Arama

Bir Gözlem Projesi - Ay

Güncelleme: 23 Mart 2016 Gösterim: 14.455 Cevap: 23
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
10 Mart 2009       Mesaj #1
Avatarı yok
Yasaklı
BİR GÖZLEM PROJESİ: AY

Sponsorlu Bağlantılar
Ay'ın gökyüzünde yükseldiği geceler, özellikle onu gözlemek isteyenler dışındaki gözlemciler için gözleme elverişli olmayan bir durum yaratır. Bu yüzden, amatör gökbilimcilerin çoğu Ay'lı gecelerde gözleme çıkmaz. Çünkü Ay parlaklığıyla gökyüzünü aydınlatır ve görülebilecek gökcismi sayısını önemli ölçüde azaltır. Aslında, Ay başlı başına bir gözlem konusu olabilir. Ay, yüzey şekillerini çıplak gözle bile görebildiğimiz tek gök cismidir.


Ay, Dünyamızın tek doğal uydusu olmasının yanı sıra, bize en yakın gökcismidir. Bize en yakın gezegen olan Venüs'ten yaklaşık 100 kez daha yakındır. Hatta, Ay'ın yaklaşık 400 bin kilometrelik uzaklığı, astronomik bir ölçek olarak kabul edilmeyebilir bile. Pek çok insan, yaşamı boyunca yaptığı yolculuklarla bu mesafeyi kat etmiştir.

Bir dürbünle, hatta çıplak gözle gözleyebileceğimiz gökcisimlerinin sayısı oldukça fazladır. Ancak ister bir dürbün kullanalım ister güçlü bir teleskop, Ay dışında hiçbir gökcisminin yüzey şekillerini ayrıntılı bir biçimde göremeyiz. Yeryüzündeki en güçlü teleskopla bile, yıldızları ancak birer nokta ışık kaynağı olarak görürüz. En yakın yıldızlardan birsinin çevresinde dönen bir gezegeni, Ay'ı çıplak gözle gördüğümüz kadar ayrıntılı görebilmek için, yaklaşık 16 000 kilometre çapında ve 1 milyar kez büyüten bir teleskopa gereksinimimiz olurdu. Yukarıda değindiğimiz gibi Ay, öteki gökcisimlerine oranla dünyamıza çok yakında yer alır. Bu nedenle, bir gökcisminden çok, bir "yeryüzü"ne benzetebilir. Bu durumda, pek çok gökbilimcinin yaptığı gibi gökyüzü gözlemlerini, "Ay gözlemleri" ve "öteki gökcisimlerinin gözlemleri" olarak ikiye ayırmak pek de yanlış olmaz.

Ay'ın, çok alışık olduğumuz görüntüsü, birtakım evrelere girmesi dışında hiç değişmez. Çünkü, ay bize hep aynı yüzünü gösterir. Yani, Ay'ın kendi ekseni çevresindeki dönme süresiyle, Dünya'nın çevresinde dolanma süreleri eşittir. Bu durum, özellikle oluşum aşamasındayken, Dünya'nın çekim etkisi ve dönmenin etkisiyle, Ay'ın şeklinin biraz (bizim fark edebileceğimizden çok az) bozulması nedeniyle ortaya çıkmıştır. Ay'ın öteki yüzü, hiçbir zaman kendini Dünya'ya göstermez. Bu yüzden, zaman zaman, "Ay'ın karanlık yüzü" olarak anılmış, bilim kurgu ve UFO meraklılarına malzeme olmuştur. 1959 yılında yapılan uçuşa değin, bu yüz hakkında hiç bir veri yoktu. Bugün, öteki yüzü, uzay araçlarının gönderdiği fotoğraflardan ve verilerden biliyor, tanıyoruz. bu yüzde gizemli hiçbir şey bulunmuyor. Sadece, Dünyamızın koruması olmadığından, göktaşlarına daha açık bir bölge ve bu nedenle de çok kraterli bir yapısı var. Ay'ın, Dünya'nın çevresindeki dolanışı nedeniyle, dönemsel olarak, değişik bölgeleri aydınlanır. Bu dönemsel olaylara, Ay'ın evreleri adı verilir. Yeniay evresindeyken bize bakan yüzü Güneş'ten hiç ışık almaz. Ama, Dünya'dan yansıyan güneş ışığı sayesinde, biraz olsun karanlık yüzeyi seçebiliriz. Bu sırada, Güneş'le bizim aramızdadır ve ara sıra tam olarak aramıza girdiğinde güneş tutulması olur Dolunay evresi, Dünya Ay'la Güneş'in arasına girdiği zaman gerçekleşir. Dolunayda, Ay'ın bize bakan yüzü tümüyle aydınlanır. Dünya'nın gölgesinin Ay'ın üzerine düşmesiyle gerçekleşen Ay tutulması da bu evrede olabilir. Bu iki evrenin arasında, Ay'ın bize bakan yüzü değişik miktarlarda aydınlanır ve öteki evreler ortaya çıkar.

Ay'ın Dünya çevresindeki bir dönüşünü tamamlama süresi 27,3 gündür. Ancak, bizim gözlediğimiz süre daha uzundur. Çünkü, aynı zamanda, Dünya da Güneş'in çevresinde dönmektedir. Güneş'in görünür konumu değiştiğinden, Ay'ın yeniden aynı evrede olması ancak 29,5 gün sonra gerçekleşir.

