çorum Leblebisi almadan,
…Dönmeyin


Çorum’un Ünlü Simaları
  • Aşıkpaşa (1270-1333) Türk tasavvuf ve halk şairidir. Garipname isimli eseri ile ünlüdür.
  • Akşemseddin (1390-1459) Asıl adı Mehmet Şemsettin’dir. Din bilgini ve aynı zamanda hekimdir.
  • Aşık Paşazade (1392-1484) Osmanlı tarihinin canlı kaynağını teşkil etmiştir. Aşık Paşazade Tarihi isimli esri ile meşhur.
  • Baltacı Mehmet Paşa (1660–1712) Osmancık’ta doğdu. 18 Ağustos 1710′da sadrazam oldu. Serdar-ı Ekrem olarak Rus seferine çıktı.Prut nehri deltasında, Rus ordusunu kuşattı. Yeniçerilerin disiplinsizliğinden dolayı imha harekatını gerçekleştiremedi. Azledildi. 1712 yılında Limni adasında vefat ettiğinde 50 yaşındaydı.
  • İskilipli Atıf Hoca (1876 - 1926) Iskilip’in Tophane köyündendir. Şapka kanununa muhalefetten istiklal mahkemelerince idam edildi.
  • Dr. Mustafa Cantekin (1878 - 1955) Doktor ve siyaset adamı Mustafa Cantekin 1878′de Çorum’da doğdu. İstanbul Tıp Fakültesi’nde okurken siyasetle ilgilendiği için kalebent olarak üç yıllığına Şam’a sürüldü. Şam’da tanıştığı Mustafa Kemal ile birlikte Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. II:Meşrutiyet’ten sonra İstanbul’a dönerek tıp öğrenimini tamamladı. Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Kırşehir milletvekili olarak girdi. 1950′ye kadar da sürekli olarak Meclis’te kaldı. Milletvekilliğinin sürdüğü yıllarda bir ara da Afyon Askeri Hastanesi’nin başhekimliğini yaptı.
  • İsmet Eker (1877 - 1962) Siyasetçi. Gençliğinde İttehat ve Terraki Cemiyeti’ne giren Eker, 1. Dünya Savaşı yıllarında Çorum milletvekilliği yaptı. Daha sonra Malatya’ya sürgüne gönderilen Eker, Çorum’a döndkten sonra Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Eker bu kez komunizm progandası yaptığı gerekçesiyle tutklanıp Ankara’ya gönderildi. Daha sonra serbest bırakılan Eker, ilk TBMM’de Çorum Milletvekili olarak yer aldı. TBMM Başkanı Eker, Cumhuriyet’in ilanını “İttifakla kabul edilmiştir. Türkiye Devleti bir Cumhuriyetir” sözleriyle duyurdu. 1950 yılına kadar mecliste kaldı.
  • Mahmut Atalay (1934-2004) Cemilbeylidir. Olimpiyat şampiyonu.
  • İsmail Beşikçi (1939) Araştırmacı yazar.
  • Tuncer Cücenoğlu (1944) Tiyatro yazarı.
  • Aşık Hüseyin Çırakman (1930) Sungurlu ilçesine bağlı Körkü köyünde doğdu. Halk Ozanıdır.
  • Fazıl Hayati Çorbacıoğlu (1925 - 1990) Oyun yazarı.
  • Gürkan Çoşkun (1941) Sanat dünyasında “Komet” adıyla bilinen ressam.
  • Ahmet Feyzi (1839-1909) İstanbul Beyazıt Medresesi’ni bitirdi. Yargıçlık, Müftülük yapmış ve Çorum’da 6112 kitaptan oluşan bir kütüphane kurmuştur.
  • Ahmet Hamoğlu (1946) BJK’lı sanayici ve işadamı.
  • İsmail Haboğlu Gazeteci, yazar. Alanya’da ikamet etmektedir.
  • Hasan Paşa (Yedi-Sekiz Hasan Paşa) (1831-1902) Beşiktaş karakol komutanı. II. Abdülhamit’i devirmek için Çırağan baskınını gerçekleştiren Ali Suavi’yi bir sopayla kafasına vurarak öldüren Hasan Ağa’ya bu olaydan sonra paşalık (mareşallik) ünvanı verilmiştir. Osmanlı-Rus savaşında Kafkas cephesinde büyük yararlılıklar göstermiştir.Hasan Paşa 1902′de vefat etti. Geride meşhur namıyla beraber, memleketi Çorum’da, 1894 yılında yaptırttığı 27.5 metre yüksekliğindeki saat kulesi kalmıştır.İdari anlamda Çorum ve bölgesine etkisi de günümüzde İskilip, Osmancık, Sungurlu gibi yerlerin Çorum Sancağına doğrudan bağlanmasını 1890 yılında sağlaması olmuştur.
  • Bedri Karafakioğlu (1915-1978) Bilimadamı.
  • Tevfik Kış (1934) Kargı, Pelitcik köyünde dünyaya geldi. 1956 yılında Güreşe başladı.
  • Koyunbaba Asıl adı Seyit Ali’ dir. Peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin’in 7. oğlu Ali Rıza’nın 12. oğlu olduğu rivayet edilmektedir. Mezarı Osmancık ilçesinde adıyla anılan türbededir.
  • Sait Maden (1932) Ressam, yazar.
  • Kul Mustafa 17. yy da Çorum yöresinde doğup yaşamış bir halk şairidir. Genç Osman adıyla anılan padişah II.Osman’ın öldürülmesi üzerine yazdığı destanlar dikkat çekicidir.
  • Aycan Önel (1933) atletizme 1946 yılında başladı. 1948 yılında yarıştığı 80 metre engellide Türkiye rekoru kırdı. 100 metre, 200 metre, uzun atlama, gülle atma, disk atma ve pentatlonda Türkiye rekorları kırdı.
  • Salim Uslu (1955) Çorum’un Alaca ilçesinde doğdu. Sendikacı.
  • Hıfzı Veldet Velidedeoğlu (1904-1992) Ordinaryüs professor, hukukçu.
  • Nihat Nikerel (1950) “Sıcak Saatler” dizisindeki “Cehennem Cevdet ve Kurtlar Vadisi’ndeki “Seyfo Dayı tiplemesiyle 7’den 77’ye herkesin gönlünde taht kurdu. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları çıkıyor. 4 adet kitabı var.
  • Aşık Gülabi (1950 ) Çorum’un Sungurlu kazası, Çayan köyünde dünyaya gelmiştir. Halk ozanıdır.
  • Şükrü Kızılot vergi uzmanı.
  • Serkan ŞAHİN (1981–) 1981 Ankara doğumludur. Küreselleşen iş organizasyonları alanında Danışmanlık yapmaktadır.
  • Soner Yalçın (1966) Gazeteci, araştırmacı yazar.
  • Nazmi Avluca (1975) Çorum ili Kargı ilçesinde dünyaya geldi. Dünya Şampiyonu.
  • Eyüp Karaderili (1950) Çorum ili Sungurlu ilçesinde dünyaya geldi Öz Ağaç İş Sendikası genel başkanı.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Eylül 2008       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÇORUM
Topraklarının yarısı Karadeniz, yarısı da İç Anadolu Bölgesi'nde yer alan Çorum ili fazla yüksek olmayan ve akarsular­la parçalanmış engebeli bir alanı kaplar. Kuzeyden güneye ve güneybatıya doğru alça­lan bu topraklar, barındırdıkları çok önemli arkeolojik değerler nedeniyle Anadolu'nun uygarlık tarihine ışık tutar ve bu açıdan büyük önem taşır. İki bölge arasında bir geçiş alanı oluşturan Çorum ili leblebisiyle ünlüdür. İl topraklarında kuzeydoğu-güneybatı doğrul­tusunda uzanan bir karayolu Samsun'u An­kara'ya bağlar.
Ad:  corum.JPG
Gösterim: 926
Boyut:  66.1 KB
Çorum İline ilişkin bilgiler
Yüzölçümü: 12.820 km2
Nüfus: 599.204 (1985)
İl trafik no: 19
İlçeler: Çorum (merkez), Alaca, Bayat, Boğazkale, iskilip, Kargı, Mecitözü, Ortaköy, Osmancık, Sungur­lu, Uğurludağ.
İlgi çekici yerler
  • Boğazköy-Alacahöyük Milli Parkı
  • Figani (Beke) Kaplıcası
  • Büyük Güllücek, Kuşsaray, Güzelcedere, Pazarlı, Eskiyapar ve Kalınkaya höyük­eri
  • Çorum, Kaletepe, Kale (Eğercidağ), iskilip ve Osmancık (Kandıber) kaleleri
  • Melik Gazi, Kalehisar, Gerdekkaya ve Yazılıkaya yerleşme kalıntıları
  • İski­lip, Bayat ve Kızılcapelit kaya mezarları
  • Çorum Ulucamisi; Hamid, Han, Şeyh Muhiddin-i Yavsi, Tabakhane, Mihri Hatun, Oğuzköy, Koca Mehmed Paşa (imaret) ve Büyük camileri
  • Sinan Paşa Külliye­si, Alaca Hüseyin Gazi ve Akşemseddin medreseleri
  • Koyun Baba Köprüsü
  • Güpür, Paşa, Ali Paşa, Koca Mehmed Paşa ve Sunguroğlu hamamları
  • Çorum, Alacahöyük ve Boğazkale (Boğazköy) müzeleri
Doğal Yapı
Kuzey Anadolu Dağlan'nın iç sıralan, il ala­nında yükseklikleri azalarak Bozok Yaylası' na doğru alçalır. İlin kuzeyini İlgaz Dağı' nın, kuzeybatısını da Köroğlu Dağları'nın doğu uzantıları engebelendirir. Bu uzantılar­dan Kös Dağı, Erenler Tepesi'nde 2.065 metreye ulaşarak Çorum ilinin en yüksek noktasını oluşturur. Çorum ilinde yer alan öteki önemli yükseltiler Kırklar, Köse, ve Eğerli dağlarıdır. İl alanının yarıya yakını platolardan oluşur. Bu platoları yaran çok sayıda akarsu vadilerinde alüvyonlu toprakla­rın oluşturduğu verimli düzlükler uzanır. Önemli yerleşme ve tarım alanı olan bu düzlüklerden başlıcaları Çorum, Sungurlu, Osmancık, Irmak ve Mecitözü ovalarıdır.
İl topraklarından kaynaklanan ve buradan geçen suların tümü Karadeniz'e ulaşır. Batı­dan il topraklarına girer girmez güneyden gelen Delice Çayı kolunu alan Kızılırmak'a Kargı yakınlarında batıdan Devrez Çayı katı­lır. Doğu kesiminin sularını ise, Mecitözü Çayı adıyla da anılan Çorum Çayı toplar. Kırık (fay) çizgileriyle sınırlanan vadisinde akarak, keskin bir dirsek çizdiği yerde Kızılır­mak'a kavuşan Devrez Çayı'nın yer aldığı ilin kuzey kesimi önemli bir deprem kuşağı üstün­dedir. Çorum ili genel olarak birinci ve ikinci derecede deprem bölgesidir.
Çorum ili Anadolu'nun kuzey kesiminde ve Karadeniz Bölgesi'nin yumuşak ve nemli ikliminden İç Anadolu Bölgesi'nin sert ve karasal iklimine geçiş alanında yer alır. Gü­ney kesiminde yazlar kurak, kışlar ise kar yağışlı ve soğuk geçerken kuzeye gidildikçe yüksekliğin de etkisiyle yağış artar.
Çorum ilinde orman örtüsü insan eliyle büyük ölçüde yok edilmiştir. Doğu ve kuzey­deki dağlık alanların yüksek kesimlerinde yer yer meşe, sarı çam ve köknar ormanlarına rastlanır. İlin orta ve güney kesimindeki bitki örtüsü bozkır (step) görünümündedir. Çeşitli av hayvanları yanında, Çorum ilinin belli bir bölgesinde yaşayan karacaların korunması amacıyla Kargı ilçesinin Kös Dağı yöresinde bir av koruma ve üretme alanı kurulmuştur.

