Ziyaretçi
BİTLİS
Bitlis 8 deniz canlılarının temel besin kaynağıdır. Diyatomeler, dinoflagellatlar ve kokolitler gibi silisli yapılarla birleşerek koloniler oluşturan bitkisel planktonların miktarı mevsimsel olarak değişir; ışık ve sıcaklık koşullarının elverişli olması, minerallerin bolluğu nedeniyle bahar ve güz aylarında bitkisel planktonlarda büyük artış görülür.
Sponsorlu Bağlantılar
Doğal yapı
Genellikle 1.500 m’den daha yüksek olan il toprakları çok engebeli ve dağlıktır. Kuzeydoğu kesimde 4.058 m’ye ulaşan Süphan Dağı Türkiye’nin en yüksek dağlarından biridir. Çıkardığı lavlarla Van Gölünün oluşmasını sağlayan Nemrut Dağı (Sivritepe’de 2.935 m) da Süphan Dağı gibi sönmüş bir yanardağdır. Batı kesimi doruğu il sınırları dışında kalan Sason Dağları engebelendirir. Güneydoğu kesimde oldukça yüksek bir dağlık alan yer alır. Türkiye’de yüzeye çıkmış en büyük masiflerden biri olan bu dağlık alan eski bir kütledir. Bu alandaki başlıca yükseltiler Ziyarettepe (3.002 m) ile Gözeli Dağıdır. (Avaberhan Tepesinde 3.103 m). Plato ve ova denebilecek düzlüklere pek az rastlanan ilde yazın çayırlarla kaplanan bazı sulak yaylalar vardır. Başlıca düzlükler Van Gölü kıyısındaki dar alanlar ile Rahva Düzüdür.
Bitlis, akarsu ve göl açısından çok zengin bir ildir. Bu topraklardan kaynaklanan sular Basra Körfezine ve Van Gölüne ulaşır. Dicle Irmağının kollarından Garzan (Ya- narsu) Çayı başlangıç kollarını batı kesimden alır. Güney kesimden doğan Bitlis Çayı ile güneydoğu kesimden Doğan Hizan Çayı il sınırları dışında aynı ırmağın kollarından Botan Çayına (Uluçay) katılır. Murat Irmağının kollarından biri olan Karasu da ilin batı kesiminden kaynaklanır. Bazı küçük akarsular da kapalı bir havza oluşturan Van Gölüne dökülür. Bunlardan başlıcaları Kurmaç Suyu (Yeniköprü Çayı) ile Güzelde re’dir. Bitlis ilinde birçok göl vardır. Bunlardan en önemlileri bazı kaynaklarda Sodalı Göl olarak geçen Arin Gölü (13 km2), Nemrut Gölü (bak. Nemrut Dağı) ve Nazik Gölüdür.
Ekonomi
1985’te faal nüfusunun yüzde 80’i tarımda çalışan ilde gayri safi hasılanın yaklaşık yüzde 40’ı bu sektörden sağlanıyordu.
Tarımın asıl gelişmiş olan kolu hayvancılıktır. Hem ilin toprak ve iklim yapısının elverişliliği, hem de tarihsel ve sosyoekonomik özelliklerin etkisiyle hayvancılık yöre halkının başlıca geçim kaynağıdır. Daha çok göçebe aşiretlerce yapılmakla birlikte, yerleşik köylüler de ek bir gelir kaynağı olarak hayvan besler. Yılın önemli bir bölümünü Bitlis’teki yaylalarda geçiren aşiretler, kışları daha güneye inerler. Aşiretlerde küçükbaş hayvan, en çok da koyun beslenir. Kıl keçisi yetiştiriciliği sınırlıdır. Koyunun etinden ve sütünden yararlanılır. Kıl keçisi yetiştiriciliği ise daha çok, çadır dokumasında kullanılan kılı elde etmek amacı ile yapılır. İlin koyun varlığı kadar tulumpeyniri, yün, kıl, yapağı, deri gibi hayvansal ürünleri de önemlidir.
Bitkisel üretim fazla gelişmemiştir; geçimlik düzeyde yapılır. Toprakların ekime elverişli olmamasının yanı sıra iklim koşullarının sertliği de ürün çeşitlenmesini azaltır ve verimi düşürür. En çok buğday, patates, şeker pancarı ve yem bitkileri ekilir. Tütün ve ceviz ilin başlıca ticari ürünleridir. Bitlis tütünü, hiçbir katkı maddesine gerek göstermeden, kendiliğinden yanma özelliği ile ünlüdür. Sert bir içimi olan Bitlis tütününün, orta boyda, geniş, rengi sarı ile açık san arasında değişen, parlak yaprakları vardır. İlde Tekel’in kurduğu ve 1980’lerin ortalarında yabancı sermayenin de ortak olduğu sigara fabrikasının Virginia tipi tütün işlemeye ağırlık vermesi nedeniyle Bitlis tütünü üretimi iyice azalmış durumdadır. Ceviz, Bitlis’in hemen her yerinde yetiştirilir. Kalitesi nedeniyle yurt çapında ün yapmıştır; kerestesi de değerlendirilir.
