Arama

Dava Nedir?

Güncelleme: 6 Mayıs 2019 Gösterim: 4.863 Cevap: 12
Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
19 Mart 2008       Mesaj #1
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi

DAVA

Ad:  dava.JPG
Gösterim: 254
Boyut:  16.4 KB

1. Bir uyuşmazlığın çözülmek üzere mahkeme önüne getirilmesi: Hukuk, ceza davası. Dava açmak. Dava yakında sonuçlanacak.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Çözülmesi güç, karışık, karmaşık durum; sorun, problem: Bir davayı aydınlatmaya çalışmak. /çlık davası. Bu davayı kim çözebilir?
3. Savunulan görüş, ülkü: Bir davası olmak. Yaşamını barış davasına adamıştı.
4. ileri sürülen sav; iddia: Peygamberlik davasında bulunmak.
5. Arg. Sevgili, dost.
6. Bir kimseyi dava etmek, (bir kimseye, aleyhine) dava açmak, bir hakkını almak ya da korumak amacıyla bir kimse aleyhine mahkemeye başvurmak.

—Esk. mat. Teoremin eski adı.

—Huk. Dava açma, yasal usullere uygun olarak mahkemeye başvurma. ll Dava arkadaşlığı, birden çok davacının davalıya (ya da birden çok davalıya) karşı birlikte dava açmaları ya da bir davacının birden çok davalıya karşı aynı dava dilekçesinde dava açması, davacı ya da davalı tarafın birden çok kişiden oluşması. || Dava dilekçesi - DİLEKÇE. || Dava dosyası, davayla ilgili tüm belgelerin bulunduğu dosya. (Dava dosyası davanın açıldığı yıla göre sıra numarası alır. Buna dosyanın esas numarası denir. Dava karara bağlandığı yıl da dosyaya karar numarası verilir.) || Dava ehliyeti, bir kişinin kendisi ya da vekili aracılığıyla, davacı ya da davalı olarak bir davanın gerektirdiği işlemleri yapabilme yeteneği. || Dava koşulları, bir davanın görülebilmesi ve esasa ilişkin karar verilebilmesi için gerekli önkoşullar. || Dava vekili - DAVAVEKİLİ. ll Davadan feragat, davacının haklarından vazgeçmesi. (FERAGAT.) || Davanın düşmesi - DÜŞME. || Davanın ıslahı -ISLAH. || Davanın ihbarı, davanın üçüncü kişiye bildirilmesi. (İHBAR.) || Davanın yenilenmesi, işlemden kaldırılmış bir davanın görülmesine yeniden başlanması. (Duruşmaya çağrılmış olan davacı ve davalının gelmemeleri ya da geldikleri halde davayı sürdürmeyeceklerini bildirmeleri üzerine davanın yenilenmesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Bu karar tarihinden başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçeyle başvurması üzerine dava yenilenebilir. Uç ay içinde yenilenmeyen dava, açılmamış sayılır.) || Davaların birleştirilmesi, tarafları ve konuları aynı olan birçok davanın tek bir dosyada toplanması. || Davaya müdahale — MÜDAHALE. || Kamu davası, C. savcısının kamu adına açtığı dava. || Kişisel dava, kişisel hakların istemine ilişkin özel hukuk davası. Suçtan zarar gören kişinin açtığı ceza davası.

—isi. huk. Batıl dava, esasta bozuk ve haksız olan dava. (Böyle davalar hâkim tarafından reddedilir.) || Fasit dava, usul yönünden eksikleri olan dava. (Eksiklikleri giderilince sahih dava sayılır.) || Sahih dava, koşullarına uygun olarak açılan dava.

