Arama

Bitlis

Güncelleme: 11 Ağustos 2018 Gösterim: 17.729 Cevap: 8
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Eylül 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

BİTLİS

Ad:  bitlis.JPG
Gösterim: 578
Boyut:  55.8 KB

Bitlis 8 deniz canlılarının temel besin kaynağıdır. Diyatomeler, dinoflagellatlar ve kokolitler gibi silisli yapılarla birleşerek koloniler oluşturan bitkisel planktonların miktarı mevsimsel olarak değişir; ışık ve sıcaklık koşullarının elverişli olması, minerallerin bolluğu nedeniyle bahar ve güz aylarında bitkisel planktonlarda büyük artış görülür.
Sponsorlu Bağlantılar
Bitlis, Doğu Anadolu Bölgesi’nde il ve il merkezi kent. Yüzölçümü 6.707 km2 olan Bitlis ili kuzeyde Muş, kuzeydoğuda Ağrı ve Van illeri, doğuda Van Gölü, güneydoğuda gene Van, güneyde Siirt, batıda da Batman illeriyle çevrilidir. Güneybatı kesimindeki küçük bazı topraklan Güneydoğu Anadolu Bölgesi sınırları içine taşar.

Doğal yapı


Genellikle 1.500 m’den daha yüksek olan il toprakları çok engebeli ve dağlıktır. Kuzeydoğu kesimde 4.058 m’ye ulaşan Süphan Dağı Türkiye’nin en yüksek dağlarından biridir. Çıkardığı lavlarla Van Gölünün oluşmasını sağlayan Nemrut Dağı (Sivritepe’de 2.935 m) da Süphan Dağı gibi sönmüş bir yanardağdır. Batı kesimi doruğu il sınırları dışında kalan Sason Dağları engebelendirir. Güneydoğu kesimde oldukça yüksek bir dağlık alan yer alır. Türkiye’de yüzeye çıkmış en büyük masiflerden biri olan bu dağlık alan eski bir kütledir. Bu alandaki başlıca yükseltiler Ziyarettepe (3.002 m) ile Gözeli Dağıdır. (Avaberhan Tepesinde 3.103 m). Plato ve ova denebilecek düzlüklere pek az rastlanan ilde yazın çayırlarla kaplanan bazı sulak yaylalar vardır. Başlıca düzlükler Van Gölü kıyısındaki dar alanlar ile Rahva Düzüdür.

Bitlis, akarsu ve göl açısından çok zengin bir ildir. Bu topraklardan kaynaklanan sular Basra Körfezine ve Van Gölüne ulaşır. Dicle Irmağının kollarından Garzan (Ya- narsu) Çayı başlangıç kollarını batı kesimden alır. Güney kesimden doğan Bitlis Çayı ile güneydoğu kesimden Doğan Hizan Çayı il sınırları dışında aynı ırmağın kollarından Botan Çayına (Uluçay) katılır. Murat Irmağının kollarından biri olan Karasu da ilin batı kesiminden kaynaklanır. Bazı küçük akarsular da kapalı bir havza oluşturan Van Gölüne dökülür. Bunlardan başlıcaları Kurmaç Suyu (Yeniköprü Çayı) ile Güzelde re’dir. Bitlis ilinde birçok göl vardır. Bunlardan en önemlileri bazı kaynaklarda Sodalı Göl olarak geçen Arin Gölü (13 km2), Nemrut Gölü (bak. Nemrut Dağı) ve Nazik Gölüdür.

Ekonomi


1985’te faal nüfusunun yüzde 80’i tarımda çalışan ilde gayri safi hasılanın yaklaşık yüzde 40’ı bu sektörden sağlanıyordu.
Tarımın asıl gelişmiş olan kolu hayvancılıktır. Hem ilin toprak ve iklim yapısının elverişliliği, hem de tarihsel ve sosyoekonomik özelliklerin etkisiyle hayvancılık yöre halkının başlıca geçim kaynağıdır. Daha çok göçebe aşiretlerce yapılmakla birlikte, yerleşik köylüler de ek bir gelir kaynağı olarak hayvan besler. Yılın önemli bir bölümünü Bitlis’teki yaylalarda geçiren aşiretler, kışları daha güneye inerler. Aşiretlerde küçükbaş hayvan, en çok da koyun beslenir. Kıl keçisi yetiştiriciliği sınırlıdır. Koyunun etinden ve sütünden yararlanılır. Kıl keçisi yetiştiriciliği ise daha çok, çadır dokumasında kullanılan kılı elde etmek amacı ile yapılır. İlin koyun varlığı kadar tulumpeyniri, yün, kıl, yapağı, deri gibi hayvansal ürünleri de önemlidir.

Bitkisel üretim fazla gelişmemiştir; geçimlik düzeyde yapılır. Toprakların ekime elverişli olmamasının yanı sıra iklim koşullarının sertliği de ürün çeşitlenmesini azaltır ve verimi düşürür. En çok buğday, patates, şeker pancarı ve yem bitkileri ekilir. Tütün ve ceviz ilin başlıca ticari ürünleridir. Bitlis tütünü, hiçbir katkı maddesine gerek göstermeden, kendiliğinden yanma özelliği ile ünlüdür. Sert bir içimi olan Bitlis tütününün, orta boyda, geniş, rengi sarı ile açık san arasında değişen, parlak yaprakları vardır. İlde Tekel’in kurduğu ve 1980’lerin ortalarında yabancı sermayenin de ortak olduğu sigara fabrikasının Virginia tipi tütün işlemeye ağırlık vermesi nedeniyle Bitlis tütünü üretimi iyice azalmış durumdadır. Ceviz, Bitlis’in hemen her yerinde yetiştirilir. Kalitesi nedeniyle yurt çapında ün yapmıştır; kerestesi de değerlendirilir.
Ad:  bitlis1.jpg
Gösterim: 387
Boyut:  34.5 KB

İlin tanımsal üretiminin önemli bir birikime yol açabilecek nicelik ve nitelikte olmayışı, doğal kaynakların bulunmayışı ve pazar ilişkilerinin zayıflığı gibi nedenler, sanayinin gelişmesini engellemiştir. 1968’de Bitlis’in kalkınmada öncelikli iller kapsamına alınması da yatırımları canlandıramamıştır. Mevcut sanayi kuruluşlarının çoğu kamu sektörüne aittir ve yetiştirilen tarım ürünlerinin işlenmesine dayanan tesislerdir. İldeki sanayi kuruluşları un, süt ürünleri, sigara ve yem fabrikaları ile et kombinasıdır. Tatvan’da küçük bir tersane vardır. Gıda, metal eşya, dokuma ve orman ürünleri işleyen küçük işyerleri de Merkez ilçe ve Tatvan’da yoğunlaşmıştır. Önceleri son derece zayıf olan ticari ilişkiler, 1950’lerde karayolu şebekesinin gelişmesi ve 1964’te Tatvan’a demiryolunun ulaşmasıyla biraz canlanmıştır. Ticarete konu olan ana ürünler canlı hayvan, hayvan ürünleri, sigara ve ceviz kerestesidir. En yoğun ticari ilişki Gaziantep ve İstanbul’ladır. Önemli bir ulaşım ve ticaret merkezi haline gelen Tatvan, ilin en büyük kentidir.

Tarih


Bitlis yöresinin tarihine ilişkin fazla bilgi yoktur. Buradaki ilk yerleşmelerin İÖ 1000’lerde Urartularla başladığı sanılmaktadır. İÖ 6. yüzyılda bütün Doğu Anadolu gibi Bitlis de Perş egemenliğine girdi. Büyük İskender’in İÖ 331’de Pers egemenliğine son vermesinden sonra Bitlis, önce Makedonya Kralhğı’na, sonra da Selevkos Krallığı’na bağlandı. Sasanilerle Romalılar arasında sık sık el değiştiren Bitlis 395’ten sonra Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalmakla birlikte, asıl güç yerel beylerin elindeydi. 641’de Bitlis’i Araplar aldı. İki yüz yıl kadar süren Arap egemenliği sırasında yöre BizanslIlar ile Araplar arasında birkaç kez el değiştirdi; daha sonra Mervanilerin topraklarına katıldı. 1085’te Dilmaçoğulları’nın, daha sonra Sökmenlilerin, ardından da Eyyubilerin eline geçti. Bundan sonra Bitlis yöresinde Şerefhanlar etkili oldu. 1243’te İlhanlIlara, 1394’te Timur’a, 1405’te de Karakoyunlulara bağlanan Şerefhanlar, 1467’de Akkoyunlular tarafından Bitlis’ten sürüldülerse de 1495’te yeniden geri döndüler. 1507’de Safevi egemenliğine giren yöre, 1514’te Osmanlı egemenliğine geçti ve merkezden atanan beylerce yönetilmeye başladı. 1879’da vilayet haline getirilen Bitlis’i I. Dünya Savaşı sırasında 1 Mart 1916’da Ruslar işgal etti. Rus işgali 8 Ağustos 1916’ya değin sürdü. Cumhuriyet döneminde vilayet (il) yapılan Bitlis, 1929’da ilçe olarak Muş’a bağlandıysa da, 1936’da yeniden il oldu.