Tarih
Boğazkale'de yapılan kazı ve araştırmalarda ele geçen buluntular bu yöreye Bakır (Kalkolitik) Çağı'nda (İÖ 5500-3500) yerleşildiğini gösterir. Alacahöyük, Büyük Güllücek ve Kaletepe'deki yerleşmelerin Erken Tunç Çağı'n­da (İÖ 3000-2000) kurulduğuna ilişkin bazı buluntulara da rastlanmıştır. Hatti ve Hititler'in yurdu olan bu topraklar­da İÖ 2000'lerde Asurlular ticaret kolonileri kurdu. Daha sonra Frigler'in yönetimine gi­ren yöre İÖ 7. yüzyılda Kimmerler'in eline geçti. Paflagonya'nın (Paphlagonia) doğusun­da yer alan yöre, Med ve Pers egemenliklerin­den sonra Büyük İskender tarafından Make­donya Krallığı'na bağlandı. Bir süre Kapadokya Krallığı'nın sınırları içinde kaldı; İÖ 3. yüzyılda, Paflagonya'da kurulan Pontos Devleti'nin yönetimine girdi. İÖ 1. yüzyılda batıdan gelen Galatlar'ın egemen olduğu Ço­rum yöresi Romalılar tarafından Galatya (Galatia) adıyla anıldı. Bizans yönetimini Danişmendli, Anadolu Selçuklu, İlhanlı, Eretna egemenlikleri izledi. Kısa bir süre Osmanlılar'a bağlanan yöre. Kadı Burhaned-din Devleti'nin yönetiminden sonra 15. yüz­yılda Osmanlı topraklarına katıldı.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Çorum'da birçok Celali Ayaklanması çıkmıştır. Bunlardan Karayazıcı'nın başlattığı ayaklan­ma uzun süre yöreyi etkisi altında tutmuştur. Kurtuluş Sava­şı sırasında işgale uğramayan Çorum'da çıkan Çapanoğlu ve Aynacıoğlu ayaklanmaları kısa sürede önlendi. Çorum, Cumhuriyet'in ila­nından sonra 1924'te il yapıldı.


Ekonomi
Nüfusunun üçte ikisi kırsal kesimde yaşayan Çorum ilinde başlıca ekonomik etkinlik ta­rımdır. Tarımın tarihsel ve ekonomik bakım­dan önem taşıdığı ilde Osmanlı Devleti'nin daha ilk dönemlerinde sulama amacıyla kuru­lan Örükaya Bendi'nden günümüzde de tarla­ların sulanmasında yararlanılmaktadır. Sula­ma amacıyla daha sonra da Çorum ve Alaca barajları yapılarak işletmeye açılmıştır. Ço­rum ilinde yetiştirilen başlıca bitkisel ürünler buğday, arpa, şekerpancarı, soğan, kavun, domates, patates, karpuz, yeşil mercimek, üzüm, pirinç ve elmadır.
Hayvancılık, bitkisel üretimin yanında ikin­cil bir uğraş niteliğindedir. Yetiştirilen başlıca hayvanlar koyun, kıl keçisi, Ankara keçisi ve sığırdır.
Sanayi bakımından pek gelişmemiş bir il olan Çorum'daki başlıca sanayi kuruluşları çimento, tuğla ve kiremit, döküm, plastik ve kâğıt ambalaj, un, yem, süt ürünleri fabrika­larıdır. Ayrıca salyangoz, at ve eşek eti konservesi yaparak yurtdışına satan, tarım araçları ile bazı madeni eşyaları üreten işyer­leri vardır. İlin küçük sanayisi ise daha çok halı, kilim, yün ve tiftikten giyim eşyası, alçı, kireç, leblebi ve bakır eşya üretir.
Çorum ili yeraltı kaynakları bakımından zengin sayılmaz. İl topraklarında bentonit, çimento hammaddesi, mermer traverten ve linyit yatakları vardır. Bunlardan en önemli­si Alpagut-Dodurga'daki linyit madenleri­dir.