—ANSİKL. Huk. Dava yoluyla çözülmesi istenen uyuşmazlıklar kamu hukukuna ilişkin olabileceği gibi, özel hukuka ilişkin de olabilir. Kamu hukuku uyuşmazlıklarının büyük bir bölümü ceza davalarıdır. Ûzel hukuk davaları kişisel haklara ilişkin davalardır. Alacak davaları, taşınmaz mal davaları, ticaret hukukuna ilişkin davalar vb. Ceza hukuku alanında davayı, kamu adına C. savcıları açar. Özel hukuk alanında davacı, hak iddiasında bulunan özel hukuk kişileridir. Dava hakkı anayasayla güvenceye bağlanmıştır. Anayasanın 36. maddesine göre herkes davacı ya da davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. Ancak dava hakkı hukuksal yararla sınırlıdır. Davacı olabilmek için hukuksal bir yararının bulunması, davacının hakkına kavuşması için mahkemenin kararına ihtiyacının olması gerekir. Hukuksal yarar dava koşullarından biridir. Ceza davası, C. savcısının düzenlediği iddianame ile özel hukuk davası davacının düzenlediği dava dilekçesiyle açılır.

Dava engelleri


davanın esasına girilmesine engel olan nedenlerdir. Dava engellerinin taraflarca ileri sürülmesi gerekir, yargıç kendiliğinden bu nedenleri araştırmaz. Dava engelleri yasada ilk itirazlar diye anılan nedenlerdir, ilk itirazları taraflar ancak davanın başında yapabilirler. Davanın esasına girildikten sonra taraflar ilk itirazları ileri süremezler, ilk itirazların neler olduğu Huk. us muh. k.'nun 187. maddesinde belirtilmiştir.

Dava koşulları


mahkemenin davanın esasına girebilmesi ve esas hakkında karar verebilmesi için aranan koşullardır. Bunlara davanın dinlenebilmesi koşulları da denir. Dava koşullarının bulunmaması halinde yargıç, esasa girmeden davayı reddeder. Dava koşullarını yargıç kendiliğinden araştırır Bu konuda araştırma yapması tarafların isteğine bağlı değildir. Dava koşulları mahkemeye, taraflara ya da davanın konusuna ilişkin olabilir. Mahkemeye ilişkin dava koşulları, türk mahkemelerinin yargı yetkisi, diplomatik ve yasama dokunulmazlıkları bulunan kişilere ilişkin koşullardır. Taraflara ilişkin koşullar, tarafların ehliyetine, vekil aracılığıyla açılan davalarda vekilin ehliyetine ilişkin koşullardır. Davanın konusuna ilişkin dava koşulları, dava konusu uyuşmazlığın daha önce karara bağlanmamış olması, yani kesin hüküm bulunmaması ve davacının dava açmakta hukuksal bir yararının bulunması koşuludur.

Dava açma


Dava dilekçesinin mahkeme kalemine kaydedilmesiyle dava açılmış sayılır. Dava açılırken belirli bir harç ödenir. Harçlar iki çeşittir: başvurma harcı, karar ve ilam harcı. Başvurma harçları sulh mahkemelerinde 9 300 TL, asliye mahkemelerinde 11 900 TL'dir (1993). Karar ve ilam harcı davanın değerine göre hesaplanır. Başvurma harcıyla karar ve ilam harcının dörtte biri dava açılırken davacıdan alınır. Dava dilekçesini veren ve harçlan ödeyen davacı, dilekçenin davalıya tebliğ edilmesi için gerekli posta giderini de ödemek zorundadır.

Kamu davası'nı açma görevi C. savcısınındır. Yasada aksine hüküm bulunmadığı takdirde, C. savcısı ceza takibini ge rektirecek konularda yeterli delil varsa kamu davasını açmak zorundadır. Kamu davası açmak için adalet bakanı, C. savcısına emir verebilir. Suç duyurusu üzerine C. savcısı soruşturma açarak kamu davasının açılmasına gerek olup olmadığını araştırır. Tüm zabıta görevlileri C. savcısının adliyeye ilişkin işlerinde emirlerini yerine getirmekle yükümlüdürler. Yapılan hazırlık soruşturması sonunda toplanan deliller kamu davasının açılmasına yeterliyse C. savcısı mahkemeye bir iddianame vererek kamu davasını açar. Deliller yeterli görülmezse, C. savcısı koğuşturmaya yer olmadığına karar verir. Kamu davası devlet tarafından koğuşturulan davadır.
Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 6 Mayıs 2019 17:16
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
24 Mart 2010       Mesaj #2
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
dava
bir hukuki uyuşmazlığın çözülmek üzere mahkemenin önüne getirilmesi.
Sponsorlu Bağlantılar

Bu bir suç isnadını içeren bir ceza davası olabileceği gibi, bir hakkın tanınması için mahkemeden hukuksal koruma istenmesini içeren bir hukuk davası ya da idari dava da olabilir.