Ay'ın yüzeyini oluşturan şekiller, iki ana gruba ayrılır: Denizler ve karalar (highlands). Denizler, çıplak gözle baktığımızda koyu renkli olarak gördüğümüz, bölgelerdir; diğerlerine oranla daha az engebeli yüzeylerdir. Denizler, bize bakan yüzün yaklaşık üçte ikisini oluşturur. Eskiden, bu bölgelerin gerçekten deniz (en azından eski deniz yatakları) oldukları düşünülüyordu. Ancak, bugün böyle olmadığı iyi biliniyor. Deniz olarak adlandırılan bölgeler, milyarlarca yıl önce akan lavların oluşturdukları, göreceli düz bölgelerdir. Denizlere verilen adlar oldukça ilginçtir. Bunlardan bazıları: Mare Tranquilitatis (Sessizlik Denizi), Mare Crisium (Bunalımlar Denizi), Lacus Somniorum (Hayalperestler Gölü).

Kraterler, Ay'ın en belirgin yüzey şekilleri olarak kabul edilebilir. En azından 300 bin kraterin çapı bir kilometreden büyüktür. Kraterler, Ay'ın en belirgin yüzey şekilleri olarak kabul edilebilir. en azından 300 bin kraterin çapı bir kilometreden büyüktür. Kraterler, göktaşlarının çarpması sonucu oluşmuştur. Birçoğunun merkezinde, çarpışmanın etkisiyle meydana gelmiş tepeler bulunur. Ayrıca, kraterleri çevreleyen duvarların içi çarpışmada fışkırarak daha sonra çöken toprak ve taş parçalarıyla yeniden bir miktar dolduğundan genellikle düzdür. Çok şiddetli çarpılmaların sonucu oluşan bazı kraterlerin çevresinde, fışkıran toprak ve taş parçaları, ışınlar oluşturacak biçimde yüzeye düşmüştür.

Çevresinde ışınlar bulunan kraterlerin en genç kraterler olduklarını söyleyebiliriz. Çünkü, zamanla,. öteki kraterler olduklarını söyleyebiliriz. Çünkü, zamanla, öteki kraterler oluştukça bu izler silinir. Ay toprağı pek çok sayıda çok küçük göktaşlarının çarpmasıyla zamanla koyu bir renk alır. Ay'dan getirilen kaya örneklerinin üzerinde, pek çok mikroskobik krater olduğu gözlenmiştir. bunlar, atmosferi olmayan uyduya çarpan çok küçük göktaşlarının ürünüdür.

Kraterlere verilen adlarsa, genellikle geçmişte yaşamış ünlü kişilerin, özellikle de bilim adamlarının adlarıdır. Tycho, Kepler, Copernicus, kraterlere verilmiş adlara belirgin örneklerdir.

Kraterleri, birbirine oranla yaş sırasına dizmek, kısmen de olsa olanaklıdır. Eğer bir krater öteki bir kraterin duvarını bölüyorsa, bu kraterin daha genç olduğu söylenebilir. Bu bir dürbünle bile yapılabilecek bir gözlemdir.

Ay Güneş ışığının ortalama yüzde yedisini yansıtır. Bu, yeni dökülmüş bir asfaltın Güneş altındaki parlaklığından daha fazla değildir. Bu karşın, gökyüzünü öylesine aydınlatır ki, Ay'lı geceler, onu gözlemek istemeyen gökbilimciler için çok verimsiz olur. Ay'ı gözlemek için büyük teleskoplarla bile yüksek büyütmelerle gözlenebilir.

Ay, her evresinde farklı bir manzara sunar. Güneş ışınlarının Ay'ın değişik bölgeleri üzerinde yarattığı etkiyi izlemek son derece ilginçtir. Kraterler, en iyi, gece ile gündüzü ayıran sınıra geldiklerinde gözlenirler. Güneş ışınları, bu sırada kratere eğik olarak gelir ve kraterin bir kısmı gölgelenerek hoş bir görüntü oluşturur. Geceyle gündüzü ayıran bu sınır dönemsel olarak değiştiği için her gün değişik bir manzarayla karşılaşırız. Dolunayda ise, ışınlar yüzeye dik gelir ve bu nedenle gölgeler yok olur. Bu da çoğu yüzey şeklini seçmeyi güçleştirir. Ayrıca, Dolunay o kadar parlaktır ki teleskopla, hatta bir dürbünle bakıldığında gözü rahatsız eder.

Ay gözlemlerine, önce onun evrelerini inceleyerek başlayabilirsiniz. Ay, her gün biraz daha geç doğar. Bu 50 dakikalık gecikme, onun bize bakan yüzünün farklı miktarlarda ışık almasını sağlar. Eğer dikkat ettiyseniz, Ay'ın belli dönemlerde gündüzleri de gökyüzünde olduğunu görmüşsünüzdür. Yani Ay'ı gündüzleri de gözlemek olanaklıdır. ikinci olarak denizleri ve kraterleri ayırt etmekle gözlemlerinizi sürdürebilirsiniz. Koyu görünen bölgeler denizler, daha parlak olan bölgelerse kraterler ve diğer yeni oluşumlardır

Dürbünle Ay Gözlemi


Çok belirgin birtakım denizleri ve kraterleri, çıplak gözle gözleyebilirsiniz. Ancak, bir dürbün, süze çok daha fazlasını verecektir. Dürbünle, çok sayıda krateri inceleyebilirsiniz. Özellikle, yüzeydeki geceyle gündüzü ayıran sınıra yakın bulunan kraterlere eğik olarak düşen güneş ışınlarının oluşturduğu manzara çok etkileyicidir. Bir teleskopla elde edeceğiniz yüksek büyütmeyle Ay yüzeyine çok daha fazla yaklaşabilir ve binlerce krateri ve diğer yüzey şekillerini ayrıntılı olarak izleyebilirsiniz.

Kopernik krateri, yaklaşık 900 milyon yıl önce bir göktaşı çarpması oluşmuştur. Bu krater yüzeydeki yeni oluşumlara güzel bir örnektir. 100 kilometre çapındadır ve yaklaşık 20 trilyon ton TNT'ye eşdeğer bir patlamanın eseridir. Oluşumundan bu yana Ay, buna benzer binlerce çarpışma geçirmiştir.