Toplum ve Kültür
Osmanlı Devleti döneminde ayaklanma ve karışıklıklardan kurtulamayan Çorum'da, İs­tanbul'a gönderilen bazı şikâyet dilekçelerin­den Türkmen aşiretlerinin tarım ve ticaretle uğraşan halka karşı baskı uyguladığı, oniarın ev ve mallarını ellerinden aldığı anlaşılmakta­dır. Cumhuriyet ilan edildiğinde dışa kapalı, dinin toplumsal yaşamı yönlendirdiği gele­neksel bir toplumsal yapıya sahipti. Ulaşım ve iletişim olanaklarının gelişmesi, ekonomik ilişkilerin değişmesiyle 1950'lerden sonra Ço­rum ilinde yaşayanlar içedönüklüklerinden kurtulmaya başladılar.
Kırsal kesimden kentlere göçün de etkisiyle ekonomik yaşamın yeni boyutlar kazanması geleneksel yapıyı korumak isteyen varlıklı kesimlerin tepkisine yol açtı. 1980'lere gelin­diğinde temeli eskiye dayanan bu çelişki kanlı olaylara yol açtı. 4-10 Temmuz 1980'de mey­dana gelen ve resmi verilere göre 25 kişinin yaşamını yitirdiği, 100'den çok kişinin de kayıp olduğunun bildirildiği olaylarda çok sayıda ev ile işyeri yakıldı ve yıkıldı. Tarihe Çorum Olayları adıyla geçen bu siyasal karga­şadan sonra 500'den çok Alevi kökenli aile Türkiye'nin başka yörelerine göç etti.
Çorum ili, Anadolu'daki ilkçağdan kalma yerleşim yerlerinin bulunduğu bir yöre olması bakımından ilgi çeker. İlin bu kültürel zengin­likleri Alacahöyük kalıntılarından Sfenksli Kapı önünde, Boğazkale'de ve Çorum ken­tinde kurulan müzelerde sergilenmektedir. Bu değerli kültür yapıtlarının yerinde korun­maya alınması amacıyla 2.634 hektarlık alan­da Boğazköy-Alacahöyük Milli Parkı kurul­muştur. Eylül 1988'de açılan bu ulusal park alanında kamp kurma ve piknik yapma ola­nakları vardır.
Yörede en gelişkin el sanatı dokumacılıktır. Temizlenen kivli yapağının taranmasıyla elde edilen iplerle kilim, çarpana, heybe, yastık, çuval dokunur. Ayrıca beş şişle örülen çorap­larda 100'ü aşkın motif kullanılır. Bu çoraplar motiflerine uygun olarak elifli, sarhoş yolu, fıstıklı, örümcek ağı gibi adlar alır. Ayrıca, yörenin eski bir el sanatı olan bakırcılık da varlığını sürdürmektedir.

İl Merkezi: Çorum

Kentin kuruluşu ve adının kaynağına ilişkin çeşitli söylenceler vardır. İÖ 3. yüzyılda Anadolu'ya gelen Galatlar'ın Trokmu kolu­nun yerleştiği Çorum yöresine Trokmoi adı verildiği bilinir. Burada kurulan kente verilen Trokmu adının zamanla Toromku, onun da Çorumlu'ya dönüştüğü söylenir. Evliya Çele­bi ise Çorum Kalesi'nin Selçuklu döneminde yapıldığını belirttikten sonra, havasıyla suyu­nun hastalıklılara iyi geldiğini yazar. Evliya Çelebi'ye göre Kılıç Arslan, oğlu Yakub Mirza ile çorlu (hastalıklı) kişileri iyileşmeleri için buraya göndermiş, hastalar iyileşince de bu yerleşim yerine Çorum adı verilmiş. Evliya Çelebi ayrıca, adın "çor Rum"dan geldiğinin söylendiğini de yazar. Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmeyen yerleşim yeri Bizans döne­minde Nikonia adıyla anılıyordu.
İlin doğu kesiminde yer alan Çorum kenti, aynı adla anılan ova ve çayın doğusunda kurulmuştur. İlkçağda Gangra'yı (Çankırı) Amaseia'ya (Amasya) ve Amisos'u (Samsun) Mazaka'ya (Kayseri) bağlayan önemli yolla­rın kesiştiği noktada yer alan kentten günü­müzde de Samsun-Ankara Karayolu geçer. Eskiden merkezi Çorum Ulucamisi ile Saat Kulesi çevresinde olan kent bu yolun kenar­larında gelişmiştir.
Devlet, Göğüs Hastalıkları ve SSK hasta­neleri olan kentteki tek yükseköğretim kuru­mu Ondokuz Mayıs Üniversitesi'ne bağlı Çorum Meslek Yüksekokulu'dur.



MsXLabs.org & Temel Britannica
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
1 Ocak 2010       Mesaj #4
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Çorum ili iki coğrafi bölgede bulunan illerimizden birisidir. Çorum ili topraklarının bir kısmı Karadeniz Bölgesi'nde bir kısmı ise İç Anadolu Bölgesi'nde bulunmaktadır. tarihi bir şehirdir ve eskiden günümüze arkeolojik birçok yapıyı barındırmaktadır. Şehir Bozok Yaylası, Ilgaz Dağı ve Köroğlu Dağları arasında kalmaktadır. Çorumda gezilecek yerler arasında Alacahöyük, Figani Kaplıcası, İskilip Kalesi, Osmancık Kalesi, Melikgazi, Sinan Paşa Külliyesi, Alcahöyük Müzesi, Boğazkale Müzesi ve Koyun Baba Köprüsü sayılabilir. Çorumun ilçeleri Alaca, Bayat, Boğazkale, Dodurga, İskilip, Kargı, Laçin, Mecitözü, Oğuzlar, Ortaköy, Osmancık, Sungurlu, Uğurludağ ilçeleridir.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
10 Kasım 2010       Mesaj #5
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
ÇORUM -TARİHİ VE TURİSTİK YERLERİ

Kuleler ve Kaleler

Saat Kulesi: l894 yılında Çorum'lu Beşiktaş Muhafızı Yedi Sekiz Hasan Paşa tarafından yaptırılmış olup, yüksekliği 27.5 m.dir. İlimizin tarihi bir simgesidir.

Çorum Kalesi: Selçuklu mimari özelliği taşıyan Çorum Kalesinde halen iskan mevcuttur. Şehrin güneyinde yüksek bir tepe üzerinde kurulmuştur. Kare planlı olup, 80x80 ebatındadır . Yüksekliği 7.35 m. Duvarların genişliği 2.40 metredir. Kalenin kapısı kuzeyde olup, 2.70x3.30 m. Ölçüsündedir. Kalenin içerisinde büyük bir mescit bulunmaktadır. Kalenin kitabesi olmadığı için kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Danişmend veya Selçuklu Dönemine tarihlenen kalede düzgün kesme taş, moloz taş, Roma ve Bizans dönemine ait devşirme taşlar kullanılmıştır.

İskilip Kalesi: Yüz metre yükseklikte, üç tarafı kayalık üzerine inşaa edilmiştir. Güneye bakan bir kapısı, kale içinde sol tarafta bir zindan odası vardır. Dört tarafında burçlar bulunmaktadır.

Osmancık Kalesi: Yüksek bir tepe üzerine kurulmuş olan kalenin surlarının uzunluğu 250 m. Yüksekliği 30 m.dir İlk defa kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte Roma Devrinde yapılmış olduğu sanılmaktadır. Kaleden Kızılırmağa gizli yollar mevcuttur. Kale duvarı örgülerinde Horasan harcı kullanılmıştır. Kale içinde kayalar oyularak yapılmış bir hamam harabesi mevcuttur. Kalenin ön kısmında bir kitabe, gözlemci yeri, kapısı ve burçlardan kalıntılar bulunmaktadır.

Sungurlu Saat Kulesi: l892 yılında kaymakam Edip Bey tarafından yaptırılmıştır. İnşaat malzemesi olarak kesme taş kullanılan saat kulesi, kaide ve saç örgü kısmı dahil sekiz kısımdır. Saat çelik halat ve 50 kğ . lık kovalar vasıtasıyla çalışmaktadır.