Kentin yapısı ve tarihsel yapılar. Kurtuluş tarihi bilinmeyen kent Bizans döneminde Ballaison adıyla anılıyordu. Osmanlı döneminde kent ile çevresinde yaşayan halkın çoğu Kürtler, Ermeniler ve Süryanilerden oluşuyordu. Dilmaçoğullarınm bazı yapılar kazandırdığı kent Şerefhanlar döneminde gelişti. 19. yüzyıl sonlarında nüfusu 30 bine yaklaşan kentte öğretmen okulu, sivil ve askeri liselerle bir Amerikan koleji vardı. Osmanlı dönemi sonlarında göçler ve savaştan büyük ölçüde zarar gördü.
Ad:  bitlis7.jpg
Gösterim: 293
Boyut:  37.9 KB

Bitlis kenti, Bitlis Çayının Diyarbakır Havzasına inmeden önce Güneydoğu Toroslar’da açtığı derin bir vadide kurulmuştur. Diyarbakır, Batman ve Siirt bağlantılı karayolu Bitlis’ten geçip Tatvan üzerinden Van’a ulaşır. Geçmişte Anadolu’nun çeşitli bölgelerini birbirine bağlayan ticaret yollan ve aşiretlerin göç yollan üzerinde olması nedeniyle, daha canlı bir yapısı vardı. Ama sonradan, Tatvan’ın bir kavşak noktası haline gelmesiyle sönükleşti. Kentin karayoluyla Ankara’ya uzaklığı 1.106 km’dir. Başlıca sağlık kuruluşu Bitlis Devlet Hastanesidir.

Başlıca tarihsel yapı söylenceye göre Büyük İskender’in komutanlarından birinin yaptırdığı, günümüzde büyük bölümü yıkıntı halinde olan Bitlis Kalesi’dir. 1150 yapımı, Anadolu Türk mimarisinin en eski örneklerinden biri olan Bitlis Ulucamisi ile 1528-29’da IV. Şerefhan’ın yaptırdığı Şerefiye Külliyesi de öteki önemli tarihsel yapılardır. Daha birçok cami, medrese, türbe, han, kervansaray ve hamamın yanı sıra, kentten geçen dört akarsuyun üzerinde, hepsi kesme taştan yapılmış ve kemerli köprü bulunmaktadır.

Bitlis Belediyesi 1868’de kurulmuştur. Nüfus (1990) il, 330.115; kent, 38.130.
kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 01:32
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
19 Eylül 2006       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Ad:  bitlis_haritasi.png
Gösterim: 252
Boyut:  83.8 KB
BİTLİS.
Doğu Anadolu Bölgesi'nin en dağlık ve engebeli kesimlerinden birinde yer alan Bitlis ili Van Gölü'nün batısındadır. Bitlis'in adına ilişkin söylentilerden birine göre, Ma­kedonya Kralı Büyük İskender, Asya Seferi sırasında bu yöreden geçerken komutanların­dan Lis'e, burada kendisinin bile alamayacağı bir kale yapmasını emretmiş. Dönüşünde kaleyi almak için çok bunu başaramayıp çok sayıda askerini yitirin­ce komutanı Lis'e çok kızmış. Daha sonra gelerek kalenin anahtarlarını Büyük İsken­der'e teslim eden komutan, kendisinin bile alamayacağı bir kale yaptırmasını buyurduğu­nu krala anımsatınca bağışlanmış. Komutanı­nı onurlandırmak isteyen Büyük İskender de kaleye "Bad Lis" adını vermiş. Bu ad zamanla "Bitlis" biçimine dönüşmüş. Oysa Bitlis'in tarihi çok daha eskiye dayanır. Asurlular'ın bu yöreye "Liz'in Yurdu" anlamında "Bit Liz" dedikleri bilinmektedir.

Sponsorlu Bağlantılar
BİTLİS İLİNE İLİŞKİN BİLGİLER

YÜZÖLÇÜMÜ: 6.707 km2.
NÜFUS: 300.843.
İL TRAFİK NO: 13.
İLÇELER: Bitlis (merkez), Adilcevaz, Ahlat, Güroymak, Hizan, Mutki, Tatvan.
İLGİ ÇEKİCİ YERLER: Süphan Dağı; Ahlat mezar taşları; Hasan Padişah, Usta Şagirt, Hüseyin Timur, Bugatay Aka, Emir Bayındır kümbetleri; Bitlis, Kef ve Ahlat kaleleri, Şerefiye Külliyesi, İhlasiye ve Hatibiye med­reseleri; Urartu mezarları; Ulucami, Kızıl, Dörtsandık, Adilcevaz Paşa, iskender Paşa camileri; Elaman (Rahva) Kervansarayı; Alemdar, Hüsrev Paşa, Bayın­dır ve Hatuniye köprüleri; Ahlat Müzesi.

Doğal Yapı
Bitlis ili topraklarının yaklaşık yüzde 70'i dağ­larla kaplıdır. İldeki Süphan Dağı 4.058metre yüksekliğiyle Türkiye'nin üçüncü yüksek dağıdır. Van Gölü'nün kuzeyinde yer alan bu dağda yaşayan ve soyları tükenmekte olan çengel boynuzlu dağ keçileri ile yaban keçileri için bir koruma ve üretme alanı kurulmuştur. Bitlis ili topraklarındaki bir başka önemli dağ ise, Van Gölü'nün batısında 2.828 metre yükseklikteki Nemrut Dağı'dır. Her iki dağ da birer sönmüş yanardağdır. Süphan Dağı doruğunun yakınlarında bir buzul, Nemrut Dağı'nda ise 2.247 metre yükseklikte biri küçük, iki göl vardır. Nemrut Dağı'nın krate­rinden hâlâ dumanlar tüter. İlin güneyini engebelendiren Bitlis Dağlan'ndaki başlıca yükseltiler, Alacabük ile Gözeli dağlarıdır.
Çayı'nı oluşturan kollar il topraklarından kaynaklanır. Ayrıca Van Gölü'ne dökülen bazı küçük akarsular vardır.

Bitlis ili sınırları içinde çok sayıda göl bulunur. Yaklaşık yarısı Bitlis ili sınırları içinde kalan ve aynı zamanda Türkiye'nin en büyük gölü olan Van Gölü bir set gölüdür. Nemrut Dağı'nın çıkardığı lavların çevreye yayılması, bu gölün oluşmasına yol açmıştır. İldeki, öbür önemli göller ise Nazik Gölü, Sodalı Göl olarak da bilinen Arin Gölü, Nemrut ve Aygır gölleridir.
İl alanının yaklaşık üçte birini kaplamasına karşılık ormanlar önemli ölçüde yok edilmiş­tir. Bu ormanlar genellikle meşe ağaçlarından oluşur. Dağ eteklerindeki çayırlar ise hayvan­cılık bakımından önem taşır.
Sert bir kara ikliminin egemen olduğu Bitlis ilinde kışlar soğuk ve karlı geçer. Yılda ortalama üç aya yakın bir süre yerlerin karla kaplı olduğu ilde, kışın pek çok köyün çevre ile ulaşım bağlantısı kesilir. Kış ve ilkbahar ayları yağışlı geçer; kuytu vadiler ile göl kıyılarında iklim daha yumuşaktır.

Tarih
Bitlis İÖ 11. yüzyılda Urartular'ın yurduydu. Adilcevaz'daki Kef Kalesi Urartular'dan kal­mıştır. Daha sonra Asurlular'ın, Medler'in, Persler'in, Makedonya Krallığı'nın, Selevkoslar'ın ve Partlar'ın egemenliğinde kalan Bitlis yöresi, İÖ 2. yüzyılda Romalılar'ın eline geçti. Bizans döneminde yan bağımsız Ermeni yönetimlerin denetiminde olan Bitlis, İS 7. yüzyılda Araplar'ın saldınsına uğradı. Arap­lar, Bitlis ve Ahlat'taki Ermeni patriklerini haraca bağladıktan sonra buradan çekildiler.

Daha sonra gene Bizanslılar'ın eline geçen Bitlis, 10. yüzyılda Mervaniler'in egemenliği altına girdi. 11. yüzyılda Anadolu'ya gelen Selçuklular, Bitlis topraklarında konakladı­lar. Alp Arslan'ın Ahlat'a gelerek bir süre burada kaldığı bilinmektedir. Bitlis'teki Mer-vani yönetimine son veren Dilmaçoğulları egemenliğini, Ahlatşahlar'ın yönetimi izledi. Dilmaçoğulları ve Ahlatşahlar'ın yönetimi sırasında Ahlat ve Bitlis tarım, zanaat ve ticaretle zenginleşti. Bu dönemde Ahlat pek çok cami, medrese, han ve kervansarayla donatıldı. Eyyubi, Harezmşah ve Moğol sal­dırıları sonunda Bitlis ve Ahlat büyük ölçüde yıkıma uğradı. Şerefhanlar yörede egemenlik kurduktan sonra İlhanlı, Celayirli, Timur, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Safevi işgalleri geçiren Bitlis, 1514'te Çaldıran Savaşı sonu­cunda Osmanlı topraklarına katıldı. 13. yüz­yıldaki onarım dönemi olarak adlandırılan dö­nemin zenginliğine bir daha ulaşamayan Ah­lafta Selçuklu kültürünün ürünü olan yapı kalıntıları bugün de ayaktadır. Osmanlı döne­minde de Bitlis, Ahlat ve Adilcevaz'da mi­marlık bakımından değer taşıyan bazı yapılar yapılmıştır. I. Dünya Savaşı sırasında Çarlık Rusya'sının saldırısına uğrayan Bitlis, Cumhuriyet'iri ilanından sonra il yapıldı. 1929'da ilçe olarak Muş'a bağlandı; 1936'da yeniden il oldu.
Ad:  bitlis4.jpg
Gösterim: 316
Boyut:  42.5 KB
Ekonomi
Bitlis halkının başlıca geçim kaynağı hayvan­cılıktır. İl alanının yaklaşık üçte birini kap­layan meralarda koyun, kıl keçisi ve sığır beslenir. Yerleşik yaşayanların yanı sıra göçe­be aşiretlerin de büyük sürüleri vardır. Bitlis ilindeki meraların bir bölümünü yazın, başta Alikan aşireti olmak üzere, göçer de denen göçebeler kiralar ve yaylak olarak kullanır.
Göçer aşiretler sürülerindeki hayvanlardan süt, yün, kıl ve deri elde eder, tulum peyniri üretir, keçilerin kılından çadırlarını dokurlar. Göçerler şeker, meyve, süs eşyası, kap kaçak gibi bazı gereksinimlerini yaylaklarda dolaşan ve bir tür gezgin satıcı olan çerçilerden sağlarlar. Bu alışveriş göçerlerin ürettikleri hayvansal ürünler karşılığında değiş tokuş biçiminde gerçekleşir. Meraların giderek ta­rım alanına dönüşmesi ve yaylak kiralarının yükselmesi, göçerlerin bir bölümünün yerle­şik yaşama geçmesine yol açmakta, bunun sonucunda çerçilik de yok olmaktadır.