Daha yaşlı pek çok büyük kraterin aksine, Kopernik'in çevresindeki fışkırma sonucu oluşmuş ışınlar (radyal oluşumlar) belirgindir. Bu ışınlar, çarpışma sonucu fışkıran maddenin yüzeye düşerek oluşturduğu şekillerdir. Bu ışınların parlak olanları çıplak gözle bile seçilebilir.

Orta büyütmelerde (küçük bir teleskopla), kraterin içerisindeki küçük tepecikler ve teraslı duvarlar belirgin bir biçimde görülebilir. Bu yüzey şekilleri çarpışmadan hemen sonra kabuk hareketleri sonucu oluşmuştur. Kraterin içerisi, çarpışma sonucu düşen taş ve toprakla dolmuştur. Bu nedenle de hemen hemen düz bir yapısı vardır. bunun dışında, dikkatlice bakıldığında, bu düzlükte "ikincil hareketler" olarak adlandırılan pek çok küçük krater görülebilir. Bu küçük kraterlerin bir bölümü de yine çarpışmadan fışkıran iri parçaların düşmesiyle oluşmuştur.

Proclus, bir başka yeni kraterdir. Ancak, pervane biçimindeki fşkırma izleri, onu ötekilerden farklı kılıyor. Laboratuvar deneyler, böyle bir oluşumun meydana gelebilmesi için çarpan cismin, yüzeye en az 25 derecelik bir eğimle düştüğünü gösteriyor. Proclus böyle eğik çarpışmaların en iyi örneğidir.

Nem Denizi, gerçekte çok büyük bir çarpışma bölgesidir. Çarpışmadan sonra kabuğun altından yüzeye sızan lavlarla dolan krater, düz bir biçim almıştır. Yüzeyde, yüksekliği fazla olmayan sırtlar vardır. Bu şekillerin nasıl oluştuğu tam olarak anlaşılamıyor. Bununla birlikte, lavların daha yumuşakken sıkışarak buruşması sonucunda oluştuğu düşünülüyor.

Krateri dolduran lavların bir bölümü de buradan taşmış dışarı akmıştır. Bu olay, özellikle bölgenin doğu tarafında belirgindir. bu tür yüzey şekilleri, geceyle gündüzü ayıran çizgiye denk geldiklerinde en iyi biçimde gözlenebilmektedir.

Sel basmış kraterler : Ay'ın içlerinden yüzeye sızan lavlar, bazı kraterleri az yada çok doldurmuştur. Bunların bir bölümü , Nem Denizi gibi kısmen, bir bölümü de tümüyle lavların altında kalmıştır. Doğal olarak, tümüyle lavların altında kalan kraterleri az yada çok doldurmuştur. Bunların bir bölümü de tümüyle lavların altında kalmıştır. Doğal olarak , tümüyle lavların altında kalan kraterleri göremiyoruz.

Gassendi: Bu krater Nem Denizi'nin kuzey ucunda yer alan, ötekilerine pek benzemeyen bir kraterdir. Düz tabanı, ergimiş kayaların dışarıya doğru uyguladığı kuvvet sayesinde yükselmiş, bu da onu benzerlerinden daha sığ bir krater yapmıştır.

Güneydeki yükseltiler: Ay'ın Güney bölgesi, kraterlerin en yoğun bulunduğu bölgedir.Bu kraterlerden eski olanları, yeni çarpışmalarla neredeyse tümüyle bozulmuştur. Clavius, en eski kraterlerden birisidir$ ayrıca içerisindeki daha yeni kraterlerle dikkati çekmektedir.

Tycho, bu bölgedeki en belirgin kraterlerden biridir. oldukça yeni bir oluşumdur; yaşı sadece 100 milyon yıldır. Tycho, çevresindeki ışınları en iyi korunmuş kraterlerden birisidir. Bu ışınlar özellikle dolunay sırasında çok belirgin bir biçimde görülebilir.

Apenin Dağları: Bu bölge, Yağmurlar Denizi'nin güneydoğu sınırında yer almaktadır. Yaklaşık 4 milyar yıl önce çarpan asteroidler, bazı bölgelerde ay kabuğunu sıkıştırmış, böylece dağların oluşumuna yol açmıştır. Apenin Dağları, bölgedeki en belirgin yüzey şekillerinden birisidir.

Düz Duvar: Bulutlar denizinde yer alan bir yüzey şeklidir. Bu 110 km uzunluktaki duvar, batıya bakmaktadır. bu yüzey şekli, kabuğun kırılarak, bir tarafın yaklaşık 250 metre çökmesiyle oluşmuştur. duvar, dört hafta süren ay gününün bitiminde, Güneş doğarken çok belirgin bir gölge oluşturur. Öteki zamanlarda pek belirgin değildir.

Ay yüzeyinde gözleyebileceğimiz o kadar çok yüzey şekli var ki onları incelemek belki de yaşamınız boyunca sürebilecek bir uğraş olabilir. Çıplak gözle, sadece denizleri ve birkaç belirgin krateri, dağlık bölgeleri görebilirken, küçük ve çok pahalı olmayan bir teleskopla, ayrıntılı gözlemler yapabilirsiniz.

Kaynak:Tübitak
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 23 Mart 2016 23:04
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Temmuz 2012       Mesaj #2
Avatarı yok
Yasaklı
Süper Ay

Sponsorlu Bağlantılar
Bilindiği gibi 1960'lı yıllarda insanoğlu Ay'a ayak basmış, aydan numune getirip analiz etmiş ve kimyasal yapısının Dünya'nınkine benzerlik gösterdiğini bulmuştur. Ay'a insansız uçuş ilk kez Sovyetler Birliği tarafından yapılmış, fakat ilk insanlı uçuş 1968 yılında ABD tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu uçuşlarla getirilen numuneler incelenerek Ay'ın jeolojik ve kimyasal yapısı anlaşılmıştır.