Dava kavramı yargılama usullerinin geçirdiği evrim içinde çeşitli öğeleri içermiş ve dayandığı esasların farklılığı nedeniyle bazı türlere ayrılmıştır. Davanın en eski ve klasik türü hukuk yargılamaları usulündeki esaslara dayanır. Buna göre dava bir sübjektif hakkın yaptırımıdır. Oysa ceza yargılamaları usulünde dava toplum düzenini bozucu bir eylemin varlığına dayanır. İdari yargılama usulünde ise dava, ceza yargılamaları usulündekine benzer. Bu usulde de kamu düzeninin idarenin bir işlemiyle bozulmuş olduğu iddiası, dava hakkının varlığı için yeterlidir. Bununla birlikte idari dava açılması için bazı hukuk davalarında da görüldüğü gibi bir kişisel çıkarın zedelenmiş olması gereği vardır.

Bu nedenle idari davalar bazı bakımlardan hukuk davalarına, bazı bakımlardan da ceza davalarına benzemekle birlikte, kendine özgü yönleri bakımından bağımsız bir kategori oluşturur.

Hukuk davaları birincil (asli) ve ikincil (feri) dava olarak iki türe ayrılır. Birincil dava, uyuşmazlığın mahkeme önüne getirilmesine neden olan esas iddiaya, yani başka bir dava ile ilgili olmayan bağımsız bir iddiaya dayanan davadır.

İkincil dava ise tarafların birincil dava ile birlikte ve buna ek olarak, başka bir şey hakkında da hüküm verilmesi istemini içeren davadır. Örneğin zilyetliğe el atmanın önlenmesi (müdahalenin men’i) istemini içeren dava birincil, buna ek olarak ileri sürülen tazminat istemi de (Medeni Kanun m. 896) ikincil davadır.

Ceza yargılamaları usulünde birincil ve ikincil dava ayrımı başka bir esasa dayanır. Bir kimseye yöneltilen suç isnadının araştırılmasını içeren birincil ceza davası, dava sonunda uygulanacak yaptırıma göre dar anlamda ceza davası ve güvenlik önlemi davası biçiminde ikiye ayrılır. İkincil ceza davası ise bir suç isnadının araştırılması amacına değil, yasak hakların geri verilmesi, bir malın zoralımı ya da bir ceza mahkemesinin kararının yanlış olup olmadığının araştırılması (kanun yolu yargılaması) gibi amaçlara yönelik olan davalara verilen bilimsel addır. Cezanın infazı sırasında infazla ilgili olarak ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözülmesi amacıyla açılan infaz davası da ikincil ceza davası niteliğindedir.
kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 6 Mayıs 2019 17:26
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Mayıs 2019       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

dava arkadaşlığı


BÎRLİKTE DAVA olarak da bilinir,
aynı davada, birden çok kişinin davacı ya da davalı olarak bulunabilmesi.

Maddi hukukun bir hakkın birden fazla kişi tarafından kullanılmasını ya da birden fazla kişiye karşı kullanılmasını zorunlu kıldığı durumlarda, bu hak dava konusu yapıldığı zaman, o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı olur. Bu durum, maddi ve biçimsel olmak üzere ikiye ayrılır. Maddi bakımdan zorunlu dava arkadaşlığı, dava konusu olan hukuki ilişki birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı biçimde ve tek bir karar verilmesini gerektiren durumdur. Ortak mülkiyette ve kira sözleşmesinde birden fazla kiralayan ya da kiracı bulunması halinde söz konusu olur.