Camiler ve Türbeler

Ulu Cami: Selçuklu sultanı Alaattin zamanında azatlı kölesi Hayrettin tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. II. Beyazıt zamanındaki depremde harap olduğu için onarılan camii, IV. Murat zamanında Sultan Muradi Rabi Camii olarak adlandırılmıştır. Camiinin M.1306 tarihli minberindeki H. 707 tarihli kitabe camiinin de bu dönemde yaptırıldığını düşündürmektedir.

Hıdırlık Cami: Hz . Muhammed'in yakın arkadaşlarından ve onun sancaktarı Süheyb -i Rumi'ye saygı nişanesi olarak eski caminin yerine 2. Abdülhamit zamanında Yedi Sekiz Hasan Paşa'nın isteği üzerine H. 1307 yılında inşa edilmiştir.

Şeyh Muhittin Yavsi Camii: İskilip ilçesinde bulunan cami İslam alimlerinden Ebussuud Efendi'nin babası Şeyh Yavsi tarafından yaptırılmıştır.Tek kubbeli olarak yapılan caminin içerisinde ; daha sonra Ebussuud tarafından yaptırılan babasının türbesi vardır. Ayrıca , cami önünde Şeyh Yavsi'nin diktiği söylenen ulu bir karaağaç bulunmaktadır. Son yıllarda onarım gören caminin aslına zarar verilmemiştir.

Evlik Köyü Cami ve Türbesi: İskilip ilçesine bağlı evlik Köyü'nde bulunmaktadır. Camii ve türbede Fatih'in hocası Aksemsettin'in oğlu (Nurum Hûda) ve aile efratlarının mezarları bulunmakta olup, camii ve türbenin yapımında ahşap malzeme kullanılmıştır.

Kulaksız Camii: H.1230 (1830) yılında yaptırılan caminin kitabesi yoktur. 1803 yılında onarım görmüştür.

Elvançelebi Camii ve Türbesi: Mecitözü İlçesi, Elvançelebi beldesinde yer almaktadır. Orjinalde zaviye olduğu düşünülmektedir. Yapının cami kısmındaki kitabede H.681 (M.1282-83), türbe üzerindeki kitabede ise H.707 (M.1307) tarihleri bulunmaktadır.

Hamamlar

Paşa Hamamı: 1487 yılında Tabettin İbrahim Paşa Bin Hacı Bey tarafından yaptırılmıştır.Osmanlı dönemi eserlerinden olup, halen çalışmaktadır.

Güpür Hamamı: Merkez de Ulu camii karsısında bulunan hamam 1436 yılında yapılmıştır. Osmanlı dönemi mimari özelliğini taşır. Şu anda bakım çalışmaları devam etmektedir.

Ali Paşa Hamamı (Yeni Hamam): Saat kulesi yanında olup, bu hamam ilin en büyük hamamıdır. Erzurum beyler beyi olan Ali Paşa tarafından 1573 yılında yaptırılmıştır.

Hanlar ve Köprüler

Veli Paşa Hanı: Plan ve mimari açısından Osmanlı Çağı hanlarına örnek teşkil eden han 1000 m2 lik bir alan kaplar. Ahşap han iki katlı olup, yalnızca ön cepheye bakan köşk bölümü üç katlıdır.

Menzil Hanı: Hacıhamza Kasabasında olup, eski tarihi yol üzerindedir. Dikdörtgenli plan olup, kemerler üzerine oturtulmuştur. Beşik tonoz örgülüdür. Camisi ve hamamı ile bir Osmanlı Külliyesi olan yapının günümüze bazı kısımları ulaşabilmiştir.

Osmancık Koyunbaba Köprüsü: Osmancık ilçesindeki köprü , Osmanlı Sultanı ll . Beyazıt zamanında 1489 (H.889) yılında inşasına başlanıp , 1491 (H.895) yılında tamamlanmıştır. 250 m. Uzunluğunda 7.5 m. Genişliğinde olup, 15 gözlüdür. Köprünün kuzey kısmında ve kalenin dibindeki kayalıkta kitabesi mevcuttur.

Köprü, sayıları çok az klasik Türk sanatı eserlerindendir. Kızılırmak üzerinden yaklaşık 500 yılından beri sanat abidesi olarak durmakta ve bugün de hizmet vermektedir.

Tarihi Çorum Evleri

Çorum'un eski evleri Türk toplumunun geleneksel yapısı ile bütünleşmiştir. Sözkonusu evlere; Çorum'un Çepni , Karakeçili, Devane gibi eski mahalleleri ile İskilip, Sungurlu ve Kargı'da rastlanılmaktadır.

Korunan Alanlar

Boğazköy Alacahöyük Milli Parkı

Çorum - Alacahöyük Tarihi Milli Parkı

Yeri: İç Anadolu Bölgesinde , Çorum ili Sungurlu ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

Ulaşım: Milli Park alanına,Sungurlu-Çorum karayolu ile ulaşım sağlanmakta olup saha Sungurlu'ya 26 km.,Yozgat'a 29 km., Ankara'ya 208 km.mesafededir .

Özelliği: Milli Parkın ana kaynak değeri, tarih ve arkeolojidir. Anadolu'nun en önemli medeniyetlerinden biri olan Hitit uygarlığının merkezi Boğazköy ( Hattusas )'ün kalıntılarını içerisine alan Milli Parkta başlıca yapılar surlar,surlardaki kapılar ve tünel, Büyükkaledeki saray arşiv binası ve mabetlerdir.

Boğazköy'ün 2 km. kuzeydoğusunda Hitit başşehrinin dışında bulunan Yazılıkaya Açıkhava mabedine, Sungurlu'dan Boğazkale'ye gelirken köye girmeden sola sapılan bir yol ile ulaşılır. Anadolu'da bilinen ilk Panteon olan Yazılıkaya'da Hitit'lerin kralı, kraliçe,tanrı ve tanrıçaları rölyefleri yer almıştır.

Saha, doğal değer açısından; insan eliyle Anadolu Platosunun flora ve faunaya yapılan tahribatı göstermesi sebebiyle örnek bir görünüm sunar. Orman örtüsünün yerini antropojen step araziye bırakması sonucu fauna değişmiştir. Genel olarak saha, çiftlik ve otlama için kullanılan hemen hemen ağaçsız bir step görüntüsü kazanmıştır.

Görülebilecek Yerler: Hitit Uygarlığının merkezi Boğazköy ( Hattusas )'ün kalıntıları, surlar, kapılar ve tünel, Büyükkale'deki saray arşivi binası ve mabetleri ile Anadolu'da bilinen ilk Panteon olan Yazılıkaya'daki Hitit'lerin kralı,kraliçe,tanrı ve tanrıça röliefleri Milli Park alanında ziyaretçilerin görmesi gerekli yerlerdir.

Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Parkın yoğun ziyaretçi dönemi Mayıs-Ekim ayları arasıdır. Konaklama ihtiyacı Boğazkale köyünden karşılanabilir.

Çatak Tabiat Parkı

Çorum - Çatak Tabiat Parkı

Yeri: Orta Karadeniz Bölgesinde Çorum ili Merkez ( Laçin ) ilçesi sınırları içerisindedir.

Ulaşım: Tabiat Parkına Çorum- Laçin karayolu ile ulaşılır. Çorum'a takriben 17-20 km. uzaklıktadır.

Özelliği: Doğal yapısı manzara zenginlikleri ve özelliklerine sahip bulunması nedeniyle sahanın 387.5 hektarlık bölümü 1984 yılında ayrılmıştır.

Sahada hakim ağaç türü karaçamdır. Az miktarda sarıçam görülmektedir. Tilki, tavşan, kurt, ötücü kuşlar ve keklik faunayı oluşturur.

Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Tabiat Parkının ziyaretçi dönemi Mayıs-Ekim ayları arasındadır. Ziyaretçiler piknik imkanlarından yararlanabilirler.

Tabiat Parkında geceleme(Orman Bakanlığı Milli Parklar-Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü'ne ait bir bina olmakla birlikte)ve yiyecek hizmetlerini park ziyaretçileri kendi olanakları ile karşılamaları gerekir.

Mesire Yerleri

Kırkdilim Mesire Yeri: Osmancık yolu üzerinde bulunan bu mesire yerinin Çorum'a uzaklığı 25 Km.' dir .