Ay Nasıl Oluştu?

Bu hususta birkaç teori mevcuttur. Ancak bunlardan en çok revaçta olanı, uzaydan gelen bir cismin veya cisimlerin Dünya'ya çarptığı, bunun sonucu Dünya'dan belli bir kütlenin, toz bulutunun uzaya fırlatıldığı ve Dünya'nın çekiminde kaldığı ve bunların da zamanla yoğunlaşarak Ay'ı oluşturduğudur. Yoğunlaşan bu madde veya kütle, Dünya'nın çevresinde dolanan ve aynı zamanda kendi ekseni etrafında da dönen bir uydu olarak Güneş sistemindeki yerini alır. Dünya'nın etrafındaki dolanmasını yaklaşık bir ayda tamamlamakta ve kendi ekseni etrafındaki dönmesini de aynı zamanda bitirmektedir. Bunun sonucu da Ay Dünya'ya hep aynı yüzünü gösterir.

Esasen Güneş ikinci kuşak bir yıldızdır. Daha önce bizim bulunduğumuz yerdeki bir yıldız patlamış, parçalanmış, gaz bulutu haline gelmiştir. Bundan da yeni yıldız, şimdiki Güneş ve Güneş sistemindeki Ay dahil her şey doğmuştur. Dünya üzerindeki yaşam da bu kozmik küllerden meydana gelmiştir.


Kaynak: Popüler Bilim (Temmuz 2012,Sayı : 215)
Son düzenleyen nötrino; 23 Mart 2016 23:10
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
26 Eylül 2012       Mesaj #3
Avatarı yok
Yasaklı
'Ay'ın Karanlık Yüzüne Üs İnşa Edilecek'

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA), Mars ve daha ötesindeki noktalara gidebilmek için Ay’da ‘yüzen’ bir uzay üssü inşa etmeyi planladığı öne sürüldü. Uzay üssünün, Ay’ın karanlık yüzüne bakan tarafında inşa edileceği iddia edildi. Ay’ın yakınlarında inşa edilecek üs, Mars’ın çok uzaklarına seyahet edilmesini sağlayacak görevler için başlangıç noktasını oluşturacak bir ‘geçit uzay aracı’ olacak.

ABD’nin Orlando Sentinel gazetesinin verdiği bilgiye göre, uzay üssünün mürettebatı az sayıda astronottan oluşacak. Bir çeşit uzay gemisi olması da düşünülen üs, aynı zamanda Ay ve asteroid görevleri için de kullanılacak. Orlando Sentinel, uzay üssü hakkındaki bilgileri, NASA Başkanı Charles Bolden’a Eylül ayında Beyaz Saray’da katıldığı birifingde sunulan belgelerden elde ettiğini öne sürdü. Gazete, Obama yönetiminin uzay üssü projesinin destekleyip desteklemediğine dair kesin bir bilginin bulunmadığını da belirtti.

NASA, konu hakkında açıklama isteyen PCMagazine’e cevap vererek söz konusu belgeyi açıkça kabul etmese de reddetmeyen bir açıklama yaptı: “NASA, Başkan Barack Obama’nın uzay keşif programı planını takip ederek Ay’a, asteroidlere ve nihayetinde Mars’a insan götürülmesi projeleri üzerinde çalışıyor. Mars’a giden yolda gözden geçirilen bir çok opsiyon ve geçiş yolu var. Ay ve asteroidlere ek olarak, riski azaltmak ve Mars’a gidişi kolaylaştırmak için değerlendirilen diğer seçenekler olabilir. Beyaz Saray’ın bütçe ve bilim teknoloji bürolarıyla düzenli görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Kongre ve diğer ilgili kurumlarda uzay keşfi projelerinin ilerletilmesi için katkıda bulunmak istiyor.”

Proje Çizilmeye Başlandı Bile

Uzay üssünü oluşturacak uzay gemisinin, Lagrangian noktası veya L-noktası olarak bilinen bir konumda yer alması bekleniyor. Bu noktada, iki gök cisminin yerçekimsel kuvveti (Dünya ve Ay örnek verilebilir) birbirlerine eşit güç uyguluyor. Böylece, bu noktaya yerleştirilecek bir uzay aracı sabit bir konum elde edebiliyor. Sentinel, uzay üssünün Dünya-Ay L-2 noktasının hizasına, yani Ay’ın uzak (karanlık) yüzüne bakan yere yerleştirilmek istendiğini iddia etti.

Uzay üssünün kurulması düşünülen yer, Dünya’dan yaklaşık 445 bin km, Ay’ın yüzeyinden ise 62 bin km uzaklıkta yer alıyor. Sentinel, L-2 noktasına yerleştirilmesi planlanan uzay üssü/aracının, bu konuma sabitlenmesi için harcanacak maliyeti kısacağını, buna rağmen projenin kendisinin milyarlarca dolar gerektireceğini belirtti.


Boeıng Teklif Etmişti

NASA’nın, bu kadar büyük bir projeyi gerçekleştirmek için Uluslararası Uzay İstasyonu’nun (ISS) parçalarını kullanabileceği de öne sürüldü. Rus Federal Uzay Dairesi’nin de (Roscosmos), OPSEK adı verilen yeni bir uzay üssünün inşası için ABD’ye yardım ederek ISS’nin sökülmesinde görev alabileceği ifade edildi. OPSEK’in de Mars ve uzayın diğer uzak köşelerine insanlı görevler yapılması için kullanılması planlanıyor. Dünyanın en büyük uzay ve havacılık kurumlarından Boeing, geçtiğimiz yıl NASA’ya, ‘Keşif Amaçlı Geçit Kapısı Platformu’na dayalı bir yapının mimari planlarını sunmuştu. Bu üs, Ay görevlerini yeniden başlatmakla kalmayacak, aynı zamanda Mars görevleri için de kullanılacaktı.