Hayvansal ürünlerin işlenmesi için ilin çe­şitli yerlerinde et kombinaları ve süt ürünleri fabrikaları kurulmuştur. Tatvan'daki yem fabrikası da hayvan besleyenlerin yem gerek­sinimini karşılar. Bitlis ilinin önemli bir ürünü de baldır. Suları sodalı olan Van Gölü'ne dökülen akarsu ağızlarıyla, suları tatlı olan Nazik ve Aygır göllerinde balıkçılık yapılır.

Yüzey şekillerinin dağlık olması nedeniyle tarıma elverişli topraklar azdır. Köylü ailele­rinin yaklaşık yüzde 80'inin toprağı yoktur. Tarım ürünleri arasında içimi sert, niteliği yüksek, Türkiye'de üretilen tüm tütünler­den farklı olan Bitlis tütünü, Bitlis Sigara Fabrikası'nda işlenir. Ayrıca buğday, şeker­pancarı, patates, lahana ve ceviz ilin başlıca bitkisel ürünleridir.
İl merkezindeki sigara ve un fabrikaları ile Tatvan'daki küçük çaplı tersane ve Et ve Balık Kurumu'nun et kombinası dışında önemli sanayi kuruluşu bulunmayan Bitlis'te sanayi gelişmemiştir. Türkiye ile İran arasın­daki demiryolu ulaşımını sağlamak için Tat­van'ın Tuğ iskelesi kullanılır ve vagonlar feri­botla Van Gölü'nün karşı kıyısına geçi­rilir.

Toplum ve Kültür
Aşiret düzeninin yüzyıllarca egemen olduğu Bitlis ilinde toplumsal yapı eskiye göre köklü bir değişiklik geçirmemiştir. Aşiret reisliği ve şeyhlik kurumları günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Önemli değişikliklerden biri göçer aşiretlerin yerleşmeye başlamasıdır. Geleneksel yaşam biçiminin büyük ölçüde sürdüğü bu yörede, yılın belli bir döneminde şeyhlere, bağlılık belirtisi olarak ürün, hayvan ve para bağışında bulunulur.
Bitlis çevresinde kökleri çok eskilere daya­nan birçok söylence günümüzde de anlatıl­maktadır. Yöredeki birçok dağ, ırmak, göl yüzyıllar boyu söylencelere konu olmuştur. Örneğin Bitlis'teki Altın Kalbur adı verilen su kaynağına ilişkin söylence en yaygın anlatı­lanlardan biridir. Bu söylenceye göre, kayna­ğın bulunduğu dağlarda koyunlarının sütüyle ve bu sütten elde ettiği yağ ile geçinen bir kadın yaşarmış. Ama yakında koyunlarını sulayabileceği bir akarsu yokmuş. O da ge­reksindiği suyu çok uzaklardan taşıyıp getirirmiş. Gene çok uzak bir kaynaktan testiyle getirdiği suyla hamur yoğururken susamış olan koyunlarının testiye istekle baktığını görmüş. Onlara acıyan yaşlı kadın "Tanrım ne olur şu koyunların susuzluğunu giderecek su ver. Bu yaşlı kadını da unutma; un eleğimi altına çevir" demiş. Dileği kabul olmuş ve yamaçtan buz gibi bir su akmaya başlamış; un eleği de altına dönüşmüş. Ama Tann'nın bu iyiliği karşısında gözü doymayan yaşlı kadın "Keşke tüm eşyaları, taşı toprağı da altın yap" deseydim diye sızlanmış. Yaşlı kadının bu açgözlülüğü karşısında öfkelenen Tanrı kadı­nı tüm eşyası ve koyunları ile birlikte taş yapmış. Bugün bu çevredeki koyuna benzer taşlar bu olayın kalıntısı olarak kabul edilir.

İlin Ahlat ilçesi ortaçağın önemli bilim ve sanat merkezlerinden biriydi. Çeşitli dönem­lerden kalma yapıtların bulunduğu Ahlat özellikle, mezar taşlarıyla ünlüdür. 13. yüzyıl sonundan kalma Usta Şagirt Kümbeti (Ulu Kümbet) ile Çifte Kümbetler (Hüseyin Timur ve Bugatay Aka kümbetleri) ve 15. yüzyılda yapılan Emir Bayındır Kümbeti ilk göze çarpanlar arasındadır. O dönemde Ahlat, Basra (Belh) ve Buhara kentlerinin yanı sıra "Kubbetü'l İslam" (İslam'ın Kubbesi) adıyla anılan üç büyük kentten biriydi.

İl Merkezi: Bitlis
Eskiçağlardan kalma birçok yazılı belgede Bitlis, sularının bolluğu ile övülmektedir. Doğal ve tarihsel çevrenin korunabildiği, yöreye özgü mimari geleneklerin sürdüğü birkaç kentten biri olan Bitlis'in Anadolu kentleri arasında bu açıdan ayrı bir yeri vardır. Tarihsel yapıları, kalesi ve eski evle­riyle Bitlis bugün de bir ortaçağ kenti görünü­mündedir. Dar bir vadinin tabanında kurul­muş olan kentin içinden geçen dört akarsuyun üzerinde, kesme taştan yapılmış kemerli 24 köprü vardır. Kente egemen olan görkemli Bitlis Kalesi dik bir yamaçta yükselir. Bitlis kenti tarihsel yapılar açısından çok zengindir. Bunlar arasında cami, medrese, türbe, imaret yapılarından oluşan Şerefiye Külliyesi ve Hatibiye Medresesi anılmaya değer yapıtlardır. Bir devlet hastanesi bulunan kentten geçen karayolu Muş-Van Karayolu'nu Siirt'e bağ­lar. Kentin nüfusu 36.073'tür (1985).
Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica

Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 01:34
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
19 Eylül 2006       Mesaj #3
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  bitlis2.jpg
Gösterim: 362
Boyut:  37.1 KB
Tarihi

Bitlis M.Ö.400 yıllarında Urartular’ın yerleşim alanıydı. M.Ö.11. yüzyıla kadar Urartular’ın yurdu olmaya devam eden ve 7. Yüzyıla kadar Asurlular’ın, 6. Yüzyıla kadar ise Medler’in yönetimi altında kalan Bitlis, daha sonra Pers Krallığı'nın kurulması ile 2. Darius tarafından ele geçirilmiştir. M.Ö. 4. yüzyılda Makedonya Kralı Büyük İskender’in yönetimi altına giren ve M.S.2. yüzyılda Doğu Roma İmparatoru Trayan tarafından ele geçirilen Bitlis, 7. Yüzyıla kadar Bizans yönetiminde kaldı.

Türkler’in 10. Yüzyılla birlikte başlayan Anadolu akınları sırasında önemli bir uğrak yeri haline gelen ve bu tarihlerde Alparslan ve ordularını Ahlat’ta konuk eden Bitlis, Türkler’in Anadolu’ya açılmasında çok önemli bir rolü de üstlenmiş oldu. 13. Yüzyılda Eyyübiler ve daha sonra Harzemşahlılar ve Moğollar'ın saldırısına uğrayan ve 1514 yılındaki Çaldıran Savaşı'yla Osmanlı egemenliğine giren Bitlis, Osmanlı İmparatorluğu’nun idaresi altında ilim, sanat ve kültür merkezi haline geldi. Birinci Dünya Savaşı esnasında bir süre Çarlık Rusya’nın işgali altında kalan Bitlis, Cumhuriyettin ilanından sonra il yapıldı.

Tarihçiler Bitlis tarihini değişik zamanlardan başlatmaktadırlar. 5000 yıllık, 7000 yıllık tarih gibi. Gerçekte Bitlis tarihi Neolotik Çağ dediğimiz Yenitaş dönemine kadar uzanmaktadır. Neolitik Çağ, Yenitaş veya Cilalı Taş Devri denilen bu dönem, Ortataş Devri ile Tunç Devri arasındaki arkeolojik dönemdir. Bu dönem M.Ö. 3000 yıllarıyla 9000 yılları arasını kapsamaktadır.

Bitlis ve yöresinin yazılı tarih öncesi oldukça karanlıktır. En önemli nedenleri yüzeydeki buluntuların az olması ve bugüne kadar gerçekçi bir arkeolojik çalışma yapılmamasıdır.

Bitlis ili sınırları içerisinde bulunan Süphan ve Nemrut dağlarındaki obsidyen (doğal cam yatakları), doğrudan olmasa bile dolaylı olarak bu yöre tarihinin Neolitik dönemine kadar çıktığını göstermektedir. Obsidyen yataklarından elde edilen doğal camın yontucu, kesici, kazıyıcı olarak çevredeki yerleşim yerlerinde kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Yine yapılan çalışmalar sonucunda o döneme ait ticaret yolu Van Gölünün doğusundan güneye (bugün ki Van ili sınırları içerisinde bulunan Kalkolitik – Maden Dönemi – yerleşme alanı olan Tilkitepe), batıda ise Diyarbakır il sınırlarına (Ergani yakınındaki çanak-çömleksiz bir Neolitik yerleşme yeri olan Çayönü) dek uzanmaktadır.1 Bitlis ilinin Van ve Diyarbakır arasında yerleşmiş olması, Van’dan Diyarbakır’a yapılacak ticaretin o dönemlerde ancak Bitlis üzerinden yapılacağı dikkate alındığında, Bitlis’in Neolitik dönemden beri yerleşme yeri olduğu bir gerçektir.