Davacılar arasında aktif zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu zaman, bütün davacılar davayı birlikte açmak zorundadır. Davalılar arasında pasif zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu zaman davacı bütün davalılara karşı dava açmak zorundadır. Biçimsel bakımdan zorunlu dava arkadaşlığı, gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin daha iyi karara bağlanmasını sağlama amacına yöneliktir.
Mahkeme davayı tek bir hükümle sonuçlandırmakla birlikte, bütün dava arkadaşları için aynı biçimde karar vermek zorunlu değildir. Hüküm yalnız bir kişi için temyiz edilebilir.

Ayrı ayrı dava açabilecek kişilerin birlikte dava açmaları durumunda ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusu olur. İhtiyari dava arkadaşlığının söz konusu olabilmesi için dava konusu hak ya da borcun ortak olması, davanın aynı nedenden doğmuş olması gerekir. Hem aktif, hem pasif dava arkadaşlığı durumunda, dava tek bir dilekçeyle açılır ve bütün davalıların ad, soy ad ve adresleri ayrı ayrı gösterilir. Dava ihtiyari dava arkadaşlarının herhangi birinin bulunduğu yerin mahkemesinde açılabilir. İhtiyari dava arkadaşlarından her biri hükmü yalnız kendisi için temyiz edebilir.

İdari yargılamada tek bir dilekçeyle birden çok kişinin aynı idari karar ya da aynı eyleme karşı dava açabilmesi için hak ve çıkarlarda ortaklık ile maddi ve hukuki nedenlerde birlik bulunması gerekir. Bu koşullara uymayan başvurular reddedilir. Yargı yeri koşulların var olup olmadığını ilk inceleme aşamasında kendiliğinden ele almak zorundadır.
kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Mayıs 2019       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM

dava ehliyeti


doğrudan ya da bir temsilci aracılığıyla bir davayı yürütme ve yargılama işlemlerini yapabilme yeteneği.

Tam dava ehliyeti için gerçek kişilerde sezgin (mümeyyiz) ve ergin (reşit) olma ve hakları kısıtlanmamış olma (Medeni Kanun [MK] m. 9), tüzel kişilerde ise yasaya ve kendi tüzüğüne göre gerekli organlarını oluşturmuş olma (MK m. 47) koşulları aranır. Sezgin, ama hakları kısıtlanmış (mahcur) olan gerçek kişiler sınırlı dava ehliyetine sahiptir. Bunlar ancak boşanma gibi kişiliğe bağlı haklarla ilgili davaları açabilir ya da açtırabilirler. Kendisine sulh mahkemesince bir meslek ya da sanatla uğraşma izni verilen vesayet altındaki kimseler de, bu meslek ya da sanatın gerektirdiği işlemlerden doğan alacak ve borçlar için dava ehliyetine sahiptir. Ayrıca ergin küçükler ve medeni hakları kısıtlanmış olanlar tasarruf hakkı kendilerine ait olan mal ve alacaklar (MK m. 283, 398) için de dava ehliyetine sahiptir. Ergin küçükler ile hakları kısıtlanmış olanların bu sayılan durumlar dışında dava ehliyeti yoktur. Bunlar adına yasal temsilcileri dava açabilir ve davada onları temsil edebilir.

Ergin olmayan kişilerin dava ehliyeti hiçbir durumda yoktur. Bunlar adına dava açmaya ve davada bunları temsil etmeye veli, vasi ve kayyım gibi temsilciler yetkilidir. Dava ehliyeti, dava koşullarından olduğu için, ehliyete sahip olmayan bir kimsenin açtığı dava, ehliyet noksanı tamir edilemiyorsa, yani dava açanın yasal temsilcisi bu hususta icazet vermiyorsa (MK m. 269, 394), esasına girilmeksizin mahkemece reddedilir. Bu durumlarda davalı itiraz etmese bile, mahkeme davayı kendiliğinden reddeder. Bu hükümler, idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesi gereğince idari davalar için de geçerlidir. Ayrıca Danıştay davacının, davanın konusu bakımından da dava ehliyetine sahip olması gerektiğini kabul ederek “müstahdem vergisi gerçekte istihdam edilenin malvarlığından ödenen bir vergi olduğuna göre, istihdam eden, müstahdemin vergisinden doğacak uyuşmazlıklarda dava ehliyetine sahip değildir” demiş ve çalıştıranın açtığı davayı bu nedenle reddetmiştir (Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 6 Şubat 1948 tarihli kararı).
kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Mayıs 2019       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM

dava hakkı


kişinin yargı mercileri aracılığıyla bir hukuki uyuşmazlığı çözdürmek, bir hakkı tanıtmak ya da korunmasını sağlamak konusunda devlete, kamu kurumlan ve idarelerine ve özel kişilere karşı sahip olduğu hak.