NASA’nın gelecekte planladığı gezegen ve asteroid yolculuklarında kullanmayı öngördüğü sistem ise SLS, yan Uzay Ateşleme Sistemi. SLS, uzun menzilli Orion uzay kapsüllerine girecek dör astronotun ilk olarak Dünya yakınındaki asteroidlere, ardından daha uzak mesafelere gitmesi için kullanılabilecek sistem olarak düşünülüyor. ABD’nin Florida eyaletindeki Kennedy Uzay Üssü’ne Temmuz ayında ulaşan Orion kapsülü, 2014’e kadar göreve başlamayacak. Kapsülün insanlı uzay görevlerinde 10 yıl içinde kullanılmaya başlanması bekleniyor.

Kaynak : Ntvmsnbc (26 Eylül 2012,09:00)
Son düzenleyen nötrino; 23 Mart 2016 23:13
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Ekim 2012       Mesaj #4
Avatarı yok
Yasaklı
Dünya’ya Çarpan Dev Cisim Ay’ı Oluşturmuş

Bilim insanları, Dünya ile Mars büyüklüğündeki bir asteroidin (ya da gezegenin) çarpışması sonucu Ay’ın oluştuğu iddiasını destekleyen yeni bir simülasyon geliştirdi.ABD’nin Texas eyaletindeki Southwest Araştırma Enstitüsü (SwRI)’den gezegen bilimci Robin Canup, dev çarpışmanın nasıl meydana geldiğini gösteren bir model hazırladı. Canup’a göre, çarpışma sırasındaki iki yapı da Mars’ın 4 veya 5 katı daha büyük, bugünkü Dünya’nın ise yarısı kadardı. İlk çarpışmanın ardından, iki benzer büyüklükteki yapı yeniden iç içe geçmeye başladı. Dünya’nın etrafında, daha sonra Ay’ı meydana getirecek materyallerden oluşan bir disk ortaya çıktı. Canup, çarpışma ve yeniden birleşmenin, Dünya ve Ay gibi iki gökcismini oluşturabileceğinin günümüzde kullanılan kimyasal bileşimlerde de görülebildiğini kaydetti.

İki yıl önce Kopenhag Üniversitesi’ne bağlı Niels Bohr Araştırma Enstitüsü, çarpışmanın Güneş Sistemi oluştuktan 150 milyon yıl sonra gerçekleştiğini gösteren bir araştırmaya imza atmıştı. SwRI’den Robin Canup’un, California’daki NASA Ay Bilimleri Enstitüsü tarafından finanse edilen araştırmasıyla ilgili sonuçlar ise online bilim dergisi Science’ta yayınlandı.

Kaynak: Gençbilim / Science (18 Ekim 2012,08:24)
Son düzenleyen nötrino; 9 Nisan 2016 12:32
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
8 Kasım 2012       Mesaj #5
Avatarı yok
Yasaklı
Dünya'nın Kayıp Uydusu / 'Kayıp Uydu Ay'ın İçinde Saklı'

NASA, Ay’ın alt katmanlarında saklı olan sırları ortaya çıkarabilmek için 2011’in sonlarında GRAIL görevini başlattı. Gök bilimciler, Dünya’nın bir zamanlar iki uyduya sahip olduğunu ve yapılacak araştırmalar kapsamında kaybolan diğer uydunun izine Ay'ın karanlık yüzünde rastlanabileceğini düşünüyor.

Dünya’nın bir zamanlar yörüngesinde iki uydu bulundurduğu ve geceleri gökyüzünü iki ‘Ay’ın aydınlattığı düşüncesi, bir varsayım olmayabilir. GRAIL projesinin araştırmacılarından, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde gök bilimci olan David Smith, “Dünya’nın geçmişte iki uyduya sahip olduğunu düşünmek heyecan verici bir düşünce... GRAIL ile Dünya-Ay sisteminde kafaları karıştıran bulgulara cevap bulabiliriz. Ay, tuhaf bir şekilde asimetrik bir doğaya sahip. Dünya’ya yakın ve uzak olan bölgeleri birbirinden çok farklı” dedi.

Ay’ın Dünya’ya yakın olan, yani evimize bakan tarafı, antik ve sertleşmiş lav ‘denizleriyle’ kaplı. Bu yumuşak yüzeye kıyasla, Ay’ın Dünya’ya uzak olan kısmı dağlık, yüksek bir araziden oluşuyor. Gök bilimciler, uzun yıllar Ay’ın iki yüzü arasındaki farklılığın nedenlerini çözemedi. California Üniversitesi’nde gök bilimci olan Martin Jutzi ve Erik Asphaug tarafından öne sürülen iki uydu teorisi ise Ay’ın çözülemeyen tuhaflığını açıklamaya çalışan en son girişimlerden biri.

Dev Gök Cismiyle Çarpıştı

Gök bilimciler, Dünya’nın dört milyar yıl önce Mars büyüklüğündeki bir gök cismiyle çarpıştığını ve çarpışma sonrası ortaya çıkan kozmik enkazın Ay’ı oluşturduğunu düşünüyor (Mars’ın büyüklüğü Dünya’nın yarısı, Ay’ın ise iki katı kadar). Jutzi ve Asphaug, yaşandığı kabul edilen bu çarpışmada aslında bir değil, iki uydu oluştuğunu savunuyor. Ay’dan daha küçük olan ikinci uydu, Dünya’nın yörüngesinde, Ay’ın önünde veya arkasında bir konum elde etmiş olabilir.David Smith, “Normalde bu tür uydular oluşmalarından kısa bir süre sonra tek bir kozmik cisim haline gelir... Ancak yeni teoriye göre, ikinci uydu Dünya-Ay sistemindeki Lagrange noktalarından birinde konumlandı” dedi.