Neolitik Çağ, M.Ö. 3000 yıllarında sona ermiştir. Bu tarihi baz aldığımızda Bitlis’in 5000 yıllık bir tarihe ve geçmişe sahip olduğunu görmekteyiz. Büyük bir ihtimalle Bitlis’in tarihi bundan daha da eskidir. Güneybatı Asya ülkelerindeki Neolitik Çağ M.Ö. 9000-5000, Avrupa ülkelerindeki Neolitik Çağ M.Ö. 6500, Tuna kıyılarında M.Ö. 5500 olduğuna göre Bitlis’in tarihinin 5000 yıldan fazla olması, 5000 - 7000 yıllık olması çok kuvvetle muhtemeldir.

Bitlis İsminin Kaynağı
Bitlis’in günümüzde kullanılan isminin nereden kaynaklandığı kesinlikle bilinmemektedir. Bitlis tarih boyunca değişik isimlerle anılmıştır. Asurlular Bit-Liz, Persler ve Yunanlılar Bad-Lis veya Bad-Lais, Bizanslılar Bal-Lais-on, Babaleison veya Baleş, Araplar Bad-Lis, Ermeniler Pageş veya Pagişi olarak kullanmışlardır. Asur dilinde Bit kelimesi yurt, Bet kelimesi kale manasında kullanılmış, Bit-Liz demek Liz’in Yurdu, Bet-Lis demek ise Liz’in Kalesi manasına gelmektir.

Bitlis ismiyle ilgili olarak tarihçilerin ittifakla üzerinde durdukları olay şöyledir:

M.Ö. 336 yılında Makedonya kralı II. Filibe ölmüş, yerine Büyük İskender kral olarak geçmiştir. (Şerefname’de Makedonyalı büyük İskender’in, peygamber olarak bilinen İskender Zülkarneyn olduğunu iddia etmektedir. Zülkarneyn “iki boynuz” manasına geldiğinden, Zülkarneyn’in sürekli doğuya hareket ettiği ve 31 yaşında öldüğünden dolayı büyük İskender olduğunu savunmaktadır. Büyük İskender’in de anlında boynuz halinde iki et yumrusu çıktığı, doğuya seferler yaptığı ve 30 yaşlarında öldüğünden dolayı aynı kişiler olduğunu tezi ileri sürülmüştür. Ancak bu fikirler bugüne kadar ispat edilememiştir.) Babil’i işgal eden İskender, ordularıyla beraber Hindistan seferine çıkmayı kararlaştırmıştır.

Bu arada İskender’in anlında boynuza benzeyen iki et parçası çıkmış, maiyetinden gizlemek için sürekli boynuzlu miğfer kullanmak zorunda kalmıştır. Derdine çare için görüştüğü bütün hekimler, şifasının sularda olduğunu ve her gittiği yerdeki suları kullanmasını tavsiye etmişlerdir. Bu nedenle Büyük İskender, uğradığı her yerdeki sularda yüzünü yıkayarak derdine çare aramıştır. Şattülarap’a vardığı zaman Dicle nehrine akan bütün suların araştırılmasını istemiş, bilginleri bu işle görevlendirmiştir. Bütün suları araştıran İskender ve mahiyeti, uzun bir yürüyüşten sonra Bitlis önlerine gelmiştir. Bitlis çayının hastalığına şifa verdiğini görünce Kösür ve Rabat sularının birleştiği yerde karargahını kurmuştur.

Emrindeki hekimler İskender’e; suyun kaynağına gitmesini istemişlerdir. Bu tavsiye üzerine Bitlis’in doğusundan akan Rabat suyu takip edilerek suyun kaynağına gidilmiştir. Ancak günlerce bu suyu kullanmasına rağmen şifa olmadığını görmüş, bu defa şehrin batısından gelen Kösür çayına yönelmiş, sonunda bu suyun kaynağı olan pınara varılmıştır. Bu pınarın bulunduğu, suların fışkırdığı o dağlık, ağaçlık yeşil tepeler İskender’in gözüne çok güzel görünmüştür. Her taraf zümrüt yeşilliğinde, reyhan ve değişik çiçeklerle bezenmişti. Bu yerin iklimi İskender’i hayran bırakmıştır. Bu güzel tabiat parçasının havasından ve suyundan faydalanmak için birkaç gün (bir hafta) burada konaklamaya karar vermiştir. Bu suyun kenarında konakladıktan bir hafta sonra, Kösür suyunun derdine şifa olduğu ve boynuzlarının kaybolduğu görülmüştür.1 Günümüzde hala bu suya İskender Çeşmesi denilmektedir. Bu çeşme Bitlis’e 10 km. uzaklıkta, Duav yaylasındadır. Derdine şifa bulan İskender bu yerin ve suyun ebedileştirilmesi için Bedlis (Badlis) veya Leis ismindeki komutanını yanına çağırarak bu çeşmeden 4 saatlik veya 12.000 adımlık uzaklıkta, Rabat ve Kösür sularının birleştiği yerde müstahkem bir kale yapmasını istemiştir. Komutanına (Şerefname’de kölesi olarak geçmektedir) dönerek; “Ben İran (bazı Kaynaklarda Hindistan) seferinden dönünceye kadar buraya öyle bir kale yap ki, benim gibi bir kral veya kumandan dahi onu ele geçiremesin. Böylece bu kalenin ve yerin ismi kuşaktan kuşağa, yüzyıldan yüzyıla ebedileşsin” demiştir. Bu emri alan Bedlis veya Leis ismindeki komutan hemen işe başlamış, bir yıl gibi kısa bir sürede M.Ö. 331 tarihinde bugün ki kaleyi yapmayı başarmıştır.

Hindistan ve İran seferinden dönen İskender şehre geldiği zaman karşısında muazzam bir kale görmüştür. Bedlis’e haber göndererek kaleyi teslim etmesini istemiştir. Kaleyi teslim etmeyeceğini, savaşa hazır olduğu bildirerek İskender’in teklifini reddetmiş ve kale kapılarını kapatmıştır. Bunun üzerine İskender bütün güçleriyle kaleyi kuşatmaya başlamıştır. günlerce uğraşmış, kaleyi alamayacağını anlayınca kuşatmayı kaldırarak Rahva ovasına doğru geri çekilmiştir. İskender’in çekildiği gören Bedlis, Rahva ovasında İskender’in atının ayağına kapanıp bir zarf içinde kalenin anahtarını sunmuş, çıkışı bu yerde olan tünelden kendilerini kaleye davet etmiştir. Kalenin anahtarlarını alan Büyük İskender; “Bre mel’un, madem ki anahtarı verecektin, niye asi olup bu kadar adamımı kırdırdın” demesi üzerine Bedlis, İskender’den Affını dileyerek; “Ey büyük fatih! Benim sana karşı başkaldırmam ve direnmem, senin daha önce vermiş olduğun emrin gereği idi. Sen; benim gibi bir kralın alamayacağı bir kale yapmamı emretmiştin. Senin emrin üzerine yaptığım bu kalenin ne kadar sağlam, fethedilmesinin ne kadar imkansız olduğunu ispat etmek amacıyla bu cüreti gösterdim. Şimdi ben ve kuvvetlerim hareketimizden dolayı müstahak göreceğiniz cezaya razı olarak emrinizdeyiz” demiştir.
Ad:  bitlis3.jpg
Gösterim: 346
Boyut:  53.2 KB

Komutanın bu sözlerini çok beğenen İskender, komutanını ödüllendirmek için şehrin yönetimini bu komutanına devrederek ve şehre Bedleis adını vermiştir. O günden sonra şehrin ismi Bedlis kalmıştır. Zamanla bazı harf değişikliklerine uğrayan bu isim, günümüzde BİTLİS adını almıştır.

Bitlis’in İşgali ve Kurtuluşu
Osmanlı Devleti 1912 yılında başlayan Balkan Harbi’nden yenik çıkmıştı. Birçok toprak kaybının yanında çok sayıda asker ve malzeme kaybına uğramıştı. Balkan Harbi’nin yaraları sarılmadan Almanların oyunuyla I. Dünya Harbi’nin içine girilmiştir. Birçok cephede birden savaşmak zorunda kalan Türk milleti, çok canlara mal olmuş, çok acılar çekmiş olduğu bir Kafkas Cephesi yaşamıştır.

Savaşın ilânıyla beraber seferberlik emri Bitlis şehrinde halkın görebileceği yerlere sabah erkenden asılmıştır. Seferberlik yazısını okuyan halk, Bitlis askerlik şubesine giderek askere yazılmıştır. Bu kafileyi takiben Bitlis şehrinden birçok kafile Kafkas Cephesi’ne yollanıştır. 40.000 kişilik 10 uncu Kolordunun bir kısmını teşkil eden Bitlis uşaklarının ekseriyeti şehitlik mertebesine yükselmiştir. Bu şehitler, Sarıkamış Harekâtı sırasında Allah-u Ekber Dağlarında donarak, hayatlarının baharında göçmüşlerdir.

