Arama

ESO - Avrupa Güney Gözlemevi (European Southern Observatory) - Sayfa 20

Güncelleme: 3 Nisan 2016 Gösterim: 46.985 Cevap: 206
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Kasım 2012       Mesaj #191
Avatarı yok
Yasaklı
Bir Fotoğraf, Birçok Öykü

Sponsorlu Bağlantılar
potw1246a

ESO Fotoğraf Elçisi, Babak Tafreshi, derin uzay cisimlerinden oluşan bir hazineyle birlikte ESO’nun Paranal Gözlemevi’nde gökyüzüne ilişkin olağanüstü bir görüntü yakaladı.Bunlardan en belirgini, görüntünün ortasında güçlü bir şekilde parlayan kırmızı Karina Bulutsusu’dur. Karina Bulutsusu, Dünya’dan yaklaşık 7500 ışık yılı uzaklıktaki Karina (Gemi Omurgası) takımyıldızı içerisinde bulunuyor. Bu ışıldayan gaz ve toz bulutu, gökyüzündeki en parlak bulutsudur ve içerisinde, Eta Carinae gibi, Samanyolu’nda var olduğu bilinen en parlak ve en büyük kütleli yıldızlardan birkaçını barındırır.

Karina Bulutsusu, büyük kütleli yıldızların şiddetli doğum ve ölümlerinin ardındaki gizemlerin çözülmesi için gökbilimciler açısından kusursuz bir deneme yeridir. Karina Bulutsusu’na ilişkin olarak yakın tarihte ESO’dan alınan birkaç güzel görüntü için, ESO1208, ESO1145, ve ESO1031’e bakınız.

Karina Bulutsusu’nun altında, Dilek Kuyusu Kümesi’ni (NGC 3532) görmekteyiz. Genç yıldızlardan oluşan bu açık yıldız kümesi, bir teleskop merceğinden bakıldığında, dilek kuyusunun dibinde parıldayan bir avuç gümüş madeni para gibi göründüğü için bu şekilde adlandırılmıştır. Daha sağa baktığımızda, en parlak bölgesinde bazı kişilerin kuş benzeri bir şekil görmeleri nedeniyle kimi zaman Koşan Tavuk Bulutsusu takma adıyla da anılan, ışıldayan hidrojen ve yeni doğan yıldızlardan oluşan bir bulut olan Lambda Centauri Bulutsusu’nu (IC 2944) görüyoruz (ESO1135’e bakınız). Bu bulutsunun üzerine, biraz sola doğru baktığımızda, daha iyi bilinen kuzey adaşına benzer bir açık yıldız kümesi olan Güney Ülker’i (IC 2632) görmekteyiz.

Ön planda, ESO’nun Çok Büyük Teleskop İnterferometresi’ne (VLTI) ait dört Yardımcı Teleskoptan (AT) üçünü görüyoruz. VLTI sayesinde, her bir teleskop ile mümkün olandan çok daha ince detayların görülebileceği tek bir dev teleskop olarak AT’ler veya VLT’in 8.2 metrelik Birim Teleskopları birlikte kullanılabilir. VLTI, genç yıldızsal cisimlerin çevresindeki disklerin yanı sıra Evren’deki en etkili ve gizemli olaylarından biri olan etkin çekirdekli galaksilere ilişkin çalışmaları da kapsayan araştırmalar için geniş bir yelpazede kullanılmaktadır.



Kaynak : ESO / Haftanın Görüntüsü (12 Kasım 2012)

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
30 Kasım 2012       Mesaj #192
Avatarı yok
Yasaklı
En Büyük Karadelik Püskürmesi Keşfedildi

Sponsorlu Bağlantılar
eso1247a

Yeni ESO gözlemleri şu ana kadarki en güçlü kuasar madde çıkışını ortaya çıkardı / SDSS J1106+1939 kuasarından yayılan kozmik cisimlere ait çizim.

Gökbilimciler ESO’nun Çok Büyük Teleskobu VLT’yi kullanarak, şimdiye kadar gözlenenlerden en az beş kat daha güçlü madde çıkışı gösteren bir kuasar keşfettiler. Kuasarlar, süper kütleli karadeliklerden gücünü alan son derece parlak gökada merkezleridir. Bunların pek çoğu muazzam miktarlarda maddeyi bulundukları gökadaya püskürtürler ve bu madde çıkışları gökadaların gelişiminde anahtar bir rol oynar. Şimdiye kadar gözlenen kuasar madde çıkışları ise kuramcılar tarafından öngörüldüğü kadar güçlü değildi.

Kuasarlar, uzak gökadaların büyük karadeliklerden gücünü alan çok parlak merkezleridir. Yeni çalışma, bu enerjik kaynaklardan biri olan SDSS J1106+1939’un ESO’nun Şili’deki Paranal Gözlemevi’nde bulunan VLT üzerindeki X-shooter aleti kullanılarak gerçekleştirilen detaylı incelemesini içermektedir. [1] Her ne kadar karadelikler, çevrelerindeki maddeyi çekmeleriyle ünlenmiş olsalar da; pek çok kuasar çevresindeki maddenin bir kısmını ivmelendirip dışarı doğru yüksek hızlarla fırlatır.

“Şimdiye kadar bilinen en enerjik kuasar madde çıkışını keşfettik. Bu muazzam madde çıkışıyla taşınan enerji oranı Güneş’in ışıma gücünün en az iki milyon kere milyon katına eşdeğer. Bu da yaklaşık olarak Samanyolu Gökadası’nın toplam ışıma gücünun 100 katına karşılık gelmekte – yani bu gerçekten devasa bir madde çıkışı.,” diye konuşan ekibin lideri Nahum Arav (Virginia Tech, ABD), sözlerini “ilk kez bir kuasar madde çıkışının, kuramsal olarak öngörülen çok yüksek enerjilere sahip olduğu gözlendi” diyerek tamamladı.