Sıklık Mesire Yeri: Çorum- Samsun karayolu üzerinde günübirlik gidilen İlimiz merkezine yakın bir mesire yeridir.

Bahabey Çamlığı: İlimiz Devlet Hastanesi bitişiğinde bulunan mesire yeri ağaçlandırılmış olup, halkın piknik yaptığı ve eğlendiği mesire yeridir.

Sağmaca Suyu: Merkez İlçe Kuşsaray köyü sınırları içerisinde Çorum Sağmaca içme suyunun temin edildiği kaynaktır. Ayrıca özel bir firma tarafından kurulmuş alabalık üretim tesisi mevcuttur.

İskilip Elmabeli : İskilip'e 13 km. uzaklıkta İskilip-Tosya karayolu üzerindedir. Altyapısı Orman İşletmesince büyük ölçüde tamamlanmış ve bünyesinde oyun sahaları bulunan mesire yeri ; yöre halkının günü birlik piknik, eğlence sportif ihtiyaçlarına cevap vermektedir

Laçin Köşk Evi Mesire Yeri: Laçin ilçemizde bulunan mesire yeri yüksek bir alanda olup, bütün vadiyi görme imkanı mevcuttur. Çam ağaçlarıyla kaplı ormanlık bir alana sahip olan mesire yeri halkın yaz aylarında piknik amaçlı gittiği yerdir.

Kaplıcalar

Hamamlıçay Köy Kaplıcası: Merkeze 12 Km. uzaklıkta Hamamlıçay Köyündedir. Bayanlara ve erkeklere ayrı ayrı yüzme havuzu mevcuttur. 10 adet özel kabin vardır. Suyu 42 derece sıcaklıkta olup; Romatizmal hastalıkları, cilt hastalıkları ve böbrek taşlarının düşürülmesine iyi gelmektedir.

Figani Beke Kaplıcası: İlçenin 16 km. doğusunda, Mecitözü ilçesinin Figani köyü yakınındaki Beke kaplıcasının vücut ısısındaki suyu oldukça boldur. Su küçük bir havuzdan kaynayıp oradan büyük havuza aktarılmaktadır.

Bu kaplıcanın, idrar sökücü etkisiyle vücuttaki metabolizma artıklarının idrar yoluyla atılmasında ve asit ortamında oluşan taşların düşürülmesinde faydalı olduğu bilinmektedir.

Yaylalar

Kargı Yaylası ( Eğinönü ): Kargı ilçesinin kuzeyindeki yüksek dağlık bölgede yer alan yayla Çorum'a 140 km, Kargı'ya 26 Km uzaklıktadır. Bu bölgede birbirine bağlantılı ; Eğinönü , Aksu, Karandu , Göl, Örencik, Karaboya, Gökçedoğan yaylaları mevcuttur. Bu yaylalarda, yöresel yayla mimarisine uygun yayla evleri geleneği halen devam etmektedir. Üzerlerinde sonradan yapılan Aksu ve Gökçedoğan göletlerinde yetiştirilen alabalıkları, yöreye özgü bitki örtüsü ve bol su kaynakları ile bir doğa harikası görünümündedir.

Abdullah Yaylası: Kargı ilçesinde ve ilin en yüksek dağı olan Köse Dağı (2050) üzerinde yer almaktadır. Çorum'a uzaklığı 114 km, ilçe merkezine 26 km'dir . İstanbul'u Samsun'a bağlayan ve Osmancık İlçemizden geçen karayoluna 12 km mesafededir.

Temiz ve bol suyu bozulmamış doğası yanında, sarıçam, karaçam gibi diğer kendine özgü bitki örtüsü ile görülüp konaklamaya değer yaylalardandır. Bünyesinde 22 yataklı konaklama ünitesi , 120 kişilik restorant ve 1000 kişilik piknik alanı bulunmaktadır.

Bayat Kunduzlu ve Kuşcaçimeni Yaylaları: Çorum İli Bayat İlçesi sınırları içerisinde ve ilçenin kuzeyinde dağlık Karatepe mevkiinde yer almaktadır. İl Merkezine 100 km. İlçe Merkezine 25 km. uzaklıktadır. Yöre halkı yayla geleneğini bu yaylalarda sürdürmektedir. Özellikle Kuşcaçimeni yaylasında yaz aylarında kamp amaçlı çadırlar kurulmaktadır. Zengin bitki örtüsü ile kaplı olan yaylalarda sarıçam, karaçam ve köknar ağaçları dikkati çekmektedir. Bol su kaynakları ve bozulmamış doğa yapısı ile yayla turizmine elverişli alanların başında gelir.

Ulaşım özel araçların yanı sıra; yaz aylarında haftasonları Belediye otobüsleri ile sağlanmaktadır.

İskilip Yaylaları: İskilip İlçesinin kuzeyin, sarıçam, karaçam, köknar, meşe gibi yöreye özgü bitki örtüsü ile kaplı yüksek dağ silsilesi üzerinde birbiri ile irtibatlı birçok yayla yer almaktadır.

Bunlardan İskilip-Tosya karayolu üzerinde bulunan Elmabeli - Beşoluk ve Çiçekli yaylaları, aynı güzergahın 8.inci km.'sinden sola 17 km. gidildiğinde Demirbükü ve Yalak yaylaları piknik ve mesire alanlarından iç turizmde yoğun şekilde yararlanılmaktadır.

Elmabeli yaylası: Yaylanın alt yapısı büyük ölçüde tamamlanmış alt katı restaurant , üst katı otel olarak kullanılan bir bina ile futbol ve voleybol oyun sahaları mevcuttur. Ulaşım özel araçların yanı sıra; İskilip-Tosya arasında çalışan ticari minibüsler, yaz aylarında Cumartesi ve Pazar günleri Belediye otobüsleri ile sağlanmaktadır.

Osmancık Yaylaları: Başpınar beldesine 8 km. uzaklıkta olup , altyapısı büyük ölçüde tamamlanmıştır. Çadırlarda konaklama mevcuttur.

İncesu Kanyonu: Ortaköy İlçesi İncesu Köyündedir. Özellikle tek giriş ve çıkışı bulunan İncesu Kanyonu , 12.5 km uzunluğundadır.Genişlik 40-60 metre arasında değişmektedir.Kanyonun her iki yamacı sarp kayalık olup , yer yer ormanlık alanlara rastlamak mümkündür. Kanyon rafting ve trekking sporları için uygun özellikler taşımaktadır. Bir doğa harikası olan kanyon , görülmeye değer bir yerdir.

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
10 Kasım 2010       Mesaj #6
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
ÖRF-ADET-GELENEK-GÖRENEKLERİ

Evlenme adetleri Çorum' da, ilçe ve köylerde genel olarak birbirine yakın özellikler taşımaktadır. Evlilikler genellikle "görücü usulü" yapılmaktadır.

Evlenme İsteğini Belirtme

Evlenme çağına gelen gençlerin eş seçiminde ailelere önemli görevler düşmektedir. Evlenmek isteyen damat adayı bu durumu annesine söyler. İstenecek kız aile tarafından bulunup, beğenildikten sonra damat adayı kız evine götürülür ve kız gösterilir. Eğer damat adayı kızı beğenirse kız evine haber gönderilip fikirleri sorulur, kızı istemeye gelecekleri haber verilir. Kız evi de kızlarının ve yakınlarının fikirlerini aldıktan sonra söz kesme (kahve içme) tarihi belirlenir.

Dünürlük ve Şerbet İçme

Çorum'da söz kesmenin diğer bir adı "kahve içme" veya "şerbet içme"dir. Her iki tarafta birinci derece yakın akrabalarına haber verir. Dünürcüler bir kez daha "Allah'ın emri peygamberin kavli üzerine" kızlarını oğullarına istemeye geldiklerini söylerler. "Evet" cevabı alındıktan sonra kahveler içilir, dua edilir. Oğlan ve kıza söz yüzükleri takılır. Nişan tarihi kararlaştırılır.