Lagrange noktaları, iki kozmik cismin ortak yer çekimsel kuvvetleriyle kendi yörüngelerinde oluşturdukları beş yörünge noktasını temsil ediyor. Sistemdeki diğer gök cisimleri, bu beş noktadan birinde yörüngede kalacak şekilde merkezi bir kuvvetle konumlanıyor.

Ancak Lagrange noktalarında bulunan bir gök cismi, sonsuza kadar burada sabitlenmiyor. Buradan yola çıkan Jutzi ve Asphaug, ikinci uydunun bir süre sonra konumunu terk ederek Ay’la çarpıştığını düşünüyor. Çarpışmanın düşük hızda gerçekleştiği ve büyük bir krater oluşturmadığı, tersine, küçük uydunun Ay’ın uzak yüzündeki dağlık alanları ortaya çıkardığı düşünülüyor.

GRAIL Sırrı Çözebilir

Ay’ın etrafında uçan ikiz GRAIL uzay araçları, Ay’ın yerçekimi alanı hakkında çok detaylı ölçümler yapıyor. GRAIL uzay araçları böylece, “Ay’ın içini görüyor” ve gök cisminin iki ayrı yüzü arasındaki farkı ortaya çıkarmaya çalışıyor. Yapılan ölçümler, Ay’ın içindeki materyallerin dağılımı hakkında bilgiler sunacak, böylece Ay’ın iki farklı kısmındaki Yerkabuğu ve Manto’sundaki farklılıkları ortaya koyacak. Eğer, Ay’ın uzak olan kısmındaki Yerkabuğu materyali, yakın kısmındakinden farklı çıkarsa, iki uydu teorisini destekleyen bulgular elde edilmiş olacak.

Yapbozun Tek Bir Parçası

Ancak Dünya’nın bir zamanlar iki uyduya sahip olduğu teorisini doğrulamak için, gök bilimciler Ay’ın yüzleri arasındaki farklılıkları ortaya koymanın ötesine gitmek zorunda. NASA’nın Lunar Reconnaissance Orbiter (Yörünge Keşif Aracı), Ay’ın topografyası hakkında bugüne kadar birçok bilgi sundu. Gök bilimciler ayrıca Ay’ın yüzeyindeki kimyasal özellikleri içeren verileri ve Apollo görevlerinde elde edilen sismik verileri de kullanacak.

MIT’de akademisyen olan Smith, tüm bu bilgilerin çok önemli olduğunu ancak asıl yapılması gerekenin Ay’ın karanlık yüzüne bir yolculuk olduğunu belirtti. Smih, “Oraya gidip kayalardan örnek almak gerekli... Bir zamanlar ikinci bir uydu var ise onun Ay’ın üçte biri kadar olduğunu tahmin ediyoruz. Bu yüzden çarpışmadan sonra daha hızlı soğudu, Ay’ın karanlık yüzüne kayalar saçtı ve oradaki dağları oluşturdu” dedi.


Kaynak : Ntvmsnbc / BBC (08 Kasım 2012,10:26)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 9 Nisan 2016 12:30
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Kasım 2012       Mesaj #6
Avatarı yok
Yasaklı
2013 Yılı Boyunca Ay Nasıl Görünecek?

Ay'ın bize hep aynı yüzünü gösterdiğini düşünürüz. Oysa ki, gördüğümüz hep aynı yüzü değildir. Eksenindeki eğimi ve yörüngesinin şekli nedeni ile bir ay ve bir yıl boyunca ayı kısmen farklı açılardan görürüz. Normalde, Ay'ın yörüngesinde nasıl “sallandığını” ya da dünyaya yaklaşıp uzaklaştığını fark edemeyiz. Ancak, ayın bir yıl içerisindekı halini yalnızca beş dakikaya indirerek, ayın evrelerindeki farkedilebilir değişiklilerden, dengesindeki ve yörüngesindeki sallatılardaki değişimine kadar gözlemleyebiliriz.

Goddard Bilimsel Görselleştirme Stüdyosu tarafından hazırlanan yeni bir video, 2013 yılı buyunca Ay'ın Dünya'dan nasıl gözükeceğini gösteriyor. Videoda yer alan her kare bir saati temsil ediyor. Ayrıca Ay'ın yörünge pozisyonunu, alt-dünya ve alt-güneş noktalarını ve Dünya'ya olan uzaklığını gösteriyor.



Kaynak : Unıverse Today /
(20 Kasım 2012)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 9 Nisan 2016 12:27
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Aralık 2012       Mesaj #7
Avatarı yok
Yasaklı
NASA Ay'a Uydu Bombardımanı Yapacak

NASA (ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi), yörüngesinde yer çekimi haritası çıkaran iki uzay aracının, görevlerinin sona ereceği 17 Aralık günü Ay’a çakılacaklarını açıkladı. Amaç, Ay’ı oluşturan bileşikleri ve yerin altındakileri incelemek. Böylece, NASA Ay'ı ikinci defa vurmuş olacak.NASA, Grail projesinde yer alan Ebb ve Flow adındaki iki uzay aracının, Pazartesi günü Ay’ın kuzey kutbundaki bir tepeye çakılacaklarını belirtti. Çarpışma, TSİ Salı günü 00:28’de gerçekleşecek. Uzay araçları, yaklaşık 6 bin km hızla, 20 saniye arayla Ay’a çarpacak.Yetkililer, iki uzay aracının çarpacağı noktanın eski Ay görevlerinde yer alan uzay araçlarının indiği noktalardan uzak olduğunu, böylece tarihi önem taşıyan yerlerin zarar görmeyeceğini ifade etti.