Rus Çarı Deli Petro’nun vasiyeti gereği
Rus Çarı Deli Petro’nun vasiyeti gereği yıllardan beri sıcak denizlere ulaşma hayalleri içinde yaşayan Çarlık Rusya orduları harekete geçmiş, Ermeni asıllı General Yudenich’in Başkomutanlığındaki Kafkas Ordusuna Anadolu’nun doğusunun işgali emri verilmiştir. Bu emir üzerine Kafkas Ordusuna bağlı 4 üncü Kafkas Kolordusu Doğu Anadolu’ya girmiştir. Kısa bir süre içerisinde Doğu Anadolu’nun birçok şehrini işgal eden Rus birlikleriyle ona öncülük eden gözü dönmüş Ermeni çapulcuları Bitlis sınırlarına dayanmıştıryıllardan beri sıcak denizlere ulaşma hayalleri içinde yaşayan Çarlık Rusya orduları harekete geçmiş, Ermeni asıllı General Yudenich’in Başkomutanlığındaki Kafkas Ordusuna Anadolu’nun doğusunun işgali emri verilmiştir. Bu emir üzerine Kafkas Ordusuna bağlı 4 üncü Kafkas Kolordusu Doğu Anadolu’ya girmiştir. Kısa bir süre içerisinde Doğu Anadolu’nun birçok şehrini işgal eden Rus birlikleriyle ona öncülük eden gözü dönmüş Ermeni çapulcuları Bitlis sınırlarına dayanmıştır
Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 01:35
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
20 Eylül 2006       Mesaj #4
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
COĞRAFYA
Bitlis ilinin topraklarının çoğu sarp ve yüksek dağlardan oluşmuştur. Önemli dağlar olan Nemrut ve Süphan'dır.
Karasal özellikler gösteren Bitlis iklimi, gerçekte doğunun sert ve karasal iklimiyle Akdeniz iklimi arasında bir geçiş niteliği göstermektedir. İlde kışlar soğuk, yazlar ise sıcak ve kurak geçer.

TARİHÇE
Bitlis, ismini Mekadonya Kralı Büyük İskender'in (Alexander), şehirde bulunan kaleyi yaptırttığı komutanlarından "Bedlis'ten" almaktadır. Geçmişi M.Ö. 2000 yılına kadar uzanan Bitlis'te Urartu, Asur, Med, Pers, Mekadonya Krallığı, Roma ve Bizans Dönemleri'ne ait izlere rastlanılmaktadır.
Türklerin 11. Yüzyılla birlikte başlayan Anadolu akınları sırasında önemi bir uğrak yeri haline gelen, bu tarihlerde Alpaslan ve ordularını Ahlat'ta konuk eden Bitlis, Türklerin Anadolu'ya açılmasında çok önemli bir rol de üstlenmiştir.1514 yılında Osmanlıların eline geçmiştir. 1929 yılında Muş iline bağlı ilçe, 1936 yılında ise il olmuştur.

GENEL BİLGİLER
Yüzölçümü: 6.707 km²
Nüfus: 330.115 (1990)
İl Trafik No: 13
Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan Bitlis'i, güneyden Siirt, batıdan Muş, kuzeyden Ağrı illeri ve doğudan Van Gölü çevreler.
Bitlis, Kaleleri ve Türk İslam eserleriyle önemli bir ildir.

İLÇELER:
Adilcevaz, Ahlat, Güroymak, Hizan, Mutki ve Tatvan' dır.
Ahlat: İl merkezine 60 km. mesafede, Van Gölü kıyılarında kurulu bulunan Ahlat ilçesinin tarihi çok eskiye dayanmaktadır. Ahlat'ta çoğu 13. yüzyıldan kalma 14 kümbet, 2 kale, Selçuklu döneminden kalma 5 tarihi; mezarlık, Osmanlı döneminden kalma 1 tarihi mezarlık, Yuvadamı köyünün kuzeyinde M.Ö. 2000 ile M.Ö.1200 yılları arasında kalan döneme ait 4 ayrı mezarlık, Osmanlı döneminden kalma 2 cami, 1 hamam bulunmaktadır. İlçedeki Emirlik Bayındır Kümbeti mutlaka gezilmeli ve görülmelidir. İlçenin en önde gelen tarihi varlığı yaklaşık 200 dönümlük bir alanda kurulu bulunan tarihi "Selçuklu Mezarlığı"dır. Mezarlıkta her biri anıtsal yapı özelliğine sahip Şahideli-Şahidesiz sanduka mezarların dışında, Orta Asya Türk Mezar tipleri olan oda tarzı yeraltı mezarları da görülür. Diğer önemli tarihi eserler içerisinde yer alan Kümbetler, İslami etki ile birlikte gelişmiş olan, yer altı mezar odası üzerine küçük bir mescit eklenen dönemin bey ve yöneticilerine ait anıtsal mezarlardır.

Ahlat aynı zamanda Van Gölü çevresinin en güzel sahillerine sahiptir. Kıyı turizmi ve su sporları açısından gelişmeye müsait ilçe sahillerinde 4 ay yüzme imkanı vardı. Ayrıca ilçenin kuzeyinde kalan Sütay yaylası, yayla turizminin canlanması açısından elverişlidir. El sanatları, ürünlerinden olan "Ahlat bastonu", tüm ülkemize ün salmıştır.

Tatvan: İl Merkezine 27 km. uzaklıktadır.İlçe'de kara ve demiryolları ile ulaşım söz konusu olduğu gibi Van Gölü üzerinden feribotla ulaşmak da mümkündür. İlçenin Van Gölü kıyısında kurulu olduğu yer aynı zamanda doğal bir liman olma özelliğine de sahiptir.

NASIL GİDİLİR?
  • Karayolu: Karayolu ile çevre il ve ilçelere ulaşım mümkündür.
  • Demiryolu: Avrupa - İstanbul bağlantılı Devlet Demir Yolları, Tatvan ilçesinde Van Gölü ile feribot bağlantılı doğu ülkelerine açılır.
  • Havayolu: Bitlis'e havayolu ile Van ve Muş illerinden ulaşılabilir.
  • Feribot Ulaşımı: Van Tatvan arası tarifesiz olarak çalışmaktadır.
Bitlisin Gezilicek yerleri
Ad:  bitlis_koftesi.jpg
Gösterim: 302
Boyut:  49.2 KB

Hanlar ve Kervansaraylar
  • Hatuniye (Hazo) Hanı: Aynı adla anılan köprünün yanı başında bulunan bir handır. Abbasilerden Sultan Evhadullah Hanın kızı Hamu Hatun tarafından XI. Yüzyılda yaptırıldığı söylenmektedir.
  • Papşin (Hüsrev Paşa) Hanı: Bitlis-Tatvan karayolu üzerinde bulunmaktadır. Beylerbeyi Hüsrev Paşa tarafından XVI. yüzyılda yaptırıldığı rivayet edilmektedir.
  • Başhan Hanı: Bitlis-Tatvan karayolu üzerindedir. XVI. yüzyılda Van Beylerbeyi Hüsrev Paşa tarafından yaptırıldığı rivayet edilmektedir.
  • El-Aman Hanı: Anadolu'nun en büyük kervansaraylarından biri olan El Aman Hanı, dükkanları, cami ve hamamı ile bir külliye teşkil etmektedir. XVI. yüzyılda Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır.
İl sınırları içerisinde bulunan diğer han ve kervansaraylardan başlıcaları şunlardır: Şerefiye, Arasa, Yusufiye, Duhan ve Kokoz Zal Paşa hanlarıdır.

Kaplıcalar
Fay hattı üzerinde bulunan Bitlis merkez ve çevresinde sayısız kaplıcaya rastlanır. Bunlardan bazıları; Güroymak (Çukur) Kaplıcası, Ilıcak (Germav) Kaplıcası, Nemrut Dağı Kaplıcası, Alemdar, Köprü Altı, Çim Çölmüğü, Arap Köprüsü, Yılan Dirilten, Acı Su vb. kaplıcaları olarak sıralanabilir.

Göller
  • Van Gölü: Sodalı ve tuzlu suyu olan Van Gölünün yarısı Bitlis sınırları içerisinde yer almaktadır. Ahlat, Adilcevaz ve Tatvan ilçeleri Van Gölü kıyısında kuruludur. Kıyılarda pek çok plajın yanı sıra konaklama, yeme-içme tesisleri bulunmaktadır.
  • Nemrut Dağı ve Krater Gölleri: İlin kuzeyinde, Tatvan İlçesinin sınırları içerisinde yer alan ve yüksekliği 2935 m. olan Nemrut Dağı, volkanik bir dağdır. Bir doğa harikası olan Nemrut Dağı her yıl özellikle yaz aylarında çok sayıda yabancı ve yerli turist tarafından gezilmektedir. Nemrut Dağı krater alanı içerisinde yer alan Nemrut Gölü, büyüklük bakımından ülkemizin birinci , dünyanın ise ikinci en büyük krater gölü unvanına sahiptir. Bitlis'e 27 km., Tatvan'a ise 13 km. uzaklıkta bulunan dağa Tatvan - Çekmece Köyü ve Ahlat - Serinbayır köyü yollarından otomobille rahatlıkla çıkılabilmektedir.
Sportif Etkinlikler
  • Avcılık ve Olta Balıkçılığı: Kara hayvanlarının bol bulunduğu il de Tatvan-Reşadiye civarı ile Bitlis-Sarıkonak civarı en elverişli av alanlarıdır. Balık avcılığı açısından ise; Van Gölü, Nazik Gölü ve Aygır Gölü ön plana çıkan turistik değerlerdir.
  • Trekking: Dağ-doğa yürüyüşleri açısından ilde en elverişli yer olarak Nemrut Dağı ve Süphan Dağı ilk sırada yer alırlar.
  • Kayak Merkezi: Bitlis Kent Merkezinde kayak tesisleri bulunmaktadır.
Kuş Gözlem Alanı
Nemrut Gölü Kuş Alanı,Sodalıgöl Kuş Alanı ve Van Gölü Kuş Alanı Bitlis ili sınırları arasında bulunmaktadır.
Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 01:36
GüNeSss - avatarı
GüNeSss
Ziyaretçi
11 Şubat 2012       Mesaj #5
GüNeSss - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  bitlis5.jpg
Gösterim: 311
Boyut:  30.5 KB
BİTLİS

(13), D. Anadolu bölgesinin G. kesiminde il; 330 115 nüf. (1990); 6 707 km2 (göller hariç); merkez ilçe dışında 6 ilçe; 12 bucak; 303 köy. Merkezi Bitlis, 38 130 nüf. (1990). Van bölge idare mahkemesine bağlıdır.