Dava hakkının, davanın konusu olan hakla ilişkisi öğretide çetin tartışmalara yol açmıştır. Bazı hukukçulara göre bir nesnel hukuk kuralının bir öznel hak doğurup doğurmadığını saptamak için o konuda bir dava hakkının var olup olmadığına bakılması gerekir. Çıkar kuramı olarak bilinen bu görüş, dava hakkını esas hakkın bir ölçütü olarak kabul etmektedir. Buna karşılık kamu hukuku öğretisinde yaygın olan öznel haklar kuramına göre bir dava hakkının varlığı, dava ile korunan bir öznel hakkın varlığının ölçütü olamaz.

Örneğin bir yasanın anayasaya aykırılığı iddiasıyla açılacak yasanın iptali davası, bu konuda bir öznel hakkın varlığını göstermez. Çünkü bu davayı açma hakkı sayılı kamu makamlarına verilmiş bir yetki olmakla birlikte, dava açma hakkına sahip olan makamların bu dava ile korunan bir öznel hakkı söz konusu değildir. İdari iptal davaları da bir öznel hakka bağlı tutulmaz. Bu davaların açılması için güncel ve hukuka ve ahlaka aykırı olmayan bir kişisel çıkarın varlığı yeterlidir. Bu nedenle dava hakkı, dava ile korunan bir esas hakkın varlığının ölçütü olamaz. Hukuk yargılama usulünde de bir davanın açılabilmesi için davacının hukuken korunmaya değer bir çıkarının bulunması gerekir.

Demokratik anayasaların bazılarında kişilerin dava hakkı güvence altına alınmıştır (örn. İtalyan Anayasası m. 24). Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi dava hakkını düzenlemiştir. Türkiye’de 1982 Anayasası’nın 36. maddesine göre “herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”
kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Mayıs 2019       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM

davaların birleştirilmesi


(aralarında bağlantı) bulunan uyuşmazlıkların tek bir yargı merciince görülmek üzere birleştirilmesi.

İki dava arasında bağlantı bulunması için davaların aynı nedenden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün ötekini etkileyecek nitelikte olması gerekir.

Ayrı mahkemelerde açılmış bağlantılı davalarda birleştirme talebi, ancak ikinci davanın davalısı tarafından ve ilk itiraz aşamasında ileri sürülebilir; daha sonraki aşamalarda bu davaların birleştirilmesi olanağı yoktur. Aynı mahkemede açılmış ve görülmekte olan bağlantılı davalarda ise, davanın her aşamasında davacı ya da davalı birleştirme isteminde bulunabilir. Bu istem dilekçeyle ya da duruşmada sözlü olarak yapılabilir.

Ayrıca mahkeme, bakmakta olduğu iki dava arasında bağlantı bulunduğu kanısına varır ve yargılamanın daha iyi yürütülmesi için gerekli görürse, bu davaların birleştirilmesine kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda, mahkeme davaların hiçbirinden elini çekmediğinden, verilen karar son karar değil ara karardır ve yalnız başına temyiz edilemez. Birleştirilmesine karar verilen davalar ilk açılan dava dosyasında birleştirilir. Davaları inceleme aşaması ortak olmakla birlikte, birleştirilen davalar birbirinden bağımsızdır.

İdari yargılamada daha önce aralarında bağlantı bulunan davaların birleştirilmesi ile ilgili bir yasa hükmü yoktu. Bu boşluk Danıştay’ın “biri hakkında verilecek kararın ötekini etkileyecek nitelikte” olan davaların birleştirilmesi yolundaki içtihadı ile doldurulmuştur. 1982 tarihli İdari Yargılama Usulü Kanunu konuyu ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.