Pek çok kuramsal benzetime göre bu madde çıkışlarının gökadalar üzerindeki etkisi, gökada kütlelerinin gökada merkezlerindeki karadelik kütleleriyle nasıl ilişkili olabileceği ve neden Evren’de az miktarda büyük gökadanın var olduğu gibi modern evrenbilim gizemlerinin çoğuna cevaplar verebilir. Yine de şimdiye kadar kuasarların bu tür etkilere sebep olacak kadar güçlü madde çıkışları oluşturabileceğine dair bir belirsizlik söz konusuydu.[2]

Yeni keşfedilen madde çıkışı, SDSS J1106+1939 kuasarının merkezindeki süper kütleli karadeliğin yaklaşık 1000 ışık yılı uzağında bulunuyor. Bu madde çıkışı, daha öncekilerin en güçlüsünden en az beş kat daha güçlü. [3] Ekibin analizine göre yılda kütlesi Güneş’in kütlesinin yaklaşık 400 katı kadar olan madde kuasardan saniyede 8000 km’lik hızlarla çıkmakta.

“VLT’nin X-shooter tayfçekeri olmadan böyle bir keşif yapmamızı sağlayan yüksek nitelikte veriyi elde edemezdik,” diyen yeni makalenin ilk yazarı Benoit Borguet (Virginia Tech, ABD) sözlerini “Kuasar çevresindeki bölgeyi bu kadar detaylı olarak ilk kez inceleyebildik,” diyerek sürdürdü.

Ekip, SDSS J1106+1939 kaynağının yanı sıra başka bir kuasar daha gözledi ve iki kaynağın da güçlü madde çıkışlarına sahip olduğunu buldu. Bunlar çok rastlanan ama daha önce az çalışılmış bir kuasar sınıfının örnekleri olduğu için [4], elde edilen sonuçların Evren’deki parlak pek çok kuasar için de geçerli olduğu düşünülebilir. Borguet ve ekibi şu anda bu kuasarlara benzer bir düzine daha kuasarı durumun böyle olup olmadığını anlamak için incelemekteler. Nahum Arav, “Buna benzer bir şeyi on yıla yakın bir süredir arıyorum”, dedi ve şöyle ekledi: “Yani öngörülmüş olan bu devasa madde çıkışlarından birini en sonunda keşfetmek çok heyecan verici!”

Notlar:

[1] Ekip, SDSS J1106+1939 ve J1512+1119 kaynaklarını Nisan 2011 ve Mart 2012’de ESO’nun VLT’sine iliştirilmiş X-shooter tayfçeker aletiyle gözledi. Işığı bileşen renklerine ayırıp meydana getirilen tayfı detaylı olarak inceleyen gökbilimciler, kuasar yakınlarındaki maddenin hızı ve diğer özellikleri hakkında bilgi sahibi olabildiler.

[2] SDSS J1106+1939’un gözlenen güçlü madde çıkışı, tipik olarak kuasarın ışıma gücünün kabaca %5’i kadar mekanik güç gerektiren aktif gökada geri besleme süreçleri açısından önemli bir role sahip olmasına yetecek kinetik enerjiyi taşımaktadır. Kütle çıkışı tarafından taşınan kinetik enerji oranı, kinetik ışıma gücü olarak tanımlanır.

[3] SDSS J1106+1939, kinetik ışıma gücü en az 1046 erg s−1 olan bir madde çıkışına sahiptir. Madde çıkışıyla merkezdeki kuasar arasındaki mesafe (300–8000 ışık yılı) beklenenden daha büyüktür ki bu da gözlediğimiz madde çıkışlarının maddenin ilk ivmelendiği bölgeden (0.03–0.4 ışık yılı) çok uzakta olduğuna bir işarettir.

[4] Kalın Soğurma Çizgisine Sahip Kuasar (Broad Absorption Line – BAL) olarak bilinen bir sınıf.



Kaynak : ESO Basın Açıklaması / Bilim Bülteni (28 Kasım 2012)

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
3 Aralık 2012       Mesaj #193
Avatarı yok
Yasaklı
Kahverengi Cücelerin Bile Gezegenleri Olabilir

eso1248a

Bir kahverengi cücenin etrafındaki gaz ve toz diskinin bilgisayar çizimi.

Atacama Büyük Milimetre/milimetre-altı Dizgesi’ni (ALMA) kullanan gökbilimciler ilk kez bir kahverengi cücenin etrafındaki toz diskinin içerisinde, yeni doğan yıldızların etrafındaki yoğun disklerde olduğu gibi milimetre-boyutlarında katı parçacıklar buldu. Şaşırtıcı bulgular Dünya-boyutlarındaki kayalık gezegenlerin nasıl oluştuklarına dair teorileri zorlamakla birlikte, bu tür gezegenlerin sanılandan daha yaygın olabileceği sonucunu da ortaya çıkarıyor.

Dünya gibi kayalık gezegenlerin bir yıldızın etrafındaki disk maddesi içerisinde bulunan ve başlangıçta mikroskobik boyutlara sahip olan parçacıkların rastgele çarpışarak birbirlerine bağlanmasıyla oluştuğu düşünülüyor.
Kozmik toz olarak bilinen bu küçük parçacıklar çok ince kurum (is) ve kum taneciklerine benzemektedir. Bununla birlikte, gökbilimciler bir kahverengi cücenin — yıldız-benzeri bir nesne, ancak bir yıldız olacak kadar büyüyemeyen ve ışık yaymayan bir gökcismi — etrafındaki diskin seyrek olduğu için buradaki taneciklerin yeterince büyüyemeyeceğini ve çarpışmalardan sonra birbirlerine bağlanamayacakları kadar hızlı hareket ettiklerini düşünüyorlardı. Bunun yanı sıra, yaygın teorilere göre bir araya gelmeyi başaran tozlar tesbit edilebilecekleri disk bölgesinden ayrılarak hızla merkezdeki kahverengi cücenin üzerine doğru taşınırlar.