Nişan

Nişan çoğunlukla cumartesi veya pazar günü kız evinde yapılır. Akraba veya komşulara ağızdan veya davetiye ile haber verilir. Eskiden bu işi yaşlı kadınlar yapar ve bunlara "okuyucu" denirdi. Nişandan bir gün önce erkek evi, kız evine baklava, et, kuruyemiş, şerbet ve kızın nişanda giyeceği kıyafeti gönderir. Nişan günü kız evinde gelenlere yemek verilir. Gelenler kıza takı takarlar. Kaynana tarafından gelinin yüzüğü takılır. Nişanlılık süresinde bayram veya Hıdrellez günleri olursa hediyeler gönderilir.

Düğün

Nişan ile düğün arasındaki zaman erkek ve kız tarafının durumlarına göre değişir. Kız ve düğün için gerekli olan eşyaları almaya çarşıya çıkılır, buna "pırtı görme" denir. Düğün başlamadan komşuların da yardımıyla iki taraf yemeklerini pişirirler. Düğünde damat en yakın iki arkadaşını "sağdıç" seçer. Sağdıç damatla ilgilenir. Düğünler cuma akşamı başlayıp pazar akşamı biter . Ayrıca yine oğlan ve kız evleri kendilerine birer "kahya" seçerler. Kahya düğün boyunca gelen misafirler, davul ve zurnacının ihtiyaçlar, yemeklerin dağıtımıyla ilgilenir. Bunun dışında erkek evinde bir de "bayraktar" seçilir. Bayraktar, kınacı giderken ve gelin alınmaya giderken önde bayrağı tutar. Cuma akşamı erkek evinde bir tavuk kesilip, bayrak takılmasıyla düğün başlar.

Kına Gecesi

Cumartesi günü kız evinde herhangi bir saatte "kına yürütme" yapılır. Erkek tarafı iki veya üç kadını bir erkekle beraber kız evine "kınacı" olarak yollar. Bunlar yanlarında kına, kuru yemiş, et, börek, tatlı ve kızın gelinliğini götürürler. Yine duruma göre kızın kınada giyeceği kıyafeti de erkek tarafı alıp götürebilir. Ayrıca davul ve zurna da kınacılarla gider. Gelen kınacılara yemek verilir. Kınacılar kızı giydirip süslerler, kızı ortaya getirip oturturlar, yüzüne allı bir yazma örterler, kına türküleri ve ilahi okurlar. Kızı ve orada bulunanları ağlatırlar. Bittikten sonra kızın avucuna para veya altın konup kınası yakılır. Orada bulunanlara da bu kınadan dağıtılır. Arkasından kuru yemiş ve limonata ikram edilir. Kız annesinin elini öper ve sarılıp ağlaşırlar.

Kına bittikten sonra davul ve zurnayla halay çekilir. Gelen kınacılar o gece kız evinde kalırlar ve bunlara "gelinin yengeleri" denir. Kızın en yakın arkadaşları da o gece kızın yanında kalırlar. O gece erkek tarafında da damada kına yakılır. Kınadan önce kız tarafı, oğlan evine "damat bohçası" denilen içinde damadın düğünde giyeceği kıyafet, pijama, cüzdan, çorap, saat gibi şeylerin bulunduğu bohça gönderir.

Gelin Getirme

Pazar günü kız evinde vedalaşmalar olur. Kız gelinliğini giyip bekler. Erkek evinin büyük bir kısmı, kayınvalide hariç, gelini almaya gider. Bu sırada kız evinin kapıları kilitlenir. Düğünün kahyası gelip kapıyı tutanlara bir miktar para verir kapıyı açtırır. Gelinciler içeri girip, geline bakarlar. Gelinin ağabeyi veya erkek kardeşi kırmızı kuşağı dualar okuyarak, gelinin beline üç kez dolayıp takar. Gelin bir kolunda babası, diğer kolunda damat ile evden çıkar. Bu esnada kızın çeyizi de taşınmaktadır. Dualar okunup, gelin arabaya bindirilir. Gelin alayı dolaşarak erkek evine gelir. Oğlan evine gelindiğinde, kayınvalide gelinin önünde çömlek kırar; gelinin bütün kötü huyları böyle kırılsın diye, başından kuru yemiş, şeker, bozuk para atar;bereketli olsun, evine yağ gibi sıvansın diye kapının girişine yağ sürdürülür.

HIDRELLEZ

Çorum bölgesinde, Hıdrellezin Hızır Aleyhisselam ile İlyas Peygamberin buluştukları gün olduğu inancı vardır. İl' de hıdrellezin gelişi sevinçle karşılanmaktadır. Çünkü kışın bittiğine, yazın geldiğine, bolluk ve bereket dolu günlere ulaşıldığına inanılır. Bu nedenle yazın başlangıcı sayılan 6 Mayıs hıdrellez gününde bir bayram sevinci yaşanır. Hıdırlık, Erzurum Dede, Sıklık Boğazı, Bağlar en çok gidilen yerlerdir.
Buralara gitmek için bir-iki gün önceden hazırlık yapanlar vardır. Hazırlık olarak yeni giysiler hazırlanır; çörek, börek, yaprak dolması, bulgur kaynatması yapılır. Birlikte yenilir, içilir. Genellikle genç kızlar arasında dalya, atlankaya ve okkel oyunları oynanır. Erkekler bu eğlencelere katılmazlar. Hıdrellez gecesi veya günü arzulanan dileklerin gerçekleşmesi için dualar edilir.

DOĞUM

Çorum'da doğum olayına büyük önem verilir. Çocuğu olmayan kadınlar, yatırlara, tekkelere giderek adaklar adar, dilekte bulunurlar. Hamile kadının karnının sivriliği olan yaygınlığı, kız doğuracağına yorulur. Hamile kadın göğüslerine süt geldiğinde bir bardak suya sütünden damlatılır. Sütü sağılmazsa bebeğin oğlan, dağılırsa kız olacağına inanılır. Doğan çocuğun göbeği kurutulduktan sonra saklanır. Çocuklar ilk altı ay tam, sonra yarım kundaklanır. Yörede bebeğin altına konan toprağa "Öllük" adı verilir.
Çocuk kırklamadan dışarıya çıkarılmaz. Konuşamayan çocuklar, Kapalı Dede'ye götürülür. Buradaki kazanın kapağından çocuğa su içirilir. Dilaltı varsa Karaözler Ocağı'nda kestirilir. Çok ağlayan ve uyumayan çocuklar Dut Dede'ye götürülür. Oradaki taşa bağlanarak bir süre yalnız bırakılır. Taştaki oyuğa üç mum dikilir. Sürekli öksüren çocuk üç kez öksürük deliğinden geçirilir. Öksürük deliği büyük bir taşın oyulmasıyla meydana gelmiştir. Çocuk bu delikten geçirilmeden önce taşın çevresine arpa serilir.
Karnı çok şişen çocuklar Kerebigazi'ye götürülür. Karnı türbenin kapısına ya da taşına sürtülür. Çeşmenin suyundan içirilir. Delilik belirtisi gösteren çocuklar, Aptalata köyündeki yatıra götürülür. Başına yatırın sarığı giydirilir. Ve direğe bağlanarak 2-3 saat bırakılır. Çocuğun ilk dişi çıktığında "diş hediği" yapılır. Gelenlere kaynatılmış buğday, kuru yemiş ve yaş meyve sunulur. Kaynatılmış buğdayın 32 tanesi bir ipe dizilerek çocuğun boynuna takılır. Gelen misafirler çocuğa hediye getirir. Çorum'da çocukla ilgili geleneklerden biri de "beşik kertmesi" denilen beşikte nişanlanma olayıdır.

YÖRESEL YEMEKLER:

Çatalaşı:

Yeşil mercimek, yarma (kırık) ve soğan ile yapılır. Soğan tereyağında kavrulur. Üzerine nane eklenir. Su koyup kaynatılır. Mercimek ilave edilir. 20 dk. kaynatıldıktan sonra 3 bardak sıcak su ilave edilip, yarma eklenir. 20 dk. kadar kaynatılıp tuzu eklenir. Daha sonra bir müddet kısık ateşte bırakılıp servis yapılır.