Danıştay, bağlantılı davaların birleştirilmesinde, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’ndaki gibi hukuki ilişki aramaktadır. İdare yargıcı davaların birleştirilmesi kararını tarafların istemi üzerine verebileceği gibi, kendiliğinden de verebilir. Ayrı yargı yerlerinde görülmekte olan davalardan biri Danıştay’da, öteki ise vergi ya da idare mahkemesinde bulunuyorsa, dava dosyaları Danıştay’a gönderilir. Danıştay’ın bağlantılı dava ile ilgili dairesi bağlantı olup olmadığına karar verir. Birleştirilen davalar Danıştay’da karara bağlanır. Bağlantılı davalar ayrı bölge idare mahkemelerinin yargı çevresinde bulunan mahkemelerde ise, bağlantı kararında yetkili mahkeme de belirtilerek dosyaları o mahkemeye gönderir. Aynı bölge idare mahkemesinin yargı çevresindeki mahkemelerde bulunan bağlantılı davalar üzerinde, bölge idare mahkemesi inceleme yaparak bağlantının varlığına ve hangi mahkemede görüleceğine karar verir.

Bağlantı isteminin mahkemece kabul edilmemesi durumunda, istemin reddini içeren ara karar ilgililere tebliğ edilir. Bunu izleyen 15 gün içinde bağlantı konusunun karara bağlanması, bağlantılı davaların durumuna göre bölge idare mahkemesinden ya da Danıştay’dan istenebilir. İstem yerinde görülürse, birleştirilen davaların hangi mahkemede görüleceği de karara bağlanır. Danıştay’ın ve bölge idare mahkemesinin bağlantılı davalar konusunda verdiği kararlar kesindir.

Ceza usul hukukunda, davaların birleştiri- lebilmesi için yalnız bağlantı değil, birleştirmede yarar ya da zorunluk ve olanak bulunması da gerekir. Birleştirme yoluyla bağlantılı uyuşmazlıklar daha çabuk, daha ucuz ve daha iyi çözülüyorsa, birleştirmede yarar ve gerek olduğu kabul edilir. Bu durum bazen yasa koyucu tarafından saptanmış, bazen de yargıcın takdirine bırakılmıştır. İcra tetkik merciinde görülen ceza davaları öteki mahkemelerdeki davalarla birleştirilemez. Birleştirilmiş davalar, yarar ve gerek kalmadığı anlaşıldığında, yargılama makamının kararıyla birbirinden ayrılabilir. Birleştirilen davalar aslında ayrı davalardır. Bu bakımdan sonda tek bir karar verilse de, dava sayısınca son karar söz konusu olur.
kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Mayıs 2019       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM

davanın durdurulması


Anglosakson hukukunda, davalının öne sürdüğü bir hususun davacıyı söz konusu aşamada ya da var olan koşullar altında davayı sürdürmekten alıkoyması durumunda, davaya ilişkin işlemlerin kesilmesi.

Davanın durdurulmasına ilişkin başvurularda davacının iddiasına konu olan olayın yerine, zamanına ve oluş biçimine itiraz gibi hususlar öne sürülür. Geçmişte hakkaniyet davalarında davanın durdurulması yalnızca davanın askıya alınması sonucunu doğururdu; eksiklik giderildiğinde davaya yeniden başlanırdı. Hukuk davalarında ise davanın durdurulması, davacının yeniden dava açma hakkı saklı kalmak üzere davanın sona ermesi anlamını taşırdı. Günümüzde daha çok ikinci yöntem uygulanmaktadır.

Gürültü ya da huzuru bozma gibi davanın sürdürülmesini güçleştiren nedenler de davanın durdurulmasına yol açabilir.