“Bu ince küçük diskin içerisinde milimetre-boyutlarındaki tanecikleri bulduğumuzda gerçekten çok şaşırdık,” diyor Amerika, Avrupa ve Şili’deki gökbilimciler ekibinin başındaki Luca Ricci (Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü, ABD). “Bu boyutlardaki katı taneciklerin bir kahverengi cücenin etrafındaki diskin dış ve soğuk bölgelerinde oluşamaması gerekiyor, ancak görünen o ki bunu başarmışlar. Kayalık bir gezegenin tamamen burada oluşabileceğinden ya da oluştuğundan, henüz emin değiliz. Ancak buna giden ilk adımları şimdiden görmüş olduk, bu nedenle katıların büyüme koşulları hakkındaki tahminlerimizi değiştirmek zorundayız.”

ALMA’nın daha önceki teleskoplara göre artan çözünürlük gücü araştırma ekibinin ayrıca kahverengi cücenin etrafındaki karbon monoksit gazının yerini belirlemesini sağladı. Bu tür bir diskin içerisinde ilk kez soğuk bir moleküler gaz tesbit edilmiş oldu. Bu keşifle birlikte, milimetre-boyutlarındaki parçacıkların da bulunması, diskin, genç yıldızların etrafındakilere tahmin edilenden çok daha fazla benzediğini gözler önüne seriyor.

Ricci ve beraberindeki çalışma arkadaşları bulgularını yüksek-rakımlı Şili çöllerinde bulunan kısmen tamamlanmış ALMA teleskobunu kullanarak gerçekleştirdiler. ALMA sayıları artan, yüksek hassasiyetli, çanak-şeklindeki antenlerin tek bir teleskop gibi bir arada çalıştığı ve Evreni çığır açıcı bir detay ve hassasiyetle gözleyen antenler dizgesidir. ALMA evreni insan gözünün duyarlı olmadığı milimetre-dalgaboyundaki ışıkla “görmektedir”. ALMA’nın inşasının 2013 yılında bitmesi bekleniyor, ancak gökbilimciler teleskopların kısmı bir dizgesi ile 2011 yılında gözlemlere başladılar.


Gökbilimciler ALMA’yı Rho-Oph 102 olarak da bilinen, Yılancı takımyıldızı doğrultusundaki Rho Ophiuchi yıldız oluşum bölgesinde bulunan genç kahverengi cüce ISO-Oph 102’ye yönlendirdiler. Yaklaşık olarak Jüpiter’in 60, ancak Güneş’in 0.06 katı ağırlığında olan kahverengi cücenin normal yıldızların termonükleer reaksiyonlar gerçekleştirdiği gibi parlamaya yetecek kadar kütlesi bulunmuyor. Bununla birlikte, yavaş kütleçekimsel daralması ile yaydığı ısı ve kırmızı renkli ışıması, bir yıldız kadar olmasa da bir miktar parlamasını sağlıyor.

ALMA kahverengi cüce tarafından ısıtılan disk maddesinin yaydığı milimetre civarındaki dalgaboyuna sahip ışığı topladı. Disk içerisinde bulunan parçacıklar kendi boylarından daha büyük dalgaboylarında çok fazla radyasyon yaymıyorlar, bu nedenle parlaklıktaki karakteristik bir azalma daha uzun dalgaboylarında ölçülebiliyor. ALMA bu azalmayı gözleyerek toz parçacıklarının boylarını ölçebilmek için ideal bir alet. Gökbilimciler diskin parlaklığını 0.89 mm ve 3.2 mm dalgaboylarında karşılaştırdılar. Parlaklıktaki 0.89 mm’den 3.2 mm’ye olan düşüş parçacıkların kısmen milimetre ve daha büyük boyutlarda olduklarını göstermektedir.

“ALMA gezegen sistemlerinin oluşumuna dair gizemleri çözmek için güçlü ve yeni bir alet,” yorumunu yapıyor, araştırma ekibinin üyesi ESO’dan Leonardo Testi. “Bunu daha önceki teleskoplarla yapmaya kalkışmak aylar süren gözlem zamanı gerektiriyordu ve bu da pratikte mümkün değildi. Ancak, ALMA’nın nihai anten parçalarının sadece dörtte birini kullanarak, bunu bir saatten az bir sürede gerçekleştirdik!” diyor.Yakın gelecekte, tamamlanan ALMA teleskobu, Rho-Oph 102 ve diğer nesnelerin etrafındaki disklerin daha detaylı görüntülerini elde edecek kadar güçlü olacak. Ricci şöyle açıklıyor, “Yakında sadece disklerdeki küçük parçacıkları değil, bunların çöküntü diskinin içinde nerelerde bulunduklarını ve buradaki gazlarla nasıl etkileştiklerini de görüntüleyebileceğiz. Bu gezegenlerin nasıl oluştuklarını anlamamıza daha fazla yardım edecek.”


Kaynak : ESO Basın Açıklaması / Bilim Bülteni (30 Kasım 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
3 Aralık 2012       Mesaj #194
Avatarı yok
Yasaklı
ALMA Yıldız Olmayı Başaramayan Bir Gökcismi'nin Etrafındaki Kozmik Toz Taneciklerini Görüntüledi

eso1248b

Bir kahverengi cücenin etrafındaki diskte bulunan taneciklerin bilgisayar çizimi / ESO1248b.

Dünya gibi kayalık gezegenlerin bir yıldızın etrafındaki disk maddesi içerisinde bulunan ve başlangıçta mikroskobik boyutlara sahip olan parçacıkların rastgele çarpışarak birbirlerine bağlanmasıyla oluştuğu düşünülüyor. Atacama Büyük Milimetre/milimetre-altı Dizgesi’ni (ALMA) kullanan gökbilimciler ilk kez bir kahverengi cücenin — yıldız-benzeri bir nesne, ancak bir yıldız olacak kadar büyüyemeyen ve ışık yaymayan bir gökcismi — etrafındaki toz diskinin içerisinde, yeni doğan yıldızların etrafındaki yoğun disklerde olduğu gibi milimetre-boyutlarında katı parçacıklar buldu. Şaşırtıcı bulgular Dünya-boyutlarındaki kayalık gezegenlerin nasıl oluştuklarına dair teorileri zorlamakla birlikte, bu tür gezegenlerin sanılandan daha yaygın olabileceği sonucunu da ortaya çıkarıyor.Bu ressam çizimi kahverengi cücenin etrafındaki diskin içerisinde bulunan kozmik toz parçacıklarını göstermektedir. [ALMA (ESO/NAOJ/NRAO)/L. Calçada (ESO).]

eso1248c

Kahverengi cüce ISO-Oph 102 / ESO1248c.