Bitlis, osmanlı döneminde, günümüzde ayrı birer il olan Muş ve Siirt sancaklarını da kapsayan daha geniş bir vilayetin adıydı, il toprakları, Van gölünün B kıyılarından G.-D. Toroslar dış eteklerine kadar K-D.-G.-B. doğrultusunda uzanan, kabaca üçgen biçiminde çok engebeli bir alanı kapsar. Bu üçgenin daha geniş olan G. kesimini, ilin belkemiğini oluşturan G. - D. Toroslar kaplar. Van gölünün ve Muş ovasının G.’inde fay diklikleri boyunca birdenbire bir duvar gibi yükselen ve Bitlis eski kütlesi de denilen bu dağlarda birçok doruk 2 500, hatta 3 000 m'yi aşar (Bulak dağı 2 633 m, Ziyaret dağı 3 003 m, ilin D. sınırında Alacabük dağı 3 076 m, Gözeli dağı 3 103 m), iç ve G.-D. Anadolu bölgeleri arasında aşılması çok güç bir engel oluşturan bu dağlık kesimde, ilkçağ’dan beri başlıca geçit, kaynağını Van gölünün G.-B.’sındaki Rahva düzünden alan Bitlis çayının vadisini izleyen yoldur. II topraklarının K. yarısındaki engebeliği, geniş ve yüksek platolar oluşturur.

Bunların üzerlerinde, yer yer Süphan dağı (4 058 m) ve Nemrut dağı (2 801 m) gibi görkemli’yanardağlar yükselir. Türkiye’ nin yükseklikte üçüncü dağı ve sönmüş bir yanardağ olan Süphan’ın krateri 1,5 km uzunlukta bir buzulla kaplıdır. En son 1441'de püskürmüş olan ve halen içinden gazlar tüten Nemrut dağının geniş kalderasında, biri büyük ye derin, öteki küçük ve suları sıcak iki göl yerleşmiştir. Nemrut'tan çıkan lavlar, Van gölünü B. dan kapatmış ve Bitlis çayı vadisini izleyerek G.’e doğru uzanan 20 km uzunlukta bir lav akıntısı oluşturmuştur. Van gölünün en derin (400 m'den çok) kesimini oluşturan B. yarısı ile, Nemrut'un K.'indeki Erçek gölü ve Süphan ın eteğindeki Aygır ve Arin gölleri de il sınırları içindedir.

Bitlis, D. Anadolu’nun şiddetli kara ikliminin etkisindedir. Kışlar soğuk (Bitlis'te ocak ortalaması-2,4 °C) ve uzundur. K.’ deki platolar ve çukurluklar dışında, özellikle dağlık kesimlerde bol olan yağışlar (Bitlis'te yılda 957 mm) çoğunlukla kışın ve ilkbaharda düşer; kar yağışı zaman zaman yolların kapanmasına beden olur (Bitlis'te karla örtülü gün sayısı ortalama 119). Yazlar sıcak, ancak kısadır. Bu sert iklim, derin Van gölünün etkisiyle göl kıyılarında bir ölçüde yumuşar. Bitki örtüsünün büyük ölçüde tahrip edildiği Bitlis’ te, ormanlar il yüzölçümünün ancak 1/10’ unu kaplar. En yaygın ağaç türleri meşe, karaağaç ve ardıçtır.

Bitlis az nüfuslanmış (krrri’ye 49 kişi) ve kırsal nüfusun çoğunlukta olduğu illerden biridir. Yıllık nüfus artış hızı, 1985- 1990 yılları arasında il ve ilçe merkezlerinde %o 20,22, bucak ve köylerde %o 14,70 olmak üzere ortalama %o 17,07 olarak gerçekleşti. Bu değer, Türkiye geneline göre oldukça düşüktür. Buna karşılık, Van gölü kıyısında önemli bir iskele olan Tatvan, 54 0001 geçen nüfusuyla kalabalık bir kente dönüştü.

ilde tarım ve hayvancılık hemen hemen aynı ölçüde önemlidir. Bu engebeli bölgede tarım alanları dardır (il yüzölçümünün % 11 kadarı). Başlıca ürünler tahıllar (üretim miktarları sırasına göre buğday, darı ve arpa), tütün, şekerpancarı ile çeşitli meyve ve sebzelerdir, il, hayvan sayısının çokluğuyla dikkati çeker (500 000’e yakın koyun; bir bölümü tiftik keçisi olmak üzere 300 000’den çok keçi). Sanayinin gelişmediği ilde, kimi sanayi etkinlikleri de il merkezinde yoğunlaşmıştır, ilin başlıca ulaşım yolları Van kıyılarını ve Bitlis geçidini izleyen karayollarıyla, K.’de Tatvan'a, G.’de Kurtalan’a uzanan demır- yollarıdır. Ayrıca Tatvan’ın Tuğ iskelesinden Van’a feribot seferleri yapılmaktadır.

BİTLİS
Bitlis ilinin merkezi kent. Karayoluyla Ankara’dan 1 110 km, G.’de demiryolu istasyonu Kurtalan’dan 90 km, Van gölü kıyısındaki iskelesi ve istasyonu Tatvan’dan 25 km uzaklıkta; 36 073 nüf. (1985).

COĞRAFYA
Geçmişi ilkçağ a inen, eski bir yerleşme merkezi olan Bitlis, D. Anadolu’yu Mezopotamya’ya bağlayan en kısa ve en kolay aşılan doğal yol olan Bitlis çayı vadisinin biraz genişlediği bir yerde, 1 400 -1 450 m yükseltilerde kurulmuştur. Kentin batısındaki dar bir sırt üzerinde, bu tarihsel yolu denetleyen görkemli kale yükselir. Kentin çekirdeğini kalenin eteğinde dar ve dolambaçlı sokaklar boyunca basamak basamak sıralanmış sıkışık evler ve çarşı oluşturur, Bitlis çayı vadisini dolduran bir lav akıntısının yarılmasıyla oluşmuş düzlükler üzerinde öteki mahalleler yer alır. Yeşillikler içinde bir şerit oluşturan vadi, onu kuşatan çıplak tepeler, vadi boyunca uzanan toprak damlı, güzel taş evler ve arkada yükselen görkemli kale, Bitlis'in görünümüne ayrı bir özellik katar.

Tarihi boyunca önemli bir merkez rolü oynayan kent nüfusunun XIX. yy.’da 30 000 dolayında olduğu sanılıyor. Dere boyunca sıralanan ve siyah sahtiyan yapımıyla ünlü tabakhaneleri ve öteki ticaret ürünleri (pamuklu bez, kök boya, tütün, hayvan ürünleri) ile canlı bir merkez olan Bitlis, Birinci Dünya savaşı yıllarındaki düşman işgali ve ermeni komitacılarının yol açtığı karışıklıklar sonucu sönükleşti ve bir süre kalkınamadı (1927’de nüfusu 9 000 idi). Kent ancak D. ve G.-D. Anadolu'nun son yıllardaki gelişmesine koşut olarak yeniden canlanmış; 1950’de bile ancak 11 150 olan nüfusu, 1990’da 38 130'a yükselmiştir. Un ve tütün fabrikaları ile dericilik, battaniye ve halı dokumacılığı başlıca sanayi dallarıdır.

TARİH
Kuruluşuna ilişkin söylenceye göre, adını Makedonya kralı Aleksand- ros'un (Büyük İskender) buyruğuyla buraya bir kale yaptıran komutanı Badlis' ten alır. Bizans döneminde kimi zaman Sasaniler'in istilasına uğrayan Bitlis, Bizans devletine bağlı Vaspurakan krallığı1 nın önemli kentlerinden biri oldu. Halife Ömer döneminde müslüman Araplar'ca ele geçirildiyse de, kısa süre sonra BizanslIlar tarafından geri alındı. Emevi halifesi Abdülmelik döneminde (685-705) yeniden Araplar'ın eline geçen kent, iki- yüz yılı aşkın bir süre emevi ve abbasi egemenliğinde kaldı. 927'de Bizans'ın, X. yy.’ın sonlarında da Mervaniler'in eline geçti. Mervaniler'in bölgedeki egemenliğine son veren Fahrüddevle Muhammet bin Cuhayr tarafından Dilmaçoğlu Mehmet Bey e ikta' edildi. 1192'de sırasıyla Ahlatşahlar'ın ve Eyyubiler’in (1207) eline geçen Bitlis, Celalettin Harizmşan ve Moğol ordularınca yıkıma uğratıldı.

Daha sonra Şerefhanlar sülalesinin yönetimi altına girdi. Birbiri ardısıra Karakoyunlular'a, Timuroğulları'na, Akkoyunlular’ave Safeviler'e bağımlı olarak varlığını sürdüren Şerefhanlar, XVI. yy. başlarında OsmanlI devletine bağlandılar (1514). OsmanlI egemenlik sınırı içinde yarı bağımsız olarak hüküm süren Şerefhanlar hanedanı, XVII. yy.’ın ikinci yarısından sonra ortadan kaldırıldı (1670). Bundan sonra da yerel ailelerden atanan beylerce yönetildi. Beylerin egemenliğine 1894’te kesin olarak son verildi, Erzurum eyaletinin Muş sancağına bağlı kaza merkezlerinden biri oldu. 1877-1878 Türk-Rus sava- şı'nın ardından vilayet yapıldı. Birinci Dünya savaşı sırasında, 1916’da rus ve ermeni ortak saldırısına uğrayarak toplu kıyıma sahne oldu; 8 ağustos 1916’da kurtarıldı. Cumhuriyet'ten sonra il merkezi oldu, ilçeye dönüştürülerek Muş iline bağlandıysa da (1929) bir süre sonra yeniden il konumuna getirildi (1935).

