Sati,
kocanın cenaze ateşinde ya da ölümünden az sonra dul kadının da kendini yakmasına dayanan eski Hint geleneği.
Bazı durumlarda kocanın savaşta ölmesi beklendiğinden, kadın önceden kurban edilirdi; bu uygulamaya cauhar denirdi. Sanskrit dilinde “iffetli eş” anlamına gelen ve aynı zamanda bir Hint tanrıçasının adı olan sati sözcüğü ile dul eşin kendini kurban etmesi arasında kurulan etimolojik bağ, bazı uzmanlarca yanlış bulunmaktadır. Sati geleneği büyük olasılıkla, erkeğin öteki dünyada da eşine gereksinme duyacağına ilişkin eski inançlarla ilişkilidir. Ortaçağda dul kadınların karşılaştığı güçlükler de bu geleneğin yayılmasında rol oynamış olabilir. Geleneği yerine getiren dul kadınlar için dikilmiş sati taşlarına Hindistan’ın her yanında rastlanır; bunların en eskisi İS 510 tarihini taşır.
Sanskrit dilinde sati uygulamasına ilişkin ilk kayda Mahabharata’da rastlanır. İO 1. yüzyılda yaşamış Yunanlı yazar Diodoros Sikeliotes de İÖ 4. yüzyılda Pencap’ı anlatırken sati’den söz eder. İslam döneminde özellikle Çhittorgarh’taki Racputlar, kadınların onurunu düşmanlardan korumak için cauhar uygulamasına başvururlardı. Bengalli Brahmanlar arasında sati uygulamasının özellikle 1680-1880 arasında yaygın olmasının dolaylı nedeni, Bengal’de geçerli olan ve kadınlara miras hakkı tanıyan Dayabhaga hukuk sisteminin (y. 1100) gereklerinden kurtulma düşüncesiydi. Sati geleneğinin gönüllülük ilkesine dayanmasına karşın, zaman zaman zorlama, kaçma ve kurtarma olaylarınada rastlanırdı. ilk kez Hint-Türk hükümdarları Hümayun ile oğlu Ekber’in yasaklamaya çalıştığı sati geleneği, ancak 1829’da İngiliz yönetimince ortadan kaldırıldı. Bununla birlikte Hindistan’ın çeşitli eyaletlerinde 30 yıl daha bazı sati olayları yaşandı.
Kaynak: Ana Britannica