NASA’nın 496 milyon dolar bütçeli Grail görevi, Eylül 2011’de hayata geçerken, iki yörünge aracı Ebb ve Flow üç ay sonra Uzay’a ateşlendi. O günden bu yana Ay’ın etrafına vızır vızır dönen uzay araçları, Dünya’nın uydusundaki yerçekimi alanını hiç olmadığı kadar detaylı bir şekilde haritaya döktü.
Grail projesinin baş müfettişi ve ABD’nin Massachusetts Institute of Technology (MIT) Üniversitesi’nde akademisyen olan Maria Zuber, “Ebb ve Flow’un, Ay’ın toz haline gelmiş yüzeyini detaylı bir şekilde ortaya çıkardığını” belirtti.Space.com’a konuşan gök bilimci, “Elde edilen bulgulardan, Dünya, Mars, Merkür, Venüs ve Ay’ın eski zamanlardan sanıldığından çok daha fazla meteor yağmuruna maruz kaldığını anladıklarını” belirtti.

Yakıtları Tükendi

Grail görevinin ana kısmını oluşturan Mart-Mayıs 2012 döneminde, Ebb ve Flow Ay’ın yüzeyine 55 km mesafeye kadar yaklaştı. Görevin süresi uzatılan bölümlerinde, uzay araçları yüzeye 23 km kadar yakın bir mesafeye geldi. Ay’ın etrafında yakın mesafeden yapılan dönüşler, son derece detaylı yerçekimi haritası elde edilmesini sağladı. Zuber, Pazartesi günü yakıtları biten uzay araçlarını kuzey kutup noktası civarında yüzeye çarpacaklarını, kontrollü olarak Dünya’dan gerçekleştirilecek çarpışmanın, Ay’daki tarihi yerlere zarar verme olasılığının çok düşük olduğunu belirtti. Zuber’in verdiği rakama göre, Apollo ve keşif görevlerinde yer almış uzay araçlarının indiği bölgelerin zarar görme olasılığı 1 milyonda 8.

Manevra Yapıldı

NASA yetkilileri yapılan ayarla, Ebb ve Flow’un çarpacakları tepeye yönlendirildiklerini belirtti. Söz konusu çıkıntı, aslında bir kraterin kenarında bulunuyor.California’daki Jet İtiş Gücü Laboratuvarı’nda çalışan Grail görevinin yöneticisi David Lehman, “Tamamen parçalara ayrılacaklar... Çarptıkları yüzeyde küçük delikler oluşturacaklar” dedi. Gerçekleşecek olan çarpışmayla, krater kenarının parçalanması, böylece kraterin mekanik özellikleriyle Ay’ın bileşikleri hakkında daha fazla bilgi edilmesi amaçlanıyor. Ayrıca, uzay araçlarının ortaya daha önceden Ay’da keşfedilen buz halinde su ortaya çıkarıp çıkarmadığı gözlemlenecek. Gözlemi, Ay Yörünge Keşif Aracı (LRO) yapacak.Zuber, Dünya’dan gözlem yapmak isteyecek amatör gök bilimcilerin böyle bir şansı bulunmadığını ifade etti: “Maalesef çamaşır makinesi büyüklüğündeki Ebb ve Flow’ın çarpışması yerden görülebilecek kadar net olmayacak” dedi.

Nasa'dan İkinci Bombardıman

NASA, 9 Ekim 2009 tarihinde "Lunar Crater Observation and Sensing Satellite" (LCROSS) adı verilen uzay aracıyla Ay'ı vurmuştu.Su bulmak için yapılan denemede, Ay yüzeyinde yaşanan çarpışmanın etkisiyle yüzeyden 15 km öteye parçalar savrulmuş ve buz halde su bulunmuştu.


Kaynak: Ntvmsnbc / BBC (14 Aralık 2012,11:25)
Son düzenleyen nötrino; 9 Nisan 2016 12:26
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
20 Aralık 2012       Mesaj #8
Avatarı yok
Yasaklı
Ay'daki Med ve Cezir Adlı Uzay Araçlarının Son Görevi

NASA'ya ait Med (Ebb) ve Cezir (Flow) adlı uzay araçları Ay yüzeyine çarparak, Ay yörüngesinde 11,5 aydan beri sürdürdükleri görevlerini sona erdirdi.Uzmanlarca yönetilen uzay araçları kalan son yakıtlarını tüketmek için motorlarını çalıştırmalarının ardından Ay'ın kuzey kutbu yakınında bir dağ üzerinde belirlenen noktaya çarparak son görevlerini de başarıyla yerine getirmiş oldu.

Ay'a inen ilk uzay aracı Apollo'nun indiği yer de dahil olmak Ay yüzeyindeki diğer tarihi önemi bulunan bölgelerin uzağında kendilerine seçilen noktaya ilk çarpan uzay aracı Med oldu. Cezir'in belirlenen noktaya çarpışı, Med'den yarım dakika sonra gerçekleşti.Belirlenen bölgeye saatte yaklaşık 6115 kilometre hızla çarpan, birer çamaşır makinesi büyüklüğündeki uzay araçlarının bıraktığı iz, Ay'ın karanlık yüzünde bulunmaları nedeniyle Dünya'dan görülemeyecek. Ancak Ay yörüngesinde görev yapan Ay Keşif Uydusu, uzay araçlarının bıraktığı izlerin fotoğraflarını çekmeye çalışacak.