MİMARLIK
Türkler’in Anadolu’daki ilk yerleşim merkezlerinden olan Bitlis'te, Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinden birçok yapı bulunmaktadır. Kentin ortasında yükselen Bitlis kalesi'nin tarihi Büyük İskender’e değin uzanmaktadır. Bizans kaynaklarında da adı geçen kalenin birkaç kez yıkıldığı, Türkler döneminde onarıldığı bilinmektedir. Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiye göre iç kalede 300 ev ve büyük bir saray vardı. Aşağı kaledeyse çarşı, bedesten ve birkaç yüz ev bulunuyordu. Anadolu türk mimarlığının en eski ve önemli yapılarından biri Bitlis Ulu camisi'dır. 1444 tarihli Hacıbegiye mescidi, aslında küçük bir külliyenin bir parçasıdır; medresesi günümüze ulaşmamıştır. Mescit, dikdörtgen planlı yalın bir yapıdır. Kızıl cami'nin yapım tarihi bilinmemektedir; ancak 1507 ve 1696 tarihli onarım yazıtları vardır. Kareye yakın dikdörtgen planlı, toprak damlı yapı, çok ayaklı ulu camiler grubundandır. Cami, medrese, imaret ve türbe yapılarından oluşan Şerefiye külliyesı Bitlis beylerinden Şerefhan IV döneminden kalmadır (1528 /1529).
Ad:  bitlis6.jpg
Gösterim: 364
Boyut:  62.4 KB

Osmanlı döneminde yapılmış olmasına karşılık, Selçuklu taş işçiliğini XVI. yy.'da yaşatan önemli bir örnektir. D.-B. doğrultusunda dikdörtgen planlı camide, mihrap önü kubbesi ana mekâna egemen olacak biçimde büyük tutulmuştur. Kareye yakın dikdörtgen planlı medresenin ortası açık avluludur. D.'da kubbeli beş oda, girişin karşısında büyük dershane bulunur. Caminin taçkapısına bitişik olan türbe kare kaide üzerine sekizgen gövdelidir; piramit biçimi külahla örtülüdür. Özellikle girişi çevreleyen geçme örgüler, sekizgenler, yıldız ve burulmuş halat motiflerinden oluşan bezemeleriyle dikkati çeker, imaret, yalın bir yapıdır. Dörtsandık camisidin yapım tarihini belirleyici iki yazıtı vardır. Bunlardan biri mihrapta (1552), öteki türbededir (1552).

Caminin ana mekânı ortadaki bir sütunla dörde ayrılmış ve her bölümün üstü küresel bingilere oturan kubbelerle örtülmüştür. 1572 tarihli Memidede mescidi, yarısı mescit, yarısı türbeden oluşan L planıyla dikkati çeker. Aynelbarit camisi ya da halk arasındaki türkçe adıyla Soğukpınar mescidi 1664/1665'te Molla Gazi Abdurrahman tarafından yaptırılmıştır. Bu yapıca da ana mekân, ortadaki bir sütunla dörde ayrılmış ve her bölüm kubbeyle örtülmüştür. Bunların dışında yapım tarihi bilinmeyen Şeyhhasan camisi,1783/1784’te Maksut Paşa tarafından yaptırılan Alemdar camisi, 1810’da büyük bir onarım geçiren Kureyşi camisi, yapım yazıtı bulunmayan, ancak mimari üslubuyla XVII.-XVIII. yy.'lara tarihlendirilen Taş cami, 1801 tarihli onarım yazıtı bulunan, çevresindeki yapılarla L biçiminde planı ve çok yüksek ve gösterişli minaresiyle ilgi çeken Gökmeydan camisi sayılabilir.

Döneminin önemli kültür merkezlerinden olan Bitlis'te, birçok medrese bulunmaktaydı. Bunlardan ihlasiye medresesi Selçuklu geleneğini sürdüren planı ve bezemeleriyle kentin en gösterişli yapılarındandır. 1589’da Şerefhan V tarafından yaptırılan medrese dört eyvan, kubbeli orta avlu ve yanlarda odalardan oluşur. Kentin anıtsal değerdeki bir başka yapısı Hatibiye medresesidir. Yapım yazıtı bulunmamakla birlikte XVI. yy.'a tarihlendirilir. Bugün oldukça yıkık durumda olan yapı, G.-B. köşede oniki basamakla çıkılan teras ve bunun arkasındaki odalarla, ince işçilikli bezemeleriyle dikkati çeken büyük bir dershaneden oluşur. Avlu bu yapıda da kubbelidir. Bunlara 1700 tarihli Nuhiye medresesi ve XVIII.-XIX. yy.’larda yapıldığı sanılan Yusufiye medresesi eklenebilir.

Bitlis, türbe mimarisi açısından da önemli merkezlerdendir. Bunların en eski tarihlisi, XIV. yy. sonuyla XV. yy. başlarına tarihlenen Ziyaettinhan türbesidir. Şerefhan II türbesi, yazıtsız olmasına karşılık XV. yy.'a tarihlendirilir. Kare kaide üzerinde sekizgen gövdeli külah örtülü bir yapıdır. Şerefhan ll’nin kızları için yaptırıldığı sanılan ve gene XV. yy.'a tarihlendirilen Üçbacılar türbesi, ihlasiye medresesi yapılar topluluğu içinde bulunan Velişemsettin türbesi (XV. yy.), kapı ve pen çere silmeleri örgü motifiyle bezenmiş Nuriye (Nurbaba) türbesi (1700), 1723 tarihli Saidiye (Saitşerefhan) türbesi, XVIII. yy.'dan Seyitibrahim (Şeyh Hacı İbrahim) türbesi vb. anılmaya değer.

Kentteki bir başka önemli yapı türünü, hanlar ve kervansaraylar oluşturur, işlevlerini yakın zamana değin sürdürebilen bu yapılardan biri olan Hazo han, yazıtına göre 1626/1627'de onarılmıştır. Uzun dikdörtgen biçimindeki yapı, iki sıra halinde düzenlenmiş sekiz ayakla, sivri tonoz örtülü on beş bölüme ayrılmıştır. Bitlis -Tatvan yolu üzerindeki Bapşin hamdın XVI. yy.’da Hüsrev Paşa tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Bu yüzden Hüsrev- paşa hanı olarak da bilinir. Kalın ayaklarla üç şahına ayrılan yapı, beşik tonoz örtülüdür. Gene Bitlis-Tatvan yolu üzerindeki Elaman ya da Rahva kervansarayı, XVI. yy.'da Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Anadolu'daki en büyük kervansaraylardan biri olan yapı yazlık ve kışlık bölümlerden oluşur Duhan, Bitlis-Diyarbakır yolu üzerinde görkemli bir yapıdır.
XVI. yy.’dan Han hamamı ve Hüsrevpaşa hamamı klasik türk hamamları Bitlis'ten bir görünüm nında yapılardır.

Bitlis’in içinden geçen dört suyun üzerinde 24 köprü bulunmaktadır. Kesme taştan ve kemerli olarak yapılan bu köprülerin en eskileri Eflesağa, Alemdar, Hüs- revpaşa, Gazibey, Aynelbarit, Hatuniye, Karadede, Değirmen, Şerefiye ve Arap köprüleridir.
Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 01:37
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
30 Mart 2012       Mesaj #6
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Tatvan

  • Bilgiler
    • İlçe nüfusu: 83.790
    • Şehir nüfusu: 65.086
    • Köy ve belde nüfusu: 18.704
    • Nüfus itibarıyla: 2011
    • Nüfus Kaynak: TÜİK
    • Yüzölçümü: 1.263 km²
    • Koordinatlar °′, °′
  • Genel bilgiler
    • Ülke: 20px Flag of Turkeysvg Türkiye
    • Coğrafi Bölge: Doğu Anadolu
    • İl: Bitlis
    • Posta kodu: 13200
    • Alan kodu: 0434
    • Plaka: 13
    • Kaymakam: eren bağuç
    • Belediye başkanı: sezer sörme (BDP)
    • Belediye web sitesi:T.C. TATVAN KAYMAKAMLIĞI
Bitlis iline bağlı ilçe ve bu ilçenin merkezi olan kent. Van Gölü'nün güneybatı ucunda, küçük bir koyun kuzey kıyısında kurulmuş olan liman, İran'a uzanan demiryolunun Van Gölü batısında, araba vapuru iskelesidir. İskele, kentin güneyinde, aynı zamanda modern semti olan Tuğ'dadır. Bitlis ilinin en fazla nüfuslu ilçe merkezidir.

Bitlis'e bağlı, Doğu Anadolu Bölgesi'nde Van Gölü'nün batı yakasında olan bir ilçedir.

Bağlı olduğu Bitlis ilinden nüfus ve yüzölçümü olarak daha büyüktür. Haydarpaşa Garı-İran demiryolu Tatvan'dan geçmektedir. Diyarbakır-Van, Elazığ-Van, Siirt-Bitlis ve Ağrı karayollarının kavşak noktasında olması ilçenin hızlı gelişmesinde etkili olmuştur. Ayrıca Van-Tatvan arasında karşılıklı vapur seferleri yapılmaktadır.

Tatvan'a komşu ilçeler Ahlat, Bitlis, Gevaş ve Hizan ilçeleridir.

Tarihçe


Tatvan’ın bilinen tarihi, son yapılan araştırmalardan elde edilen bilgilere göre günümüzden takriben beş bin yıl öncesine dayanmaktadır. Tatvan Feribot İşletmesinin üst tarafındaki tepede yapılan çalışmalarda elde edilen çeşitli buluntular M.Ö. III. bin yıla tarihlenmiştir.

İlçe ve çevresinin ilk sakinlerinden biri Subarlar’dır. MÖ 2. binyılda Yukarı Mezopotamya'ya egemen olan Hurriler de muhtemelen Tatvan bölgesine hâkim olmuşlardır. Daha sonra Urartular, Van ve çevresi ile birlikte Tatvan’a üç asır boyunca egemen olmuşlardır. Urartu hakimiyetinden sonra Ermeniler burayı yurt edinmişlerdir. Kentin adı ilk kez 6. yüzyılda Ermeni kaynaklarında Tadvan veya Dadvan şeklinde geçer. 6. ve 7. yüzyıllarda Tatvan yöresi güçlü Ermeni beyliklerinden Pıznuni hanedanının yerleşim merkezi idi. İlçe dahilindeki köylerin hemen hepsinin 1960'lı yıllara dek kullanılan isimleri Ermenice idi.