Türk hukuk yargılama usulünde davanın durması, usulüne uygun olarak çağırıldıkları halde, taraflardan hiçbirinin duruşmaya gelmemesi durumunda dava yenileninceye değin dosyanın işlemden kaldırılması biçiminde ortaya çıkar. Böylece takipsiz bırakıldığı için dosyası işlemden kaldırılan dava, taraflardan birinin dilekçeyle başvurması üzerine yenilenebilir. Davanın yenilenmesi için yasanın öngördüğü süre bir yıldır. Davanın yenilenmesi durumunda, davaya kaldığı yerden devam edilir.
kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Mayıs 2019       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM

davanın düşmesi


ceza yargılamaları hukukunda, son soruşturmaya engel olan nedenlerden bazılarının gerçekleşmesi durumunda davanın ortadan kalkması.

Ceza davası açıldıktan ve kabul edildikten sonra davanın düşmesine yol açan sorumsuzluk nedenleri şunlardır:
  • Sanığın ölümü,
  • genel af,
  • dava zamanaşımı,
  • sanığın akıl hastalığına tutulması,
  • kovuşturulması,
  • şikâyete bağlı suçlarda şikâyetin geri alınması,
  • kişisel davanın geri alınması,
  • ön ödeme,
  • hırsızın karı kocadan ya da usul ve fürudan biri olması,
  • yalancı tanığın sonradan tanıklıktan cayarak gerçeği söylemesi.
Bu nedenler suçluların ceza sorumluluğunu kaldırdığı için, yalnızca yasayla belirlenebilir. Maliye Bakanlığı’nm ya da hükümetin bir tebliği ile bir eylemin suç olmaktan çıkarıldığı durumlarda, davanın düşmesi değil, bir aklanma kararı söz konusu olur. Ceza davasını düşüren neden yalnızca failin cezalandırılmasını önler; eylemin suç olma niteliğini ortadan kaldırmaz. Bu nedenle düşme nedenlerinden birinin ortaya çıkması, müsadere kararı verilmesine engel olmaz. Çünkü suç konusu eşyanın suçtan doğan zarar verme ya da tehlikeli bir sonuç yaratma özellikleri ancak bu yoldan önlenebilir. Düşme kararma karşı kanun yoluna gidildiğinde, kanun yolu yargılaması yapılarak sonuçta düşme nedeninin varlığı saptanırsa, kanun yolu davası reddedilir. Tersi durumda aykırılıkların giderilmesi yoluna gidilir. Kanun yoluna başka nedenlerle başvurulmuşsa, düşme nedeninin varlığı saptandığında bozma kararı verilmesi gerekir.
kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Mayıs 2019       Mesaj #9
Safi - avatarı
SMD MiSiM

davanın geri alınması


davacının davanın özünü oluşturan istemini geri alması.

Hukuk yargılamaları usulünde davanın geri alınması davacının mahkemeye karşı yapacağı açık bir geri alma beyanıyla olur. Geri almanın geçerlik kazanabilmesi için davalı ya da mahkemenin bunu kabul etmesi gerekmez. Geri alma, davayı ve dava konusu uyuşmazlığı esastan sona erdirdiği için, herhangi bir koşula bağlı olarak yapılamaz. Davacı istemini kısmen ya da tamamen geri alabilir. Geri alma ilk derece mahkemesi önünde yapılabileceği gibi, kanun yolu yargılaması sırasında da yapılabilir. Geri alma beyanının ilk derece mahkemesinde hüküm verilmeden, kanun yolu yargılamasında da karar kesinleşmeden önce yapılması gerekir. Vekilin davayı geri alabilmesi için vekâletnamesinde geri almaya ilişkin özel bir yetkinin öngörülmüş olması gerekir. Davayı geri alan taraf davada mahkûm olmuş gibi yargılama giderlerini ödemekle yükümlüdür. Ama geri alma durumunda davacıdan karar ve ilam harcının yalnızca üçte ikisi alınır.