İlin tanımsal üretiminin önemli bir birikime yol açabilecek nicelik ve nitelikte olmayışı, doğal kaynakların bulunmayışı ve pazar ilişkilerinin zayıflığı gibi nedenler, sanayinin gelişmesini engellemiştir. 1968’de Bitlis’in kalkınmada öncelikli iller kapsamına alınması da yatırımları canlandıramamıştır. Mevcut sanayi kuruluşlarının çoğu kamu sektörüne aittir ve yetiştirilen tarım ürünlerinin işlenmesine dayanan tesislerdir. İldeki sanayi kuruluşları un, süt ürünleri, sigara ve yem fabrikaları ile et kombinasıdır. Tatvan’da küçük bir tersane vardır. Gıda, metal eşya, dokuma ve orman ürünleri işleyen küçük işyerleri de Merkez ilçe ve Tatvan’da yoğunlaşmıştır. Önceleri son derece zayıf olan ticari ilişkiler, 1950’lerde karayolu şebekesinin gelişmesi ve 1964’te Tatvan’a demiryolunun ulaşmasıyla biraz canlanmıştır. Ticarete konu olan ana ürünler canlı hayvan, hayvan ürünleri, sigara ve ceviz kerestesidir. En yoğun ticari ilişki Gaziantep ve İstanbul’ladır. Önemli bir ulaşım ve ticaret merkezi haline gelen Tatvan, ilin en büyük kentidir.
Tarih
Bitlis yöresinin tarihine ilişkin fazla bilgi yoktur. Buradaki ilk yerleşmelerin İÖ 1000’lerde Urartularla başladığı sanılmaktadır. İÖ 6. yüzyılda bütün Doğu Anadolu gibi Bitlis de Perş egemenliğine girdi. Büyük İskender’in İÖ 331’de Pers egemenliğine son vermesinden sonra Bitlis, önce Makedonya Kralhğı’na, sonra da Selevkos Krallığı’na bağlandı. Sasanilerle Romalılar arasında sık sık el değiştiren Bitlis 395’ten sonra Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalmakla birlikte, asıl güç yerel beylerin elindeydi. 641’de Bitlis’i Araplar aldı. İki yüz yıl kadar süren Arap egemenliği sırasında yöre BizanslIlar ile Araplar arasında birkaç kez el değiştirdi; daha sonra Mervanilerin topraklarına katıldı. 1085’te Dilmaçoğulları’nın, daha sonra Sökmenlilerin, ardından da Eyyubilerin eline geçti. Bundan sonra Bitlis yöresinde Şerefhanlar etkili oldu. 1243’te İlhanlIlara, 1394’te Timur’a, 1405’te de Karakoyunlulara bağlanan Şerefhanlar, 1467’de Akkoyunlular tarafından Bitlis’ten sürüldülerse de 1495’te yeniden geri döndüler. 1507’de Safevi egemenliğine giren yöre, 1514’te Osmanlı egemenliğine geçti ve merkezden atanan beylerce yönetilmeye başladı. 1879’da vilayet haline getirilen Bitlis’i I. Dünya Savaşı sırasında 1 Mart 1916’da Ruslar işgal etti. Rus işgali 8 Ağustos 1916’ya değin sürdü. Cumhuriyet döneminde vilayet (il) yapılan Bitlis, 1929’da ilçe olarak Muş’a bağlandıysa da, 1936’da yeniden il oldu.
Kentin yapısı ve tarihsel yapılar. Kurtuluş tarihi bilinmeyen kent Bizans döneminde Ballaison adıyla anılıyordu. Osmanlı döneminde kent ile çevresinde yaşayan halkın çoğu Kürtler, Ermeniler ve Süryanilerden oluşuyordu. Dilmaçoğullarınm bazı yapılar kazandırdığı kent Şerefhanlar döneminde gelişti. 19. yüzyıl sonlarında nüfusu 30 bine yaklaşan kentte öğretmen okulu, sivil ve askeri liselerle bir Amerikan koleji vardı. Osmanlı dönemi sonlarında göçler ve savaştan büyük ölçüde zarar gördü.
Bitlis kenti, Bitlis Çayının Diyarbakır Havzasına inmeden önce Güneydoğu Toroslar’da açtığı derin bir vadide kurulmuştur. Diyarbakır, Batman ve Siirt bağlantılı karayolu Bitlis’ten geçip Tatvan üzerinden Van’a ulaşır. Geçmişte Anadolu’nun çeşitli bölgelerini birbirine bağlayan ticaret yollan ve aşiretlerin göç yollan üzerinde olması nedeniyle, daha canlı bir yapısı vardı. Ama sonradan, Tatvan’ın bir kavşak noktası haline gelmesiyle sönükleşti. Kentin karayoluyla Ankara’ya uzaklığı 1.106 km’dir. Başlıca sağlık kuruluşu Bitlis Devlet Hastanesidir.
Başlıca tarihsel yapı söylenceye göre Büyük İskender’in komutanlarından birinin yaptırdığı, günümüzde büyük bölümü yıkıntı halinde olan Bitlis Kalesi’dir. 1150 yapımı, Anadolu Türk mimarisinin en eski örneklerinden biri olan Bitlis Ulucamisi ile 1528-29’da IV. Şerefhan’ın yaptırdığı Şerefiye Külliyesi de öteki önemli tarihsel yapılardır. Daha birçok cami, medrese, türbe, han, kervansaray ve hamamın yanı sıra, kentten geçen dört akarsuyun üzerinde, hepsi kesme taştan yapılmış ve kemerli köprü bulunmaktadır.
Bitlis Belediyesi 1868’de kurulmuştur. Nüfus (1990) il, 330.115; kent, 38.130.
kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 01:32