Bu görüntü Rho Ophiuchi yıldız oluşum bölgesinde bulunan ISO-Oph 102, ya da Rho-Oph 102 kahverengi cücesini göstermektedir. Bulunduğu konum artı işareti ile işaretlenmiştir. Bu görünür-ışık görüntüsü Sayısallaştırılmış Gökyüzü Taraması 2 ile elde edilen görüntülerin bir kısmı ile oluşturulmuştur.[ALMA (ESO/NAOJ/NRAO)/Digitized Sky Survey 2. Acknowledgement: Davide De Martin.]

eso1248d

Yılancı takımyıldızındaki ISO-Oph 102 kahverengi cücesinin konumu / ESO1248d.

Yukarıdaki harita Yılancı takımyıldızı doğrultusunda bulunan ISO-Oph 102 ya da Rho-Oph 102 adlı kahverengi cücenin konumunu göstermektedir. [ESO, IAU and Sky & Telescope.]

eso1248e

Görünür ışıkta Rho Ophiuchi yıldız-oluşum bölgesinin geniş alan görüntüsü / ESO1248e.

Bu geniş alan görüntüsü Yılancı takımyıldızı doğrultusunda bulunan yıldız oluşum bölgesi Rho Ophiuchi'yi göstermektedir. Bu görüntü Sayısallaştırılmış Gökyüzü Taraması 2 ile elde edilen görüntülerin bir kısmı ile oluşturulmuştur. [ESO/Digitized Sky Survey 2. Acknowledgement: Davide De Martin.]


Kaynak : ESO / ALMA Teleskobu Gözlemi (30 Kasım 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
8 Aralık 2012       Mesaj #195
Avatarı yok
Yasaklı
Ötegezegen Gözlemleri

potw1248a

La Silla’da fotoğraflanan iki gezegen avcısı.

Filozoflar ve bilim insanları, Güneş Sistemi’nin dışında yaşanabilir gezegenlerin var olma olasılığını yüzyıllardır merak etmişlerdir. Günümüzde, bu fikir bir kurgu olmaktan çıkmıştır: son birkaç yılda dünyanın dört bir yanında gökbilimciler tarafından yüzlerce ötegezegen keşfedilmiştir. Bu yeni dünyaların araştırılmasında çok çeşitli teknikler kullanılmaktadır. Yukarıdaki olağanüstü fotoğrafta, bu yöntemlerden ikisini kullanan teleskoplardan HARPS tayfçekeri ile ESO’nun 3.6 metrelik teleskobu ve CoRoT uzay teleskobu aynı karede yer almaktadır. Fotoğraf, ötegezegenler üzerinde çalışmalar yapan Alexandre Santerne tarafından çekilmiştir.

Dünyanın en önde gelen ötegezegen avcısı Yüksek Hassasiyetli Dikine Hız Gezegen Avcısı (HARPS) tayfçekeri, ESO’nun 3.6 metrelik teleskobu üzerinde bulunan bir aygıttır. Bu görüntünün solunda, söz konusu teleskobun açık kubbesi, Yeni Teknoloji Teleskobu’nun açısal kubbe doğrultusunda görülebilir. HARPS, yörüngedeki gezegenin kütle çekimiyle hafifçe titreyen bir yıldızın hareketinde meydana gelen küçük değişiklikleri saptayarak ötegezenler bulmaktadır. Bu, ötegezegenleri bulmak için kullanılan dikine hız tekniğidir.

20 saniyelik bu pozda, gökyüzünde yukarıdaki soluk ışık izi bir meteor değil, CoRoT’a (Konveksiyon, Dönme ve Gezegen Geçişi Uzay Teleskobu) aittir. CoRoT, önünden gezegen geçen bir yıldızın ışığının azalmasını temel alan geçiş yöntemiyle gezegenleri araştırır. Uzay teleskobunun Dünya atmosferi üzerindeki konumu, yıldızların parıltısının çıkarılmasından dolayı gözlemlerin hassasiyetini arttırır. Geçiş yöntemiyle bulunan potansiyel gezegenlerin varlığı, dikine hız yöntemi gibi tamamlayıcı teknikler kullanılarak doğrulanır. Bu fotoğrafın çekildiği gece, CoRoT tarafından saptanan ötegezegen adayları, HARPS kullanılarak izlenmiştir!

Ne yazık ki, Kasım 2012’de CoRoT üzerinde bir bilgisayar sorunu yaşanmıştır ve bunun sonucunda hâlâ çalışır halde olmasına rağmen teleskoptan veri alınamamaktadır (CoRoT web sitesi ve Nature haberleri). CoRoT ekibi, sorunu çözmeye ve sistemi eski haline getirmeye çalışmaktadır. CoRoT eski haline getirilemese bile, görevin şimdiden büyük bir başarıyla sonuçlandığı kesinlikle şüphesizdir! Uzay aracı, orjinal olarak planlanan görev süresini ikiye katlayıp, geçiş yöntemi kullanarak ötegezegen bulan ilk uzay aracı sıfatını kazanmıştır. CoRoT, hem ötegezegen araştırmalarına hem de astrosismoloji alanında yıldızların iç kısımlarına ilişkin çalışmalara önemli katkılarda bulunmuştur.