Geri alma kural olarak davayı sona erdirirse de, bunun bazı istisnaları vardır. Bir yargıca karşı açılan tazminat davasının geri alınması hukuksal bir etki yaratmaz; mahkeme geri almaya karşın davayı sürdürmek zorundadır (Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanununu. 573-576). Paydaşlığın giderilmesi^) davasında davacı davasını geri alır, davalı ise davanın sürdürülmesini isterse, mahkeme davaya bakmaya devam eder. İflas davasında davacı durumundaki alacaklı iflas kararının verilmesinden sonra iflas davasını geri alamaz. Geri almadan dönülemez, ama hata, hile ve korkutma gibi durumlar geri almaya yol açmışsa geri almanın ortadan kaldırılması için dava açılabilir.

Ceza yargılamaları usulünde geri alma yalnızca kişisel davalarda söz konusu olur. Savcı açtığı kamu davasını geri alamaz; ama sanığın aklanmasını ya da davanın düşmesini isteyebilir. Açılmış olan kişisel dava ilk derece yargılamasında hüküm açıklanıncaya, kanun yolu yargılamasında ise yargılamanın başlamasına kadar olanaklıdır. Kişisel dava ya açıkça geri alınır ya da yasa gereği geri alınmış sayılır. Yasaya göre kişisel davanın davacısı duruşmaya gelmezse ya da kendisini bir vekille temsil ettirmezse, mahkeme emrine karşın duruşmalarda hazır bulunmazsa, belirlenmiş süreye uymamanın kişisel davayı geri alma sonucunu doğuracağı bildirilmesine karşın, bu süreye uyulmazsa dava geri alınmış sayılır.

Ama bunun için davacıya çağrıya ilişkin bildiri yapılmış olmalı ve süreye uymama, eski duruma getirme istemini haklı kılacak zorlayıcı nedenlerden kaynaklanmış olmamalıdır. Kişisel davanın geri alınması, hukuk davasının geri alınmasından farklı olarak, davalının yani sanığın kabulüne bağlıdır. Savcının sanık lehine açtığı kanun yolu davasını geri alabilmesi için sanığın bunu kabul etmesi gerekir. Kanun yolu yargılamasında karar duruşma ile verilecekse, duruşma başladıktan sonra davanın geri alınması karşı tarafın bunu kabul etmesine bağlıdır. Geri alma davayı sona erdirdiğinden, geri almadan sonra kişisel dava ya da kanun yolu davası yeniden açılamaz.
kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Mayıs 2019       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM

davanın reddi


açılmış bir davanın, dava koşullarının bulunmaması ya da esasa girildikten sonra yerinde görülmemesi nedeniyle kabul edilmemesi.

Ceza yargılamaları usulünde yalnızca dava koşullarının gerçekleşmemesi durumunda davanın reddi kararı verilir. Bunun bir istisnası ikincil ceza yargılamasıdır. İkincil ceza yargılamasında, örneğin kanun yolu yargılamasında davanın esasının kabul edilmemesi durumunda ret kararı verilir. Hukuk yargılamaları usulünde ise gerek dava koşullarının (dava ehliyeti, kesin hüküm bulunmaması, hukuki menfaat vb) gerçekleşmemesi, gerek yargılama sırasında davacının ileri sürdüğü iddiaların kanıtlanamaması ya da bu iddialardan ileri sürülen hukuksal sonucun çıkarılamaması gibi nedenlerle davanın reddi kararı verilir.

İdari yargılama usulünde ise idari yargı yerinin açılan dava bakımından görevsizliği ya da yetkisizliği, dava ehliyetinin bulunmaması, davada menfaat koşulunun gerçekleşmemiş olması, dava konusu idari işleme karşı yargı yolunun anayasa ve yasayla kapatılmış olması ve zamanaşımı gibi nedenlerle ilk inceleme sonunda, yani “önyargılama” evresinde ret kararı verilebilir. Bunun yanı sıra davanın haklı bir nedene dayanmaması, yani iptal davalarında dava konusu idari işlemin hukuka aykırı olmaması ve tam yargı davalarında da tazmini istenen zararın idarenin sorumluluğuna neden olacak bir nitelikte bulunmaması gibi nedenlerle asıl yargılama sonunda da ret kararı verilebilir.
kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

1 Kasım 2010 / Misafir Cevaplanmış
5 Eylül 2013 / Misafir Soru-Cevap
11 Eylül 2012 / umtayar Soru-Cevap