Düğün Çorbası:

Süzme yoğurt (torba yoğurt) yumurta ve unla iyice ezilip karıştırılır. Üzerine süt, tavuk suyu, yeterli miktarda ılık su ilave edilip kaynayıncaya kadar sürekli karıştırılır. Ayrı bir yerde iki yumurta, alabildiğince un yoğrulup açılır. Badem şeklinde kesilip tereyağında kızartılır. Pişmiş çorbanın üzerine dökülür. Ayrıca tereyağı ve kırmızı biber kızartılıp sos olarak üzerine dökülür ve sıcak servis yapılır.

Madımak:

Adının türkülere konu olduğu madımak; Orta Anadolu'nun bilinen en eski yemeklerindendir.Madımak, soğan, bulgur, tercihe göre pastırma veya çemen ile yapılır. İnce ince kıyılan madımaklar yıkanır. Soğanlar tereyağında kavrulur, pastırma ilave edilir. Sıcak su konulup kaynatılır ve en son madımak ve bulgur konularak pişirilir.

Keşkek:

Yarma, et, soğan ile yapılır. Yarmalar akşamdan ıslatılır. Tencerede soğan, et, kırmızı biber, tuz, tereyağı ile kavrulur. Bir su bardağı sıcak su ilave edilir. On beş dakika kaynatılır. Yarma on su bardağı sıcak su ile birlikte tencereye ilave edilir. Kaynayınca kapağı kapatılır kenarları hamur ile çerçevelenir. Bir parmak sığacak şekilde delik bırakılır. Kısık ateşte iki saat pişirilir.

İskilip Dolması:

Pirinç, et, soğan ile yapılır. Islatılmış pirinçler tereyağında kavrulur. Üzerine sıcak su eklenir, dinlenmeye bırakılır. Ayrı bir kapta et yağ ile kızdırılır. Soğan ve sıcak su ilave edilir. Et kaynayınca üzerine sacıyak, bunun üzerine de tepsi yerleştirilir. Haşlanan pirinçler bir bez torbaya konularak bu tepsinin üzerine konur. Tencerenin kapağı kapatılarak kapak kenarları hamurla sıvanır, herhangi bir yerine bir parmak sığacak şekilde delik bırakılır. ( Buhar çıkması için) Kısık ateşte dört saat pişirilir.

Ortalık :


Kuzunun pirzolalık yerinden yapılır. Çatala gelecek şekilde kesilir, tereyağında kızartılır. Bir tencereye konup yanan közün içerisine yerleştirilip üzerine bir tepsi konur ve saç kapatılır. Susuz olarak pişirilir.

Çorum Mantısı:

İçleri kıyma konulup kapatılan mantılar tek sıra halinde bir tepsiye dizilir, kısık ateşte kızartılır, yoğrulmuş olan mantının hamurundan küçük bir hamur açılıp kızaran mantıların üzerine kapatılır. Salçalı, tereyağlı, et suyu ile hazırlanan sos bu hamurun üzerine dökülür. Biraz kaynadıktan sonra üzerindeki yufka ters çevrilir. Daha sonra ocaktan indirilip bıçakla kesilir ve servis yapılır.

Tel Tel:

Un ağır ateşte kavrulur. Su, şeker ve limon tuzu kaynatılarak ağda yapılır. Tepsi tereyağla yağlanıp ağda bu tepsiye yayılır. Serin bir ortamda dondurulur. Tepsi ocağın üzerinde 2 dakika kadar ısıtılır. Ağda rulo yapılarak tepsiden kaldırılır. İki kişi ağdayı ellerine alıp sıkarak yumuşatırlar. Yumuşayan ağda elle sıkılarak 65 kez çevrilir. Tepsiye kavrulmuş un yayılır. Ağda bu tepsinin içine konularak unla birlikte çevrilir. Saç teli kıvamına gelince tel tel olmuş demektir. Kesilerek servis yapılır.

Gül Burma:

Hazırlanan baklava hamurunun üzerine ıslak bez örtülüp yarım saat dinlendirilir. Yumurta şeklinde parçalar alınıp üzerine nişasta serpilerek yufka şeklinde açılır. Açılan yufkalar bir bez üzerinde hafif kurumaya bırakılır. Daha sonra paralel kesilip içine ceviz konularak gül şeklini alacak şekilde burularak yağlanmış tepsiye dizilir. Bu şekilde kuruması için bir gün bekletilir. Üzerine kızartılmış yağ dökülüp fırında kızartılır. Hazırlanan şerbet sıcak olarak dökülür.

Çorum Baklavası (Lüle Baklava-Sıkma Baklava-Sıyırma):

Baklava hamuru açılıp özellikle bu tatlı için kullanılan "oka" konur ve iki tarafından katlanır. İki tarafından hamur sıkıştırılır ve iç kısım oluk şeklinde boş kalır. Tepsiye dizilen baklavaları bir akşam bekletip kurutulur. Daha sonra yağı ve şerbeti dökülüp, üzerine ceviz serpilir.

Hasıda:

Pekmez, buğday nişastası, sıvıyağ, tereyağından yapılır. Su, pekmez, nişasta karıştırılır. Sıvıyağ tavada kızdırılır. Karıştırılan pekmezli nişasta tavaya yavaş dökülür, karıştırılarak pişirilir. Top top olmaya başlayınca üzerine kızdırılmış tereyağı dökülüp tahta karıkla ufaltılarak karıştırılır. Soğuk olarak servis yapılır.

Karaçuval Helvası:

Un, tereyağı, pekmez şekerden yapılır. Un tavada rengi koyulaşıncaya kadar karıştırılarak kavrulur, koyulaşınca tereyağı ilave edilip iyice yedirilir. Kara pekmez, toz şeker, ceviz içi ve soğuk su birbirine karıştırılıp unun üzerine dökülür. İyice karıştırılıp yumurta büyüklüğünde parçalar yapılır ve üzerine isteğe göre hindistan cevizi dökülür.

YÖRESEL GİYİM:
HALK OYUNLARI VE FOLKLOR:


Kullanılan Sazlar:
Çorum halk oyunlarının temel iki enstrümanı davul ve zurnadır.
Oyunlar genellikle halay ve türkülüdür. Oyunların bir kısmı sözlü, bir kısmı sözsüz, tabiat özlü (çekirge) ve aşk konulu (dillala, iğdeli gelin) oyunlar içerir. Oyunlar genellikle disiplinli, bağlı ve dizi halinde oynanır. Serbest oynanan oyunlar da vardır. (dillala)

Çorum Halayı:

6 erkek oyuncu tarafından davul, zurna eşliğinde oynanır. Oyun 3 bölümdür:

1. Ağırlama
Türküsü:
Name de name yazdırdım
Sokuya aman aman
Her gelen geçen okuya aman aman
Eğilin de sunalar eğilin aman aman
Doğrulun da efeler doğrulun aman
Baştaki oyuncunun yerine gelmesi ile müzik değişir,
2.ikileme
Türküsü:
Karşıda kürt evleri hele yandım
Yayılır develeri Elmasım hey
Oturmuş inek sağar hele yandım
Terliyor sinesi Elmasım hey
Diley diley o da mı yalan
Ben seni sevdim bu da mı yalan
Karşıda kavun yerler hele yandım
Otursak bizde yesek ne derler Elmasım
Şu şunu sevmiş derler Elmasım hey
Nakarat
3.yellendirme
Türküsü :
Sandık üstünde sandık
Tez sevdik tez usandık
Yanıldık meyil verdik
Seni bir adam sandık

İğdeli Gelin
Kız ve erkeklerin beraber oynadığı bir halk oyunudur. Bir erkek bir kız olacak şekilde el ele tutuşan gençler bir halka oluşturur.
Türküsü:
Kız pınar başında yatmış uyumuş yar
Ela gözlerini uyku bürümüş
Evvel küçücüktü şimdi büyümüş yar
Derdimin dermanı iğdeli gelin
İğdesin aldırmış sevdalı gelin
Türkü bitince davul zurna başlar.Davul zurna susar, halka daraltılarak başka bir kıta söylenir :
Kız pınar başında testi doldurur yar
Testinin kulpuna şahin kondurur
Kız senin bakışın beni öldürür yar
Derdimin dermanı iğdeli gelin
İğdesin aldırmış sevdalı gelin

Dillala

Dillala oyunu 6 kız 6 erkekle oynanmakta ancak, aktif olarak oynayanlar 6 erkek ve bir kızdır. Diğer kızlar figüran olarak arka planda ve hareketsiz durmaktadırlar.