Ötegezegen araştırmaları, kendi gezegen sistemimizi anlamamıza yardımcı olmaktadır ve Dünya dışında yaşam bulunmasına yönelik ilk adım olabilir. HARPS ve CoRoT, bu araştırmada gökbilimcilere yardım amacıyla geliştirilen pek çok aygıttan sadece ikisidir.


Kaynak : ESO / Haftanın Görüntüsü (26 Kasım 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Aralık 2012       Mesaj #196
Avatarı yok
Yasaklı
VLT Gözlemleri İle Oldukça Nadir Yeni Bir Gökada Türü Belirlendi

eso1249a

Yeşil fasulye gökada J2240.

ESO’nun Çok Büyük Teleskobu (VLT), Gemini Güney Teleskobu ve Kanada-Fransa-Hawaii Teleskobu (CFHT) ile yapılan gözlemler yardımıyla yeni bir gökada türü tesbit edildi. Tuhaf görünümleri nedeniyle “yeşil fasulye gökadaları” takma adını alan bu gökadalar, dev gökadaların etrafındaki gazların yaydığı yoğun ışıkla parlamakta olup, evrendeki en nadir bulunan nesneler arasındadırlar.

Çoğu gökadanın merkezinde dev bir karadelik bulunur ve bunlar etrafındaki gazları ısıtarak parlamalarına neden olurlar. Bununla birlikte, yeşil fasulye gökadalarında ise gökadanın sadece merkezi değil, tüm bölgeleri parıldamaktadır. Yeni gözlemlerle şimdiye kadar bulunan en büyük ve en parlak bölgeler gözler önüne serilmiştir. Buna neden olay şeyin ise, önceleri oldukça aktifken şimdilerde etkisini yitiren gökada merkezindeki dev karadelikler olduğu düşünülmektedir.

Gemini Gözlemevi’nden gökbilimci Mischa Schirmer uzak evrendeki gökada kümelerini araştırdığı sırada birçok nesne arasından Kanada-Fransa-Hawaii Teleskobu ile alınmış bir nesneye rastladığı anda oldukça şaşırdı — bir gökadaya benziyordu, ama parlak yeşil bir rengi vardı. Önceden gördüğü hiçbir gökadaya benzemiyordu, hiç beklenmedik birşeydi. Bu beklenmeyen yeşil parlamaya neyin sebep olduğunu anlamak için hemen ESO’nun Çok Büyük Teleskobuna başvuru yaptı. [1]

“Başvurumu yaptıktan kısa bir süre sonra ESO kısa bir notla bana özel gözlem zamanı verildiğini bildirdi, bu garip nesne VLT kullanılarak gözlendi,” diyor Schirmer. “Şili’de gözlemlerin alınmasından 10 dakika sonra veriler Almanya’daki bilgisayarımdaydı. Daha sonra yeni birşey bulduğum ortaya çıkınca tamamen araştırmalarıma odaklandım.”

Bu yeni nesne J224024.1−092748 ya da J2240 olarak adlandırıldı. Kova takımyıldızı doğrultusunda yer almaktadır ve ışığı yeryüzüne 3.7 milyar yılda ulaşmaktadır.Keşiften sonra, Schirmer’in ekibi yaklaşık bir milyar kadar başka gökada listesini taradı ve benzer özelliklere sahip 16 tane daha buldu, bunlar Gemini Güney teleskobu ile de kontrol edildi.[2] Bu gökadalar o kadar nadir ki, yaklaşık 1.3 milyar ışık-yılı genişliğindeki bir küp içerisinde ortalama bir tane bulunmaktadır. Bu yeni gökadaların türü, renklerinden ve görünüşlerinden dolayı bezelye gökadalarına benzediklerinden, ancak daha büyük olduklarından dolayı yeşil fasulye gökadaları olarak adlandırılmıştır. [3]

Çoğu gökadanın merkezinde bulunan büyük kütleli karadelikler yoğun radyasyonları ile çevrelerindeki gazı ısıtarak parlamalarını sağlar. Tipik aktif gökadalar içerisindeki parlayan bu bölgeler genellikle küçüktür, ve gökadanın çapının yaklaşık % 10 kadarlık bir alanını kapsarlar. Bununla birlikte, ekibin gözlemleri J2240’deki bölgenin ondan sonra tesbit edilen diğer tüm yeşil fasulye gökadalarınkinden daha fazla bir parlama bölgesine sahip olduğu bulundu.J2240 şimdiye kadar bulunan en büyük ve en parlak bölgelerden birine sahip gökcismidir. İyonlaşmış oksijen parlak yeşil olarak görünmekte olup, Schirmer’in dikkatini çeken orjinal renkleri açıklamaktadır.

“Bu ışıldayan bölgeler gökadaların fiziğini anlamaya çalışmak için harika yerler — sanki çok uzaktaki bir gökadaya tıbbi bir termometre yerleştirmeye benziyor,” diyor Schirmer. “Genellikle, bu bölgeler ya çok büyük değildir, ya da çok parlak, ve sadece yakın gökadalarda iyi görülebilirler. Bununla birlikte, bu yeni keşfedilen gökadalarda oldukça büyük ve parlaklar, bu nedenle oldukça uzak olmalarına rağmen detaylı bir şekilde görülebiliyorlar.”