Florida'daki Cape Canaveral askeri üssünden 10 Eylül 2011'de fırlatılan Med ve Cezir uzay araçları 3,5 ay süren yolculuklarının ardından Ay'ın yörüngesine yerleşmişti. Yörüngede 100'ü aşkın görevi yerine getiren araçlar, yaptıkları çalışmalarla Ay yüzeyindeki değişken yer çekimi alanlarını ölçmüş ve yüzeyde sanılandan fazla aşınma olduğunu kanıtlamıştı.Uzay araçlarının gönderdiği veriler sayesinde, Dünya'nın bir zamanlar iki uydusu olduğu ve bu uyduların iç içe geçerek Ay'ı oluşturduğuna ilişkin teori geçerliliğini büyük ölçüde yitirmişti.



Kaynak : AA / BBC (18 Aralık 2012,10:26)
Son düzenleyen nötrino; 9 Nisan 2016 12:23
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Aralık 2012       Mesaj #9
Avatarı yok
Yasaklı
Ay'da Su Var mı?

Bu öykü uzun zamandır sürüyor hatta bir krateri bombaladılar suyu görecek miyiz diye. Ay çevresinde dolanan LRO (Lunar Reconnaissance Orbiter) uzay aracı üzerinde lazer ile yükseklik ölçen bir alet var. Çalışma ilkesi çok basit ışınları Ay üzerinde belli bir noktaya gönderiyor ve yansıyan ışınları gözlüyor. Işınların gidip gelmesi arasında geçen zamanda yüksekliği ölçebiliyor. Bu aletin diğer bir kullanım yönü de hep aynı şiddete ışın gönderdiği için hangi noktada ne kadar ışın geldiğine bakarak o noktanın yansıtma gücünü göreceli de olsa ölçebiliyorsunuz.

ABD’den bir grup araştırmacı kafalarını Ay’ın güney kutbu yakınında bulunan Schackleton isimli kratere takmışlar ve bu ölçümü tam 5 milyon kez kraterin her noktasında tekrarlamışlar. Bulguları ilginç. Fotoğraftaki renkli kısmı, lazer yükseklik ölçerin bulguları ile elde edilen haritanın kraterin normal fotoğrafı üzerine yerleştirilmiş şekilde görüyorsunuz. Buradaki renkler kraterin derinlik göstergesi. Mavi en derin, kırmızı-beyaz renkler ise en yüksek yerleri göstermektedir. Kraterin çapı 21 km ve derinliği ise 3 km. Bu Schackleton adı ona Antartika kaşifi Ernst Schackleton anısına verilmiş.

Çalışmanın en önemli bulgusu kraterin tabanında yansıma gücü daha yüksek ve bunun buz olabileceği konusunda bilim insanları hemfikir, çünkü beyaz nesneler ışığı daha fazla yansıtır. Önemli ikinci bulgu ise kraterin duvarlarında da yansıtma yüzeye nazaran daha fazla. Krater duvarlarının üst kısmı arasıra güneş alıyor, dolayısıyla orada buz olamaz. İşte buna pek neden bulamadıkları için bilimciler model yapıyorlar. Kabul edilebilecek model oradaki materyalin yeni olması ile açıklanabiliyor. Bunun içinde Ay yüzeyine göktaşı çarpmaları olduğunda Ay depremi olur. Bu depremler sırasında krater duvarlarındaki eski materyalin yuvarlandığını yeni materyalin ortaya çıktığını ileri sürüyorlar.



Kaynak : Evren Gezgini (Prof.Dr.Ethem Derman / 03 Eylül 2012)
Son düzenleyen nötrino; 9 Nisan 2016 12:20
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
14 Ocak 2013       Mesaj #10
Avatarı yok
Yasaklı
Ay'ın Karanlık Yüzüne Yakın Çekim

NASA, geçtiğimiz Ay görev sürelerinin dolmasının ardından Ay’ın karanlık yüzüne çakılan Ebb (Med) ve Flow (Cezir) uydularının ardından kalan görüntüleri yayımladı. 14 Aralık’ta Ebb uydusu tarafından çekilen görüntüler, Ay’ın büyüleyici yakın çekim görüntüsünü gözler önüne serdi.

NASA’nın GRAIL projesi kapsamında 11,5 ay boyunca Ay’ın yörüngesinde gözlem ve analiz yapan Ebb ve Flow uydularının Dünya’ya gönderdiği son görüntüler yayımlandı. Ay’ın karanlık yüzeyine çakılmadan üç gün önce Ebb’in ön tarafındaki kamerasıyla elde ettiği görüntüler, yerden sadece 10 km yükselikte çekildi. Çarpışmadan üç gün önce çekilen video, Ay’ın Dünya’dan görülmeyen karanlık yüzüne çok nadir ve detaylı bir bakış açışı sundu.Çamaşır makinesi büyüklüğündeki uzay araçları, saatte 6115 km hızla kuzey yarımküredeki bir tepeye 20 saniye arayla çakılmıştı.

Ebb'in ön tarafındaki kamera tarafından çekilen ilk görüntüler, 931 kareden oluşuyor. Videonun ikinci kısmı ise 1498 kare içeriyor. Uyduların yörüngedeki hareketlerine oranla 6 kat daha hızlı gösterilen videoların ilki, Ebb’in ön kısmındaki MoonKAM ile, ikincisi ise arka kısmındaki kamerayla çekildi. Ebb ve Flow, Eylül 2011’de Uzay’a fırlatılmıştı. İki uydu, yaklaşık bir yıl süren görevleri boyunca, Ay’ın elde edilmiş en detaylı yerçekimi haritasını çıkardı. Ebb ve Flow, aynı zamanda Ay'ın karanlık yüzünü ilk kez görüntüleyen uzay araçları olarak tarihe geçmişti.


Kaynak : Ntvmsnbc / BBC (14 Ocak 2013,10:23)
Son düzenleyen nötrino; 9 Nisan 2016 12:20

Benzer Konular

27 Aralık 2011 / Misafir Soru-Cevap
13 Eylül 2011 / Daisy-BT X-Sözlük