Ömer döneminde İslam devletinin topraklarına katılan Tatvan, daha sonra merkezi Ahlat'ta bulunan Şah-ı Armenlerin (Armenşahlar) egemenliği altına girmiştir. 1071’deki Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu'ya hakim olan Selçukluların yörede fiilen hüküm sürmüş olduklarına dair herhangi bir belirti yoktur. 15. yüzyılda Akkoyunlular, daha sonra Bitlis'te hüküm süren Şerefhan (Rojki) beyleri Tatvan iskelesini kontrolleri altında tutmuşlardır. Osmanlı egemenliği 1514'te Çaldıran Savaşı'ndan sonra kurulmuş, 17. yüzyıl başlarında fiilen ortadan kalktıktan sonra tekrar ancak 1840'lı yıllarda kurulabilmiştir.

Tatvan ismi Ermenice olup, bölge adı olan Dadik/Tatik memleketinin kasabası anlamındadır. Yerel efsaneleri aktarmayı seven Evliya Çelebi, Rahova (Rahva) Ova­sından doğuya doğru üç saat yürüdükten sonra Taht-ı Van kalesine ulaşıldığını ve buraya yöre halkının Tatvan adını verdikle­rini kaydetmektedir. Burası Van gölü kenarında olup, Van Paşasının Hassıdır, Subaşılıkla idare edilmektedir. Evliya Çelebi’ye göre Kanuni döneminde Zal Paşa burada küçük bir kale yaptırmıştır. Tatvan kalesi daha sonra, İran Şahı Tahmasb döneminde İran orduları tarafın­dan tahrip edilmiştir. Tahmasb’ın orduları Ahlat ve Adilcevaz kalelerini istila ettikle­rinde, Tatvan’dan gemiler ile Van’a yar­dım gitmesini engellemek amacıyla bura­daki kaleyi tahrip etmişlerdir. Fakat buna rağmen Tatvan bir liman olarak, bundan sonra da önemini korumuştur.

1879 Osmanlı Salnamesinde Tatvan, Kotum (Küçüksu) Nahiyesine bağlı bir köy görünümünde idi. O tarihte nüfusunun tamamı 100 hanede 650 kadar Ermeniden ibaretti. Aziz Teodoros'a ithaf edilmiş bir kilisesi ve ilkokulu vardı.

Coğrafi Yapı


Tatvan'ın genel olarak ilçe sınırları içinde kalan arazinin büyük bir kısmı dağlık ve yaylaktır. İlçenin İklimi karasal iklim özelliğini göstermektedir.
Nemrut dağı ilçede en yüksek noktayı oluşturur. Nemrut dağının yüksekliği 2878 M.dir. Bu dağın krater ağzında, biri büyük olmak üzere üç göl bulunur.
İlçenin deniz seviyesinden yüksekliği 1650 metre olup Van gölü batısında 100 Km. lik sahil şeridine sahiptir.

Nüfus


Türkiye İstatistik Kurumu’nun Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi kayıtlarında yapılan 2009 genel nüfus tespitine göre İlçe Merkezinin nüfusu 56.996, köy kesiminin nüfusu ise 18.864 olmak üzere ilçenin toplam nüfusu 75.860 olarak tespit edilmiştir. Bunlardan 38.885 kişisi erkek, 36.975 kişisi ise kadın nüfusundan ibarettir. Buna göre nüfusun %75’i şehir merkezinde, %25’i ise köy kırsalında yaşamaktadır.

Tatvan'ın yerli halkı tamamına yakını Kürt halkından ibaret olmakla beraber az sayıda da Ahlat'dan göçmüş Türkmenler, Topal Osman (topal osman çepnidir) isyanına katılmış ve sürgün edilmiş bazı Laz ailelerden oluşmaktadır
MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 00:42
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
6 Haziran 2013       Mesaj #7
Mira - avatarı
VIP VIP Üye

Mutki


Bitlis iline bağlı ilçe ve bu ilçenin merkezi olan kasaba. İlçe toprakları Ayşe Hatun, Şeyh Ömer, Kelemiş, Solan dağlarıyla Hacaraş ve Kerp yaylalarını kaplar. Önemli akarsuyu Garzan Suyu'dur. Dağlık kesimler ormanlıktır. Kasaba Nizin Deresi üzerinde kurulmuştur. Tarım, hayvancılık ve tütün ekimi yapılır. İle uzaklığı 22 km., yüksekliği 1.620 m., yüzölçümü 1.068 km2, ilçe nüfusu 38.564, merkez nüfusu 6.299 (1997).
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 00:42
theMira
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
11 Ağustos 2018       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM

ADİLCEVAZ


Bitlis'e bağlı ilçe; Van gölü kuzeyinde; 26 980 nüf. (1990); 812 km2; 1 bucak, 25 köy. Merkezi, Bitlis'in 91 km K.-D.'sunda Adilcevaz (esk. Arcığa, Arçike); 10 103 nüf. (1990).

TARİH
Önemli Urartu merkezlerinden olan Adilcevaz,I.Ö. Vli. yy.’da Asurlular'ın eline geçti. Sırasıyla Pers, Makedonya, Selefki, Parth, Roma, Bizans, Arap, Selçuklu, İlhanlI, Safevi egemenliklerinde kaldı; sonra Osmanlı topraklarına katıldı (1514). Birinci Dünya savaşı'nda Rus işgaline uğradı (1915). Yıkık bir durumda geri alındı (23 mart 1918). Cumhuriyetten sonra Bitlis'in Ahlat ilçesine bağlıyken, 1936'da ilçe oldu.

ARKEOLOJİ ve MİMARLIK
Kentin 6 km kuzeyindeki Kef Kalesi'nde Prof. Emin Bilgiç ve Prof. Baki Öğün başkanlığında yürütülen kazılarda (1964-1972), Urartu devletinin önemli bir ticaret ve yönetim merkezi ortaya çıkarıldı. Bir yazıta göre kale, Rusa II döneminde (I.Ö. 685-645) yaptırılmıştır, içinde çok odalı büyük bir saray, sarayın kimi bölümlerinde iki sıra halinde dizilmiş pek çok küp (pıthos), hayvan, bitki ve çok katlı, kuleli yapı kabartmalarıyla bezeli büyük bazalt bloklar bulundu. Ayrıca tanrı Haldi'yi aslan, tanrıça Teişeba'yı boğa üstünde betimleyen kabartmalar ortaya çıkarıldı. Adilcevaz1 ın Durakbur mahallesinde yapılan kazılarda da (1971), doğal kaya oyuklarından ve kayalara oyulmuş basamaklı odalardan oluşan zengin buluntulu mezarlar ortaya çıkarıldı.

Ahlat yolunda, Van gölüne uzanan kesimde de urartu kale kalıntıları vardır. Adilcevaz'ın batısındaki urartu kalesinin, Selçuklu döneminde onarıldığını gösteren yazıtı bulunmaktadır. Kale surları içindeki Ulu cami (Mescid-i Kebir), yapı özellikleriyle XV. yy.'a tarihlenir. Kale eteklerinde, Van göiü kıyısındaki Paşa camisi (XV. yy.), içten dört sütunla dokuz bölüme ayrılmış, kare planlı bir yapıdır. Birbirine koşut üç şahından oluşan Hüsrevpaşa kervansarayı'nın yalnızca kışlık bölümü sağlamdır. Bu yapıların yanı sıra, bugüne ulaşmayan Hatuniye medresesi ve Celalettinharzemşah türbesi’ nden söz edilebilir.
Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
11 Ağustos 2018       Mesaj #9
Safi - avatarı
SMD MiSiM

BİTLİS masifi


D. Anadolu'da, Van gölünün G.'inde yer alan, yaklaşık 300 km uzunluğunda ve en çok 60 km genişliğinde, Cambriaöncesi ve Permo-Karbon yaşta eski kütle. Türkiye'de yüzeye çıkmış en büyük masiflerden biridir. Üzerindeki birçok doruğun yükseltisi 3 000 m’yi aşar. K.'de genç volkanik kayaçlar, G.’de D. Anadolu bindirme fayı ile sınırlanmıştır. Yapısında granit, gnays ve amfibolitlerden oluşan bir çekirdek ile, çeşitli şistlerden meydana gelen bir örtü ayırt edilir. Birkaç kez başkalaşmaya, kırılmalara ve bindirmelere uğramış; son epirojenik hareketlerle de K. sınırı boyunca faylanarak yükselmiş ve G.'e doğru çarpılmıştır.


Bitlis Ulu camisi, Bitlis kentinin merkezinde, Bitlis çayı kıyısında cami. Anadolu türk mimarlığının en eski örneklerinden biri olması açısından önemlidir. Yazıtına göre, 1150’de Ebul Muzaffer Mehmet bin Muzaffer bin Reşit tarafından onartılmıştır. Enine planlı yapı, mihrap duvarına koşut üç şahına, her şahın da payelere oturan sivri kemerlerle beşer bölüme ayrılmıştır. Bu plan artuklu camilerinde gelişimini sürdürmüştür. Düz çatılı yapıda mihrap önü, içten kubbe, dıştan yuvarlak bir kasnak üzerine yerleştirilmiş külahla belirlenmiştir. Caminin K.-D. Bitlis’te Şerefiye camisi köşesindeki gösterişli minare 1492’de eklenmiştir. Bezemeleriyle Bitlis minarelerinin en güzel örneklerindendir.
Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

12 Eylül 2008 / BARIŞ Eğitim Bilimleri
11 Ağustos 2018 / Misafir Cevaplanmış
16 Aralık 2016 / Misafir Cevaplanmış