Araştırma ekibinin daha sonraki analizleri başka bir bulmacayı daha ortaya çıkardı. J2240’ın parıldayan bölgenin parlaklığı ve boyutlarına göre beklenenden daha az aktif bir karadeliğe sahip olduğu görüldü. Ekip parlayan bölgenin merkezdeki karadeliğin geçmişte çok daha aktifken ortaya çıkardığı bir etki olduğunu, ve bunun da kalıntı radyasyonun bölgeden geçip uzaya doğru yayıldıkça zamanla söneceğini düşünüyor. [4]

Bu gökadalar, zayıflayan bir gökada merkezine işaret ediyor, ki bu da bir gökadanın ömründe çok kısa süren bir aşamadır. Erken evrende gökadalar çok daha aktif durumdaydılar, merkezlerinde çevrelerindeki parlak yıldızları ve gazları yutarak büyüyen ve ışıldayan karadelikler kolaylıkla gökada içerisindeki yıldızların 100 katı kadar ışık üretebilmekteydiler. J2240’taki gibi ışık yankıları gökbilimcilerin bu nesnelerdeki durağan hale gelme sürecinin nasıl, ne zaman ve neden gerçekleştiğini anlamalarını sağlayarak — neden şimdiki genç gökadalarda bunlardan çok nadir bulunduğunun ortaya çıkarılmasını sağlayabilir. Ekibinin bir sonraki hedefi araştırmayı X-ışın ve tayfsal gözlemlerle ilerletmek olacak.“Gerçekten yeni olan bir şey keşfetmek bir gökbilimcinin rüyasının gerçek olması demektir, bu hayatta bir kez karşılaşabileceğimiz bir olay. Ve oldukça ilham verici!” diye sonlandırıyor Schirmer.

Notlar:

[1] Gökbilimciler bu nesneyi VLT üzerindeki güçlü X-shooter tayf çekerini kullanarak incelediler. Nesneden gelen ışığı onu oluşturan renklerine ayırarak parıldayan maddenin içeriğini ve neden bu kadar parlak olduğunu bulabildiler.

[2] Arama muazzam Sloan Sayısal Gökyüzü Taraması çevrimiçi veritabanı kullanılarak gerçekleştirildi.

[3] Yeşil Bezelye gökadaları küçük, yıldız oluşum sürecinin dinamik bir şekilde devam ettiği parlak gökadalardır. İlk kez 2007 yılında Gökada Bahçesi (Galaxy Zoo) adlı gökbilimin geniş kitlelerin desteği ile sürdürüldüğü bir projenin katılımcıları tarafından tesbit edilmişlerdir. Yeşil fasulyelerin tersine, bu gökadalar oldukça küçüktürler — gökadamız Samanyolu ortalama 200 kadar yeşil bezelye gökadasını içerecek kadar bir kütleye sahiptir. Yeşil fasulye ve yeşil bezelye gökadaları arasındaki benzerlik sadece görünüşleri ile sınırlıdır, diğer özellikleri çoğunlukla farklıdır.

[4] Çoğu aktif gökada içerisinde bulunan karadeliğin görünüşü çok miktardaki toz nedeniyle engellenir, bu nedenle karadeliğin ne kadar etkin olduğunun ölçümü zor yapılır. Gizli merkezleriyle yeşil fasulye gökadalarının diğerlerinden ne kadar farklı olduğunu kontrol etmek için gökbilimciler bu gökadalardan gelen verilere, daha kalın toz bulutlarından bile geçen çok daha uzun kırımızı-ötesi dalgaboylarında bakıyorlar. Elde edilen veriler ışıldayan bölgelerin parlaklığına göre aktif çekirdek beklenenden çok daha zayıf bir durum sergiliyor.



Kaynak : ESO Basın Açıklaması / Bilim Bülteni (05 Aralık 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Aralık 2012       Mesaj #197
Avatarı yok
Yasaklı
Geçmişten Gelen Gökada Ölçekli Yankılar

eso1249b

Yeşil fasulye gökada J2240 / ESO1249b.


Kaynak : ESO / VLT Gözlemi (05 Aralık 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
31 Aralık 2012       Mesaj #198
Avatarı yok
Yasaklı
Genç Görünen Yıldızların Gizemi Çözüldü

eso1252a

Avrupa Güney Gözlemevi tarafından gözlemlenen küresel küme NGC 6388.

Bazı insanlar 90 yaşında bile formda olurken, bazıların 50’sinden önce bir ayağı çukurdadır. Hızlı yaşayan insanların yaşlarının gerçekte nasıl göründükleriyle kabaca bağlantısını — ve aslında bunda yaşam tarzının daha etkili olduğunu — biliyoruz. Hem ESO’nun La Silla Gözlemevi’ndeki MPG/ESO 2.2-metre teleskobu hem de NASA/ESA Hubble Uzay Teleskobu’nun kullanıldığı yeni bir çalışma ile aynı şeyin yıldız kümeleri için de geçerli olduğu ortaya çıkarıldı.

Küresel yıldız kümeleri birbirlerine ortak kütleçekim etkileriyle sıkıca bağlanmış yuvarlak yıldız topluluklarıdır. Evrenin erken dönemlerinden kalan bu kalıntıların yaşları ortalama 12-13 milyar yıldır (Büyük Patlama 13.7 milyar yıl önce gerçekleşti), Samanyolu’nda yaklaşık 150 adet bulunan küresel kümeler gökadamızın en yaşlı yıldızlarının çoğunu içermektedirler.Ancak yıldızlar yaşlı ve kümeler de uzak geçmişte oluşmuş olmalarına rağmen, MPG/ESO 2.2-metre teleskobu ve NASA/ESA Hubble Uzay Teleskobu’nu kullanan gökbilimciler bu kümelerden bazılarının merkezlerinin hala genç olduğunu buldular. Araştırma Nature dergisinin 20 Aralık 2012 tarihli sayısında sunuldu.

“Tüm bu kümeler milyarlarca yıl önce oluştuklarından bazılarının diğerlerine göre daha hızlı ya da yavaş yaşlandıklarından şüpheleniyorduk. Kümelerde bulunan mavi yıldızların dağılımına bakarak, bazı kümelerin gerçekten yaşamları süresince daha hızlı bir şekilde geliştiklerini bulduk, ve yaşlanmalarının nasıl değiştiğini ölçen bir yöntem geliştirdik.” diyor keşfi yapan ekibin lideri Francesco Ferraro (Bolonya Üniversitesi, İtalya)

Yıldız kümeleri kısa bir süre içerisinde oluşurlar, yani küme içerisindeki tüm yıldızlar neredeyse aynı yaştadır. Parlak, büyük-kütleli yıldızlar yakıtlarını oldukça çabuk tükettiklerinden ve küresel kümeler çok yaşlı olduklarından, içlerinde sadece parlayan düşük-kütleli yıldızların olması gerekir.Ancak durum öyle görünmüyor: bazı koşullarda, yıldızlar yeni bir yaşam patlaması geçiriyor, fazladan yakıt alarak gelişiyorlar ve büyük ölçüde parlak hale geliyorlar. Bu, bir yıldız yakın bir komşusundan madde çaldığında ya da iki yıldız çarpıştıklarında gerçekleşiyor. Yeniden canlanan bu tür yıldızlara sürüden ayrılan mavi yıldızlar [1] deniyor ve yüksek kütleleri ile parlaklık özellikleri bu çalışmanın ana temasını oluşturuyor.