Çekirge

Yakın geçmişe kadar halkın geçim kaynağını genellikle tarım teşkil ederdi. Ancak, çiftçinin en büyük korkusu ürün olgunlaşınca ortaya çıkan çekirge sürüsüdür. Halk tüfek atıp, teneke çalarak, gürültü çıkarıp bu afeti uzaklaştırmaya çalışır. Çorum halkı bu canlıdan o kadar bezmiştir ki bu oyunu oluşturup türküsünü yazmıştır.
Oyun, davul zurna eşliğinde 6 kız, 6 erkekle oynanır. Bir kız bir erkek olmak üzere, eller omuzlar üzerinde bir halka meydana getirilir. Oyunun figürleri çekirgenin hareketlerine uygun şekilde düzenlenmiştir.
Türküsü:
Çekirgeyi hayladılar yazıya.
Ot kalmadı koyun ile kuzuya
Eğri butlu sivri butlu çekirge
Malımın ortağı mısın çekirge?
Canımın ortağı mısın çekirge?
Davul-zurna çalıp tekrar susunca oyuncular tarafından diğer bir kıta söylenmeye başlar:
Çekirgenin ayağında lalini (nalını)
Bende sandım kaymakamın gelini
Eğri butlu sivri butlu çekirge
Malımın ortağı mısın çekirge?
Canımın ortağı mısın çekirge?

Çorum'da Oynanan Diğer Halk Oyunları
Benli, Miço, Bediriş, Sarıkız

SEMAH

Semahlar dinsel niteliği ağır basan oyunlardır. Törensel yapıya, kurallara uygun olarak gerçekleştirilen bir oyundur. Esas olarak, deyiş eşliğinde (bağlama) sazla oynanır. Semahlarda felsefi bir düşünce çağrışımı vardır, sanatlı deyişlerle söylenir.

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
DERUNİ - avatarı
DERUNİ
Ziyaretçi
2 Haziran 2011       Mesaj #7
DERUNİ - avatarı
Ziyaretçi
Çorum Saat Kulesi

saat kulesi
Şehrin merkezinde ve minare stilinde yapılmıştır. Beşiktaş Muhafızı Çorumlu Yedi-Sekiz Hasan Paşa tarafından 1894 yılında yaptırılmıştır. Güneye açılan yuvarlak kemerli kapısı üzerinde, 8 sıralı araları cetvelli ve 1312 tarihli mermer kitabede:

Kitabede;

“Şehinşah-ı zaman Abdülhamid Han-ı keremkarın

Ferman-ı kiramından Hasan Paşa-yı bihemta

Bütün evkatını vakf eyledi ihya-i hayrata

Muvvaffak eylesun her dem anı amaline Mevla

Bu saat kulesi ez cümle hayrat-ı güzininden

Yapıldı yümn-ü evferle bu şehri eyledi ihya

Çıkup bir vakt-i eşrefde yazıldı babına tarih

Bu mikat-i celili yapdı bak Lütfi Hasan Paşa, 1312” yazılıdır.

Sarı renkli kesme kum taşından yapılan kulede, sekizgen kaideden Türk üçgeni motifli bir papuçla gövdeye geçilmektedir. Üzeri kurşun kubbeyle örtülü olan kulenin dört bir tarafında saat kadranı vardır. Şerefeye yuvarlak kemerli kapıdan 81 basamaklı merdivenle çıkılmaktadır.

Yksek kalite ve znrlkte gzel resimler, masast duvar katlar - Araba resimleri iek resi
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
12 Haziran 2011       Mesaj #8
ener - avatarı
Ziyaretçi
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs

Çorum

Karadeniz Bölgesi'nde il ve bu ilin merkezi olan kent. Batı komşusu Çankırı gibi, Çorum ili de Orta Karadeniz ile İç Anadolu sınırında yer alır; kuzey kesimiyle (Çorum il merkezi dahil) Orta Karadeniz bölümüne, güney kesimiyle ise İç Anadolu'nun Orta Kızılırmak bölümüne girer. Kuzeyde Sinop, kuzeydoğuda Samsun, kuzeybatıda Kastamonu, doğuda Amasya, güneyde Yozgat ve batıda Kırıkkale ve Çankırı illeriyle sınırlanır. Karadeniz Bölgesi'ne giren kuzey kesimi dağlıktır. Ilgazlar'ın güneydoğusuna düşen ve Köroğlu Dağları'nın doğu uzantısı görünümünde olan bu dağlık yöre, Orta Kızılırmak ve kollarıyla parçalanmıştır. Bu nedenle sürekli bir sıra ya da belirli bir kitle görünüşünde değildir. Yükseklikler azdır, 2.000 m.yi ancak iki yerde geçer (Devrez-Kızılırmak kavşağı güneyinde Kös Dağı 2.087 ve Çankırı-Çorum illeri sınırında Öbek Dağı 2.013 m). İlin güney kesimi daha alçak, çok yerinde (yer yer bazı tepelerle birlikte) 1.000 m.den alçak ova düzlükleridir (Çorum, Sungurlu, Alaca, Hamamözü ovaları). Bu düzlüklerin geniş bölümü Kızılırmak'ın orta çığırı üzerindedir. Ancak küçük bir bölümü, Yeşilırmak havzasına girer. İklim, Çankırı ilinde olduğu gibi, Orta Karadeniz ile İç Anadolu arasında geçiş niteliği taşır. Sıcaklık ortalamaları ve yıllık yağış tutarları içe doğru azalır (Çorum il merkezinde yıllık ortalama sıcaklık 10,9°; en sıcak ay 24.4°, en soğuk ay -0.6°; yıllık yağış tutarı ortalaması 395 mm). Bu durum doğal bitki örtüsüyle de yansır.Kuzeyde hâkim bitki örtüsü orman, güneyde ise bozkırdır. Kızılırmak çığırının oldukça uzun bir kesimi Çorum ili topraklarında kalır. İl sınırları içinde aldığı en önemli iki kol, Devrez ve Deliceırmak'tır. Ekonomik yaşam, temel olarak tarım ve hayvancılığa dayanır. Çorum, Türkiye tahıl üretiminde, bir bölümüyle Karadeniz ili olmasına karşın, oldukça önemli yer tutar. Endüstri bakımından az gelişmiş bir yöredir. Büyük kuruluş olarak Çorum Çimento Fabrikası dışında birkaç kereste, tuğla, kiremit, şarap, çeltik ve bir yem fabrikası sayılabilir. İl merkezine en yakın demiryolu istasyonu Amasya'dır (93 km). Ulaşım karayollarıyla sağlanır. Başlıcası, Ankara'dan Kırıkkale-Sungurlu yoluyla gelerek Çorum'u Merzifon üzerinden Samsun'a bağlayan şosedir. Hitit Uygarlığı'nın bazı ünlü kale ve öteki yapıtları turizm bakımından önem taşır. Fakat yol ve özellikle otel bakımından yeterli bir örgütlenme yoktur ve bu nedenle turizmden çok az yararlanılır. 800 m yükseklikte, aynı adı taşıyan ovanın doğu kenarında kurulmuş olan Çorum il merkezi Ankara-Samsun yolu üzerinde, tarımsal bakımdan önemli bir merkezdir.
sade - avatarı
sade
VIP hazan
28 Kasım 2012       Mesaj #9
sade - avatarı
VIP hazan
Çorum Resimlericorum


sade - avatarı
sade
VIP hazan
28 Kasım 2012       Mesaj #10
sade - avatarı
VIP hazan
Alacahöyükalacahoyuk



Benzer Konular

11 Eylül 2008 / Bia Eğitim Bilimleri
17 Mayıs 2012 / GüNeSss Türkiye Coğrafyası
9 Haziran 2012 / GüNeSss Türkiye Coğrafyası