Daha ağır yıldızlar kümeler yaşlandıkça merkeze doğru kayarlar, çökelme benzeri bir süreçtir bu. Mavi yıldızların yüksek kütleli olmaları bu süreçten güçlü bir şekilde etkilendiklerini gösterirken, parlak olmaları görece kolay gözlenmelerini sağlıyor. [2] Kümelerin yaşlanmasını daha iyi anlamak için, araştırma ekibi diğer gözlemevlerinin [3] yanı sıra MPG/ESO 2.2-metre teleskobu ve Hubble görüntülerinde görülen küresel kümelerdeki 21 mavi yıldızın konumlarını görüntüledi. Hubble 20 kümenin kalabalık merkezlerinin yüksek çözünürlüklü görüntülerini sağlarken, yer-konuşlu görüntüleme ile daha az yoğun dış bölgeler geniş bir görüş alanı sağladı.

Gözlem verilerini inceleyen ekip içerisinde mavi yıldızların dağınık olduğu birkaç kümenin genç göründüğünü, mavi yıldızların merkezde yoğunlaştığı daha büyük bir grubun ise daha yaşlı göründüğünü buldu. Üçüncü bir diğer grup ise yaşlanma sürecindeydi, merkeze yakın yıldızların önce içeriye doğru hareketi, daha sonra ise daha uzaktaki yıldızların merkeze doğru ilerlemekte oldukları görüldü.


“Tüm bu kümeler ortalama aynı zamanda oluştuklarından, bu kümeden kümeye gelişimlerindeki büyük değişim hızlarını ortaya çıkarıyor.Hızlı yaşlanan kümelerde merkeze doğru çökme sürecinin birkaç milyon yıl içerisinde tamamlandığını düşünüyoruz, en yavaş olanlarında ise süreç Evrenin şimdiki yaşını birkaç kez aşıyor.” diyor Barbara Lanzoni (Bolonya Üniversitesi, İtalya) çalışmanın yardımcı-yazarı.

Kümenin en yaşlı yıldızları merkeze doğru yaklaştıkça, küme sonuçta merkez çökmesi adı verilen bir olayla karşılaşıyor ve merkezi bölge olağanüstü yoğun bir hale geliyor. Bu sürecin sonunda merkez çökmesi denilen ve hakkında çok şey bilinen bir olay gerçekleşir, bu da yıldızların sayı, yoğunluk ve hareket hızlarına bağlıdır. Bununla birlikte, şimdiye kadar bu oranın nasıl olduğu bilinmiyordu. [4] Bu çalışmada ise farklı küresel kümelerin nasıl yaşlandıkları ilk kez deneysel olarak gösterilmiş oldu.

Notlar:

[1] Bu şekilde adlandırılmalarının nedeni mavi renkleridir ve aslında gelişimleri diğer komşularına göre daha yavaş gerçekleşmektedir.

[2] Mavi yıldızlar küresel küme yıldızları standartlarına göre görece hem parlak hem de büyük kütleli yıldızlardır, ancak kümelerde sadece bunlar parlak ya da büyük kütleli olan yıldızlar değillerdir.Kırmızı dev yıldızlar daha parlaktırlar, ancak kütleleri daha düşüktür, bu nedenle aynı şekilde merkeze doğru çökelme sürecinden etkilenmezler. (Bunları mavi yıldızlardan ayırmak renklerinden dolayı oldukça kolaydır.)Küresel kümelerin erken dönemlerinde milyarlarca yıl önce patlayan Güneş’ten çok daha büyük olağanüstü yoğun merkezleri ile nötron yıldızları, mavi yıldızlarla benzer süreçlerden geçerek merkeze doğru göçmelerine rağmen, gözlenmeleri oldukça zordur, bu nedenle bu çalışmanın konusu değillerdir.

[3] Bu çalışmada ele alınan 21 kümenin 20’si Hubble tarafından, 12 tanesi MPG/ESO 2.2-metre teleskobu, sekizi Kanada-Fransa-Hawaii teleskobu ve bir tanesi ise NAOJ’un Subaru Teleskobu ile gözlenmiştir.

[4] Bu tür bir oran, yıldızların sayısı, yoğunluğu ve küme içindeki hızları gibi karmaşık davranışlara bağlıdır. İlk iki nicelik görece kolay ölçülebilirken, hız öyle değildir. Bu nedenlerle, küresel kümelerin dinamik yaşlanma oranlarına ilişkin önceki tahminler, sadece teorik görüşlere dayanıyordu, şimdiki yeni yöntemde ise tamamen deneysel ölçümler analiz edilmektedir.



Kaynak : ESO Basın Açıklaması / Bilim Bülteni (19 Aralık 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
31 Aralık 2012       Mesaj #199
Avatarı yok
Yasaklı
Küresel Yıldız Kümesi NGC 6388

eso1252b

NASA / ESA Hubble Uzay Teleskobu tarafından gözlemlenen küresel yıldız kümesi olan NGC 6388 / ESO1252b.

eso1252c

NGC 6388 yerden ve uzaydan görüldü / ESO1252c.

eso1252d

Hubble tarafından ve yerden görülen küresel kümeler / ESO1252d.


Kaynak : MPG/ESO Teleskobu Gözlemi (19 Aralık 2012)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Ocak 2013       Mesaj #200
Avatarı yok
Yasaklı
Egzotik Yıldızlar Karmaşası

eso1302a

Küresel yıldız kümesi 47 Tucanae.

ESO'nun VISTA telekobundan elde edilen bu yeni kızılötesi imge, 47 Tucanae küresel kümesini dikkat çekici bir ayrıntıyla göstermektedir. Bu küme, milyonlarca yıldız içermekte ve içerdiği yıldızlardan pek çoğu bu sıradışı özelliklere sahip egzotik kümenin merkezinde bulunmaktadır. 47 Tucanae gibi kümelerdeki nesneleri incelemek, bu tür sıradışı kümelerin nasıl oluştuğu ve etkileştiğini anlamamıza katkıda bulunabilir. Bu imge; VISTA'nın boyutu, hassasiyeti ve ayrıcalıklı bir konumda -Şili'deki Paranal Gözlemevi'nde- olmasından ötürü çok keskin ve ayrıntılıdır.

Küresel kümeler, kütleçekimle birbirlerine bağlı eski yıldızlardan meydana gelen devasa küresel bulutlardır. Bu kümeler, tıpkı Dünya'nın çevresinde dönen uydular gibi, gökada çekirdeklerinin çevresinde dönerler. Küresel kümeler çok az toz ve gaz içerir; gaz ve tozun çoğunun ya küme yıldızlarının rüzgarları ve patlamalarıyla küme dışına atıldığı ya da kümeyle etkileşen yıldızlararası gaz tarafından kümeden uzaklaştırıldığı düşünülmektedir. Buna rağmen arda kalan madde zaten milyarlarca yıl önce bir araya gelerek küme yıldızlarının oluşmasına sebep olmuştur.

Küresel kümeler gökbilimcilerin çokça dikkatlerini çeken nesnelerdir - bahsi geçen 47 Tucanae, ya da diğer adıyla NGC 104; bizden 15 000 ışık yılı uzakta, pek çok tuhaf ve ilgi çekici yıldız ve sisteme ev sahipliği yapan büyük ve yaşlı bir küresel kümedir.Gökkürenin güney takımyıldızı Tukan'da yer alan 47 Tucanae, Samanyolu Gökadası'nın etrafında dönmektedir. Bir ucundan diğer ucuna uzaklığı 120 ışık yılı olan bu küme o kadar büyüktür ki, 15 000 ışık yılı kadar bir mesafede olmasına rağmen gökyüzünde neredeyse dolunay kadar yer kaplar. Milyonlarca yıldıza ev sahipliği yapan 47 Tucanae, bilinen küresel kümelerin en parlak ve en kütlelilerinden biridir ve çıplak gözle de görülebilir.[1] Kümenin merkezine yakın bölgede “fırıl fırıl” dönen yıldız yığınında; X-ışını kaynakları, değişken yıldızlar, vampir yıldızlar, mavi kalanlar diye adlandırılan sıradışı parlak “normal” yıldızlar (ESO1243) ve milisaniye atarcaları olarak bilinen muazzam hızlarda dönen minik nesneler [2] gibi pek çok ilgi çekici sistem yer alır.

Çekirdeklerindeki yakıtı bitirmekte olan şişkin boyutlardaki kırmızı devler, VISTA imgesinin geneline dağılmışlardır ve parlak beyaz-sarı yıldızların oluşturduğu arkaplanda koyu kehribar sarısı renkleriyle kendilerini belli ederler. Kümenin yoğun merkezi, daha seyrek dış kısımlarıyla bir zıtlık oluşturmaktadır; arkaplanda ise Küçük Macellan Bulutu'nun muazzam sayıdaki yıldızları görülebilmektedir.

Bu imge, bize en yakın iki gökada olan Macellan Bulutları için ESO'nun VISTA (Görünür ve Kızılötesi Gökbilim Tarama Telekobu) aletiyle yapılan tarama çalışmasının bir parçasından elde edilmiştir. 47 Tucanae, Macellan Bulutları'ndan çok daha yakındır; aslında bize göre Küçük Macellan Bulutu'nun önünde yer almaktadır (ESO1008); bu sebeple belirtilen tarama çalışması kapsamında bu fotoğraf elde edilebilmiştir.

VISTA, dünyanın gökyüzünü haritalamaya tahsis edilen en büyük teleskobudur. ESO'nun Şili'deki Paranal Gözlemevi'nde yer alan bu kızılötesi teleskop; büyük aynası, geniş görüş açısı ve hassas dedektörleriyle güney gökyüzünün yepyeni görünümünü gözler önüne sermektedir. VISTA'nın bu imgesi gibi keskin kızılötesi imgelerle görünür ışık gözlemevlerinden elde edilen imgeleri birleştirerek kullanmak, gökbilimcilerin 47 Tucanae gibi nesnelerin içeriğini ve geçmişini detaylı olarak incelemesini olanaklı kılmaktadır.


Notlar:

[1] Gökadamızın çevresinde dönen 150'den fazla küresel küme vardır. Bunların arasında 47 Tucanae, Omega Centauri'nin ardından ikinci en büyük kütleli olandır. (ESO0844)

[2] Milisaniye atarcaları, döndükçe atımlar hâlinde ışıyan yüksek manyetik alanlara ve dönüş hızlarına sahip yıldız artıkları olan normal atarcaların başka bir çeşididir. 47 Tucanae kümesinde 23 milisaniye atarcası bulunmuştur. Terzan 5 kümesi haricinde başka hiç bir küresel kümede bu kadar çok milisaniye atarcası keşfedilmemiştir. (ESO0945)



Kaynak : ESO Basın Açıklaması / Görüntülü Bülten (10 Ocak 2013)

Benzer Konular

4 Aralık 2014 / Misafir Uzay Bilimleri
16 Eylül 2008 / virtuecat Coğrafya
27 Nisan 2009 / HipHopRocK Siyasal Bilimler
27 Nisan 2009 / HipHopRocK Siyasal Bilimler